işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar
anne olma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anne olma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

D Vitaminiyle Çocuk Şansınızı Arttırın

Son yıllarda kadınların evlenmek için artık eğitim ve kariyer basamaklarını tırmanmayı beklemesi ve anne olmak için sürekli olarak planların ertelenmesi ne yazık ki kadınlarda doğurganlık oranlarının düşmesine neden olmaktadır. Özellikle de kadınların gebelik için otuzlu yaşları tercih etmeleri aynı zamanda çocuk sahibi olma şanslarını da belirli oranlarda düşürmeleri anlamına gelmektedir. Ancak günümüzde gelişen tıbbi imkanlar çocuk sahibi olmak isteyen kadınların bu amaçlarına ulaşmak amacı ile desteklerini sürdürmekte ve çeşitli önlemler ile doğurganlık oranını arttırmayı amaçlamaktadır.

Başta Amerika ve İngiltere olmak üzere bu sorunla mücadele eden gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar sonucunda D vitamini ile doğurganlık oranı arasında ciddi bir ilişki olduğu kanıtlanmış olup düzenli olarak D vitamini alan kişilerin gebe kalma oranlarının çok daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır. D vitamini eksikliği hamilelik önünde büyük bir engel olarak görülürken gebe kalmak istiyorum diyen kadınların bu nedenle ilk önce tam kan sayımı testi yaptırmaları ve bu test sonucunda demir eksikliği tespit edilirse önce bunun tedavisine yönelmeleri büyük bir önem taşımaktadır. Vücutta her şeyin fazlası zararlı olduğu için kesinlikel fazla D vitamini almamak adına bunların tümünün doktor kontrolünde yapılması ve doktorun belirttiği dozajlar daha erken sonuç alırım umudu ile asla aşılmamalıdır.

Yapılan araştırmalar gebe kalmak için çok istekli olan çiftlerin üzerlerinde oluşturdukları yoğun baskı nedeni ile gebe kalma oranlarının düştüğünü göstermektedir. Bu nedenle korumasız olarak cinsel ilişkiye girmelerine rağmen 1 yıl içinde sonuç alamayan çiftlerin kadın doğum uzmanına başvuruda bulunarak buna neden olabilecek bir sağlık sorunlarının olup olmadığı araştırılmalıdır. Çok nadir olsa da ortada hiçbir sağlık sorunu olmamasına rağmen bebek sahibi olamayan çiftlerde bulunmaktadır. Bunun nedeni olarakta gebe kalmak için aşırı istek duyulması gösterilmektedir. Hamile kalmak için kullanılan D vitamini yine gebelik sürecinde de büyük bir önem taşımaktadır. Bebeğin anne karnında hem zeka hem de bedensel gelişiminin daha sağlıklı olabilmesi açısından anne adaylarının mutlaka düzenli D vitamini kullanımı zorunludur.
0 yorum

Annelerin korkulu rüyası olan Rotavirüs


Annelerin korkulu Rüyası olan Rotavirüs, yılda bir milyondan fazla çocuğun ölümünden sorumlu tutuluyor. Uzmanlar, her çocuğun 5 yaşını doldurmadan Rotavirüs geçireceğini belirtirken, "Rotavirüs, en çok kış aylarında görülen bir hastalık. Tüm dünyada her yıl milyonlarca çocuğu etkileyen bir virüs. Ağır geçirilen hastalık, yüksek ateş yapıyor. Aşırı kusma, şiddetli ishal gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Vücutta çok hızlı şekilde Su kaybına yol açtığı için, kaybedilen Sıvı takviye edilemezse ölüme yol açabiliyor" diyor Çocuk Hastalıkları Uzmanı Mesut Özel, antibiyotiğin tedavide yeri olmadığını söylüyor; anne-babalara önemli uyarı ve önerilerde bulunuyor.

 ANİ ATEŞ, ŞİDDETLİ İSHAL VE KUSMA

 Rotavirüs'ün daha çok kış hastalığı olarak bilindiğini ifade eden Dr Mesut Özel, "Rotavirüse bağlı ağır ishaller sıklıkla 3 ay-2 yaş arasındaki çocukları etkiliyor. Yaklaşık 2-4 günlük kuluçka dönemi sonrasında ani yüksek ateşe yol açıyor, aşırı kusma ve şiddetli ishal gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Rotavirüs ishallerinde diğer etkenlere ait ishallerden daha fazla Sulu ishal, bulantı, kusma, iştah kaybı, karın ağrısı görülmektedir. Rotavirüs enfeksiyonu sebebiyle hastaneye yatırılan çocukların çoğunluğunda ateş, kusma ve ishal bileşiminden oluşan bir klinik görülür. Ancak rotavirüs ishalinin tanısı konulsa bile, hastalığa yönelik özel bir tedavisi bulunmuyor. Rotavirüs tanısını doğrulamak için birkaç laboratuar yöntemi kullanılabilir. Rotavirüs ishalinin özel tanısının konulması, tedavi yaklaşımını değiştirmez. Özel bir antiviral tedavi yoktur" diye konuştu. 

ANTİBİYOTİĞE YER YOK 

 "Viral ishallerde Antibiyotik fayda etmiyor. Bir başka değişle, rotavirüs tedavisinde antibiyotiğe yer yok" diyen Özel sözlerini şöyle sürdürdü: "Aksine, antibiyotik kullanımı bağırsak florasını bozarak, ishalin uzamasına ve ağırlaşmasına yol açabiliyor. Rotavirüs ishaline karşı tek korunma yöntemi olarak aşı gösteriliyor. Rotavirüs aşısı Türkiye'de rutin aşı takvimine alınmış değil. Aileler kendi isteği doğrultusunda ilgili hekime yaptırabiliyor. Halen piyasada olan aşı 2006 yılından beri ABD ve birçok Avrupa ülkesinde güvenli bir şekilde uygulanıyor. Aşının uygulanmaya başlamasıyla birlikte aşı yapılan grupta hastaneye yatış oranında yüzde 85 oranında azalma kaydedildiğini belirtiyor. Rotavirüs aşısının etkinliğinin yüzde 74 ile yüzde 98 arasında olduğu bilimsel yayınlarlarla ispatlanmış durumda. Rotavirusgastroenteriti çok sayıda ayaktan poliklinik ve hastane yatış oranları nedeniyle ülke ekonomisine ve ailelere büyük yük getiriyor"

 ROTAVİRÜSTEN KORUNMANIN YOLLARI 

 Rotavirüs ishaline karşı korunmada öncelikli yöntem aşı. Bunun yanı sıra temizlik ve hijyene çok dikkat etmek gerekiyor. Zira rotavirüs, ishal bir kişinin dışkısı ile kolaylıkla çevreye yayılabiliyor. Kişinin dokunduğu kapı kolları, Telefon, Asansör düğmesi, oyuncak, bardak gibi çok çeşitli araçlarla çevredeki diğer kişilere kolayca bulaşabiliyor. Rotavirüs kuru yüzeylerde 6 ile 60 Gün arasında Canlı kalabiliyor. Dr. Özel, milyonlarca çocuğu tehdit eden rotavirüsten korunmak için gerekli kuralları şöyle sıralıyor: - Temiz olduğuna inanılan Sular içilmeli - Bebek temizlendiğinde kullanılan suların temiz olmasına dikkat edilmeli - Çocuklarda yalnızca pastörize süt ve şişelenmiş meyve Suyu verilmeli - Taze meyve ve sebzeler yenilmeden önce mutlaka bol su ile yıkanmalı - Et, balık ve deniz ürünleri mutlaka iyi pişirilmeli - Yemekten önce ve sonra, tuvalete çıktıktan sonra ve bebeğin altı değiştirildikten sonra eller mutlaka iyice yıkanmalı.(İHA)
0 yorum

Bebeklerde İnek Sütüne Dikkat

Uzman Diyetisyen İpek Ağaca, inek sütünün bebeklerde en önemli ve yaygın alerjik besin türü olduğunu ve dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Ağaca yaptığı açıklamada, inek sütü proteinlerinin deride, sindirim ve solunum sisteminde immün kaynaklı hassasiyet reaksiyonlarına neden olabildiğini vurgulayarak, "Bu durum; inek sütü intoleransı (duyarlılık) veya aşırı duyarlılık olarak da isimlendirilmektedir. İnek sütü özellikle çocuklarda en önemli ve en yaygın alerjik besin türüdür, çünkü çocuklarda diyette birincil besindir" dedi. İnek sütü Proteini alerjisinin çoğunlukla bebeklerde ve çocuklarda görüldüğüne dikkat çeken Ağaca, şunları kaydetti: "İnek sütü proteinlerine bağlı alerjik reaksiyonlar yaşamın ilk haftalarında, ortalama 3. ayda başlamakta ve bağırsağın fonksiyonel ve morfolojik yapısının gelişmesi sonucu 2-3 yaşlarında ortadan kalkmakta ve şikayetler gitgide azalmaktadır.

Yeni doğan bebeklerde sıklıkla görülmesine karşın, son dönemlerde yapılan çalışmalar süte karşı duyarlılığın yetişkinlerde de yaygın olduğunu göstermektedir." Ağaca, süt alerjisinin laktoz intoleransı ile karıştırılmaması gerektiğini ifade ederek, "Süte karşı reaksiyon iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Birincisi laktoz intoleransı yani laktaz enziminin eksikliğinden (veya yokluğunda) ileri gelen duyarlılık, ikincisi ise süt proteini intoleransı gibi immünolojik mekanizma tarafından oluşturulan süt duyarlılığıdır.

 Laktoz intoleransı kısaca laktoz intoleransı; laktaz enzimi yetersizliği veya yokluğu nedeniyle laktozun sindirilememesi sonucu karın bölgesinde ağrı, şişkinlik, bulantı ve ishal gibi gastrointestinal semptomların görülmesidir" diye konuştu. Ağaca, çocuğun inek sütüne alerjisi olduğunun ise şöyle anlaşılacağın söyledi: "Sağlıklı olan bir bebekte inek sütü verilmeye başlandıktan sonra ishal ve kusma gözlenirse, bazen dışkısında kan varsa ve çocukta huzursuzluk ve ağlama varsa inek sütü alerjisi akla gelmelidir.


İnek sütü alerjisinde ailesel geçmişin önemli rolü vardır. Çocuğun inek sütüne alerjisi varsa, süt az yağlı, yarım yağlı, süt tozu, süt proteinleri, diğer hayvan sütleri, inek sütüne alerjisi olan bir çocuk çapraz duyarlılık söz konusu olduğu için koyun ve keçi sütlerine de duyarlılığı olabilir. Bu yüzden bu sütleri de tüketmemelidir. Tereyağı, tereyağı aromalı diğer yağlar, margarin peynir çeşitleri, yoğurt, krema, muhallebi, laktalbumin, laktoglobulin, laktoz, laktuloz içeren ürünler, aroma katıcı Maddeler ve süt bazlı mamalardan uzak durulmalı. Çocukta büyüme ve gelişmeyi engellemeden tanının konması çok önemlidir. Çocuğun beslenme programında süt ve süt ürünlerine yer verilmez. Temel besin, Anne Sütü olmalıdır.

Çocuğa soya bazlı mamalar, sebze çorbaları, meyve suları, yumurta ve et verilerek klinik tablonun düzeltilmesi sağlanmalıdır." Ağaca, yapılan birçok çalışmada inek sütü proteinine intolerans gösteren birçok bebekte soyaya, Buğdaya ve yumurta proteinlerine de duyarlılık gelişebildiğini, bu noktaya dikkat edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.(İHA)
0 yorum

Bebeğiniz Zamanında Ama Küçük Dünyaya Geldiyse

Haftalarca doğumunu beklediğiniz bebeğiniz tam zamanında doğmasına rağmen beklenenden çok daha düşük kiloda dünyaya gelebilir. Annenin yanlış beslenmesi ya da çoğul gebelik gibi nedenlerle ortaya çıkabilen bu durum sonucunda bebek doğru bir bakımla kısa sürede sağlığına kavuşup yaşıtlarını yakalayabilir.



Memorial Şişli Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Sorumlusu Uz. Dr. Ercan Tutak, SGA (small for gestational age)olarak adlandırılan annenin gebelik zamanına göre küçük doğan bebeklerin bakımı hakkında bilgi verdi.

Annenin sağlığı bebeğin kilosunu belirlerBebekler normal şartlar altında 38-42. doğum haftaları arasında dünyaya gelir. 37. haftadan önce doğan bebeklere ise "prematüre bebek" adı verilir. Tam zamanında doğmasına rağmen 2 bin 500 gramın altında olan bebeklere ise "düşük doğum ağırlıklı bebek" denilmektedir. Doğum haftasını tamamlamasına rağmen bebeğin anne karnında gelişimini gerileten çeşitli nedenler vardır. Bu nedenlerin başında anne adayının hamilelik sürecinde ciddi sağlık problemleri yaşaması ve iyi beslenememesi yatmaktadır. Çünkü beslenme ve anneye ait her türlü ciddi sağlık problemi karnındaki bebeğin de beslenmesinin bozulmasına neden olur. Anne karnında iyi beslenemeyen bebekler tam zamanında doğmasına rağmen yaşıtlarına göre düşük doğum kilolarında olabilir.

Yer darlığı bebeğin kilosunu düşürür Annenin sağlığı genel olarak iyi olduğu durumlarda 2 veya daha fazla bebeğin aynı rahim içerisinde bulunduğu ikiz, üçüz gibi hamileliklerde yer darlığı bebeklerin düşük doğum ağırlığında olmasına neden olabilir. Rahimde büyük yer kaplayan bir kitle(miyom gibi) olduğunda da bebek tek olsa bile yer darlığı düşük doğum ağırlığına neden olur. Anne tamamen normal bebekte ise doğumsal anormallik olması durumunda yine düşük doğum ağırlığı olacaktır. Ancak bebekteki anormallik yaşamla bağdaşmayan bir anormallik ise ana rahmi bebeği genellikle tutmayacak ve çok erken dönemde kayıp ile sonuçlanır. Yaşamla bağdaşan anormallikler ise düşük doğum tartılı olarak doğacaktır. Anne de bebek de normal ancak plasentada bir anormallik varsa, bebeğin beslenmesi anne karnında bozulur ve ağır bir sorun olmazsa yine düşük doğum tartılı olarak doğmasına neden olur. Çok ağır plasenta anormallikleri ise bebek kaybı ile sonlanacaktır. Bazen ikiz olan bebeklerin plasentası tek olur ve iki bebek arasında birinden diğerine kan geçişi olur. Bu durumda kan alan bebek iri, veren bebek ise düşük doğum ağırlıklı doğar.

Bebeğin gelişimi yakından izlenmeli Anne karnında iken ultrason ile bebeklerin ağırlıkları, bacak uzunluğu ve baş çevrelerine göre gelişimleri değerlendirilerek doğum haftasına uygun gelişim gösterip göstermediği tespit edilebilir. Doğduktan sonra da ağırlık boy ve baş çevresi ölçülerek düşük doğum ağırlığı tanısı konabilir. Doğumsal, genetik anormallikler ancak tüp bebek uygulaması yapılan ve daha önce benzer nedenlerle bebek kaybı yaşayan ailelerde embriyo transferleri sırasında çözülebilir. Genetik analizlerle hastalıklı embriyonun tespiti ile anne karnına sağlıklı embriyonun verilmesi ile önlem alınabilir. Ancak bu çok seçilmiş vakalarda yapılır. İkiz eşleri arasında kan geçişi plasentaya yapılacak olan müdahale ile mümkün olabilir ancak yapılacak operasyon doğumu erken başlatabilir. Anneye ait önlenebilir hastalıkların hamilelik öncesi tedavisi de düşük doğum ağırlıklı bebeklerin doğumunun önlenmesine yönelik bir tedbir olabilir. Bebeğe ait nedenlerden dolayı düşük doğum ağırlığı ile doğmuş bebek doğduktan sonra tetkik edilir ve tedavisi yapılır.

Bebek iyi bir bakımla yaşıtlarını yakalayabilirGebelik yaşına göre düşük doğum ağırlıklı bebeklerde daha sonraki yıllarda diyabet ve hipertansiyon hastası olma ihtimalleri normal doğum ağırlığı olan bebeklere göre daha yüksektir. Ancak bu, her düşük doğum ağırlıklı bebeğin şeker ve tansiyon hastası olacağı anlamını taşımaz. Düşük doğum ağırlığı olan bebekler çok çabuk ısı kaybederler bu nedenle oda ısısının 23-25C olmasına özen gösterilmelidir. Taburcu olduğu ilk günlerde günde 3 kez vücut ısıları kontrol edilmesi gerekir. Bu bebeklerde bazen de emme nefes alma ve yutma koordinasyonlarının iyi olmamasına bağlı nefes tutma, morarma atakları olabilir. Bu durumda tekrar doktoru ile görüşülmesi önerilir. Bir an önce yaşıtlarını yakalaması için beslenmeye özellikle dikkat edilmeli, öğünler atlanmamalı, bir gün için önerilen miktar mümkün olduğunca uygulanarak bitirtilmesi gerekir.
0 yorum

Torba tasarıda 'Tüp bebek' için kolaylık



"Torba kanun tasarısı" TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek, yasalaştı.




Torba kanun tasarısı görüşmeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilerek yasalaştı. Yeni yasada tüp bebek ile ilgili düzenlemeler de yer aldı.

BAZI ŞARTLARDAN MUAF OLANLAR
Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun'un kapsamına girenler, tüp bebek uygulanmasında verilecek destek için aranan, "Son 3 yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alamama" ve "En az 5 yıldır genel sağlık sigortalısı olma" şartlarından muaf olacak.

Kanuna göre bu kişiler; içgüvenlik ve asayişin korunması veya kaçakçılığın men, takip ve tahkiki konularında görevlendirilen Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli, Türk Silahlı Kuvvetler mensupları, MİT mensupları, çarşı, mahalle ve kır bekçileri, orman memurları ve personeli ile Gümrük Muhafaza memurları; güven ve asayişi ihlal eden eylemlere ve kaçakçılığa ilişkin olayların soruşturma ve kovuşturma işlemlerini yürüten adli ve askeri hakimleri, cumhuriyet savcı ve yardımcılarıyla askeri savcı ve yardımcıları, güvenlik kuvvetleriyle birlikte olay mahallinde bizzat görev yapan mülki idare amirleri; ceza ve tutukevlerinin iç ve dış güvenliğini sağlamakla görevli bulunan personel; güven ve asayişin korunmasında hizmetlerinden yararlanılması zorunlu olan ve yetkililerce kendilerine bu amaca yönelik görev verilen kamu görevlileri ve sivilleri; iç güvenlik ve asayişin korunmasında veya kaçakçılığın men, takip ve tahkiki ile ilgili olarak güvenlik kuvvetlerine kendiliklerinden yardımcı olmuş ve faydalı oldukları yetkililerce tevsik edilmiş kişiler; devlet güçlerini sindirme amacına yönelik olarak yapılan saldırılara maruz kalan kamu görevlileri ile bunların yaptıkları görevler veya yardımlar sebebiyle saldırıya maruz kalan eş, füru, ana, baba ve kardeşlerinden oluşuyor.

YARDIM ORANLARI
Başka tıbbi bir yöntemle mümkün olmaması nedeniyle yapılacak yardımcı üreme yöntemi tedavisi dışındaki, yardımcı üreme yöntemi tedavisinde, katılım payı ilk denemede yüzde 30, ikinci denemede yüzde 25, üçüncü denemede yüzde 20 oranında uygulanacak.

SGK Başkanlığı bünyesinde oluşturulan bilimsel komisyonlara, kurum dışından, alanlarında uzman olan öğretim üyeleri ile tabip, diş tabibi ve eczacılar da katılabilecek.

Sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri için SGK'ya ödenmesi gereken sigorta primlerinin üst sınırı, asgari ücretin 3 katı olacak.

Sigortalılar adına sonradan tahakkuk ettirilen fark prim tutarları, sigortalılar ile tüzel kişilerin kasıt, kusur, hata ya da yanıltıcı beyanından kaynaklanmaması şartıyla, gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanmaksızın tahsil edilecek.

SGK tarafından ödenen gelir ve aylıkların, kuruma iade süresi 6 aydan 12 aya çıkarılacak.

SGK kapsamındaki iş yerlerinin 31 Aralık 2013 tarihi öncesine ait ödenmemiş sigorta primi, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ve idari para cezası ile eğitime katkı payı, özel işlem vergisi ve damga vergisi borçlarından 100 TL'yi aşmayan asli alacakları ve tutarına bakılmaksızın bu asılların gecikme cezası tahsilinden vazgeçilecek. 23 Nisan 1999 ile 14 Şubat 2005 tarihleri arasında tabi oldukları personel mevzuatına göre almış oldukları disiplin cezası sonucu memuriyetleri sona erenlerden, memuriyete dönmesi ve prim borçlanma hakkı kazanması için başvuru hakkını kullanmamış olanlar, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren SGK'ya başvurmaları halinde bu imkandan yararlanabilecek.
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI