işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Çörek Otunun Faydaları Nelerdir

Pek çok kişi tarafından siyah susam olarak ta bilinen çörek otu 40 cm. boyuna sahip, ince yaprağı ile dikkat çeken otsu bitkidir. Çörek otu ise bu bitkinin dalları üzerinde yer alan kapsüllerin içinde bulunan tohumlardan elde edilmektedir. Çörek otu farklı pek çok şekilde kullanılmaktadır. Çörek otunun tohumunun kurutulması, yağının çıkarılması, tohumunun çekilerek toz haline getirilmesi ve tohumlarının haşlanması gibi farklı yöntemler bulunmaktadır. 

Çörek otu ülkemizde daha ziyade baharat olarak kullanılsa da aslında son derece faydalı bir bitkidir. Çörek otu içerisinde yüksek miktarda saponin, alkolit, tanen ve çeşitli yağlar bulundurmaktadır. İçerisinde barındırdığı bu etken maddeler sayesinde çörek otu bağışıklık sistemini destekler ve hastalıklara karşı vücudu koruduğu gibi aynı zamanda hastalıkların çok daha kısa sürede iyileşmesini sağlamaktadır. Son derece güçlü bir gaz sökücü olan çörek otu özellikle de bağırsaklarda oluşan gazın atılmasında etkilidir.

Çörek otu hazmı kolaylaştırmasının yanı sıra iştah açıcı özelliği ile kilo almak isteyen kişilerin kullanması gereken bir şifa kaynağıdır. Çörek otu antioksidan özelliğe sahip olduğu için prostat kanseri ve meme kanseri ile mücadelede önemli bir etkiye sahiptir. Çörek otu anne sütünü arttırıcı etkiye sahiptir ve sütünü arttırmak isteyen anneler tarafından gönül rahatlığı ile kullanılabilir. Ancak anne sütünden bebeğe geçtiği için aynı gün içinde en fazla 3 fincan kullanılması gerekir. Çörek otu yağı saça sürüldüğü takdirde kepeklenmeyi büyük ölçüde önlerken aynı zamanda kellik ile mücadele de önemli sonuçlar vermektedir. Yapılan araştırmalar çörek otunun son derece keskin olan kokusunun baş ağrısına iyi geldiğini göstermektedir. 

0 yorum

Tarçının Faydaları Nelerdir

Anavatanı Sri Lanka olan tarçın ayrıca mutfaklarda kullanılan en eski baharatlar arasında bulunmaktadır. Tarçın ağacının kabuğundan elde edilen ve aynı isimle anılan tarçın baharatı kabuk olarak tüketilebileceği gibi aynı zamanda toz tarçında kullanılmaktadır. Tarçının farklı pek çok türü bulunmakla beraber bilinen 100 türü bulunmaktadır. Bunların arasında en değerlisi ve fiyat olarak en pahalısı Taylan tarçınıdır. Tarçının tedavi amaçlı kullanımı araştırıldığında antik çağlarda bile kullanıldığı görülmektedir.

Tarçın üzerine yapılan araştırmalar sonucunda tip 2 diyabeti tedavi ettiği ve şeker hastalığı üzerinde olumlu etkileri olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle şeker hastalarının düzenli olarak tarçın kullanması önerilmektedir. Tarçın insülin salgılanmasını dengede tuttuğu için özellikle de tatlıların üzerine toz tarçın serpilerek tüketilmesi tavsiye edilmektedir. Ayrıca bu özelliği sayesinde tarçın kalp krizi riskini de minimum seviyeye çekmektedir. Kandaki kötü kolesterol seviyesini belirgin şekilde düşürdüğü için kolesterol sorunu bulunan kişilerin tarçın kullanımı fayda sağlayacaktır. Günlük yarım çay kaşığı gibi az bir tüketimin bile kötü kolesterol seviyesini düşürmeye yeterlidir. Kalp damar sistemini güçlendiren tarçın aynı zamanda yüksek oranda kalsiyum ve lif barındırmakta ve bu özelliği sayesinde kalp damar sağlığını olumlu olarak etkilemektedir.

Amerika’da yer alan bir üniversitede gerçekleştirilen akademik çalışma sonucunda tarçının lenf kanseri ve kan kanseri üzerinde olumlu etkisi olduğu, tarçın sayesinde kanserli hücrelerin bölünme hızlarının düştüğü ve kanserin yayılımının gerilediği bilimsel olarak kanıtlanmış durumdadır. Ayrıca yüksek miktarda lif içerdiği ve salgılanan safrayı kontrol altına alan etken maddeler barındırması nedeni ile kolon kanserine karşıda koruyucu etkiye sahiptir. 

0 yorum

Meyan Kökünün Faydaları Nelerdir

Meyan kökü son derece etkili bir şifalı bitkidir. Meyan kökü adını aldığı ve genelde Rusya ile Çin’de yetişen büyüklüğü 1 metreyi kadar bulabilen, mavimsi salkım çiçeklere sahip olan meyan ağacının kökünden elde edilmektedir. Son derece sık yaprakları olan meyan bitkisinin kökünden elde edilen meyan kökü mineral ve vitamin yönünden son derece zengin olmasının yanı sıra medikal sektöründe de sıklıkla kullanılması ile ünlüdür. Çok eski dönemlerde ve şaman kültüründe meyan kökü çeşitli hastalıkların iyileştirilmesinde kullanılırken bugünde modern ilaç endüstrisinin en çok kullandığı bitkiler arasında ilk sıralarda yer almaktadır. 

Meyan kökünün faydaları arasında ilk sırada nezle ve gribe iyi gelmesi yer almaktadır. Bu nedenle sonbahar mevsiminde kullanımı artmaktadır. Balgam sökücü özelliği sayesinde geçmeyen inatçı öksürük tedavisinde son derece etkilidir. Öksürük ilaçlarının yarardan ziyade zarar verdiği göz önüne alınırsa özellikle de çocuklarda öksürük tedavisinde meyan kökü kullanılarak hazırlanan karışımlara ve çaylara yer verilmesi önerilmektedir. Göğsü yumuşattığı için nefes darlığı sorunu yaşayan kişilerin düzenli olarak meyan kökü kullanımı yarar sağlayacaktır. Antibakteriyel özelliği bulunduğu için ince bağırsak iltihapları başta olmak üzere hem harici hem de dahili olarak mikroplu hastalıklara karşı tedavilerde yararlanılmaktadır. Hepatit türlerinde Hepatit A ve Hepatit C hastalıklarına karşı antiviral özelliği bulunduğu için koruyucu etkisi bulunmaktadır. 

Özellikle de müzmin hepatit hastalarının kullanımı doktorlar tarafından da tavsiye edilmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ile kansere karşı da önemli faydaları bulunduğu belirlenmiştir. İdrar söktürücü özelliği nedeni ile ödem sorunu bulunan kişilerin kullanımı önerilir. Bağırsakları çalıştırıcı özelliği ile kabızlık sorunu yaşayanlar tüketmelidir. Meyan kökü kurutularak saklanmalıdır. Kurutulduktan sonra toz haline getirilebileceği gibi kuru meyan kökünün kaynatılması ile elde edilen meyan çayı da kullanılabilmektedir.

0 yorum

Dereotunun Faydaları Nelerdir

Dereotu maydanozgiller familyasına üyedir ve Asya’nın batısı ile Avrupa kıtasının güney bölgesi anavatanı olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde bahçelerde kültür bitkisi olarak yetiştirildiği gibi aynı zamanda yabani olarak doğada kendiliğinden yabani olarak yetişmektedir. 120 cm. varan boyu ile dikkat çeken dereotunun çiçekleri sarıdır. 


Son derece etkileyici bir kokuya sahip olan dereotu otsu bitkiler kategorisine girmektedir. Dereotu taze olarak kullanılabileceği gibi aynı zamanda sonbahar mevsiminde kurutularak kullanımı da yaygındır. Peki dereotunun faydaları nelerdir? Dereotunun faydaları arasında ilk sırayı gaz sökücü etkisi almaktadır. Dereotu son derece güçlü bir gaz sökücüdür ve hem mide gazlarında hem de bağırsak gazlarında olumlu etkileri bulunmaktadır. Sürekli olarak hıçkırık sorunu yaşayan kişilerin düzenli olarak dereotu tüketmeleri ve dereotu çayı içmeleri halinde bu sorunları kısa sürede ortadan kalkacaktır. Mide düzenini sağladığı için hazımsızlıkla mücadelede etkilidir. Savunma sistemini güçlendirdiği için dereotu hastalıklarla mücadelede etkilidir ve salgınların olduğu dönemde bağışıklık sistemini güçlendirmesi için kullanılmalıdır.

Dereotu çayı adet döneminde kanama miktarını artırdığı için bebek bekleyen anne adaylarının kullanması kesinlikle önerilmemektedir. Düzenli olarak dereotu tüketen kişilerde kolesterol sorununun görülme sıklığı düşerken yine ayın şekilde kandaki yağ seviyesinin de düştüğü görülmektedir. Dereotunun faydaları açısından en etkili olanı dereotunu taze olarak kullanmaktır. Ancak dereotu çayı da etkilidir. Dereotu tohumu ise son derece acı olana tadı nedeni ile tüketimi zor olan bir seçenektir. Yine de çekilmiş dereotu tohumunu yoğurt ile tüketme imkanınız bulunmaktadır. Kurutulmuş dereotu uygun şartlarda (ağzı çok sıkı olarak kapatılmış bir kabın içinde güneş almayan bir yerde) saklanırsa 6 ay boyunca yine aynı şekilde tüketen kişiye fayda sağlayacaktır. 

0 yorum

Enginarın Faydaları Nelerdir

Enginar çiçekleri yumru şeklini andıran ve boyu yer yer 2 metreyi bulabilen bir bitkidir. Enginar tek kelime ile doğanın en büyük mucizelerinden biridir. Enginarın içerisinde bulunan C vitamini ve A vitaminlerinin yanı sıra ayrıca potasyum, demir, kalsiyum, fosfor ve mangenez gibi pek çok mineral bulunmaktadır. İçeriğinde bulunan vitamin ve minerallerin fazlalığı enginarı tam bir sağlık deposu haline getirmektedir. Enginarın faydaları incelendiğinde en çok karaciğeri desteklediği görülmektedir.

Bu nedenle siroz ve karaciğer yetmezliği gibi karaciğer ile ilgili olan hastalıklarla mücadele eden kişilerin bol bol enginar tüketmeleri tavsiye edilmektedir. Enginarın yararları arasında karaciğer hastalıklarına iyi gelmesinin yanı sıra karaciğerin düzenli çalışmasına yardımcı olması ve karaciğerin kendini yenilemesine yardımcı olması da yer almaktadır. Enginar barındırdığı antioksidanlar sayesinde vücudun kanserle savaşmasını sağlamakta ve hücre yapısını koruduğu için kanserli hücrelerin oluşmasını engellemektedir. Enginar özellikle de rahim ağzı kanseri, prostat kanseri ve meme kanseri türlerinde etkilidir. Hücreleri koruduğu için yaşlanma karşıtı etki gösterir ve yaşlılık belirtilerinin ortaya çıkmasını geciktirir.

Enginarın haşlandığı su içilirse kalp çarpıntısı şikayetlerinin geçtiği görülür. Taze enginarın üzerinde bulunan yeşil yaprakları haşlanıp elde edilen çay düzenli olarak içilirse karaciğer hastalıklarında büyük oranda gerilemeler görülür. Yine enginar çayı ile saçların yıkanması halinde saçların canlandığı ve güçlendiği görülür. Saç dökülmesi ile mücadelede enginar çayı ile saçların yıkanması tavsiye edilmektedir. Zihinsel ve bedensel yorgunluğa karşı yine enginar tüketimi önerilmektedir. Son dönemde satılan enginar hapı içerisinde kimyasal maddeler bulundurduğu için bunun yerine enginarın kendisinin kullanımı daha sağlıklı bulunmaktadır. 

0 yorum

Tarçının Faydaları Nelerdir

Anavatanı Sri Lanka olan tarçın ayrıca mutfaklarda kullanılan en eski baharatlar arasında bulunmaktadır. Tarçın ağacının kabuğundan elde edilen ve aynı isimle anılan tarçın baharatı kabuk olarak tüketilebileceği gibi aynı zamanda toz tarçında kullanılmaktadır. Tarçının farklı pek çok türü bulunmakla beraber bilinen 100 türü bulunmaktadır. Bunların arasında en değerlisi ve fiyat olarak en pahalısı Taylan tarçınıdır. Tarçının tedavi amaçlı kullanımı araştırıldığında antik çağlarda bile kullanıldığı görülmektedir.

Tarçın üzerine yapılan araştırmalar sonucunda tip 2 diyabeti tedavi ettiği ve şeker hastalığı üzerinde olumlu etkileri olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle şeker hastalarının düzenli olarak tarçın kullanması önerilmektedir. Tarçın insülin salgılanmasını dengede tuttuğu için özellikle de tatlıların üzerine toz tarçın serpilerek tüketilmesi tavsiye edilmektedir. Ayrıca bu özelliği sayesinde tarçın kalp krizi riskini de minimum seviyeye çekmektedir. Kandaki kötü kolesterol seviyesini belirgin şekilde düşürdüğü için kolesterol sorunu bulunan kişilerin tarçın kullanımı fayda sağlayacaktır. Günlük yarım çay kaşığı gibi az bir tüketimin bile kötü kolesterol seviyesini düşürmeye yeterlidir. Kalp damar sistemini güçlendiren tarçın aynı zamanda yüksek oranda kalsiyum ve lif barındırmakta ve bu özelliği sayesinde kalp damar sağlığını olumlu olarak etkilemektedir.

Amerika’da yer alan bir üniversitede gerçekleştirilen akademik çalışma sonucunda tarçının lenf kanseri ve kan kanseri üzerinde olumlu etkisi olduğu, tarçın sayesinde kanserli hücrelerin bölünme hızlarının düştüğü ve kanserin yayılımının gerilediği bilimsel olarak kanıtlanmış durumdadır. Ayrıca yüksek miktarda lif içerdiği ve salgılanan safrayı kontrol altına alan etken maddeler barındırması nedeni ile kolon kanserine karşıda koruyucu etkiye sahiptir. 

0 yorum

Cilt Sıkılastırıcı Bitkisel Maske

Cilt gözeneklerinin gevşek olması, beraberinde siyah noktaları getirmektedir.Cilt gözeneklerinin geniş olması,genetik unsurlara bağlı olabilmekte.Buna ek olarak, yağlı ciltlerde, geniş gözeneklere daha sık rastlanmaktadır. Kullanılan bazı ilaçlar da, gözeneklerin genişlemesinde etkili olabilmektedir. UV ışınlarına fazla maruz kalan kişilerin cilt gözenekleri de genişlemektedir.


Yağ oranı yüksek ciltlerde, gözenek genişlemesine sık rastlandığından, öncelikle cildin yağ oranı dengelenmelidir. Yağ oranı dengelenerek başlanan bakım sürecinde, cildin nemlenmesi de son derece önemlidir. Bol su tüketimi, bu sebeple, bu bakımın önemli bir parçasıdır. Kullanılan bakım ürünleri özellikle su bazlı seçilmelidir
Bazı maskelerin uygulanması ile amaca daha hızlı ulaşmak da mümkündür. Bu maskelerin düzenli uygulanması ile, cilt gözenekleri normal genişliğe erişecek, ciltteki sarkmalar düzelecek ve daha genç bir görünüme kavuşulacaktır.

2 yemek kaşığı yoğurt, 2 yemek kaşığı un ve göz kararı gül suyu bir kap içerisinde iyice karıştırılır. Yüzün geneline sürülerek yarım saat bekletilir. Ardından ılık su ile cilt temizlenir. Bu maske haftada 1 kez uygulanmalıdır. Oldukça pratik olan bir diğer uygulama için, 1 şişe maden suyu, 1 büyük limon ve 1 adet buz kalıbı yeterlidir. Maden suyu bir kaba dökülür ve içerisine 1 büyük limonun suyu sıkılarak katılır. 
Bu karışım, buz kalıbına dökülür ve donması için buzluğa yerleştirilir. Ardından, her sabah, hazırlanan buzdan 1 adet alınarak cilt üzerinde gezdirilir. Cilt, soğukta sıkılaştığından, bu işlem son derece yararlıdır. İçinde bulunan maddeler sayesinde, sıkılaşmanın kalıcı olması sağlanır. Cildi fazla hassas olan kişiler, maden suyuna, limon suyu yerine elma sirkesi katabilirler.

Cildi gençleştiren ve sıkılaştıran diğer bir maske için biraz uğraşmak gerekiyor. Ancak sonuçları mucize gibi olacağından, buna değecektir. Yarım kilo kadar kırmızı acı biber, öncelikle haşlanır. Daha sonra biberler, 5 adet limonun suyu kullanılarak öldürülür. Biber ve limon birleşimine, 1 şişe gliserin ile 1 şişe biberiye yağı katılır. Tüm malzemeler bir arada blender yardımıyla karıştırılır. 

Karışım, bir şişeye konularak, ışık almayacak ve serin bir yerde bekletilmelidir. Karanlık bir dolabın içinde 3 gün bekletilmesi şarttır. 3 günlük beklemenin ardından karışım kullanılmaya başlanabilir. Her gün düzenli biçimde yüze sürülmelidir ve 1 saat bekletilmesi şarttır. Beklemenin ardından, ılık su ile temizlenmelidir. Her gün aksatılmadan kullanımı halinde, kısa sürede cildin, sıkılaştığı, toparlandığı ve gençleştiği gözlemlenecektir.

0 yorum

Normal Dogum Nedir

Bebeğin vajinal yollardan dünyaya geldiği doğumlar normal doğum olarak adlandırılmaktadır. En sağlıklı  doğum yöntemi olarak kabul edilen normal doğum sonrası hem annenin iyileşmesi çok daha kısa sürede meydana gelmekte hem de bebek anne ile hemen doğum sonrası ten teması kurduğu için anne ile bebeğin uyumu daha iyi olmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda normal doğum ile dünyaya gelen bebeklerin daha sağlıklı oldukları hatta psikolojik açıdan sezaryenle doğan bebeklere oranlar ileriki dönemlerde daha az depresyona girdikleri belirlenmiştir.

Günümüzde normal doğum acıdan korkan anne adayları için ağrısız doğum ve suda doğum olmak üzere farklı pek çok yöntem ile yaptırılabilmektedir. Özellikle de ağrısız normal doğum son yılların en çok tercih edilen doğum yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Bu yöntem ile özel olarak hazırlanan anestezik etkiye sahip ilaçlar anne adayının omurilik bölgesinden vücuda verilmekte ve doğumun son anlarında anne adaylarının özellikle de bebeğin başının çıkması anında yaşanan büyük acıyı duymaları engellenmektedir


Suda doğum ise suyun rahatlatıcı etkisinden yararlanılarak gerçekleştirilen doğum yöntemidir. Bu yöntemde yine özel olarak hazırlanan ve hijyenik olarak uygun hale getirilen su dolu bir havuz içerisine alınan anne adaylarının doğumu normal yollardan yapmasına olanak sağlanmaktadır. Bu yöntemin etkilerinin psikolojik olduğu savunulsa da yapılan istatistiksel çalışmalar suda doğum yapan anne adaylarının büyük bir bölümünün daha az ağrı duyduğunu ortaya koymaktadır. 

0 yorum

Gebelikte Sigara İcmek

Gebelik boyunca anne rahminde gelişen fetüs beslenmesini kordon bağı ile bağlandığı anneden gerçekleştirir. Bu nedenle gebelik boyunca anne adaylarının beslenmelerine ve yaşam tarzlarına çok dikkat göstermeleri önemlidir. Kordon bağı son derece gelişmiş bir sistem olup pek çok zararlı maddenin bebeğe geçişini önleyen özel bir filtre sistemi bulundurmaktadır. Ancak sigara içerisinde bulunan zararlı maddeler incelendiğinde bunların bir çoğunun bu filtreden geçtiği görülmüştür.

Bu nedenle bebeğinizin zarar görmesini istemiyorsanız mutlaka gebelikte sigara kullanmamanız ve sigara içilen ortamlarda mümkün olduğunca bulunmamaya çalışmanız gerekmektedir. Sigaranın içindeki zararlı maddeler incelendiğinde insan sağlığına zarar verdiği bilinen pek çok maddenin bulunduğu görülür. Bunlardan en tehlikelileri kansorejen madde olarak kabul edilen polonyum, gaz odalarında zehir olarak kullanılan hidrojen siyanür ve böcek öldürücü olarak kullanılan DDT adlı etken maddelerdir.


Bu maddeler sigara içerisinde çok az miktarlarda bulunduğu için kullanımlarına izin verilmektedir. Ancak bu maddelerin insan vücudu içerisinde kabul edilebilir miktarları sadece yetişkinler için belirlenmektedir. Yani içtiğiniz sigaranın yan etkileri sizin vücudunuz tarafından tolere edilirken karnınızda ki masum bebeğiniz tamamen korumasız bir durumdadır. Aldığınız her nefeste vücudunuza dolan zehirler kan yolu ile kolay birşekilde bebeğinize ulaşmakta ve onu olumsuz olarak etkilemektedir. Bu nedenle anne olmaya karar verdiğiniz anda sigara kullanımını bırakmanız büyük önem taşır. Sigaranın içerisinde bulunan nikotin maddesinin bebek için çok gerekli olan oksijeni yok etmesi onun gelişim geriliği yaşamasına ve düşük kilolu doğmasına neden olduğu gibi ayrıca ölü doğum ve zeka geriliği gibi riskleri de barındırmaktadır. 

0 yorum

Gebelikte Mide Bulantısı

Gebelikte mide bulantısı ortaya çıkan erken gebelik belirtileri arasında yer almaktadır.  Bu dönemde mide bulantısının neden yaşandığı hakkında kesin bir veri olmamakla beraber ani olarak yükselen hormon seviyesine vücudun vermiş olduğu bir reaksiyon olduğu düşünülmektedir. Bazı gebeliklerde mide bulantısı nedeni ile serum tedavisi bile gerekirken bazı gebeliklerde ise hiç yaşanmaması da normal kabul edilmektedir.


Gebelikte mide bulantısına ne iyi gelir sorusuna verilebilecek en doğru yanıt nane limon çayı içilmesidir. Nane limon çayı mide bulantısına iyi gelmekle beraber anne karındaki bebeğe de hiç bir zararı olmaması önemlidir. Kaynamış sıcak suyun içerisine 4-5 dal kurutulmuş nane ve 1-2 limon diliminin atılması nane limon çayı hazırlamak için yeterlidir. 5-10 dk. dinlenmeye bıraktığınız çayın içerisine dilerseniz ılındıktan sonra şeker atarak içebilirsiniz.

Mide bulantısının çok şiddetli olduğu dönemlerde bu çaya ek olarak tuzlu kraker yemeniz de içinizi bastırmanız için yarar sağlayacaktır. Ayrıca gebelikte düzenli olarak spor yapan özellikle de yüzen anne adaylarında mide bulantısının çok daha az olması nedeni ile mümkün olduğunca gereken imkana sahip anne adaylarının bunlara dikkat etmesi tavsiye edilmektedir. Gebelikte mide bulantıları sabah erken saatlerde başlamakta olup genelde gebeliğin 3. ayını doldurması ile beraber sona ermektedir. Bu süreci daha rahat atlatmak adına az ve sık yemek yemek, düzenli spor yapmak, aşırı yağlı yemeklerden kaçınmak ve fazla yemek yememek size yardımcı olacak basit önlemlerdir

0 yorum

Tansiyon Nasıl Düsürülür

Tansiyonun yüksek olması yüksek riskler barındırması açısından acil olarak müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Tansiyonu yüksek olan kişi yüksek tansiyon hastası değil ise hemen bir limon sıkılarak suyun içine karıştırıp içmesi yeterli olacaktır. Limon bilinen en etkili tansiyon düşürücülerden biridir ve içen kişinin tansiyonunu dakikalar içinde belirgin bir halde düşürür.
Yine sarımsak yenilmesi de tansiyonun normal değerlerine hızlı bir şekilde inmesini sağlayacaktır.


Ağız kokusundan çekinen kişiler sarımsağın kabuğunu soyduktan sonra hap yutar gibi sarımsağı yutarlarsa yine aynı etkinin oluşmasını sağlayacaklardır. Ancak tansiyonun neden yükseldiğinin ve ne sıklıkla yükseldiğinin anlaşılması gerekmektedir. Tansiyonun sürekli olarak yüksek değerlerde seyretmesi yüksek tansiyon hastalığı belirtisi olarak kabul edilir ve bu durumda hastanın düzenli doktor takibi gerekir. Yüksek tansiyon için öncelilkli olarak hastanın yaşam tarzı incelenir ve tansiyonun yükselmesine neden olan faktörler bulunarak bunlardan mümkün olanlar düzeltilmeye çalışır.

Örneğin hastanın aşırı kilolu olması, alkol ve sigara tüketmesi, uyku düzeninin olmaması ya da aşırı stresli bir işte çalışması gibi yüksek tansiyon nedenleri mutlaka hayatından çıkarılmalıdır. Özellikle de stres tansiyon hastalarının mutlaka uzak durması gereken bir faktördür. Tansiyonun sık sık yükselmesi beyin kanaması ve felç gibi çok ciddi komplikasyonlara neden olduğu için mutlaka tansiyonun kontrol altında tutulması ve hastaların tansiyonun yükselmesine neden olan risk faktörlerinden mutlaka uzak durması gerekmektedir.

0 yorum

Seker Hastaları Neler Yemeli

Şeker hastalarının beslenmeleri şeker seviyelerinin dengede tutulması açısından önemlidir.Şeker hastalarının günlük diyetleri kesinlikle takibini gerçekleştiren doktorun bilgisi dahilinde bir diyetisyen tarafından hazırlanmalı. Diyet listesi kesinlikle kişiye özel olarak hazırlanmalıdır ve asla bir başkasının diyeti kullanılmamalıdır.Çünkü diyetisyenler günlük diyeti kişinin şeker seviyesine göre hazırlar ve bir kişiye iyi gelen diyet bir diğer şeker hastasının şekerinin yükselmesine neden olabilir.

Peki şeker hastaları neler yemeli
Şeker hastası olan bir kişinin dikkat etmesi gereken en önemli konu kesinlikle kilosudur. Obezite şeker hastalığı için büyük bir risk faktörü oluştururken aynı zamanda şeker hastalığının çok daha ağır seyretmesine ve riskli gelişmesine neden olmaktadır. Bu nedenle şeker hastalığından korunmak için kilo verilmesi ve şeker hastası tanısı konulan kişilerin sağlıklarının olumsuz olarak etkilenmemesi adına mutlaka ama mutlaka normal kilolarına inmeleri gerekir. Şeker hastalarının yediği yemekler kadar yemek saatleri de büyük önem taşımaktadır.

Şeker hastası olan bir kişi asla öğün atlamamalı ve uzun süre aç kalmamalıdır. Özellikle de Tip 2 diyabet hastaları kesinlikle sofra şekerinden uzak durmalıdır ve meyve şekerlerini de sınırlı miktarda tüketmelidir. Şekerden zengin olan meyveler bu nedenle mümkün olduğunca az tüketilmeli, gün içinde bir öğünde bu tip bir meyvenin tüketilmesi halinde ise diğer öğünlerde kesinlikle şekerden uzak durulması gerekmektedir.

0 yorum

Mide Yanması Nasıl Geçer

Mide yanması kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyecek kadar ciddi bir hastalıktır. Mide yanmasının geçmesi için ilk etapta kesinlikle beslenmeye dikkat edilmelidir. Asit yönünden yüksek içeriğe sahip olan ya da hazmı zor olan besinlerden kesinlikle uzak durulmalıdır. Ayrıca yemek yedikten hemen sonra yatmak ya da ani şekilde öne eğilmek gibi mide asit seviyesini yükselten hareketlerden de kaçınmak gereklidir.

Az ve sık öğünler tüketmek ve bu öğünlerden sonra kısa yürüyüşler yaparak hazmı kolaylaştırmak, aşırı baharatlı besinlerden uzak durmak ve yatmadan en az 2 saat önce yemeyi bırakmak mide yanmasından kurtulmanıza yardımcı olacaktır. Ancak bazen alınan tüm önlemlere rağmen mide yanmasının geçmesi engelellenemez . Özellikle de midesi aşırı asit üreten kişilerde hastalığın önüne geçilmesi günlük yaşam rutininin değiştirilmesi ile elde edilemeyebilmektedir.

Bu gibi durumlarda kişilerin mutlaka bir doktor muayenesinden geçmesi ve ilaç kullanımı şarttır. Antiasit olarak gruplandırılan bu ilaçlar midenin asit üretimini baskılamaya yönelik olarak çalışmaktadır. Mide asitinin belirli bir seviyede tutulmasının başarılması aynı zamanda mide yanmasının da engellenmesi anlamına gelmesi açısından çok önemlidir. Mide yanmasına bitkisel çözüm önerileri arayan kişilerin ise en çok tercih ettikleri yöntem patates suyu içmektir. Patates suyu mucizevi bir şekilde mide yanmasını çok kısa sürede geçirmektedir. Özellikle de gebelik gibi özel nedenlere bağlı olarak ilaç kullanamayan kişilerin bu yöntemi uygulamaları önerilmektedir.

0 yorum

Lohusa Otunun Faydaları Nelerdir

Lohusa otu boyu 1 metreye kadar ulaşabilen, kalp şekline sahip yaprakları ile dikkat çeken otsu ve çok yıllık bir bitkidir. Bu ota lohusa otu denmesinin en önemli nedeni doğumu kolaylaştırması ve doğum sonrası iyileşme sürecini hızlandırmasıdır. Ancak aşırı kullanımı zehirlenmeye yol açabildiği için kesinlikle bilinçsiz olarak kullanılmamalıdır. Lohusa otuna bağlı zehirlenmelerin yaşanması halinde mide bulantısı, kusma, baş dönmesi ve hayal görmeler gibi belirtiler ortaya çıkmakta ve bu belirtilerin görülmesi halinde hiç vakit kaybedilmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvuruda bulunulması gerekmektedir.

Lohusa otunun faydaları arasında doğum sancılarını sıklaştırması, doğumun başlamasını hızlandırması ve kolay doğum yapılmasını sağlaması ilk sıralarda yer almaktadır. Zaten bu özellikleri nedeni ile bu ot lohusa otu olarak anılmaktadır. Bu otun lohusa döneminde içilmesi halinde rahim kendisini çok daha kısa sürede toplamaktadır. Lohusa otu aynı zamanda çok güçlü bir adet söktürücü olup geç adet gören kişilerin kullanımı halinde adetlerinin bir düzene girmesini sağlayacaktır.  Bu nedenle lohusa otunu adet düzensizliği ile mücadele eden kişilerin kullanması önerilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus kullanılan miktardır.

Lohusa otunun yararları arasında bir diğer dikkat çekeni bu otun son derece güçlü bir ağrı kesici etkiye sahip olmasıdır. Lohusa otu özellikle de romatizma ağrılarında etkilidir ve arterit şikayetlerinin tedavisinde çoğu zaman başarılı sonuçlar vermesi ile tanınır. Bağırsakları çalıştırdığı için kabızlık sorunu yaşayan kişilerin kullanımı önerilir. Bazı bölgelerde yılan ısırmasında kullanılan en etkili ilaç lohusa otudur. Ayrıca yine yüksek ateşi düşürmede lohusa otundan yararlanılmaktadır. Lohusa otunun lapası ise egzama ve sedef başta olmak üzere pek çok cilt hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır. 

0 yorum

Basur Nasıl Gecer

Basurun nasıl geçeceğini belirleyen en önemli faktör basurun yakalandığı evredir. Birinci evre basur ve ikinci evre basur olarak adlandırılan erken dönem basur hastalıklarında ilaçla tedavi yeterli olmaktadır. İlaçla basur tedavisi sonucunda hastaların büyük bir bölümünde başka bir müdahaleye gerek kalmaksızın iyileşme sağlanabilmektedir. Özellikle de birinci evre basur hastalarında ilaçla tedavi çok iyi sonuçlar verir.

İlaç kullanımının yanı sıra kişinin kilo fazlalığı bulunuyorsa kilo vermesi, günlük beslenmesine dikkat ederek lifli gıdaların tüketimini arttırması, alkol kullanıyorsa alkol içmeyi bırakması, bol bol sıvı tüketmesi ve günde en az 2 litre su içmesi hastalığın cerrahi müdahale olmadan iyileşmesi için zorunludur. Ancak bazen hastaların tüm bunlara uyması ve düzenli olarak ilaç kullanmasına rağmen iyileşme tam olarak yine de sağlanamayabilir. Yine 3. ve 4. evre hemoroid hastalarında ilaç kullanımı tek başına hastalığın tedavisi için yeterli olmamaktadır. Bu durumda cerrahi müdahele zorunludur.

Basur tedavisi için günümüzde lazerli ameliyatlar gerçekleştirilmekte ve hastalar çok daha kısa sürede eski sağlıklarına kavuşmaktadır. Basur ameliyatı en etkili tedavi yöntemi olmakla beraber ameliyat sonrası iyileşme süresinin çok ağrılı ve uzun olması bu ameliyat yönteminin günümüzde daha az kullanılmasına neden olmaktadır. İleri evre basur hastaları için yine de bu yöntem tercih edilmektedir. Basur tedavisi için en doğru yöntemi muyanenizi gerçekleştiren doktorunuz belirleyecektir...

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI