işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Kalın Bagırsak Kanseri Nasıl Tedavi Edilir

Kalın bağırsak tanısı konulan hastalarda psikolojik destek sağlanarak hemen vakit kaybedilmeden tedaviye geçilmelidir. Kalın bağırsak tedavisi için kullanılacak yöntem tanıyı koyan doktor ve onkoloji doktoru ile beraber planlanmalıdır. Tedavi planlaması aşamasında en önemli faktör kanserin yakalandığı evredir. Ayrıca kanser tanısı konulan hastanın genel sağlık durumu ve yaşıda tedavi planlamasında mutlaka dikkate alınması gereken faktörler arasında bulunmaktadır.

Kalın bağırsak kanseri tedavisinde kullanılan ilk ve en etkili yöntem cerrahi müdaheledir. Ameliyat ile kanserli oluşumun gözlendiği kalın bağırsak bölümü alınır ve daha sonra kesilen iki bölüm birbirine dikilerek tedavi tamamlanmış olur. Ancak kanser oluşumu bazen anüse çok yakın bir bölgede oluşabilir. Bu durumda ise yine kanserli oluşumun bulunduğu kalın bağırsak bölümü kesilir ve kalın bağırsak çıkışı karın bölgesinden açılan bir kesi ile karın duvarına verilir. Bu gibi ameliyatların ardından hastaların büyük bir bölümü psikolojik rahatsızlıklar yaşar ve bu nedenle ameliyat öncesi hasta kesinlikle doktoru tarafından bilgilendirilerek bu duruma alıştırılmalı ve hazırlanmalıdır.

Ameliyat sonrasında ameliyatı gerçekleştiren cerrahın gerek görmesi halinde tamamlayıcı tedavi olarak kemoterapi tedavisi de uygulanabilmektedir. Ameliyat sonrası kemoterapi uygulanmasının amacı operasyon esnasında gözden kaçmış olabilecek kanserli hücrelerin vücutta yayılımını engelleyerek yok edilmesini sağlayabilmektedir. Radyoterapi ise kolon kanserinde uygulanan tedaviler arasında yer almamaktadır ve kolon kanseri tedavisi daha ziyade kalın bağırsak ameliyatı ve kemoteropi ile tamamlanmaktadır.

0 yorum

Kemik Erimesi Belitileri

Kemik erimesi pek çok hastalık gibi çok aleni belirtiler vermeden gizli bir şekilde ilerlemektedir. Kemik erimesi belirtileri de bu tip belirtiler olup genelde hastalığın çok ileri düzeye erişmesi ile beraber kendisini gösterir. Pek çok kişi şiddetli kemik ağrılarını kemik erimesi belirtisi sanır. Oysa ki kemik ağrısı ile kemik erimesinin hiçbir ilgisi yoktur. Kemik erimesi belirtileri arasında en ciddi ve anlaşılır olanı kolay şekilde oluşan kemik kırılmalarıdır. Özellikle de omurga kırılmaları kemik erimesinin en ciddi ve ağır belirtisi olarak kabul edilmektedir.

Daha erken evrelerde ise kişinin boyunun kısalması ve kamburluk oluşumu gibi belirtiler bazı hastalarda gözlemlenmektedir.  Kemik erimesi tanısı konulan hastaların derhal tedavilerine başlanması oluşabilecek kemik kırılmalarının önüne geçilebilmesi adına büyük önem taşımaktadır.Kemik erimesi tedavisi için doktorların tercih ettiği ilk yöntem ilaç kullanımıdır. Kemik erimesi ilaçları genelde kemikleri güçlendirdiği bilinen D vitamini ve kalsiyum içerikli ilaçlardır. Bu ilaçlar ile kemiklerin tekrar güçlendirilmesi amaçlanır. Ancak hastanın ilaç kullanımının yanı sıra mutlaka günlük diyetine de dikkat etmesi gerekir.

Vitamin yönünden zengin olan yeşil yapraklı sebzelerin yanı sıra D vitamini ve kalsiyum içeren yiyeceklere ağırlık verilmeli, hastanın fazla kilolarından kurtulması ve mutlaka günlük rutin spor programı uygulaması kemiklerin tekrar güçlenmesi açısından uyulması zorunlu olan kurallardır. Tüm bunlara dikkat edildiği takdirde bir süre sonra kemiklerin kolay kırılmayacak şekilde kendini toplaması sağlanır.

0 yorum

Basur Ameliyatı Nasıl Yapılır

Basur ameliyatı için en çok tercih edilen ameliyat yöntemi varis oluşum göstelen damarların kesilerek çıkarıldığı klasik ameliyat yöntemidir. Ancak ameliyat sonrası sürekli pansuman yapılmasının zorunlu olması ve iyileşme süresinin çok daha uzun olması nedeni ile günümüzde bu ameliyat yönteminin yerini biraz daha maliyetli ancak çok daha konforlu olan yeni ameliyat yöntemleri almayı sürdürmektedir. Bunlardan biri de lazerle basur ameliyatı yöntemidir.Bu yöntemin klasik yöntemden tek farkı bıçak yerine lazer ışınının kullanılmasıdır.

Ancak lazer ışını ile yapılan kesilerin çok daha kısa sürede iyileşmesi ve dokuların daha az zarar görmesi gibi faydaları nedeni ile lazerli basur ameliyatı çok daha güvenilir ve etkili bulunmaktadır. Yine birinci ve ikinci evrede yakalanan basur hastalarında lazer ışınları ile damarların söndürülmesi şeklinde lazerden yararlanılmaktadır.

Yeni uygulanmaya başlanan ve ameliyat sonrası hastaların daha az ağrı duymalarını sağlayan Longo Yöntemi ise doktorların sıklıkla tercih ettiği bir müdahele yöntemi haline gelmektedir. Bu yöntemde operasyon özel geliştirilen bir cihaz sayesinde makatın içinde gerçekleştilir. Makat içi bölgesinde sinir hücrelerinin çok daha az olması hastanın ameliyat sonrası ağrı duymasını engeller ve daha hızlı iyileşmesini sağlar. Yaklaşık 30 dk. süren bu operasyon sonrası ameliyat olana kişiler hastaneden aynı gün taburcu edilir ve 3-4 günlük bir istirahat sonrası iş yaşamlarına dönebilecek şekilde iyileşmiş olur.

0 yorum

Boyun Kireçlenmesi Ne İyi Gelir

Boyun kireçlenmesi yaşlılık hastalığı olarak bilinse de günümüzde gençler arasında da görülme sıklığı büyük bir hızla artmaktadır. Boyunu oluşturan omurların ve bunları birbirine bağlayan disklerin çeşitli nedenlerle yıpranması sonucu meydana gelir ve son derece ağrılı bir hastalıktır. Bu nedenle acil olarak tedavi edilerek hastanın yaşam standartlarının yükseltilmesi gerekir.Boynu hareket ederken zorlanma ve ağrı hissetme, boyun kaslarında sürekli olarak yaşanan gerginlik ve boyun ağrıları aslında boyun kireçlenmesi belirtileri olarak kabul edilir.

İlerleyen evrelerde yaşanan boyun ağrıları kollara giden sinirlerde baskı oluşması nedeni ile kollarda ağrı ve güç kaybı olarak kendisini iyice hissetirmeye başlar. Tedavi edilmeyen boyun kireçlenmeleri şiddetli sırt ağrısı ve buna bağlı olarak gece uykusuzluklarına yol açar. Hastaların bir çoğu kendilerini sürekli yorgun hissetikleri ve yoğun ağrı çektikleri için depresyona girer.Masa başı işlerde çalışan, omurga eğrilikleri bulunan, ağır fiziksel faaliyetler gerektiren işlerde çalışan ve aşırı kilolu olan kişilerde boyun kireçlenmesi hastalığına yakalanma riski yükselmektedir. Çekilen MR sonrasında tanı konulmasının ardından boyun kireçlenmesi tedavisi uygulanır. Tedavinin ilk aşamasında hasta ilaçlar ile rahatlatılmakta ve ağrı hissinin hafiflemesi ile beraber fizik tedavi aşamasına geçilmektedir. Fizik tedavi ile hastaya hem doğru duruş pozisyonu öğretilmekte hem de zayıflayan boyun kaslarının tekrar güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Çok ilerleyen boyun kireçlenmelerinde ise cerrahi müdahele yöntemleri uygulanmaktadır.

0 yorum

Pankreas Kanseri Belirtileri

Pankreas yerleşim olarak karın arka boşluğunda yer almaktadır. Kalın bağırsak, mide ve onikiparmak bağırsağının hemen arkasında yer alan pankreas vücudun şeker dengesini sağlamanın yanı sıra hazım için gereken enzimleri salgılamakla görevli olan organdır. Pankreas kanseri belirtileri ilk evrelerde diğer hastalıklar ile karıştırıldığı için tanısı zor olan bir kanser türüdür ve genelde ileri evrelerde yakalanabilmektedir. Pankreas kanserinin belirtileri arasında ilk sıraları şiddetli iştahsızlık ve buna bağlı olarak hızlı şekilde kilo vermek, mide bulantısı, kusma, sarılık, az miktarda enzim salgılanması nedeni ile sindirim bozukluklarının ortaya çıkması, sırt ve karın bölgesinde oluşan ağrılar, yorgunluk ve halsizlik yer almaktadır.

Bu belirtilerin büyük bir bölümü basit soğuk algınlığı gibi hastalıklarda ortaya çıkan belirtiler olması hastaların doktora başvuruda bulunmalarını geciktirmektedir.Yapılan muyaene esnasında doktorun şüphelenmesi halinde kan ve idrar testlerinin yanı sıra ultrason gibi görüntüleme yöntemleri ile kesin tanısı konulmaktadır. Pankreas kanseri teşhisi konulan hastaların hemen hızlı bir şekilde hangi evrede olduklarının tespiti ve kanseri yayılım derecesinin belirlenmesi gereklidir. Tüm bu tanı ve tetkikler tamamlandıktan sonra pankreas kanseri tedavisi için gereken yol haritası çıkarılarak hızlı bir şekilde tedavi aşamasına geçilmelidir. Erken evre pankreas kanseri hastaları için ilk tercih her zaman için ameliyattır. Pankreas kanseri ameliyatı ne yazık ki sadece yayılım göstermeyen ilk evre hastalar için mümkün olmaktadır.

0 yorum

Boyun Fıtıgı Ameliyatı Nasıl Yapılır

Boyun fıtığı tedavisi için kullanılan yöntemlerden biri de boyun fıtığı ameliyatıdır. Boyun fıtığı ameliyatı genelde ilaçla tedavi edilemeyen ve fizik tedavi sonrasında hiçbir iyileşmenin sağlanamadığı hastalarda uygulanır. Ayrıca yine boyun fıtığına bağlı olarak his ve güç kaybı yaşayan kişilerde de acil bir durum söz konusu olması nedeni ile boyun fıtığı ameliyatı uygulanabilmektedir. Özellikle de şiddetli ağrı krizleri yaşayan kişilerde tek çare ameliyattır.


Peki boyun fıtığı ameliyatı nasıl yapılır
Boyun fıtığı ameliyatı farklı yöntemler ile gerçekleştirilebilmektedir. Bu yöntemlerin bazılarında hasta ameliyat sonrası aynı gün taburcu olurken bazı yöntemlerde ise hastanın birkaç gün hastanede yatması gerekebilmektedir. Fıtık ameliyatında açılan kesiden fıtığın oluştuğu bölgeye girilmekte ve sinirlere baskı yapan fıtık ve kıkırdak doktu temizlenmektedir. Seçilen operasyon ne olursa olsun önemli olan ameliyat değil ameliyat sonrasıdır.

Boyun fıtığı ameliyatı sonrası ameliyat olan kişiler bir süre boyunlukla gezmek zorundadır. Çene destekli boyunluk genelde hastanın iyileşme sürecine bağlı olarak değişmekle beraber en az 20 gün boyunca takılı kalır ve yapılan muayene sonrasında iyileşme yeterli seviyede bulunursa çıkarılır. Bu süreçte yine hafif etkili ağrı kesiciler kullanılır. Ameliyat sonrasında kesinlikle ağır eşyaların kaldırılmaması, sürekli olarak boynun aynı pozisyonda tutulmaması ve ani boyun hareketlerinden kaçınılması gibi basit tedbirler alınmalıdır. Bunlara dikkat edilmediği takdirde boyun fıtığının tekrarlama riski yükselecektir.

0 yorum

Mide Kanaması Nasıl Anlasılır

Mide kanaması tek başına bir hastalık olmayıp daha ziyade doktorlar tarafından hastalık belirtisi olarak görülmektedir. Yani mide kanamaları altta yatan nedenlere bağlı olarak oluşmaktadır ve acil tedavisi gereken önemli bir durumdur. Mide kanaması belirtileri ortaya çıktığı anda bu nedenle hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvuruda bulunulması gerekir.


Peki mide kanaması nasıl anlaşılır
Mide kanaması çok az miktarlarda meydana geliyorsa zamanla oluşan kansızlığa ve demir eksikliğine bağlı olarak teşhis edilebilmektedir. Ancak kanama çoğu zaman son derece yoğundur ve hastalarda ciddi belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur. Mide kanaması belirtileri arasında en anlaşılır olanı ağızdan kahve telvesini andıran mide salgısının çıkmasıdır. Ayrıca yine kan kusmak mide kanaması belirtisi olarak kabul edilmelidir ve hiç vakit kaybedilmeden böyle bir durumun yaşanması halinde doktora başvuruda bulunulmalıdır. Gaitanın yine aynı şekilde siyah katran gibi olması ya da kanla karışık olması akıllara mide kanaması riskini getirmelidir.

Mide kanaması olan kişilerde kanamanın yoğun olması halinde kan kaybına bağlı olarak terleme, baygınlık hissinin gelmesi, nabız atışında hızlanmaya bağlı olarak çarpıntı oluşması gibi belirtiler de ortaya çıkabilmektedir. Mide kanaması tedavisi hastanede doktorlar tarafından yapılmalıdır. Tedavi için kanamanın nedeninin belirlenmesi gerekir. Mide kanaması nedeni belirlendikten sonra bu nedenin ortadan kaldırılması ile beraber kanamada kendiliğinden geçecektir. Örneğin ülserin mide duvarını delmesi sonucu gerçekleşen mide kanamasında yapılacak şey cerrahi müdahale ile bu bölgenin tedavi edilmesidir.

0 yorum

Tansiyon Nasıl Düsürülür

Tansiyonun yüksek olması yüksek riskler barındırması açısından acil olarak müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Tansiyonu yüksek olan kişi yüksek tansiyon hastası değil ise hemen bir limon sıkılarak suyun içine karıştırıp içmesi yeterli olacaktır. Limon bilinen en etkili tansiyon düşürücülerden biridir ve içen kişinin tansiyonunu dakikalar içinde belirgin bir halde düşürür.
Yine sarımsak yenilmesi de tansiyonun normal değerlerine hızlı bir şekilde inmesini sağlayacaktır.


Ağız kokusundan çekinen kişiler sarımsağın kabuğunu soyduktan sonra hap yutar gibi sarımsağı yutarlarsa yine aynı etkinin oluşmasını sağlayacaklardır. Ancak tansiyonun neden yükseldiğinin ve ne sıklıkla yükseldiğinin anlaşılması gerekmektedir. Tansiyonun sürekli olarak yüksek değerlerde seyretmesi yüksek tansiyon hastalığı belirtisi olarak kabul edilir ve bu durumda hastanın düzenli doktor takibi gerekir. Yüksek tansiyon için öncelilkli olarak hastanın yaşam tarzı incelenir ve tansiyonun yükselmesine neden olan faktörler bulunarak bunlardan mümkün olanlar düzeltilmeye çalışır.

Örneğin hastanın aşırı kilolu olması, alkol ve sigara tüketmesi, uyku düzeninin olmaması ya da aşırı stresli bir işte çalışması gibi yüksek tansiyon nedenleri mutlaka hayatından çıkarılmalıdır. Özellikle de stres tansiyon hastalarının mutlaka uzak durması gereken bir faktördür. Tansiyonun sık sık yükselmesi beyin kanaması ve felç gibi çok ciddi komplikasyonlara neden olduğu için mutlaka tansiyonun kontrol altında tutulması ve hastaların tansiyonun yükselmesine neden olan risk faktörlerinden mutlaka uzak durması gerekmektedir.

0 yorum

Seker Hastaları Neler Yemeli

Şeker hastalarının beslenmeleri şeker seviyelerinin dengede tutulması açısından önemlidir.Şeker hastalarının günlük diyetleri kesinlikle takibini gerçekleştiren doktorun bilgisi dahilinde bir diyetisyen tarafından hazırlanmalı. Diyet listesi kesinlikle kişiye özel olarak hazırlanmalıdır ve asla bir başkasının diyeti kullanılmamalıdır.Çünkü diyetisyenler günlük diyeti kişinin şeker seviyesine göre hazırlar ve bir kişiye iyi gelen diyet bir diğer şeker hastasının şekerinin yükselmesine neden olabilir.

Peki şeker hastaları neler yemeli
Şeker hastası olan bir kişinin dikkat etmesi gereken en önemli konu kesinlikle kilosudur. Obezite şeker hastalığı için büyük bir risk faktörü oluştururken aynı zamanda şeker hastalığının çok daha ağır seyretmesine ve riskli gelişmesine neden olmaktadır. Bu nedenle şeker hastalığından korunmak için kilo verilmesi ve şeker hastası tanısı konulan kişilerin sağlıklarının olumsuz olarak etkilenmemesi adına mutlaka ama mutlaka normal kilolarına inmeleri gerekir. Şeker hastalarının yediği yemekler kadar yemek saatleri de büyük önem taşımaktadır.

Şeker hastası olan bir kişi asla öğün atlamamalı ve uzun süre aç kalmamalıdır. Özellikle de Tip 2 diyabet hastaları kesinlikle sofra şekerinden uzak durmalıdır ve meyve şekerlerini de sınırlı miktarda tüketmelidir. Şekerden zengin olan meyveler bu nedenle mümkün olduğunca az tüketilmeli, gün içinde bir öğünde bu tip bir meyvenin tüketilmesi halinde ise diğer öğünlerde kesinlikle şekerden uzak durulması gerekmektedir.

0 yorum

Mide Yanması Nasıl Geçer

Mide yanması kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyecek kadar ciddi bir hastalıktır. Mide yanmasının geçmesi için ilk etapta kesinlikle beslenmeye dikkat edilmelidir. Asit yönünden yüksek içeriğe sahip olan ya da hazmı zor olan besinlerden kesinlikle uzak durulmalıdır. Ayrıca yemek yedikten hemen sonra yatmak ya da ani şekilde öne eğilmek gibi mide asit seviyesini yükselten hareketlerden de kaçınmak gereklidir.

Az ve sık öğünler tüketmek ve bu öğünlerden sonra kısa yürüyüşler yaparak hazmı kolaylaştırmak, aşırı baharatlı besinlerden uzak durmak ve yatmadan en az 2 saat önce yemeyi bırakmak mide yanmasından kurtulmanıza yardımcı olacaktır. Ancak bazen alınan tüm önlemlere rağmen mide yanmasının geçmesi engelellenemez . Özellikle de midesi aşırı asit üreten kişilerde hastalığın önüne geçilmesi günlük yaşam rutininin değiştirilmesi ile elde edilemeyebilmektedir.

Bu gibi durumlarda kişilerin mutlaka bir doktor muayenesinden geçmesi ve ilaç kullanımı şarttır. Antiasit olarak gruplandırılan bu ilaçlar midenin asit üretimini baskılamaya yönelik olarak çalışmaktadır. Mide asitinin belirli bir seviyede tutulmasının başarılması aynı zamanda mide yanmasının da engellenmesi anlamına gelmesi açısından çok önemlidir. Mide yanmasına bitkisel çözüm önerileri arayan kişilerin ise en çok tercih ettikleri yöntem patates suyu içmektir. Patates suyu mucizevi bir şekilde mide yanmasını çok kısa sürede geçirmektedir. Özellikle de gebelik gibi özel nedenlere bağlı olarak ilaç kullanamayan kişilerin bu yöntemi uygulamaları önerilmektedir.

0 yorum

Basur Nasıl Gecer

Basurun nasıl geçeceğini belirleyen en önemli faktör basurun yakalandığı evredir. Birinci evre basur ve ikinci evre basur olarak adlandırılan erken dönem basur hastalıklarında ilaçla tedavi yeterli olmaktadır. İlaçla basur tedavisi sonucunda hastaların büyük bir bölümünde başka bir müdahaleye gerek kalmaksızın iyileşme sağlanabilmektedir. Özellikle de birinci evre basur hastalarında ilaçla tedavi çok iyi sonuçlar verir.

İlaç kullanımının yanı sıra kişinin kilo fazlalığı bulunuyorsa kilo vermesi, günlük beslenmesine dikkat ederek lifli gıdaların tüketimini arttırması, alkol kullanıyorsa alkol içmeyi bırakması, bol bol sıvı tüketmesi ve günde en az 2 litre su içmesi hastalığın cerrahi müdahale olmadan iyileşmesi için zorunludur. Ancak bazen hastaların tüm bunlara uyması ve düzenli olarak ilaç kullanmasına rağmen iyileşme tam olarak yine de sağlanamayabilir. Yine 3. ve 4. evre hemoroid hastalarında ilaç kullanımı tek başına hastalığın tedavisi için yeterli olmamaktadır. Bu durumda cerrahi müdahele zorunludur.

Basur tedavisi için günümüzde lazerli ameliyatlar gerçekleştirilmekte ve hastalar çok daha kısa sürede eski sağlıklarına kavuşmaktadır. Basur ameliyatı en etkili tedavi yöntemi olmakla beraber ameliyat sonrası iyileşme süresinin çok ağrılı ve uzun olması bu ameliyat yönteminin günümüzde daha az kullanılmasına neden olmaktadır. İleri evre basur hastaları için yine de bu yöntem tercih edilmektedir. Basur tedavisi için en doğru yöntemi muyanenizi gerçekleştiren doktorunuz belirleyecektir...

0 yorum

Bagırsak Hastalıkları Nelerdir

Bağırsaklarda oluşan hastalıklar arasında en tehlikeli olanlardan biri bagırsak düğümlenmesidir. Meus adı verilen bu hastalık zamanında müdahale edilmezse ölümle sonuçlanabilen son derece tehlikeli durumlara  yol açabilmektedir.En önemli belirtisi ağızdan dışkı içerikli kusmuk gelmesidir. Fekaloid adı verilen bu durum ile karşılaşan kişilerin vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuşan başvuruda bulunmaları gerekmektedir.


Ayrıca büyük tuvalete çıkamamak, göbeğin yakın çevresinde oluşan şiddetli ağrı, kasılma ve sık kusma da bağırsak tıkanıklığı belirtisi olarak kabul edilmektedir. Bir diğer sık rastlanılan bağırsak hastalığı kolit hastalığıdır. Kolit bağırsaklarda meydana gelen iltihabı hastalıklara verilen isimdir ve bu hastalık esnasında vücutta hiçbir ağrı şikayeti oluşmaz. Aniden vücut sıcaklığının yükselmesi yani ateşin çıkması ve kanlı dışkı gelmesi kolit hastalığı belirtisi olarak kabul edilir ve ilaçla tedavisi gerekir.

Spastik kolon adı verilen bağırsak hastalığı ise sinir sisteminde meydana gelen bozulmalara bağlı olarak bağırsaktaki mukoza salgı seviyesinin yükselmesi sonucu oluşmaktadır. Bu hastalık sinir sistemi hastalığı olduğu için daha ziyade yoğun strese karşı dayanıksız olan ya da büyük üzüntü yaşayan kişelerde yaşanır ve kişinin sürekli ishal ya da kabız olmasına neden olur. Bağırsak solucanları özellikle de çocuklarda sık görülen bir bağırsak hastalığı olarak öne çıkmaktadır. Bulaşıcı bir hastalık olduğu için görüldüğü anda temizliğe çok daha fazla dikkat edilmelidir. Bağırsak solucanı belirtileri arasında anüs bölgesinde yoğun kaşıntı, huzursuzluk, uyku düzensizlikleri ve yoğun asabiyet yer almaktadır.

0 yorum

Boyun Fitigi Belirtileri

Boyun fıtığı boyunda bulunan omurları ile boyun disklerinin birbirlerine temas etmesi sonucu oluşan hastalıktır. Boyun fıtığı son derece ağrılı bir hastalık olduğu için kişilerin yaşam standartlarını olumsuz yönde etkiler ve tedavi edilmediği takdirde ağrı krizleri ilerleyen evrede yerini kollarda güç kaybına bırakır, buna bağlı olarak uyuşma hissi oluşmaya başlar. Boyun fıtığı erken evrelerde yakalanırsa hastalık fizik tedavi programı ile iyileştirilebilir.Bu nedenle boyun fıtığı belirtisi gösteren kişilerin vakit kaybetmeden doktora başvuruda bulunması gereklidir.

Peki boyun fıtığı belirtileri nelerdir
Boyun fıtığı ilk etapta hastaların boyunlarında hissettikleri ağrı hissi ile kendisini göstermektedir. Bu ağrı sıklıkla boyunda hissedilirken bazen omuz ve sırt bölgesinde de hissedilebilmektedir. Fıtığın baskıladığı sinirlere bağlı olarak ilerleyen evrelerde parmak uçlarına doğru ilerleyen karıncalanma hissi baş göstermektedir. Bu evreden sonra fizik tedavi ile hastalığın iyileştirilmesi çok zordur.

Özellikle de ağrı kesicilerin etkisiz kaldığı kişilerde vakit kaybedilmeden cerrahi müdahale yöntemlerine geçilmelidir. Günümüzde boyun fıtığı ameliyatı mikrocerrahi yöntemleri ile açılan çok küçük kesilerden yapılmakta ve daha düşük riskler ile daha başarılı sonuçlar alınmaktadır. Üstelik yeni yöntemler yüzde 100 iyileşme garantisi de vermektedir. Boyun fıtığı tedavi edilmediği takdirde omurilik üzerindeki baskının artmasına bağlı olarak bacaklarda hissizlik gibi son derece ciddi sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle boyun fıtığı tedavisi geç kalınmadan hemen başlanmalıdır.

0 yorum

Basur belirtileri Nelerdir

Halk arasında mayasıl ve basur isimleri ile bilinen hemoroid makat içerisinde bulunan toplar damarlarda meydana gelen bozulmalardır.Basur nedenleri arasında ilk sırada aşırı kilo alımı ve hareketsiz bir yaşam sürmek yer almaktadır.Günümüzde hızla artan obez kişi sayısı ve hareketsiz yaşam tarzına bağlı olarak hemoroid hastalığı ile mücadele eden kişi sayısı da artmaktadır.

Peki basur belirtileri nelerdir
Basur belirtileri arasında ilk sırayı dışkılama sırasında meydana gelen kanama alır. Kanama basurun derecesine göre değişen bir miktara sahiptir. Basur memesinin büyümesi ile beraber yoğun kanamalar görülebilir ve çoğu hastanın doktora başvuruda bulunma nedeni yoğun kanamaya bağlı olarak meydana gelen kansızlık rahatsızlığıdır. Ayrıca makat bölgesinde aşırı kaşınma oluşması da basur belirtileri arasında yer alır.Yine basur memesinin büyümesine ve dışa doğru çıkması ile beraber dışkılarken yoğun bir acı hissedilmesi de basur belirtisi olarak kabul edilmektedir.

Basur hastalığı erken dönemde yakalandığı takdirde ilaçla tedavi edilebilen bir hastalıktır. Ancak ülkemizde pek çok kişinin yoğun kanama oluşmadan doktora başvuruda bulunmaması nedeni ile genelde 3. Ve 4. evre de yakalanmakta ve cerrahi müdahale gerektirmektedir. Sağlık teknolojisi alanında yaşanan ilerlemeler ve yeni geliştirilen cihazlar ile basur ameliyatı artık çok daha kolay gerçekleştirilen bir ameliyat yöntemi haline gelmiştir. Bazı yöntemlerde hastalar aynı gün hastaneden taburcu edilmekte ve ertesi gün ağrısız bir şekilde tuvalete çıkabilmektedir.

0 yorum

Yüksek Tansiyon Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri

Tansiyon değerlerinin belirlenen normal değerlerden daha fazla olması yüksek tansiyon olarak isimlendirilmektedir. Yüksek tansiyon bazı durumlara göre ani olarak yükselir ve yine kendiliğinden düşebilmektedir. Ancak yüksek tansiyon hastaları için durum böyle değildir. Tansiyon sürekli olarak normal değerlerin üstünde seyreder ve hayat tarzına dikkat edilmediği takdirde ölümcül seviyelere kadar yükselme riski barındırır.

Bu nedenle yüksek tansiyon belirtileri herkes tarafından bilinmeli ve bu belirtiler ortaya çıktığı anda evde tansiyon ölçme aleti yok ise en yakın sağlık kurumuna başvuruda bulunularak tansiyon değerleri öğrenilmelidir. Yüksek tansiyon belirtileri arasında ilk sırayı baş ağrısı alır. Yüksek tansiyon kalbin güçlü bir şekilde kasılması sonucu oluşur ve bu kasılma esnasında damarlara şiddetli biçimde kan pompalanır. Beyin damarları vücutta bulunan en ince ve hassas damarlar olduğu için bu güçlü basınç ile karşılaşınca zorlanır ve bu kişiler tarafından şiddetli baş ağrısı olarak hissedilir. Ayrıca baş dönmesi, mide bulantısı, kusma, kulaklarda çınlama ve burun kanaması gibi diğer belirtilerde ortaya çıkabilmektedir.

Tansiyonun aniden yüksek seviyelere çıkması sonucunda oluşan burun kanaması aslında vücudun kendini korumak için aldığı bir önlemdir ve oluşan basıncın azalmasını sağladığı için hastalarda rahatlama hissinin oluşmasını sağlar. Yüksek tansiyon tedavisi için uygulanacak yöntem kişinin tansiyon değerlerine ve yaşına bağlı olarak belirlenir.  Örneğin kişi genç ise ve aşırı kilolu ise tansiyonu kontrol altına almak adına ilk önce acil şekilde kilo vermesi gerekir. Yüksek tansiyon tedavisinde hastaların ilaç kullanması gereklidir. Yüksek tansiyon ilaçları kesinlikle doktor tarafından belirlenmeli ve asla doktorun belirttiği dozajlar aşılmamalıdır. Ayrıca tansiyonu yükselttiği bilinen aşırı tuzlu ve yağlı gıdalardan da uzak durulmalıdır.

0 yorum

Seker Hastaligi Neden Olur

Şeker hastalığının temel nedeni vücutta insülin hormonunun az salgılanması ya da bu hormonun hücreler tarafından şekerin emilimini sağlamakta yetersiz kalmasıdır. Yani pankreas tarafından vücuda salgılanan insülin hormonunun yetersiz olması şeker hastalığına neden olmaktadır.



Şeker hastalığı neden olur sorusunun kesin yanıtı henüz belirlenememekle beraber günümüzde elde edilen bulgular hastalıkta genetik yatkınlığın en önemli faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Yani birinci dereceden yakın akrabalarında şeker hastalığı olan kişilerin şeker hastası olma riski çok daha yüksektir. Ancak kişinin benimsediği yaşam şekli bu riskin artmasına ya da azalmasına neden olmaktadır. Örneğin genetik yatkınlığı bulunan kişinin aşırı kilo alması ve hareketsiz bir yaşam sürmesi şeker hastalığına yakalanma riskini artırırken sağlıklı beslenmesi ve kilo dengesini koruması ise bu riski büyük oranda düşürmektedir.

Bu nedenle genetik yatkınlığı bulunan kişilerde kilo kontrolü ve düzenli egzersiz çok daha büyük bir önem taşımaktadır. Yine birinci dereceden yakın akrabaları içerisinde şeker hastası bulunan kişilerin düzenli olarak şeker taraması yaptırmaları gerekmektedir. Hastalığın erken dönemde yakalanması ilaç kullanımına gerek kalmadan sıkı bir diyet ile kontrol altında tutulmasını sağlayabilmektedir. Yapılan istatistiksel çalışmalar dünya genelinde halen milyonlarca kişinin şeker hastası olduğunu bilmeden yaşamını sürdürdüğünü, şeker hastası tanısı konan kişilerin büyük çoğunluğunun ise diyetlerine dikkat etmedikleri için ilaç kullanımı ile tedavilerini sürdürdüğünü göstermektedir.


0 yorum

Seker Hastaligi Nedir

Şeker hastalığı en basit tanımla vücutta çeşitli nedenlere bağlı olarak insülin eksikliğinden kaynaklı ortaya çıkan bir hastalıktır. İnsülin pankreas tarafından üretilir ve çeşitli yollarla vücuda giren şekerin hücreler tarafından emilimini sağlar. İnsülin eksikliği sonucu alınan şeker hücreler tarafından emilemez ve kanda hızlı bir şekilde yükselişe geçer. Kandaki şeker seviyesi hızlı bir şekilde yükselirken hücreler ihtiyaç duydukları şekeri depolayamazlar.

Şekerin kanda aşırı seviyelerde yükselmesi ise kanın hücreleri tahrip etmesine neden olur ve buna bağlı olarak vücutta çeşitli komplikasyonlar ortaya çıkmaya başlar. Sanılanın aksine insanoğlu yaşamak için glukoza yani bilinen adı ile şekere muhtaçtır. Çünkü hücreler enerji üretebilmek adına şekere muhtaçtır. İnsülin bu amaçla Pankreas tarafından salgılanır. Ancak metobolizma hastalığı olarak bilinen diyabet yani şeker hastalığı nedeni ile gerek karaciğer tarafından ihtiyaç duyulduğu için salgılanan gerekse de dışarıdan vücuda giren şekerler hücre tarafından emilemez ve sadece kana karışır.

Oysa normal insanlarda kandaki şeker salgılanan insülin hormonu sayesinde hücreler tarafından emilmekte ve hücrelerde enerjiye çevrilerek kullanılmaktadır. Şeker hastalığı insülin hormonunun yetersiz salgılanmasından ya da salgılanan insülin hormonunun hücreler üzerinde etkisiz kalması nedeni ile oluşmaktadır. Şeker hastalığı yani diyabet yapılacak kan testi sonrasında çok kolay olarak belirlenecek bir hastalıktır. Şeker hastalığı tanısı konulan kişilerin dikkat etmesi gereken en önemli konu diyetlerine çok sıkı bir şekilde uymalarıdır.

0 yorum

Meme Kanseri Tedavisi

Son yıllarda en çok yayılan kanser türü olan meme kanseri diğer tüm kanser türlerinde olduğu gibi erken evrede yakalandığı takdirde son derece kolay tedavi edilebilen bir kanser türüdür. Meme kanseri tedavisi planlamasında en önemli etken kanserin tanı konulduğu evredir. Ayrıca yine hastanın genel sağlık durumu ve yaşı tedavinin planlamasında dikkate alınan önemli faktörler arasında yer almaktadır.

Meme kanseri tedavisi için tercih edilen ilk yöntem cerrahi müdahale olarak adlandırılan ameliyattır. Meme kanseri ameliyatı olarak bilinen bu yöntemde meme kanseri henüz ilk evrede yakalandı ise sadece kanserli hücrelerden oluşan kitle alınırken ileri evrelerde memenin bir bölümünün, memenin kendisinin tamamının ya da her iki memenin alınması da söz konusu olur. Ameliyat yapılamayacak kadar çok yayılan meme kanseri vakalarında ise izlenebilecek yöntemler hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna bağlı olarak belirlenir. Genç hastalarda ilk önce kemoterapi ile kanserli hücrelerin yayılımı engellenmeye çalışılır. Radyoterapi ile bu tedavi desteklenir ya da sadece kemoterapi yeterli görülebilir.

Kanserli hücrelerin yayılımını geriletme başarısı yakalanırsa hasta yine meme kanseri ameliyatı için hazırlanır ve kanserli dokuların alınması ile tedavi tamamlanır. Ancak bazı durumlarda ameliyat mümkün olmaz ve bu durumda radyoterapi ve kemoterapi tedavileri ile hastanın hem yaşam süresinin uzatılmasına hem de yaşam standartlarının yükseltilmesine çalışılır. Unutulmamalıdır ki tedavideki en önemli yarar hastanın moralini yüksek tutması ve iyileşeceğine kesin olarak inanmasıdır...


0 yorum

Meme Kanseri Belirtileri

Meme kanseri diğer tüm kanser türleri arasında en erken belirti veren kanser türlerinin başında yer almaktadır. Düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapan her kadın henüz ilk evrede meme kanseri belirtisini yakalayabilir. Peki meme kanseri belirtileri nelerdir?

Meme kanseri belirtileri arasında ilk sırada memede ele gelen kitle yer alır. Memede kitle oluşumu farklı pek çok nedene bağlı olarak meydana gelebileceği gibi akla ilk gelen neden her zaman için meme kanseri olmalı ve meme kanseri taramaları yapılarak bu risk ortadan kaldırılmalıdır. Kadınların büyük çoğunluğunda iyi huylu kitle bulunmakla beraber bu kitlelerin düzenli olarak takip edilmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü memede bulunan her kitle kanser oluşumunu tetikleyebilecek büyük bir risk olarak kabul edilmektedir.

Meme kanseri belirtileri arasında buna ek olarak meme başında meydana gelen şekil bozuklukları, memede deformasyon, memede kızarıklık, meme başından akıntı gelmesi yer almaktadır. Bu belirtilerin tümü kendi kendine meme muayenesi yapan her kadının fark edebileceği basit belirtilerdir. Meme muayenesi için ayna karşısında önce görsel olarak kontrol yapılmalı, meme başında şekil bozukluğu, memede deformasyon ve memede kızarıklık olup olmadığı incelenmeli. Daha sonra ise koltuk altından başlayarak göğüs ucuna kadar hafif dokunuşlarla memede ele gelen kitle oluşumu aranmalıdır.Risk oluşturan bir faktörün belirlenmesi halinde hiç vakit kaybetmeden bir doktora başvuruda bulunulması gerekmektedir.

0 yorum

Hamilelikte Mide Bulantisı

Hamilelik sürecinde anne adaylarını en çok zorlayan konuların başında mide bulantısı yer almaktadır.

Hamilelik döneminin ilk üç aylık döneminde etkilil olan ve daha sonra kendiliğinden geçen bu rahatsızlığın temel nedeni olarak hızla değişen hormon seviyesi gösterilir. Bazı anne adayları doğumun sonuna kadar mide bulantısı şikayetleri yaşarken bazı anne adaylarında ise hiç mide bulantısı görülmeyebilir. Bu hamile olan kadının vücudunun değişen hormon seviyelerine vermiş olduğu tepkiye bağlı olarak değişmektedir.

Gebelikte mide bulantısı bir hastalık değil gebelik belirtisi olarak kabul edilir. Bu nedenle çoğu zaman ilaç tedavisi uygulanmaz. Ancak anne adayının mide bulantısına bağlı olarak sürekli kusması ve bu nedenle kilo kaybetmeye başlaması gibi olumsuz durumlarda doktor gebelikte mide bulantısı hapı kullanımına izin verebilir. Hamilelikte mide bulantısı ilacı kesinlikle doktorun reçete ettiği durumlarda ve reçete ettiği miktarda kullanılmalıdır. Zararsız bir hap olmasına rağmen yine de gebelikte ilaç kullanımı son derece riskli bulunmaktadır.

Hamilelikte mide bulantısına doğal çözümler arayan kişiler için ilk önerilen nane limon çayıdır. Nane limon çayı gebelik bulantılarını azaltmakla kalmaz aynı zamanda sağlıklı bir içecek olduğu için anne adayının bağışıklık sistemini de desteklemektedir. Nane limon çayının yanı sıra sabah ilk kalkıldığı anda hemen tuzlu kraker yenmesi ve gebelik boyuncu düzenli olarak yüzülmesi de gebelik bulantıları için etkili sonuçlar veren basit önlemlerdir.

0 yorum

Böbrek Yetmezligi Belirtileri

Böbrek yetmezliği böbreklerin işlevlerini yerine getirememelerine bağlı olarak ortaya çıkan vücut komplikasyonlarıdır ve bu komplikasyonlara bağlı olarak bir dizi belirti ortaya çıkar. Erken dönemde çok anlaşılamayan belirtiler hastalığın ilerlemesi ile beraber son derece ciddi bir hal alır ve hastaların doktora başvuruda bulunmasını sağlayacak kadar açıktır.


Böbrek yetmezliği belirtileri arasında ilk sırayı gece idrarına çok sık çıkma alır. Ayrıca vücutta oluşan fazla ödemin atılamamasına bağlı olarak özellikle de ayaklarda ve ellerde yaşanan şişme, ten renginde sararma, gün içinde idrara daha az çıkma, sürekli olarak çarpıntı hissi duyulması, kronik yorgunluk ve halsizlik te böbrek yetmezliği belirtileri olarak kabul edilmektedir. Böbreklerin çalışmamasına bağlı olarak vücuttan tuzun atılmaması tansiyon yüksekliğine neden olur. Tansiyonun sürekli olarak nedensiz yere yükselmesi de bu nedenle böbrek yetmezliği nedeni olarak kabul edilir ve tüm yüksek tansiyon hastalarına basit bir idrar testi uygulanarak böyle bir riskin var olup olmadığı sorgulanır.

Özellikle de gece çok su içmemesine ya da prostat hastası olmamasına rağmen geceleri aniden daha sık idrara çıkmaya başlayan kişilerin böbrek yetmezliği riskine karşı detaylı bir doktor muayenesinden geçmesi gereklidir. Böbrek yetmezliği ne yazık ki ilaçla tedavi edilebilen bir hastalık değildir ve bu nedenle hastalığın erken evrede yakalanması büyük önem taşımaktadır. Bu konuda doktora danışılması ve böbrek yetmezliği için kan ve idrar testlerinin yaptırılması hayat kurtaran basit bir önlem olacaktır.

0 yorum

Böbrek Tası Nasıl Düsürülür

Böbrek taşları çeşitli nedenlere bağlı olarak vücudun kendi kendisine ürettikleri sert yapılı kimyasallardır ve bu nedenle taş olarak adlandırılır. Böbrek taşının nasıl düşürüleceğini belirleyen en önemli faktör taşın miktarı ve boyutudur. Küçük boyutlara sahip az sayıda oluşan böbrek taşı genelde hiç bir müdahaleye gerek kalmadan idrar yolu ile vücuttan atılmaktadır.

Bu süreçte ne yazık ki duyulacak acı çok yüksek olacağı için tedavi amaçlı olarak hastaları rahatlatmak adına yüksek dozlu ağrı kesici ilaçlar kullanılmaktadır. İlaç kullanan hastalardan doktorlarının istediği tek şey ise idrarlarını bir kap içerisine yaparak taşın düşüp düşmediğini düzenli olarak kontrol etmeleridir. Ancak idrar kanalından geçemeyecek kadar büyük olan böbrek taşlarına mutlaka müdahale edilmesi gerekir. Böyle bir durum ile karşılaşılan hastalarda tercih edilen ilk yöntem özel bir yöntem ile taşın kırılmasıdır.

Böbrek taşı kırma olarak isimlendirilen bu yöntemde özel ses dalgaları yollanarak böbrek taşının kırılması amaçlanır. Böylelikle boyutu küçülen böbrek taşları yine idrar yolları ile vücuttan atılabilmektedir. Ancak bazen bu yöntemin başarısız olması söz konusu olabilmektedir. Taşın kırılamaması halinde tek çare cerrahi müdahaledir. Açılacak küçük bir kesiden böbreğe girilerek ya taş bir bütün olarak dışarı çıkarılmakta ya da böbrek içinde kırılarak küçük parçalara ayrılmaktadır. Taşın çok büyük olduğu ya da böbrekte çok sayıda taş bulunması halinde cerrahi müdahale yöntemleri tercih edilmektedir.

0 yorum

Böbrek Tası Belirtileri Nelerdir

Böbrek taşları çok çeşitli nedenlere bağlı olarak oluşabilmektedir. Özellikle az su içen kişilerde böbrek taşı oluşma riski yükselmektedir. Bunun nedeni az su içen kişilerin daha az idrara çıkmaları ve zararlı maddelerin böbreklerde birikmesine olanak sağlamalarıdır. Biriken bu maddeler zamanla sertleşmekte ve böbrek taşı oluşmasına neden olmaktadır. Böbrek taşı belirtileri taş böbrekte kaldığı sürece genelde hiç bir şikayete yol açmamaktadır.

Ancak taşın idrarla beraber ilerlemesi ve böbreklerden mesaneye doğru gelmesi halinde burada bulunan kanallarda tıkanmaya yol açtığı için şiddetli ağrıların oluşmasına neden olabilmektedir. Zaten pek çok hastanın doktora başvuruda bulunma nedeni de ortaya çıkan şiddetli ağrı kramplarıdır. Böbrek taşının idrar kanalına girmesi ve bu kanaldan geçebilecek boyutlarda olması halinde hastanın bol sıvı almasını sağlayarak taşı kendiliğinden düşürmesi sağlanmaktadır.

Bu süreçte uygulanacak tek tedavi yöntemi ise ağrı kesici ilaçlar ile hastaların ızdıraplarını azaltmaya yöneliktir. Böbrek taşı belirtisi olarak ortaya çıkan şiddetli ağrı bel bölgesinde başlar ve kasıklara doğru yayılım gösterir. Bu ağrıya ek olarak şiddetli mide bulantısı ve kusma, karın bölgesinde meydana gelen şişlik, idrarda bir miktar kan görülmesi ve sık sık idrar yolu iltihabı oluşması da böbrek taşına bağlı olarak ortaya çıkabilecek belirtiler arasında yer almaktadır.  Böbrek taşı belirtisi görüldüğü anda hemen doktora başvuruda bulunmak gerekmektedir. Çünkü bazen oluşan böbrek taşının çok büyük olması gibi nedenlerle taşın kendiliğinden düşmesi mümkün olmamakta ve müdahale gerektirmektedir.

0 yorum

Beyin Kanaması Tedavisi

Beyin kanaması kafatası içerisinde meydana gelen damarlarda yaşanan sorunlar nedeni ile beyinin içinde ya da üzerinde kan birikmesine bağlı olarak meydana gelen rahatsızlıktır. Beyin kanaması kafaya alınan şiddetli travmalar sonrasında yaşanabileceği gibi ani tansiyon yükselmesi gibi sağlık sorunlarına bağlı olarakta yaşanabilir.

Beyin dokusunun kendisini yenileme yeteneği olmadığı için beyin kanamaları büyük risk oluşturmaktadır. Kanamanın meydana geldiği bölgedeki beyin hücreleri yenilenemeyecek şekilde yok oldukları için kalıcı hasarların oluşma riski her zaman yüksektir. Beyin kanaması sonucu ortaya çıkan fazla kan beyin hücrelerini kapalı kafatası içerisinde basınç oluşturarak sıkıştırır ve bu sıkıştırma sonucunda beyin hücreleri ölmeye başlar. Hastaya hemen müdahale edilmesi halinde bu basınç boşaltılacağı için hasar minimum seviyeye iner.

Beyin kanaması tedavisi kesinlikle doktor tarafından yapılmalıdır. Hastaya yapılacak müdahalenin zamanlaması ve kanamanın boyutunun yanı sıra hastanın yaşı ve genel sağlık durumu gibi önemli kriterler bir araya toplanarak uygulanacak tedavi yöntemi belirlenir. Cerrahi müdahale ilk saatler içerisinde yapılırsa hasta eski sağlığına kalıcı olarak kavuşabilir. Beyin kanamasına bağlı olarak komanın gelişmesi halinde ise cerrahi müdahale sonrasında uzun bir yoğun bakım süreci yaşanabilir. Ayrıca yine beyin kanaması sonrası felç yaşanma riski de yüksektir. Bu riski belirleyen ise kanama sonucu ölen beyin hücresi sayıdır. Yine kanamanın beyinin hangi noktasında meydana geldiği de risklerin yükselmesine neden olan önemli bir faktördür.

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI