işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Boyuma Göre Kaç Kilo Olmalıyım

Sağlıklı bir yaşam için, kişinin ideal kilosunu bilmesi çok önemlidir. İdeal kilo hesaplandığında, kişi normale göre şişman mı yoksa zayıf mı olduğunu öğrenebilir. Bu sayede, sağlığa kavuşmak için gerekenler yapılabilir. İdeal kilonun hesaplanması için, genel bir yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntem yüzde yüzlük bir kesinlikte sonuç vermez. Çünkü kişinin vücut yapısı da zayıf veya şişman görünmesinde etkilidir.Geniş bir surata sahip kişiler kilolu görünebilirler, ince ve uzun surata sahip kişiler ise daha zayıf bir görüntüye sahiptirler. Yine de ideal kilo hesaplamalarında, kişi kilo durumu hakkında fikir sahibi olabilir.

Kişiler aynı boyda ve yaşta dahi olsa, ideal kiloları aynı olmayabilir. Spor yapmayan ve kas yapısını geliştirmemiş olan bir kişi, ideal kilosunun altında çıkabilir.İdeal kilonun hesaplanması için en kolay yöntem, kişinin boy uzunluğu değerinin, 150’den çıkartılarak, alınan sonucun 4’e bölünmesi, bölme işleminden alınan sonuca da 100 eklenerek, çıkan sonucun, kişinin boy değerinden çıkartılması ile elde edilen yöntemdir. 


Örnek bir işlem yapmak gerekirse; kişinin boyu 1.78 santimetredir. Bu değer, 150 sayısı ile çıkarma işlemine tabi tutulur. 178-150­=28 sonucuna ulaşılır. Ardından bulunan sonuç 4’e bölünerek 7 sonucu elde edilir. 100 sayısı eklenir ve 107 sayısı elde edilir. Bu sayı, kişinin boyundan çıkarılacaktır. Yani; 178-107=71 işlemi ile 71 kilogram olan ideal kiloya ulaşılır. Kadınlarda, bulunan değerin birkaç kilo aşağısı ideal kilo olarak düşünülebilir.
Kişi, ideal kilosunun yüzde 10 veya daha fazlası kadar üzerindeyse şişmanlık riski başlamıştır. 

Sağlık konusunda inceleme yapılırken, bel çevresindeki yağlanma oranına da bakılır. Ayrıca sahip olunan kilonun, ne kadarının kas, ne kadarının yağ olduğu da önem arz etmektedir. Kişi ideal kilosunun üzerinde ise, hemen uzman bir doktora başvurmalıdır. Gereken diyet ve egzersizlerin doktor tarafından programlanması ile ideal kiloya kısa sürede ulaşmak mümkündür. İdeal kilo önemsenmesi gereken bir konudur. Sadece estetik kaygılarla alakalı olan bir şey değildir. Fazla kilolar, çeşitli hastalıkların da tetikleyicisidir. Bu önemli bilgi unutulmadan, eğer fazla kilolar var ise en kısa zamanda kurtulmaya bakılmalıdır.

0 yorum

Elma Kabukları Sifa Kaynagı

Doğada bulunan sebze ve meyveler, şifanın ana kaynağıdırlar. Günümüzde bilinen ve bilinmeyen çok sayıda faydaları mevcuttur. En azından sebze meyvelerin bilinen yararları öğrenilerek, hayata uygulanabilir ve bu sayede doğal faydalar edinilebilir. Birçok hastalık, kimyasal maddeler ve ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılmaktadır.

İnsanlar, artık, yapay şeylerden medet ummaktadırlar. Oysa doğa, insanlara tüm hastalıklar için çareleri sunmuştur. Özellikle bitkiler, sebze ve meyveler hakkında yapılan araştırmalara kulak vermekte yarar vardır. 

İçeriğinde kimyasal bir katkı bulunmayan, tamamen doğadan gelen ve günlük hayatta hep karşımıza çıkan doğal besinler, birçok mucizeyi barındırmaktadır. Doğanın nimetleri olan sebze ve meyvelerden yararlanılırken, mümkünse organik olanlar tercih edilmelidir. Böylece katkısız bir şekilde, tamamen doğal yollarla, sorunlara çare bulmak mümkün olacaktır. 
Doğal şifa kaynakları arasında elma ve elma kabuğu da yer almaktadır. Elma kabuğu kilo verme konusunda büyük bir yardımcıdır. Ayrıca elma kabuğunda bulunan, triterpenoids isimli madde, cilt için eşsiz bir maske hazırlanmasında başrol oynar. Bu maske için, elma kabukları ile beraber rendelenir. Sonra bu hazırlanan rende, cilde dağıtılarak sürülür. Yarım saat beklenmelidir. Beklemenin sonunda cilt yıkandığında, fark görülecektir. 

Cilt gerginleşecektir ve parlak bir görünüm oluşacaktır. Kırışma karşıtı kremler yerine, elma kabuğu rendesi kullanılabilir. Elmanın kabuğu, biraz ıhlamur ve karanfille birlikte kaynatılarak çay olarak içilebilir. Bu karışım, kişiyi balgamdan kurtarır ve öksürüğü tedavi eder. Elma çok sayıda antioksidan içerir. 
Elma kabuğu ise elmadan bile fazla antioksidan içermektedir. Düzenli olarak elma kabuğu tüketen kişilerde, diyabete yakalanma riski düşmektedir.

Ayrıca içeriğinde bulunan pektin maddesi, şekeri düşürmektedir. Bunlarla beraber, elma kabuğu, kolesterolü de düşürmektedir. Özellikle diyet yapan kişiler tarafından, elma kabuğu ile beraber tüketilmelidir. Posa oranı fazla olduğundan, açlık duygusunu yok etmektedir. 
Elma kabuğu ve elma, kas erimelerine karşı bedeni korumaktadır.
Elmayı kabuğu ile yemek, dişler için de eşsiz yararlar sağlamaktadır. Dişleri temizler ve diş eti sağlığını korur. Elmanın ve kabuğunun çok sayıda yararları vardır. Ayrıca vitamin deposu olmaları da, sağlık için bir avantajdır. Elma başta olmak üzere, meyve tüketimini bir alışkanlık haline getirmek, sağlığı büyük ölçüde koruyacaktır.

0 yorum

Beyin Tümörleri Ve Tedavi Yöntemleri

Beyin tümörleri, kafatası boşluğu içerisinde oluşan ve beyin dokularına yerleşebilen tümör ya da zararsız kistlerdir.  Bu kitleler geliştikçe beyne dışarıdan baskı yapar.  Beyin tümörleri kafatası içerisindeki sinir dokularından ya da damar ve beyin zarı tümörlerinden kaynaklanabilir.

Vücudun en hassas bölgesi olan beyin içinde yerleştiklerinden dolayı iyi huylu veya kötü huylu olsalar dahi ciddi riskler oluşturmaktadırlar. Bu riskler, hem tedavi aşamasındaki cerrahi müdahalelerden hem de beyin yapısından ileri gelmektedir. Beyin, en sert kemik olan kafatası ile çevrili olduğundan dolayı beyin ile kafatası arasında oluşan tümörler beyne baskı yaparak büyürler. Bu durum iltihaplara ya da beynin şişmesine neden olmaktadır.

Beyindeki iyi huylu tümörler beyin hücrelerinden kolaylıkla çekilebilir ve tamamına yakını ayrılabilir. Bu sebeple cerrahi müdahaleler sonrası sonuçlar çok olumlu olmaktadır. İyi huylu tümörler, yavaş gelişme hızına sahiptirler. Ancak yine de daha önce bahsedilen sebeplerden ötürü bünyede kalıcı hasar ve işlev sorunlarına neden olabilirler

Kötü huylu tümörler ise, iyi huylu tümörlere nazaran çok daha hızla artar ve yayılırlar. Cerrahi müdahale ile alınması çok zordur ve çamur kıvamında olurlar. Tekrar nüksetmeleri yüksek bir risktir.

Beyin bünyesinde oluşan bir hastalık olduğundan ötürü, ileri derecede rahatsız eden ve çok sayıda belirtileri vardır. Sürekli olan ve uyanınca daha kötüleşen bir ağrı, özellikle sabahları etkili olan kusma, kişilik ve davranışta değişiklikler, zihin becerilerde düşüş, hafıza kaybı, görme ve duyma kaybı, konuşma zorlukları, tam anlamıyla uyanamama, güçsüzlük ve uyuşukluk, el titremeleri ve yüz felci en ciddi belirtileridir. Kimi zaman geçici nefes alma duraklamaları da olabilir.

Beyin tümörleri acil şekilde tedavi edilmesi gereken hastalıklardır. Tedavisinde en çok kullanılan yöntem cerrahi müdahaledir. Kafatası açılır ve tümörler beyin dokuları üstünden tamamen temizlenir. Ancak bunun yapılması için beyin tümörlerinin, beynin riskli olmayan bir bölgesi üstünde olması gerekmektedir.  
Cerrahi müdahale haricinde ışın tedavisi de çok kullanılan ve başarılı yöntemlerden birisidir. Kimi zaman ışın tedavisi ile tümörlerin yok edilmesi ya da ilerlemesinin durdurulması başarılabildiği gibi kimi zaman da cerrahi müdahaleler sonrası beyin dokusu etrafında kalan mikroskobik tümörlerin yok edilmesi içinde kullanılır.


0 yorum

Meme Kanserine Karsı Soya

Meme Kanseri, günümüzde sık rastlanan, ancak erken teşhiste tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Çoğunlukla hastalık, memede bir kitle ile belirti verir ve hasta kendi fark ederek doktora başvurur. Memede el ile hissedilebilen kitle, meme iltihabı veya memede oluşmuş bir kistin de belirtisi olabilir.
Bunun netleşebilmesi için, fark edildiği anda doktora gidilmelidir. Diğer belirtilerden biri, memenin tamamen veya kısmen şişmesidir. Cilt üzerinde kızarıklıklar oluşabilir, memede süreklilik arz eden ağrı olabilir. 
Meme başından kanlı veya kansız akıntı gelebilir. Elle hissedilebilen kitle, memede olabileceği gibi koltukaltında da olabilir.
Doktorun meme kanseri teşhisi koymasının ardından, ilk tercih edilecek tedavi yöntemi, genellikle ameliyat ile kanserli dokunun vücuttan alınmasıdır. 

Bunun dışında, kanserli hücreleri yok etmek ve büyümelerinin önüne geçmek için de çeşitli tedaviler uygulanır. Bazı durumlarda iki tedavi yöntemi senkronize olarak uygulanabilir. Kadınların, kendi göğüslerini muayene etmeyi bilmeleri gereklidir. Bu sayede, kişinin düzenli olarak kendi göğsünü muayene etmesiyle, erken teşhis mümkün olmaktadır. Erken teşhis olduğu takdirde, günümüz tıp imkanlarıyla, meme kanserinden kurtulmak kolaylaşmıştır.
             
Beslenme biçiminin, kanser oluşumunda direkt etkili olduğu kanıtlanmıştır. Et yemenin kansere sebep olduğuna dair bir kanıt yoktur. Ancak, etin pişirilme biçimi çok önemlidir. Kızartma ve ızgara yöntemi ile pişirilen etlerde çeşitli kanserojen maddeler oluşur. Bu maddeler, özellikle memede bulunan dokular için çok zararlıdır. Yapılan araştırmalara göre, özellikle meme kanseri riskini azaltmak adına, fazla pişmiş etlerden uzak durmak gerekiyor. Yine araştırmalara göre, bazı besinlerin tüketilmesi ile kanser önlenebiliyor. 
Bunların başında balıklardan alınabilecek olan Omega 3 yağı geliyor.

Özellikle beslenmesinde soyaya sıkça yer veren kadınların, meme kanserine yakalanma riskleri, ciddi oranda azalıyor. Soyanın antioksidan etkisi vardır. Soyanın içeriğinde bulunan maddeler, tümörlerin genişlemesi için gerekli olan kana ulaşmalarını engeller. Meme kanserinden korunmak için günlük 25 ile 100 miligram arası soya alınması gerekir. Uzmanlar, soyanın direkt alınmasındansa, soya içerikli besinler vasıtasıyla alınmasını öneriyorlar. 

Soya peyniri, soya filizi ve soya sütünü sıkça tüketmek, kanserin önlenmesi konusunda büyük bir katkı sağlıyor. Soya, serbest östrojeni ciddi oranda engellediğinden, östrojenin olumsuz etkilerini ortadan kaldırır. Östrojene duyarlı meme tümörleri de vardır. 
Bu durumu yaşayan kadınlar, besin listesinde soyayı ya azaltmalı ya da tamamen ortadan kaldırmalıdır. Soya içerisinde bulunan bir madde, bu tarz tümörlerin büyümelerini tetikleyebilir. Bu sebeple, yararlarını ve olası zararları göz önünde tutarak, haftada ortalama 3 porsiyon soyalı gıda yemek yeterli olacaktır.  

0 yorum

Kemik Erimesi Ve Tedavi Yöntemleri

Kemikler, en sert doku olmakla birlikte, vücuda tam anlamıyla destek verirler. Aynı zamanda kalsiyum deposu görevini de üstlenmektedir. Tıbbi adı osteoporoz olan kemik erimesi hastalığı, kemiklerin kalitesinin düşmesi ve yoğunluklarının azalması ile belirti vermeye başlar. Hastalığa yakalanan kişilerin kemiklerinde ciddi anlamda zayıflama olur ve kırılma riskleri normal insanlara göre yüksek oranda artar.
Bu hastalıkta herhangi bir belirtinin fark edilmesi kolay değildir. 


Genellikle kemiklerde kırılma başladığında fark edilir. Bu kırıklar için en riskli bölgeler, kalça, el bilek kemiği ve omurga kemikleridir. Kalça kırıklarında ameliyat şarttır. Omurga kemiklerinde ise, hastanın boyu kısalabilir, aşırı sırt ağrısı görülebilir ve bedende şekil bozuklukları ortaya çıkabilir. Özellikle yaşı ilerlemiş olan hastalarda, kırıkların sebebi genellikle kemik kütlesinin azalmasıdır. Menopoz sonrası dönemi yaşayan kadınların yüzde ellisi de bu durumla karşı karşıya kalabilir. Bu sebeple, kemik mineral yoğunluğu testi mutlaka yapılmalıdır. Bu testin yapılmasıyla, menopoz sonrası dönemde, kişide kemik erimesi riskinin olup olmadığı net bir biçimde belirlenir.
                
Kemik erimesi hastalığı riskini arttıran etkenler çok sayıdadır. Bunların başında beslenme alışkanlıklarının yanlış olması gelmektedir. Protein ağırlıklı ve kalsiyumdan yana eksik beslenen kişilerin, bu hastalığa yakalanma riski fazladır. Bu hastalıktan korunmak için yeterli miktarda D vitamini ve kalsiyum alınmalıdır. Yaşlanma, kemik kütlesinin azalmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple, yaş ilerlediğinde gerekli kontrollerin düzenli olarak yapılması gereklidir. Genetik faktörlerle, bu hastalık kalıtımsal bir yol izleyebilmektedir. 
Bu sebeple, ailesinde kemik erimesi yaşanmış olan kişiler, 2 kat daha fazla risk altındadır. Menopoz sonrası dönemi yaşayan kadınlar, erkeklere göre daha fazla risk altındadır. Bunun sebebi, menopoz sonrasında yaşanan östrojen eksikliğidir.

Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan bir takım ilaçlar da riski arttırabilir. Bununla beraber bir dönemde yaşanmış ağır kırıklar, diğer risk faktörlerinden biri de eşlik ettiğinde riski yüksek oranda arttırmaktadır. Sigara ve alkol de diğer hastalıklarda olduğu gibi, kemik erimesi konusunda da risk yaratmaktadır. Özellikle günde en az 15 dakika güneş görmeyen kişiler, kemik erimesi hastalığı riski altındadırlar.
                
Belirti vermemesi sebebiyle kemik erimesi hastalığına, “sessiz hastalık” da denilir. Genellikle ilk kırığa kadar fark edilmez. Bu sebeple, risk oranına bağlı olarak düzenli kontrol yaptırılmalıdır. Kemik mineral yoğunluğu testi, kolayca yapılabilen ve kişiye ağrı vermeyen bir testtir. Bu test, x-ray ışınları yardımıyla, kemiklerin kalınlığını ve gücünü ölçer. 
Kemik erimesi tespit edilmesi halinde, ilaç tedavisine başlanır. Kemiklerin yıpranmasını durduran ve kemikleri güçlendiren ilaçlara ek olarak bir diyet uygulaması verilebilir. İlaçların haricinde D vitamini ve kalsiyum desteğine de çok önem verilir. Hastanın, yaş,  cinsiyet ve yaşam biçimi açısından değerlendirilmesi ile uygun ilaçlara karar verilir ve tedaviye başlanır.  

0 yorum

Karaciger Kanseri Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri

Karaciğer kanseri; hepatit a, hepatit b, hepatit c ya da sirozun etkilerinden kaynaklanabileceği gibi, hiçbir sebep olmaksızın da direk karaciğerde ortaya çıkabilecek bir kistle belirebilir. Karaciğerin kendi hücrelerinden oluşma ihtimali vardır. Primer tümörler arasında yaygınlık oranının %75 civarında olması sebebiyle, en yaygın kanser çeşididir. 
Diğer adı ‘hepatoma’dır. İnsanlar arasında kadınlara nazaran erkeklerde 5 kat daha fazla görülür. En çok görüldüğü yaş aralığı  40 ile 60 yaşları arasıdır. Dünyada en fazla görüldüğü yerler Güneydoğu Asya ve Güney Afrika’dır.

Belirtileri bir çok hastalığın belirtileriyle benzer olduğu için, bu hastalığa yakalananlar ilk başta belirtileri ciddiye almazlar. Bu sebeple tanı konması genellikle zor olur. Genelde karın bölgesinin sağ ve sağ üst kısmında hissedilen ağrı, yorgunluk hissi, dikkat çeken kilo kaybı ve karında şişkinlik görülebilir. Karaciğer kanseri hastalarının yarısına yakınında, aynı zamanda sarılık da oluşur. Bazı vakalarda dalak büyümesi ve sindirim sisteminde kanamalar görülmektedir.
Metastaz yapma ihtimali en yüksek olan kanser çeşidi olduğundan tedavisi de oldukça zordur. En kesin ve başarılı tedavi yöntemi cerrahi müdahale ile karaciğerdeki kanserli dokunun alınmasıdır. Bu ise ancak metastaz yapmamış vakalarda yapılabilmektedir. 
Cerrahi mücadele için ayrıca hastada başka bir karaciğer hastalığı olup olmadığı ve varsa bu hastalığın derecesi de önemlidir. 
Karaciğer etrafındaki herhangi bir doku ya da organa sıçramış bir karaciğer kanserinde cerrahi müdahale imkanı yoktur. Böylesi metastaz yapmış vakalarda kurtulma ihtimali oldukça düşüktür ve yaşam süresi genelde 6-8 ay civarındadır. Bu tür vakalarda yapılan tedavi çeşitleri daha çok kanseri yok etme çabasından ziyade hastanın ömrünü uzatma amacına yöneliktir.


Cerrahi müdahale ve organ nakli haricinde diğer yaygın olan tedavi türleri kemoterapi, radyoterapi ve kemo-embolizasyondur. Kemo-embolizasyon; onkolojik ilaçlar ve  tümörü besleyen damarların tıkanması yoluyla yapılan bir tedavidir. 
Kemoterapide ise, düşük bir yüzdeyle başarılı sonuç elde edilmiş olmasına karşın, ilaç tedavisinin etkisi karaciğer kanserinde çok sınır­lıdır. Radyoterapi; ışın te­davisinin karaciğer kanseri vakalarında iyileştirici rolü ilaç tedavisiyle birlikte kullanıl­masına karşın görülmemiştir. Bu tedavi biçimi günümüz­de,  hastanın ömrünü uzatmak için kullanılmaktadır.

0 yorum

Meme Kanserinden Korunmanın 10 Etkili Yolu

Meme kanseri, sık rastlanan bir kanser türü olmasına rağmen, önlenmesi, erken teşhisi ve tedavisi mümkündür. Meme kanserinden korunmak için, tıbben ispatlanmış etkili yöntemler vardır. Bu yöntemler benimsendiği ve yaşam stiline uygulandığı takdirde, meme kanseri yüksek oranda engellenecektir.


Aktif bir hayat sürmek çok önemlidir. Meme kanserinden korunmak için, en z haftada 5 gün egzersiz yapmak gereklidir. Düzenli yapılan kısa yürüyüşler, asansör yerine merdiven çıkmak gibi aktiviteler yararlı olacaktır.Tüm kanserlerde olduğu gibi, meme kanserinde de, aile hikayesi önemlidir. Elbette aile geçmişinde meme kanserinin olması, kişinin de meme kanserine yakalanacağı anlamına gelmez. Ancak yapılan araştırmalar, meme kanserinde yarı yarıya genetik faktörlerin de etkili olabildiğini göstermiştir. Bu sebeple, aile fertlerinde meme kanseri yaşamış kişi veya kişiler varsa, bazı tetkiklerin düzenli olarak yapılması gereklidir.Yapılan araştırmalar, alkol kullanımının da meme kanseri üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Alkol kullanımına son vermek, riski azaltır. Alkol kullanan kadınların, kullanmayanlara oranla 1,5 kat daha fazla meme kanserine yakalanma riski olduğu tespit edilmiştir.
Sigara kullanılıyorsa tamamen ve hemen bırakılmalıdır. Sigara kullanımının meme kanseri ile direkt bir bağı bulunamamıştır, ancak sigara tiryakisi kadınların meme kanserine yakalanma riskinin arttığı bilinmektedir.Uzun zaman devam eden hormon tedavilerinin meme kanserini tetiklediği ispatlanmıştır. Hormon tedavilerinde kullanılan ilaçların kullanımının bırakılmasının ardından 5 senelik süre içerisinde meme kanseri riski düşer. Menopoz sonrasında hormon tedavisi gerekli görüldü ise, risk faktörleri araştırılarak tedaviye başlanmalıdır.Fazla yağlı gıdalar tüketmek, meme kanserine yakalanma riskini arttırır. Bu sebeple mümkün olduğunca yağsız gıdaların tüketilmesinin alışkanlık haline getirilmesi çok önemlidir.Kadınların kendi kendilerine memelerini muayene edebilmeyi bilmeleri gerekir. Kişinin kendi göğsünü düzenli olarak muayene edebilmesi, meme kanserinin erken teşhis edilebilmesine olanak sağlar. Bu sayede göğüsün alınmasına gerek kalmaksızın tedavi şansı doğar.


Önleyici etkisi olmasa da, mamografi çekilmesi de son derece önemlidir. Meme kanserine sebep olan kitle büyüyüp, kişinin elle yaptığı muayenede hissedilebilecek boyuta gelmeden, mamografi de fark edilebilir. Bu da mümkün olan en erken teşhis olup, tedaviyi kolaylaştıracaktır. Kadınlar, düzenli olarak mamografi çektirmelidir.Çocuk sahibi olmak için erken yaşları tercih etmek, meme kanseri riskini azaltır. Hiç anne olmayan kadınlarda ve geç denilebilecek yaşlarda anne olan kadınlarda, meme kanseri riskinin arttığı bilinmektedir.Anne olan kadınların, bebeklerini uzun süre emzirmeleri yararlıdır. Hamilelik ve emzirme dönemlerinde, diğer zamanlarda adet dönemlerinde yaşanan hormon aktiviteleri durur. Buna bağlı olarak meme kanseri riski de azalmaktadır.  

0 yorum

Mide Kanseri Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri

Karın bölgesinin sol üst bölümünde bulunan mide organının mukozasında çeşitli nedenlerden dolayı tümörler gelişebilir. Sıklıkla midenin küçük kenarında ortaya çıkan mide kanseri midenin herhangi bir parçasından kaynaklanabilir. Bazı vakalarda mide kanserinin yemek borusu, gırtlak ya da ince bağırsaklara yayıldığı görülebilir. Bu duruma metastaz denir.

Erkeklerde en çok görülen ikinci kanser türüdür. Her yıl dünyada ortalama sekiz yüz bin kişinin ülkemizde ise yirmi bin kişinin mide kanserinden dolayı yaşamını kaybettiği bilinmektedir. Erkeklerde mide kanserine yakalanma riski kadınlara oranla daha yüksektir. 

Dünyada bu hastalığın en sık rastlanıldığı yerler; Rusya ve bazı Kuzey Avrupa ülkeleri, Latin Amerika ülkeleri, Uzak Doğu’da Tayland, Çin ve Japonya gibi ülkelerdir. Genetik faktörler haricinde bilinen en etkili oluşum sebepleri arasında beslenme alışkanlıkları yer tutmaktadır. Sebze ve meyve tüketiminin az olması haricinde aşırı tuz tüketimi, yanmış ya da gerektiği gibi pişirilmemiş kırmızı et veya mangal etlerinin tüketilmesi önde gelmektedir.Mide ülseri ya da gastrite neden olan helicobacter pylori bakterisinin de ciddi tetikleyici etkisi vardır. Sigara ve alkol tüketimi de her kanser türünde olduğu gibi mide kanserine de yakalanma ihtimalini arttırır.

Erken teşhisin zor olduğu mide kanserinde ilk etaplarda belirtiler fazla olmaz. İlerleyen dönemlerde mide bölgesinde ağrı, iştahsızlık ve kilo kaybı, bulantı, kusma ve yorgunluk görülür. Çoğu durumda bağırsak işlevlerinde ve dışkıda kan ya da siyah renkte dışkı görülebilir. Bu sebeple de kansızlık oluşabilir. Mide kanseri teşhisinde en etkili yöntem endoskopidir.

Mide kanserinin en etkili tedavi yönetimi cerrahi müdahaledir. Yapılan cerrahi müdahale ile ameliyatla mide çıkartılır. Karaciğer kanserlerinde yapılan cerrahi müdahaledeki gibi sadece kanserli kesimi almak işe yaramaz çünkü mide kanserinde tüm midenin alınması gerekir. Hastalığın seyrine ve ağırlığına göre ışın tedavisi (radyoterapi) ya da ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulanır.  Hücre öldürücü sitotoksik ilaçların kullanımı midedeki kanserli hücrelerin azalmasında ciddi etki gösterebilir.
Nüksetme ihtimali yüksek olan bir kanser türü olduğundan dolayı başarılı sonuç veren tedavilerin ardından, düzenli beslenme, perhiz ve ek ilaçlarla hastalığın tekrar oluşumunun önüne geçilmesi gerekmektedir.

0 yorum

Kolon Kanseri Tedavisi


İnsan vücudunda iki metre uzunluğunda ve sindirim sisteminin ince bağırsaktan sonra gelen kısma verilen ad kolon bağırsağıdır. 
Kolon bağırsağı kalın olduğundan dolayı “ Kolon “ adı verilmiştir.
Kolon kanseri hastalığı dünyada yaygın bir hastalık olmakla birlikte en çok Batılı bölgelerde sıklıkla rastlanan bir hastalıktır. Uzmanların yapmış oldukları araştırmalara göre 10.000’de 5 dolayında görülen bu hastalık özellikle batı dünyası için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. 


Kadın ve erkeklerde görülebilen hastalık ilerlediği zaman ölümlere bile yol açabiliyor. Kolon kanseri net bir teşhise bağlı kalarak neden meydana geldiği henüz netlik kazanmayan bir hastalık türü olmakla birlikte bu güne kadar yapılan incelemelerde daha çok genetik bir hastalık olarak kabul edilmiştir. Ayrıca bu bilgilerin yanı sıra meme kanseri ve yumurtalık kanseri denen hastalığa yakalanmış insanlarda daha sık rastlandığı da bulgular arasında yer almaktadır.

Kolon Hastalıgında Beslenmenin Önemi
Hastalıkların genel olarak bağlı olduğu en büyük sebeplerden biri beslenmedir. Kolon kanseri hastalığında da yine beslenmenin büyük bir önemi bulunmaktadır. Bağırsakların sindirim sistemlerine bağlı olmasından dolayı beslenmeye dikkat etmeyen ya da yaptıkları diyetlerde yanlış yol izleyenlerde daha çok görülebilen bir hastalıktır. Bu nedenle uzmanlar kolon kanserine karşı tedbir alınırken beslenme konusunuda dikkate almaları gerektiğinin altını çiziyorlar. Özellikle son yıllarda besin kaynaklarının doğallığını yitirerek içerisinde kimyasal maddelerin bulunması, besin gıdalarındaki kanser riskini arttırmaktadır. Bu nedenle, doğal gıdalarla beslenme kolon kanserinin önüne geçmekte oldukça faydalıdır.



Kolon Kanserinin Belirtileri Nelerdir
Bağırsak hastalıklarının genelinde olduğu gibi kolon kanserinde de belirtiler hemen hemen aynıdır. İştahsızlık, karında şişlik hissi, hafif derecede karın ağrısı, kilo kaybı, çabuk yorulma ve ishal gibi belirtiler özellikle kendini gösterir. Bunun haricinde kabızlık durumlarına da rastlanabilmektedir. Hastalığın farkında olmayanlar, kabızlık ilaçlarını kullanmalarına rağmen rahatsızlıklarından kurtulamıyorlarsa kolon kanseri şüphesi ile uzman doktorlara başvurmalarında fayda vardır. Hastalık ilk başladığı zamanlarda kendini göstermeyebilir. Özellikle saydığımız şikâyetleri bulunan hastaların doktora başvurmamalarından dolayı hastalığın ülkemizde daha çok ilerlemesi halinde anlaşılmaktadır. Bu nedenle uzman doktorlar, hastalık belirtileri bulunan kişilerin en kısa zamanda doktorlarına gitmelerini tavsiye etmektedirler.

Kolon Kanserinin Belirtileri
Bağırsak ameliyatlarında olduğu gibi, tümörün bulunduğu yerin cerrahi yöntemler kullanılarak çıkartılır. Ameliyatın şekli yine tümörün bulunduğu yere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Tedavisi hastalığın durumuna bağlı olarak uzun veya kısa sürede tamamlanır.

0 yorum

Tiroid Kanseri Nedenleri ve Türleri


Tiroid kanseri, kanser çeşitleri arasında en az görünen bir hastalık olmasıyla birlikte en çok ölümlere sebeb olan hastalık çeşididir. Bu kanser tipi, tiroid bezinin hücrelerinden köken alan bir kanser türüdür. Her hastalık türünde olduğu gibi erken tanı ve tedavi uygulandıgında kısa bir sürede olumlu neticeler vermektedir.

Tiroid kanseri 4 gruba ayrılır.

Papiller kanseri
Folliküler kanseri
Medüller kanseri
Anaplastik kanseri


Sırlamaya göre sıklıkla görülme sırası da incelenebilir.
Papiler kanseri en iyi seyreden kanser türlerindendir.  40’lı yaşlarda daha çok görülmekle birlikte, her yaşta görülebilen ve gizli özelliği ile bilinen bir kanser türüdür. Bu nedenle uzun bir süre kanserin varlığı anlaşılmayabilir. Bu da kanser türünün ağır seyretmesine neden olur.

Folliküler kanseri,  en sık olarak 50 yaşın üstünde görülmekle birlikte papiler kanserine göre daha risklidir. Akciğer ve kemiğe yayılma riski daha fazla görülür. Aynı zamanda komşu organ olarak bilinen nefes borusuna yayılma riski de yüksek olan bir hastalık olmasının yanı sıra, tekrarlanma ihtimali de yüksek olan bir kanser türüdür.

Medüller kanseri,  Diğer kanser türlerine göre daha riskli ve ameliyatı daha zor olan bir kanser türüdür. Genetik bir hastalık olarak da bilinen kanser, tiroid bezindeki C hücrelerinin gerçekleştirdiği Tiroid bezi kalsitonin hormonu salgılamasından dolayı kanser vakıaları artış göstermiştir.

Anaplastik kanseri, Diğer kanser türlerine göre en düşük görülen kanser tipidir. Ancak en hızlı seyreden kanser türü de budur. Tiroid bezindeki çok hızlı bir şekilde gelişerek büyür. Solunumu zorlaştıran bir kanser türüdür. Bu nedenle kanserin ileri derecede olması, soluk borusunun ameliyatla alınmasını da gerektirebilir. Radyoterapi ve kemoterapi de uygulanması gerekebilen bir kanser türüdür.

Tiroid Kanseri Tedavisi
Tiroid kanserleri operasyonlarının tümünde troid bezi çıkartılmak zorundadır.Çıkartılmadıgı süre içinde ise saglıklı neticeler alınamamaktadır. Ameliyat esnasında çok hızlı bir şekilde mikroskobik inceleme yapıldıktan sonra tiroid bezi çıkartılır. papiller ve folliküler kanseri ne yakalanan hastalar, zırhlı  oda denen yüksek dozda radyoaktif bulunan hastane odalarında tutulurlar. Bunun nedeni vücudun diğer bölgelerinde kalmış olabilen hücrelerin öldürülmesidir.

Medüller kanser hastalığında da diğer hastalıklarda olduğu gibi ameliyatla tiroit bezleri ve lenf bezleri çıkartılır. 2 ya da 3 ay sonra kalsitoin mikartı ölçülür. Yapılan ölçümde kalsitonin miktarı 10pg/ml’den az olursa, ameliyatın başarılı olduğu söylenebilir. Papiller ve folliküler kanseri ameliyatında olduğu gibi, ameliyat sonrasında hasta zırhlı odaya alınır.
0 yorum

Mesane Kanseri Belirtileri

Yüzeysel mesane kanserinde hücrelerin çoğalması sadece mesanenin dışında olur. Bu tür kanserin tedavisi daha kısa sürer ve risk daha azdır. Diğer bir kanser türü de İnvaziv mesane kanseridir. Bu kanser türü Kan dolaşımına bağlı olarak uzak bölgelere yayılma tehlikesi taşıyan bir kanser türüdür ki, yüzeysel mesane kanserine göre daha riskli ve tedavi süreci daha ağır olan bir kanser çeşididir.

Mesane Kanserinin Belirtileri
Net olarak bir belirtisi saptanamayan bir hastalık çeşididir. Ancak sigaranın hastalık üzerinde oldukça büyük etkisi olduğu tespit edilmiştir. Daha çok 60 yaşı üstünde görülen hastalık, aynı zamanda küçük yaşlarda da görülebilen bir hastalıktır. Kadınlara göre erkeklerde daha fazla görülen bir hastalık türüdür. Mesane kanseri aynı zamanda kimyasal işlerle ilgilenenlerde daha fazla görülen bir hastalık türüdür.
Yukarıda saydığımız belirtileri dışında bir de tekrarlaması durumunda idrar yolu hastalıklarında ya da böbrek taşı rahatsızlığı olanlarda mesane kanseri riski daha büyüktür.

Mesane Kanseri Tedavisi
Mesane kanseri tedavisi çok çeşitli olarak görülür. Bunlardan bazıları, sabit olan ameliyat ile, mesane bölgesinde gerekli incelemelerden sonra tanısı konularak ameliyat işlemi iken, kimisi hastalığın şekline ve ilerleme durumuna bağlı olarak farklı yöntemlerle tedavi edilir.
Hastalık erken teşhis ve tedavi neticesiyle tedavi edilecek ise kullanılan yöntem tümörün kapalı (endoskopik) tekniklerle bütünüyle çıkartılarak yapılır. Bu tedavi yöntemi hastalığın en az olduğu dönemlerde kullanılır ve hastanın risk durumu az olan durumlarda kullanılan bir yöntemdir.
Diğer bir tedavi şekli ise mesane duvarının derileşmesi durumunda kullanılan tedavi yöntemidir. Bu da yukarıda adı invaziv tipi hastalıkta kullanılır. 
Bu kanser türünde tümörün ilk ameliyat sonrasında hastalığın yayılımının ilerlemiş olduğu kas dokusuna ve yağ tabakasına kadar ulaşan tümörün ilerlemesi görülür. Bu tip kanser hastalıklarında ilk olarak TUR BT denen operasyon yöntemi tedaviyi sağlamaz bu nedenle bunun haricinde tedavi yöntemleri mutlaka kullanılması zorunludur.
0 yorum

Akciger Kanseri Belirtileri


Akciğer, vücudun solunum yapmasını sağlayan, insan bedenindeki kirli havayı dışarı atıp, temiz havayı solumaya yarayan, yapı bakımından süngerimsi bir şekle sahip olan göğüs boşluğunda bulunan organıdır. Akciğeri oksijen tüpüne benzetebiliriz. İnsanın yaşaması için gerekli olan temiz havayı vücuda orantılı olarak yayarak, hücrelerinin büyümesini ve gelişmesini sağlayan en önemli organlardan biridir. 
Kanserler ise çıktığı organa göre adlandırılır. Dikkat edilirse kanser türlerine verilen isimler, genellikle organ isimleridir. Mesena, tiroid gibi. Akciğer kanserine “ Akciğer kanseri “ adı verilmesinin nedeni de diğer kanser türlerinde olduğu gibi, akciğer de başlamasından kaynaklanır. 


Akciğer Kanserinin Nedenleri Nelerdir?
Akciğer kanserinin nedenleri ise belli bazı sebeplere bağlı olarak değişmekle birlikte en çok da görevini yerine getirememesinden kaynaklanır. Özellikle sigara içen insanlarda daha çok görülen bir hastalık türüdür. 
Belli bir zamanla süngere benzeyen dokusunun nefes alamamasından dolayı hücrelerin olumsuz etkilenmesinden akciğer kanseri meydana gelir. 
Cinsiyete bağlı olarak hesaplandığından sigara içen kadınların akciğer kanseri hastalığına yakalanmaları riski erkeklere göre daha fazladır. 
Bunun yanında pasif içici dediğimiz insanlarda da yine akciğer kanseri görülebilmektedir.
Akciğer kanseri hastalığının diğer bir nedeni de tozlu ortamlarda çalışma zorunluluğudur. 
Özellikle kimyasal tozların bulunduğu ortamlarda çalışanlarda akciğer kanseri yine en çok görülen durumdur. Bunun nedeni yine sigarada olduğu gibi, solunum görevini tam anlamıyla yapamamasıdır.


Akciğer Kanserinin Tedavi Yöntemleri
Akciğer kanserlerinin hepsinde 3 tür tedavi yöntemi vardır. Bunlar hastalığın durumuna göre değişmektedir.

Birinci tedavi yöntemi, Cerrahi yöntemdir. Bu yöntemde kanser ameliyat ile çıkartılır. En küçük kanser hastalıklarında bu tedavi uygulanır. Bu hastalığın ilerlemediği, erken tedavi ve teşhisin konulduğu zamanlarda uygulanır.

İkinci tedavi yöntemi,  Radyasyon (ışın) tedavisi (yüksek-doz x-ışınları veya diğer yüksek-enerjili ışınlar kullanarak kanser hücrelerinin öldürülmesi) tedavi şeklidir. Bu yöntem kanserin biraz daha büyüdüğü durumlarda uygulanan tedavi şeklidir.

Üçüncü tedavi yöntemi ise Kemoterapi (kanser hücrelerini öldürmek üzere ilaçlar kullanılması) bu da hastalığın yine daha az görüldüğü durumlarda uygulanan yöntemlerden biridir.

Akciğer kanserinin tedavi süreçleri ve iyileşme süresi de hastalığın durumuna göre değişiklik göstermektedir. Ülkemizde  ölümlerin en çok yaşandığı hastalık yine akciğer kanseridir. Bu nedenle erken tedavi ve uzmanların önerileri ile hareket etmek, kanser riskini ve ilerlemesini durdurabilir.

0 yorum

Böbrek yetmezligi ve tedavi yolları

İnsannn vücudunun en önemli organlarından biri böbreklerdir. Böbrekler insan vücudunun iki yanında, bel hizasına yerleştirilmiş, karşılıklı olarak birbirine bakan, koyu kırmızı renkte olup, şekil olarak fasulye şekline benzemektedir. İç kenarlarında çukurlu bir yapıya sahip olan göbek adında bir yer bulunmaktadır. Böbreğin görvi; atar ve toplardamarları göbek denen yerden geçirerek havuzcuk denen bölgeye ulaşırmaktır. Böbrek büyüklüğü genel olarak aynıdır. 10 cm genişliği 3,75 cm ise kalınlığına sahiptir.Böbrek insan vücudundaki görevlerini yerine getiremediğinde, vücuda zararlı maddelerin bulaşması durumu söz konusu olur. İnsan vücudunun ihtiyacı olduğu kadarıyla tuz ve su seviyesinin yükselmesinden sonra kalp, ciğer ve beyin gibi organlar görevlerini yerine getiremezler. Bunun neticesinde hastalıklar meydana gelir. Aslında hastalığın adına “ Böbrek yetmezliği “ denmesinin neden, böbreklerde çıkan hastalıklarla birlikte, görevini tam olarak yerine getirememesinden dolayı meydana gelen hastalıkların nedeni böbrek olduğu için hastalığın adına “ Böbrek yetmezliği” denmiştir.
Böbrek yetmezliğinin belirtileri
Böbrek hastalıklarının belirtileri hastalık türüne göre çeşitli olarak karşımıza çıkmaktadır. Kronik böbrek yetmezliğinde ise, belirtileri belli başlı olarak görülmektedir.  Bunlar;

Mide Bulantısı
Kusma
iştahsızlık
Yorgunluk
Uykusuzluk
Yüksek tansiyon ve nefes darlığı

Hastalığın belirtilerinin başlıcaları yukarıda saydıklarımızdır. Bunun dışında hastalığın ilerlemesine bağlı olarak da değişik belirtileri de bulunmaktadır.  Böbrek yetmezliği tedavisi erkenden başladığı zaman hastalıktan kurtulma ihtimali daha yüksektir.

Böbrek yetmezliği Tedavisi
Hastalıklarda erken teşhis her zaman çok önemlidir. Kişi yukarıda saydığımız belirtilere sahip ise, en yakın sağlık kuruluşuna giderek tedavi olabilir. Böbrek yetmezliği tedavi şekilleri ise aşağıdaki gibidir.

*Hemodiyaliz,
*Periton Diyalizi
*Canlı veya kadavra donörlerden yapılan böbrek nakli
Yukarıda saymış olduğumuz 3 ana tedavi yöntemi ile böbrek yetmezliği hastalığından kurtulmak mümkündür. Kısaca tedavi yöntemlerini açıklayacak olursak şunları söyleyebiliriz;
Hemodiyaliz: Kanın kirlenmesinden dolayı meydana gelen böbrek yetmezliğinde kullanılan bu yöntem ile böbreklere dışarıdan bir makine bağlanarak vücuttaki kan atıkları temizlenip geri verilir. Bu tedavi şeklinde hastanın kanında bulunan atıklar temizlenerek, sıvı seviyesi korunur.

Periton Diyalizi: Böbrek yetmezliği bulunan insanın kanındaki atık maddelerin temizlenmesi için dışarıdan bir makineye bağlanarak, kandaki atık maddelerin temizlenmesi görevi sağlanır. Bu yöntem hastalık seviyesinin yine çok ileri gitmediği durumlarda uygulanır. Ancak bu yöntemler uygulandığında hastada psikolojik sorunların oluşması ihtimali yüksektir. Bu nedenle hastanın moralinin yüksek tutmak oldukça önemlidir.
Canlı veya kadavra donörlerden yapılan böbrek nakli: Bu yöntem ise son çaredir. Hastanın böbreklerinin tamamen iflas ettiği ya da işlevini yitirdiği durumlarda, başka birinden böbrek nakli yapılarak hastaya dışarıdan böbrek nakledilir.

0 yorum

Deri Kanseri Belirtileri Ve Tedavi Yolları

Deri veya cilt kanseri olarak bilinen hastalık, genellikle güneş ışınlarının Zaralı olan kısımlarının cilde temas etmesiyle hastalık meydana gelir. Aynı zamanda kimyasal maddelerle iç içe çalışmak zorunda kalan insanlarda mesleki bir hastalık olarak da görülebilen bir hastalık türüdür. Cilt kanseri, ciltte meydana gelen yanık ve yaraların iyileşmesi tam sağlanamadan, dış etkenlerden etkilenen cildin enfeksiyon kapması durumunda da meydana gelebilen bir hastalıktır. 
Madeni yağlar, katran, parafin ve katran ile iç içe uzun süreli temas halinde deri kanseri riski daha da artış gösterir. Ülkemizde en yaygın olan kanser türlerinden olan cilt kanseri aynı zamanda X ışınlardan dolayı da meydana gelebilmektedir. Her hastalıkta olduğu gibi cilt kanserinde de erken teşhis ve tedavi mutlaka olumlu sonuçlar vermektedir.


Deri Kanseri Çeşitleri ve Tedavi Yolları
Dikkate almadığımız ancak vücudumuzun belli bölgelerinde meydana gelen yaraların uzun süreli kalması durumundan sağlık kuruluşlarına başvurmak da oldukça büyük faydalar vardır. Çünkü her yara sıradan olmayıp, kanser riski taşıyabilmektedir. Deri kanserinde en belirgin olarak üç tipte kanser görülür. Bunlar;

*Bazal hücreli kanser
*Epidermoid kanser
*Malign melanom kanserleridir.

Yapılan tetkikler ve incelemeler sonucunda %85 oranında görülen Bazal hücreli kanser tipi, baş ve boyun bölgesinde kabarık ve damarların yüzeye çıkmasıyla teşhis edilir. Bu hastalık cilt kanserinin en risksiz olanıdır. Nadiren tekrarlanma durumu söz konusu olan Bazel hücreli kanser, genellikle cerrahi yöntem kullanılarak, kriyoterapi, radyasyon, lazer, küretaj ve tpikal5 yani FU uygulanılarak hastalıkla mücadele edilir. Etkili olan bu tedavi yöntemleri erken olduğu zaman elbette daha etkili olur.

Ülkemizde en yaygın olarak bilinen deri kanseri çeşidi Epidermoid kanseridir. Bu kanser cildin üst tabakasındaki atipik epidermal keratinositlerden meydana gelir. Ciltte nadiren meydana gelen bu kanser türü, güneş ışınlarına maruz kalan ciltlerde daha çok görülen bir kanserdir. Aynı zamanda uzun süreli kalan yaralardan da meydana gelebilen Epidermoid kanserinin en belirgin özelliklerinden biri de kötü koku yaymasıdır. Çeşitli hastalıkların zemininde de gelişen bu kanser türü, değişik şekillerde olabilir. Bazal hücreli kanserde olduğu gibi öncelikli tedavi yöntemi cerrahi operasyonla kanserin alınmasıdır. Ancak hastanın durum ve yapılan tanısına göre değişiklik gösterebilen tedavi yöntemleri bulunmaktadır.

Malign melanom kanseri; Cilt kanserlerinden en çok ölümlere yol açan kanser tipi bu kanserdir. Cilde rengini veren pigmenti üreten, tıp dilinde adına melanosit denen hücrede gelişir. Özellikle güneşin X ışınlarına maruz kalan bölgelerde en çok görülen kanser çeşididir. Erkeklerde vücudun herhangi bir yerinde görülebilen bayanlarda ise genellikle bacaklarda görülen bir kanser çeşididir. Aynı zamanda vücutta daha önceden bulunan benlerden oluşabilen bu cilt kanseri türü, daha sonra çıkan benlerden dolayı da meydana gelebilir. Tedavi yöntemi, tanının zamanına göre değişiklik göstermektedir. Erken yapılan tanıda cerrahi operasyonun yanında bir takım ilaçlar da kullanılarak hastalıkla mücadele edilir.

0 yorum

Lenf kanseri ve tedavi yolları


Onkolojik grubu hastalıklar içerisinde yaşamın daha kaliteli ve sağlıklı olarak geçirilebilmesi için ve ayrıca hastaların risk ve tehlikelerden arındırılarak, başarının en çok elde edildiği bir kanser tipidir.  Lenf kanseri sisteminden gelen kötü huylu (habis) bir kanser türüdür. 

Hastalıkta başlıca iki grup hasta tipi görülür. Bunlardan biri Hodgkin diğeri ise bunun zıttı olan nonhodgkin denilen tiptir. Lenf kanserinde en çok görülen tip hastalık nonhodgkin denen hodgkin dışı kanser tipidir. Tıp dilinde bu hastalığa “ lenfoma” adı verilmektedir.


Lenf Kanserinin oluştuğu organlar nelerdir?
İnsan vücudunun belli bazı bölgelerinde enfeksiyonlara karşı mücadele eden yerler vardır. Bunlar boyun, koltuk altı, kasık bölgeleridir. Bununla birlikte lenfatik sisteme dahil olan organlar vardır. Bunlar ise dalak, bademcikler kemik iliği, karaciğer, göğüs boşluğunda bulunan çocukluk döneminde aktif rol oynayan timus organıdır. Yine mide, ince bağırsak ve ciltte katmanlar arasında lenfatik yapılar yer alır. Saydığımız bölge ve organlarda enfeksiyonlara karşı mücadele eden hücrelerin olduğunu söyledik. 
Bu hücrelerin zamansız ve dengesiz bir şekilde bölünmenin olduğu zamanlarda lenfatik kanser hastalığı başlar. Erken tedavi ve tanı olmadığı zaman hücrelerin karaciğer, dalak ve kemik iliğine yayılabilme özelliği de bulunmaktadır.
En yaygın olarak görülen hodgkin dışı kanserin belirtilerini şu şekilde sıralamak mümkündür. Boyun, koltuk altı ve kasık bölgesindeki lenf bezlerinin herhangi bir ağrı belirtisi olmadan şişerek ele gelmesi en büyük belirtisidir. Bunun dışında kilo kaybı, terleme (özellikle gece), halsizlik ve ciltte kaşınma. Hodgkin belirtileri basit bir grip hastalığı gibi  küçük seyirlerde görülebilir. Bu tür durumlarda sağlık kuruluşlarında, hastalık uzmanları tarafından lenfoma teşhisi konur.

Lenf Kanserinin Tedavisi
Diğer kanser hastalıklarında olduğu gibi, tedavi yöntemleri hastaların durumlarına göre değişmektedir. Hastalığın evresi özellikle tedavide çok önemli bir yer tutmaktadır. Hastalığın hücre tipine, kişinin yaşına ve hastanın tedaviyi kaldırıp kaldırmayacağına bir de lenfoma şeklinin seyrine göre tedavi şekli değişmektedir. 
En riskli olan ve sık görüken hodgkin dışı yani nonhodgkin kanserinde tedavi şekli, radyoterapi, ilaç ve kemoterapi ile yapılmaktadır. Bunun haricinde hastadan kök hücreler alınarak, yüksek dozda kemoterapi uygulandıktan sonra hücrelerin yeniden hastaya nakledilmesi işlemi de uygulanabilmektedir. 

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI