işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Beslenme ve Zayıflamanın Vücut İçin Önemi

Günümüzde beslenme alışkanlıklarının bozulmaya başlamasıyla beraber kişiler özellikle de hanımlar bölgesel kilo alımına ve yağlanmaya maruz kalmaktadır. Sürekli olarak uzun raf ömürlü yiyecekler tüketmek, donmuş gıdalarla beslenmek, marketlerde satılan konservelerden yemek pişirmek, fastfood yemek kısacası evde yemek pişirmenin dışında beslenme şekillerinin hepsi vücut için gereksiz yere yağlanmaya neden olmaktadır. Hareketin azaldığı ve masa başı işin arttığı son dönemlerde bayanlar özellikle diyetlere başvurarak kilo vermeye çalışmaktadır.

Kilo vermenin sadece yemek yememeyle değil; doğru beslenme ve fiziksel aktiviteyle mümkün olduğunu belirten uzmanlar, evde 30 dakikalık ya da 20 dakikalık egzersiz programlarıyla kişilere aldıkları fazla enerjileri yağ olarak depolamak yerine yakmalarını önermektedir. Birçok diyet ve beslenme listesi içerisindeki zayıflamaya yönelik kalori hesaplamaları ve pişirme yöntemlerinin yanı sıra uygulanacak egzersiz programlarını da hareketleriyle birlikte veren uzmanlar; açık havada atılacak olan her adımın kemik ve vücut için ne kadar önemli olduğunu da belirtmektedir.
Kaslarınızı ve vücudunuzu çalıştırarak daha sağlıklı bireyler haline gelebilir, aç kalmadan da istediğiniz fit vücuda kavuşabilirsiniz.
Zayıflık yerine dengeli beslenme ve fit bir görünümle hem istediğiniz görünümü yakalayabilir, hem dilediğiniz kıyafeti rahatlıkla giyebilir hem de sağlığınızı en güzel şekilde koruyabilirsiniz. Beslenme alışkanlıklarınız içerisinde bulunan şeker ve unlu mamulleri hayatınızdan çıkarmalı ve mümkün olduğunca az miktarda tuz tüketmelisiniz. Ayrıca işlenmiş ürünler yerine evinizde kendinizin yaptığı yiyecekleri tüketmelisiniz.

0 yorum

Gebelikte Alkol Kullanımının Zararları

Gebelikte alkol kullanımının zararları hakkında yapılan geniş çaplı araştırmalar sonucunda gebeliğe verdiği zararların yanı sıra bebeğin sağlığını da olumsuz yönde etkilediği belirlenmiştir. Gebelikte alkol kullanmak erken doğum ve düşüğün en önemli nedenleri arasında yer alırken ayrıca yapılan araştırmalar bebeklerde zeka geriliğine neden olduğunu göstermektedir.

Alkol hızlı bir şekilde kana karıştığı için kan yolu ile bebeğe de direkt geçmekte ve korumasız olan bebeğin sinir sisteminde büyük hasarlar oluşmasına neden olmaktadır. Alkol içerisinde bulunan etken maddeler direkt olarak sinir sistemine saldırır. Ancak yetişkinlerin güçlü olan bağışıklık sistemi gerçekleştirilen saldırıların büyük bir bölümünü etkiler ve uzun süreli kullanım olmadığı takdirde büyük oranla alkol kalıcı hasarların oluşmasına neden olmaz. Ancak ne yazık ki anne karnındaki bebek bu tip bir koruma kalkanına sahip olmadığı için alkol tüketiminden çok daha fazla etkilenmekte ve daha büyük zarar görmektedir.

Bu nedenle anne adaylarının planlı bir şekilde hamile kalıyorlarsa hamile kalmaya karar verdikleri andan itibaren plansız bir hamilelik yaşıyorlarsa da hamile olduklarını öğrendikleri ilk andan itibaren alkol tüketimini hemen bırakmaları gerekir. Gebelikte alkolün zararları arasında erken doğum ve bebekte zeka geriliğinin yanı sıra ayrıca ölü doğum, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıklara yatkınlık, düşük, gelişim geriliği ve uzuvlarda eksiklik gibi son derece ciddi pek çok etki bulunmaktadır. 

0 yorum

Göbek Yaglarını Eritme Yöntemi

Kilo problemlerine günümüzde hem kadınlarda, hem de erkeklerde çok sık rastlanmaktadır. İstenmeyen kilolar, özellikle karın bölgesinde toplanmaktadır.Göbekte biriken yağlar, kalp hastalıklarında da tetikleyici rol oynamaktadır. Göbekte oluşan fazla yağların sebepleri, kişiden kişiye farklılık gösterebilir.
Aşırı stres, dengesiz beslenme, öğün düzensizliği, hareketsizlik ve modern hayatın getirileri sebepler arasındadır. 


Karın bölgesinde bulunan yağlar aşırı olmadıkça, iç organların korunmasında da rol oynamaktadır. Ancak yağlı bir göbek, estetik olarak kötü bir görüntü yaratmasının yanında, sağlığı da tehdit eden hastalıklara davetiye çıkarır. Kilo vermek çok da zor değildir. Ancak bölgesel yağlardan kurtulmak, sabır ve disiplin istemektedir.Göbek yağlarından kurtulmak için, sadece egzersiz veya sadece diyet yeterli olmamaktadır. Sadece egzersiz ile kilo verebilen kişiler profesyonel sporculardır. Beslenmesine dikkat etmeden sadece egzersiz yapan bir kişi, göbeğinden kurtulamaz. Öncelikle, yakılan kalori miktarı iyi bilinmelidir. Alınan kalori miktarı da yakılan kalori miktarına göre ayarlanmalıdır.

Her gün düzenli olarak yapılabilecek bir egzersiz seçilmelidir. Bu yürüyüş, yüzme, bisiklet ve tenis gibi bir spor olabilir. Egzersiz sırasında oksijen alımı artar. Bu sayede kalori yakma konusunda artış yaşanır. Vücudun yağları depoladığı kısımlardaki yağlar yakılmaya başlar. Egzersiz ile kaslar düzenli olarak çalıştırılmaktadır. Kaslar kendilerini koruma altına alırlar. Bunun için ihtiyaç duydukları şey kaloridir. Düzenli egzersiz yapıldığında, kaslar da kaloriye ihtiyaç duyacak ve gıdalardan alınan kaloriler birikmeyecektir. Egzersizler 20 dakika ara verilmeden yapıldığında yağları eritmeye başlarlar. 

Beslenme konusunda ise, öncelikle yenilen gıdaların kalori miktarları hakkında bilgi sahibi olmak gereklidir. Sık olarak ve küçük porsiyonlar halinde yemek yenmelidir. Günde ortalama 6 öğün yemek yenmesi, metabolizmayı hızlandırır. 
Özellikle akşam saatlerinde kalori açısından en düşük gıdalar tercih edilmelidir. Kahvaltı alışkanlığı yoksa bile edinilmelidir. İyi bir kahvaltı, göbek yağlarını eritme konusunda destekçi olacaktır. Yavaş yemek yenilmesi bir alışkanlık olmalıdır. Lokmalar uzun süre çiğnenmelidir. Günde en az 2 litre su içmek, yağ yakılmasına yardımcı olacaktır. 
Alkol hiç kullanılmamalı ya da çok aza indirgenmelidir. Aşırı tuzlu yiyeceklerden kaçınılmalıdır, ancak hiç tuzsuz da yenmemelidir.

0 yorum

Basen Eritmek İçin Diyet Programı

Özellikle kadınların büyük çoğunluğu, basenlerinden şikâyetçidir. Yağların, vücudun bu kısımlarında toplanmasının sebebi, yanlış beslenmeye eşlik eden hareketsiz yaşam tarzıdır.
Basen eritmek için diyet programı uygulanırken, genel bir diyet yerine, bu bölgeye odaklanan bir program tercih edilmelidir. Bu sayede hızlıca sonuca ulaşmak mümkündür. 
Bahsedeceğimiz diyetin ilk etkileyeceği kısım basendir. Ardından bacaklar da dâhil olmak üzere, bedenin alt kısmında yoğun olarak etkili olacaktır. 6 haftalık süre dolduğunda, ciddi bir değişim gözlemlenecektir.

Bu lokal etkili diyette, 
pazartesi gününün ana yemeği, bir parça göğüs ızgara, yeşil salata ve bir adet meyveden oluşmaktadır. 

Salı günü ise, ana yemekte iki adet yumurta ile yapılan omlet, domates ve havuç yenilmelidir. 

Çarşamba günü, çay fincanı miktarında spagetti ve bir adet de meyve tercih edilmelidir. 

Perşembe gününe gelindiğinde, ince bir dilim tavuk göğüs eti, haşlanmış havuç, haşlanmış brokoli ve bir adet meyve ana yemeği tamamlayacaktır. 

Cuma günü, yeşil salataya ton balığı ve katı yumurta eklenerek yenilebilir. Bir adet meyve ile ana yemek tamamlanır. 

Cumartesi, küçük bir parça hindi göğüs eti, mısırlı yeşil salata eşliğinde yenilmelidir. Diğer günlerde olduğu gibi, bir meyve ile öğün tamamlanmalıdır. 

Haftanın son gününe ait ana yemek ise, 3 dilim yağsız biftek, brokoli ve havuç salatası, son olarak da iki adet haşlanmış patatesten oluşmaktadır. 


Bu diyet, özel bir karışımı içermektedir. Bu karışımın elde edilmesi için; 2 fincan yulaf tanesi, 2 fincan kırılmış fındıklar, 1 fincan buğday, 1 fincan çekirdeksiz kuru üzüm, 1 fincan badem, 1 fincan ayçiçeği tohumu ve 1 fincan ince kesilmiş kuru kayısı, blender yardımı ile karıştırılmalıdır.

Hazırlanan karışım, eşit miktarlarda 12 parçaya bölünmelidir. Ana yemek hariç her porsiyonda, bu karışım bir bardak diyet süte katılarak içilmelidir. Yani, her kahvaltıda, hazırlanan karışım, diyet süt ile içilir. Her gün saat 11:00’da bir adet elma yenilebilir. Öğlen öğününde, yine hazırlanan karışım ve yarım muz yenilebilir. 
Öğleden sonraki saatlerde, bir avuç kuru üzüm atıştırılabilir. Ana öğünler, yazının başında günleri ile verilmiştir.
Yatmadan evvel bir adet portakal yenilebilir. Bu listeye birebir olarak 6 hafta boyunca uyulduğu takdirde, basenlerde ciddi oranda zayıflama görülecektir.

0 yorum

Cildi Güzellestiren Yiyecekler

Makyaj ve bakımla olduğu kadar, beslenmeye de dikkat edilerek güzelleşmek mümkündür. Örneğin, süt ve süt ürünleri, kemiklerin güçlenmesine yardımcı olur. Yaşlanmayı geciktirir ve cildi protein ile besler. Brokoli bol miktarda C vitamini içerir ve cildin onarılmasını sağlar.Nar, vitamin açısından çok zengindir. Ayrıca antioksidanlar içermektedir. Cilde yararı çok büyüktür. Balıklar arasında, somon balığı cilde en yararlı balıktır. Somon, Omega 3 yağ asitleri içerir. Bu sayede yaşlanmayı engeller.

Omega 3 içeren diğer bir gıda ise cevizdir. Sağlık ve cilt güzelliği için mutlaka ceviz tüketilmelidir.
Temelde bu gıdalar mutlaka tüketilirken, her gün bolca su içilmelidir.  Su, vücuttaki toksinleri atar. Cildin nemini kaybetmemesi için çok gereklidir.Yağlar arasında, zeytinyağı, güzelleştiren gıdaların başında gelmektedir. Erik, elma, karpuz, kivi ve turunçgiller de güzelliğe katkısı olan meyvelerdir. Güzelliğin korunması için brokoli, maydanoz, yeşil soğan ve havuç da menüden eksik edilmemelidir. Cilde en büyük katkıyı yapan gıdanın balık olduğu unutulmamalıdır. Güzelliğin önemli noktalarından biri olan saçların sağlığı için de protein almak çok yararlıdır. Protein, fındıktan yağsız etten ve balıktan alınabilir. Bol su tüketimi, saçlar için de son derece yararlıdır. C vitamini açısından zengin olan meyveler de fazlaca yenilmesi gerekenler arasındadır. Porselen gibi bir cilt için, 1 adet muz ezilerek, 1 tatlı kaşığı doğal bal ile karıştırılmalıdır. Bu karışım yüze sürülerek bir süre beklenir. Ardından yıkanır. Birkaç hafta süren düzenli uygulamaların ardından, cildin geldiği mükemmel ve pürüzsüz hal, hayranlık uyandıracaktır.

Güzelleştiren yiyeceklerin yenilmesinin yanında, cilt daima temiz tutulmalıdır. Makyaj yapıldığı zamanlarda, mutlaka gece yatmadan makyaj silinmelidir. Saçlar, düzenli bakıma tabi tutulmalıdır. Sık fön uygulanması, saçların zarar görmesine sebep olmaktadır.Bu sebeple, saçı zorlamadan yapılabilecek şekiller kullanılmalıdır. İnternet ortamında, birçok paylaşım sitesinde, güzelleştiren yiyecekler ve ev yapımı doğal cilt maskeleri paylaşılmaktadır. Kişiler, kendilerine en uygun olan tercihleri, bu sitelerdeki yorumlara bakarak da belirleyebilirler. Güzelleştiren yiyeceklerin çoğu, kalori bakımından da düşük gıdalardır. Bu sayede güzelleşirken,kilo alma problemi de ortadan kalkmaktadır.

0 yorum

Bitkisel Çayların Zayıflamaya Etkileri

Kilo problemlerinin yaygın olduğu günümüzde, zayıflama amaçlı kullanılabilecek çok sayıda ürün piyasaya sunulmaktadır. Bunlar arasında zayıflama hapları ve zayıflama çayları en dikkat çekenlerdir. Zayıflatan çaylar arasında en çok adı duyulanlardan biri beşi bir yerde çayıdır. Bu çayın içerisinde, biberiye, kekik, funda yaprağı, mate yaprağı ve yeşil çay vardır. Bu bitkiler, tek olarak da içilseler, metabolizmayı hızlandırmaktadırlar. Bu sayede zayıflama kaçınılmaz olmaktadır. Bu 5 bitki bir arada içildiğinde ise, etkinliği ve yağ yakılmasındaki etkileri artmaktadır.

Mate çayı, obez kişilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Birikmiş yağların yakılmasında son derece etkilidir. Metabolizmayı ciddi anlamda hızlandırır. İdrar yollarının düzenli çalışmasını sağlar ve fazla su bu sayede atılır. Ödem oluşmayacağından, şişlikler iner. Her yaştan kişiler için içilmesi uygundur. Bolca vitamin içerir, enerji verir ve diyetin yarattığı yorgunluğu da alır. 

Çok iyi bilinen yeşil çay ise, başarılı etkileri ispatlanmış bir içecektir. Bu çay da metabolizmayı hızlandırır. Terlemeyi tetiklediğinden, vücuttaki yağların ve gereksiz suyun atılmasını sağlar. Biberiye çayı, idrar yollarını temizler ve düzenler. Vücuttaki ödem, bir bardak biberiye çayı içilmesi ile fark edilir oranda yok olur. İdrar söktürücü ve böbrekleri çalıştırıcı etkisiyle funda yaprağı da tercih edilen çaylar arasında olmalıdır. Vücutta yağ birikmesinin önüne geçen funda yaprağı, birçok zayıflama hapının yapımında da kullanılmıştır. Kekik çayı ise, azla yağların ter ile atılmasını sağlar. Yalnız kekik çayı, doktor onayı olmaksızın kullanılmamalıdır. Zayıflama çayları kesinlikle şeker katılmadan içilmelidir. Hiçbir şey katmadan içmek en iyisi olsa da tatlandırıcı katılabilir. Günde en az 1 litre zayıflama çayı tüketilirse, kısa sürede kiloların verildiği görülecektir.

Zayıflama çaylarına ek olarak, diyet yapılması ve egzersizler ciddi destek sağlayacaktır. Sadece zayıflama çayı ile incecik olmak mümkün değildir. Ancak kalori miktarına dikkat edilip, egzersizlerle hareket sağlanırken, metabolizmanın hızlandırılması da çok önemlidir. Bu sebeple, zayıflama çayları, metabolizma hızlandırıcı olarak da kullanılabilirler. Her ihtimale karşı, daha önceden denenmemiş olan bitkiler çay için kullanılacaksa, doktora danışmakta yarar vardır. Onay alındığı takdirde, bu çaylar karıştırılarak her gün tüketilmelidir.

0 yorum

Boyuma Göre Kaç Kilo Olmalıyım

Sağlıklı bir yaşam için, kişinin ideal kilosunu bilmesi çok önemlidir. İdeal kilo hesaplandığında, kişi normale göre şişman mı yoksa zayıf mı olduğunu öğrenebilir. Bu sayede, sağlığa kavuşmak için gerekenler yapılabilir. İdeal kilonun hesaplanması için, genel bir yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntem yüzde yüzlük bir kesinlikte sonuç vermez. Çünkü kişinin vücut yapısı da zayıf veya şişman görünmesinde etkilidir.Geniş bir surata sahip kişiler kilolu görünebilirler, ince ve uzun surata sahip kişiler ise daha zayıf bir görüntüye sahiptirler. Yine de ideal kilo hesaplamalarında, kişi kilo durumu hakkında fikir sahibi olabilir.

Kişiler aynı boyda ve yaşta dahi olsa, ideal kiloları aynı olmayabilir. Spor yapmayan ve kas yapısını geliştirmemiş olan bir kişi, ideal kilosunun altında çıkabilir.İdeal kilonun hesaplanması için en kolay yöntem, kişinin boy uzunluğu değerinin, 150’den çıkartılarak, alınan sonucun 4’e bölünmesi, bölme işleminden alınan sonuca da 100 eklenerek, çıkan sonucun, kişinin boy değerinden çıkartılması ile elde edilen yöntemdir. 


Örnek bir işlem yapmak gerekirse; kişinin boyu 1.78 santimetredir. Bu değer, 150 sayısı ile çıkarma işlemine tabi tutulur. 178-150­=28 sonucuna ulaşılır. Ardından bulunan sonuç 4’e bölünerek 7 sonucu elde edilir. 100 sayısı eklenir ve 107 sayısı elde edilir. Bu sayı, kişinin boyundan çıkarılacaktır. Yani; 178-107=71 işlemi ile 71 kilogram olan ideal kiloya ulaşılır. Kadınlarda, bulunan değerin birkaç kilo aşağısı ideal kilo olarak düşünülebilir.
Kişi, ideal kilosunun yüzde 10 veya daha fazlası kadar üzerindeyse şişmanlık riski başlamıştır. 

Sağlık konusunda inceleme yapılırken, bel çevresindeki yağlanma oranına da bakılır. Ayrıca sahip olunan kilonun, ne kadarının kas, ne kadarının yağ olduğu da önem arz etmektedir. Kişi ideal kilosunun üzerinde ise, hemen uzman bir doktora başvurmalıdır. Gereken diyet ve egzersizlerin doktor tarafından programlanması ile ideal kiloya kısa sürede ulaşmak mümkündür. İdeal kilo önemsenmesi gereken bir konudur. Sadece estetik kaygılarla alakalı olan bir şey değildir. Fazla kilolar, çeşitli hastalıkların da tetikleyicisidir. Bu önemli bilgi unutulmadan, eğer fazla kilolar var ise en kısa zamanda kurtulmaya bakılmalıdır.

0 yorum

Elma Kabukları Sifa Kaynagı

Doğada bulunan sebze ve meyveler, şifanın ana kaynağıdırlar. Günümüzde bilinen ve bilinmeyen çok sayıda faydaları mevcuttur. En azından sebze meyvelerin bilinen yararları öğrenilerek, hayata uygulanabilir ve bu sayede doğal faydalar edinilebilir. Birçok hastalık, kimyasal maddeler ve ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılmaktadır.

İnsanlar, artık, yapay şeylerden medet ummaktadırlar. Oysa doğa, insanlara tüm hastalıklar için çareleri sunmuştur. Özellikle bitkiler, sebze ve meyveler hakkında yapılan araştırmalara kulak vermekte yarar vardır. 

İçeriğinde kimyasal bir katkı bulunmayan, tamamen doğadan gelen ve günlük hayatta hep karşımıza çıkan doğal besinler, birçok mucizeyi barındırmaktadır. Doğanın nimetleri olan sebze ve meyvelerden yararlanılırken, mümkünse organik olanlar tercih edilmelidir. Böylece katkısız bir şekilde, tamamen doğal yollarla, sorunlara çare bulmak mümkün olacaktır. 
Doğal şifa kaynakları arasında elma ve elma kabuğu da yer almaktadır. Elma kabuğu kilo verme konusunda büyük bir yardımcıdır. Ayrıca elma kabuğunda bulunan, triterpenoids isimli madde, cilt için eşsiz bir maske hazırlanmasında başrol oynar. Bu maske için, elma kabukları ile beraber rendelenir. Sonra bu hazırlanan rende, cilde dağıtılarak sürülür. Yarım saat beklenmelidir. Beklemenin sonunda cilt yıkandığında, fark görülecektir. 

Cilt gerginleşecektir ve parlak bir görünüm oluşacaktır. Kırışma karşıtı kremler yerine, elma kabuğu rendesi kullanılabilir. Elmanın kabuğu, biraz ıhlamur ve karanfille birlikte kaynatılarak çay olarak içilebilir. Bu karışım, kişiyi balgamdan kurtarır ve öksürüğü tedavi eder. Elma çok sayıda antioksidan içerir. 
Elma kabuğu ise elmadan bile fazla antioksidan içermektedir. Düzenli olarak elma kabuğu tüketen kişilerde, diyabete yakalanma riski düşmektedir.

Ayrıca içeriğinde bulunan pektin maddesi, şekeri düşürmektedir. Bunlarla beraber, elma kabuğu, kolesterolü de düşürmektedir. Özellikle diyet yapan kişiler tarafından, elma kabuğu ile beraber tüketilmelidir. Posa oranı fazla olduğundan, açlık duygusunu yok etmektedir. 
Elma kabuğu ve elma, kas erimelerine karşı bedeni korumaktadır.
Elmayı kabuğu ile yemek, dişler için de eşsiz yararlar sağlamaktadır. Dişleri temizler ve diş eti sağlığını korur. Elmanın ve kabuğunun çok sayıda yararları vardır. Ayrıca vitamin deposu olmaları da, sağlık için bir avantajdır. Elma başta olmak üzere, meyve tüketimini bir alışkanlık haline getirmek, sağlığı büyük ölçüde koruyacaktır.

0 yorum

Beyin Tümörleri Ve Tedavi Yöntemleri

Beyin tümörleri, kafatası boşluğu içerisinde oluşan ve beyin dokularına yerleşebilen tümör ya da zararsız kistlerdir.  Bu kitleler geliştikçe beyne dışarıdan baskı yapar.  Beyin tümörleri kafatası içerisindeki sinir dokularından ya da damar ve beyin zarı tümörlerinden kaynaklanabilir.

Vücudun en hassas bölgesi olan beyin içinde yerleştiklerinden dolayı iyi huylu veya kötü huylu olsalar dahi ciddi riskler oluşturmaktadırlar. Bu riskler, hem tedavi aşamasındaki cerrahi müdahalelerden hem de beyin yapısından ileri gelmektedir. Beyin, en sert kemik olan kafatası ile çevrili olduğundan dolayı beyin ile kafatası arasında oluşan tümörler beyne baskı yaparak büyürler. Bu durum iltihaplara ya da beynin şişmesine neden olmaktadır.

Beyindeki iyi huylu tümörler beyin hücrelerinden kolaylıkla çekilebilir ve tamamına yakını ayrılabilir. Bu sebeple cerrahi müdahaleler sonrası sonuçlar çok olumlu olmaktadır. İyi huylu tümörler, yavaş gelişme hızına sahiptirler. Ancak yine de daha önce bahsedilen sebeplerden ötürü bünyede kalıcı hasar ve işlev sorunlarına neden olabilirler

Kötü huylu tümörler ise, iyi huylu tümörlere nazaran çok daha hızla artar ve yayılırlar. Cerrahi müdahale ile alınması çok zordur ve çamur kıvamında olurlar. Tekrar nüksetmeleri yüksek bir risktir.

Beyin bünyesinde oluşan bir hastalık olduğundan ötürü, ileri derecede rahatsız eden ve çok sayıda belirtileri vardır. Sürekli olan ve uyanınca daha kötüleşen bir ağrı, özellikle sabahları etkili olan kusma, kişilik ve davranışta değişiklikler, zihin becerilerde düşüş, hafıza kaybı, görme ve duyma kaybı, konuşma zorlukları, tam anlamıyla uyanamama, güçsüzlük ve uyuşukluk, el titremeleri ve yüz felci en ciddi belirtileridir. Kimi zaman geçici nefes alma duraklamaları da olabilir.

Beyin tümörleri acil şekilde tedavi edilmesi gereken hastalıklardır. Tedavisinde en çok kullanılan yöntem cerrahi müdahaledir. Kafatası açılır ve tümörler beyin dokuları üstünden tamamen temizlenir. Ancak bunun yapılması için beyin tümörlerinin, beynin riskli olmayan bir bölgesi üstünde olması gerekmektedir.  
Cerrahi müdahale haricinde ışın tedavisi de çok kullanılan ve başarılı yöntemlerden birisidir. Kimi zaman ışın tedavisi ile tümörlerin yok edilmesi ya da ilerlemesinin durdurulması başarılabildiği gibi kimi zaman da cerrahi müdahaleler sonrası beyin dokusu etrafında kalan mikroskobik tümörlerin yok edilmesi içinde kullanılır.


0 yorum

Meme Kanserine Karsı Soya

Meme Kanseri, günümüzde sık rastlanan, ancak erken teşhiste tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Çoğunlukla hastalık, memede bir kitle ile belirti verir ve hasta kendi fark ederek doktora başvurur. Memede el ile hissedilebilen kitle, meme iltihabı veya memede oluşmuş bir kistin de belirtisi olabilir.
Bunun netleşebilmesi için, fark edildiği anda doktora gidilmelidir. Diğer belirtilerden biri, memenin tamamen veya kısmen şişmesidir. Cilt üzerinde kızarıklıklar oluşabilir, memede süreklilik arz eden ağrı olabilir. 
Meme başından kanlı veya kansız akıntı gelebilir. Elle hissedilebilen kitle, memede olabileceği gibi koltukaltında da olabilir.
Doktorun meme kanseri teşhisi koymasının ardından, ilk tercih edilecek tedavi yöntemi, genellikle ameliyat ile kanserli dokunun vücuttan alınmasıdır. 

Bunun dışında, kanserli hücreleri yok etmek ve büyümelerinin önüne geçmek için de çeşitli tedaviler uygulanır. Bazı durumlarda iki tedavi yöntemi senkronize olarak uygulanabilir. Kadınların, kendi göğüslerini muayene etmeyi bilmeleri gereklidir. Bu sayede, kişinin düzenli olarak kendi göğsünü muayene etmesiyle, erken teşhis mümkün olmaktadır. Erken teşhis olduğu takdirde, günümüz tıp imkanlarıyla, meme kanserinden kurtulmak kolaylaşmıştır.
             
Beslenme biçiminin, kanser oluşumunda direkt etkili olduğu kanıtlanmıştır. Et yemenin kansere sebep olduğuna dair bir kanıt yoktur. Ancak, etin pişirilme biçimi çok önemlidir. Kızartma ve ızgara yöntemi ile pişirilen etlerde çeşitli kanserojen maddeler oluşur. Bu maddeler, özellikle memede bulunan dokular için çok zararlıdır. Yapılan araştırmalara göre, özellikle meme kanseri riskini azaltmak adına, fazla pişmiş etlerden uzak durmak gerekiyor. Yine araştırmalara göre, bazı besinlerin tüketilmesi ile kanser önlenebiliyor. 
Bunların başında balıklardan alınabilecek olan Omega 3 yağı geliyor.

Özellikle beslenmesinde soyaya sıkça yer veren kadınların, meme kanserine yakalanma riskleri, ciddi oranda azalıyor. Soyanın antioksidan etkisi vardır. Soyanın içeriğinde bulunan maddeler, tümörlerin genişlemesi için gerekli olan kana ulaşmalarını engeller. Meme kanserinden korunmak için günlük 25 ile 100 miligram arası soya alınması gerekir. Uzmanlar, soyanın direkt alınmasındansa, soya içerikli besinler vasıtasıyla alınmasını öneriyorlar. 

Soya peyniri, soya filizi ve soya sütünü sıkça tüketmek, kanserin önlenmesi konusunda büyük bir katkı sağlıyor. Soya, serbest östrojeni ciddi oranda engellediğinden, östrojenin olumsuz etkilerini ortadan kaldırır. Östrojene duyarlı meme tümörleri de vardır. 
Bu durumu yaşayan kadınlar, besin listesinde soyayı ya azaltmalı ya da tamamen ortadan kaldırmalıdır. Soya içerisinde bulunan bir madde, bu tarz tümörlerin büyümelerini tetikleyebilir. Bu sebeple, yararlarını ve olası zararları göz önünde tutarak, haftada ortalama 3 porsiyon soyalı gıda yemek yeterli olacaktır.  

0 yorum

Kemik Erimesi Ve Tedavi Yöntemleri

Kemikler, en sert doku olmakla birlikte, vücuda tam anlamıyla destek verirler. Aynı zamanda kalsiyum deposu görevini de üstlenmektedir. Tıbbi adı osteoporoz olan kemik erimesi hastalığı, kemiklerin kalitesinin düşmesi ve yoğunluklarının azalması ile belirti vermeye başlar. Hastalığa yakalanan kişilerin kemiklerinde ciddi anlamda zayıflama olur ve kırılma riskleri normal insanlara göre yüksek oranda artar.
Bu hastalıkta herhangi bir belirtinin fark edilmesi kolay değildir. 


Genellikle kemiklerde kırılma başladığında fark edilir. Bu kırıklar için en riskli bölgeler, kalça, el bilek kemiği ve omurga kemikleridir. Kalça kırıklarında ameliyat şarttır. Omurga kemiklerinde ise, hastanın boyu kısalabilir, aşırı sırt ağrısı görülebilir ve bedende şekil bozuklukları ortaya çıkabilir. Özellikle yaşı ilerlemiş olan hastalarda, kırıkların sebebi genellikle kemik kütlesinin azalmasıdır. Menopoz sonrası dönemi yaşayan kadınların yüzde ellisi de bu durumla karşı karşıya kalabilir. Bu sebeple, kemik mineral yoğunluğu testi mutlaka yapılmalıdır. Bu testin yapılmasıyla, menopoz sonrası dönemde, kişide kemik erimesi riskinin olup olmadığı net bir biçimde belirlenir.
                
Kemik erimesi hastalığı riskini arttıran etkenler çok sayıdadır. Bunların başında beslenme alışkanlıklarının yanlış olması gelmektedir. Protein ağırlıklı ve kalsiyumdan yana eksik beslenen kişilerin, bu hastalığa yakalanma riski fazladır. Bu hastalıktan korunmak için yeterli miktarda D vitamini ve kalsiyum alınmalıdır. Yaşlanma, kemik kütlesinin azalmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple, yaş ilerlediğinde gerekli kontrollerin düzenli olarak yapılması gereklidir. Genetik faktörlerle, bu hastalık kalıtımsal bir yol izleyebilmektedir. 
Bu sebeple, ailesinde kemik erimesi yaşanmış olan kişiler, 2 kat daha fazla risk altındadır. Menopoz sonrası dönemi yaşayan kadınlar, erkeklere göre daha fazla risk altındadır. Bunun sebebi, menopoz sonrasında yaşanan östrojen eksikliğidir.

Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan bir takım ilaçlar da riski arttırabilir. Bununla beraber bir dönemde yaşanmış ağır kırıklar, diğer risk faktörlerinden biri de eşlik ettiğinde riski yüksek oranda arttırmaktadır. Sigara ve alkol de diğer hastalıklarda olduğu gibi, kemik erimesi konusunda da risk yaratmaktadır. Özellikle günde en az 15 dakika güneş görmeyen kişiler, kemik erimesi hastalığı riski altındadırlar.
                
Belirti vermemesi sebebiyle kemik erimesi hastalığına, “sessiz hastalık” da denilir. Genellikle ilk kırığa kadar fark edilmez. Bu sebeple, risk oranına bağlı olarak düzenli kontrol yaptırılmalıdır. Kemik mineral yoğunluğu testi, kolayca yapılabilen ve kişiye ağrı vermeyen bir testtir. Bu test, x-ray ışınları yardımıyla, kemiklerin kalınlığını ve gücünü ölçer. 
Kemik erimesi tespit edilmesi halinde, ilaç tedavisine başlanır. Kemiklerin yıpranmasını durduran ve kemikleri güçlendiren ilaçlara ek olarak bir diyet uygulaması verilebilir. İlaçların haricinde D vitamini ve kalsiyum desteğine de çok önem verilir. Hastanın, yaş,  cinsiyet ve yaşam biçimi açısından değerlendirilmesi ile uygun ilaçlara karar verilir ve tedaviye başlanır.  

0 yorum

Karaciger Kanseri Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri

Karaciğer kanseri; hepatit a, hepatit b, hepatit c ya da sirozun etkilerinden kaynaklanabileceği gibi, hiçbir sebep olmaksızın da direk karaciğerde ortaya çıkabilecek bir kistle belirebilir. Karaciğerin kendi hücrelerinden oluşma ihtimali vardır. Primer tümörler arasında yaygınlık oranının %75 civarında olması sebebiyle, en yaygın kanser çeşididir. 
Diğer adı ‘hepatoma’dır. İnsanlar arasında kadınlara nazaran erkeklerde 5 kat daha fazla görülür. En çok görüldüğü yaş aralığı  40 ile 60 yaşları arasıdır. Dünyada en fazla görüldüğü yerler Güneydoğu Asya ve Güney Afrika’dır.

Belirtileri bir çok hastalığın belirtileriyle benzer olduğu için, bu hastalığa yakalananlar ilk başta belirtileri ciddiye almazlar. Bu sebeple tanı konması genellikle zor olur. Genelde karın bölgesinin sağ ve sağ üst kısmında hissedilen ağrı, yorgunluk hissi, dikkat çeken kilo kaybı ve karında şişkinlik görülebilir. Karaciğer kanseri hastalarının yarısına yakınında, aynı zamanda sarılık da oluşur. Bazı vakalarda dalak büyümesi ve sindirim sisteminde kanamalar görülmektedir.
Metastaz yapma ihtimali en yüksek olan kanser çeşidi olduğundan tedavisi de oldukça zordur. En kesin ve başarılı tedavi yöntemi cerrahi müdahale ile karaciğerdeki kanserli dokunun alınmasıdır. Bu ise ancak metastaz yapmamış vakalarda yapılabilmektedir. 
Cerrahi mücadele için ayrıca hastada başka bir karaciğer hastalığı olup olmadığı ve varsa bu hastalığın derecesi de önemlidir. 
Karaciğer etrafındaki herhangi bir doku ya da organa sıçramış bir karaciğer kanserinde cerrahi müdahale imkanı yoktur. Böylesi metastaz yapmış vakalarda kurtulma ihtimali oldukça düşüktür ve yaşam süresi genelde 6-8 ay civarındadır. Bu tür vakalarda yapılan tedavi çeşitleri daha çok kanseri yok etme çabasından ziyade hastanın ömrünü uzatma amacına yöneliktir.


Cerrahi müdahale ve organ nakli haricinde diğer yaygın olan tedavi türleri kemoterapi, radyoterapi ve kemo-embolizasyondur. Kemo-embolizasyon; onkolojik ilaçlar ve  tümörü besleyen damarların tıkanması yoluyla yapılan bir tedavidir. 
Kemoterapide ise, düşük bir yüzdeyle başarılı sonuç elde edilmiş olmasına karşın, ilaç tedavisinin etkisi karaciğer kanserinde çok sınır­lıdır. Radyoterapi; ışın te­davisinin karaciğer kanseri vakalarında iyileştirici rolü ilaç tedavisiyle birlikte kullanıl­masına karşın görülmemiştir. Bu tedavi biçimi günümüz­de,  hastanın ömrünü uzatmak için kullanılmaktadır.

0 yorum

Meme Kanserinden Korunmanın 10 Etkili Yolu

Meme kanseri, sık rastlanan bir kanser türü olmasına rağmen, önlenmesi, erken teşhisi ve tedavisi mümkündür. Meme kanserinden korunmak için, tıbben ispatlanmış etkili yöntemler vardır. Bu yöntemler benimsendiği ve yaşam stiline uygulandığı takdirde, meme kanseri yüksek oranda engellenecektir.


Aktif bir hayat sürmek çok önemlidir. Meme kanserinden korunmak için, en z haftada 5 gün egzersiz yapmak gereklidir. Düzenli yapılan kısa yürüyüşler, asansör yerine merdiven çıkmak gibi aktiviteler yararlı olacaktır.Tüm kanserlerde olduğu gibi, meme kanserinde de, aile hikayesi önemlidir. Elbette aile geçmişinde meme kanserinin olması, kişinin de meme kanserine yakalanacağı anlamına gelmez. Ancak yapılan araştırmalar, meme kanserinde yarı yarıya genetik faktörlerin de etkili olabildiğini göstermiştir. Bu sebeple, aile fertlerinde meme kanseri yaşamış kişi veya kişiler varsa, bazı tetkiklerin düzenli olarak yapılması gereklidir.Yapılan araştırmalar, alkol kullanımının da meme kanseri üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Alkol kullanımına son vermek, riski azaltır. Alkol kullanan kadınların, kullanmayanlara oranla 1,5 kat daha fazla meme kanserine yakalanma riski olduğu tespit edilmiştir.
Sigara kullanılıyorsa tamamen ve hemen bırakılmalıdır. Sigara kullanımının meme kanseri ile direkt bir bağı bulunamamıştır, ancak sigara tiryakisi kadınların meme kanserine yakalanma riskinin arttığı bilinmektedir.Uzun zaman devam eden hormon tedavilerinin meme kanserini tetiklediği ispatlanmıştır. Hormon tedavilerinde kullanılan ilaçların kullanımının bırakılmasının ardından 5 senelik süre içerisinde meme kanseri riski düşer. Menopoz sonrasında hormon tedavisi gerekli görüldü ise, risk faktörleri araştırılarak tedaviye başlanmalıdır.Fazla yağlı gıdalar tüketmek, meme kanserine yakalanma riskini arttırır. Bu sebeple mümkün olduğunca yağsız gıdaların tüketilmesinin alışkanlık haline getirilmesi çok önemlidir.Kadınların kendi kendilerine memelerini muayene edebilmeyi bilmeleri gerekir. Kişinin kendi göğsünü düzenli olarak muayene edebilmesi, meme kanserinin erken teşhis edilebilmesine olanak sağlar. Bu sayede göğüsün alınmasına gerek kalmaksızın tedavi şansı doğar.


Önleyici etkisi olmasa da, mamografi çekilmesi de son derece önemlidir. Meme kanserine sebep olan kitle büyüyüp, kişinin elle yaptığı muayenede hissedilebilecek boyuta gelmeden, mamografi de fark edilebilir. Bu da mümkün olan en erken teşhis olup, tedaviyi kolaylaştıracaktır. Kadınlar, düzenli olarak mamografi çektirmelidir.Çocuk sahibi olmak için erken yaşları tercih etmek, meme kanseri riskini azaltır. Hiç anne olmayan kadınlarda ve geç denilebilecek yaşlarda anne olan kadınlarda, meme kanseri riskinin arttığı bilinmektedir.Anne olan kadınların, bebeklerini uzun süre emzirmeleri yararlıdır. Hamilelik ve emzirme dönemlerinde, diğer zamanlarda adet dönemlerinde yaşanan hormon aktiviteleri durur. Buna bağlı olarak meme kanseri riski de azalmaktadır.  

0 yorum

Mide Kanseri Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri

Karın bölgesinin sol üst bölümünde bulunan mide organının mukozasında çeşitli nedenlerden dolayı tümörler gelişebilir. Sıklıkla midenin küçük kenarında ortaya çıkan mide kanseri midenin herhangi bir parçasından kaynaklanabilir. Bazı vakalarda mide kanserinin yemek borusu, gırtlak ya da ince bağırsaklara yayıldığı görülebilir. Bu duruma metastaz denir.

Erkeklerde en çok görülen ikinci kanser türüdür. Her yıl dünyada ortalama sekiz yüz bin kişinin ülkemizde ise yirmi bin kişinin mide kanserinden dolayı yaşamını kaybettiği bilinmektedir. Erkeklerde mide kanserine yakalanma riski kadınlara oranla daha yüksektir. 

Dünyada bu hastalığın en sık rastlanıldığı yerler; Rusya ve bazı Kuzey Avrupa ülkeleri, Latin Amerika ülkeleri, Uzak Doğu’da Tayland, Çin ve Japonya gibi ülkelerdir. Genetik faktörler haricinde bilinen en etkili oluşum sebepleri arasında beslenme alışkanlıkları yer tutmaktadır. Sebze ve meyve tüketiminin az olması haricinde aşırı tuz tüketimi, yanmış ya da gerektiği gibi pişirilmemiş kırmızı et veya mangal etlerinin tüketilmesi önde gelmektedir.Mide ülseri ya da gastrite neden olan helicobacter pylori bakterisinin de ciddi tetikleyici etkisi vardır. Sigara ve alkol tüketimi de her kanser türünde olduğu gibi mide kanserine de yakalanma ihtimalini arttırır.

Erken teşhisin zor olduğu mide kanserinde ilk etaplarda belirtiler fazla olmaz. İlerleyen dönemlerde mide bölgesinde ağrı, iştahsızlık ve kilo kaybı, bulantı, kusma ve yorgunluk görülür. Çoğu durumda bağırsak işlevlerinde ve dışkıda kan ya da siyah renkte dışkı görülebilir. Bu sebeple de kansızlık oluşabilir. Mide kanseri teşhisinde en etkili yöntem endoskopidir.

Mide kanserinin en etkili tedavi yönetimi cerrahi müdahaledir. Yapılan cerrahi müdahale ile ameliyatla mide çıkartılır. Karaciğer kanserlerinde yapılan cerrahi müdahaledeki gibi sadece kanserli kesimi almak işe yaramaz çünkü mide kanserinde tüm midenin alınması gerekir. Hastalığın seyrine ve ağırlığına göre ışın tedavisi (radyoterapi) ya da ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulanır.  Hücre öldürücü sitotoksik ilaçların kullanımı midedeki kanserli hücrelerin azalmasında ciddi etki gösterebilir.
Nüksetme ihtimali yüksek olan bir kanser türü olduğundan dolayı başarılı sonuç veren tedavilerin ardından, düzenli beslenme, perhiz ve ek ilaçlarla hastalığın tekrar oluşumunun önüne geçilmesi gerekmektedir.

0 yorum

Kolon Kanseri Tedavisi


İnsan vücudunda iki metre uzunluğunda ve sindirim sisteminin ince bağırsaktan sonra gelen kısma verilen ad kolon bağırsağıdır. 
Kolon bağırsağı kalın olduğundan dolayı “ Kolon “ adı verilmiştir.
Kolon kanseri hastalığı dünyada yaygın bir hastalık olmakla birlikte en çok Batılı bölgelerde sıklıkla rastlanan bir hastalıktır. Uzmanların yapmış oldukları araştırmalara göre 10.000’de 5 dolayında görülen bu hastalık özellikle batı dünyası için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. 


Kadın ve erkeklerde görülebilen hastalık ilerlediği zaman ölümlere bile yol açabiliyor. Kolon kanseri net bir teşhise bağlı kalarak neden meydana geldiği henüz netlik kazanmayan bir hastalık türü olmakla birlikte bu güne kadar yapılan incelemelerde daha çok genetik bir hastalık olarak kabul edilmiştir. Ayrıca bu bilgilerin yanı sıra meme kanseri ve yumurtalık kanseri denen hastalığa yakalanmış insanlarda daha sık rastlandığı da bulgular arasında yer almaktadır.

Kolon Hastalıgında Beslenmenin Önemi
Hastalıkların genel olarak bağlı olduğu en büyük sebeplerden biri beslenmedir. Kolon kanseri hastalığında da yine beslenmenin büyük bir önemi bulunmaktadır. Bağırsakların sindirim sistemlerine bağlı olmasından dolayı beslenmeye dikkat etmeyen ya da yaptıkları diyetlerde yanlış yol izleyenlerde daha çok görülebilen bir hastalıktır. Bu nedenle uzmanlar kolon kanserine karşı tedbir alınırken beslenme konusunuda dikkate almaları gerektiğinin altını çiziyorlar. Özellikle son yıllarda besin kaynaklarının doğallığını yitirerek içerisinde kimyasal maddelerin bulunması, besin gıdalarındaki kanser riskini arttırmaktadır. Bu nedenle, doğal gıdalarla beslenme kolon kanserinin önüne geçmekte oldukça faydalıdır.



Kolon Kanserinin Belirtileri Nelerdir
Bağırsak hastalıklarının genelinde olduğu gibi kolon kanserinde de belirtiler hemen hemen aynıdır. İştahsızlık, karında şişlik hissi, hafif derecede karın ağrısı, kilo kaybı, çabuk yorulma ve ishal gibi belirtiler özellikle kendini gösterir. Bunun haricinde kabızlık durumlarına da rastlanabilmektedir. Hastalığın farkında olmayanlar, kabızlık ilaçlarını kullanmalarına rağmen rahatsızlıklarından kurtulamıyorlarsa kolon kanseri şüphesi ile uzman doktorlara başvurmalarında fayda vardır. Hastalık ilk başladığı zamanlarda kendini göstermeyebilir. Özellikle saydığımız şikâyetleri bulunan hastaların doktora başvurmamalarından dolayı hastalığın ülkemizde daha çok ilerlemesi halinde anlaşılmaktadır. Bu nedenle uzman doktorlar, hastalık belirtileri bulunan kişilerin en kısa zamanda doktorlarına gitmelerini tavsiye etmektedirler.

Kolon Kanserinin Belirtileri
Bağırsak ameliyatlarında olduğu gibi, tümörün bulunduğu yerin cerrahi yöntemler kullanılarak çıkartılır. Ameliyatın şekli yine tümörün bulunduğu yere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Tedavisi hastalığın durumuna bağlı olarak uzun veya kısa sürede tamamlanır.

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI