işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar
erken teşhis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
erken teşhis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Beyin Tümörlerinin Erken Teşhisi


Acıbadem Ankara Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Nejat Akalan, beyin tümörünün erken teşhisinin hayat kurtarabileceğini söyledi. Beyin tümörlerinin erkenden teşhis edilebilmesi, çoğu kez hastanın hayatını ve yaşam kalitesini etkiliyor. Bunun için hastanın bedeninde olan değişiklikleri erkenden fark edebilmesi ve vakit kaybetmeden hekime başvurması gerekiyor. Acıbadem Ankara Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Nejat Akalan, son zamanlarda artan beyin tümörleri hakkında bilgi verdi. Kafatası içerisinde yer alan beyin dokusu, sinirler ya da beyin zarlarını oluşturan bir hücre grubunun kontrolsüz ve Anormal bölünmeyle çoğalması sonucu oluşan kitlelerin genelde beyin tümörü olarak adlandırıldığını ifade eden Prof. Dr. Akalan, "Kafatası gibi sert, esnek olmayan bir koruyucu içinde sabit bir hacimde bulunan beyin dokusu, kan ve omurilik sıvısının oluşturduğu kafa içi Basınç dengelerinin büyümekte olan bir yabancı dokunun yol açtığı basınç artışıyla bozulması özellikle sinir sisteminin çalışma düzenini aksatır. Oluşan kitlenin yeri ve büyüklüğünün yol açtığı kafa içi basınç artışı yanında kontrolsüz olarak çoğalan hücre grubunun beyin dokusunu istila etmesi, Elektrik uyarımını aksatması ya da baskı sonucu sinirsel iletimi bozmasıyla belirti ve bulgular ortaya çıkar" diye konuştu.

 TÜMÖRÜN İYİ VEYA KÖTÜ OLMASINI NE BELİRLER?

 Tümörün köken aldığı hücre tipi, tümör hücresinin çoğalma hızı ve yerleşim yerinin beyin tümörlerinin neden olduğu yakınmaları, belirtileri ve tedavi yöntemlerini belirlediğini kaydeden Prof. Dr. Akalan, "Vücudun diğer tümörlerine benzer şekilde beyin tümörleri de kötü huylu-malign ya da iyi huylu-benign olabilir. Bir tümörün iyi ya da kötü huylu olmasını belirleyen özellik, tümör hücresinin köken aldığı normal hücreden ne derecede farklı olduğuyla belirlenir. Tümör hücresi ne kadar ilkel halini andıran bir değişim geçirdiyse o derecede hızlı büyüme, normal dokuyu istila etme ve diğer vücut bölgelerine taşınarak gittikleri organlarda da büyüme özelliği (metastaz) gösterir. Beyin tümörlerinin kötü huylu olarak sınıflanan malign formları da, sinir sistemi dışına çıkarak metastaz yapma dışında tüm bu özellikleri taşırlar. İyi huylu tümörler ise yapı olarak köken aldıkları hücrelerden çoğalma hızı dışında çok farklılık göstermeyen, çevre dokuları istila etmeden sadece baskı yaparak belirti veren, çıkarıldıktan sonra yenilenmesi beklenmeyen tümörlerdir" ifadelerini kullandı.

 BEYİN TÜMÖRLERİNİN OLUŞMA NEDENLERİ NELERDİR? 

 Prof. Dr. Akalan konuşmasına şöyle devam etti: "Beyin tümörlerinin oluşmasına neden olan normal bir hücredeki değişimin mekanizması iyi bilinmekle birlikte bir hücrenin neden hayatın bir döneminde ilkel haline dönerek kontrolsüz bir çoğalma özelliği kazandığı bilinmiyor. Travma, virüs, ailevi yatkınlık gibi etmenleri ortaya çıkarmaya yönelik çalışmalar mevcut. Bazı tümörler belirgin bir biçimde 'embriyonal' ve doğumsal olabilirken, bazıları da yaşamın ileri evrelerinde ortaya çıkar."

 BEYİN TÜMÖRLERİNİN TEDAVİSİ NASIL OLUR? 

 Beyin tümörü tedavisinin tümörün tipi, yeri ve kişide yol açtığı belirti ile bulgulara göre planlandığını belirten Prof. Dr. Akalan, "İyi ya da kötü huylu olsun, genelde tüm tümörler için tedavinin ilk basamağını cerrahi tedavi oluşturur. Tümör kitlesinin ortadan kaldırılması; tümöre bağlı basınç artışı ve bası bulgularının önüne geçilmesine, tümör tipinin belirlenmesiyle hastaya ek bir tedavi gerekmediğinin tespitine yarar. Beyin dokusu; kendisini yenileme yeteneği olmayan, dış etkiler sonucu bozulan fonksiyonun diğer dokulara göre çok zor geri kazanıldığı bir sistemdir. Bu nedenle iyi ya da kötü huylu bir tümörün beyin dokusuna olan etkisinin kaldırılması, ilk başta hastanın hayat kalitesini doğrudan etkiler. Ancak bir tümörün tamamen temizlenmesinin önündeki en büyük engel, uygulanan cerrahi işlemlerin Sağlıklı dokuyu etkileme riskidir. Cerrahi tedavide bir tümörün tamamen çıkarılabilmesi tümör cinsi ve yeriyle yakından ilgilidir; cerrahinin niteliği tümörün tamamen çıkarılmasının getireceği riskle kalıntının hastalık sürecine etkisi karşılaştırılarak yapılır. Özellikle kötü huylu tümörlerde cerrahi olarak tümörün tamamen çıkarılmış olması bile tekrarlamayı önlemez. Bu tip tümörlerde kalıntı olsun olmasın nüksleri geciktirmek için radyoterapi ve Kemoterapi gibi ek yöntemlerin kullanılması gerekir" dedi.(İHA)
1 yorum

Erken teşhis mide kanserinden kurtarır mı?

Genel olarak kanser hastalığı erken evrede yakalanırsa, şifa yönünde bir gelişme sağlanabilir. Bu durum, mide kanseri için de bire bir doğrudur.

Bu, kimi denenmiş uygulamalar sonucunda da bilinmektedir. Japonya’da mide kanseri sık görülen bir hastalıktır. Eğer bireyler üzerinde körlemesine yapılan endoskopilerle mide kanseri erken yakalanırsa, bunu cerrahi olarak kesip çıkarmanın mümkün olduğu ve bu hastaların en azından bir kısmında, bir daha mide kanseriyle ilgili bir şikâyet yaşanmadığı görülmüştür.

Dolayısıyla mide kanserinin erken evrede yakalanması, şifa sağlanabilecek bir durumdur ve bununla ilgili de herhangi bir kuşku yoktur.

Burada asıl sorun, hangi evre mide kanseri erken yakalandığında şifa bulma imkânının olduğudur. En ideali, mide kanseri henüz midenin içindeyken ve oradan çıkıp midenin etrafındaki lenflere sıçramadığı evredir. Bu evrede şifa şansı yüksek olur.

Kanserin lenflere sıçraması halinde şifa bulma olasılığı biraz düşer. Ama eğer lenflerin de ötesine geçmişse ve çevre organlara yayılmışsa, o zaman şifa şansı yoktur.
0 yorum

Kadınların Yaptırması Gereken Testler

Dâhiliye Uzmanı Dr. Deniz Şahin Şimşek, hastalıklarda erken teşhis ve tedavi şansı yakalamak için kadınların mutlaka yaptırması gereken testleri anlattı.

Kan grubu ve hepatit testi
"Öncelikle hangi yaşta olursak olalım, kan grubu ve hepatit testlerini yaptırmalıyız. Kan grubumuzu bir kez öğrendikten ve kan grubu kartınızı aldıktan sonra bunu bir daha tekrarlatmanıza gerek yok. Hepatit B ve C ise ülkemizde önemli bir sorun. Birçok kişi bu hastalıkları taşıdığını bilmeden yaşamakta, bu nedenle hem bulaştırıcı olmaya devam etmekte, hem de tedavisinde geç kalmaktadır. Ayrıca bu hastalıkların kesin bir tedavisi de yoktur. Ancak Hepatit B’den aşı ile korunmak mümkün. Bu nedenle, bu testleri yaptırmalı ve hastalığı geçirmemişsek, bağışıklık kazanmamışsak ve taşıyıcı değilsek, aşı programına dâhil olarak kendimizi koruma altına almalıyız.

Yılda bir kez dâhiliye muayenesi
Yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, sigara-alkol kullanımı, gözden kaçan şikâyetler ve aile öyküsü değerlendirilir. Hastanın tam bir fizik muayenesi yapılır, tetkikler incelenir.

Açlık kan şekeri, kolesterol, trigliserid ölçümü ile kan yağlarının değerlendirilmesi, böbrek fonksiyon testleri, karaciğer fonksiyon testleri, tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesi, mide-bağırsak sistemindeki olası bir lezyon için gereken incelemeler, kan sayımı, tam idrar tahlili, akciğer grafisi, istirahat EKG’si ve karın organlarını değerlendirmek için tüm batın ultrasonografisi önerilir.

Kadın-doğum muayenesi ve vajinal smear
18 yaşını aşmış ve aktif cinsel yaşamı olan her kadın, yılda bir kez düzenli olarak pap-smaear testi yaptırmalı. Çünkü bu test sayesinde jinekolojik kanserler arasında ikinci sırada yer alan rahim ağzı kanseri, çok erken safhada teşhis edilebiliyor.

Her ay adet bitiminde kendi kendini elle meme muayenesi
40 yaşına kadar 3 yılda bir doktor muayenesi ve gerekirse meme ultrasonografisi önerilir. 40 yaşından önce mamografinin tanısal bir değeri bulunmamaktadır.

Yukarıdaki incelemelere ek olarak; daha çok 40'lı yaşlardan sonra görülen gut hastalığının teşhisi için kanda ürik asit bakılmalı ve özellikle menopoz sonrasında kan elektrolitleri (sodyum, potasyum, kalsiyum) değerlendirilmelidir.

Gastrokopi ve Kolonoskopi
Mide bağırsak sisteminin değerlendirilmesi çini 40 yaşından itibaren 50 yaşına kadar her beş yılda bir, 50 yaşından sonra ise her 3 yılda bir yaptırılmalıdır.

Mamografi
Ailesinde meme kanseri bulunan kişilerde 35 yaşından itibaren her yıl doktor tarafından meme muayenesi yapılmalı ve bu kişilerde 40 yaşından itibaren her yıl mamografi çekilmelidir. Ailesinde meme kanseri bulunmayan kişilerde ise 40 yaşından itibaren her yıl doktor muayenesi yapılmalıdır. Bu kadınlarda 50 yaşına kadar 2 yılda bir, 50 yaşından sonra da her yıl mamografik inceleme önerilir.

Kemik yoğunluğu ölçümü
Menopoza girene kadar en az bir kez ve menopoza girdikten sonra mutlaka ölçülmelidir. Menopozdan sonraki ilk beş yıl içinde kemik erimesi en fazladır, bu süreçte genellikle 2 yılda bir ölçüm yapılmalıdır.

Ayrıca her yıl düzenli göz muayenesi önerilir.”
0 yorum

Hangi meslekler alzheimer riskini artırıyor?

Türkiye’de Alzheimer hasta sayısı henüz korkutucu boyutlarda olmasa da her geçen gün bu oran artıyor.

Dünyada yaklaşık 30 milyon Alzheimer hastası olduğu ve bu sayının katlanarak arttığı düşünülüyor. Giderek artan bu hastalığa ilerleyen yaşlarda yakalandığımız takdirde hem kendi hayatımızı hem de bize bakmakla yükümlü kişilerin hayatını olumsuz etkilememiş oluyoruz. Bunun içinse çeşitli önlemler almamız yeterli. 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’nde Anadolu sağlıkMerkezi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, kimyasal ve toksik maddelere fazla maruz kalan kişilerle, elektromanyetik alan etkisinde çalışanların Alzheimer hastalığına yakalanma risklerinin daha fazla olduğunu belirtiyor…

Alzheimer hastalığına yakalanmamak için erken yaşlarda önlem almaya başlamak gerekiyor. “Bana bir şey olmaz” düşüncesiyle hareket etmek hastalığa yakalanma riskini artırıyor. Özellikle 65 yaşından sonra görülme sıklığı giderek artan bu hastalıkla ilgili ülkemizde yapılan çalışmalarda, 65-70 yaş aralığında hastalığın görülme sıklığı %4-5, 70 yaş üzeri görülme sıklığı ise yaklaşık %10 olarak belirtiliyor. Hastaların yarısının 75-80 yaş aralığında olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, keyifli aktivitelerle hafızamızı güçlendirerek hastalığın riskini azaltabileceğimizi söylüyor. Eğlenceli ve hoş zaman geçirerek bu hastalığı yenmemiz veya mümkün olduğunca ertelememiz mümkün olabiliyor. Bulmaca ve sudoku çözmek, scrable gibi strateji oyunları oynamak, bol miktarda gazete, dergi, Kitapokumak, müzik aleti çalmak, yabancı dil öğrenmek ve yeni hobiler, uğraşlar edinmek hafızamızı ciddi anlamda güçlendirmemize yardımcı oluyor.

Kimyasal ve elektromanyetik alana maruz meslek gruplarında risk yüksek

Bazı meslek grupları Alzheimer hastalığına yakalanma riskine adeta davetiye çıkarıyor. Kimyasal ve toksik maddelere fazla maruz kalan kişilerle, elektromanyetik alan etkisinde çalışanlar Alzheimer hastalığı riski taşıyor. Prof. Dr. Kütükçü, “Özellikle aşırı düşük frekanslı manyetik alan etkisinde fazla kalan kişilerde daha çok görüldüğü yapılan çalışmalarda bildiriliyor. Fenol, Alkol, benzen, toluen ve diğer solventlere toksik dozlarda maruz kalma, kurşun, civa gibi ağır metaller ve pestisitlerle ilgili meslekler daha fazla risk altındalar” diyor.
Unutkanlığı ve ileride gelişebilecek demansı önlemenin yolları önce bunlara neden olabilecek hastalıkların bilinmesi ve bunlara karşı yapılacak mücadele ile başlıyor. Damar sertliğine neden olan yüksek tansiyon, şeker, kolestrol yüksekliği, sigara kullanımı gibi nedenler var ise bunların önlenmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kütükçü, özellikle düzenli egzersiz yapan kişilerde unutkanlık ve demansın gelişme riskinin daha düşük olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Sosyal ilişkilerde bulunmak ve aktif olmak bu hastalık için oldukça önemli. Sosyal olan kişilerde stres, depresyon gibi belirtiler daha az görülüyor, bu da risk faktörlerinin azaltılmasın için mühim bir unsur. Alzheimer hastalığından korunmak için stresi azaltmak, dengeli beslenmek gerekli. Kişilerin hobilerini devam ettirmesi, uykusunu düzenlemesi ve sigara kullanıyorsa tüketimini azaltması gerekiyor” diyor.

21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’nde Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, unutkanlıkta yardımcı olacak basit öneriler sunuyor;

•?Günlük işlerinizi, planlarınızı ve randevularınızı not alın
•?Alışverişe çıkarken liste yapın
•?Önemli telefon numaralarını bir yere yazın, kaydedin
•?Bir şeyi nasıl yapacağınızı unutuyorsanız yapış sırasını yazın
•?Eşyalarınızı koyduğunuz yeri sürekli olarak unutuyorsanız hep aynı yere koymaya özen gösterin
•?Konuştuğunuz kişiye dikkatinizi verin, odaklanmaya çalışın. Mümkünse bu konuşmaları sessiz ortamda yapın.
0 yorum

Erken teşhis ile meme kanserinden kurtulun!

Batılı ülkelerde kanser sıklığındaki azalışa rağmen Türkiye'de endüstrileşmenin etkisiyle kansere bağlı ölümler artıyor.

Meme kanseri ise dünyada en sık görülen kanser türlerinden. Oysa kadınların bu korkulu rüyasından erken teşhis sayesinde tamamen kurtulabilmek mümkün! Erken teşhisin meme kanserinde de hayat kurtardığını belirten Acıbadem Maslak Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi Başkanı Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras, “Belirti olmasa bile 40 yaşın üzerindeki her kadının mamografi yaptırması şart” diyor. Prof. Dr. Uras, Ekim ayının “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” olduğuna dikkat çekerek, her kadının meme kanseri ile ilgili ne kadar risk taşıyıp taşımadığını bilmesi gerektiğini vurguladı.

Dünyada en sık görülen kanser türlerinden meme kanseri. Amerika Birleşik Devletleri'nde 80 yaşına kadar yaşayan her 8 kadından biri hayatının bir döneminde meme kanseri ile karşılaşıyor. Ülkemizde de kadınların en sık karşılaştığı kanser türü olarak dikkat çeken meme kanseri, artık genç yaşlarda da çok sayıda kadının kapısını çalabiliyor! Acıbadem Maslak Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi Başkanı Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras, meme kanserinde erken teşhis ve düzenli kontrolün son derece önemli olduğunu belirterek, “Meme kanserinden artık tamamen kurtulabilmek mümkün. Çünkü meme kanserinde eskiden herkese aynı tedavi uygulanırdı halbuki şimdi kişiye özel tedavi var. Hatta kişinin tümörüne özel tedavi var” diyor. Ailesinde hiçbir risk faktörü olmayan, görünüşte tamamen sağlıklı olan kişilerin de kanserden korunmak için mutlaka tarama programlarına girmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Uras, her kadının meme kanseri ile ilgili ne kadar risk taşıyıp taşımadığını bilmesinin şart olduğunu söylüyor. Yüksek risk grubunda olan kadınların tarama programlarına daha erken dönemde girmesi gerekiyor. Tarama programları sayesinde meme kanserinde erken tanı rahatlıkla konulabiliyor ve kadınların bu hastalıktan tamamen kurtulmaları sağlanabiliyor.

20 yaşından sonra kendi kendine muayene!

Dünyada her yıl binlerce kadın meme kanseri nedeniyle hayatını kaybederken bu ölümlerin büyük bir bölümünün altında kanser teşhisinde geç kalınması yatıyor. Öyle ki meme tetkikleri düzenli olarak yapılıp kanser erken evrede yakalandığı takdirde meme kanseri artık 'tamamen tedavi edilebilir' bir hastalık. 20 yaşından sonra ayda bir kez her kadının kendi kendini muayene etmesinin yanısıra doktor kontrolü ile bazı görüntüleme tetkikleri erken teşhiste büyük önem taşıyor. Kadınların mutlaka yaptırması gereken özel tetkikler hakkında bilgi veren Prof. Dr. Uras “Kadının taşıdığı risk faktörlerine göre muayene sıklığı değişebilse de her kadının 20 yaşından sonra 1-3 yılda bir, 40 yaşından sonra ise her yıl meme konusunda uzmanlaşmış bir doktor tarafından meme muayenesinin yapılması gerekiyor” diyor.

Ultrasonografi ise ses dalgaları aracılığıyla görüntü elde edilmesini sağlayan bir yöntem. Ultrasonda radyasyon riski ve yan etki yok. Ayrıca işlem sırasında Ağrı da duyulmuyor. Meme dokusu yoğun olan, yani genç kadınlarda memenin ultrason ile incelenmesi öneriliyor. Çünkü genç kadınlarda memenin süt üreten dokusu fazla (meme yoğundur) olduğu için mamografinin kanser saptamadaki başarısı düşüyor. Ayrıca genç kadınlarda meme dokusu radyasyona daha duyarlı olduğu için mamografi riskli olabiliyor. Ultrasonda ise meme dokusu tarafından örtülmüş olduğu için mamografide görülemeyen küçük kanser odakları daha kolay saptanabiliyor. 35 yaşın altındaki, hamile veya süt emzirmekte olan kadınlarda ve bir meme bulgusunun değerlendirilmesi gerektiğinde ultrason tercih edilen ilk yöntem. Çünkü radyasyon riski yok. Ayrıca meme kanseri açısından riskli bulunan 40 yaşın altındaki tüm kadınlarda tarama yöntemi olarak kullanılabiliyor. Çok riskli kişilerde bu yaşta bile bazen taramaya mamografi eklemek gerekiyor.

Hiçbir şikayet görülmeyebiliyor

Meme kanseri ülkemizde giderek artarken, erken saptanamadığında ölüm riski oldukça yüksek olan bu hastalık, erken teşhis edildiğinde başarıyla tedavi edilebiliyor. Meme kanserinin erken dönemde saptanmasını sağlayan en önemli yöntem ise; mamografik tarama. Zira meme kanseri memede veya koltukaltında ele gelen kitle, meme başından akıntı gelmesi gibi belirtiler verse de, bazı hastalarda bu yakınmaların hiçbiri olmuyor. Bu durumda da meme kanseri sadece mamografi incelemesiyle tespit edilebiliyor. Ancak özellikle meme dokusu yoğun olan kadınlarda taramada mamografinin ultrasonografi ile birlikte kullanılması gerekiyor. Bu şekilde duyarlılık yüzde 90’ın üzerine çıkarılabiliyor. Pek çok kadın mamografide alınan radyasyondan dolayı endişe duyuyor; oysa bu işlem sırasında alınan radyasyon dozu son derece düşük. Bir kişinin 3 ayda normal olarak maruz kaldığı ya da uzun bir uçak yolculuğunda alınan radyasyon dozu mamografiye eşit. Dijital mamografilerde bu doz daha da düşüyor. Herhangi bir bulgu ya da belirti olmasa bile 40 yaşın üzerindeki tüm kadınlara düzenli olarak 1 ya da 2 yıllık aralıklarla mamografik tarama yaptırmaları öneriliyor.
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI