işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Kayseri Yeşilhisar Devlet Hastanesi



Adres: Karacabey Mah., İstasyon Cd, Yeşilhisar Merkez/Kayseri

Telefon:(0352) 651 6848
0 yorum

Kırıkkale Diyaliz



Adres: Yenidoğan Mh., 71200 Kırıkkale

Telefon:(0318) 212 4216
0 yorum

Kırklareli Devlet Hastanesi



Adres: Karakaş Mh., Hastane Cd No:9, Kırklareli 

Telefon:(0288) 214 1043
0 yorum

Yozgat Özel Şifa Hastanesi



Adres: Karatepe Mh., 66100 Yozgat

Telefon:(0354) 217 6565
0 yorum

Ermenek Devlet Hastanesi



Adres: Seyran Mah., Karaman Yolu, Ermenek Merkez/Karaman

Telefon:(0338) 716 2781
0 yorum

Aksaray Ağız Ve Diş Sağlığı Hastanesi

Adres: Zafer Mah., Atatürk Blv, Aksaray Merkez/Aksaray

Telefon:(0382) 212 2260

0 yorum

Aksaray Devlet Hastanesi

Adres: Zafer Mahallesi, No:117, 68200 aksaray/merkez

Telefon:(0382) 212 9100

0 yorum

Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi



Adres: Uluönder Mh., Salih Bozok Cd No:23, Eskişehir

Telefon:(0222) 211 9595

Çalışma saatleri : 08:00–17:00
0 yorum

Eskişehir Acar Fizik Tedavi Özel Dal Merkezi



Adres: Deliklitaş Mh., Değirmen Sk No:17, 26090 Eskişehir

Telefon:(0222) 231 4080

Çalışma saatleri : · 08:00–21:00

0 yorum

Ankara Haymana Devlet Hastanesi



Haymana Devlet Hastanesi - 0 (312) 658 3041

Adres: Haymana Girişi Emniyet Müdürlüğü Yanı, 06860 Haymana/Ankara

0 yorum

Migrenin şifası parmak uçlarında

Kafanın arkasında veya şakakta zonklayıcı bir ağrı olarak başlar. Başın bir tarafına ya da tümüne yayılır. Gözlerde başlayıp kafa arkasına kadar uzanan ağrı çubuğu şeklinde yerleşir. Ağrı, boyundan aşağıya omuza, bazı durumlarda vücudun aynı tarafındaki kola veya bacağa vurabilir. Başağrısı şiddetlendikçe gözaltları kararır.

Tüm dünyada hekime başvurularda en sık dile getirilen rahatsızlıkların başında gelen migren, Türkiye’de kadınların yüzde 21.8’ini, erkeklerin yüzde 10.9’unu etkiliyor.

Birçoğunun kaynağı bilinemeyen bu kronik hastalıkla başa çıkmak için kullanılan ağrı kesiciler migreni artırıyor, antidepresanlar ise cinsel isteksizliğe kadar birçok rahatsızlığa neden oluyor.

4 SEANSTA RAHATLAMA Dr. Fizyoterapist Gamze Şenbursa, kökleri binlerce yıl öncesine dayanan ilaçsız bir yöntem olan refleks terapiyi, migren hastaları için yeni bir çözüm yolu olarak öneriyor. Ortalama 4 seanstan itibaren hastalarda rahatlama ve atakların şiddetinde azalma sağladıklarını belirten Dr. Fzt. Gamze Şenbursa, yoğun ilgi gören yöntem hakkında şu bilgileri verdi:

“Refleks terapinin migren hastalığında etkinliği çok yüksek olmakla beraber, tedavi protokolü her hastanın ağrısının lokalizasyonu, şiddeti ve şekline göre değişiklik gösterir. Örneğin kafanın ön tarafından gelen ağrı safra kesesi meridyeni ile yakın ilişkidedir. Boyundan gelen ağrı ise mesane meridyeni ile ilişkilidir. Hastanın blokasyon alanlarının tespiti ve genel değerlendirilmesinin ardından kişiye özel tedavi planlanır. Uygulama ortalama olarak haftada 2 kere yapılır, tedavinin süresi hastaya göre değişkenlik göstermektedir. Ortalama 4 seanstan itibaren kişiler rahatlamayı ve atakların şiddetinin azaldığını gözlemlemeye başlar.”

Refleks terapiyi klinik deneyim ve gözlemler sonucu baş ağrılarının tedavisinde kullanıldığını kaydeden Dr. Fzt. Gamze Şenbursa, ‘başağrısı deyip geçmeyin’ diyerek erken teşhisin önemine işaret etti.

İLK NÖBET 5-8 YAŞINDA GELEBİLİRDr. Şenbursa, yaptığı açıklamada, migren hakkında belirtisinden tedavisine kadar faydalı bilgiler verdi:
“Migren şiddeti, sıklığı, lokalizasyonu ve devam etme süresi çok değişken olan, periyodik aralıklarla gelen, genellikle başın bir tarafına lokalize, nöbetlerde sıklıkla, iştahsızlık, bulantı, kusma, ışık hassasiyeti, gürültüden rahatsız olma gibi nörolojik ve otonomik bozuklukların eşlik ettiği zonklayıcı özellikte bir baş ağrısı tipidir. Dünya nüfusunun %10-15’lik bir oranının migrenden yakındığı bildirilmiştir. İlk nöbetin başlangıcı 5-8 yaşlarında olabilirse de sıklıkla 10-20 yaşları arasında başlar. Türkiye’de kadınların yüzde 21.8’ini, erkeklerin yüzde 10.9’unu etkiliyor. Migren sıklıkla aileseldir. Hastalar genel olarak obsesif, ayrıntılara önem veren, aşırı kontrollü, mücadeleci, mükemmeliyetçi, titiz, dakik, hoşgörüsü az ve rijid kişilerdir.”

İŞTAH ARTMASI MİGREN HABERCİSİ“Ruhsal değişiklikler, iştahta artma (özellikle şekerli yiyecekler), aşırı esneme gibi belirtiler her üç migren hastasının birinde görünür. Halusulasyon görme ve karıncalanma, uyuşma şeklinde de olabilir. Işık, koku, ses ağrıyı arttırabilir ve ağrı süresi boyunca aşırı algılanma söz konusu olabilir. Bulantı özellikle kriz ilerledikçe ortaya çıkar ve hastaların %20’sinde ishal bulunur.

MİGRENİ TETİKLEYEN YİYECEKLERYükseklik, uykusuzluk, öğün atlama, soğuk gıdalar, mevsimler, stres, depresyon, anksiyete, stres sonrası gevşeme, dıştan gelen duyusal uyarılar(parlak ışık, yüksek ses, keskin koku), başa gelen ani travma, menstrüasyon, hormon tedavisi, bazı yiyecek ve içecekler (çikolata, eski peynirler, yağlı yiyecekler, portakal, domates, çiğ soğan, salam, sosis, fındık, alkollü içecekler), egzersiz, aşırı kafein alımı migreni tetikleyen faktörlerden bazılarıdır.

MİGRENİN 6 EVRESİ VARBaşlangıç Dönemi: Ağrıdan önceki saatler ve günler içinde yavaşça gelişen semptomlar olup genellikle davranışsal, zihinsel ve bilinçli olarak kontrol edilemeyen değişiklikler ile şekillenir. Aşırı duyarlılık, depresif hissetme, durgunluk, donukluk, konsantrasyon, dikkat azalması, esneme, halsizlik, sık idrara çıkma, açlık-tatlı yeme isteği gibi belirtiler görülür.

Aura Dönemi: Ağrı dönemi başlamadan önceki zamandır. Görme alanları içinde uçuşan parlak, ışıklı noktalar, kırık çizgiler, bazen de parlayıp sönen basit şekillerden ibaret basit görsel tip halüsülasyonlar görülebilir. Özellikle bir yüz yarısında ve ağız çevresinde, dilde aynı taraf el ve kolda uyuşma iğnelenme şeklinde belirtiler verir. Konuşma bozukluğu, kelime bulma güçlüğü yaşanabilir.

Ağrının Başlaması: Genelde hastalar bu dönemde ensede, baş arkasında başın bir tarafında yavaş başlayan bir ağrı, ağırlık, rahatsızlık hissi şeklinde semptomlar hisseder. Çoğu zaman zonklama başlamamış, ağrı belli belirsiz ve lokalizasyonu net değildir. 30 dakika - 2 saat sürer ve atak tedavisine başlamak için en uygun zamandır.

Dördüncü Dönem: Bu dönem çok şiddetli, çoğu zaman zonklayıcı ve başın içinde korkunç bir basınç olarak tanımlanan, tedavi edilmediğinde saatlerce hatta 1-2 gün sürebilen ağrı olabilir. Ağrıya eşlik eden semptomlar bu dönemde artar. Hastaların ense kasları kasılmış olabilir.

Beşinci Dönem: Ağrının sonlandığı bölümdür. Ağrının giderek hafiflediği ve şekil değiştirdiği, zonklayıcı şiddetli ağrının yerini sızlayıcı tarzda, lokalize edilemeyen bir ağrıya bıraktığı hastanın uyuklamaya başladığı dönemdir.

Altıncı Dönem: Ağrı sonrası, hastanın yorgun, bitkin, bezgin hissettiği, giderek atağın yükünün kaybolduğu ve yerini bir rahatlama hissine bıraktığı dönemdir. İştahsızlık yerini acıkma hissine bırakır, hasta sık idrara çıkma gereği duyar.
1 yorum

35 yaş üzeri her 3 kadından biri kısır

İyi bir okul, iyi bir iş, her birimiz için iyi bir gelecek anlamına geliyor. İyi bir geleceği garanti etmeden ne evlilik ne de çocuk düşünülüyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan kadınlar, belli bir birikime ulaşmadan çocuk hayali bile kurmuyor. Ancak unutulan bir şey var; kadının biyolojik saati.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek, kadınlarda yaş ilerledikçe gebelik şansının azaldığını belirtti.

Üniversite, yüksek lisans, iyi bir iş, iyi bir kariyer derken kriterlerin ardı arkası kesilmiyor. Kiradan kurtulalım, araba alalım, kenara biraz para koyalım ki çocuğumuzu rahat büyütelim hedeflerinin peşinde koşarken kadınların yaşı geçiyor… Son yapılan araştırmalar da Türkiye’de evlilik ve çocuk doğurma yaşının 27’ye yükseldiğini gösteriyor.

Eurofertil Tüp Bebek Merkezi Medikal Direktörü ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek, kadının 30 yaşından sonra doğurganlığının azaldığını vurgulayarak şu uyarılarda bulundu:

“Kadınların doğurganlık bakımından en verimli oldukları dönem 20 ila 30 yaşları arası. Ancak bize başvuran pek çok hastamızın bu yaşları aştığını gözlemliyoruz. Tabi ki herkesin kendine göre bir hayat planı, hedefi, hayali var ancak unutmamak gerekiyor ki, kadınların biyolojik yapısı gereği yaş ilerledikçe yumurta rezervi ve yumurta kalitesi azalıyor. Çünkü, kadınlar belli bir yumurta rezerviyle doğar ve menopoza kadar sahip oldukları yumurta rezervini harcarlar. Ergenlik döneminden itibaren ayda bir kez yumurtlayan kadın, menopoza kadar ayda ortalama 350 ila 400 yumurta harcar. İlk harcanan yumurtalar da en kaliteli olan yumurtalardır. Bu nedenle, 20’li yaşların sonuna doğru yumurta kalitesi ve sayısı düşmeye başlar. Bu düşüş 35 yaşından sonra daha da hızlanır.”


Dr. Hakan Özörnek, 35 yaş üstü kadınların 3’te birinde, 40 yaş üstü kadınların ise 3'te ikisinde kısırlık görüldüğünü vurgulayarak “30 yaşına kadar yüzde 60’lara dayanan doğurganlık oranı, 35 yaşından sonra yüzde 35’e, 40 yaşından sonra ise yüzde 15’e düşüyor. Bu nedenle, 35 yaş üzeri kadınların 3’te birinde, 40 yaş üstü kadınların ise 3'te ikisinde kısırlık görülüyor.” dedi.

YAŞLA BİRLİKTE DÜŞÜK VE SEZERYAN RİSKİ DE ARTIYORUzm. Dr. Hakan Özörnek, yaşla birlikte düşük ihtimalinin de arttığının altını çizdi. Dr. Özörnek; “Düşük ihtimali, 20’li yaşlarda yüzde 10 civarındayken 35 yaşından sonra iki katına çıkarak yüzde 20’e ulaşır. Aynı ihtimal, 40’lı yaşların başında yüzde 35’e, 45 yaşının üzerinde ise yüzde 50’ye çıkar. Ayrıca, sezaryen oranının da yaşla birlikte arttığı unutulmamalı. 40 yaş civarı kadınlar, 20’li yaşlarındaki kadınlara oranla iki kat fazla sezaryene ihtiyaç duyar.” dedi.
0 yorum

Ağız kokunuz hangi hastalığın habercisi olabilir?

Ağız kokusu, günümüzde, özellikle medeni toplumlarda sosyal ve psikolojik problemlere neden olan bir yakınmadır. Ağız kokusunu bir hastalık olarak tanımlamak zor olmakla beraber bir çok hastalığa eşlik edebilir veya habercisi olabilir.




Diş Hekimi Yeşim Tüfekçi Hemiş'e ağız kokusunun hastalık habercisi olup olmadığını sorduk. İşte bize verdiği çarpıcı açıklamalar...

"Ağızdan gelen rahatsız edici kokuya "ağız kokusu" veya "halitosis" denir. Ağız kokusunu fizyolojik ve patolojik olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Fizyolojik diğer bir deyişle normal kabul edilen ağız kokusu birey sabah uyandığında dil sırtında üreyen bakterilerin veya sindirim kanalında biriken gazların oluşturduğu kokudur.

Dişleri ve dil sırtını fırçalamak, gerekirse çinkolu ağız gargaraları kullanmakla önüne geçilebilir.
Beslenme sonrası meydana gelen ağız kokusu da normal kabul edilir. Örneğin sarımsak yiyen kişilerde kanda biriken aromatik gazlar nefes yoluyla atılırken ağız kokusuna neden olurlar. Bu tip kokular tedavi gerektirmez.
Patolojik ağız kokusu ise gerçek halitosis dediğimiz tedavi gerektiren ağız kokusudur.

Ağız kokusunun nedenleri öncelikle ağız içinde aranmalı; ağızda çürük diş, dişeti iltihabı, temizlenemeyen uyumu bozulmuş protezler varsa gerekli tedaviler uygulanmalıdır.
Ağız içinde böyle bir durum yoksa veya tedavi sonrasında da kişi ağız kokusundan şikayet ediyorsa diğer etkenler gözden geçirilmelidir. Bu diğer etkenler arasında

*Üst ve alt solunum yolu iltihapları
*Şeker hastalığı
*Karaciğer veya böbrek yetmezliği
*Metabolizma bozuklukları sayılabilir
*Ayrıca açlık, oruç tutma, diyet, hamilelik gibi durumlarda da ağız kokusu oluşabilir.

Daha önce de belirtildiği gibi ağız kokusunun nedeni öncelikle ağızda araştırılmalıdır. Diş çürükleri ve dişeti iltihabı ağız kokusunun önemli nedenlerindendir. Eskimiş protezler kontrol edilmeli gerekiyorsa değiştirilmelidir. Ağız bakımına önem verilmeli diş hekiminin önerisi doğrultusunda diş fırçalamanın yanı sıra diş ipi, ağız duşu gibi yardımcı ürünlerden faydalanılmalıdır.

Bunların dışında daha fazla su içmek, basit şeker tüketimini azaltmak, lokmaları iyi çiğnemek, sakız, ağız gargarası gibi ürünler kullanmak, sigara içmemek gibi önlemlere başvurulabilir."
0 yorum

Göz altı torbalarına pratik çözüm

Göz altında cilt yüzeyine yakın bölgedeki kan damarları, bu bölgenin daha hassas olmasına ve daha çok bakıma ihtiyaç duymasına neden olur. Oldukça ince ve hassas olan bu bölgede farklı sebeplerden kaynaklanan torbalar oluşabilir.

Evoria uzmanları, göz altı torbaları sorunundan kurtulmak isteyenlere pratik çözüm önerileri sunuyor.

Uykusuzluk ve yorgunluk baş düşman
Yetersiz uyku, tüm ciltle beraber gözlerinde yorgun ve kötü görünmesine sebep oluyor. Yorgun bir cilt göz altlarının daha karanlık ve koyu görünmesine neden olur. Aniden çıkan toplantıya yorgun gözlerle katılmak istemiyorsanız göz altlarına acil çözüm için göz bakım “roll-on” kullanabilirsiniz. Evoria.com’da indirimle satışa sunulan Garnier Kafeinli Göz Roll-On acil durumlarda kurtarıcınız olacaktır. İçindeki kafein sayesinde göz çevresi uyarılır ve yorgun görüntü ortadan kaybolur.

Göz altı torbalarının en büyük nedeni stres
Gün içinde bilgisayar başında uzun saatler çalışmak, hızlı yaşam temposu, stresli iş hayatı gibi etkenlerden dolayı göz altlarında koyu halkalar oluşabilir. Eğer yaşam şeklini değiştiremiyorsanız, dışarıdan destek almalısınız. Evoria uzmanları Shiseido White Lucency Perfect Radiance Brightening Eye Treatment - Göz Çevresi Aydınlatıcı Göz Bakımı’nı öneriyor. Göz çevrenizde oluşan bu kötü görüntü biraz bakımla ortadan kalkabilir.

Kalıtımsal nedenler
Gözlerin altında koyu renkli alanlar, genelde kalıtımsal sebeplerle genetik olarak ortaya çıkıyor. Bu durumda ailenin diğer üyelerinde de benzer etkiler gözlemleniyor. Böyle bir durumda, cilt rengini açacak destekleyiciler kullanmak cildin daha aydınlık daha parlak görünmesini sağlayacaktır. Evoria.com’da satışa sunulan Shiseido White Lucency Perfect Radiance Brightening Eye Treatment - Göz Çevresi Aydınlatıcı Göz Bakımı bu konuda sizin en büyük yardımcınız olacaktır.

Göz altı torbaları için düzenli krem kullanın
Belirli bir yaştan sonra göz çevresindeki deride kırışmalar başlar ve kararmalar meydana gelir. Deri kıvrımları, gözlerin altında kabarıklık yaratmaya başlar. Dışarıdan destekleyerek bu kırışıklar en aza indirilebilir. Evoria.com’da satışa sunulan Physicians Formula Intensive Wrinkle Corrector Eye Cream - Yoğun Kırışıklık Düzeltici Göz Kremi ile göz altı torbalarına çözüm bulabilirsiniz. Düzenli kullanım sonucunda gözle görülebilir değişikliği farkedeceksiniz.

Yatmadan önce makyaj temizlenmeli!
Gün boyu makyajdan dolayı nefes almayan ciltte özellikle hassas yapıya sahip göz altlarında torbalanma görünür. Makyaj temizliği konusunda ihmalkar davranmak göz torbalarının oluşumuna neden olabilir. Makyajı iyi temizlemeden uyumak gibi özensizlikler, göz çevrenizde hemen kendini gösterir. Ayrıca zayıf etkili makyaj temizleyicileri kullanmak da, göz çevresinin zorlanmasına neden olur. Evoria uzmanları Biotherm Biosourche Biocils Special Waterproof - Göz Makyaj Temizleyici gibi ürünlerle göz makyajını kolaylıkla çıkaracak solüsyonlar kullanmanızı öneriyor.

Güneş ışığına dikkat
Güneşe maruz kalındığında göz altındaki melanin seviyesi artar. Artan bir düzeyde deri pigmentasyonu olur. Bunun için güneş ışığına krem sürmeden çıkmamak gerekiyor. Güneş ışığından sağlıklı şekilde yararlanmak için iyi bir nemlendirici kullanmanız yerinde olacaktır. Bunun için Evoria.com’da satışa sunulan Biotherm Rides Therapie Yeux - Göz Çevresi Bakım Kremi kullanabilirsiniz.
0 yorum

Ankara Akademi Mr Hastanesi



Adres: Kavaklıdere Mh., 06700 Ankara
Telefon: 0 (312) 424 0450
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI