işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Bel Ağrınız Dinlenme İle Geçmiyorsa

Toplumda en sık görülen rahatsızlıklardan biri olan bel fıtığı, dayanılmaz ağrılar ve hareket kabiliyetine getirdiği sınırlamalar nedeniyle kişiyi günlük yaşamın içine hapsedebiliyor. Bu rahatsızlık günümüzde modern yöntemlerle tedavi edilebilirken, kulaktan dolma bilgiler ciddi sağlık sorunlarının kapısını aralıyor. 

Memorial Hizmet Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Mehmet Tönge, bel fıtığı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Omurgadaki her ağrı bel fıtığı değildir
Kişilerin genetik yapısı, kilosu, mesleği, yaşam tarzı, alışkanlıkları ve kazalar omurga rahatsızlıklarında önemli rol oynar. Ayrıca aşırı kilo, ağır yük kaldırma, ani ve ters hareketler diskin yer değiştirmesine ve sinirlere baskı yaparak fıtıklaşmaya neden olabilir. Omurgadaki diskler de, yaşla birlikte zaman içinde yıpranabilir. Belde ve ayaklarda ağrı ve uyuşma ile birlikte ağrılı bölgede kuvvet kaybı gelişebilir. Omurga eklemlerinde meydana gelen her ağrı ya da uyuşma bel fıtığı değildir.

Zaman kaybı ve yanlış tedavi felç edebilir
Hastanın öyküsü ve fizik muayenenin önemi çok büyük olsa da doğru teşhis ve tedavi için hekim gerekli gördüğü takdirde MR çektirilmesi gerekir. MR, fıtık ile aynı şikayetleri oluşturabilecek kist, kireçlenme, kemik erimesine bağlı omurga kırıkları, omurilik ve kemik tümörü gibi hastalıklar hakkında da bilgi verir. Bir an önce tanı konmalıdır, çünkü ağrı ve kuvvet kaybı uzun sürerse sıkışan sinir görevini yapamaz hale gelir, ilgili adalelerde felç başlayarak, yürüme güçlüğü ve dengesizlik oluşabilir. Ağrı önemsenmez ya da yanlış tedavilerle vakit kaybedilirse önce ağrının olduğu adale grubunda kuvvette azalma, sonrasında tam felç gelişebilir.

Bunlara dikkat edin!
• Fazla kilolar verilmeli, sigaradan uzak durulmalı, düzenli ve bilinçli egzersiz yapılmalı
• Ağır yük kaldırmaktan kaçınmalı
• Sert veya tahta zemine yatılmamalı, ortopedik yataklar tercih edilmeli
• Bel çektirmek, kupa çekmek gibi yetkisiz kişilerce yapılan bilinçsiz uygulamalardan kaçınmalı
• Ağrı, uyuşma ve kuvvet kaybı var ve yatak istirahati ile de geçmiyorsa zaman kaybetmeden beyin cerrahına başvurmalı

Mikrocerrahi tekniğiyle hastalar ameliyattan 1 gün sonra evinde
Bel fıtığında sinir hasarı yokken yatak istirahati, ağrı kesiciler ve fizik tedavi önerilirken, ileri vakalarda yani sinir tahribatının fazla olduğu durumlarda cerrahi işlem tercih edilir. Bel fıtığı tedavisinde “mikrocerrahi tekniği” uygulanır. Mikrocerrahi yönteminde, doğal doku planlarına verilen zarar asgariye indirgenerek disk mesafesine girilir; omurilik ve sinir dokuları rahatlatılır. Omurganın yük taşıyabilme ve hareket edebilme gücü bozulmadığı için hasta ameliyattan 12 saat sonra yürütülmeye başlanabilir ve genellikle ertesi gün hastaneden taburcu edilebilir. Kişiler kısa sürede eski yaşantısına kavuşabilmektedir, hatta ameliyat olduğu gün uçakla, ameliyattan bir gün sonra arabayla ya da otobüsle uzun yolculuğa çıkabilmektedir. Bir hafta sonrasında günlük yaşama kısmen dönüş sağlanabilmekte, hatta iki hafta sonra işine dönebilmekte ve araba kullanılabilmektedir. Ameliyat sonrası hastaların doktor kontrolünde spor yapmaları, ağır yük kaldırmaktan, sürekli oturmaktan ve sürekli egzersiz yapmaktan kaçınmaları gerekmektedir.

Her işlemin bir riski var
Bel fıtığı ameliyatları günümüzde gelişen teknolojinin de etkisiyle yüksek konfor ile hastalara fayda sağlasa da, tıpta her tedavide olduğu gibi bu ameliyatta da bazı riskler olabilmektedir. Başarılı bir ameliyata rağmen hastaların çok küçük bir kısmında fıtık nüksedebilir ya da fıtık tekrar etmediği halde ağrılar, bacakta uyuşukluk veya güç kayıpları düzelmeyebilir. Ayrıca her ameliyatta olduğu gibi çok düşük ihtimal de olsa enfeksiyon kapma, anesteziye bağlı ilave riskler ve kanama gibi riskler mevcuttur. Ameliyattan sonra bacaklarda felç oluşma riski çok çok düşüktür. Toplamda bu ameliyatın günümüzdeki başarı oranı mikrocerrahi teknikler sayesinde %80’lerden %95’lere çıkmıştır.

0 yorum

Güneşten Korunmak için 30 Dakika Erken Davranın

Güneşin zararlı etkileri herkes tarafından biliniyor ve cildi bu zararlı etkilerden yaz – kış korumak gerekiyor. 

Anadolu Sağlık Merkezi Deri Hastalıkları Uzmanı Doktor Figen Akın, güneşe çıkmadan 30 dakika önce mutlaka hem UVB hem de UVA’dan koruyan ürünler kullanılması gerektiği konusunda uyarılarda bulunuyor. Akın, “Güneş ışınlarının cildi kurutucu etkilerini azaltmak için cilt tipinize uygun koruyucular kullanılmalı, sabah-akşam düzenli olarak nemlendirici sürülmeli, cilt nemini arttırmak için bol su tüketilmeli (günde en az 6-8 bardak), A, C ve E vitamininden, omega-3’den zengin beslenilmelidir” diyor.

Yaz döneminde yüksek sıcaklık ve güçlü güneş ışınlarına maruz kalarak kuruyan cilde daha çok özen göstermek ve güneşin zararlı ışınlarından korunmak gerekiyor. Güneşten koruyucuların etkili olabilmesi için güneşe çıkılmadan 30 dakika önce güneş görecek bölgelere uygulanması gerektiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Deri Hastalıkları Uzmanı Doktor Figen Akın, “Güneş koruyucu seçilirken cilt tipine uygun ürünler tercih edilmelidir. Kişinin yanmadan güneşte kalabileceği süreyi ifade eden SPF miktarı yani koruma faktörü açık tenlilerde en az 50 olmalıdır ve bu ürünler mutlaka güneşe maruz kalınmadan yarım saat önce cilde uygulanmalıdır” diyor. Akın, güneş koruyucu ürünlerin kullanım ömrünün 1 yıl olduğuna da dikkat çekiyor.

Yağlı ciltlere losyon, kuru ciltlere krem uygulanmalı
Güneşten koruyucu ürünlerin cilt tipine uygun olmasının önemine vurgu yapan Dr. Figen Akın, “Yağlı ciltlerde losyon, kuru ciltlerde ise krem formları tercih edilmelidir. SPF miktarı ise ten renginin açıklığına ya da koyuluğuna göre belirlenmelidir. Suya dayanıklı ürünler kullanılarak 3 – 4 saatte bir kullanım tekrarlanmalıdır ancak bu ürünlerin siyah nokta ve akne yapıcı etkileri olabildiğinden aşırı kullanımdan kaçınılmalıdır. Güneşten koruyucu ürünlerin paraben (koruyucu kimyasal) içermemesine de özellikle dikkat edilmelidir” diyor.

Çocuklarda ciltte tabaka oluşturan fiziksel güneş koruyucular tercih edilmeli
Akın, “Ciltte bir tabaka oluşturan ‘fiziksel güneş koruyucular’ olarak adlandırdığımız koruyucular sistemik olarak emilmezler ve güneş ışığını yansıtarak etki yaparlar. Bu nedenle çocuklarda fiziksel güneş koruyucular kullanılmalıdır” diyor. Çocuklar için geniş bir yüzeye etki eden renksiz sprey formların kullanılması gerektiğini de belirten Akın, parfüm ve paraben içermemesine de dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor.

Deri Hastalıkları Uzmanı Doktor Figen Akın, yetişkinlerde ve çocuklarda güneşe bağlı cilt kuruluklarında yoğun nemlendiricilerin (üre ve lipoik asit vb. içeren) güneşe çıkılmadan önce ve su ile temastan sonra kullanılması gerektiği konusunda uyarıyor. Akın, “Güneşe maruziyet sonrası basit bir kızarıklık meydana gelmişse cilde soğuk kompresler, epitelizan kremler ve nemlendiriciler kullanılması uygundur. Eğer ciltte kızarıklık aşırı ise, su toplamaları gibi şiddetli reaksiyonlar varsa mutlaka dermatoloğa başvurulmalıdır” diyor.

0 yorum

Hedefe Yönelik Tedavilerle Kansere 12'den Vuruş

Kanserde kemoterapi yani ilaç tedavisinin hastaların psikolojisini de etkileyen olumsuz yan etkileri, günümüzde kullanılan hedefe yönelik akıllı ilaçlar sayesinde azalıyor. Hastaya özel tedavi prensibi ile pek çok kanser türünde kullanabilen ilaçlar, kanserli hücreyi hedefleyici özelliği sayesinde sağlıklı hücrelere neredeyse zarar vermiyor. 

Saç ve kaş dökülmesi gibi yan etkileri minimum seviyede olan akıllı ilaçlar, hastaların yaşam kalitesini de artırıyor.

Memorial Şişli Hastanesi Onkoloji Merkezi’nden Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Serkan Keskin, “1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası” öncesinde, hedefe yönelik ilaçların kanser tedavisi üzerindeki olumlu etkileri hakkında bilgi verdi.

Kemoterapi hastaya özel uygulanır
Kanser tedavisinde kullanılan başlıca yöntemler; cerrahi, kemoterapi ve radyoterapidir. Cerrahi, ilgili bölgenin cerrahi uzmanları, kemoterapi tıbbi onkoloji uzmanları ve radyoterapiyi de radyasyon onkolojisi uzmanları tarafından uygulanmaktadır. Kemoterapi, kanser hastalığının ilaç ile tedavisi anlamına gelir. Kemoterapi başlığı altında birçok tedavi alternatifinden bahsedilebilir. Her organ için ayrı kemoterapi ilacı ve bu ilacın farklı uygulama şemaları vardır. Kimi hastalar haftada bir gün tedavi alırken, bazı hastalara ise üç haftada bir gün veya beş gün tedavi uygulanmaktadır. Bu süre de yine 3 ay olabileceği gibi yıllarca da sürebilir.

Klasik kemoterapi yan etkiye yol açabiliyor
Geleneksel kemoterapide hedef, kanser hücresinin çekirdeğinde yer alan yapılardır. Eğer kanser insan vücudu dışında oluşsaydı ve biz istediğimiz miktarda kemoterapi ilacını bu dokuya verebilseydik kanserin tamamen ortadan kalkması mümkün olurdu. Ancak ilacın vücutta oluşturduğu yan etkiler nedeniyle yüksek dozlar uygulanamaması, tedavi başarısını etkilemektedir. Klasik kemoterapide sağlıklı hücreler kanserli hücrelerden ayrılamamakta ve tedavi sırasında sağlıklı hücrelerin ilaçtan etkilenmesi nedeniyle yan etkiler ortaya çıkmaktadır. Kemoterapi hızlı bölünen hücreleri etkileyen bir özelliğe sahip olduğundan, saç ve mukoza gibi hızlı bölünen normal hücreler de bundan etkilenmektedir.

Hedefe yönelik akıllı ilaç dönemi
Son yıllarda onkolojik tedavinin görünen yüzü değişmeye başlamıştır. Hedefe yönelik tedavi adı verilen bu yöntemlerle, kanser hücresi “özel olarak” hedeflenmektedir. Böylece hem etkili bir tedavi yapılmakta hem de yüksek başarı oranı elde edilmektedir. Yeni geliştirilen ve dünyada kabul gören bu ilaçlar, Türkiye’de de özellikle; meme, akciğer, kolon, yumurtalık kanseri, prostat kanseri ve melanom tedavisinde kullanılmaktadır. Kişinin tümör hücreleri hedefe yönelik ilaca uygunluk açısından test edilerek, hastanın bu tedaviden maksimum yarar sağlaması mümkünse hedefe yönelik ilaç tedavisine başlanmaktadır. Örneğin; meme kanseri hücrelerinde Her-2 reseptörü pozitif, akciğer kanserinde EGFR ve ALK gen mutasyonu var ve kolon kanserinde K-RAS mutasyonu yok ise bu ilaçlardan hasta için uygun olanları tercih edilerek kullanılmaktadır. Uygun olmayan hastalarda ise bu ilaçlar, tedavi başarısı üzerinde olumsuz etkiye neden olabilmektedir.

Tedavide maksimum başarı şansı
Hedefe yönelik ilaçların kullanımının, tedavi başarısı üzerindeki oransal etkileri de bulunmaktadır. Örneğin; meme kanserinde akıllı ilaç kullanımında, hastaların bu ilaçları kullanmayanlara oranla tedaviden gördükleri yarar %50 daha fazladır. Akciğer kanserinde ise akıllı ilaçların hastanın tedavi başarısı üzerindeki etkisi %60-70’e çıkmaktadır. Direkt kanserli hücreyi hedefleyen akıllı ilaçlar sayesinde hastaların yaşam süresinin ve tedavi başarısının artmasının yanında, yaşam kaliteleri de yükselmektedir. Bu tedaviler kapsamlı patolojik incelemeler ve genetik değerlendirmelerin yapılabileceği onkoloji merkezlerinde, başarı ile sürdürülmektedir.

0 yorum

10 Adımda Cilt Sağlığı

Yaşlanma belirtilerini ilk ele veren ve koruduğumuzda aslında zamana meydan okumamızı sağlayan cildimizin bakımını nasıl yapmamız gerektiğini Hisar Intercontinental Hospital Dermatoloji Uzmanı Dr. Burçak Bozdemir Aral’dan öğrendik…

1 Adım: Cilt tipinizi öğrenin!
Kim kusursuz görünen bir cilt istemez ki? Bunun için ilk adım cilt tipinizi öğrenmektir. Cildiniz;
• Pul pul dökülme görüyorsanız, kuru;
• Parlak, yağlı, büyük gözenekleriniz varsa, yağlı;
• Alın, burun ve çene bölgeniz yağlı, yanak bölgeniz kuruysa, karma;
• Bazı makyaj malzemelerini ve bakım ürünlerini kullandıktan sonra yanma ya da kaşıntı hissediyorsanız hassas;
cilt sınıfına girer.

2. Adım: Cildinizi önce temizleyin!
Normal ve dengeli bir cilt tipine sahipseniz yüzünüzü yıkamak için pahalı ürünleri satın almak zorunda değilsiniz. Cilt tipinize uygun olan yumuşak bir temizleyici kullanın. Bol ılık su ile durulayın, sonra kurulayın. Eğer cildiniz kurur ya da yağlanırsa farklı bir temizleyici deneyin.
Cildiniz kuruysa alkol veya koku içermeyen yumuşak bir temizleyici kullanın. Sabun kullanmayın. Nazikçe bol ılık su ile durulayın, sıcak su kullanmaktan kaçının. Pul pul dökülen deri hücrelerinden kurtulmak için haftada bir kez kuru ciltler için uygun bir peeling deneyin. Cildinizin daha da canlı görünmesini sağlayacaktır.

Cildiniz yağlı ise, yıkamak için jel şeklinde köpüren bir temizleyici kullanın. Bol ılık su ile durulayın.
Cildiniz hassas ise, çok nazik bir temizleyici ile yıkayın ve ılık su ile durulayın. Hatta durulama gerektirmeyen cilt üzerinde kalabilen temizleyici ürünler kullanabilirsiniz. Alkol, sabun, asit veya parfüm içeren ürünler yerine, aloe, papatya, yeşil çay, gliserin ve yulaf gibi maddeler içeren ürünleri tercih edin.

Cildiniz yağlı olsa bile nemlendirilmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle cilt tipiniz ne olursa olsun cildinize özel bir nemlendiriciyi her gün düzenli olarak kullanın. Su bazlı ve nonkomedojenik ( siyah nokta oluşturmayan ) nemlendiricileri tercih edin. Eğer cildiniz yağlı ve akneye yatkınsa hafif ve yağsız nemlendiricleri özellikle tercih edin Nemlendiricinin daha etkili olmasını istiyorsanız cildinizi yıkadıktan hemen sonra nemlendiriciyi uygulayın.

4. Adım: Güneş koruyucu kullanın!
Güneşin sadece 15 dakika içerisinde bile cildinize zarar verebileceğini unutmayın. Kullanılan nemlendiricilerin büyük bir kısmı güneş koruyucu içerse de ayrıca güneş kremi kullanmak özellikle yaz aylarında mutlaka gereklidir. Hava kapalı bile olsa mutlaka güneş kreminizi kullanın ve her üç saatte bir yeniden uygulayın.

5. Adım: Cildinizi ne zaman yıkamanız gerektiğini öğrenin!
Gün içerisinde yüzünüzü çok fazla yıkarsanız kurutursunuz. Sabah ılık su ile yüzünüzü yıkayın. Kurulamak için yumuşak bir havlu kullanın ve kurularken yüzünüzü ovalamayın. Geceleri ise yüzünüzü cildinize uygun bir temizleyici veya yumuşak bir sabun ile yıkayarak günün kir ve makyajından kurtulabilirsiniz.

6. Adım: Makyajınızı temizlemeden uyumayın!
Yorgun olduğunuzda, yüzünü yıkamadan yatağa gitmek isteseniz de; cildinizin üzerinde bıraktığınız makyaj gözeneklerinizi tıkayarak akne oluşumuna neden olur. Makyajınızı temizlemek için yumuşak bir temizleyici ya da makyaj temizleyicilerinden yararlanın.

7. Adım: Meydanı aknelere bırakmayın!
Aknelerinizi sıkmayın. Bu enfeksiyon ve kalıcı izlere yol açabilir. Bunun yerine mutlaka dermatoloğunuza başvurarak akne giderici ürünler konusunda destek alın.

8. Adım: Bronzlaşmanın cilt hasarı olduğunu unutmayın!
Bronzluk hasarlı cilt anlamına gelir. Güneş veya solaryum yardımıyla oluşan ciltteki renk değişiklikleri gelecekte daha kırışık bir cilde sahip olmanıza neden olabilir. Daha güvenli bir bronzluk için, güneşsiz kendinden bronzlaştırıcı ürünleri deneyin.

9. Adım: Makyaj malzemelerinizi paylaşmayın!
Makyaj malzemelerinizi paylaşmayın. Aynı malzemeyi kullanan diğer kişilerde var olan enfeksiyonlar size de bulaşarak cildinizi olumsuz etkileyebilir. Göz enfeksiyonu yada yüz bölgesinde siğil uçuk gibi bir enfeksiyon yaşadıysanız yeniden olmasını engellemek için o sırada kullandığınız ürünleri atıp yerine yenisini alın.

10. Beslenme ve uykunuza önem verin!
Cildinizi akıllı yiyerek sağlıklı tutun. Sebzeler, meyveler, tam tahıllar ve düşük yağlı süt ürünleri tüketin. Tavuk, balık, yağsız et, fasulye ve yumurta gibi yağsız proteinler seçin. Kolesterol, yağ, tuz ve şeker içeriği yüksek olan gıdalardan uzak durun. Bol su içmeye özen gösterin.
Uyku sağlıklı bir cildin olmazsa olmazıdır. Göz çevresinde koyu halkaların olduğu, donuk bir cilde sahip olmak istemiyorsanız düzenli ve kaliteli bir uyku uyuyun. Sigara içmeyin. Stresli yaşamdan uzak durun.

0 yorum

Modern toplumun en büyük sorunu mutsuzluk!

Kişilerin mutlu olmasının iki temel koşulu olduğunu belirten psikiyatrist Prof.Dr. Nevzat Tarhan, “Birinci adım, kişinin kendini tanıması, duygularını fark edip yönlendirmesi ve bunlar yardımıyla harekete geçmesidir. İkincisi, diğer insanlarla iletişim kurması ve böylelikle karşı tarafın duygularını fark etmesidir. Mutluluğu yakalamak doğru iletişime bağlıdır.” dedi.

Birleşmiş Milletler (BM), dünya üzerindeki insanların mutluluğu hatırlamaları ve kutlamaları için 2012 yılında 20 Mart'ı "Dünya Mutluluk Günü" olarak ilan etti. Başta BM Genel Merkezi'nin bulunduğu ABD olmak üzere üye birçok ülkede eğitim, kültür ve sosyal faaliyetleriyle kutlanan gün dolayısıyla çeşitli sivil toplum örgütleri, dernek ve kuruluşlar mesaj ve kutlamalar yayınlıyor.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nevzat Tarhan, insanın mutluluğu yakalamasında iki temel adım olduğunu belirterek kişinin önce kendini tanımasını sonra da diğer insanlarla iletişim kurmasını tavsiye etti. Mutluluğu yakalamanın doğru iletişime bağlı olduğunu belirten Prof.Dr. Tarhan, şu önerilerde bulundu:

En sık başvuru mutsuzluktan!
“Mutluluğu yakalamak doğru iletişime bağlıdır. Çünkü hiç kimse tek başına mesut olamaz. İnsanlar ruh hekimlerine en çok mutsuzluk şikâyetiyle başvururlar. Bu sebeple mesleğimizin amaçlarından birisi, toplumun huzuruna ve mutluluğuna katkıda bulunmaktır. Mutsuzluğun en büyük sebeplerinden biri, onu yanlış yerlerde aramaktır. İç huzurun yolunu bulmak için uzmana başvuran kişiye, “Senin mutluluğun bu sahada değil, şu sahadadır” yönlendirmesi yapılarak, onun doğru noktalara yönelmesi sağlanmalıdır. Mesela insan penceresinin önündeki gülleri görmez de hayal ettiği bir gül bahçesine kavuşmak ister. Bu, mutluluğu yanlış yerde aramak demektir.”

Modern toplumun en büyük sorunu mutsuzluk!
Günümüzde modern toplumların en büyük sorununun mutsuzluğa çözüm bulamamak olduğunu belirten Prof.Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi.

“İnsanların mutluluğa duydukları ihtiyaç, insanlığın var edildiği günden başlar. Modern çağa kadar etkisini sürdüren ahlaki öğretiler, insana mutlu olmak ile ilgili formüller sunmuştu. Ancak modern dönemin öngördüğü yaşam tarzı, bu konudaki çaresizliğe çözüm üretemedi. Yaşadığımız yüzyılda insanlar depresyona giriyor sonra da tedavi oluyorlar. Ama mutlu olmak depresyondaki birinin tedavi olmasından daha farklıdır.

Mutluluğun 5 kriteri!
Mutluluğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve mesleki parçalardan oluşan parametreleri olduğunu belirten Prof.Dr. Tarhan, gerçek mutluluğu yakalamak için parametrelerin hepsinin dikkate alınması gerektiğini söyledi. Prof.Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

“İnsanda acıdan kaçma eğilimi vardır. Batılı bilim adamları insanı bağımlılığa iten üç genetik eğilimden bahsetmektedirler. Bunlardan ilki, beyinde dopaminerjik sistemle çalışan yeniliği arama davranışıyla ilgilidir. İkinci eğilim, serotoninerjik sistemle yürüyen zarardan kaçma yönündedir. Üçüncüsü ise ödül bağımlılığıdır ve insanın hoşuna giden, zevk aldığı şeyler bağlanmasını ifade eder. Bu içki, kumar olabileceği gibi cinsellik, teknoloji ya da konfor bağımlılığı da olabilir. İnsanın mutluluğunda bu meyillerin doğru merkeze yönlendirmesi esastır. Yoksa maceraya girer. Hatta bir kişinin kendini değiştirme, geliştirme, radikal olma hali hep bu durumlarla alakalıdır.

Mutlu olmak için, fark edip iyiye doğru gitmek gerekir. Farkındalığın oluşması için biyolojimizi iyi tanımak işe yarayacaktır. Mesela, mutluluğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve mesleki parçalardan oluşan parametreleri vardır. Eğer gerçek mutluluğu yakalamak istiyorsak, parametrelerin hepsini dikkate almak zorundayız. Bir insanın beden sağlığının yerinde olması mutluluğun tesisi bakımından gereklilik taşır ama yetmez. Çünkü zihinsel mutluluk da önemlidir. Tabii bunları bilmek tek başına yeterli değildir. Mutluluğu hayata geçirmek, duygusal bakımdan desteklemek ve insan ilişkilerine yansıtmak gerekir. Sosyal mutlulukta, aile ve dost çevresi, mesleki mutlulukta iş çevresi ve iş hayatı ile uyum önemlidir. Bunların hepsi insanın “mutluyum” demesinin beş ana kriterini oluşturur.”

0 yorum

Doğru ve Sağlıklı Bir Şekilde Yaş Alın

Yaşamın doğal bir parçası olan yaşlanmak yepyeni bir dönemin başlangıcıdır. Yeni döneme ayak uydurmak yaşamın getirdiklerine kendini kaptırıp koyuvermemekle mümkündür. İleri yaşı yeni bir yaşama açılan kapı olarak düşünmek beklentileri pozitife taşıyacaktır. Nasıl yaşlanacağımız genetik özelliklerimize bağlı olmakla beraber yaşam tarzımız ve alışkanlıklarımız da önemli etkenlerdir. 

İleri yaşta vücudun ve duruşun korunması gerektiğini belirten Liv Hospital Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Hilal Yıldız “İlerleyen yaşla beraber kaslarda, eklemlerde ve kemiklerde değişiklikler meydana gelir. Bu değişiklikler yaşlanma ile az ya da çok herkes için geçerlidir.

Gelişmeyi yavaşlatmak ve mümkün olduğunca engellemek elimizde. İleri yaşta bu dönemde yapacağınız düzenli egzersiz ve hareketli yaşam tarzı ile yaşlanmanın etkilerini yavaşlatın, vücudunuzu ve duruşunuzu koruyun” dedi.

• Doğru postüre sahip olun: Yürürken, otururken, çalışırken doğru duruşa özen gösterilmelidir.

• Hareketli olun: Ev içinde ve dışında mümkün olduğunca hareketli olmak gerekir.

• Düzenli egzersiz yapın: Kas gücünün korunması ve arttırılması, eklem ve kas esnekliğinin kazanılması, denge ve koordinasyonun güçlendirilmesi için mutlaka düzenli egzersiz yapılmalıdır.

• Spor yapın: Spor yapmak kişiyi daha aktif kılar, kas kuvvetini, esnekliği ve denge duyusunu güçlendirir. Ancak, omurgayı ve eklemleri zorlayacak ağır spordan kaçınmak gerekir. Yüzme, bisiklet, yoga, tai-chi ve dans en çok önerilen sporlardır.

Yürüyüş yapın: Omurga, kas ve kemik sağlığını korumak için çok önemlidir. Haftada en az 3 gün 40 dakika tempolu yürüyüş yapmak gerekir.

• Dengeli beslenin: Doğru ve dengeli beslenme kalp, tansiyon gibi rahatsızlıkları önlemenin yanı sıra kemik erimesinin önlenmesinde de çok önemlidir. Kemik erimesinden korunmak için süt, peynir, yoğurt, koyu yeşil yapraklı sebzeler gibi kalsiyum içeren gıdaları tüketmek gerekir.


• Doğru alışkanlıklar edinin: Sigaradan uzak durmak, aşırı miktarda alkol ve kahve tüketmemek kemik erimesinden korunmak için çok önemlidir.

• Güneşten faydalanın: D vitamini eksikliği sonucu kemikler daha kırılgan hale gelir, ağrı, yorgunluk, denge bozuklukları oluşabilir. Güneş en doğal D vitamini kaynağıdır. Cildimiz mutlaka güneş görmelidir.

• Düzenli uyuyun: Kaliteli uyku kasların yeterince gevşemesini sağlar, bu nedenle yeterince ve kaliteli uykunun önemi büyüktür.

• Stresten uzak durun: Stres metabolizmayı bozarak, ciltteki yaşlılık belirtilerinin daha erken ortaya çıkmasına neden olur. Her yaşta olduğu gibi stresten uzak durmak gerekir.

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI