işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Gebelikte Sigara İcmek

Gebelik boyunca anne rahminde gelişen fetüs beslenmesini kordon bağı ile bağlandığı anneden gerçekleştirir. Bu nedenle gebelik boyunca anne adaylarının beslenmelerine ve yaşam tarzlarına çok dikkat göstermeleri önemlidir. Kordon bağı son derece gelişmiş bir sistem olup pek çok zararlı maddenin bebeğe geçişini önleyen özel bir filtre sistemi bulundurmaktadır. Ancak sigara içerisinde bulunan zararlı maddeler incelendiğinde bunların bir çoğunun bu filtreden geçtiği görülmüştür.

Bu nedenle bebeğinizin zarar görmesini istemiyorsanız mutlaka gebelikte sigara kullanmamanız ve sigara içilen ortamlarda mümkün olduğunca bulunmamaya çalışmanız gerekmektedir. Sigaranın içindeki zararlı maddeler incelendiğinde insan sağlığına zarar verdiği bilinen pek çok maddenin bulunduğu görülür. Bunlardan en tehlikelileri kansorejen madde olarak kabul edilen polonyum, gaz odalarında zehir olarak kullanılan hidrojen siyanür ve böcek öldürücü olarak kullanılan DDT adlı etken maddelerdir.


Bu maddeler sigara içerisinde çok az miktarlarda bulunduğu için kullanımlarına izin verilmektedir. Ancak bu maddelerin insan vücudu içerisinde kabul edilebilir miktarları sadece yetişkinler için belirlenmektedir. Yani içtiğiniz sigaranın yan etkileri sizin vücudunuz tarafından tolere edilirken karnınızda ki masum bebeğiniz tamamen korumasız bir durumdadır. Aldığınız her nefeste vücudunuza dolan zehirler kan yolu ile kolay birşekilde bebeğinize ulaşmakta ve onu olumsuz olarak etkilemektedir. Bu nedenle anne olmaya karar verdiğiniz anda sigara kullanımını bırakmanız büyük önem taşır. Sigaranın içerisinde bulunan nikotin maddesinin bebek için çok gerekli olan oksijeni yok etmesi onun gelişim geriliği yaşamasına ve düşük kilolu doğmasına neden olduğu gibi ayrıca ölü doğum ve zeka geriliği gibi riskleri de barındırmaktadır. 

0 yorum

Gebelikte Mide Bulantısı

Gebelikte mide bulantısı ortaya çıkan erken gebelik belirtileri arasında yer almaktadır.  Bu dönemde mide bulantısının neden yaşandığı hakkında kesin bir veri olmamakla beraber ani olarak yükselen hormon seviyesine vücudun vermiş olduğu bir reaksiyon olduğu düşünülmektedir. Bazı gebeliklerde mide bulantısı nedeni ile serum tedavisi bile gerekirken bazı gebeliklerde ise hiç yaşanmaması da normal kabul edilmektedir.


Gebelikte mide bulantısına ne iyi gelir sorusuna verilebilecek en doğru yanıt nane limon çayı içilmesidir. Nane limon çayı mide bulantısına iyi gelmekle beraber anne karındaki bebeğe de hiç bir zararı olmaması önemlidir. Kaynamış sıcak suyun içerisine 4-5 dal kurutulmuş nane ve 1-2 limon diliminin atılması nane limon çayı hazırlamak için yeterlidir. 5-10 dk. dinlenmeye bıraktığınız çayın içerisine dilerseniz ılındıktan sonra şeker atarak içebilirsiniz.

Mide bulantısının çok şiddetli olduğu dönemlerde bu çaya ek olarak tuzlu kraker yemeniz de içinizi bastırmanız için yarar sağlayacaktır. Ayrıca gebelikte düzenli olarak spor yapan özellikle de yüzen anne adaylarında mide bulantısının çok daha az olması nedeni ile mümkün olduğunca gereken imkana sahip anne adaylarının bunlara dikkat etmesi tavsiye edilmektedir. Gebelikte mide bulantıları sabah erken saatlerde başlamakta olup genelde gebeliğin 3. ayını doldurması ile beraber sona ermektedir. Bu süreci daha rahat atlatmak adına az ve sık yemek yemek, düzenli spor yapmak, aşırı yağlı yemeklerden kaçınmak ve fazla yemek yememek size yardımcı olacak basit önlemlerdir

0 yorum

Tansiyon Nasıl Düsürülür

Tansiyonun yüksek olması yüksek riskler barındırması açısından acil olarak müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Tansiyonu yüksek olan kişi yüksek tansiyon hastası değil ise hemen bir limon sıkılarak suyun içine karıştırıp içmesi yeterli olacaktır. Limon bilinen en etkili tansiyon düşürücülerden biridir ve içen kişinin tansiyonunu dakikalar içinde belirgin bir halde düşürür.
Yine sarımsak yenilmesi de tansiyonun normal değerlerine hızlı bir şekilde inmesini sağlayacaktır.


Ağız kokusundan çekinen kişiler sarımsağın kabuğunu soyduktan sonra hap yutar gibi sarımsağı yutarlarsa yine aynı etkinin oluşmasını sağlayacaklardır. Ancak tansiyonun neden yükseldiğinin ve ne sıklıkla yükseldiğinin anlaşılması gerekmektedir. Tansiyonun sürekli olarak yüksek değerlerde seyretmesi yüksek tansiyon hastalığı belirtisi olarak kabul edilir ve bu durumda hastanın düzenli doktor takibi gerekir. Yüksek tansiyon için öncelilkli olarak hastanın yaşam tarzı incelenir ve tansiyonun yükselmesine neden olan faktörler bulunarak bunlardan mümkün olanlar düzeltilmeye çalışır.

Örneğin hastanın aşırı kilolu olması, alkol ve sigara tüketmesi, uyku düzeninin olmaması ya da aşırı stresli bir işte çalışması gibi yüksek tansiyon nedenleri mutlaka hayatından çıkarılmalıdır. Özellikle de stres tansiyon hastalarının mutlaka uzak durması gereken bir faktördür. Tansiyonun sık sık yükselmesi beyin kanaması ve felç gibi çok ciddi komplikasyonlara neden olduğu için mutlaka tansiyonun kontrol altında tutulması ve hastaların tansiyonun yükselmesine neden olan risk faktörlerinden mutlaka uzak durması gerekmektedir.

0 yorum

Seker Hastaları Neler Yemeli

Şeker hastalarının beslenmeleri şeker seviyelerinin dengede tutulması açısından önemlidir.Şeker hastalarının günlük diyetleri kesinlikle takibini gerçekleştiren doktorun bilgisi dahilinde bir diyetisyen tarafından hazırlanmalı. Diyet listesi kesinlikle kişiye özel olarak hazırlanmalıdır ve asla bir başkasının diyeti kullanılmamalıdır.Çünkü diyetisyenler günlük diyeti kişinin şeker seviyesine göre hazırlar ve bir kişiye iyi gelen diyet bir diğer şeker hastasının şekerinin yükselmesine neden olabilir.

Peki şeker hastaları neler yemeli
Şeker hastası olan bir kişinin dikkat etmesi gereken en önemli konu kesinlikle kilosudur. Obezite şeker hastalığı için büyük bir risk faktörü oluştururken aynı zamanda şeker hastalığının çok daha ağır seyretmesine ve riskli gelişmesine neden olmaktadır. Bu nedenle şeker hastalığından korunmak için kilo verilmesi ve şeker hastası tanısı konulan kişilerin sağlıklarının olumsuz olarak etkilenmemesi adına mutlaka ama mutlaka normal kilolarına inmeleri gerekir. Şeker hastalarının yediği yemekler kadar yemek saatleri de büyük önem taşımaktadır.

Şeker hastası olan bir kişi asla öğün atlamamalı ve uzun süre aç kalmamalıdır. Özellikle de Tip 2 diyabet hastaları kesinlikle sofra şekerinden uzak durmalıdır ve meyve şekerlerini de sınırlı miktarda tüketmelidir. Şekerden zengin olan meyveler bu nedenle mümkün olduğunca az tüketilmeli, gün içinde bir öğünde bu tip bir meyvenin tüketilmesi halinde ise diğer öğünlerde kesinlikle şekerden uzak durulması gerekmektedir.

0 yorum

Mide Yanması Nasıl Geçer

Mide yanması kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyecek kadar ciddi bir hastalıktır. Mide yanmasının geçmesi için ilk etapta kesinlikle beslenmeye dikkat edilmelidir. Asit yönünden yüksek içeriğe sahip olan ya da hazmı zor olan besinlerden kesinlikle uzak durulmalıdır. Ayrıca yemek yedikten hemen sonra yatmak ya da ani şekilde öne eğilmek gibi mide asit seviyesini yükselten hareketlerden de kaçınmak gereklidir.

Az ve sık öğünler tüketmek ve bu öğünlerden sonra kısa yürüyüşler yaparak hazmı kolaylaştırmak, aşırı baharatlı besinlerden uzak durmak ve yatmadan en az 2 saat önce yemeyi bırakmak mide yanmasından kurtulmanıza yardımcı olacaktır. Ancak bazen alınan tüm önlemlere rağmen mide yanmasının geçmesi engelellenemez . Özellikle de midesi aşırı asit üreten kişilerde hastalığın önüne geçilmesi günlük yaşam rutininin değiştirilmesi ile elde edilemeyebilmektedir.

Bu gibi durumlarda kişilerin mutlaka bir doktor muayenesinden geçmesi ve ilaç kullanımı şarttır. Antiasit olarak gruplandırılan bu ilaçlar midenin asit üretimini baskılamaya yönelik olarak çalışmaktadır. Mide asitinin belirli bir seviyede tutulmasının başarılması aynı zamanda mide yanmasının da engellenmesi anlamına gelmesi açısından çok önemlidir. Mide yanmasına bitkisel çözüm önerileri arayan kişilerin ise en çok tercih ettikleri yöntem patates suyu içmektir. Patates suyu mucizevi bir şekilde mide yanmasını çok kısa sürede geçirmektedir. Özellikle de gebelik gibi özel nedenlere bağlı olarak ilaç kullanamayan kişilerin bu yöntemi uygulamaları önerilmektedir.

0 yorum

Lohusa Otunun Faydaları Nelerdir

Lohusa otu boyu 1 metreye kadar ulaşabilen, kalp şekline sahip yaprakları ile dikkat çeken otsu ve çok yıllık bir bitkidir. Bu ota lohusa otu denmesinin en önemli nedeni doğumu kolaylaştırması ve doğum sonrası iyileşme sürecini hızlandırmasıdır. Ancak aşırı kullanımı zehirlenmeye yol açabildiği için kesinlikle bilinçsiz olarak kullanılmamalıdır. Lohusa otuna bağlı zehirlenmelerin yaşanması halinde mide bulantısı, kusma, baş dönmesi ve hayal görmeler gibi belirtiler ortaya çıkmakta ve bu belirtilerin görülmesi halinde hiç vakit kaybedilmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvuruda bulunulması gerekmektedir.

Lohusa otunun faydaları arasında doğum sancılarını sıklaştırması, doğumun başlamasını hızlandırması ve kolay doğum yapılmasını sağlaması ilk sıralarda yer almaktadır. Zaten bu özellikleri nedeni ile bu ot lohusa otu olarak anılmaktadır. Bu otun lohusa döneminde içilmesi halinde rahim kendisini çok daha kısa sürede toplamaktadır. Lohusa otu aynı zamanda çok güçlü bir adet söktürücü olup geç adet gören kişilerin kullanımı halinde adetlerinin bir düzene girmesini sağlayacaktır.  Bu nedenle lohusa otunu adet düzensizliği ile mücadele eden kişilerin kullanması önerilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus kullanılan miktardır.

Lohusa otunun yararları arasında bir diğer dikkat çekeni bu otun son derece güçlü bir ağrı kesici etkiye sahip olmasıdır. Lohusa otu özellikle de romatizma ağrılarında etkilidir ve arterit şikayetlerinin tedavisinde çoğu zaman başarılı sonuçlar vermesi ile tanınır. Bağırsakları çalıştırdığı için kabızlık sorunu yaşayan kişilerin kullanımı önerilir. Bazı bölgelerde yılan ısırmasında kullanılan en etkili ilaç lohusa otudur. Ayrıca yine yüksek ateşi düşürmede lohusa otundan yararlanılmaktadır. Lohusa otunun lapası ise egzama ve sedef başta olmak üzere pek çok cilt hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır. 

0 yorum

Basur Nasıl Gecer

Basurun nasıl geçeceğini belirleyen en önemli faktör basurun yakalandığı evredir. Birinci evre basur ve ikinci evre basur olarak adlandırılan erken dönem basur hastalıklarında ilaçla tedavi yeterli olmaktadır. İlaçla basur tedavisi sonucunda hastaların büyük bir bölümünde başka bir müdahaleye gerek kalmaksızın iyileşme sağlanabilmektedir. Özellikle de birinci evre basur hastalarında ilaçla tedavi çok iyi sonuçlar verir.

İlaç kullanımının yanı sıra kişinin kilo fazlalığı bulunuyorsa kilo vermesi, günlük beslenmesine dikkat ederek lifli gıdaların tüketimini arttırması, alkol kullanıyorsa alkol içmeyi bırakması, bol bol sıvı tüketmesi ve günde en az 2 litre su içmesi hastalığın cerrahi müdahale olmadan iyileşmesi için zorunludur. Ancak bazen hastaların tüm bunlara uyması ve düzenli olarak ilaç kullanmasına rağmen iyileşme tam olarak yine de sağlanamayabilir. Yine 3. ve 4. evre hemoroid hastalarında ilaç kullanımı tek başına hastalığın tedavisi için yeterli olmamaktadır. Bu durumda cerrahi müdahele zorunludur.

Basur tedavisi için günümüzde lazerli ameliyatlar gerçekleştirilmekte ve hastalar çok daha kısa sürede eski sağlıklarına kavuşmaktadır. Basur ameliyatı en etkili tedavi yöntemi olmakla beraber ameliyat sonrası iyileşme süresinin çok ağrılı ve uzun olması bu ameliyat yönteminin günümüzde daha az kullanılmasına neden olmaktadır. İleri evre basur hastaları için yine de bu yöntem tercih edilmektedir. Basur tedavisi için en doğru yöntemi muyanenizi gerçekleştiren doktorunuz belirleyecektir...

0 yorum

Maydanozun Faydaları Nelerdir

Maydanozgiller ailesinin değerli bir üyesi olan maydanoz yeşil renge sahip parlak yapraklı bir bitkidir. Ülkemizde hemen hemen tüm bölgelerde yetiştirilmekte olup uygun şartlarda maydanoz tohumu ekilen her evin bahçesinde kolaylıkla büyütülecek bir bitkidir. Maydanozun kendisinin yanı sıra kökleri ve damıtma yöntemi ile elde edilen maydanoz yağı da şifa bulmak için kullanılmaktadır. Maydanoz daha ziyade taze olarak kullanılsa da uygun şartlarda kurutulması da mümkündür. Maydanoz çok güçlü bir C vitamini deposu olmasının yanı sıra ayrıca büyük bir demir kaynağıdır. 

Yeşil olarak tüketilen maydanoz içerisinde C vitamin, demir, potasyum, kalsiyum ve kükürt gibi pek çok vitamin ve mineral bulunmaktadır. Bu zengin içeriği onu şifalı bir bitki yapmaktadır. Maydanozun faydaları arasında ilk sırayı kadın hastalıklarına iyi gelmesi almaktadır. Maydanozun içerisinde bulunan etken maddeler idrar yolu enfeksiyonlarının iyileşmesinde mucize etkiler göstermektedir. Bir demet maydanoz, 4-5 dilim limon ile kaynatılıp suyu içilirse kadın hastalıklarının iyileşmesine yardımcı olmaktadır.

Ayrıca çok yüksek miktarda demir içirmesi maydanozu kansızlık ile savaşın bir numaralı askeri yapmaktadır. Folik asit, A vitami, C vitamini ve E vitaminini bol miktarda içermesi maydanozu diş etleri hastalıklarında son derece etkili bir ilaç haline getirmektedir. Taze maydanozun çiğnenmesi ya da çay yapılarak bu su ile ağızın gargara yapılması diş eti hastalıklarının tedavisinde etkilidir. Magnezyum, potasyum ve kalsiyum içermesi nedeni ile tansiyonun dengelenmesini sağlamaktadır. Bu özelliği ile tansiyon hastalarının günlük diyetlerinden maydanoza yer vermesi önemlidir. Maydanozun faydaları arasında bunlara ek olarak kanı temizlemesi, bağırsakları çalıştırması, hazmı kolaylaştırması, idrar söktürücü özelliği ile ödem attırması ve böbrek taşını düşürmeye yardımcı olması yer almaktadır. 

0 yorum

Gözaltı Sisliklerinin Nedenleri

Gözaltında bulunan şişlik,kişilerde estetik kaygılara neden olmaktadır.Bu şişliklerin birçok nedeni olabilir.Öncelikle, bir uzmana görünerek, şişliklerin sebebi tespit edilmelidir. Ardından bu şişliklerin yok edilmesi için gerekli tedavi yapılacaktır.

Hormonsal değişimler, gözaltında şişlikler oluşmasına neden olabilmektedir.Bu sebeple oluşan şişlikler,genellikle kadınlarda görülür.Gözaltı şişlikleri herhangi bir hastalığın habercisi de olabilmektedir.Alerjik durumlar,tiroit problemleri, enfeksiyonlar ve böbrek hastalıklarında, gözaltı şişliklerine rastlanabilmektedir.Ancak unutmamak gerekir ki; bir hastalık durumunda,şişliklere eşlik eden başka belirtiler de olmalıdır. 

Tek başına gözaltı şişliği, bir hastalık belirtisi olarak kabul edilmemektedir. Yaşın ilerlemesi ile de bu şişlikler meydana gelebilir. Yaşa bağlı olarak gelişen gözaltı şişlikleri, tıbben normal kabul edilmektedir. Cilt yaşlanırken sarkar. Yıpranan ciltte en çok etkilenen kısım, en ince deriye sahip olan gözaltlarıdır. Yetersiz ve sağlıksız bir uyku da bu şişliklere neden olabilmektedir. Uykunun kısa olması veya dinlendirici olmaması, uykusuzluğa bağlı şişlikleri ortaya çıkarmaktadır. Uzun süren ve uykusuz çalışılan süreçlerde bu şişlikler meydana gelebilmektedir. 
Stres de, ayrıca bu şişlikler için bir sebep olmaktadır. Stres, doğrudan göz kaslarını etkilemektedir. Buna bağlı olarak, gözaltlarında bulunan yağ kesecikleri fıtıklaşır ve şişlikler oluşur. Bedenin su kaybetmesi sonucunda da şişliklerle karşılaşılabilir. Gözaltı şişliklerinin oluşması için, aşırı bir su kaybına gerek yoktur. Yeterli su alınmaması, bu şişliklerin oluşmasında etkendir. Bu nedenle, günlük belli bir miktar su tüketilmesi şarttır. 

Her bireyin, günlük ihtiyacı olan su miktarı aynı olmasa da, ortalama olarak erkekler günde 13, kadınlar ise günde 10 bardak su içmelidirler. Bazı durumlarda, genç ve sorunu olmayan kişilerde de bu şişlikler meydana gelir. Erken yaşlarda ortaya çıkan gözaltı şişliklerinin sebebi, genellikle genetik olmaktadır. 

Soğuk algınlığı yaşandığı durumlarda da, dönemsel olarak bu şişlikler oluşabilmektedir. Alerjik durumu olan kişilerde de, ortaya çıkan şişliklere, kaşıntı ve kızarıklık da eklenmektedir. Sigara ve alkol tüketimi, zaman içerisinde bu şişliklerin nedeni olabilmektedir. Hem şişliklerin engellenmesi, hem de sağlıklı bir yaşam için, sigara ve alkol kullanılmamalıdır. Aşırı güneş ışığına maruz kalan, gözlerine güneş ışınlarını doğrudan alan kişilerde, gözaltı şişliklerine rastlanabilir. Bu nedenle, hem cilt güneşten korunmalı, hem de güneş gözlüğü kullanarak, gözler için önlem alınmalıdır. 
Fazla tuz tüketimi ile oluşan veya başka bir sebebe bağlı olarak ortaya çıkan ödemler de bu şişliklerin nedeni olmaktadır. Uzun süre ağlamak ve uykusuz kalmak sonucunda da geçici olmak üzere bu şişlikler ortaya çıkmaktadır.

Gözaltı şişlikleri için üretilmiş olan kozmetik bakım ürünleri düzenli olarak kullanılabilir. Sonuç alınmadığı takdirde, bir uzmana danışılarak yardım alınabilmektedir. Durumun sebebine bağlı olarak, ilaçla tedavi veya cerrahi müdahale ile bu şişliklerden kurtulmak mümkündür.

0 yorum

Cilt Lekeleri

Cilt lekelerinin sebepleri kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Bazı kişilerde, genetik faktörler nedeni ile cilt lekeleri kalıcı olabilmektedir. Kişinin geçirdiği veya geçirmekte olduğu bir hastalık da cilt lekelerine sebep olabilmektedir.

Güneşe korumasız bir biçimde maruz kalan ciltlerde de, lekelenmeler meydana gelmektedir.
Kişi, cildinde oluşan lekelerin sebebini bilmiyor ya da emin değil ise, mutlaka bir doktora danışmalıdır. Sebebin belirlenmesinin ardından, gerekli tedavi uygulanarak, lekelerden kurtulmak mümkün olmaktadır. Günümüz tıp imkanları ile, çillerin dahi yok edilmesi mümkündür.Cilt lekelerinin yok edilmesi için, evde hazırlanabilecek ve hızlı sonuç veren maskeler vardır. 

Bunlardan ilki, 1 tatlı kaşığı kil, 1 çay kaşığı el kremi, 1 tatlı kaşığı mısır unu ve biraz ılık suyun karışımı ile yapılabilmektedir. Karışım, hafif koyu bir kıvama gelene kadar çırpılır. Ardından yüze iyice sürülür. Maske, yüzde tam anlamı ile kuruyana dek bekletilir. Kuruduktan sonra, artan maske alınarak, yüzde kurumuş maskeye sürülüp ovularak, maskenin bu şekilde çıkması sağlanır. Bu noktada önemli olan, ovma sırasında, cildin yıpratılmamasıdır. Ardından ılık su ile yüz yıkanmalıdır. Diğer bir maske, 1 limon kabuğunun rendelenerek, 1 yumurtanın beyazı ile karıştırılmasıyla elde edilir. Banyodan evvel sürülüp, 1 saat kadar yüzde bekletilmelidir. 1 çay kaşığı üzüm sirkesi, 1 çay kaşığı su ve 1 çay kaşığı limon suyu iyice karıştırılır. Bu karışım düzenli olarak her sabah ve her akşam, lekelerin üzerine sürülmelidir. 

Diğer bir seçenek; 1 çay kaşığı limon suyu, 2 çay kaşığı sirke ve 1 çay kaşığı su karıştırılarak elde edilen bakım suyudur. Bu su, her gece pamukla cilde sürülmeli ve yıkamadan yatılmalıdır. Sabah olduğunda, cilt, ılık su ile yıkanmalıdır. Buzdolabında hafifçe sararmış olan bir salatalık ikiye kesilerek, iç kısmı ile lekelerin üzeri ovulursa, lekelerin renginde ciddi anlamda açılma olacaktır. 

Güneşten ötürü lekelenmiş olan ciltler için, iyi bir maske tarifi de, yarım kavun veya tam bir şeftali, 1 kahve fincanı kırmızı şarap, 1 tane elma ve 2 yemek kaşığı toz şeker kullanılarak yapılabilir. Yarım kavunun iç kısmı ve elma, iyice rendelenir. Bu rende karışımına, şeker ve şarap da eklenerek, iyice karışması sağlanır. Karışım, bir şişeye konarak, güneş alan bir yerde 10 gün süre ile bekletilir. Süre dolduktan sonra, karışım, temiz bir tülbent yardımı ile süzülür. Elde edilen karışım, oldukça etkilidir. Bu karışım, her gün aksatılmadan cilde pamuk ile sürülmelidir.

0 yorum

Botoks Etkisi Yapan Maske

Botoks uygulaması, aşırıya kaçıldığında çirkin sonuçlara yol açmaktadır Ancak günümüzde,doğal ürünlerin kullanıldığı maskelerin mucizeler yaratabildiği anlaşılmıştır. Zamana yenik düşen ciltlerde, çeşitli kırışıklıklar ve mimik çizgileri ortaya çıkabilmektedir. Cildi gençleştirmek için, evde hazırlanan doğal maskelerle sonuç almak mümkündür.


Bir yumurtanın beyazı, 1 çay kaşığı şeker ile iyice karıştırılır. Temizlenmiş cilde, bu maske iyice uygulanır. Yarım saat bekletildikten sonra ılık su ile cilt temizlenir ve nemlendirici uygulanır. Bu maske, haftada 1 defa yapılmalıdır. Diğer bir maske tarifi içinse, ! adet domates blender kullanılarak sıvı hale getirilir. İçine 5 damla zeytinyağı eklenerek maske hazırlanır. Cilde sürülüp yarım saat kadar bekletilir, ardından ılık su ile temizlenir. Bu maskeyi haftada 2 kez uygulamak idealdir. Bu maske botoks etkisinin yanında, kırışıklıkları da yok edecektir.

Haftada 1 kez uygulanması gereken diğer bir tarif ise, 1 yumurtanın beyazı, 1 çay kaşığı tuz ve 1 çay kaşığı şeker karıştırılarak elde edilir. Bu maske de, ciltte yarım saat bekletildikten sonra ılık su ile temizlenir. Botoks etkisini son derece fark edilir biçimde ortaya çıkaran bir maske de, 3 kat sürülerek uygulanmalıdır. Bu maske; 1 adet yumurtanın sarısı, 1 tatlı kaşığı süt, 1 tatlı kaşığı taze sıkılmış limon suyu, 1 tatlı kaşığı bal ve 1 çimdik tuz karıştırılarak hazırlanır. Malzemeler iyice karıştırılmalıdır. 
Ardından yüze eşit miktarda dağıtılarak sürülür. 10 dakikalık bir bekleme süresinin ardından, maskeden bir kat daha sürülür. Yine 10 dakika beklenmelidir. Süre dolduğunda 1 kat daha, son kat olarak sürülür ve 10 dakika daha beklenir. Toplamda maske yüzde 30 dakika bekletildikten sonra, ılık su ile yıkanır. Bu maskenin haftada 1 defa uygulanması uygundur.

Evde hazırlanabilecek olan bir diğer maske ise E vitamini içermektedir. Eczaneden alınan E vitamini kapsüllerinden, bir su bardağının 4’de 1’i kadarını kaplayacak miktarda bir kaba konulur. Bu kapsüllere 1 yemek kaşığı krem şanti eklenir. 1 adet muz da ezilerek bu karışıma katılır. Malzemeler iyice karıştırıldıktan sonra, yüz, boyun ve dekolte kısmına sürülmelidir. 15 dakika bekletilip, ılık su ile temizlenmelidir. Bu maskenin haftada 1 defa uygulanması, cildin daima genç görünmesini sağlayacaktır.

            
0 yorum

Bagırsak Hastalıkları Nelerdir

Bağırsaklarda oluşan hastalıklar arasında en tehlikeli olanlardan biri bagırsak düğümlenmesidir. Meus adı verilen bu hastalık zamanında müdahale edilmezse ölümle sonuçlanabilen son derece tehlikeli durumlara  yol açabilmektedir.En önemli belirtisi ağızdan dışkı içerikli kusmuk gelmesidir. Fekaloid adı verilen bu durum ile karşılaşan kişilerin vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuşan başvuruda bulunmaları gerekmektedir.


Ayrıca büyük tuvalete çıkamamak, göbeğin yakın çevresinde oluşan şiddetli ağrı, kasılma ve sık kusma da bağırsak tıkanıklığı belirtisi olarak kabul edilmektedir. Bir diğer sık rastlanılan bağırsak hastalığı kolit hastalığıdır. Kolit bağırsaklarda meydana gelen iltihabı hastalıklara verilen isimdir ve bu hastalık esnasında vücutta hiçbir ağrı şikayeti oluşmaz. Aniden vücut sıcaklığının yükselmesi yani ateşin çıkması ve kanlı dışkı gelmesi kolit hastalığı belirtisi olarak kabul edilir ve ilaçla tedavisi gerekir.

Spastik kolon adı verilen bağırsak hastalığı ise sinir sisteminde meydana gelen bozulmalara bağlı olarak bağırsaktaki mukoza salgı seviyesinin yükselmesi sonucu oluşmaktadır. Bu hastalık sinir sistemi hastalığı olduğu için daha ziyade yoğun strese karşı dayanıksız olan ya da büyük üzüntü yaşayan kişelerde yaşanır ve kişinin sürekli ishal ya da kabız olmasına neden olur. Bağırsak solucanları özellikle de çocuklarda sık görülen bir bağırsak hastalığı olarak öne çıkmaktadır. Bulaşıcı bir hastalık olduğu için görüldüğü anda temizliğe çok daha fazla dikkat edilmelidir. Bağırsak solucanı belirtileri arasında anüs bölgesinde yoğun kaşıntı, huzursuzluk, uyku düzensizlikleri ve yoğun asabiyet yer almaktadır.

0 yorum

Çörek Otunun Faydaları Nelerdir

Pek çok kişi tarafından siyah susam olarak ta bilinen çörek otu 40 cm. boyuna sahip, ince yaprağı ile dikkat çeken otsu bitkidir. Çörek otu ise bu bitkinin dalları üzerinde yer alan kapsüllerin içinde bulunan tohumlardan elde edilmektedir. Çörek otu farklı pek çok şekilde kullanılmaktadır. Çörek otunun tohumunun kurutulması, yağının çıkarılması, tohumunun çekilerek toz haline getirilmesi ve tohumlarının haşlanması gibi farklı yöntemler bulunmaktadır. 

Çörek otu ülkemizde daha ziyade baharat olarak kullanılsa da aslında son derece faydalı bir bitkidir. Çörek otu içerisinde yüksek miktarda saponin, alkolit, tanen ve çeşitli yağlar bulundurmaktadır. İçerisinde barındırdığı bu etken maddeler sayesinde çörek otu bağışıklık sistemini destekler ve hastalıklara karşı vücudu koruduğu gibi aynı zamanda hastalıkların çok daha kısa sürede iyileşmesini sağlamaktadır. Son derece güçlü bir gaz sökücü olan çörek otu özellikle de bağırsaklarda oluşan gazın atılmasında etkilidir.

Çörek otu hazmı kolaylaştırmasının yanı sıra iştah açıcı özelliği ile kilo almak isteyen kişilerin kullanması gereken bir şifa kaynağıdır. Çörek otu antioksidan özelliğe sahip olduğu için prostat kanseri ve meme kanseri ile mücadelede önemli bir etkiye sahiptir. Çörek otu anne sütünü arttırıcı etkiye sahiptir ve sütünü arttırmak isteyen anneler tarafından gönül rahatlığı ile kullanılabilir. Ancak anne sütünden bebeğe geçtiği için aynı gün içinde en fazla 3 fincan kullanılması gerekir. Çörek otu yağı saça sürüldüğü takdirde kepeklenmeyi büyük ölçüde önlerken aynı zamanda kellik ile mücadele de önemli sonuçlar vermektedir. Yapılan araştırmalar çörek otunun son derece keskin olan kokusunun baş ağrısına iyi geldiğini göstermektedir. 

0 yorum

Ayak Topuklarındaki Çatlaklar Nasıl Geçer

Ayak topuklarında oluşan çatlaklardan birçok kişi şikayetçidir. Bu çatlakların oluşma sebebi, genellikle uzun süre ayakta kalmaktır. Topuklarda bulunan yağ bezeleri ezilerek, cildi nemsiz bırakır. Bu nedenle, çatlaklar henüz oluşmadan nemlendirme ve bakım işleminin düzenli yapılması en doğrusu olacaktır.Ayak topuklarında oluşan çatlakların giderilmesi için, evde uygulanabilecek ve son derece etkili yöntemler vardır.



Çatlaklara veda etmek için Yöntemler

1 kutu vazelinin içine, 2 adet Gripin tabletinin tozu dökülerek karıştırılır ve ayaklara bol miktarda sürülür. Çorap giyilerek yatılır ve karışımın tüm gece ayaklarda kalması sağlanır. Kısa sürede çatlaklardan eser kalmayacaktır. 

Diğer bir yöntem ise, 1 fincan vazelinin, yarım limonun suyu ve 5 adet ezilmiş aspirin ile karıştırılması ile elde edilen ayak maskesidir. Bu karışım hazırlandıktan sonra, bir tasa su konur ve içine deniz tuzu katılır. Hazırlanan suda ayaklar yarım saat bekletilir. Ayaklar kurulandıktan sonra, hazırlanan karışım ayaklara sürülür. Bu karışım, kısa sürede sonuç verecektir. Ancak uzun süreli kullanımında, bazı kişilerin topuklarında sararma görülebilir. 

Bir tasa konan soğuk suyun içine elma sirkesi katılarak, ayakların yarım saat boyunca, bu suda bekletilmesi de çatlakları yok edecektir. Çatlakların bulunduğu topuk bölgesine bol olmak üzere, tüm ayağa zeytinyağı sürerek masaj yapmak ve 2 saat boyunca bekletmek de çatlakların tedavisinde etkilidir. Bir yemek kaşığı taze sıkılmış limon suyu ile 1 yemek kaşığı gliserinin karıştırılması ile elde edilen krem de son derece etkilidir. Ayaklara masaj yaparak, kakao yağı veya acıbadem yağı uygulanması da bir seçenektir. Ayaklara masaj yaparken, gül losyonu kullanılması, çatlakları yok etmesinin yanı sıra, tırnakların sağlığı için de çok yararlıdır.

Uygulanacak kremlerin, gece sürülmesi, ayak tedavisinde çok daha fazla etkilidir. Krem sürüldükten sonra, gece boyunca bekletilirse, etkisi daha da artacaktır. Ayak çatlaklarının tedavisi için uygulanan bu krem ve bakımların ardından, çatlaklar yok olacaktır. Ancak çatlaklar yok olduktan sonra da bakım ihmal edilmemelidir. Topuklarda, cildin nem kaybı yoğun olduğundan ötürü, bir daha çatlak oluşmaması için, nemlendirici bakımlar düzenli olarak yapılmalıdır. Ayaklar tüm vücudun yükünü taşıdığından ötürü, en az yüz bakımı kadar önem verilmelidir.

0 yorum

Elma Sirkesi İle Dogal Güzellik

Elma sirkesinin içerdiği yararlar, günümüzde ispatlanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. Son yıllarda bilinçlenen toplum, kimyasal ürünler yerine doğanın hediyesi olan doğal ürünleri tercih etmektedir. Elma sirkesi, sağlık ve güzellik için çok sayıda fayda sağlamaktadır. Yorulan gözler için, her sabah, elma sirkesini bal ile karıştırarak içmek büyük yarar sağlayacaktır. Yaşlılıkla gelen lekelere karşı en etkili çözümlerden biri, soğan suyu ve elma sirkesi karışımıdır. 2 adet soğanın suyu çıkarılır ve bu suya, iki katı kadar miktarda elma sirkesi ilave edilir. Bu karışım, akşam saatlerinde lekelenmenin olduğu bölgeye sürülür ve sabaha kadar bekletilir.


Diş sağlığı, sağlığın olduğu kadar, güzelliğin de önemli bir parçasıdır. Her gün, bir bardak suya, 1 çay kaşığı elma sirkesi katılarak, gargara yapılması, diş sağlığı için çok yararlıdır. Elma sirkesi, birçok hastalığa iyi gelmektedir. Bununla ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Güzellik ve sağlık için başucunda bulunması gereken ürünlerden biridir.

Elma sirkesi, evde yapılan cilt bakımlarında kullanılabilir ve oldukça yararlıdır. 1 çay bardağı elma sirkesi, yarım çay bardağı su ile karıştırılır. Bu karışım, sivilcelerin üzerine pamukla yedirilirse, kısa sürede iyileşme görülecektir. Ciltte bulunan lekelerin giderilmesi içinse, yüzde 50 oranında elma sirkesi ve yüzde 50 oranında su karıştırılır. Bu karışım ile 3 günde 1 defa yüz silinir. 
Lekelenmenin iyileştiği kısa bir süre içerisinde fark edilecektir. Saçların parlaklaşması ve kepeklerden arınması için, banyo sırasında, saça dökülen son suya elma sirkesi eklenmelidir. Düzenli uygulama sonrasında, saçlar, kepekten arınır ve parlaklık kazanır. Varis problemi yaşayan kişiler, temiz bir bezi elma sirkesi ile ıslatıp, varisli kısımlara sarmalıdır. Bacakları hafif yukarı kaldırarak, 30 dakika dinlendirilmelidir. Sabah ve akşam olmak üzere günde 2 defa bu uygulama yapılırsa, varislerde azalma görülecektir. 

Elma sirkesi, zayıflatıcı etkisi ile de bilinmektedir. Ancak, sadece elma sirkesi kullanımı, kişiyi zayıflatmaz. Uygulanan sağlıklı bir diyete eşlik edecek biçimde, düzenli elma sirkesi kullanımı, zayıflamayı hızlandıracaktır. Her gün, kahvaltı sonrasında, 1 bardak suya, 1-2 tatlı kaşığı elma sirkesi karıştırılır. Bu karışıma, 1 tatlı kaşığı bal eklenir. Karışım her gün içilmelidir. Elma sirkesi, aç karnına içilmemelidir.  

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI