işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Hamilelikte Kilo Artısı Nasıl Olmalı

Hamilelik döneminde anne adaylarının kilo alması kaçınılmazdır. Önemli olan bu sürecin sonuna kadar alınacak toplam kilo miktarıdır. Hamilelikte kilo almamak için diyet yapmakbebeğinize yapabileceğiniz en büyük kötülüktür. Zaten gebelikte sağlıklı beslenme ve egzersiz programları beraber uygulandığı takdirde aşırı kilo alınması mümkün değildir. Peki hamilelikte kilo artışı nasıl olmalı?

Hamilelikte anne adayının alacağı kilonun belirlenmesinde en önemli etken anne adayının gebe kaldığında sahip olduğu kilodur. Hamile kaldığında aşırı düşük kiloya sahip olan anne adayı gebeliği boyunca daha fazla kilo alma imkanına sahipken yüksek kiloda hamile kalan anne adaylarının kilolarına çok daha fazla dikkat etmeleri gerekmektedir.


Gebelikte aşırı kilo alma hem anne adayının hem de bebeğin sağlığı açısından pek çok riskin oluşmasına neden olmaktadır. Ayrıca alınan her fazla kilo doğumun daha zor olmasına neden olmaktadır. Normal kiloda hamile kalan anne adaylarının gebeliklerinin sonuna kadar 9-12 kilo almasına müsade edilmektedir. Bu kiloların büyük bir bölümü 7. aydan sonra alındığı için ilk aylarda fazla kilo almamaya çalışılması gereklidir. Doğum ile beraber 4-5 kilo kaybedilmekte kalan fazla kilolar ise 1 senelik süreçte çoğunlukla diyete bile gerek kalmadan emzirme döneminde verilmektedir. Bu nedenle gebelikte kilo almamak için ekstra bir çaba sarf etmeye gerek yoktur. 

0 yorum

Maydanozun Faydaları Nelerdir

Maydanozgiller ailesinin değerli bir üyesi olan maydanoz yeşil renge sahip parlak yapraklı bir bitkidir. Ülkemizde hemen hemen tüm bölgelerde yetiştirilmekte olup uygun şartlarda maydanoz tohumu ekilen her evin bahçesinde kolaylıkla büyütülecek bir bitkidir. Maydanozun kendisinin yanı sıra kökleri ve damıtma yöntemi ile elde edilen maydanoz yağı da şifa bulmak için kullanılmaktadır. Maydanoz daha ziyade taze olarak kullanılsa da uygun şartlarda kurutulması da mümkündür. Maydanoz çok güçlü bir C vitamini deposu olmasının yanı sıra ayrıca büyük bir demir kaynağıdır. 

Yeşil olarak tüketilen maydanoz içerisinde C vitamin, demir, potasyum, kalsiyum ve kükürt gibi pek çok vitamin ve mineral bulunmaktadır. Bu zengin içeriği onu şifalı bir bitki yapmaktadır. Maydanozun faydaları arasında ilk sırayı kadın hastalıklarına iyi gelmesi almaktadır. Maydanozun içerisinde bulunan etken maddeler idrar yolu enfeksiyonlarının iyileşmesinde mucize etkiler göstermektedir. Bir demet maydanoz, 4-5 dilim limon ile kaynatılıp suyu içilirse kadın hastalıklarının iyileşmesine yardımcı olmaktadır.

Ayrıca çok yüksek miktarda demir içirmesi maydanozu kansızlık ile savaşın bir numaralı askeri yapmaktadır. Folik asit, A vitami, C vitamini ve E vitaminini bol miktarda içermesi maydanozu diş etleri hastalıklarında son derece etkili bir ilaç haline getirmektedir. Taze maydanozun çiğnenmesi ya da çay yapılarak bu su ile ağızın gargara yapılması diş eti hastalıklarının tedavisinde etkilidir. Magnezyum, potasyum ve kalsiyum içermesi nedeni ile tansiyonun dengelenmesini sağlamaktadır. Bu özelliği ile tansiyon hastalarının günlük diyetlerinden maydanoza yer vermesi önemlidir. Maydanozun faydaları arasında bunlara ek olarak kanı temizlemesi, bağırsakları çalıştırması, hazmı kolaylaştırması, idrar söktürücü özelliği ile ödem attırması ve böbrek taşını düşürmeye yardımcı olması yer almaktadır. 

0 yorum

Lohusa Otunun Faydaları Nelerdir

Lohusa otu boyu 1 metreye kadar ulaşabilen, kalp şekline sahip yaprakları ile dikkat çeken otsu ve çok yıllık bir bitkidir. Bu ota lohusa otu denmesinin en önemli nedeni doğumu kolaylaştırması ve doğum sonrası iyileşme sürecini hızlandırmasıdır. Ancak aşırı kullanımı zehirlenmeye yol açabildiği için kesinlikle bilinçsiz olarak kullanılmamalıdır. Lohusa otuna bağlı zehirlenmelerin yaşanması halinde mide bulantısı, kusma, baş dönmesi ve hayal görmeler gibi belirtiler ortaya çıkmakta ve bu belirtilerin görülmesi halinde hiç vakit kaybedilmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvuruda bulunulması gerekmektedir.

Lohusa otunun faydaları arasında doğum sancılarını sıklaştırması, doğumun başlamasını hızlandırması ve kolay doğum yapılmasını sağlaması ilk sıralarda yer almaktadır. Zaten bu özellikleri nedeni ile bu ot lohusa otu olarak anılmaktadır. Bu otun lohusa döneminde içilmesi halinde rahim kendisini çok daha kısa sürede toplamaktadır. Lohusa otu aynı zamanda çok güçlü bir adet söktürücü olup geç adet gören kişilerin kullanımı halinde adetlerinin bir düzene girmesini sağlayacaktır.  Bu nedenle lohusa otunu adet düzensizliği ile mücadele eden kişilerin kullanması önerilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus kullanılan miktardır.

Lohusa otunun yararları arasında bir diğer dikkat çekeni bu otun son derece güçlü bir ağrı kesici etkiye sahip olmasıdır. Lohusa otu özellikle de romatizma ağrılarında etkilidir ve arterit şikayetlerinin tedavisinde çoğu zaman başarılı sonuçlar vermesi ile tanınır. Bağırsakları çalıştırdığı için kabızlık sorunu yaşayan kişilerin kullanımı önerilir. Bazı bölgelerde yılan ısırmasında kullanılan en etkili ilaç lohusa otudur. Ayrıca yine yüksek ateşi düşürmede lohusa otundan yararlanılmaktadır. Lohusa otunun lapası ise egzama ve sedef başta olmak üzere pek çok cilt hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır. 

0 yorum

Mide Kanseri Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri

Karın bölgesinin sol üst bölümünde bulunan mide organının mukozasında çeşitli nedenlerden dolayı tümörler gelişebilir. Sıklıkla midenin küçük kenarında ortaya çıkan mide kanseri midenin herhangi bir parçasından kaynaklanabilir. Bazı vakalarda mide kanserinin yemek borusu, gırtlak ya da ince bağırsaklara yayıldığı görülebilir. Bu duruma metastaz denir.

Erkeklerde en çok görülen ikinci kanser türüdür. Her yıl dünyada ortalama sekiz yüz bin kişinin ülkemizde ise yirmi bin kişinin mide kanserinden dolayı yaşamını kaybettiği bilinmektedir. Erkeklerde mide kanserine yakalanma riski kadınlara oranla daha yüksektir. 

Dünyada bu hastalığın en sık rastlanıldığı yerler; Rusya ve bazı Kuzey Avrupa ülkeleri, Latin Amerika ülkeleri, Uzak Doğu’da Tayland, Çin ve Japonya gibi ülkelerdir. Genetik faktörler haricinde bilinen en etkili oluşum sebepleri arasında beslenme alışkanlıkları yer tutmaktadır. Sebze ve meyve tüketiminin az olması haricinde aşırı tuz tüketimi, yanmış ya da gerektiği gibi pişirilmemiş kırmızı et veya mangal etlerinin tüketilmesi önde gelmektedir.Mide ülseri ya da gastrite neden olan helicobacter pylori bakterisinin de ciddi tetikleyici etkisi vardır. Sigara ve alkol tüketimi de her kanser türünde olduğu gibi mide kanserine de yakalanma ihtimalini arttırır.

Erken teşhisin zor olduğu mide kanserinde ilk etaplarda belirtiler fazla olmaz. İlerleyen dönemlerde mide bölgesinde ağrı, iştahsızlık ve kilo kaybı, bulantı, kusma ve yorgunluk görülür. Çoğu durumda bağırsak işlevlerinde ve dışkıda kan ya da siyah renkte dışkı görülebilir. Bu sebeple de kansızlık oluşabilir. Mide kanseri teşhisinde en etkili yöntem endoskopidir.

Mide kanserinin en etkili tedavi yönetimi cerrahi müdahaledir. Yapılan cerrahi müdahale ile ameliyatla mide çıkartılır. Karaciğer kanserlerinde yapılan cerrahi müdahaledeki gibi sadece kanserli kesimi almak işe yaramaz çünkü mide kanserinde tüm midenin alınması gerekir. Hastalığın seyrine ve ağırlığına göre ışın tedavisi (radyoterapi) ya da ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulanır.  Hücre öldürücü sitotoksik ilaçların kullanımı midedeki kanserli hücrelerin azalmasında ciddi etki gösterebilir.
Nüksetme ihtimali yüksek olan bir kanser türü olduğundan dolayı başarılı sonuç veren tedavilerin ardından, düzenli beslenme, perhiz ve ek ilaçlarla hastalığın tekrar oluşumunun önüne geçilmesi gerekmektedir.

0 yorum

Meme Kanserinden Korunmanın 10 Etkili Yolu

Meme kanseri, sık rastlanan bir kanser türü olmasına rağmen, önlenmesi, erken teşhisi ve tedavisi mümkündür. Meme kanserinden korunmak için, tıbben ispatlanmış etkili yöntemler vardır. Bu yöntemler benimsendiği ve yaşam stiline uygulandığı takdirde, meme kanseri yüksek oranda engellenecektir.


Aktif bir hayat sürmek çok önemlidir. Meme kanserinden korunmak için, en z haftada 5 gün egzersiz yapmak gereklidir. Düzenli yapılan kısa yürüyüşler, asansör yerine merdiven çıkmak gibi aktiviteler yararlı olacaktır.Tüm kanserlerde olduğu gibi, meme kanserinde de, aile hikayesi önemlidir. Elbette aile geçmişinde meme kanserinin olması, kişinin de meme kanserine yakalanacağı anlamına gelmez. Ancak yapılan araştırmalar, meme kanserinde yarı yarıya genetik faktörlerin de etkili olabildiğini göstermiştir. Bu sebeple, aile fertlerinde meme kanseri yaşamış kişi veya kişiler varsa, bazı tetkiklerin düzenli olarak yapılması gereklidir.Yapılan araştırmalar, alkol kullanımının da meme kanseri üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Alkol kullanımına son vermek, riski azaltır. Alkol kullanan kadınların, kullanmayanlara oranla 1,5 kat daha fazla meme kanserine yakalanma riski olduğu tespit edilmiştir.
Sigara kullanılıyorsa tamamen ve hemen bırakılmalıdır. Sigara kullanımının meme kanseri ile direkt bir bağı bulunamamıştır, ancak sigara tiryakisi kadınların meme kanserine yakalanma riskinin arttığı bilinmektedir.Uzun zaman devam eden hormon tedavilerinin meme kanserini tetiklediği ispatlanmıştır. Hormon tedavilerinde kullanılan ilaçların kullanımının bırakılmasının ardından 5 senelik süre içerisinde meme kanseri riski düşer. Menopoz sonrasında hormon tedavisi gerekli görüldü ise, risk faktörleri araştırılarak tedaviye başlanmalıdır.Fazla yağlı gıdalar tüketmek, meme kanserine yakalanma riskini arttırır. Bu sebeple mümkün olduğunca yağsız gıdaların tüketilmesinin alışkanlık haline getirilmesi çok önemlidir.Kadınların kendi kendilerine memelerini muayene edebilmeyi bilmeleri gerekir. Kişinin kendi göğsünü düzenli olarak muayene edebilmesi, meme kanserinin erken teşhis edilebilmesine olanak sağlar. Bu sayede göğüsün alınmasına gerek kalmaksızın tedavi şansı doğar.


Önleyici etkisi olmasa da, mamografi çekilmesi de son derece önemlidir. Meme kanserine sebep olan kitle büyüyüp, kişinin elle yaptığı muayenede hissedilebilecek boyuta gelmeden, mamografi de fark edilebilir. Bu da mümkün olan en erken teşhis olup, tedaviyi kolaylaştıracaktır. Kadınlar, düzenli olarak mamografi çektirmelidir.Çocuk sahibi olmak için erken yaşları tercih etmek, meme kanseri riskini azaltır. Hiç anne olmayan kadınlarda ve geç denilebilecek yaşlarda anne olan kadınlarda, meme kanseri riskinin arttığı bilinmektedir.Anne olan kadınların, bebeklerini uzun süre emzirmeleri yararlıdır. Hamilelik ve emzirme dönemlerinde, diğer zamanlarda adet dönemlerinde yaşanan hormon aktiviteleri durur. Buna bağlı olarak meme kanseri riski de azalmaktadır.  

0 yorum

Karaciger Kanseri Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri

Karaciğer kanseri; hepatit a, hepatit b, hepatit c ya da sirozun etkilerinden kaynaklanabileceği gibi, hiçbir sebep olmaksızın da direk karaciğerde ortaya çıkabilecek bir kistle belirebilir. Karaciğerin kendi hücrelerinden oluşma ihtimali vardır. Primer tümörler arasında yaygınlık oranının %75 civarında olması sebebiyle, en yaygın kanser çeşididir. 
Diğer adı ‘hepatoma’dır. İnsanlar arasında kadınlara nazaran erkeklerde 5 kat daha fazla görülür. En çok görüldüğü yaş aralığı  40 ile 60 yaşları arasıdır. Dünyada en fazla görüldüğü yerler Güneydoğu Asya ve Güney Afrika’dır.

Belirtileri bir çok hastalığın belirtileriyle benzer olduğu için, bu hastalığa yakalananlar ilk başta belirtileri ciddiye almazlar. Bu sebeple tanı konması genellikle zor olur. Genelde karın bölgesinin sağ ve sağ üst kısmında hissedilen ağrı, yorgunluk hissi, dikkat çeken kilo kaybı ve karında şişkinlik görülebilir. Karaciğer kanseri hastalarının yarısına yakınında, aynı zamanda sarılık da oluşur. Bazı vakalarda dalak büyümesi ve sindirim sisteminde kanamalar görülmektedir.

Metastaz yapma ihtimali en yüksek olan kanser çeşidi olduğundan tedavisi de oldukça zordur. En kesin ve başarılı tedavi yöntemi cerrahi müdahale ile karaciğerdeki kanserli dokunun alınmasıdır. Bu ise ancak metastaz yapmamış vakalarda yapılabilmektedir. 
Cerrahi mücadele için ayrıca hastada başka bir karaciğer hastalığı olup olmadığı ve varsa bu hastalığın derecesi de önemlidir. 
Karaciğer etrafındaki herhangi bir doku ya da organa sıçramış bir karaciğer kanserinde cerrahi müdahale imkanı yoktur. Böylesi metastaz yapmış vakalarda kurtulma ihtimali oldukça düşüktür ve yaşam süresi genelde 6-8 ay civarındadır. Bu tür vakalarda yapılan tedavi çeşitleri daha çok kanseri yok etme çabasından ziyade hastanın ömrünü uzatma amacına yöneliktir.


Cerrahi müdahale ve organ nakli haricinde diğer yaygın olan tedavi türleri kemoterapi, radyoterapi ve kemo-embolizasyondur. Kemo-embolizasyon; onkolojik ilaçlar ve  tümörü besleyen damarların tıkanması yoluyla yapılan bir tedavidir. 
Kemoterapide ise, düşük bir yüzdeyle başarılı sonuç elde edilmiş olmasına karşın, ilaç tedavisinin etkisi karaciğer kanserinde çok sınır­lıdır. Radyoterapi; ışın te­davisinin karaciğer kanseri vakalarında iyileştirici rolü ilaç tedavisiyle birlikte kullanıl­masına karşın görülmemiştir. Bu tedavi biçimi günümüz­de,  hastanın ömrünü uzatmak için kullanılmaktadır.

0 yorum

Kemik Erimesi Ve Tedavi Yöntemleri

Kemikler, en sert doku olmakla birlikte, vücuda tam anlamıyla destek verirler. Aynı zamanda kalsiyum deposu görevini de üstlenmektedir. Tıbbi adı osteoporoz olan kemik erimesi hastalığı, kemiklerin kalitesinin düşmesi ve yoğunluklarının azalması ile belirti vermeye başlar. Hastalığa yakalanan kişilerin kemiklerinde ciddi anlamda zayıflama olur ve kırılma riskleri normal insanlara göre yüksek oranda artar.
Bu hastalıkta herhangi bir belirtinin fark edilmesi kolay değildir. 


Genellikle kemiklerde kırılma başladığında fark edilir. Bu kırıklar için en riskli bölgeler, kalça, el bilek kemiği ve omurga kemikleridir. Kalça kırıklarında ameliyat şarttır. Omurga kemiklerinde ise, hastanın boyu kısalabilir, aşırı sırt ağrısı görülebilir ve bedende şekil bozuklukları ortaya çıkabilir. Özellikle yaşı ilerlemiş olan hastalarda, kırıkların sebebi genellikle kemik kütlesinin azalmasıdır. Menopoz sonrası dönemi yaşayan kadınların yüzde ellisi de bu durumla karşı karşıya kalabilir. Bu sebeple, kemik mineral yoğunluğu testi mutlaka yapılmalıdır. Bu testin yapılmasıyla, menopoz sonrası dönemde, kişide kemik erimesi riskinin olup olmadığı net bir biçimde belirlenir.
                
Kemik erimesi hastalığı riskini arttıran etkenler çok sayıdadır. Bunların başında beslenme alışkanlıklarının yanlış olması gelmektedir. Protein ağırlıklı ve kalsiyumdan yana eksik beslenen kişilerin, bu hastalığa yakalanma riski fazladır. Bu hastalıktan korunmak için yeterli miktarda D vitamini ve kalsiyum alınmalıdır. Yaşlanma, kemik kütlesinin azalmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple, yaş ilerlediğinde gerekli kontrollerin düzenli olarak yapılması gereklidir. Genetik faktörlerle, bu hastalık kalıtımsal bir yol izleyebilmektedir. 
Bu sebeple, ailesinde kemik erimesi yaşanmış olan kişiler, 2 kat daha fazla risk altındadır. Menopoz sonrası dönemi yaşayan kadınlar, erkeklere göre daha fazla risk altındadır. Bunun sebebi, menopoz sonrasında yaşanan östrojen eksikliğidir.

Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan bir takım ilaçlar da riski arttırabilir. Bununla beraber bir dönemde yaşanmış ağır kırıklar, diğer risk faktörlerinden biri de eşlik ettiğinde riski yüksek oranda arttırmaktadır. Sigara ve alkol de diğer hastalıklarda olduğu gibi, kemik erimesi konusunda da risk yaratmaktadır. Özellikle günde en az 15 dakika güneş görmeyen kişiler, kemik erimesi hastalığı riski altındadırlar.
                
Belirti vermemesi sebebiyle kemik erimesi hastalığına, “sessiz hastalık” da denilir. Genellikle ilk kırığa kadar fark edilmez. Bu sebeple, risk oranına bağlı olarak düzenli kontrol yaptırılmalıdır. Kemik mineral yoğunluğu testi, kolayca yapılabilen ve kişiye ağrı vermeyen bir testtir. Bu test, x-ray ışınları yardımıyla, kemiklerin kalınlığını ve gücünü ölçer. 
Kemik erimesi tespit edilmesi halinde, ilaç tedavisine başlanır. Kemiklerin yıpranmasını durduran ve kemikleri güçlendiren ilaçlara ek olarak bir diyet uygulaması verilebilir. İlaçların haricinde D vitamini ve kalsiyum desteğine de çok önem verilir. Hastanın, yaş,  cinsiyet ve yaşam biçimi açısından değerlendirilmesi ile uygun ilaçlara karar verilir ve tedaviye başlanır.  

0 yorum

Meme Kanserine Karsı Soya

Meme Kanseri, günümüzde sık rastlanan, ancak erken teşhiste tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Çoğunlukla hastalık, memede bir kitle ile belirti verir ve hasta kendi fark ederek doktora başvurur. Memede el ile hissedilebilen kitle, meme iltihabı veya memede oluşmuş bir kistin de belirtisi olabilir.
Bunun netleşebilmesi için, fark edildiği anda doktora gidilmelidir. Diğer belirtilerden biri, memenin tamamen veya kısmen şişmesidir. Cilt üzerinde kızarıklıklar oluşabilir, memede süreklilik arz eden ağrı olabilir. 
Meme başından kanlı veya kansız akıntı gelebilir. Elle hissedilebilen kitle, memede olabileceği gibi koltukaltında da olabilir.
Doktorun meme kanseri teşhisi koymasının ardından, ilk tercih edilecek tedavi yöntemi, genellikle ameliyat ile kanserli dokunun vücuttan alınmasıdır. 

Bunun dışında, kanserli hücreleri yok etmek ve büyümelerinin önüne geçmek için de çeşitli tedaviler uygulanır. Bazı durumlarda iki tedavi yöntemi senkronize olarak uygulanabilir. Kadınların, kendi göğüslerini muayene etmeyi bilmeleri gereklidir. Bu sayede, kişinin düzenli olarak kendi göğsünü muayene etmesiyle, erken teşhis mümkün olmaktadır. Erken teşhis olduğu takdirde, günümüz tıp imkanlarıyla, meme kanserinden kurtulmak kolaylaşmıştır.
             
Beslenme biçiminin, kanser oluşumunda direkt etkili olduğu kanıtlanmıştır. Et yemenin kansere sebep olduğuna dair bir kanıt yoktur. Ancak, etin pişirilme biçimi çok önemlidir. Kızartma ve ızgara yöntemi ile pişirilen etlerde çeşitli kanserojen maddeler oluşur. Bu maddeler, özellikle memede bulunan dokular için çok zararlıdır. Yapılan araştırmalara göre, özellikle meme kanseri riskini azaltmak adına, fazla pişmiş etlerden uzak durmak gerekiyor. Yine araştırmalara göre, bazı besinlerin tüketilmesi ile kanser önlenebiliyor. 
Bunların başında balıklardan alınabilecek olan Omega 3 yağı geliyor.

Özellikle beslenmesinde soyaya sıkça yer veren kadınların, meme kanserine yakalanma riskleri, ciddi oranda azalıyor. Soyanın antioksidan etkisi vardır. Soyanın içeriğinde bulunan maddeler, tümörlerin genişlemesi için gerekli olan kana ulaşmalarını engeller. Meme kanserinden korunmak için günlük 25 ile 100 miligram arası soya alınması gerekir. Uzmanlar, soyanın direkt alınmasındansa, soya içerikli besinler vasıtasıyla alınmasını öneriyorlar. 

Soya peyniri, soya filizi ve soya sütünü sıkça tüketmek, kanserin önlenmesi konusunda büyük bir katkı sağlıyor. Soya, serbest östrojeni ciddi oranda engellediğinden, östrojenin olumsuz etkilerini ortadan kaldırır. Östrojene duyarlı meme tümörleri de vardır. 
Bu durumu yaşayan kadınlar, besin listesinde soyayı ya azaltmalı ya da tamamen ortadan kaldırmalıdır. Soya içerisinde bulunan bir madde, bu tarz tümörlerin büyümelerini tetikleyebilir. Bu sebeple, yararlarını ve olası zararları göz önünde tutarak, haftada ortalama 3 porsiyon soyalı gıda yemek yeterli olacaktır.  

0 yorum

Beyin Tümörleri Ve Tedavi Yöntemleri

Beyin tümörleri, kafatası boşluğu içerisinde oluşan ve beyin dokularına yerleşebilen tümör ya da zararsız kistlerdir.  Bu kitleler geliştikçe beyne dışarıdan baskı yapar.  Beyin tümörleri kafatası içerisindeki sinir dokularından ya da damar ve beyin zarı tümörlerinden kaynaklanabilir.

Vücudun en hassas bölgesi olan beyin içinde yerleştiklerinden dolayı iyi huylu veya kötü huylu olsalar dahi ciddi riskler oluşturmaktadırlar. Bu riskler, hem tedavi aşamasındaki cerrahi müdahalelerden hem de beyin yapısından ileri gelmektedir. Beyin, en sert kemik olan kafatası ile çevrili olduğundan dolayı beyin ile kafatası arasında oluşan tümörler beyne baskı yaparak büyürler. Bu durum iltihaplara ya da beynin şişmesine neden olmaktadır.

Beyindeki iyi huylu tümörler beyin hücrelerinden kolaylıkla çekilebilir ve tamamına yakını ayrılabilir. Bu sebeple cerrahi müdahaleler sonrası sonuçlar çok olumlu olmaktadır. İyi huylu tümörler, yavaş gelişme hızına sahiptirler. Ancak yine de daha önce bahsedilen sebeplerden ötürü bünyede kalıcı hasar ve işlev sorunlarına neden olabilirler

Kötü huylu tümörler ise, iyi huylu tümörlere nazaran çok daha hızla artar ve yayılırlar. Cerrahi müdahale ile alınması çok zordur ve çamur kıvamında olurlar. Tekrar nüksetmeleri yüksek bir risktir.

Beyin bünyesinde oluşan bir hastalık olduğundan ötürü, ileri derecede rahatsız eden ve çok sayıda belirtileri vardır. Sürekli olan ve uyanınca daha kötüleşen bir ağrı, özellikle sabahları etkili olan kusma, kişilik ve davranışta değişiklikler, zihin becerilerde düşüş, hafıza kaybı, görme ve duyma kaybı, konuşma zorlukları, tam anlamıyla uyanamama, güçsüzlük ve uyuşukluk, el titremeleri ve yüz felci en ciddi belirtileridir. Kimi zaman geçici nefes alma duraklamaları da olabilir.

Beyin tümörleri acil şekilde tedavi edilmesi gereken hastalıklardır. Tedavisinde en çok kullanılan yöntem cerrahi müdahaledir. Kafatası açılır ve tümörler beyin dokuları üstünden tamamen temizlenir. Ancak bunun yapılması için beyin tümörlerinin, beynin riskli olmayan bir bölgesi üstünde olması gerekmektedir.  
Cerrahi müdahale haricinde ışın tedavisi de çok kullanılan ve başarılı yöntemlerden birisidir. Kimi zaman ışın tedavisi ile tümörlerin yok edilmesi ya da ilerlemesinin durdurulması başarılabildiği gibi kimi zaman da cerrahi müdahaleler sonrası beyin dokusu etrafında kalan mikroskobik tümörlerin yok edilmesi içinde kullanılır.


0 yorum

Sivilce Ve Akneler İçin Cilt Bakımı

Sivilce ve akne birbirinden farklı olan ancak bakıldığında ikisi de aynı görülen cilt rahatsızlıklarıdır. Sivilce ve akneye meyilli ciltlerde çeşitli dönemlerde bu tür sorunlar görebilmektedir. Cilt'te oluştugunda acı, ağrı ve kaşıntı gibi belirtiler de görebileceğiniz sivilce ve akneler için yapılacak ilk şey cildinizi temiz tutmanızdır. Özellikle yağlı ve karma ciltlerde görülen bu rahatsızlık düzgün yollardan tedavi edilmediğinde hem fiziksel hem psikolojik olarak büyüyen bir sorun haline gelir.



Sivilce ve akneler için cilt bakımı yapılmadan önce ciltteki gözenekleri açmak önemlidir. Bunun için evde kaynamış bir suyun üzerine başınıza bir havlu alarak yüzünüze almanız yeterlidir. Suyun buharı gözeneklerin genişlemesini sağlarken başınıza aldığınız havlu buharın yüzünüz dışında bir yere gitmesini engelleyecektir. Yüzünüzün çok yakın olmamasına da dikkat etmeniz gerekir. Sonrasında zaman kaybetmeden günlük kullandığınız temizleyicilerle yüzünüzü temizleyebilirsiniz. Kullandığınız malzemeler cildinize uygun olduğunda sonuç verir. Ancak alerji, kaşıntı gibi bir olumsuzluk yaşamamak için ürün seçerken dikkat etmeniz gerekir. 

Yaptığınız tüm uygulamalara rağmen yüzünüzde hala sivilce ya da akne çıkıyorsa bunun için daha özel bir uygulama yapmanız gerekir. Evde kendinizin de yapabileceği formüller hem daha ucuz hem de doğal olacağı için kullanabilirsiniz. 

Sivilce ve akneler için cilt bakımı yapmak istediğinizde bilmeniz gereken ilk şey cildinizdeki yağ miktarını acil olarak azaltmanız gerektiğidir. Cildinizi yağdan arındırmak istediğinizde doğal bir yöntem olarak evinizdeki marul yapraklarını kullanabilirsiniz. Marul yapraklarının suyu ile cildinizi temizleyebilirsiniz.

Sivilce ve akneler için cilt bakımı yapabileceğiniz ve evde uygulayabileceğiniz bir yöntem de limon kabuğu. Limon kabuklarını rendeleyip iki çorba kaşığı suyun içinde birkaç dakika bekletin. Su ile yumuşamış limon kabuklarını robottan geçirdikten sonra ezip püre haline getirin. Sonrasında cildinize maske olarak uygulayabilirsiniz. Limon hem cildinizdeki yağın arınmasına hem de cildinizin sıkışlaşmasına yardımcı olacağı için son derece ideal bir cilt bakım malzemesidir. 

Sivilce ya da akne gibi sorunlarınız olduğunuzda bilmeniz gereken iki şey vardır cildinizle ilgili. Bunlardan ilki yağlı ya da yağlı olmaya meyilli bir cildiniz olabileceği diğeri de yüzünüzdeki gözeneklerin kapanmış olabileceği. Bu ihtimallere göre bakım yaparsanız daha iyi sonuç alırsınız. 

0 yorum

Yumurtlama Dönemi Nasıl Hesaplanır

Yumurtlama döneminin bilinmesi en çok gebe kalmak isteyen kadınlar için önemlidir. Yine aynı şekilde gebe kalmak istemeyen kadınlarda yumurtlama döneminde korunmasız olarak cinsel ilişkiye girmeyerek kendilerini koruma imkanına sahiptir. Peki yumurtlama dönemi nasıl hesaplanır ve yumurtlama dönemi nedir?

Düzenli olarak adet gören her kadın belirli bir döngü içerisinde yumurtlar. Yumurtlama dönemi içerisinde cinsel ilişkiye giren kadınların gebe kalma ihtimalleri son derece yüksek olduğu için planlı gebelik yaşamak isteyen ya da tüp bebek tedavisi olan anne adayları için bu tarihin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Yumurtlama dönemi hesaplaması için mutlaka düzenli adet görülmesi şarttır. Düzenli olarak adet görmeyen kadınlarda yapılacak hesaplama yanlış sonuçların alınmasına neden olabilir.

Bu nedenle düzenli olarak adet görmüyorsanız yumurtlama hesaplama işleminin yerine yumurtlama testleri olarakta bilinen ovülasyon testleri kullanmanız doğru sonuç almanız adına daha uygun olacaktır. Düzenli adet gören kadınlarda ise bu hesaplama bir sonraki adet başlangıç tarihinden önce geriye doğru sayılara bulunur ve 2 hafta yani 14 gün sonrası yumurtlama tarihi olarak kabul edilir. Ancak bu hesap pek çok kez çeşitli nedenlerden dolayı yanlış çıkabileceği için en doğrusu yumurtlama test kiti kullanmaktır. Bu test kiti aynı gebelik testlerine benzemekte olup yapılacak test sonucunda yumurtlama döneminde olup olmadığınız belirlenir. Yumurtlama döneminde son derece hafif kanlı akıntı ve vücut ateşinin yükselmesi gibi belirtiler de ortaya çıktığı için bu belirtileri takip ederek yumurtlama döneminde olduğunuzdan emin olmanız da mümkündür. 

0 yorum

Siyah Noktalar İçin Cilt Bakımı

Siyah noktalar daha çok portakal kabuğu cilde sahip olan insanlarda görülen bir durumdur. Cildin gün içinde maruz kaldığı toz, hava kirliliği ya da diğer etkenler gözenekli cilde temas ettikçe ciltteki gözeneklere yerleşir. Düzenli olarak temizlenmediği ya da doğru şekilde uygulama yapılmadığı için de siyah noktalar bulundukları yerde giderek çoğalmaya başlar. Bunun için önceden önlem almak ve en erken yaşta siyah noktalar için cilt bakımı yapmak gerekir. Pek çok kişi cilt tipini bilmediği için yanlış uygulama yapar. Bu da ciltte kalıcı hasarlara neden olabilir. Ancak siyah noktaların olduğu bir cildiniz varsa cildiniz çok gözenekli ve hasar görmeye yatkın demektir. Bu nedenle de düzenli temizlemek son derece önemlidir.

Siyah noktalar için cilt bakımı yapmanız gerektiğinde cilt tipinize uygun, genel temizlik yapabileceğiniz malzemeleriniz olması gerekir. Bir set olarak kullandığınızda cildinizi hem rahatlatabilir hem de kirlenme riskini en aza indirmiş olursunuz. Bunun için sadece temizleyici değil, tonik ve nemlendirici de kullanmanız gerekir. Her gün düzenli olarak bu üç malzemeyi kullandığınız zaman gözle görülür etkiler oluşacaktır. Bunun yanı sıra her gün temizlik yaptığınızda cildinizin daha çok rahatladığını ve nefes aldığını hissedeceksiniz.

Siyah noktaları için cilt bakımı yaptığınızda rutin temizliğin yanı sıra haftada bir ya da iki kere de cilt maskesi kullanmanız etkili olacaktır. Her cilt tipi için kullanılabilecek maskeler farklıdır. Bu nedenle cilt tipinizi iyi bilmeniz gerekir. Hazır olarak alabileceğiniz maskelerin yanı sıra evde kendinizin de yapabileceği maskeler vardır. Genellikle yulaf maskeleri, killi maskeler siyah noktaların temizlenmesi için kullanılabilmektedir. Ancak dikkat etmeniz gereken bir nokta var. Eğer cildinizi temizlemeden ya da cildinize maske uygulamadan önce kaynamış bir tencere suyun içine biberiye koyup yüzünüze buharını alırsanız gözenekler açılacak ve temizliğiniz daha etkili olacaktır.

Siyah noktalar için cilt bakımında son aşaması da sıkılaştırmadır. Siyah noktalardan arındırdığınız cildinizde boş kalan gözenekler kısa sürede dolabilir. Bunu engellemek için maske ya da temizlikten sonra sıkılaştırıcı bir krem kullanmanız iyi olacaktır. 

0 yorum

Sivilceler İçin Ayva Cekirdegi Kremi

 border=Pek çok insanın dert ettiği konulardan bir tanesi sivilcelerdir. Sadece bayanların değil erkeklerin de sivilcelerden yakındığı olmaktadır. Özellikle ergenlik döneminden kalan ve iz bırakan sivilceler rahatsız edici bir görüntü oluşturur. Yağlı ciltlerde olduğu zannedilse de sivilce her cilt tipinde görülebilen bir rahatsızlıktır. Leke bırakabildiği için de en kısa süre çözüm bulunması ve uygulanması gerekir. 

Ancak kullanılan her yöntem her insan için aynı etkiyi göstermez. Özellikle kullanılan yöntem ilaç ya da doğal olmayan yöntemlere dayanıyorsa ciltte geri dönülemez hatalara neden olabilir. Son zamanlarda pek çok kişinin sivilcelere ayva çekirdeği kullandığı görülmektedir. Hem doğal hem de masrafsız bir yöntem olması nedeni ile evinizdeki ayva çekirdeklerini kullanarak sivilcelerden ve cildinizdeki lekelerden kurtulabilirsiniz.

Sivilcelere ayva çekirdeği kullanmak diğer pahalı ve zor cilt tedavilerini denemekten daha kolaydır. Evinizde yapabileceğiniz ayva çekirdeği kremi ile sivilcelerinizden kurtulabilirsiniz. Ayva çekirdeklerini bir bardak suyla hafif haşlayıp dört ya da beş gün güneş görmeyecek, buzdolabı haricinde bir yerde bekletin. Sonrasında suyu çekirdeklerden temizleyip cildinize sürebilirsiniz. 

Ayva çekirdeğinin suyunu kuruyana kadar cildinizde tutabilirsiniz. Sonrasında da cildinize kantaron yağı ya da aynı muhteviyatta bir yağ ile masaj yapabilirsiniz. Bu kremi yüzünüze sürdükten sonra yıkamanıza gerek yok. Cildinizin nefes almasına ve cilt renginizin daha normal hale gelmesine yardım edecektir. Sivilcelere ayva çekirdeği kullandığınızda yan etki görmez aynı zamanda da pahalı ürünlere para vermek zorunda kalmazsınız.

Sivilcelere ayva çekirdeği kullanabileceğiniz gibi ciltteki lekeler için de kullanabilirsiniz. Eğer uzun süre beklemek istemezseniz de ayva çekirdeklerini bir bardak ılık suda bir gün bekleterek de kullanabilirsiniz. Düzenli olarak kullandığınızda cildinizdeki lekelerde azalma olduğunu göreceksiniz. 

Bu uygulamayı her cilt tipi için deneyebilirsiniz. Özellikle hassas ciltler aynı sorunları yaşamasına rağmen aynı ürünleri kullanamazlar. Bu da bu insanların daha fazla kozmetik ve benzeri ürünlere para harcamasını gerektirir. Ancak ayva çekirdeği yan etkisi olmadığı için hassas ciltlerinde rahatlıkla kullanabileceği bir yöntemdir. Düzenli kullanıldığında ve cildinizi temiz tuttuğunuzda siz de değişimi gözlerinize görebilirsiniz. 

0 yorum

Göz Çevresi İçin Cilt Bakımı

Bir insanın yüzünden en çok dikkat çeken yer gözleridir. Bu nedenle her zaman ön planda olan göz hem dış güzelliği hem de sağlığı için dikkat edilmesi gereken bir bölgedir. Hassas bir yapıya sahip olması nedeni ile herkesin uygulayabileceği standart bakımlar her insanda aynı sonucu vermeyebilir. Göz hassasiyeti farklı olan insanların buna dikkat ederek göz çevresi için cilt bakımı yapması gerekir. 

Yorgunluk, stres, yetersiz uyku gözlerin yorulmasına ve daha çabuk yıpranmasına neden olur. Bu yıpranmanın görülen en büyük belirtileri ise göz çevresinde oluşan mor halkalardır. Bu nedenle göz çevresi için cilt bakımı yapılmak istendiğinde öncelikle yaşam şeklimizin ne kadar düzenli olduğunu bilmemiz gerekir.


Yediğimiz yiyecekler, aldığımız güneş ışığı, gözümüzün en çok yorulduğu saatler bilindiğinde hem göz sağlığımızı koruyabilecek hem de göz çevresi için cilt bakımı yapabilecek önlemler almamız kolaylaşır. Buna rağmen insan doğası gereği yaşlandıkça göz çevresinde halkaların ya da morlukların oluşması doğaldır. Buna ek olarak da göz çevresinde kırışıklıklar görülebilmektedir. Cildinizi canlı tuttuğunuzda bu etkileri yavaşlatabilir göz sağlığınızı da koruyabilirsiniz. 

Göz çevresi için cilt bakımı yapmanın ilk kuralı temiz bir cilde sahip olmaktır. Makyaj yapan pek çok kadın göz makyajını doğru şekilde temizlemediği için hem göz sağlığını hem de cilt sağlığını kaybeder. Bu nedenle bu gibi durumların yaşanmaması için temizliğe dikkat edilmesi gerekir. Doğru şekilde ve uygun malzemelerle temizlemek önemlidir.

Göz çevresinde oluşan kırışıkları gidermek için kasların çalışması gerekir. Bunun için göz çevresine küçük hareketlerle masaj yapabilirsiniz. Gözaltı morluklarından kurtulmanın ilk şartı düzenli uykudur. Her insanın günlük altı ile sekiz saat arasında ve gece saatinde uykuda olması gözlerin dinlenmesi ve morlukların engellenmesi için gereklidir. Ancak bundan fazla ya da az uyumak da şişliklere neden olur. 

Hem cildinizi canlandırmak hem de göz çevresinde oluşan şişliklerden kurtulmak için evinizde hazırlayabileceğiniz karışımlar yararlı olacaktır. Zambak, siyah çay, ıhlamur, papatya çayları ile gözünüze kompres yapabilirsiniz veya gözlerinizin üzerine patates ya da salatalık dilimleri koyarak dinlendirebilirsiniz. 

0 yorum

Enginarın Faydaları Nelerdir

Enginar çiçekleri yumru şeklini andıran ve boyu yer yer 2 metreyi bulabilen bir bitkidir. Enginar tek kelime ile doğanın en büyük mucizelerinden biridir. Enginarın içerisinde bulunan C vitamini ve A vitaminlerinin yanı sıra ayrıca potasyum, demir, kalsiyum, fosfor ve mangenez gibi pek çok mineral bulunmaktadır. İçeriğinde bulunan vitamin ve minerallerin fazlalığı enginarı tam bir sağlık deposu haline getirmektedir. Enginarın faydaları incelendiğinde en çok karaciğeri desteklediği görülmektedir.

Bu nedenle siroz ve karaciğer yetmezliği gibi karaciğer ile ilgili olan hastalıklarla mücadele eden kişilerin bol bol enginar tüketmeleri tavsiye edilmektedir. Enginarın yararları arasında karaciğer hastalıklarına iyi gelmesinin yanı sıra karaciğerin düzenli çalışmasına yardımcı olması ve karaciğerin kendini yenilemesine yardımcı olması da yer almaktadır. Enginar barındırdığı antioksidanlar sayesinde vücudun kanserle savaşmasını sağlamakta ve hücre yapısını koruduğu için kanserli hücrelerin oluşmasını engellemektedir. Enginar özellikle de rahim ağzı kanseri, prostat kanseri ve meme kanseri türlerinde etkilidir. Hücreleri koruduğu için yaşlanma karşıtı etki gösterir ve yaşlılık belirtilerinin ortaya çıkmasını geciktirir.

Enginarın haşlandığı su içilirse kalp çarpıntısı şikayetlerinin geçtiği görülür. Taze enginarın üzerinde bulunan yeşil yaprakları haşlanıp elde edilen çay düzenli olarak içilirse karaciğer hastalıklarında büyük oranda gerilemeler görülür. Yine enginar çayı ile saçların yıkanması halinde saçların canlandığı ve güçlendiği görülür. Saç dökülmesi ile mücadelede enginar çayı ile saçların yıkanması tavsiye edilmektedir. Zihinsel ve bedensel yorgunluğa karşı yine enginar tüketimi önerilmektedir. Son dönemde satılan enginar hapı içerisinde kimyasal maddeler bulundurduğu için bunun yerine enginarın kendisinin kullanımı daha sağlıklı bulunmaktadır. 

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI