işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Bitkiler o kadar masum degildir

Bitkilerin bazı hastalıkları tedavi edici özelliğinin bulunduğu ancak bilinçsizce kullanıldığında vücutta önemli hasarlara yol açabileceği belirtildi. 

Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda Farmakognozi ve Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ömür Demirezen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bitkilerin ilaç maksadıyla kullanımı ile ilgili uyarılarda bulundu. 

Halk arasında bitkisel ilaçlara önemli oranda bir talebin söz konusu olduğuna işaret eden Demirezen, bu talebin zamanla arttığını söyledi. Demirezen, talebin artmasındaki en önemli nedenlerden birinin, bitkilerin tamamen zararsız görünmesi olduğuna dikkati çekti. 

Ancak bitkilerin sanıldığı kadar masum olmadığını kaydeden Demirezen, bazı bitkilerin ilaç niyetiyle bilinçsizce kullanılması halinde çok ciddi sonuçlar doğurabileceğini vurguladı. 

Bitkilerin ilaç olarak kullanıldığında bir yan etkisinin olmadığına yönelik düşüncenin de yaygın olduğuna dikkati çeken Demirezen, şunları söyledi: 

''Oysa bu da yanlış bir düşünce. Örneğin, vücut için çok sayıda yararları olan sarımsak bile belli bir dozun üstünde kullanılması zararlı olabiliyor. Karaciğerde olumsuz etkiler yapabiliyor. Vatandaş gidip ilaç maksadıyla papatya alıyor ya da topluyor. Ancak, papatyaya çok benzeyen ve böcek öldürücü özelliğe sahip olan başka bir bitki de var. Bunun ayırt edilmesi zor. Ya da kekik almak isteyen bir kişi, 9 çeşit kekik olduğunu ve bunların her birinin farklı özelliğinin bulunduğunu bilmiyor.'' 

''HEKİMLER BİTKİSEL İLACA SICAK BAKMALI'' 

Bitki tüketiminde bir bilinçsizliğin hakim olduğunu ifade eden Demirezen, halkın kulaktan dolma bilgilerle aktarlardan bitki alıp bunları tükettiğini vurguladı. Bu durumun insan sağlığında ciddi tehlikelere yol açabileceğine işaret eden Demirezen, bu nedenle bilinçsiz bitki tüketiminin önüne geçilmesi gerektiğini vurguladı. Bunun için de öncelikle hekimlerin bitkisel ilaca artık sıcak bakmaları gerektiğini ifade eden Demirezen, şöyle devam etti: 

''Hekimler, eczacılar bitkisel ilaçlara sıcak bakarsa, halk da bunu bilinçli ve sağlıklı bir şekilde kullanma imkanına sahip olur. Hekimler bitkisel ilaçlara sıcak bakmadıkça, hastalar aktarların sattığı bitkilerde şifa aramaya devam eder. Ancak hekimlerimiz henüz bitkisel ilaçların yanında yer almıyor.'' 

Özellikle kanser hastalarının bitkilere daha fazla ilgi gösterdiklerini anlatan Demirezen, ''Bu hastaların kullandıkları bitkilerin bazıları kemoterapide ters etki yapıyor. Bazı hastalar ise bitki kullanıp kemoterapi tedavisi görmüyor'' dedi. 

Demirezen, hekimlerin bitkisel ilaçlar hakkında bilgili olmaları halinde hastalarını yönlendirebileceklerini ve bu tür olumsuz sonuçların ortaya çıkmasını engelleyebileceklerini ifade etti. 

Demirezen, bu konuda hekimlere ulaşmak ve halkın bitkisel ilaçları bilinçli şekilde tüketimlerini sağlamak için dernek olarak çaba sarf ettiklerini sözlerine ekledi. 

0 yorum

En fazla yapılan diyet hataları

Bireyin zayıflamaya karar verdikten sonra bazı kurallara dikkat etmesi gerekir, peki bu kurallar neler?
Şişmanlık; vücut ağırlığının istenilenden fazla olmasıdır.
Vücut ağırlığını, gıdalarla alınan enerji ile harcanan enerjinin birbirine eşit olmasıyla dengede tutabiliriz. Eğer alınan enerji harcanan enerjiden fazla ise vücutta fazla miktarda yağ depolanır ve bu da şişmanlığa neden olur.
Şişmanlığa; çok yemek yeme, fiziksel aktivitenin az olması, psikolojik bozukluklar, metabolik ve hormonel bozukluklar sebep olabilir. Bunlar arasındaki en büyük etmen de çok fazla yemek yemektir. Zayıflamak için kişinin harcadığı enerjinin, aldığı enerjiden daha çok olmasına dikkat etmeli ve fiziksel aktivitesini artırmalıdır.
Bireyin zayıflamaya karar verdikten sonra bazı kurallara dikkat etmesi gerekir;

• İlk etapta birey, diyette başarılı olmak istiyorsa beyin olarak diyete hazır olup olmadığını düşünmesi gerekir. Eğer kişi buna hazır değilse diyeti tam olarak uygulayamayacak, kaçamaklar yapacak ve başarısızlığa uğrayacaktır. Başarısız oldukça da umutsuzluğa düşecektir.

• Bireyin hedeflerini, yani kaç kilo vereceğini ve bu kiloyu ne kadar sürede verebileceğinin belirlenmesi gerekir. Kişi hiçbir zaman kısa sürede kilo kaybetmeyi planlamamalı, bu şekilde uygulanan diyetlerle belki hedeflere ulaşabilir. Fakat daha sonra koruma safhasına geçildiğinde başarılı olunamaz. Hatta birey diyet yapmaya başladığı kilonun da üzerine çıkabilir.

• Standart diyet yoktur, her diyet kişiye özel olmalıdır. Bir diyet uzmanı tarafından, o kişinin beslenme alışkanlıklarına, yaşına,cinsiyetine, iş koşullarına, bazal metabolizma hızına ve sağlık problemlerine (yüksek kolesterol, tansiyon, diyabet ) uygun diyet programı belirlenmelidir. Herkesin aynı diyeti yapması söz konusu olamaz.
 Her bireyin kişisel özellikleri farklı olacağından diyete vereceği cevap da farklı olacaktır. Kimi sağlıklı bir şekilde kilo verirken diğer bir kişi hiç kilo veremediği gibi metabolizmasına uygun olmadığı için birçok, geri dönüşü zor sağlık problemleri ile karşılaşabilir.

• Diyette öğünler, azar azar ve sık tüketilecek şekilde düzenlenmeli, öğün atlanılmamalıdır. Genelde diyet yapan bireyler tüm gün boyunca aç kalıp, metabolizmalarını zayıflatırlar ve metabolizmanın en zor çalıştığı akşam saatlerinde çok daha fazla yemek tüketirler, buna paralel olarak hızlı bir şekilde kilo alırlar. Akşam yemekleri en geç yatmadan 4 saat önce yenilmelidir.

• Diyetler genelde 3 ana ve 3 ara öğün olacak şekilde düzenlenir. Fakat ana öğünler kadar önemli olan ara öğünler her zaman ihmal edilir ve atlanılır. Kan şekeri, kişi öğününü tükettikten 2-2,5 saat sonra yavaş yavaş düşmeye başlar ve böylece açlık hissi doğar. Buradaki ara öğünlerin amacı da kan şekerinin düşmesini ve açlık duyulmasını engellemektir. Bu nedenle de ara öğünlere gereken önem verilmeli.

• Diyet içersinde, her besin grubunda bulunan besinler dengeli bir şekilde dağıtılmak koşulu ile bulunmalıdır. Tek tip besinlerle yapılan diyetlerin çoğu en başta kilo kaybetmeyi sağlamakta fakat başlangıçtaki hızlı kilo kaybından sonra eskisinden daha çok kilo alınmasına neden olmaktadır.

• Diyet sırasında en az 2 – 2,5 litre su içilmelidir. Herhangi bir sağlık problemi yok ise, bu miktarın üzerinde içilen su böbrekleri gereksiz yere çalıştıracaktır. Sular yemeklerden önce içilmeli yemek arası veya yemekten hemen sonra içilmemelidir.

• Diyet sırasında koşullar el verdiği sürece spor yapmalıyız. Ne yazık ki günümüz şartlarında spora pek vaktimiz kalmıyor. Bu nedenle günlük hayatta mümkün olduğunca hareketli olalım. Mesela yürüyen merdivenler ve asansörler yerine merdivenleri, çok yakın mesafelerde yürümeyi tercih edelim.
 Genelde beyaz ekmek tüketenler diyet sırasında kalorisi azalacağı düşüncesi ile ekmeği kızartırlar. Fakat bu şekilde sadece ekmekte su kaybı olurken, kalorisinde hiç bir değişiklik olmamaktadır. Aynı zamanda bu uygulamayla protein kaybı da söz konusudur.

• Yine aynı şekilde sabahları aç karnına içilen sıcak su veya limonlu su gibi içeceklerinde vücuttaki yağları erittiği düşülür. Bunların vücuttaki yağları eritmek gibi fonksiyonları yoktur ama aç karnına içilen bu içecekler bağırsakları harekete geçirir ve kabızlığı ortadan kaldırır.

• Meyve ve sebzelere diyette çok daha fazla önem verilmelidir. Bu besinler vitamin ve mineral açısından oldukça zenginlerdir. Aynı zamanda posa içeriği yüksektir. Posa içeriğinin yüksek oluşu kişide kabızlık problemi varsa onun tedavisine yardımcı olurken bir çok sağlık probleminin de tedavisine yardımcı olacaktır.

• Kepekli ekmek, kurubaklagiller ( kuru fasulye , nohut , mercimek ) ,meyve ve sebzeler posa oranı yüksek bir besinlerdir. Beyaz ekmek yerine tercih edilmesi birçok avantaj doğurur. Bağırsak hareketlerinin düzenlenmesinde, kan şekerinin ve kan yağlarının dengelenmesinde, midede şişerek tokluk hissinin artmasında etkilidir. Aynı zamanda kalori değeri daha düşüktür.

• Kalorisi düşük olduğu için içeriğinde tatlandırıcı bulunan ürünler diyet süresince fazlasıyla tercih edilir. Fakat bunlar zayıflama diyetlerine yönelik ürünler değillerdir. Bu ürünler (reçeller, çikolatalar, baklavalar... vb. ) diyabet (şeker) hastalığı olan insanlara yönelik geliştirilmiş ürünlerdir.

• Yapılan hatalardan biri de zayıflama dönemi bittikten sonraki beslenme dönemdir. Genelde kilonun korunması gereken bu dönemde, diyete başlamadan önceki, şişmanlamaya neden olan kötü beslenme alışkanlıklarına geri dönüş yapılır.
Burada yapılması gereken, sağlıklı beslenme alışkanlığının bir yaşam tarzı haline getirilmesi ve diyet süresince belirlenen ilkelerin bu dönemde de benimsenmesidir. Bu beslenme alışkanlıklarını benimsenmesinin yanında bazı davranış değişiklikleri de yapmak gerekir.

Örneğin;
• Alışverişe giderken liste yapıp onun dışına çıkmamak, her zaman tok karnına alış veriş yapmak,
• Tabağı çok doldurmamak,
• Yemek yerken yiyecekleri çok çiğnemek ve gereksiz yere masa başında vakit geçirmemek,
• Fast-food türü besinlere, hamur işlerine ve tatlılara ağırlık verilmemek, gibi örnekleri geniş tutmak mümkündür.

Deniz Şafak Akçayoğlu
Beslenme ve Diyet Uzmanı


0 yorum

Çörek Otunun Faydaları

Vücudumuz doğası gereği, doymamış yağ asitlerini üretemediğinden bu yağ asitlerini dışarıdan karşılamak zorundadır.

Bir gram çörekotu yağı da bu açıdan bir günlük ihtiyacımızı karşılamak için yeterlidir.


Çörek otunun diğer etkileri

• Çörek otunda bulunan nigellon ve alfa-pinen gibi eterli yağlar, solunum borusunun genişleyip krampların giderilmesini sağlar.

Ayrıca öksürüğü hafifletir. İltihap giderici, ağrı dindirici ve idrar söktürücü etkileri de mevcuttur. Düzenli kullanımda kan şekerini düşürücü etkisi vardır.

• İçeriğinde bulunan B1, B2 ve B6 vitaminleri, pek çok enziminüretiminde önemli rol oynar. Çünkü bunlar, savunma ablukalarını yok edip boyun altı bezini ve dolayısıyla da savunma sistemini güçlendirir. Folasidi vitamini ise, kalp ve tansiyon problemlerinin oluşma riskini en aza indirger. Bununla birlikte hücre yenilenmesinde de gereklidir.

• Beta karotin, A, E ve C vitamini, selen gibi antioksitler vücudun savunma sistemini destekler. ayrıca içeriğinde bulunan selen, zehirli maddelerin vücuttan atmasında destek olur.


Çörek otunun faydaları:

Bu kadar mükemmel olarak yaratılan çörek otu, bütün bu özellikleri ile:

• Mikrop, virüs ve mantarlara karşı etkili bir savunma aracıdır.

• İfraz boşaltıcı ve solunum borusunu genişleticidir.

• Kan şekerini düşürür.

• Damar hastalıklarını engeller.

• İdrar söktürücü özelliği ile safrayı rahatlatır.

• Vücuttaki zehirlerin atılmasını sağlar.

 Hazmı kolaylaştırır.

• Yaraların daha hızlı iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmelerini hızlandırır.

•Alerjiyi engeller.

• Savunma sistemini dengeler.

• Hormon sistemini ve ruh hâlini güçlendirir.

Özel hallerde faydaları:

• Çörek otu, müzmin hastalıklarda şaşırtıcı derecede iyileşmeler sağlar. Çocuklarda özellikle sinir ve deri sorunlarına, astım ve alerji sorunlarına da çok iyi gelir.

• Çörek otu ürünleri (yağ ve ezilmiş bal karışımlı) hamilelik döneminde oluşan şikayetleri en aza indirir. Yan etkisi olmayıp, hamilelik dönemindeki bayanlar ve bebeklerini ana sütüyle beslemeyi tercih edenler için sütün kalitesini arttırarak bebek için daha faydalı olmasını sağlar.

• Egzamalı cilde sık sık çörek otu yağı tatbik edildiğinde deri hızlı iyileşir. Yine deri hastalıklarında mikrop öldürücü etkisi nedeniyle çok yararlıdır.

Bazı Hastalıklarda Çörek Otu:

• Hazımsızlık ve mide şişkinlikleri gibi sorunlarda çörek otunun etkisi eski zamanlardan beri bilinmektedir.

• Hemoroite problemine iyi gelir, çünkü damarları güçlendirerek kan dolaşımını arttırır.

• Romatizma, şeker hastalığı ve yüksek kolesterol gibi metabolik hastalıklar için çok etkilidir.

• İktidarsızlık ve kısırlık sorunlarında da yine etkili bir destekleyicidir. Çünkü çörek otu, cinsî hormonları düzenlemekte, bedenî ve ruhî olarak zindelik ve dinçlik vermektedir.

• Çörek otu yağı kadınlardaki regl dönemi sancılarına ve diş ağrılarına karşı yine başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

Sağlıklı olmak için çörek otu kürü:

İçeriğinde bulunanlarla savunma sistemine, metabolizmaya ve hormonlara iyi gelen çörek otu, vücudu toksinlerden arındırır, kan dolaşımını güçlendirir ve bağırsakların düzenli çalışmasını destekler.

Cildi berraklaştırır. Düzgün bir cilde, parlak saç ve gözlere sebep olur. Sağlıklı ve hayat dolu bir görünüm oluşturur.

Çörek otu savunma (immün) sistemini güçlendirdiğinden, kanser, AIDS gibi çağın hastalıklarına karşı tavsiye edilmektedir. Yine tansiyon ve ateş düşürücü ve doğal antibiyotik tesirleriyle yaygın hastalıklara da çare olmaktadır.

Başta astım ve polen alerjisi olmak üzere alerjik hastalıklara, saç dökülmesi ve kepek gibi problemlere karşı da etkilidir.

Çörek Otu Nasıl Kullanılır ? Kurutulan tohumlar baharat şeklinde, suda kaynatılarak ya da yağı çıkarılarak tüketilir. Güzel kokulu bir baharat olarak kullanımı çok yaygındır.

Çörek otunun tohumlarından elde edilen çörek otu yağı saç dökülmesinde ve saçlı deride oluşan kepeğe karşı oldukça etkilidir. Sirke ile kaynatılıp gargara yapılıdığında diş ağrılarına iyi gelir. Suyu ile sivilcelere pansuman yapıldığında sivilceler üzerinde etkili olduğu görülmüştür.

0 yorum

Meme kanseri erkek'te de görülüyor

BÜLENT Ecevit Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güldeniz Karadeniz Çakmak, meme kanserinin erkeklerde de görülme olasılığının bulunduğunu söyledi.
Doç. Dr. Çakmak, "’Ben erkeğim, ben de meme kanseri olmaz’ diye düşünmek çok yanlış bir tutum.
Dolayısıyla erkeklerin de memeleri konusuda dikkatli olmaları gerekir" dedi.
Doç. Dr. Güldeniz Karadeniz Çakmak, meme kanserinin sadece kadınlara özgü bir hastalık olarak değerlendirildiğini, ancak erkeklerde de nadiren meme kanserine rastlandığını kaydetti.


Meme kanseri olan erkeklerde pek çok farklı belirti görülebileceğini ifade eden Doç. Dr. Çakmak, şöyle dedi:

"En yaygın görülen belirti meme dokusunda kitle veya kitlelerdir. Tespit ettikleri herhangi bir kitlede ya da farklı bir yapıda mutlaka bir hekime başvurmaları gerekir. Erken dönemde tespit edilmesi, hastalığın tam olarak tedavi edilmesini sağlayabilir. Dolayısıyla da ’Ben erkeğim, ben de meme kanseri olmaz’ diye düşünmek çok yanlış bir tutum.
Erken evrede teşhis çok önemli. Memede bir şişlik tespit edildiği zaman uygulanan tanı yöntemleri aynen kadınlarda uygulandığı gibidir."

KADINDA ERKEN TEŞHİSİN ÖNEMİ
Doç. Dr. Çakmak, meme kanserinin kadınların en sık karşılaştığı kanser türlerinin başında geldiğini, erken dönemde teşhis edilememesi sonucunda da ciddi boyutta hasta kayıplarıyla karşı karşıya kaldıklarını söyledi.
Dünya genelindeki istatistiklere bakıldığında 8 ila 10 kadından birisinin günümüzde yaşa bağımlı olarak meme kanseri ile karşı karşıya kaldığını ifade edene Doç. Dr. Çakmak, "Günümüzde yapılan çalışmalar doğrultusunda özellikle erken dönemde tespit edilen hastalarda memenin tamamını almamız söz konusu olmuyor. Hastaların meme dokusunu korumamız söz konusu oluyor ve buna bağlı olarak da tedavilerini organize edebiliyoruz" diye konuştu.
0 yorum

Kolesterolün Düşmanları

Kolesterol seviyeniz yüksek veya ailenizde kolesterol sorunu var ve sizde bundan korunmak istiyorsanız beslenmenizde bazı besinlere daha sık yer verebilirsiniz.

Elbette bu besinleri daha sık tüketmenin yanı sıra sağlıklı kilonuzda olmanız ve düzenli spor yapmanız da gerekmektedir. Bu yaşam şeklinin devamıyla kolesterol seviyenizi ortalama %30 düşürmeniz mümkün.

Tahıllar
Yulaf, arpa, çavdar gibi tam tahıllar lif içeriği zengin besinlerdir. Beslenmenizle aldığınız fazla kolesterolün atılmasını sağlar bu nedenle tahıl grubuna kötü kolesterolün düşmanı diyebiliriz. Ayrıca içeriğindeki beta glukan nedeniyle bağışıklık sistemini güçlendirirler.

Kurubaklagiller
Protein içeriğinin zengin olması, bitkisel demir içermesinin yanı sıra kurubaklagiller suda çözünebilen lif içerirler. Bu nedenle kötü kolesterolün düşmesinde etkili besin grubudur.

Yeşil çay
Son çalışmalar yeşil çayın içeriğindeki kateşinden dolayı kolesterol seviyesini düşürdüğü yönünde. Eğer içerisine limon suyu da ilave ederseniz etkisini artırırsınız. Tüketim miktarını ise siz ayarlamalısınız. İçeriğindeki kafeinden dolayı çarpıntı ve uykusuzluk yapabilir.

Sağlıklı yağlar
Doymuş yağların kolesterolü artırdığı bir gerçek ama doymamış yağlar ise tam tersine kolesterol seviyesini düşürüyor. Çoklu doymamış yağ asitleri içeren mısırözü, ayçiçek, soya LDL kolesterolü düşürmekte, tekli doymamış yağ asitlerinden zeytinyağı, kanola yağı ise hem LDL kolesterolü düşürüp hemde HDL, iyi kolesterolü artırmaktadır.

Kuruyemişler
Kuruyemişler de tekli doymamış yağ asitlerinden zengin besinler olması nedeniyle LDL kolesterolü düşürmektedir. Kalori içeriklerinin yüksek olması nedeniyle sınırlı tüketmekte fayda var.

Portakal
Narenciye meyveleri flavonlardan zengindir. Yapılan çalışma sonuçlarına göre portakal içeriğindeki flavon miktarı daha yüksek bulunmuştur. Flavonlar ise kalp sağlığını korumaktadır, özellikle herperidin adlı maddenin kolesterol seviyesini düşürdüğü bilinmekte.

Bitter çikolata
Çikolatayı sevmeyen kişi eminim çok azdır ayrıca kalp sağlığını koruyucu etkisinden dolayı tüketimi biraz daha masumlaşıyor. Ama çalışmalara göre kakao oranı ne kadar yüksekse etkisininde o kadar fazla olduğu yönünde. Kakao oranı %50 ve üzeri olan bitter çikolata kötü kolesterol seviyesini düşürebilmektedir.Diyetisyen Özlem Sert Aydın
Domates
Yazın tazesini kışın salça olarak tüketitiğimiz domates içeriğindeki likopenden dolayı güçlü bir anti kanserojen ve kolesterol savaşçısıdır. Bilinmesi gereken domateste bulunan likopen, ısıl işlemle ve az miktarda zeytin yağı ilave edilerek tüketildiğinde etkisi artmaktadır.

Diyetisyen Özlem Sert Aydın

0 yorum

Strese dogal çözümler

En basit şekilde uyku düzensizliği ile başlayan sorunlar önlem alınmadığı takdirde anksiyete ve depresyona kadar gelişebilmektedir.
Çeşitli derecelerde stres sorunlarının tedavisinde kullanılan ilaçların bağımlılık yaratması ve çeşitli yan etkilerine karşılık, bitkiler güvenilir ve etkin çözümler sağlayabilmektedir.

Günümüzde her iki insandan birinin uyku sorunlarından şikâyetçi olduğu bildiriliyor.  Anksiyete ise özellikle gelişmiş toplumlarda ve büyük şehirlerde daha sık olarak karşılaşılan ve her beş insandan birinde görülebilen bir durum.

Gerek uykusuzluk ve gerekse anksiyete sorunlarında pasiflora (Passiflora incarnata), kediotu (Valerina officinalis), melisa (Melissa officinalis), papatya (Matricaria recutita) ilk akla gelen bitkisel çözümler olarak biliniyor.
Pasiflora çiçekleri güvenilir bir yatıştırıcı olarak sadece uyku ve anksiyete şikâyetlerinin tedavisinde değil, hastaların rahatlaması amacıyla madde ve alkol bağımlılarında yoksulluk şikâyetleri, astım ve histeri krizlerinde, menopoz şikâyetleri, yüksek tansiyon, kalp ritm bozuklukları gibi durumlarda da tedavi protokolleri içerisinde yer almaktadır.

Valerian ya da kediotu kökü hafiften orta dereceye kadar uykusuzluk sorunları ve anksiyete belirtilerinin tedavisinde yüzlerce yıldır başarı ile uygulanmaktadır. Özellikle gün içerisinde bile uygulandığında kişinin motor aktivitelerinde olumsuz etkileri bulunmaması önemli bir avantaj olarak görülmektedir.
Ancak köklerin hoş olmayan kokusu nedeniyle tek başına kullanılması tercih edilmemekte, diğer yatıştırıcı etkili bitkiler ile birlikte uygulanması önerilmektedir. Bu bakımdan güzel limonumsu aroması ile son derece güvenilir bir yatıştırıcı olan melisa (oğulotu) yaprakları ile karıştırılarak çay halinde verilmesi uygun olacaktır.


Diğer taraftan, piyasada melisa yerine –maalesef- limon otu (Aloysia triphylla) yaprakları pazarlandığından beklenen yararın sağlanabilmesi mümkün olamamaktadır. Bu bakımdan bitkisel ürünlerin güvenilir kaynaklardan satın alınması son derece önemlidir. Böyle bir karışımın içerisine gerçek papatya çiçeklerinin ilave edilmesi papatyanın hafif yatıştırıcı etkisinin yanı sıra spazmları çözücü ve yangı giderici özellikleri ile kişinin günün stresinden kurtulması ve rahatlamasını sağlayacaktır.  Diğer taraftan, gerçek papatya çiçeklerinin temin edilmesi de son derece önemlidir. Papatya çiçeklerine benzeyen bazı bitkilerin çiçeklerinin kullanılması ile zehirlenme vakaları (karaciğer büyümesi, karında şişme, karaciğer enzim değerlerinde bozulma) görülebilmektedir.

Kişilerin uykusuzluk sorunlarının tedavisinde yukarıda bahsedilen bitkilerin karışım halde çay halinde uygulanması yararlı olmaktadır. Burada önemli olan sorunun derecesine göre miktarın ayarlanabilmesidir.
Hafif şikâyetlerde akşam yatmadan 30 dakika önce içilecek çay etkili olabilirken, daha ağır vakalarda çayın miktarının artırılması gerekir.  Mesela, akşam yemeğinden sonra ve yatmadan 30 dakika önce birer bardak içilmesi, ya da daha ciddi durumlarda ikişer bardak içilmesi yararlı olabilmektedir. Beklenen yararın sağlanabilmesi için unutulmaması gereken husus kullanılan bitki materyalinin doğru, etkin ve kaliteli olmasıdır.

Prof.Dr. Erdem YEŞİLADA

0 yorum

Göz Altı Morlukları İçin Maske

Saglık dünyası ekibi olarak, bu yazımızda siz bayanların genel sorunu olan göz altı morluklarından nasıl kurtulacagınızı anlatıcagız.


Çay kürü

Özellikle zambak,papatya,ıhlamur ve lavanta çaylarının karışımından hazırlanan bitkisel kürler, gözlerde oluşan yorgunluk ve şişlik belirtilerini en alt seviyeye indirerek yüksek ölçüde etki saglamaktadır. Dogal yollar ile hazırlayacagınız bu özel karışım için birkaç demet ıhlamuru bir kasede bulunan sıcak suyun içinde yaklaşık 10 dakika süre ile beklettikten sonra sogumaya bırakın. Yumruk büyüklügünde bir pamugu sogutulmus olan çaya bandırarak göz kapaklarınızın üzerine masaj yapar gibi sürerek uygulayın. Bu işlemden yaklaşık 10 dakika sonra gözlerinizi yıkayın.

Göz altı torbaları için

1 su bardagı kaynatılmış suyun içine 1 yemek kaşıgı fındık yapragı ilave ederek yaklaşık 10 dakika kadar için bekletin. Bir süzgeç yardımı ile süzerek buzdolabında bekleterek sogutun. Sogutulmuş olan kabın içinde bekleyen karışımın içine iki parça pamuk bandırın ve göz çevrenizde oluşan torbaların üzerinde sabit kalıcak şekilde yaklaşık 10 dakika kadar bekletin.

Göz altı morlukları için

Papatya yada lavanta çayını hazırladıktan sonra sogumaya alın. 2 elinize pamugu alarak hazırlamış oldugunuz çayın içine batırarak göz çevrenize masaj yapar sekilde uygulayın.

Bir dip not olarak belirtilmesi gereken önemli ayrıntı ise 25 yasından sonra her bayanın göz kısımları için, hasarlı olsun yada olmasın kesinlikle krem kullanmasıdır.

Uzun arastırmalar sonucu göz kısımları için uygulanacak en iddalı yaglar arasında gelen avakado ve bugday yagı, haftada birkaç defa sıklık ile denenmelidir.

Göz altı morlukları için 

Orta boy bir kap içerisine 1 çay bardagı soya yagı,badem yagı ve avakado ilave edilerek birkaç dakika karıştırılır. İşaret parmaklarınızı kullanarak kapta bulunan bu karışımı göz kısımlarınıza masaj yapar gibi agır haraketler ile sürün. Bu özel karışımı gece yatmadan önce göz kısımlarınıza uygulayarak uykuya dalın ve sabah kalkınca yüzünüzü yıkayın.

0 yorum

Mutlu Olmak İçin Meditasyon

Mutlu olmak, acı ve üzüntüden uzaklaşmak için bir takım seçimler yaparız. Bir ilişkiden diğer bir ilişkiye, bir işten diğerine, bir şehirden diğerine gider, bizi eğlendireceğini düşündüğümüz elektronik aletlere para harcar, sevdiğimiz televizyon dizilerini takip eder, doğada zaman geçirir, sağlıklı beslenmeye önem verir, bize iyi geleceğine inandığımız spiritüel teknikleri deneyimleyerek mutlu olmanın yollarını ararız.

Mutlu olmayı istemenin yanlış bir tarafı yoktur. Ancak yaptığımız seçimler başta bizi mutlu etse de bir süre sonra mutluluk hissi yok olabilmektedir. Örneğin çikolatayı çok sevsek de bir kilo çikolatayı bir oturuşta yedikten sonra biri çikolata ikram etse çikolatayı yemeğe başladığımızdaki mutluluğu hissetmeyiz.  Bu ve benzeri örnekler bize mutluluğun duruma göre değişebileceğini göstermektedir.  Mutluluk duruma göre değişmemelidir, kalıcı olmalıdır.  

Peki, kalıcı mutluluk mümkün olabilir mi?
Bence bu sorunun yanıtı “ Evet” tir. Kalıcı mutluluğun anahtarı zihnimizin içindedir. Düşünceler, duygular, algılar, hatıralar hepsi zihnimizi oluşturur.  Zihnimizdeki düşünceler ne kadar net ve açık ise bir o kadar da sakin ve rahat hissederiz kendimizi. Zihni net olarak deneyimlememizi sağlayacak tek şey ise meditasyon yapmaktır.Meditasyon “aşina olma”, "tanıdık olma" şeklinde tanımlanabilir. Birisi bize karşı saygısızca ve hak etmediğimiz bir şekilde davrandığında çok üzülür hatta öfkelenebiliriz değil mi? Aslında üzgün ve öfkeli olmamızın sebebi negatif davranış ve duygulara aşina olmaktan kaynaklanmaktadır. Meditasyon yaparak negatif yerine daha fazla pozitife aşina olmayı, pozitifi kolay ve doğal bir şekilde hayatımıza almayı öğrenerek bize karşı saygısızca davranan kişi karşısında daha sakin ve sabırlı olmayı ve daha fazla sevgi ve şefkatte kalmayı başarabiliriz. Meditasyonla en zorlu ve acı dolu deneyimlerde dahi nasıl mutlu olunabileceği keşfedip günün birinde kendimizi tatminsizlik, öfke, endişeden tamamen arınmış olarak bulabiliriz.

0 yorum

Bir Jinekoloğa En Son Ne Zaman Gittiniz

Bir yıldan fazla oldu galiba..belki de çok daha fazla.. ama şimdi randevu al, işi gücü bırak, çalışıyorsan patrondan izin al, trafiğe katlan, bir sürü tetkik de istenirse ek masraflar, filan...hem zaten şu anda hiçbir şikayetim yok ki.."

Aman böyle demeyin sakın..sadece ayıracağınız 1-2 saat ve küçük bir bütçe belki de başınıza gelebilecek çok çok önemli bir sorunu daha başında çözecek. Önemli sorun derken açıkçası KANSER'den bahsediyorum.
Rahim, rahim ağzı, yumurtalık ve meme kanserinden. Unutmayın ki tüm bu kanserler belirti vermeye, şikayete yol açmaya başladıklarında muhtemelen geç kalmış olabilirsiniz. ! Evet, kanserlerin önemli bir bölümü halen sadece erken teşhis sayesinde tedavi edilebilmekte. Geç kalındığında yani hastalık ilerlediğinde ise yapılacak tedavilerle belki yaşam süreniz biraz uzatılabilir ama malum sondan kaçamazsınız.

Oysa ki muayene, ultrason ve basit bir smear testiyle (rahim ağzından fırçayla sürüntü alınması) bundan kaçınmak mümkün. Rahim ağzı kanseri yavaş gelişen bir kanser olup, saldırgan kanser olmadan uzun zaman önce smear testi ile bu hücresel değişimler tespit edilebilir. Smear testi rahim ağzı kanserine bağlı ölümleri azalttığı gösterilmiş olan basit ve etkili bir tarama testi. Bundan 20-25 yıl önce ABD'de genital kansere bağlı ölümlerde rahim ağzı kanseri birinci sırayı alırken smear testinin devlet politikaları ile teşvik edilmesi sonucu dördüncü sıraya düşmüştür.

Ülkemizde smear taraması büyük ölçüde kadın doğum hekiminin yönlendirmesi, daha düşük oranda hastanın isteği ile yapılmaktadır. Şikayeti olmasa dahi rutin kontrole giden ve smear testi yaptıran kadınların oranı ne yazık ki halen olması gerekenden çok daha düşük. Cinsel yaşantısı başlamış olan her bayanın yılda bir kez smear testi yaptırmasında fayda var.

Genç bayanlarda arka arkaya üç kez normal çıkarsa 2 yılda bir de yapılabilir. Rahim ağzı kanseri aşısı hakkında son yıllarda ilerlemeler kaydedilmiş olsa da bu konuda halen smear testi tüm diğer önlemlerin önünde değerini korumaktadır.
Karında kocaman kitle olana kadar genellikle bulgu vermeyen yumurtalık kanserleri ise kadın genital kanserleri arasında en acımasız ve sinsi olanı..
Doktorunuzun yapacağı bir ultrason muayenesi ile şüphelenilip istenecek ileri görüntüleme yöntemleri ve kan tahlilleriyle üzerine gidildiğinde ancak ortaya çıkarılabilir.

Aynı şekilde meme kanserinin de kadınların korkulu rüyası ve önce giden ölüm sebeplerinden olduğunu bilerek jinekoloğunuzdan meme muayenesi de talep etmelisiniz. Kendi kendinizi düzenli olarak muayene ediyor olsanız da doktor muayenesinin ve gerekli görülürse istenebilecek olan ultrason veya mamografinin önemi büyük.
Tüm kanserlerin son yıllarda gösterdiği artışı da düşünecek olursak yapılacak şey elimizden geldiği kadarıyla gerekli önlemleri almak.
Sevgili bayanlar, hayat güzel.. neşeyle, sağlıkla, keyifle yaşamalısınız. "Uzun süre oldu galiba.." diyorsanız bugün jinekoloğunuzu aramayı ihmal etmeyin..
Sağlıklı günler dileklerimle…
Doç. Dr. Selman Laçin

0 yorum

Obezite tipleri degisti mi

Her geçen gün artan bu obezite salgını, bizim de bu durum karşısında bir şeyler yapmamız gerektiğinin bir göstergesidir. Ya da hiç önemsemeyip bu hastalığın oranını artırmaya katkıda bulunmak mı istersiniz? Cevabınız hayır ise Özel Ethica İncirli Hastanesinden Uzm. Dyt. Fatma Yiğitoğlu obezite ile mücadele de nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini anlattı.
        
Ülkemizde son yapılan çalışmalarda obezite oranı kadında %43 iken, erkekte % 21 olduğu görülmüştür. Karın (abdominal) tipi yağlanmada görülen obezite oranı %34’ e kadar çıkmaktadır. Karın tipi yağlanmanın getirdiği en büyük problem metabolik sendromdur. Obezitenin artmasıyla birlikte metabolik sendromun artışında ciddi artışlar görülmektedir.   
       
Karın Tipi Yağlanmanın Getirdiği Hastalıklar 
Sağlık açısından daha tehlikeli olan karın tipi şişmanlığın (abdominal obezite) getirdiği ciddi sağlık problemi olan metabolik sendromun bileşenleri hipertansiyon, diyabet (şeker hastalığı), insülin direnci, dislipidemi (kolesterol, trigliseridin artması), iyi kolesterolün düşmesi, karaciğer yağlanması, kardiyovasküler hastalıklar görülmektedir.
       
Bel Ölçümündeki Oranlar Değişti!
Metabolik sendromdan korunmak için ilk yapmanız gereken, bireyin kendini düzenli olarak kontrol etmesi için basit ve güvenilir yöntem olan bel çevresi ölçümü yapmaktır. Bel ölçümündeki oranlar artık değişti. Yeni ölçümler kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm geçmesi android tipi (vücudun üst bölgesi) şişmanlığın başlangıcıdır ve metabolik sendrom için artmış risk grubu oluşturur. Ayrıca insülin direnci veya glikoz toleransı, kan yağlarında anormallik, artmış tansiyon durumlarından ikisi de ek olarak varsa siz metabolik sendromsunuzdur.
   

Yağ Dağılımına Göre Obezite Tipleri Belirlenir

Android Şişmanlık: Abdominal obezite, elma tipi ve erkek tipi obezite gibi isimleri olan vücudun üst bölgesinde oluşan elma tipi şişmanlıktır

Jineoid Şişmanlık: Kadın tipi, armut tipi, kemer altı gibi terimlerde kullanılır. İsminden de anlaşıldığı gibi kadınlarda görülme sıklığı fazladır. Cilt altı, karın altı, kalça ve basende biriken bu yağlanma tipinde diyabet ve kalp hastalıklarına yakalanma riski daha düşüktür. Jinoid tipi şişmanlıkta eklemlerde ağrı ve hasar, varis gibi damar problemleri görülür.
                  
Abdominal Obezite Artık Kadın Tipi Şişmalık Mı?    
Karın tipi yağlanma, çoğunluk erkeklerde görülür olarak bilinmesine rağmen Türkiye de en son yapılan çalışmalarda kadınların %50’ den fazlasında görülmektedir. Bu da ülkemizde kadınlarında metabolik sendrom riskinin kadınlarda görülme oranın ciddiyetini gösteriyor.
      
Kilo Kaybı ve Sağlıklı Beslenmek Şart!
Metabolik sendromda en uygun tedavi kilo kaybı, fiziksel aktivitenin artırılması ve sigarayı bırakmak temeline dayanan tedavi edici yaşam tarzı değişikliğidir. Bu yaşam tarzı değişikliğinde en önemlisi beslenmede olan değişiklerle kilo kaybıdır. Yapılan çalışmalarda 3 kilo ağırlık kaybında şeker hastalığının gelişme riskini 5 kat azalttığı görülmüştür. Sebze ve meyvelerin günde 3-5 porsiyon tüketilmesi kardiyovasküler hastalıkları %20 azaltır.

Mutlaka Yapılması Gerekenler
1. Kilo kaybı sağlanmalı ve sağlıklı kilo hayat boyu korunmalı.
2. Tatlı tüketimini azaltın. Tatlı krizleriniz için 3 kaşık yarım yağlı yoğurt ile 1-2 tatlı kaşığı tarçın veya 2-3 adet doğranmış kuru kayısı ekleyin.
3. Su tüketiminizi dikkat edin. Her öğün öncesi 30 dakika önce su içmeye özen gösterin. Yarım saat önce içilen su, mide asidini azaltmasıyla açlığı azaltır.
4. Günde 5-6 adet badem tüketin. Düzenli badem tüketimi araştırmalarda bel çevresinde %10 a kadar düşüşler görülmüştür.
5. Spor sırasında belli aralıklarla toplam 3-4 adet kuru erik/kayısı tüketin. Hem size enerji verecek hem de düşen kan şekerinizi dengeleyecektir. Fiziksel aktiviteyi artırın ve düzenli hale getirilmelidir.
6. Kalsiyumun, vücutta yağ yakımını sağladığını unutmayın. Günde 2 porsiyon yoğurt tüketerek yağları yakın. Yağsız veya düşük yağlı süt ürünleri tüketin. 
7. Özellikle trigliserid yüksekse doymamış yağ (omega-3) alımı artırmak için düzenli balık tüketin. Balık aynı zamanda vücut yağının azalmasında etkilidir.
8. Günde 1 tatlı kaşığı keten tohumunu salatalarınızda veya yoğurda ekleyerek tüketin. İyi kolesterolün artmasını, kötü kolesterolün düşmesini sağlar.
9. Bitki çaylarının faydaları olduğu gibi zararları da vardır bu yüzden aşırı tüketmeyin günde 2 fincan yeterlidir. Vücudumuz için en iyi içeceğin su olduğunu unutmayın. 
10. Şekersiz de olsa içerdikleri kafeinden dolayı asitli içeceklerin tüketimine dikkat edin. Aşırı kafein tüketirseniz, vücutta ödem oluşumu kaçınılmazdır.
11. Çeşitli baharatlarla yemeklerinizi zenginleştirin. Böylece hem metabolizmayı hızlandırmış olursunuz hem de yağsız et, tavuk ve hindi ile yapılmış yemeklerinizi lezzetlendirirsiniz. Baharatların yağ yakımında %20 ye kadar etkileri vardır.
12. Tuz tüketiminin kısıtlanmalı (günde 2,5 gram). Tuzu kaçırdıysanız, suyu gün içinde daha fazla tüketin. 
13. Ticari mayaların kullanıldığı ekmekler bazı bireylerde rahatsızlık verebilir. Bu sebeple yufka ekmeği tüketebilirsiniz. Sağlıklı zayıflamanın ekmek tüketerek olduğunu unutmayın.
14. Sağlıklı zayıflamada yağ yakımının altın kurallarından biri de ana öğünlerden birinin sebze yemeği, diğerinin de et yemeği olmasıdır. 
15. Sağlıklı pişirme yöntemlerini uygulayın, kızartma gibi işlemlerin azaltın.

 saglik.milliyet com

0 yorum

Agrı kesici ilaçlar da agrı yapabilir

Ağrı kesiciler, en sık kullanılan ilaçlar arasında bulunuyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Aykan Canberk; konuyla ilgili açıklamalarda bulundu:

Ağrı kecisi ilaçların kendileri de ağrı yapar; aspirine bağlı baş ağrısı çok bilinen bir olgudur. Sık sık ağrı kesici kullanan kişilerde; baş ağrıları, eklem ve sırt ağrıları artabilir. İlacın kendisi de ağrıya yol açabilir. Bu nedenle öncelikle ağrının sebebi saptanmalıdır.
Mide ve karın ağrısı gibi rahatsızlıklar ayrı değerlendirilmelidir. Mide ağrısında ülser veya gastrit nedenine bağlı bir ağrı varsa, bu kişilerin aspirin veya parasetamol gibi ağrı kesiciler kullanması çok tehlikelidir. Mide kanamalarına yol açabilir. Ayrıca göğüs ağrısı da enfarktüs gibi bir nedene bağlı olabilir. Bu nedenle göğüs ağrısında ağrı kesici kullanmak doğru değildir.

TOK KARNINA

Diyabetik nevralji gibi sinir iltihaplanması varsa; ağrı kesicilerin vitamin ile birlikte alınması faydalıdır. Normal kişilerde böyle bir gereklilik yok.
Ağrı kesici fayda etmezse, ikincisi en az bir saat sonra alınmalıdır.
Ağrı kesiciler tok karnına alınmalı. Özellikle gastriti, ülseri, reflüsü olan kişiler buna dikkat etmeli.
Ağrı kesiciler; mide ve bağırsak sisteminde bozukluklar oluşturabilir. Midede kanama, bulantı, kusma; ağrıya neden olduğu gibi, böbrek ve karaciğerde de hasar oluşturabilir. Ayrıca vücutta su ve tuz tutulmasına neden olur.
Migren ağrısı olan kişi hemen ilaç alabilir. Hafif ağrılarda hemen ilaç kullanmamak gerekir. Bu kişiler akupunktur yönteminden faydalanabilir.

HAMİLELER KULLANMAMALI

Özellikle narkotik tipte olan ağrı kesiciler, doktora danışılmadan alınmaz. Aspirin bile alırken sormak gerekiyor. Kortizon benzeri etki gösteren ağrı kesici ilaçlar da kullanılmamalı.
Hamileler ağrı kesici kullanamaz ama raporlara bakılarak karar verilebilir.
2 yaşından küçük çocuklara ağrı kesici verilmemelidir.
Komşu tavsiyesi ile ağrı kesici kullanırsanız; hipertansiyon, felç, kalp krizi, mide kanaması, döküntü gibi alerjik şok reaksiyonları gelişebilir. Mevcut bir karaciğer ve böbrek hastalığı olan kişilerde bunların kullanımı, hastalığı ağırlaştırabilir.
Diyabetl hastaların aldığı ilaçlar, ağrı kesicilerle etkileşime girerek kan şekerini yükseltebiliyor. Kalp hastalarında da pıhtılaşmayı tetikler. Tansiyon yükselmesi ve kalp krizi gerçekleşebilir.
Kadınların adet günlerinde ağrı kesici kullanmaması gerekiyor. Ağrılardan şikayetçi olanlar jinekoloğa başvurmalılar.

MARKET İLACI MODASI VAR

Ağrı kesicilerin reçetesiz satılması yanlış mı?Yanlıştır, satılmamalı.
Marketlerde ağrı kesici satılması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Genelde bu ağrı kesici ilaçların marketlerde satılması bilinçsiz ilaç kullanımını tetikler. Özellikle Avrupa ve Amerika'da daha modadır ve yanlıştır.

GAZLI İÇECEKLERLE AĞRI KESİCİ ALINMAZ Ağrı kesicilerle birlikte alkol alınmamalı çünkü mide kanaması ve delinmesi ortaya çıkabilir. Ayrıca tansiyon yükselmesine, şeker düşmesine ya da yükselmesine sebep olur.
Ağrı kesici ile birlikte kokain, esrar, eroin gibi uyuşturucuların kullanılması da çok sakıncalıdır. Bunun sonucunda kalp, damar ve beyin üzerinde istenmeyen etkiler ortaya çıkar.
Ağrı kesicilerle kola, soda gibi gazlı içecekler içilmesi de sakıncalıdır. Asit içeren bu içecekler ilaçla alındığında; mide üzerine yapılan basın ve su tutulması artar.

SADECE 3-4 GÜN KULLANMALISINIZ Sık ağrı kesici kullanmak mide ve bağırsak sistemine hasar verir. İlacın da etkisi giderek azalır.
Bir ağrı kesicinin üçdört gün kullanılması makuldür. En fazla bir hafta kullanılmalıdır.
İlaç etkili olmuyorsa; büyük ihtimalle sahtedir. Değilse mutlaka hastalık araştırılmalıdır.
Ağrı kesicinin dozunu hekim belirler ama ağrı azalınca dozu indirmek hastanın elindedir.

ANTİDEPRESANLA BİRLİKTE ALINMAZ Kanın pıhtılaşmasını bozan ilaçlar alınıyorsa; kanama eğilimi olur ve özellikle mide kanaması riski artar.
Şeker düşürücü ilaç kullanan ya da diyabetliler kullanmamalı.
Tansiyon ilaçlarıyla alınmamalı. Tansiyon ilaçları karaciğer, böbrek ve midede hasara neden oluyor. Ayrıca bu ilaçlar tansiyon ilaçlarının yararlı etkisini azaltır. Bu nedenle kan basıncı yükselebilir.
Antdepresan kullananlar ağrı kesici almamalı. Kanama olabilir.

0 yorum

İstah kesmenizi saglayan muhtesem öneriler

Diyet uygulaması sırasında iştahınız her zaman oldugundan daha fazla mı açıldı ? öyle ise bu bilgiler ile mükemmel önerilere kulak verebilirsiniz

Yeme arzusu ilk olarak kafada başlar
Aklımız,bedenimizde enerjinin düştügünü tespit ettiginde acıkmamızı gerçekleştiren kimyasallar salgılamaya başlıyor. Sonuç itibari ile vucut yeme isteginin önüne geçemiyor fakat beynin bu saydıgımız kimyasalları salgıladıgı kısmı, aynı anda duygu faktörünüde kontrolü altına almış oluyor.

Sonuç olarak sıkıldıgımız an kendimizi buzdolabının önünde bulmamızı saglayan en önemli sebeblerinden bir tanesi budur. Ayrıca yemeklerin aromalarıda kişinin açlık duygusuna etki ederek irade kırılması yaşatabiliyor.

Örnek vermek gerekirse akşam yemeginin ardından doydugunuzu hissettiginiz bir an televizyon ekranında gördügünüz bir pasta sizi cezbedip aklınızı bulandırmaya başlıyorsa, bunun nedeni aç olmanız asla degil, istem dışı kontrol mekanizmalarınızın yeme iseginizi tetiklemesinden kaynaklanmaktadır. Bu dürtüyü beyninizin bir köşesinden çıkarıp atmazsanız tokken yemiş oldugunuz yemek miktarını en alt seviyeye indirgemiş olursunuz.

Atıştırma alışkanlıklarınıza son verin
Günlük besin takviyelerinizde sık ve az olucak şekilde tüketime girmek, iştahınızı kontrol altına almanın en önemli ve basit yoludur. Günlük besin atıştırmalarınızda ara ögünlerden sonra bişiyler atıştırmak isteyebilirsiniz fakat bu defa yediginiz miktar düşük olacaktır. Bu şekil bir durumda aperatif ihtiyaçlarınız için vitamin içeren karbonhidratlara yönelmenizde fayda var çünkü bu besin zinciri sindirim siteminizde uzunca bir süre zaman geçiriyor aynı zamanda ise glikoz seviyenizi arttırarak uzun süreli bir tokluk süreci yaşamanızı saglıyor.

Tat duyularınızı uyarıya geçirin
Uzun süredir yapılan deneylerde tat alma hissini farklı tatlarda tatmin etmek,çok düşük miktarlarda yetinmenizi saglıyor. Devamlı süre aynı seçeneklerdeki yemekleri yemek de, tadı hoşunuza gitmese bile,kısa bir süre sonra sürecin düşmesine ve iptal olmasına yol açabiliyor ve bu süreç içinde ise birey olarak kendinizi asla yemek yememiş biri olarak düşünebiliyorsunuz. Bu durumun önüne geçmek için ögün aralarınızı taze ot ve degişik baharatlar ile tatlandırarak zevkli hale getirebilirsiniz.

Bol su tüketin
Su içme ihtiyacınız olmasa bile tüketimi gerçekleştirmek kendinizi tok hissetmenizi saglayacaktır. Ayrıca vucudun su ihtiyacı düştügünde,beyninize açlık hissi sinyalleri göndermeye balıyor. Bol su tüketimi, vucudunuzun su istedigi sıralarda, yemege yönelmenizin önüne geçecektir.

Besinleri iyice ögütün
Besinleri agzınızda ögüttükten sonra yutmak, beynin migde'ye giren yiyecekleri hafızasına almasına zaman tanımak anlamında düşünülebilir. Aynı zamanda bu şekilde besinleri ögütmeniz tat alma duyusunun tatmin olmasını saglamaktadır. Böylece doydugunuzun farkına varmanızla, yemegi bitirmeniz arasındaki süreçte azalıyor. Çok yemek tüketmekten kaynaklanan saglık sorunlarından kurtulmanız ise başlı başına bir yarar.

0 yorum

Sogan Suyunun Faydaları

Dengeli ve saglıklı beslenmek için sogan suyunun hayatımızdaki önemi



1 yorum

Bacak Eritme Egzersizleri

Son yıllarda bayanların sık olarak sikayet ettigi selülitlerden kurtulmak için uygulanan muhteşem egzersizlere göz atalım



0 yorum

Bas Agrısının Nedeni Kurtlarmı

Başımızda meydana gelen agrıların asıl sebebi kurtlar olabilirmi



0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI