işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Mide Kanserinde Yasam Süresi Nedir

Mide kanseri tanısı konulan hastalarda hiç vakit kaybedilmeden hemen  tedavi sürecine geçilmelidir. Mide kanserinde yaşam süresi kesinlikle her hastaya göre farklılıklar göstermektedir. Yaşam süresini belirleyen en önemli etken ise kanserin yakalandığı evredir. Erken evrede yakalan tüm kanser türleri insan hayatı için risk faktörü oluşturmayan normal bir hastalık olarak kabul edilir ve uygun şekilde tedavisi gerçekleştirilebilmektedir. Ancak kanserin yayılımı ne kadar artarsa kanser tedavisi de o kadar zorlaşmaktadır.

Ayrıca hastanın genel sağlık durumu da kanserde yaşam süresi için çok önemli bir faktördür. Genç ve sağlıklı olan bir hastada çok ileri evre kanser türleri bile tedavi edilebilirken kronik hastalıkları bulunan yaşlı kişilerde bazen erken evre kanser türleri bile ölümcül olabilmektedir. Mide kanserinde yaşam süresi istatistiksel verilerle değerlendirilidiği takdirde birinci evre meme kanseri hastalarında yüzde 80’i 10 yıldan fazla yaşamaktadır.

Bu nedenle mide kanseri açısından yüksek risk faktörleri barındıran kişilerin düzenli olarak mide kanseri taramasından geçmesi gerekir. Özellikle de kanserin genetik yatkınlık barındırması nedeni ile birinci dereceden yakın akrabaları arasında mide kanseri olan kişilerin kesinlikle yılda bir kere mide kanseri taraması yaptırması zorunludur. Aşırı kilolu olmak, alkol ve sigara tüketmek, daha önce mide ameliyatı geçirmek, düzenli beslenme alışkanlıklarına sahip olmamak ve 50 yaş üstünde olmak mide kanseri nedenleri arasında yer aldığı için bu risk faktörlerini barındıran kişilerin de düzenli olarak doktor muayenesinden geçmeleri tavsiye edilmektedir.

0 yorum

Pankreas İltihabı Nedir

Halk arasında pankreas iltihabı olarak bilinen pankreatit son dere sık görülen bir hastalıktır ve akut pankreas iltihabı ile kronik pankreas iltihabı olarak ikiye ayrılmaktadır. Akut pankreatit uzun süre ve aşırı şekilde alkol tüketimi, sık sık safra kesesi taşı oluşumu ve bu bölgede meydana gelen yaralanmalar gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak oluşan ve hızlı şekilde hastalığın belirtilerinin ortaya çıktığı türdür. Akut pankreas iltihabının sık sık tekrarlaması ya da uzun süre tedavi edilmemesi halinde ise hastalık müzminleşerek kronik pankreas iltihabı haline gelmektedir. Pankreas vücut için diğer organlar gibi son derece önemli bir organdır ve düzenli olarak çalışmaması beraberinde pek çok sağlık sorununun ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Pankreas iltihabı belirtileri arasında ilk sırayı sürekli olarak mide bulantısı ve kusma yaşanması alır. Daha sonra vücutta ateşin yükselmesi, nabızın normalden hızlı atmaya başlaması, deride kızarıklık ve döküntülerin oluşması, sık sık hıçkırık tutması, karnın belirgin şekilde şişmeye başlaması ve beraberinde hazımsızlık sorunun ortaya çıkması ve baş ağrısı almaktadır. Ayrıca pankreas iltihabı ile mücadele eden kişilerde böbrek yetmezliği ve kalp yetmezliği gibi kronik hastalıkların ortaya çıkması da sıklıkla görülmektedir.

Bu hastalığa yakalanan kişilerde sindirimi sağlayan enzimlerin bariz şekilde azalması nedeni ile kısa sürede hızlı kilo kaybı yaşanması kaçınılmazdır. Pankreas iltihabı tedavisi hiç vakit kaybedilmeden başlanılması gereken önemli bir süreçtir. Zamanında yapılmayan müdahaleler çok ciddi komplikasyonların oluşmasına neden olacağı için pankreas iltihabı belirtisi gösteren kişilerin vakit kaybetmeden kendilerine en yakın noktada bulunan sağlık kurumlarına başvuruda bulunmalıdır.

0 yorum

Basur Neden Olur

Basur nedenleri arasında ilk sırayı aşırı kilo alımı alır. Obezitenin bir salgın gibi her geçen günyayıldığı günümüzde ne yazık ki pek çok kişi aşırı kilo alması nedeni ile basur hastalığı ile mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Basur nedenleri arasında ikinci sırayı ise hareketsiz bir yaşam sürmek alır. Hareketsiz bir yaşam süren herkes basur hastalığı için iyi birer adaydır. Ayrıca sürekli olarak kabız olanlar ve büyük tuvaletlerini yaparken çok fazla ıkınan kişilerde de basur oluşumu çok daha yaygın olarak görülmektedir.

Bunun nedeni makat içerisinde bulunan toplardamarların bu olaylar nedeni ile zamanla zedelenmesi ve basur oluşumuna müsait hale gelmesidir. Kabızlık sorunu yaşayan kişilerin bu nedenle bu konuda daha dikkatli davranmaları ve günlük beslenme listelerinde ağırlıklı olarak lifli gıdalara yer vermesi gerekmektedir.

Yine meslekleri gereği sürekli olarak oturarak çalışmak , bisiklet gibi makat bölgesini sürekli olarak zorlayan sporları yapmak, alkol kullanmak, sürekli katı besinler yiyerek sıklıkla kabız olmak, hamile kalmak ve bağırsaklarda oluşan tümörler basur nedenleri arasında yer almaktadır. Gebelikte hemoroid hızla değişen hormon seviyelerine bağlı olarak sıklıkla görülmektedir. Bu dönemde anne adaylarının mutlaka bağırsakları çalıştırdığı bilinen gıdalar ile bol lifli gıdaları düzenli tüketmeleri korunmaları adına önemlidir. Ayrıca yine bazı kişilerde doğumsal olarak damar duvarlarının ince olması da kalıtsal basur hastalığına neden olabilmektedir.

0 yorum

Seker Hastaları Nasıl Beslenmelidir

Yapılan araştırmalar sonucunda şeker hastalığı ile beslenme arasında çok yakın bir ilişki olduğu bilimsel olarak ortaya çıkarılmıştır. Bu nedenle şeker hastası olan kişilerin ilaç kullanımı kadar günlük beslenme düzenlerine de önem göstermeleri ve kesinlikle doktorlarının verdiği diyete uymaları zorunludur. Özellikle günlük hayatta alınan bazı besin takviyeleri ve bilinçsiz besin tüketimi seker hastalıgı ile mücadele eden bireyleri sıkıntıya düşürmektedir.


Peki şeker hastaları ne yemeli?
Şeker hastalarının yemeleri gereken besinler şeker tiplerine göre belirlenmektedir. Tip 1 şeker hastaları kana karışması daha uzun sürdüğü için lifli gıdaları ağırlıklı olarak tüketirken Tip 2 şeker hastalarının ise kesinlikle şekerden uzak durmaları büyük önem taşımaktadır. Aslında sağlıklı beslenmek isteyen her insan gibi şeker hastaları da yeşil yapraklı sebzeler ağırlıklı olmak üzere sebze ve meyve ağırlıklı beslenmelidir. Burada şeker hastalarının dikkat etmeleri gereken tek konu şeker yönünden zengin olan (çilek, karpuz, muz vb.) gibi meyveleri çok fazla tüketmekten kaçınmaktır.

Çünkü sofra şekeri kadar olmasa da ağır şeker barındıran bu meyvelerin çok fazla tüketilmesi kesinlikle şeker seviyesinin belli oranda yükselmesine neden olmaktadır. Ayrıca tüm şeker hastalarına lifli gıdaların tüketimi önerilir. Çünkü lifli gıdalar uzun süre tokluk hissi verirken aynı zamanda yavaş kana karışarak kan şekerinin kademeli olarak yükselmesine yardımcı olmaktadır. Şeker hastaları günlük diyetlerine bağlı kaldıkları takdirde çok daha sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmektedir. Burada önemli olan kişinin düzenli olarak egzersiz yapması ve günlük diyetine harfiyen uymasıdır.

0 yorum

Kronik Böbrek Yetmezligi

Böbrek yetmezliği hastalığı kronik böbrek yetmezliği ve akut böbrek yetmezliği hastalığı olmak üzere iki ana grup içerisinde incelenmektedir. Böbreklerin yavaş yavaş işlevlerini yitirdiği hastalık kronik böbrek yetmezliği hastalığı olarak isimlendirilmekte ve ne yazık ki çok sinsi bir hastalık olduğu için son evresine kadar çoğu zaman hastalık yakalanamamaktadır. Bu hastalıkta zamanla böbrek hücreleri öldüğü için ne yazık ki ölen hücrelerin yenilenmesi mümkün olmadığı için ilaçla tedavisi mümkün değildir. Kronik böbrek yetmezligi tedavisi için uygulanabilecek tek yöntem hastanın böbrek nakli ameliyatı olmasıdır.

Ülkemizde organ bağışı çok yetersiz olduğu için gerçekleştirilen böbrek nakli ameliyatlarının büyük bir bölümü hastanın yakını olan canlı donörlerden alınan böbrekler ile gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle doku uyumunun sağlanamadığı hastalarda uygulanabilecek tek yöntem uygun böbrek bulunana kadar diyaliz cihazına girmektir. Diyaliz cihazı yapay böbrek olarak adlandırılabilecek bir cihazdır. Vücuda bağlanan iki boru ile vücutta dolaşan kirli kan bu amaç için özel olarak gerçekleştirilen bir cihazdan geçer ve temizlenerek diğer borudan tekrar damara verilir ve temiz kanın vücutta dolaşması sağlanır.

Diyalize giren hastalar için en önemli olan konu beslenmedir. Böbrekleri düzenli olarak çalışan kişilerde böbrekler sürekli olarak kanı süzerek temizlerken böbrek yetmezliği hastası olan kişilerin böyle bir şansı yoktur ve bu nedenle beslenme düzeni oluşturmaları çok önemlidir. Diyetine uyan ve düzenli olarak diyalize giren kişilerde hem yaşam standartları hem de yaşam süresi yükselmekte ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri mümkün olmaktadır.

0 yorum

Pankreas Kanseri Yasam Süresi Ne Kadar

Pankreas kanseri yaşam süresi ne yazık ki son derece kısadır. Bunun nedeni bu kanserin çok agresif bir kanser türü olması değil hastalığın çok sinsi bir şekilde ilerlemesidir. Hemen hemen bütün pankreas kanseri hastalarında hastalık birinci evrede yakalanamamaktadır. Oysa ki pankreas kanseri 1. evre aşamasında yakalandığı takdirde yapılacak basit bir cerrahi müdahale ile tedavi edilebilmekte ve tamamlayıcı tedavi olarak uygulanan kemoterapiyle hastaların yaşam süresi belirgin biçimde uzatılmaktadır.

Ancak pek çok hastada kanserli hücreler yakın organlara yayılım gösterdiği için ameliyat mümkün olmamaktadır. Pankreas kanseri ameliyatı olmaya uygun olmayan hastalarda hemen kemoterapi ve radyoterapi tedavisine başlanılmalıdır. Bu uygulamalarda amaç öncelikli olarak kanserli hücrelerin kontrol altına alınmasıdır. Bu tedavi sonucunda kanserli hücreler gerileme gösterir ve kontrol altına alınması başarılırsa hasta pankreas kanseri ameliyatı için hazırlanır. Yani cerrahi tedavi uygulanmayan hastalar morallerini bozmadan yeni tedavilerine odaklanmalıdır.

Kanserle mücadele konusunda en önemli etkenin yüksek moral olduğu asla unutulmamalı ve hastalar iyileşeceklerine inanmalıdır. Ne yazık ki ileri evre pankreas kanseri hastalarında sağ kalım oranı çok daha düşüktür ve uygulanan tek tedavi yöntemi kemoterapidir. Bu hastalarda kemoterapi tedavi etmekten çok hastanın yaşam süresini uzatmak amacı ile uygulanmaktadır. Erken evrede tanı konulan ve tedavi edilen hastaların iyileşme şansı yüzde 50’den fazla olmaktadır. Sağ kalım oranı için belirleyici olan en önemli faktör kanserin yakalandığı evre olmaktadır.

0 yorum

Kalın Bagırsak Kanseri Nasıl Tedavi Edilir

Kalın bağırsak tanısı konulan hastalarda psikolojik destek sağlanarak hemen vakit kaybedilmeden tedaviye geçilmelidir. Kalın bağırsak tedavisi için kullanılacak yöntem tanıyı koyan doktor ve onkoloji doktoru ile beraber planlanmalıdır. Tedavi planlaması aşamasında en önemli faktör kanserin yakalandığı evredir. Ayrıca kanser tanısı konulan hastanın genel sağlık durumu ve yaşıda tedavi planlamasında mutlaka dikkate alınması gereken faktörler arasında bulunmaktadır.

Kalın bağırsak kanseri tedavisinde kullanılan ilk ve en etkili yöntem cerrahi müdaheledir. Ameliyat ile kanserli oluşumun gözlendiği kalın bağırsak bölümü alınır ve daha sonra kesilen iki bölüm birbirine dikilerek tedavi tamamlanmış olur. Ancak kanser oluşumu bazen anüse çok yakın bir bölgede oluşabilir. Bu durumda ise yine kanserli oluşumun bulunduğu kalın bağırsak bölümü kesilir ve kalın bağırsak çıkışı karın bölgesinden açılan bir kesi ile karın duvarına verilir. Bu gibi ameliyatların ardından hastaların büyük bir bölümü psikolojik rahatsızlıklar yaşar ve bu nedenle ameliyat öncesi hasta kesinlikle doktoru tarafından bilgilendirilerek bu duruma alıştırılmalı ve hazırlanmalıdır.

Ameliyat sonrasında ameliyatı gerçekleştiren cerrahın gerek görmesi halinde tamamlayıcı tedavi olarak kemoterapi tedavisi de uygulanabilmektedir. Ameliyat sonrası kemoterapi uygulanmasının amacı operasyon esnasında gözden kaçmış olabilecek kanserli hücrelerin vücutta yayılımını engelleyerek yok edilmesini sağlayabilmektedir. Radyoterapi ise kolon kanserinde uygulanan tedaviler arasında yer almamaktadır ve kolon kanseri tedavisi daha ziyade kalın bağırsak ameliyatı ve kemoteropi ile tamamlanmaktadır.

0 yorum

Kemik Erimesi Belitileri

Kemik erimesi pek çok hastalık gibi çok aleni belirtiler vermeden gizli bir şekilde ilerlemektedir. Kemik erimesi belirtileri de bu tip belirtiler olup genelde hastalığın çok ileri düzeye erişmesi ile beraber kendisini gösterir. Pek çok kişi şiddetli kemik ağrılarını kemik erimesi belirtisi sanır. Oysa ki kemik ağrısı ile kemik erimesinin hiçbir ilgisi yoktur. Kemik erimesi belirtileri arasında en ciddi ve anlaşılır olanı kolay şekilde oluşan kemik kırılmalarıdır. Özellikle de omurga kırılmaları kemik erimesinin en ciddi ve ağır belirtisi olarak kabul edilmektedir.

Daha erken evrelerde ise kişinin boyunun kısalması ve kamburluk oluşumu gibi belirtiler bazı hastalarda gözlemlenmektedir.  Kemik erimesi tanısı konulan hastaların derhal tedavilerine başlanması oluşabilecek kemik kırılmalarının önüne geçilebilmesi adına büyük önem taşımaktadır.Kemik erimesi tedavisi için doktorların tercih ettiği ilk yöntem ilaç kullanımıdır. Kemik erimesi ilaçları genelde kemikleri güçlendirdiği bilinen D vitamini ve kalsiyum içerikli ilaçlardır. Bu ilaçlar ile kemiklerin tekrar güçlendirilmesi amaçlanır. Ancak hastanın ilaç kullanımının yanı sıra mutlaka günlük diyetine de dikkat etmesi gerekir.

Vitamin yönünden zengin olan yeşil yapraklı sebzelerin yanı sıra D vitamini ve kalsiyum içeren yiyeceklere ağırlık verilmeli, hastanın fazla kilolarından kurtulması ve mutlaka günlük rutin spor programı uygulaması kemiklerin tekrar güçlenmesi açısından uyulması zorunlu olan kurallardır. Tüm bunlara dikkat edildiği takdirde bir süre sonra kemiklerin kolay kırılmayacak şekilde kendini toplaması sağlanır.

0 yorum

Basur Ameliyatı Nasıl Yapılır

Basur ameliyatı için en çok tercih edilen ameliyat yöntemi varis oluşum göstelen damarların kesilerek çıkarıldığı klasik ameliyat yöntemidir. Ancak ameliyat sonrası sürekli pansuman yapılmasının zorunlu olması ve iyileşme süresinin çok daha uzun olması nedeni ile günümüzde bu ameliyat yönteminin yerini biraz daha maliyetli ancak çok daha konforlu olan yeni ameliyat yöntemleri almayı sürdürmektedir. Bunlardan biri de lazerle basur ameliyatı yöntemidir.Bu yöntemin klasik yöntemden tek farkı bıçak yerine lazer ışınının kullanılmasıdır.

Ancak lazer ışını ile yapılan kesilerin çok daha kısa sürede iyileşmesi ve dokuların daha az zarar görmesi gibi faydaları nedeni ile lazerli basur ameliyatı çok daha güvenilir ve etkili bulunmaktadır. Yine birinci ve ikinci evrede yakalanan basur hastalarında lazer ışınları ile damarların söndürülmesi şeklinde lazerden yararlanılmaktadır.

Yeni uygulanmaya başlanan ve ameliyat sonrası hastaların daha az ağrı duymalarını sağlayan Longo Yöntemi ise doktorların sıklıkla tercih ettiği bir müdahele yöntemi haline gelmektedir. Bu yöntemde operasyon özel geliştirilen bir cihaz sayesinde makatın içinde gerçekleştilir. Makat içi bölgesinde sinir hücrelerinin çok daha az olması hastanın ameliyat sonrası ağrı duymasını engeller ve daha hızlı iyileşmesini sağlar. Yaklaşık 30 dk. süren bu operasyon sonrası ameliyat olana kişiler hastaneden aynı gün taburcu edilir ve 3-4 günlük bir istirahat sonrası iş yaşamlarına dönebilecek şekilde iyileşmiş olur.

0 yorum

Boyun Kireçlenmesi Ne İyi Gelir

Boyun kireçlenmesi yaşlılık hastalığı olarak bilinse de günümüzde gençler arasında da görülme sıklığı büyük bir hızla artmaktadır. Boyunu oluşturan omurların ve bunları birbirine bağlayan disklerin çeşitli nedenlerle yıpranması sonucu meydana gelir ve son derece ağrılı bir hastalıktır. Bu nedenle acil olarak tedavi edilerek hastanın yaşam standartlarının yükseltilmesi gerekir.Boynu hareket ederken zorlanma ve ağrı hissetme, boyun kaslarında sürekli olarak yaşanan gerginlik ve boyun ağrıları aslında boyun kireçlenmesi belirtileri olarak kabul edilir.

İlerleyen evrelerde yaşanan boyun ağrıları kollara giden sinirlerde baskı oluşması nedeni ile kollarda ağrı ve güç kaybı olarak kendisini iyice hissetirmeye başlar. Tedavi edilmeyen boyun kireçlenmeleri şiddetli sırt ağrısı ve buna bağlı olarak gece uykusuzluklarına yol açar. Hastaların bir çoğu kendilerini sürekli yorgun hissetikleri ve yoğun ağrı çektikleri için depresyona girer.Masa başı işlerde çalışan, omurga eğrilikleri bulunan, ağır fiziksel faaliyetler gerektiren işlerde çalışan ve aşırı kilolu olan kişilerde boyun kireçlenmesi hastalığına yakalanma riski yükselmektedir. Çekilen MR sonrasında tanı konulmasının ardından boyun kireçlenmesi tedavisi uygulanır. Tedavinin ilk aşamasında hasta ilaçlar ile rahatlatılmakta ve ağrı hissinin hafiflemesi ile beraber fizik tedavi aşamasına geçilmektedir. Fizik tedavi ile hastaya hem doğru duruş pozisyonu öğretilmekte hem de zayıflayan boyun kaslarının tekrar güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Çok ilerleyen boyun kireçlenmelerinde ise cerrahi müdahele yöntemleri uygulanmaktadır.

0 yorum

Pankreas Kanseri Belirtileri

Pankreas yerleşim olarak karın arka boşluğunda yer almaktadır. Kalın bağırsak, mide ve onikiparmak bağırsağının hemen arkasında yer alan pankreas vücudun şeker dengesini sağlamanın yanı sıra hazım için gereken enzimleri salgılamakla görevli olan organdır. Pankreas kanseri belirtileri ilk evrelerde diğer hastalıklar ile karıştırıldığı için tanısı zor olan bir kanser türüdür ve genelde ileri evrelerde yakalanabilmektedir. Pankreas kanserinin belirtileri arasında ilk sıraları şiddetli iştahsızlık ve buna bağlı olarak hızlı şekilde kilo vermek, mide bulantısı, kusma, sarılık, az miktarda enzim salgılanması nedeni ile sindirim bozukluklarının ortaya çıkması, sırt ve karın bölgesinde oluşan ağrılar, yorgunluk ve halsizlik yer almaktadır.

Bu belirtilerin büyük bir bölümü basit soğuk algınlığı gibi hastalıklarda ortaya çıkan belirtiler olması hastaların doktora başvuruda bulunmalarını geciktirmektedir.Yapılan muyaene esnasında doktorun şüphelenmesi halinde kan ve idrar testlerinin yanı sıra ultrason gibi görüntüleme yöntemleri ile kesin tanısı konulmaktadır. Pankreas kanseri teşhisi konulan hastaların hemen hızlı bir şekilde hangi evrede olduklarının tespiti ve kanseri yayılım derecesinin belirlenmesi gereklidir. Tüm bu tanı ve tetkikler tamamlandıktan sonra pankreas kanseri tedavisi için gereken yol haritası çıkarılarak hızlı bir şekilde tedavi aşamasına geçilmelidir. Erken evre pankreas kanseri hastaları için ilk tercih her zaman için ameliyattır. Pankreas kanseri ameliyatı ne yazık ki sadece yayılım göstermeyen ilk evre hastalar için mümkün olmaktadır.

0 yorum

Boyun Fıtıgı Ameliyatı Nasıl Yapılır

Boyun fıtığı tedavisi için kullanılan yöntemlerden biri de boyun fıtığı ameliyatıdır. Boyun fıtığı ameliyatı genelde ilaçla tedavi edilemeyen ve fizik tedavi sonrasında hiçbir iyileşmenin sağlanamadığı hastalarda uygulanır. Ayrıca yine boyun fıtığına bağlı olarak his ve güç kaybı yaşayan kişilerde de acil bir durum söz konusu olması nedeni ile boyun fıtığı ameliyatı uygulanabilmektedir. Özellikle de şiddetli ağrı krizleri yaşayan kişilerde tek çare ameliyattır.


Peki boyun fıtığı ameliyatı nasıl yapılır
Boyun fıtığı ameliyatı farklı yöntemler ile gerçekleştirilebilmektedir. Bu yöntemlerin bazılarında hasta ameliyat sonrası aynı gün taburcu olurken bazı yöntemlerde ise hastanın birkaç gün hastanede yatması gerekebilmektedir. Fıtık ameliyatında açılan kesiden fıtığın oluştuğu bölgeye girilmekte ve sinirlere baskı yapan fıtık ve kıkırdak doktu temizlenmektedir. Seçilen operasyon ne olursa olsun önemli olan ameliyat değil ameliyat sonrasıdır.

Boyun fıtığı ameliyatı sonrası ameliyat olan kişiler bir süre boyunlukla gezmek zorundadır. Çene destekli boyunluk genelde hastanın iyileşme sürecine bağlı olarak değişmekle beraber en az 20 gün boyunca takılı kalır ve yapılan muayene sonrasında iyileşme yeterli seviyede bulunursa çıkarılır. Bu süreçte yine hafif etkili ağrı kesiciler kullanılır. Ameliyat sonrasında kesinlikle ağır eşyaların kaldırılmaması, sürekli olarak boynun aynı pozisyonda tutulmaması ve ani boyun hareketlerinden kaçınılması gibi basit tedbirler alınmalıdır. Bunlara dikkat edilmediği takdirde boyun fıtığının tekrarlama riski yükselecektir.

0 yorum

Mide Kanaması Nasıl Anlasılır

Mide kanaması tek başına bir hastalık olmayıp daha ziyade doktorlar tarafından hastalık belirtisi olarak görülmektedir. Yani mide kanamaları altta yatan nedenlere bağlı olarak oluşmaktadır ve acil tedavisi gereken önemli bir durumdur. Mide kanaması belirtileri ortaya çıktığı anda bu nedenle hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvuruda bulunulması gerekir.


Peki mide kanaması nasıl anlaşılır
Mide kanaması çok az miktarlarda meydana geliyorsa zamanla oluşan kansızlığa ve demir eksikliğine bağlı olarak teşhis edilebilmektedir. Ancak kanama çoğu zaman son derece yoğundur ve hastalarda ciddi belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur. Mide kanaması belirtileri arasında en anlaşılır olanı ağızdan kahve telvesini andıran mide salgısının çıkmasıdır. Ayrıca yine kan kusmak mide kanaması belirtisi olarak kabul edilmelidir ve hiç vakit kaybedilmeden böyle bir durumun yaşanması halinde doktora başvuruda bulunulmalıdır. Gaitanın yine aynı şekilde siyah katran gibi olması ya da kanla karışık olması akıllara mide kanaması riskini getirmelidir.

Mide kanaması olan kişilerde kanamanın yoğun olması halinde kan kaybına bağlı olarak terleme, baygınlık hissinin gelmesi, nabız atışında hızlanmaya bağlı olarak çarpıntı oluşması gibi belirtiler de ortaya çıkabilmektedir. Mide kanaması tedavisi hastanede doktorlar tarafından yapılmalıdır. Tedavi için kanamanın nedeninin belirlenmesi gerekir. Mide kanaması nedeni belirlendikten sonra bu nedenin ortadan kaldırılması ile beraber kanamada kendiliğinden geçecektir. Örneğin ülserin mide duvarını delmesi sonucu gerçekleşen mide kanamasında yapılacak şey cerrahi müdahale ile bu bölgenin tedavi edilmesidir.

0 yorum

Tansiyon Nasıl Düsürülür

Tansiyonun yüksek olması yüksek riskler barındırması açısından acil olarak müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Tansiyonu yüksek olan kişi yüksek tansiyon hastası değil ise hemen bir limon sıkılarak suyun içine karıştırıp içmesi yeterli olacaktır. Limon bilinen en etkili tansiyon düşürücülerden biridir ve içen kişinin tansiyonunu dakikalar içinde belirgin bir halde düşürür.
Yine sarımsak yenilmesi de tansiyonun normal değerlerine hızlı bir şekilde inmesini sağlayacaktır.


Ağız kokusundan çekinen kişiler sarımsağın kabuğunu soyduktan sonra hap yutar gibi sarımsağı yutarlarsa yine aynı etkinin oluşmasını sağlayacaklardır. Ancak tansiyonun neden yükseldiğinin ve ne sıklıkla yükseldiğinin anlaşılması gerekmektedir. Tansiyonun sürekli olarak yüksek değerlerde seyretmesi yüksek tansiyon hastalığı belirtisi olarak kabul edilir ve bu durumda hastanın düzenli doktor takibi gerekir. Yüksek tansiyon için öncelilkli olarak hastanın yaşam tarzı incelenir ve tansiyonun yükselmesine neden olan faktörler bulunarak bunlardan mümkün olanlar düzeltilmeye çalışır.

Örneğin hastanın aşırı kilolu olması, alkol ve sigara tüketmesi, uyku düzeninin olmaması ya da aşırı stresli bir işte çalışması gibi yüksek tansiyon nedenleri mutlaka hayatından çıkarılmalıdır. Özellikle de stres tansiyon hastalarının mutlaka uzak durması gereken bir faktördür. Tansiyonun sık sık yükselmesi beyin kanaması ve felç gibi çok ciddi komplikasyonlara neden olduğu için mutlaka tansiyonun kontrol altında tutulması ve hastaların tansiyonun yükselmesine neden olan risk faktörlerinden mutlaka uzak durması gerekmektedir.

0 yorum

Seker Hastaları Neler Yemeli

Şeker hastalarının beslenmeleri şeker seviyelerinin dengede tutulması açısından önemlidir.Şeker hastalarının günlük diyetleri kesinlikle takibini gerçekleştiren doktorun bilgisi dahilinde bir diyetisyen tarafından hazırlanmalı. Diyet listesi kesinlikle kişiye özel olarak hazırlanmalıdır ve asla bir başkasının diyeti kullanılmamalıdır.Çünkü diyetisyenler günlük diyeti kişinin şeker seviyesine göre hazırlar ve bir kişiye iyi gelen diyet bir diğer şeker hastasının şekerinin yükselmesine neden olabilir.

Peki şeker hastaları neler yemeli
Şeker hastası olan bir kişinin dikkat etmesi gereken en önemli konu kesinlikle kilosudur. Obezite şeker hastalığı için büyük bir risk faktörü oluştururken aynı zamanda şeker hastalığının çok daha ağır seyretmesine ve riskli gelişmesine neden olmaktadır. Bu nedenle şeker hastalığından korunmak için kilo verilmesi ve şeker hastası tanısı konulan kişilerin sağlıklarının olumsuz olarak etkilenmemesi adına mutlaka ama mutlaka normal kilolarına inmeleri gerekir. Şeker hastalarının yediği yemekler kadar yemek saatleri de büyük önem taşımaktadır.

Şeker hastası olan bir kişi asla öğün atlamamalı ve uzun süre aç kalmamalıdır. Özellikle de Tip 2 diyabet hastaları kesinlikle sofra şekerinden uzak durmalıdır ve meyve şekerlerini de sınırlı miktarda tüketmelidir. Şekerden zengin olan meyveler bu nedenle mümkün olduğunca az tüketilmeli, gün içinde bir öğünde bu tip bir meyvenin tüketilmesi halinde ise diğer öğünlerde kesinlikle şekerden uzak durulması gerekmektedir.

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI