işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Sac Dökülmesinin Sebepleri Nelerdir

Saç Dökülmesi Neden Olur
Hem erkek hem de kadınların ortak sorunlarından biri olan saç dökülmelerinin pek çok farklı nedeni bulunmaktadır. Saç dökülmesi nedenleri büyük oranla psikolojik nedenler olarak görülürken bazı fizyolojik nedenler de öne çıkmaktadır. En çok rastlanan saç dökülmesi nedenlerinden biri günümüzün kaçınılmaz sonu olarak görülen yüksek strestir. Yapılan araştırmalar yoğun stres altında çalışan kişilerin büyük bir çoğunluğunun saçlarının döküldüğünü ortaya koymaktadır. Yine çok sık saç boyatmak, kullanılan saç bakım ürünlerinin ve şampuanların saç tipine uygun olmaması ya da kalitesiz olması, vücudun yeterince protein alamaması ve genetik etkenler saç dökülmesi nedenleri arasında gösterilmektedir.

Saç Dökülmesi Ne Zaman Başlar
Aslında çocuklarda dahil olmak üzere tüm insanların saçları her gün dökülür. Her gün 50 ila 100 tel arası saçın dökülmesi normal olarak kabul edilirken bu dökülmelerin nedeni saçlı cilt derisinin kendisini sürekli olarak yenilemesidir. Saç dökülmesi özellikle de genetik faktörler açısından zayıf olan kişilerde çok daha erken yaşlarda başlarken yine erkeklerde bayanlara oranla daha erken yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Ancak bir genelleme yapmak gerekirse saç dökülmesi 15-20 yaş aralığında başlamakta ve saç dökülmeleri şakak bölgesinden başlayarak geriye doğru ilerlemektedir.

Hamilelikte Saç Dökülmesi ve Tedavisi
Gebelikte saç dökülmesi anne adaylarının şikayetçi olduğu konular arasında yer almaktadır. Özellikle de seyrek saçlı olan bayanlar için büyük bir kabusa dönen bu dönemin ana nedeni salgılanan hormonlardır. Bu hormonlara bağlı olarak saçlar canlılıklarını kaybederken çok şiddetli bir şekilde saç dökülmeleri yaşanabilmektedir. Ancak bu korkulacak bir durum değildir ve doğumun hemen ardından bu dökülmeler tamamen duracağı gibi kısa bir sürede saçlarınız eski güzel görünümüne kavuşacaktır. Pek çok anne adayı saçlarını kestirerek ya da saç dökülmesi için şampuan kullanarak bu süreci daha az kayıpla atlatmaya çalışacaktır. Sorun saçların vücut tarafından yeteri kadar hormonlar ile desteklenmemesinden kaynaklanığı için saç kestirmeniz bir çözüm olmayacağı gibi saç güçlendirici şampuanlar bir nebze olsa da saçlarınızın dökülme hızını yavaşlatacaktır. Yine demir ve çinko takviyeleri yapmanız da saçlarınızın güçlenmesi açısından yarar sağlayabilecek önlemler arasında bulunmaktadır.


0 yorum

Bel Ve Boyun Kireclenmesi

Bel ve boyun bölgelerimiz vücudumuzun en hareketli iki bölgesidir. Buna bağlı olarak geçen yıllar içerisinde bu bölgelerde var olan eklemlemedeki kıkırdak yapı, sıvı ve eklem kapsülü deforme olmakta ve buna bağlı olarak da halk arasında “kireçlenme” denilen ancak esasında yıpranmaya bağlı olarak ortaya çıkan bir ağrı ve uyuşmalar oluşmaktadır. 

Beldeki kireçlenmeler:
Bel bölgemiz vücudumuzun en hareketli ve esnek bölgesidir ve dolayısıyla da bu bölgede eklem yıpranmalarına bağlı ağrılar ön plana çıkmaktadır. Bel bölgemiz bacaklara uzanan büyük sinirler için de bir geçiş noktası görevi görür. Ön bacaktan femoral, arka bacaktan da siyatik sinirleri geçmektedir ve bel bölgemiz bu iki sinir için de geçiş noktasıdır. Bel ağrıları bel bölgesinde şiddetli ağrı ve anlık kasılmalar olarak ortaya çıkabileceği gibi, bahsi geçen sinirlere bir bası olması durumunda bacakta ağrı ve uyuşma olarak da ortaya çıkabilmektedir.

Boyundaki kireçlenmeler:
Boyun kireçlenmeleri de benzer şekilde çok hareketli olan boyun bölgemizde bulunan omur, eklem ve sinirlerde meydana gelen farklılaşmalar nedeniyle özellikle kollarda oluşan şiddetli ağrı ve uyuşmalarla kendini belli eden bir rahatsızlıktır. Masa başı işler gibi sürekli belirli bir pozisyonda çalışan kişilerde sıklıkla görülmekle beraber, kilolu ya da ileri yaşlarda olan kimselerde de gözlemlenmektedir.

Çok yaygın olarak görülen bir diğer kireçlenme şikâyeti de dizlerdeki kireçlenmelerdir. Bu şikâyetler del yine diğerleri gibi deformasyona uğramış eklem kıkırdakları, bağlarda yırtık ya da kopmalar gibi sebeplerle ortaya çıkmakta ve bireylerin yaşam kalitesinde ciddi düşüşler yaratmaktadır. Bu kişiler yürümekte, merdiven çıkmakta büyük güçlük çekmekte ve zaman içinde hareketleri ciddi manada kısıtlanmaktadır.

Kireçlenmelerde tedavi yöntemleri:
Öncelikli olarak cerrahi olmayan yöntemlere başvurulmalıdır. Akupunktur ve ilaç tedavileri bu anlamda ön plana çıkmaktadır. Bunun haricinde bel kireçlenmeleri için eklem içi temizlikler, boyun bölgesi için korseler, rahatlatıcı enjeksiyonlar, dizlerdeki kireçlenmeler için glukosamin ve kondrotin içeren gıda takviyeleri, eklem içi enjeksiyonları öncelikle akla gelenlerdir. Ancak kişi halen ağrı ya da uyuşmalardan şikâyetçi ise son çare olarak da cerrahi yöntemlere başvurulmalıdır.
0 yorum

Diyabet Hastaları Nasıl Beslenmeli

Diyabet en genel tanımıyla, vücudun glukozu etkin bir şekilde kullanamamsası sebebiyle kanda bulunan glukoz miktarının yüksek olması durumudur. Glukoz kullanımını sağlayan hormon pankreastan salgılanan insülin hormonudur. İnsilün hormonunun az yada hiç üretilmemesi ya da üretilen hormonun etkin bir şekilde kullanılamaması (insülin direnci) sonucunda kandaki şeker oranı yükselir ve bu da zaman içerisinde damarlara zarar vererek vücutta tahribatlara sebep olur.

Temel olarak diyabet çeşitler tip 1 ve tip 2 diyabettir. Tip 1 diyabette pankreas insülin hormonunu hiç üretemez ya da yeterince üretim olmaz. Tip 2 diyabetteyse (erişkin diyabeti)  pankreas insülin üretmektedir ancak vücut uygun şekilde kullanamamaktadır. Bu tip diyabetlerde ise genel problem yanlış beslenmeden kaynaklı ve özellikle bel ve göbek bölgesinde görülen kilo fazlalığı ve hareketsizliktir. Diyabet yönetiminde beslenme-egzersiz ve ilaç/insülin kullanımı eş zamanlı ve düzenli olarak uygulanmalıdır.

DİYABETLİLER NASIL BESLENMELİDİR
Aslında diyabetik diyet tüm insanların izlemesi gereken en sağlıklı diyettir. Bu diyette esas ağırlık taze sebzeler, yağsız et-balık-tavuk, süt ve süt ürünleri, baklagiller ve karmaşık karbonhidratlardan oluşmaktadır. Basit karbonhidratlar (şeker, pirinç, unlu, nişastalı ürünler, fast foodlar, ambalajlı ürünler ) vücut tarafından çok çabuk sindirildiği için kan şekeri çok hızlı yükselir ve hızlı bir şekilde de düşer. Kompleks karbonhidratlarsa lif yönünden zengindirler ve kan şekerini daha yavaş yükseltip daha yavaş düşürürler. Böylece şeker seviyemiz dengede kalmış olur. Ölçüsünde tüketilen tam tahıllı ekmekler, pirinç yerine bulgur (özellikle esmer bulgur) tüketilmesi, az şekerli meyvelerden uygun ölçüde yenmesi diyabet yönetimiyle ilgili önemli ipuçlarıdır. 

Diyabetlilerin beslenmesinde ara öğünler çok önemli bir yer tutar. Ara öğünlerde uygun miktarda kuruyemiş (özellikle badem, ceviz ) , yağsız yoğurt, tam tahıllı ince bir dilim ekmekle bir parça yağsız peynir tüketilmesi gün içerisinde şekerinizi dengede tutmaya yardımcı olur. Bunun yanı sıra çözünen ve çözünmeyen liflerden yana çok zengin olan yulaf ezmesi de ara öğün ya da kahvaltıda tercih edilebilir. Düzenli egzersizinse en az beslenme kadar etkili olduğu unutulmamalıdır.
0 yorum

Zayıflamak için çok fazla tercih edilen ..



Zayıflamak için çok fazla tercih edilen sirkenin (özellikle elma sirkesinin) faydaları çok fazla olmasına rağmen zararları da yok değil.

Aşırı potasyuma sahip olan sirkenin, böbrek hastaları, ülser ve gastrit rahatsızlığı olanlar tarafından tüketilmesi halinde ciddi zararları ortaya çıkabilir.

Özellikle asit seviyesi oldukça yüksek olan elma sirkesi, mide rahatsızlığı olan yahut midesi hassas olanlar tarafından oldukça az ve ölçülü tüketilmelidir.

Mide rahatsızlıkları dışında kalanlar için ise; “her şeyin fazlası zarar olduğu gibi, elma sirkesinin de fazlası zarardır” sözünü hatırlatmak istiyoruz.

Diğer yandan sirkenin zararlarından çok, fayda ve yararları mevcuttur. Bunlar;


Sivilceler giderilmesi

Deri sıklığı ve diriliğinin korunması

Midede ve bağırsaklarda oluşan gazın giderilmesi

Kabızlığın giderilmesi

Özetle, faydaları göz önüne alınarak aşırı miktarda tüketilen sirke, vücudumuz için faydadan çok zarar teşkil edecektir.

Uzmanlar, sirkenin zararlarının vücuda yansımaması için yenilen yemek miktarına kıyasla 1000/6 oranında alınması gerektiğinin altını çiziyorlar.
0 yorum

Çocuk yaşlarda kazanılan ve



Çocuk yaşlarda kazanılan ve olgunluk çağına gelene dek vazgeçilmesi zor olan alışkanlıklarımızdan bir tanesidir sakız çiğnemek.

Eski zamanlarda, herhangi bir zararı olmayan sakızın günümüzde içerisinde bulunan birtakım katkı maddeleri sebebiyle oldukça ciddi zararlara yol açılabileceği uzmanlar tarafından araştırılmış ve kanıtlanmıştır.

Sakızın zararlarının yol açtığı rahatsızlıklar, tedavisi mümkün olan rahatsızlıklardır ancak bu gibi durumlarda sakız kullanımının bırakılması gerekmektedir.

Gündelik yaşantımızda fark edilemese de, sakız 10 kişiden 7′sinin çantasında, çalışma masasında, ceplerinde, arabasında bulunan rahatlatıcı bir alışkanlıktır.

Kimi kişiler ise, sigaranın zararlarına karşı açtığı savaşta, silah olarak sakızı tercih ederler.

Sigarayı bırakmak için, sakızın zararlarından habersiz sakız kullanımını sıklaştırırlar. Maalesef ki bu da yanlış bir tercihtir.


Peki nedir sakızın zararları ? Böylesine masum görülen sakızın içerisinde ne olabilir ki insan vücudunu ve sağlığını tehdite düşürecek?

Sakızın içerisindeki maddeleri tanımlayarak sakız çiğnemenin zararlarını hep birlikte gözden geçirelim..

Çoğu sakızın içerisinde bulunan sorbitol isimli tatlandırıcı madde, ince bağırsak tarafından çok zor emilimi olan bir maddedir.

Eşdeğerde rahatsızlıkları olan iki bayan üzerine kurulmuş bir araştırmada ki bu rahatsızlıkların başında aşırı kilo kaybı, şiddetli karın ağrısı ve diyare bulunmaktadır.

Araştırmanın sonucunda bu iki bayanda da bünyelerinde bulunan sorbitol isimli maddenin rahatsızlığa sebep olduğu tespit edilmiştir.

Araştırmayı daha da detaylandırırsak iki bayanında sakız bağımlısı olduğu ortaya çıkmış ve sakız çiğnemenin zararlı bir alışkanlık olduğunu kanıtlamıştır.

Peki sakızın zararları bu kadar mı ?

Kesinlikle değil.. Sadece sorbitol bulunmuyor sakızın içerisinde, diğer maddelere de kısaca değineceğiz.

Aspartam ; kansere yol açabilen tatlandırıcı madde. İnsan üzerinde etkileri, baş dönmesi , kısırlık, adet düzensizliği, bulantı..

Aynı zamanda sadece sakızlarda değil diğer tüketim ürünlerinde de bu maddeden bulunmaktadır. Şekerleme ve çikolatalar gibi…

Sukraloz ; günümüzde en son çıkan tatlandırıcılardan biridir. Normal şekere oranla 600 kat daha etkili bir tatlandırıcı olarak bilinir. Kanserojen ağırlıklıdır.

Mannitol ; öldürücü derecede kalp krizlerine sebebiyet verebilir. Sistemi üzerinde tahribatlara yol açabilir.

Msg ; tatlandırıcı özelliği olmayan bu madde insanlar üzerinde bulunan tat alma duyusunu tetikler.

Ve yediğimiz ürünlerin lezzetini arttıran bir özellik kazandırır. Kalpte ritim bozukluklarına, çarpıntıya, nörolojik rahatsızlıklara yol açabilmektedir

Saymış olduğumuz bu maddeler, sadece en önemlileridir.

Bunlara benzer daha birçok katkı maddeleri kullanılmakta ve biz tüketicilere sunularak beden sağlığımızı risk altına sokmaktadır.

Bu sebeple alışverişlerimizde, belkide çoğumuz yapmadığı bir alışkanlığı başlatmamız ve aldığımız besinlerin içerisindeki katkı maddelerini, ürünü almadan gözden geçirmemiz gerekmektedir.

Sakızın zararları bitmedi.. O da neymiş o kadar.. Daha neler..

Dediğinizi duyar gibiyiz. Ancak sakız çiğnemeyi seven çoğu kişiden birkaçı olarak sizlere bunları açıklamak ve araştırmakla yükümlü tutmaktayız kendimizi.

Sakız çiğnemenin zararları üzerinde durduk bir de sakız yutmak var değil mi? Sakız yutmanın zararları çok daha ciddi boyutlarda rahatsızlıklara neden olabilir.


Özellikle çocuklar tarafından bu alışkanlığın kazanılması, mutlaka engellenmelidir.

Çocuk sağlığı üzerine yapılan araştırmalar sonucu, hazırlanan bir makalede 3 ayrı vakaadan söz edilmektedir.

İlki 4,5 yaşında bir erkek çocuğu 2 yaşından beri kazanmış olduğu sakız çiğneme alışkanlığı, sonunda 7 adet sakızın birden arka arkaya yutmaya çalışması sonucunda,

boğazında tıkanıklığa yol açtığı ve doktorların son anda müdahale ile ellerini boğazına sokarak temizleyebildiği can alıcı bir vakaadır.

İkincisi; 1,5 yaşındaki bir çocuğun, sakızın içerisine oyun yaparak paraları sarıp yutması sonucunda acil servise kaldırılmak zorunda kalan vakaadır.

Bir diğeri ise; yine 4 yaşında sakızı yiyerek tüketen ve zamanla midesinde farklı sakızlardan kütle oluşan ameliyatla kurtarılan farklı bir çocuktur.

Malesef tüm bu anlatılanlar sakızın gözümüzde oluşan sempatisini tamamen yok ediyor. Sakız çiğnemekte, sakızı yutmakta oldukça zararlıdır.

Son olarak sakızın geçmişten günümüze kadar tarihçesini araştırmanızı tavsiye ederiz.

Bir zamanlar araba lastiği üretici bir firmanın yanlışlıkla bulduğu bir madde sonucunda, tatlandırıcılarla oluşturulan sakızın meydana çıkış şekli oldukça ilginçtir.
0 yorum

Pek çok defa elmanın faydalarına dair bilgilendirilmişsinizdir

Pek çok defa elmanın faydalarına dair bilgilendirilmişsinizdir. Ancak, elmanın zararları (küçük de olsa) mevcuttur.

İngiltere’de yapılan bir araştırma, elma hakkında bilinen pek çok bilgiyi değiştirir nitelikte.

Genelde elmanın dişlere faydalı olduğu, dişleri temizlediği yönünde bir takım mitler herkes tarafından bilinmektedir.

Ancak gerçek böyle değil. İngilitere King’s College London Diş Enstitüsü’nde yapılan araştırmaya göre elmanın dişlere ciddi zararlar verdiği, diş minesini zedeleyip tahrip ettiği ortaya çıktı.

Elma yemenin, asitli içeceklere oranla dişlere 3-4 kat daha fazla zarar verdiği ve bu sebeple elmanın bilinen tek zararının dişlere olduğu kanıtlanmış oldu.

Enstitünün yaptığı araştırma 1000 erkek ve kadın denek tarafından gerçekleştirildi.

Araştırmada elma tüketen deneklerin dişlerinin ortalama 3.7 oranında daha fazla yıprandığı ve diş minelerinin zedelendiği ortaya çıktı.

Doktorların çoğu ise bu görüşte değil. Doktorlar elmanın dişlere zarar verebileceği gerçeğini destekliyor ancak ekliyorlar ; “sadece dişlere zarar veriyor diye elma yememezlik yapılmamalı.”

Zira elma, pek çok mineral ve vitamin içeriyor. Hatta bunların bir kısmı insan vücuduna sadece elma yoluyla alınıyor.

Bu sebeple dişlere verdiği zararları bir kenara koyarsak elma yemenin (abartmadıkça) ciddi bir zararı olduğunu söyleyemeyiz.
0 yorum

pekmezi biliriz peki ya zararları ?


Özellikle gelişme çağındaki çocukların ve bebeklerin hem vücut hem de zekâ gelişimlerinde çok faydası olan pekmezin hazırlanması aşamasında yapılan

hatalar pekmezi vücudumuza zararlı bir gıda maddesi haline getiriyor.

Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Profesör Doktor Semih ÖTLEŞ;

geleneksel pekmez yapma işleminde bilinçsiz olarak kullanılan yüksek sıcaklıkların istenmeyen bileşenleri açığa çıkardığını ve bu durumun

insan sağlığına zararlı hastalıkların oluşumunu hızlandırdığını söylemekte.

Türk Gıda Kodeksi yiyeceklerin içinde bulunan kanserojen ve genleri bozan bir madde olduğunu düşündüğü “HMF” miktarı için kısıtlama getirmiştir.

Bu maddenin besinler içerisindeki miktarının yüksek olması, diğer istenmeyen bileşiklerin de yüksek oranda olduğunun göstergesi olarak kabul edilmektedir.


Pekmez içerisinde oluşan HMF miktarı pekmezin üretim şekline göre değişiklik göstermektedir.

Türk Gıda Kodeksi sanayi tipi pekmez üretimlerinde pekmez içerisinde ki HMF maddesine bir sınırlama getirmiştir ve kontrollerini yapmaktadır.

Ancak insanların kendi imkânlarıyla evlerde yüksek sıcaklıklarda uzun süre kaynatarak ürettikleri pekmezlerde HMF oranı sınırın çok üzerine ulaşmaktadır.

İnsan sağlığına oldukça zararı olan bu durumun kontrolü maalesef mümkün değildir.

Pekmezlerin saklanma koşulları sırasında direk maruz kaldıkları gün ışığı yine pekmez içerisinde ki HMF maddesinin miktarını zararlı seviyeye yükseltmektedir.
0 yorum

yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığı

Akne, yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığı.

En çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerinpsikolojik rahatsızlıklara yol açar.

Yağ bezlerinin kanalında bir tıkaç oluşur ve bu tıkacın başı sertleşip siyahlaşır. Bazen, kanal tıkalı olduğu halde, bez, yağ salgılamaya devam eder ve böylece içi yağ dolu bir kist oluşur.

Siyah noktalara tıpta komedon adı verilir böylece sivilcelerden kurtulmaz. Komedon oluştuktan sonra,

normalde de cildimizde bulunan propionibacterium acnes adlı bakteri buraya yerleşir ve akne oluşumuna katkıda bulunur.

0 yorum

El bileğinden avuç içi ve parmak içlerine doğru



El bileğinden avuç içi ve parmak içlerine doğru yayılan ağrı ve uyuşukluğunuz varsa median sinirin el bileği seviyesinde sıkıştığı akla gelmelidir.

Böyle hastalar özellikle gece uykudan en fazla işaret ve orta parmak uçlarına yayılan ağrı, uyuşukluk, karıncalanma şikayetleri ile uyanan kimselerdir. Hasta ağrının geçmesi için elini kuvvetlice sallama ihtiyacı duyar

Bu ağrı zamanla günlük işlerde de kendini gösterir.Özellikle ince işler yapılırken daha fazladır. Bir süre sonra ağrıya elde beceriksizlik eklenir.

Eğer hastalık ihmal edilirse elde kuvvet kaybı ve hastalarda atrofi (incelme), kalıcı duyu kayıpları ile hastalık ilerler.

Median sinir bileğinde kemik ve el bileği transvers karpal ligament dediğimiz bir zardan oluşan tunelden geçerek avuç içine girer.

Baş parmak, işaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağın yarısının duyusunu; el kaslarının hareketini sağlar.


Sinirin kanal içinde sıkışması yukarıdaki şikayetlere sebep olur. Karpal tunel sendromunun sebepleri;

En sık el bileği zarında kalınlaşma El bileği kırıklarında yanlış kaynama El bileği kanalındaki tümeral kitleler Gebelik,

ilk bulguları gebelik ile başlayan hastalarda gebeliğin bitmesi ile bulgular genellikle geriler.

Hastanın şikayetleri ve muayenesi genellikle tanı koydurucudur.

Muayene sırasında el bileğine bir takım pozisyonlar verilerek yapılan testlerde ağrı artar.

EMG denilen sinirin elektrik akım ölçüleri yüzde 95 oranında tanı koydurucudur. Karpal tunel sendromunun kesin tedavisi cerrahidir.

Ameliyat sinir sıkışıklığını ortadan kaldırıp sinirin rahatlamasını sağlar. Operasyon yalnızca kolun uyuşturulması ile yapılır ve hasta aynı gün taburcu edilir.


Bunun dışında birtakım ilaçlar, istirahat alçıları, sinir etrafına yapılan iğneler ve fizik tedavi geçici rahatlık sağlar ama kesin çözüm değildir.

OP. DR. AKİF TEKÖZ
0 yorum

Erkeklere Sinirlenmek Yaramıyor!

Yapılan bir araştırmaya göre, erkekler sinirlendiğinde bünyeleri mantıklı düşünmeye kapanıyor.


İspanya'daki Valencia Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre, erkeğin bünyesine sinir iyi gelmiyor.

Sağlık açısından çok da dikkate alınmayan sinir atakları, hormonal dengede büyük tahribat yaratıyor.

İnsan sağlığının en büyük düşmanları sinir ve stresin etkileri konusunda uzmanlar sürekli uyarıyor.

Günlük hayatımızı altüst eden, hormonal etkileşimler sağlayan bu ikili ile ilgili yeni bir araştırma yapıldı. İspanyol bilim insanları,

sinirin erkekler üzerindeki hazin etkilerini ortaya koydu.

Araştırmacılar, sinirin erkek bünyesindeki yan etkileriyle ilgili uzun ve önemli bir liste çıkardılar.

İlk önemli etki, kalp atışlarındaki artmayla başlıyor ve atardamardaki gerilimin yükselmesiyle devam ediyor.

Sinirli anlarda art arda gerçekleşen bu zincirleme reaksiyon sonucu da erkeklik hormonu testesteron zirve yapıyor.

Mantık Devre Dışı Kalabiliyor

Genelde çabuk sinirlenen ya da gün içinde stresli olan erkek bünyesinde, yaşanan kısa gerginlikler "gelgeç" olarak görülse de aslında yarattığı etki son derece keskin oluyor.

Valencia Üniversitesi'nde yapılan "Hormonlar ve Etkileri" araştırmasına göre, oluşan ilk zincirleme reaksiyonun ardından,

kronik yorgunluk, konsantrasyon ve hafıza sorunlarına yol açan stres hormonu kortisol devreye giriyor.


"Erkekler sinirlendiğinde ne olur?" sorusunun cevabı burada bitmiyor. Araştırma sonuçları sinirin, beynin mantıklı düşünmeden sorumlu kısmı olan sol tarafının da uyarıldığına işaret ediyor.


Bu nedenle tartışmalı ve stresli bir ortamda, bünyenin sinirin bir etkisi sonucu mantıklı düşünceye kapalı olduğu belirtiliyor.


Olaylardaki neden sonuç hakimiyetini kaybeden erkek bünyesinin, yıllarca yaşayacakları sinir atakları sonucunda fiziksel tahribata da uğrayabilecekleri ifade ediliyor.
0 yorum

Zehirli Mantar Nasıl Bilinir?

Zehirli Mantar Nasıl Bilinir? Mantar Zehirlenmesinde Ne Yapılmalıdır?

Halk arasında zehirli ve zehirsiz mantarları ayırmak için birçok yanlış bilgi vardır.

Hâlbuki, zehirli mantarların şapkasından bir parça koparılınca bu iki parçanın rengi değişmez. Zehirli maddelerin çoğu sıcağa dayanıklıdır ve pişirmek yahut kurutmak mantarı zehirli olmaktan kurtarmaz.

Mantarın besin değeri, sanıldığı kadar çok değildir. Etin protein miktarı % 18-20, mantarın ise % 3,8'dir.

Ayrıca hazmı güçtür. Mantarda % 88-90 su, % 3,8 protein, % 0,3 yağ. % 4,9 karbonhidrat, %1,2 kül (kalsiyum, fosfor, demir vs.),

çok az miktarda A ve B1, B2, B3, B5 vitaminleri vardır. Kültür mantarının ise yaklaşık %90'ı su, %3-5'i protein, %3'ü yağ ve % 4-6'sı karbonhidrattır.

Yağ oranı düşük olduğu için kolesterolsüz olarak tavsiye edilen bir besindir.

Mantarın büyük kısmı su olduğundan ve su, mikro organizma çoğalmasına sebep olduğu için, kültür mantarlarını çok bekletmeden hemen tüketmek gerekir.
0 yorum

Böbrek Yetmezligi Belirtileri

Böbrek yetmezliği böbreklerin işlevlerini yerine getirememelerine bağlı olarak ortaya çıkan vücut komplikasyonlarıdır ve bu komplikasyonlara bağlı olarak bir dizi belirti ortaya çıkar. Erken dönemde çok anlaşılamayan belirtiler hastalığın ilerlemesi ile beraber son derece ciddi bir hal alır ve hastaların doktora başvuruda bulunmasını sağlayacak kadar açıktır.


Böbrek yetmezliği belirtileri arasında ilk sırayı gece idrarına çok sık çıkma alır. Ayrıca vücutta oluşan fazla ödemin atılamamasına bağlı olarak özellikle de ayaklarda ve ellerde yaşanan şişme, ten renginde sararma, gün içinde idrara daha az çıkma, sürekli olarak çarpıntı hissi duyulması, kronik yorgunluk ve halsizlik te böbrek yetmezliği belirtileri olarak kabul edilmektedir. Böbreklerin çalışmamasına bağlı olarak vücuttan tuzun atılmaması tansiyon yüksekliğine neden olur. Tansiyonun sürekli olarak nedensiz yere yükselmesi de bu nedenle böbrek yetmezliği nedeni olarak kabul edilir ve tüm yüksek tansiyon hastalarına basit bir idrar testi uygulanarak böyle bir riskin var olup olmadığı sorgulanır.

Özellikle de gece çok su içmemesine ya da prostat hastası olmamasına rağmen geceleri aniden daha sık idrara çıkmaya başlayan kişilerin böbrek yetmezliği riskine karşı detaylı bir doktor muayenesinden geçmesi gereklidir. Böbrek yetmezliği ne yazık ki ilaçla tedavi edilebilen bir hastalık değildir ve bu nedenle hastalığın erken evrede yakalanması büyük önem taşımaktadır. Bu konuda doktora danışılması ve böbrek yetmezliği için kan ve idrar testlerinin yaptırılması hayat kurtaran basit bir önlem olacaktır.

0 yorum

Sağlıkla İlgili Bunları Biliyor muydunuz?

Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde, midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturduğunu ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlediğini...

Yemek yerken yerde oturarak sol ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek oturulup yenildiğinde,

su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önleyeceğini ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek çok fazla yemeden kalkılacağını...

Yemek yerken su içildiğinde içilen suyun yenilen gıdaların sindirilmesine, gerekli vitaminlerin emilmesine yardım ettiğini ve mideye doygunluk hissi vererek az yemeye vesile olduğunu...

Oturularak ve en az 3 yudumda içilen su,

dil ve ağız bölgesinde daha fazla durduğundan tükürük bezleri için lâzım olan suyun emilimini artırıp antibakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve diş sağlığına katkıda bulunduğunu...

Uyurken sağ yana dönüp yatıldığında solda olan kalbimizin daha rahat çalışmasına sebep olarak, kalbi yormadan dinlenmiş bir vaziyette kalkılabileceğini...

Tuvalete girerken sol ayakla ilk adım atıldığında kaygan olan zeminde ayağın kayması durumunda sola göre daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi engelleyerek vücudu dengelediğini...

Banyodan sonra ayaklara soğuk su dökmenin kan dolaşımını hızlandırıp, genleşmiş olan damarların içindeki kanın aktivasyonunu artırarak tansiyon düşüklüğüne ve romatizmaya iyi geldiğini...

Kesintisiz uyunan uzun gece uykularının, damarlarda vazodilatasyona sebep olduğunu, uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamak (Mesela: abdest almak) az yorucu egzersizler yapmanın

(Mesela: teheccüd namazı) vazodilatasyonu engellediğini ve daha zinde kalkılabileceğini...

Bütün bunların, 1400 sene evvel Peygamber efendimizin yaptığı ve ümmeti için de tavsiye ettiği sünnet-i seniyyeler olduğunu... biliyor muydunuz?
0 yorum

Şeker Zararlı mı? Ne Kadar Zararlı?

Şeker Zararlı mı? Ne Kadar Zararlı? Şekerin insan sağlığına zararları nelerdir madde madde.


British Medical Journal'da geçen yıl yayınlanan bir makalede; “Şeker tütün kadar tehlikeli, zarar verici ve bağımlılık yapıcı olduğu için uyuşturucu sınıfına sokulmalıdır.” diyor. Özetle deniyor ki:

• Fazla şeker tüketmek kan şekerini çok çabuk artırıyor ve pankreas aşırı insülin salgılıyor.

• Diş çürümesi başta olmak üzere, obezite, diyabet, kalp ve dolaşım hastalıkları, böbrek taşları, kanser, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, kronik yorgunluk sendromu ve kemik erimesine neden oluyor.

• Kan dolaşımıyla vücudun her tarafına taşınan şeker özellikle de göbek, kalçalar, göğüsler ve bacağın üst kısmında toplanıyor.

• Bağışıklık sistemi zayıflıyor. Vücut soğuk, sıcak veya mikroplara karşı koyamıyor.

Kek, pasta, baklava gibi tatlı yiyeceklerin içinde şeker olduğunu zaten biliyoruz. Tehlikeli olan gelişme, şekerin artık yerli yersiz neredeyse bütün hazır gıdaların içine koyulur hâle gelişi...

Bebek maması, mısır gevreği, sosis, mayonez, ketçap, pizza, hamburger ekmeği, kola, hazır meyve suyu gibi gıdalar şekerle tüketici gözünde daha çekici hâle getiriliyor.

Bebek mamasında anne sütüne oranla yüzde 60 daha fazla şeker bulunuyor!

Şekerle ilgili çok önemli başka bir tehlike daha var. Genetiğiyle oynanmış mısırdan “mısır şekeri” üretiliyor.

“Nişasta bazlı sıvı şeker” de denilen bu “oynanmış” şeker, çikolata, gofret, gazlı içecek, baklava, mısır gevreği gibi endüstriyel gıdalarda en çok kullanılan şeker türü.

Yiyeceklerin “içindekiler” listesinde şekerin farklı isimlerle gizlenmiş olduğunu görebilirsiniz.

Bu isimler ne mi? Sakaroz, esmer şeker, mısır şurubu, nişasta bazlı sıvı şeker, dekstroz, sorbitol,

mannitol, xylitol, früktoz, meyve şurubu, glikoz, glikoz şurubu, bal, invert şeker, laktoz, maltoz, akçaağaç şurubu, melas, şeker şurubu, turbinado, amazake.
0 yorum

Bilgisayar ve televizyon okulda öğrenilenleri unutturuyor!

ALMANYA Köln Sport Üniversitesi uzmanlarına göre, okuldan geldikten sonra bilgisayar başına geçen çocuklar, okulda öğrendiklerini unutuyor.

Okuldan sonra, bir saat bilgisayar oyunu oynayan ya da üç saat aksiyon filmi izleyen çocukların uyku düzenlerinin bozulduğu ve öğrendiği bilgileri hafızasında tutamadığı ortaya çıktı.

Araştırmaya göre, oyun oynarken kalp atışı kan basıncı ve solunum artıyor ve merkezi sinir sistemi fazla uyarılıyor bu yüzden de çocuklar gece yeterli uyku alamıyor. Bu da öğrenmeyi etkiliyor.

kaynak:Vatan
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI