işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Dereotunun Faydaları Nelerdir

Dereotu maydanozgiller familyasına üyedir ve Asya’nın batısı ile Avrupa kıtasının güney bölgesi anavatanı olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde bahçelerde kültür bitkisi olarak yetiştirildiği gibi aynı zamanda yabani olarak doğada kendiliğinden yabani olarak yetişmektedir. 120 cm. varan boyu ile dikkat çeken dereotunun çiçekleri sarıdır. 


Son derece etkileyici bir kokuya sahip olan dereotu otsu bitkiler kategorisine girmektedir. Dereotu taze olarak kullanılabileceği gibi aynı zamanda sonbahar mevsiminde kurutularak kullanımı da yaygındır. Peki dereotunun faydaları nelerdir? Dereotunun faydaları arasında ilk sırayı gaz sökücü etkisi almaktadır. Dereotu son derece güçlü bir gaz sökücüdür ve hem mide gazlarında hem de bağırsak gazlarında olumlu etkileri bulunmaktadır. Sürekli olarak hıçkırık sorunu yaşayan kişilerin düzenli olarak dereotu tüketmeleri ve dereotu çayı içmeleri halinde bu sorunları kısa sürede ortadan kalkacaktır. Mide düzenini sağladığı için hazımsızlıkla mücadelede etkilidir. Savunma sistemini güçlendirdiği için dereotu hastalıklarla mücadelede etkilidir ve salgınların olduğu dönemde bağışıklık sistemini güçlendirmesi için kullanılmalıdır.

Dereotu çayı adet döneminde kanama miktarını artırdığı için bebek bekleyen anne adaylarının kullanması kesinlikle önerilmemektedir. Düzenli olarak dereotu tüketen kişilerde kolesterol sorununun görülme sıklığı düşerken yine ayın şekilde kandaki yağ seviyesinin de düştüğü görülmektedir. Dereotunun faydaları açısından en etkili olanı dereotunu taze olarak kullanmaktır. Ancak dereotu çayı da etkilidir. Dereotu tohumu ise son derece acı olana tadı nedeni ile tüketimi zor olan bir seçenektir. Yine de çekilmiş dereotu tohumunu yoğurt ile tüketme imkanınız bulunmaktadır. Kurutulmuş dereotu uygun şartlarda (ağzı çok sıkı olarak kapatılmış bir kabın içinde güneş almayan bir yerde) saklanırsa 6 ay boyunca yine aynı şekilde tüketen kişiye fayda sağlayacaktır. 

0 yorum

Hamilelik Testi Ne Zaman Yapılmalı

Kadınların hamileliklerini kesin olarak belirlemek için kullandıkları yöntemlerden biride hamilelik testidir. Hamilelik testi evde uygulanabilen basit idrar testlerinin yanı sıra sağlık merkezlerinde oluşan kanda gebelik testlerini de kapsamaktadır. İdrarda gebelik testinin uygulaması çok daha kolay olup doğruluk oranı ise testin uygulanışına bağlı olarak değişmektedir.

İdrarda gebelik testinden en doğru sonucu alabilmek için adet gecikmesinin yaşanmasını ve bu gecikmenin üzerinden en az 5 gün geçmesini beklemek gerekir. İdrar numunesinden gebelik tayini yapılan bu testlerin daha erken uygulanması halinde testin tespit ettiği gebelik hormonu olan HCG adlı hormon henüz yeteri kadar yükselmediği için gebelik olmasına rağmen testte negatif sonuç çıkma riski yükselmektedir. Gebelik testi hatalı pozitif çıkma şansı ise nerede ise sıfırdır. Çünkü bu test kiti HCG hormononu tespit etmektedir ve bu hormon gebeliğe bağlı olarak yükselişe geçmektedir.

Gebelik testiniz pozitif çıktığı halde gebe olmadığınızı öğrendiyseniz bu durumda hemen genel sağlık taramasından geçerek bu durumun araştırılmasını sağlamanız gerekir.  Ancak bu milyonda bir görülebilecek bir durumdur ve pozitif çıkan gebelik testleri büyük oranda doğru testlerdir. İdrarda gebelik testi ise yanılma payı en düşük olan gebelik testi olup gebeliğin üzerinden 7 gün geçtikten sonra dahi doğru sonuç verebilmektedir. Erken gebelik testi olarak satılan testlerin ise uygulanması için en azından korunmasız olarak girilen ilişkinin üzerinden en az 15-20 gün geçmesi gerekir. 

0 yorum

Gıda Zehirlenmeleri Ve İlk Yardım

Gıda zehirlenmeleri; mide bulantısı, kusma, ishal ve karında ağrılar ile belirti verir. Yenilen gıdalarda bulunabilecek mikro organizmaların zehirlemesi ile ortaya çıkar. Dünyada sıklıkla, toplu gıda zehirlenmesi vakalarına rastlanmaktadır.
Yenilen gıdalardan kaynaklanan, kişisel zehirlenme olayları da az değildir. Zehirlenmenin hangi şiddette seyredeceği, sebep olan mikro organizmanın türüne göre değişim göstermektedir. Bu vakalar, yetişkinlerde genellikle kolayca atlatılırken, bebeklerde ve yaşlı kişilerde ölüme kadar götürebilir. 

Zehirlenmeye yol açan mikro organizmalar aslında bakterilerdir. Bu bakteriler, oda sıcaklığında kolayca ürer ve yaşarlar. Bu durum göz önüne alınarak, yemek yapılırken yüksek ısıda pişirilmelidir. Tüketilen gıdaların son kullanma tarihlerine dikkat edilmelidir. Yüksek sıcaklıkta ölen bakteriler, düşük ısılarda da yaşayamazlar. 
Bu sebeple, gıdalar 4 derecenin altında ve mümkünse derin dondurucularda saklanmalıdır.Shigella isimli bakterilerin yol açtığı gıda zehirlenmeleri, et, süt ve salataların yenmesi ile ortaya çıkar. Bu zehirlenme türünde, kişi, zehirlendiğini 1-2 gün içerisinde fark eder. Klasik belirtiler olan kusma ve mide kramplarına, kanın görüldüğü ishal eşlik eder. İyileşme 1-2 hafta kadar sürebilmektedir. 

Salmonella isimli bakterilerin sebep olduğu zehirlenmeler de aynı belirtilerle ortaya çıkar. 3-4 gün sonunda iyileşmek mümkündür. En sık olarak rastlanan gıda zehirlenmesi, stafilokok isimli bakterilerin sebep olduğu türdür. Süt ve süt ürünlerinde, et ve salatalarda bu bakteriye rastlanılabilir. Belirtiler 2-3 saat içerisinde ortaya çıkmaktadır. 
Gıdanın alınmasının üzerinden ortalama 3 saat geçtikten sonra, kusma başlar. En hafif zehirlenme tablolarından biridir. Hastalar birkaç gün içerisinde normal hayatlarına geri dönebilirler. Hastaların çok azında ishal gözlemlenmektedir. En tehlikeli gıda zehirlenmesi türü ise, clostridium botilinum adlı bakterinin sebep olduğu türdür.  

Bu bakteriler son derece zehirlidirler ve hava almayan, oksijensiz ortamlarda dahi yaşamlarını sürdürebilirler. Konservelerde sık rastlanılan bir bakteri türü olmasıyla beraber, birçok gıdada bu bakteriye rastlanabilmektedir. Bu tür gıda zehirlenmelerinde, belirtiler ortalama 3 gün içerisinde ortaya çıkmaktadır. Hızla yayılan bakteri, vücudun sinir sisteminde felce yol açarak, kişinin ölümüne sebep olmaktadır.

Tekrar eden kusmalar, uzun süreli ishal, ateşin yüksek olması ve karın ağrısı bir arada seyrediyor ise, acilen doktora görünmekte yarar vardır. Tedavi, bakteri türünün netleştirilmesi ile başlar. Vücudun, ishal nedeni ile kaybettiği sıvı yerine konulur. Gıda zehirlenmesine yol açan bakteriyi ortadan kaldırmaya yönelik bir tedavi uygulanır. 
Sıvı takviyesi, tablonun ağırlığına göre, ağız yolu veya damar yolu ile gerçekleştirilir. Zehirlenme tablolarında yaşanan ishal, aslında vücudun savunma mekanizmasıdır. Bu sebeple, ishali tedavi amaçlı ilaç alınması doğru değildir. Bakteriler, yayılma şansı olmadan, dışkı ile atılmalıdır. Gıda zehirlenmelerinde, fazla vakit kaybetmeksizin, doktora başvurulmalıdır.

0 yorum

Çin Diyeti

Çin diyeti, dengeli bir beslenme ile sağlıklı zayıflama fırsatı sunuyor. İnsanları 2 ayrı grupta değerlendiren bir anlayışa sahip olan Çin Diyeti’ni uygulamadan önce, kişi, sahip olduğu özelliklerle hangi gruba dâhil olduğunu belirlemelidir.Grubun belirlenmesi ile kişi, beslenirken ağırlık vereceği gıdaları öğrenmiş olur. Yin ve Yang felsefesine dayanan gruplaşmada, Yin grubuna dâhil olan kişiler, Yang besinleri yemelidir, Yang grubuna dâhil olanlarsa Yin grubu besinlere ağırlık vermelidir.

Yin türündeki kişiler, sakin, pasif ve içine kapanık insanlar olurlar. Bu gruptakilerin ten rengi solgun olur. Çoğunlukla üşüdükleri gözlemlenir. İştahsız olurlar. Sıvı tüketimleri minimumdadır. Çay ve kahve gibi sıcak içecekleri severler. Metabolizma hızları düşüktür. Sıkça hazımsızlık durumu yaşarlar. 
Kabızlık da çok yaşadıkları bir rahatsızlıktır. Ayaklarında şişmeler olur. Kalça, baldır ve karınlarında yağlanma ve fazla kilo birikmesi gözlemlenir. 
Bu kişilere kilo verdirecek diyetin ilk gününe, kahvaltıda tarçınlı çay, 1 bardak pirinç sütü ve 3 adet etimek yenir. Öğle yemeğinde ise, sebzeli pilava, tavada kırmızıbiber ve soya sosu ile pişirilmiş sebzeler eşlik eder. Ara öğünde 1 adet meyve yenilebilir. Akşam öğünü için, pilav buharda pişirilir. 
Yanına safranla dana eti pişirilir. Fırında pişirilmiş domates ve 3 adet haşlanmış erik yenilebilir. 

Diyetin ikinci gününde, kahvaltıda müsli ile süt ve 1 fincan çay içirilir. Öğle öğününde, salata, haşlanmış soya fasulyesi, mısır ve havuç ile hazırlanır. 1 adet haşlanmış elma yenilebilir. Ara öğünde, açlığı gidermek için 1 adet meyve yenilebilir. Akşam yemeğinde ise, fırında balığa, buharda pişmiş sebzeler ile yine buharda pişmiş pilav eşlik etmelidir. 

Çarşamba gününe gelindiğinde,  kahvaltıda 2 dilim kepekli ekmek ile sütlü kahve tüketilir. Öğle yemeğinde, bezelyeli pilav, buharda pişirilmiş ıspanak, 1 adet rafadan yumurta ve haşlanmış 1 adet meyve yenilmelidir. Ara öğünde sadece 1 bardak süt içilebilir. Akşam yemeği içim, köri soslu tavuk veya karides pişirilebilir. Haşlanmış karışık sebzelere, 1 adet haşlanmış meyve eşlik eder. 

Perşembe gününde, kahvaltı öğününde, 1 dilim ekmek, 1 dilim ananas ve 1 fincan çay hazırlanır. Öğle yemeğinde, kızarmış tavuk, buharda pişmiş sebze ile yenilebilir. Salata hazırlanabilir. Ara öğünde sadece 1 adet meyve yenilebilir. Akşam öğününde, 1 dilim ızgara et, soya soslu spagetti ile yenilebilir. 

Diyetin sonuna yaklaşırken, Cuma gününde, 2 dilim kepek ekmeği, diyet bal ve 1 fincan kahve, kahvaltıda yenilebilir. Öğle yemeğinde, 1 dilim ızgara et, 1 adet sandviç ekmeği ile beraber yenilir. Köri sosu ile tatlandırılmış haşlanmış sebzeler öğüne eşlik eder. Ara öğünde 1 adet meyve yenilebilir. Akşam yemeğine sebze çorbası ile başlanır. Fırında pişirilmiş dil balığı ile devam edilir. Son olarak meyve salatası yenilebilir. 

Hafta sonunun ilk gününde, kahvaltıda müsli ile süt ve 1 fincan çay içilir. Öğle yemeği için köri soslu tavuk hazırlanır. Meyve salatası ile öğle öğünü sonlandırılır. Akşam yemeğinde baharatlı omlet hazırlanır. Buharda pişmiş pilav ile birlikte yenilebilir. 1 meyve ile öğün sonlandırılır. 

Diyetin son gününde, kahvaltıda 2 dilim kepek ekmeği, diyet bal ile yenilir. 1 fincan çay içilebilir. Öğle yemeği için, soya soslu tavuk, taze soğan ile pişirilir. Akşam yemeğinde ise, haşlanmış taze fasulye ve buharda pişirilmiş olan domatesli pilav yenilir.

0 yorum

Dukan Diyeti İle Zayıflama

Dukan Diyeti, ünlü isimlerin doğum sonrasında hızlı kilo vermesini sağlayan diyet olarak tanındı. Son yıllarda çok sayıda insan tarafından denendiği bilinen bu diyet, zararları ile de çok tartışılır oldu.Tek yönlü bir beslenme sunan bu diyet programı, kalp ve diyabet hastaları için önerilmiyor. 4 aşamadan oluşan Dukan Diyeti, ilk aşamasında bir hazırlanma dönemi sağlıyor. Ortalama 1 hafta süren bu dönemde, protein ağırlıklı beslenmek gerekiyor. Yenilecek et ve süt ürünlerinde kesinlikle yağ bulunmaması gerekiyor. Öğün ve miktar kısıtlaması ise bu dönemde yok. Karbonhidratlar, ilk dönemde hiç tüketilmemelidir. Günde 1 yemek kaşığı yulaf kepeği yenilmesi gerekiyor.

İçerdiği lifler sayesinde, yulaf kepeği, tok hissettiriyor ve vücudu temizliyor. İkinci aşamaya geçildiğinde, kişi bir miktar da olsa motive olmuş oluyor. Bu aşama, diyet başında hedeflenen kiloya ulaşana kadar sürdürülüyor. İlk aşamada tüketilen gıdalar, aynı biçimde tüketilmeye devam ediliyor. Beslenme programına, 2 günde 1 defa yenilmek üzere, ıspanak, lahana, brokoli ve kabak gibi sebzelerin eklenmesi gerekiyor. Mısır, tatlı patates ve tüm nişasta içeren sebzeler, yenilmeyecekler listesinde yer alıyor. Üçüncü aşamaya geçildiğinde, aynı şekilde beslenme devam ederken, karbonhidratlar da menüye dâhil oluyorlar. Portakal ve tahıl ekmeği de yenilebilirler listesine ekleniyor. Haftada 1 kez, istenilen bir tatlı yemek de serbest bırakılıyor. Ancak porsiyon küçük tutulmalıdır. Üçüncü aşamanın süresi ise, bu aşamaya kadar verilen kilolar üzerinden hesaplanıyor. 

Diyete başlandığından beri 5 kilo verildi ise, bu 10 ile çarpılarak, üçüncü aşamaya 50 gün boyunca devam edilmesi gerektiği anlaşılıyor. Son aşamadan, kilo sabitleme aşaması olarak söz ediliyor. Hayat boyunca bu aşamadaki beslenme alışkanlığının sürdürülmesi öneriliyor. İstenilen her şey, küçük porsiyonlar halinde olması şartıyla yenilebiliyor. Yalnız her haftanın hep aynı gününde yalnızca protein yenilmesi gerekiyor. Bununla beraber, hiç aksama olmadan, her gün 1-1,5 yemek kaşığı yulaf kepeği yenmesi gerekiyor. Asansör kullanılmaması, merdiven çıkılması ve günde 20 dakika yürüyüş yapılması öneriliyor. Günde en az 2 litre su içmek gerekiyor.Dukan Diyeti, uygulayan kişilerde ilk zamanlarda aşırı halsizlik yapabilmektedir. Bu sebeple spor yapılmamalıdır. Bağırsak hareketlerinde değişiklik gözlemlenebilir. Bu belirtilerin zamanla geçtiği belirtiliyor. Hızlı kilo verdiren bu diyet, çok kişi tarafından tercih edilse de, alternatif olarak, çok daha sağlıklı zayıflamanın sağlanabileceği diyetler de mevcuttur.

0 yorum

Beslenme ve Zayıflamanın Vücut İçin Önemi

Günümüzde beslenme alışkanlıklarının bozulmaya başlamasıyla beraber kişiler özellikle de hanımlar bölgesel kilo alımına ve yağlanmaya maruz kalmaktadır. Sürekli olarak uzun raf ömürlü yiyecekler tüketmek, donmuş gıdalarla beslenmek, marketlerde satılan konservelerden yemek pişirmek, fastfood yemek kısacası evde yemek pişirmenin dışında beslenme şekillerinin hepsi vücut için gereksiz yere yağlanmaya neden olmaktadır. Hareketin azaldığı ve masa başı işin arttığı son dönemlerde bayanlar özellikle diyetlere başvurarak kilo vermeye çalışmaktadır.

Kilo vermenin sadece yemek yememeyle değil; doğru beslenme ve fiziksel aktiviteyle mümkün olduğunu belirten uzmanlar, evde 30 dakikalık ya da 20 dakikalık egzersiz programlarıyla kişilere aldıkları fazla enerjileri yağ olarak depolamak yerine yakmalarını önermektedir. Birçok diyet ve beslenme listesi içerisindeki zayıflamaya yönelik kalori hesaplamaları ve pişirme yöntemlerinin yanı sıra uygulanacak egzersiz programlarını da hareketleriyle birlikte veren uzmanlar; açık havada atılacak olan her adımın kemik ve vücut için ne kadar önemli olduğunu da belirtmektedir.
Kaslarınızı ve vücudunuzu çalıştırarak daha sağlıklı bireyler haline gelebilir, aç kalmadan da istediğiniz fit vücuda kavuşabilirsiniz.
Zayıflık yerine dengeli beslenme ve fit bir görünümle hem istediğiniz görünümü yakalayabilir, hem dilediğiniz kıyafeti rahatlıkla giyebilir hem de sağlığınızı en güzel şekilde koruyabilirsiniz. Beslenme alışkanlıklarınız içerisinde bulunan şeker ve unlu mamulleri hayatınızdan çıkarmalı ve mümkün olduğunca az miktarda tuz tüketmelisiniz. Ayrıca işlenmiş ürünler yerine evinizde kendinizin yaptığı yiyecekleri tüketmelisiniz.

0 yorum

Gebelikte Alkol Kullanımının Zararları

Gebelikte alkol kullanımının zararları hakkında yapılan geniş çaplı araştırmalar sonucunda gebeliğe verdiği zararların yanı sıra bebeğin sağlığını da olumsuz yönde etkilediği belirlenmiştir. Gebelikte alkol kullanmak erken doğum ve düşüğün en önemli nedenleri arasında yer alırken ayrıca yapılan araştırmalar bebeklerde zeka geriliğine neden olduğunu göstermektedir.

Alkol hızlı bir şekilde kana karıştığı için kan yolu ile bebeğe de direkt geçmekte ve korumasız olan bebeğin sinir sisteminde büyük hasarlar oluşmasına neden olmaktadır. Alkol içerisinde bulunan etken maddeler direkt olarak sinir sistemine saldırır. Ancak yetişkinlerin güçlü olan bağışıklık sistemi gerçekleştirilen saldırıların büyük bir bölümünü etkiler ve uzun süreli kullanım olmadığı takdirde büyük oranla alkol kalıcı hasarların oluşmasına neden olmaz. Ancak ne yazık ki anne karnındaki bebek bu tip bir koruma kalkanına sahip olmadığı için alkol tüketiminden çok daha fazla etkilenmekte ve daha büyük zarar görmektedir.

Bu nedenle anne adaylarının planlı bir şekilde hamile kalıyorlarsa hamile kalmaya karar verdikleri andan itibaren plansız bir hamilelik yaşıyorlarsa da hamile olduklarını öğrendikleri ilk andan itibaren alkol tüketimini hemen bırakmaları gerekir. Gebelikte alkolün zararları arasında erken doğum ve bebekte zeka geriliğinin yanı sıra ayrıca ölü doğum, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıklara yatkınlık, düşük, gelişim geriliği ve uzuvlarda eksiklik gibi son derece ciddi pek çok etki bulunmaktadır. 

0 yorum

Göbek Yaglarını Eritme Yöntemi

Kilo problemlerine günümüzde hem kadınlarda, hem de erkeklerde çok sık rastlanmaktadır. İstenmeyen kilolar, özellikle karın bölgesinde toplanmaktadır.Göbekte biriken yağlar, kalp hastalıklarında da tetikleyici rol oynamaktadır. Göbekte oluşan fazla yağların sebepleri, kişiden kişiye farklılık gösterebilir.
Aşırı stres, dengesiz beslenme, öğün düzensizliği, hareketsizlik ve modern hayatın getirileri sebepler arasındadır. 


Karın bölgesinde bulunan yağlar aşırı olmadıkça, iç organların korunmasında da rol oynamaktadır. Ancak yağlı bir göbek, estetik olarak kötü bir görüntü yaratmasının yanında, sağlığı da tehdit eden hastalıklara davetiye çıkarır. Kilo vermek çok da zor değildir. Ancak bölgesel yağlardan kurtulmak, sabır ve disiplin istemektedir.Göbek yağlarından kurtulmak için, sadece egzersiz veya sadece diyet yeterli olmamaktadır. Sadece egzersiz ile kilo verebilen kişiler profesyonel sporculardır. Beslenmesine dikkat etmeden sadece egzersiz yapan bir kişi, göbeğinden kurtulamaz. Öncelikle, yakılan kalori miktarı iyi bilinmelidir. Alınan kalori miktarı da yakılan kalori miktarına göre ayarlanmalıdır.

Her gün düzenli olarak yapılabilecek bir egzersiz seçilmelidir. Bu yürüyüş, yüzme, bisiklet ve tenis gibi bir spor olabilir. Egzersiz sırasında oksijen alımı artar. Bu sayede kalori yakma konusunda artış yaşanır. Vücudun yağları depoladığı kısımlardaki yağlar yakılmaya başlar. Egzersiz ile kaslar düzenli olarak çalıştırılmaktadır. Kaslar kendilerini koruma altına alırlar. Bunun için ihtiyaç duydukları şey kaloridir. Düzenli egzersiz yapıldığında, kaslar da kaloriye ihtiyaç duyacak ve gıdalardan alınan kaloriler birikmeyecektir. Egzersizler 20 dakika ara verilmeden yapıldığında yağları eritmeye başlarlar. 

Beslenme konusunda ise, öncelikle yenilen gıdaların kalori miktarları hakkında bilgi sahibi olmak gereklidir. Sık olarak ve küçük porsiyonlar halinde yemek yenmelidir. Günde ortalama 6 öğün yemek yenmesi, metabolizmayı hızlandırır. 
Özellikle akşam saatlerinde kalori açısından en düşük gıdalar tercih edilmelidir. Kahvaltı alışkanlığı yoksa bile edinilmelidir. İyi bir kahvaltı, göbek yağlarını eritme konusunda destekçi olacaktır. Yavaş yemek yenilmesi bir alışkanlık olmalıdır. Lokmalar uzun süre çiğnenmelidir. Günde en az 2 litre su içmek, yağ yakılmasına yardımcı olacaktır. 
Alkol hiç kullanılmamalı ya da çok aza indirgenmelidir. Aşırı tuzlu yiyeceklerden kaçınılmalıdır, ancak hiç tuzsuz da yenmemelidir.

0 yorum

Basen Eritmek İçin Diyet Programı

Özellikle kadınların büyük çoğunluğu, basenlerinden şikâyetçidir. Yağların, vücudun bu kısımlarında toplanmasının sebebi, yanlış beslenmeye eşlik eden hareketsiz yaşam tarzıdır.
Basen eritmek için diyet programı uygulanırken, genel bir diyet yerine, bu bölgeye odaklanan bir program tercih edilmelidir. Bu sayede hızlıca sonuca ulaşmak mümkündür. 
Bahsedeceğimiz diyetin ilk etkileyeceği kısım basendir. Ardından bacaklar da dâhil olmak üzere, bedenin alt kısmında yoğun olarak etkili olacaktır. 6 haftalık süre dolduğunda, ciddi bir değişim gözlemlenecektir.

Bu lokal etkili diyette, 
pazartesi gününün ana yemeği, bir parça göğüs ızgara, yeşil salata ve bir adet meyveden oluşmaktadır. 

Salı günü ise, ana yemekte iki adet yumurta ile yapılan omlet, domates ve havuç yenilmelidir. 

Çarşamba günü, çay fincanı miktarında spagetti ve bir adet de meyve tercih edilmelidir. 

Perşembe gününe gelindiğinde, ince bir dilim tavuk göğüs eti, haşlanmış havuç, haşlanmış brokoli ve bir adet meyve ana yemeği tamamlayacaktır. 

Cuma günü, yeşil salataya ton balığı ve katı yumurta eklenerek yenilebilir. Bir adet meyve ile ana yemek tamamlanır. 

Cumartesi, küçük bir parça hindi göğüs eti, mısırlı yeşil salata eşliğinde yenilmelidir. Diğer günlerde olduğu gibi, bir meyve ile öğün tamamlanmalıdır. 

Haftanın son gününe ait ana yemek ise, 3 dilim yağsız biftek, brokoli ve havuç salatası, son olarak da iki adet haşlanmış patatesten oluşmaktadır. 


Bu diyet, özel bir karışımı içermektedir. Bu karışımın elde edilmesi için; 2 fincan yulaf tanesi, 2 fincan kırılmış fındıklar, 1 fincan buğday, 1 fincan çekirdeksiz kuru üzüm, 1 fincan badem, 1 fincan ayçiçeği tohumu ve 1 fincan ince kesilmiş kuru kayısı, blender yardımı ile karıştırılmalıdır.

Hazırlanan karışım, eşit miktarlarda 12 parçaya bölünmelidir. Ana yemek hariç her porsiyonda, bu karışım bir bardak diyet süte katılarak içilmelidir. Yani, her kahvaltıda, hazırlanan karışım, diyet süt ile içilir. Her gün saat 11:00’da bir adet elma yenilebilir. Öğlen öğününde, yine hazırlanan karışım ve yarım muz yenilebilir. 
Öğleden sonraki saatlerde, bir avuç kuru üzüm atıştırılabilir. Ana öğünler, yazının başında günleri ile verilmiştir.
Yatmadan evvel bir adet portakal yenilebilir. Bu listeye birebir olarak 6 hafta boyunca uyulduğu takdirde, basenlerde ciddi oranda zayıflama görülecektir.

0 yorum

Cildi Güzellestiren Yiyecekler

Makyaj ve bakımla olduğu kadar, beslenmeye de dikkat edilerek güzelleşmek mümkündür. Örneğin, süt ve süt ürünleri, kemiklerin güçlenmesine yardımcı olur. Yaşlanmayı geciktirir ve cildi protein ile besler. Brokoli bol miktarda C vitamini içerir ve cildin onarılmasını sağlar.Nar, vitamin açısından çok zengindir. Ayrıca antioksidanlar içermektedir. Cilde yararı çok büyüktür. Balıklar arasında, somon balığı cilde en yararlı balıktır. Somon, Omega 3 yağ asitleri içerir. Bu sayede yaşlanmayı engeller.

Omega 3 içeren diğer bir gıda ise cevizdir. Sağlık ve cilt güzelliği için mutlaka ceviz tüketilmelidir.
Temelde bu gıdalar mutlaka tüketilirken, her gün bolca su içilmelidir.  Su, vücuttaki toksinleri atar. Cildin nemini kaybetmemesi için çok gereklidir.Yağlar arasında, zeytinyağı, güzelleştiren gıdaların başında gelmektedir. Erik, elma, karpuz, kivi ve turunçgiller de güzelliğe katkısı olan meyvelerdir. Güzelliğin korunması için brokoli, maydanoz, yeşil soğan ve havuç da menüden eksik edilmemelidir. Cilde en büyük katkıyı yapan gıdanın balık olduğu unutulmamalıdır. Güzelliğin önemli noktalarından biri olan saçların sağlığı için de protein almak çok yararlıdır. Protein, fındıktan yağsız etten ve balıktan alınabilir. Bol su tüketimi, saçlar için de son derece yararlıdır. C vitamini açısından zengin olan meyveler de fazlaca yenilmesi gerekenler arasındadır. Porselen gibi bir cilt için, 1 adet muz ezilerek, 1 tatlı kaşığı doğal bal ile karıştırılmalıdır. Bu karışım yüze sürülerek bir süre beklenir. Ardından yıkanır. Birkaç hafta süren düzenli uygulamaların ardından, cildin geldiği mükemmel ve pürüzsüz hal, hayranlık uyandıracaktır.

Güzelleştiren yiyeceklerin yenilmesinin yanında, cilt daima temiz tutulmalıdır. Makyaj yapıldığı zamanlarda, mutlaka gece yatmadan makyaj silinmelidir. Saçlar, düzenli bakıma tabi tutulmalıdır. Sık fön uygulanması, saçların zarar görmesine sebep olmaktadır.Bu sebeple, saçı zorlamadan yapılabilecek şekiller kullanılmalıdır. İnternet ortamında, birçok paylaşım sitesinde, güzelleştiren yiyecekler ve ev yapımı doğal cilt maskeleri paylaşılmaktadır. Kişiler, kendilerine en uygun olan tercihleri, bu sitelerdeki yorumlara bakarak da belirleyebilirler. Güzelleştiren yiyeceklerin çoğu, kalori bakımından da düşük gıdalardır. Bu sayede güzelleşirken,kilo alma problemi de ortadan kalkmaktadır.

0 yorum

Bitkisel Çayların Zayıflamaya Etkileri

Kilo problemlerinin yaygın olduğu günümüzde, zayıflama amaçlı kullanılabilecek çok sayıda ürün piyasaya sunulmaktadır. Bunlar arasında zayıflama hapları ve zayıflama çayları en dikkat çekenlerdir. Zayıflatan çaylar arasında en çok adı duyulanlardan biri beşi bir yerde çayıdır. Bu çayın içerisinde, biberiye, kekik, funda yaprağı, mate yaprağı ve yeşil çay vardır. Bu bitkiler, tek olarak da içilseler, metabolizmayı hızlandırmaktadırlar. Bu sayede zayıflama kaçınılmaz olmaktadır. Bu 5 bitki bir arada içildiğinde ise, etkinliği ve yağ yakılmasındaki etkileri artmaktadır.

Mate çayı, obez kişilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Birikmiş yağların yakılmasında son derece etkilidir. Metabolizmayı ciddi anlamda hızlandırır. İdrar yollarının düzenli çalışmasını sağlar ve fazla su bu sayede atılır. Ödem oluşmayacağından, şişlikler iner. Her yaştan kişiler için içilmesi uygundur. Bolca vitamin içerir, enerji verir ve diyetin yarattığı yorgunluğu da alır. 

Çok iyi bilinen yeşil çay ise, başarılı etkileri ispatlanmış bir içecektir. Bu çay da metabolizmayı hızlandırır. Terlemeyi tetiklediğinden, vücuttaki yağların ve gereksiz suyun atılmasını sağlar. Biberiye çayı, idrar yollarını temizler ve düzenler. Vücuttaki ödem, bir bardak biberiye çayı içilmesi ile fark edilir oranda yok olur. İdrar söktürücü ve böbrekleri çalıştırıcı etkisiyle funda yaprağı da tercih edilen çaylar arasında olmalıdır. Vücutta yağ birikmesinin önüne geçen funda yaprağı, birçok zayıflama hapının yapımında da kullanılmıştır. Kekik çayı ise, azla yağların ter ile atılmasını sağlar. Yalnız kekik çayı, doktor onayı olmaksızın kullanılmamalıdır. Zayıflama çayları kesinlikle şeker katılmadan içilmelidir. Hiçbir şey katmadan içmek en iyisi olsa da tatlandırıcı katılabilir. Günde en az 1 litre zayıflama çayı tüketilirse, kısa sürede kiloların verildiği görülecektir.

Zayıflama çaylarına ek olarak, diyet yapılması ve egzersizler ciddi destek sağlayacaktır. Sadece zayıflama çayı ile incecik olmak mümkün değildir. Ancak kalori miktarına dikkat edilip, egzersizlerle hareket sağlanırken, metabolizmanın hızlandırılması da çok önemlidir. Bu sebeple, zayıflama çayları, metabolizma hızlandırıcı olarak da kullanılabilirler. Her ihtimale karşı, daha önceden denenmemiş olan bitkiler çay için kullanılacaksa, doktora danışmakta yarar vardır. Onay alındığı takdirde, bu çaylar karıştırılarak her gün tüketilmelidir.

0 yorum

Boyuma Göre Kaç Kilo Olmalıyım

Sağlıklı bir yaşam için, kişinin ideal kilosunu bilmesi çok önemlidir. İdeal kilo hesaplandığında, kişi normale göre şişman mı yoksa zayıf mı olduğunu öğrenebilir. Bu sayede, sağlığa kavuşmak için gerekenler yapılabilir. İdeal kilonun hesaplanması için, genel bir yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntem yüzde yüzlük bir kesinlikte sonuç vermez. Çünkü kişinin vücut yapısı da zayıf veya şişman görünmesinde etkilidir.Geniş bir surata sahip kişiler kilolu görünebilirler, ince ve uzun surata sahip kişiler ise daha zayıf bir görüntüye sahiptirler. Yine de ideal kilo hesaplamalarında, kişi kilo durumu hakkında fikir sahibi olabilir.

Kişiler aynı boyda ve yaşta dahi olsa, ideal kiloları aynı olmayabilir. Spor yapmayan ve kas yapısını geliştirmemiş olan bir kişi, ideal kilosunun altında çıkabilir.İdeal kilonun hesaplanması için en kolay yöntem, kişinin boy uzunluğu değerinin, 150’den çıkartılarak, alınan sonucun 4’e bölünmesi, bölme işleminden alınan sonuca da 100 eklenerek, çıkan sonucun, kişinin boy değerinden çıkartılması ile elde edilen yöntemdir. 


Örnek bir işlem yapmak gerekirse; kişinin boyu 1.78 santimetredir. Bu değer, 150 sayısı ile çıkarma işlemine tabi tutulur. 178-150­=28 sonucuna ulaşılır. Ardından bulunan sonuç 4’e bölünerek 7 sonucu elde edilir. 100 sayısı eklenir ve 107 sayısı elde edilir. Bu sayı, kişinin boyundan çıkarılacaktır. Yani; 178-107=71 işlemi ile 71 kilogram olan ideal kiloya ulaşılır. Kadınlarda, bulunan değerin birkaç kilo aşağısı ideal kilo olarak düşünülebilir.
Kişi, ideal kilosunun yüzde 10 veya daha fazlası kadar üzerindeyse şişmanlık riski başlamıştır. 

Sağlık konusunda inceleme yapılırken, bel çevresindeki yağlanma oranına da bakılır. Ayrıca sahip olunan kilonun, ne kadarının kas, ne kadarının yağ olduğu da önem arz etmektedir. Kişi ideal kilosunun üzerinde ise, hemen uzman bir doktora başvurmalıdır. Gereken diyet ve egzersizlerin doktor tarafından programlanması ile ideal kiloya kısa sürede ulaşmak mümkündür. İdeal kilo önemsenmesi gereken bir konudur. Sadece estetik kaygılarla alakalı olan bir şey değildir. Fazla kilolar, çeşitli hastalıkların da tetikleyicisidir. Bu önemli bilgi unutulmadan, eğer fazla kilolar var ise en kısa zamanda kurtulmaya bakılmalıdır.

0 yorum

Elma Kabukları Sifa Kaynagı

Doğada bulunan sebze ve meyveler, şifanın ana kaynağıdırlar. Günümüzde bilinen ve bilinmeyen çok sayıda faydaları mevcuttur. En azından sebze meyvelerin bilinen yararları öğrenilerek, hayata uygulanabilir ve bu sayede doğal faydalar edinilebilir. Birçok hastalık, kimyasal maddeler ve ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılmaktadır.

İnsanlar, artık, yapay şeylerden medet ummaktadırlar. Oysa doğa, insanlara tüm hastalıklar için çareleri sunmuştur. Özellikle bitkiler, sebze ve meyveler hakkında yapılan araştırmalara kulak vermekte yarar vardır. 

İçeriğinde kimyasal bir katkı bulunmayan, tamamen doğadan gelen ve günlük hayatta hep karşımıza çıkan doğal besinler, birçok mucizeyi barındırmaktadır. Doğanın nimetleri olan sebze ve meyvelerden yararlanılırken, mümkünse organik olanlar tercih edilmelidir. Böylece katkısız bir şekilde, tamamen doğal yollarla, sorunlara çare bulmak mümkün olacaktır. 
Doğal şifa kaynakları arasında elma ve elma kabuğu da yer almaktadır. Elma kabuğu kilo verme konusunda büyük bir yardımcıdır. Ayrıca elma kabuğunda bulunan, triterpenoids isimli madde, cilt için eşsiz bir maske hazırlanmasında başrol oynar. Bu maske için, elma kabukları ile beraber rendelenir. Sonra bu hazırlanan rende, cilde dağıtılarak sürülür. Yarım saat beklenmelidir. Beklemenin sonunda cilt yıkandığında, fark görülecektir. 

Cilt gerginleşecektir ve parlak bir görünüm oluşacaktır. Kırışma karşıtı kremler yerine, elma kabuğu rendesi kullanılabilir. Elmanın kabuğu, biraz ıhlamur ve karanfille birlikte kaynatılarak çay olarak içilebilir. Bu karışım, kişiyi balgamdan kurtarır ve öksürüğü tedavi eder. Elma çok sayıda antioksidan içerir. 
Elma kabuğu ise elmadan bile fazla antioksidan içermektedir. Düzenli olarak elma kabuğu tüketen kişilerde, diyabete yakalanma riski düşmektedir.

Ayrıca içeriğinde bulunan pektin maddesi, şekeri düşürmektedir. Bunlarla beraber, elma kabuğu, kolesterolü de düşürmektedir. Özellikle diyet yapan kişiler tarafından, elma kabuğu ile beraber tüketilmelidir. Posa oranı fazla olduğundan, açlık duygusunu yok etmektedir. 
Elma kabuğu ve elma, kas erimelerine karşı bedeni korumaktadır.
Elmayı kabuğu ile yemek, dişler için de eşsiz yararlar sağlamaktadır. Dişleri temizler ve diş eti sağlığını korur. Elmanın ve kabuğunun çok sayıda yararları vardır. Ayrıca vitamin deposu olmaları da, sağlık için bir avantajdır. Elma başta olmak üzere, meyve tüketimini bir alışkanlık haline getirmek, sağlığı büyük ölçüde koruyacaktır.

0 yorum

Beyin Tümörleri Ve Tedavi Yöntemleri

Beyin tümörleri, kafatası boşluğu içerisinde oluşan ve beyin dokularına yerleşebilen tümör ya da zararsız kistlerdir.  Bu kitleler geliştikçe beyne dışarıdan baskı yapar.  Beyin tümörleri kafatası içerisindeki sinir dokularından ya da damar ve beyin zarı tümörlerinden kaynaklanabilir.

Vücudun en hassas bölgesi olan beyin içinde yerleştiklerinden dolayı iyi huylu veya kötü huylu olsalar dahi ciddi riskler oluşturmaktadırlar. Bu riskler, hem tedavi aşamasındaki cerrahi müdahalelerden hem de beyin yapısından ileri gelmektedir. Beyin, en sert kemik olan kafatası ile çevrili olduğundan dolayı beyin ile kafatası arasında oluşan tümörler beyne baskı yaparak büyürler. Bu durum iltihaplara ya da beynin şişmesine neden olmaktadır.

Beyindeki iyi huylu tümörler beyin hücrelerinden kolaylıkla çekilebilir ve tamamına yakını ayrılabilir. Bu sebeple cerrahi müdahaleler sonrası sonuçlar çok olumlu olmaktadır. İyi huylu tümörler, yavaş gelişme hızına sahiptirler. Ancak yine de daha önce bahsedilen sebeplerden ötürü bünyede kalıcı hasar ve işlev sorunlarına neden olabilirler

Kötü huylu tümörler ise, iyi huylu tümörlere nazaran çok daha hızla artar ve yayılırlar. Cerrahi müdahale ile alınması çok zordur ve çamur kıvamında olurlar. Tekrar nüksetmeleri yüksek bir risktir.

Beyin bünyesinde oluşan bir hastalık olduğundan ötürü, ileri derecede rahatsız eden ve çok sayıda belirtileri vardır. Sürekli olan ve uyanınca daha kötüleşen bir ağrı, özellikle sabahları etkili olan kusma, kişilik ve davranışta değişiklikler, zihin becerilerde düşüş, hafıza kaybı, görme ve duyma kaybı, konuşma zorlukları, tam anlamıyla uyanamama, güçsüzlük ve uyuşukluk, el titremeleri ve yüz felci en ciddi belirtileridir. Kimi zaman geçici nefes alma duraklamaları da olabilir.

Beyin tümörleri acil şekilde tedavi edilmesi gereken hastalıklardır. Tedavisinde en çok kullanılan yöntem cerrahi müdahaledir. Kafatası açılır ve tümörler beyin dokuları üstünden tamamen temizlenir. Ancak bunun yapılması için beyin tümörlerinin, beynin riskli olmayan bir bölgesi üstünde olması gerekmektedir.  
Cerrahi müdahale haricinde ışın tedavisi de çok kullanılan ve başarılı yöntemlerden birisidir. Kimi zaman ışın tedavisi ile tümörlerin yok edilmesi ya da ilerlemesinin durdurulması başarılabildiği gibi kimi zaman da cerrahi müdahaleler sonrası beyin dokusu etrafında kalan mikroskobik tümörlerin yok edilmesi içinde kullanılır.


0 yorum

Meme Kanserine Karsı Soya

Meme Kanseri, günümüzde sık rastlanan, ancak erken teşhiste tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Çoğunlukla hastalık, memede bir kitle ile belirti verir ve hasta kendi fark ederek doktora başvurur. Memede el ile hissedilebilen kitle, meme iltihabı veya memede oluşmuş bir kistin de belirtisi olabilir.
Bunun netleşebilmesi için, fark edildiği anda doktora gidilmelidir. Diğer belirtilerden biri, memenin tamamen veya kısmen şişmesidir. Cilt üzerinde kızarıklıklar oluşabilir, memede süreklilik arz eden ağrı olabilir. 
Meme başından kanlı veya kansız akıntı gelebilir. Elle hissedilebilen kitle, memede olabileceği gibi koltukaltında da olabilir.
Doktorun meme kanseri teşhisi koymasının ardından, ilk tercih edilecek tedavi yöntemi, genellikle ameliyat ile kanserli dokunun vücuttan alınmasıdır. 

Bunun dışında, kanserli hücreleri yok etmek ve büyümelerinin önüne geçmek için de çeşitli tedaviler uygulanır. Bazı durumlarda iki tedavi yöntemi senkronize olarak uygulanabilir. Kadınların, kendi göğüslerini muayene etmeyi bilmeleri gereklidir. Bu sayede, kişinin düzenli olarak kendi göğsünü muayene etmesiyle, erken teşhis mümkün olmaktadır. Erken teşhis olduğu takdirde, günümüz tıp imkanlarıyla, meme kanserinden kurtulmak kolaylaşmıştır.
             
Beslenme biçiminin, kanser oluşumunda direkt etkili olduğu kanıtlanmıştır. Et yemenin kansere sebep olduğuna dair bir kanıt yoktur. Ancak, etin pişirilme biçimi çok önemlidir. Kızartma ve ızgara yöntemi ile pişirilen etlerde çeşitli kanserojen maddeler oluşur. Bu maddeler, özellikle memede bulunan dokular için çok zararlıdır. Yapılan araştırmalara göre, özellikle meme kanseri riskini azaltmak adına, fazla pişmiş etlerden uzak durmak gerekiyor. Yine araştırmalara göre, bazı besinlerin tüketilmesi ile kanser önlenebiliyor. 
Bunların başında balıklardan alınabilecek olan Omega 3 yağı geliyor.

Özellikle beslenmesinde soyaya sıkça yer veren kadınların, meme kanserine yakalanma riskleri, ciddi oranda azalıyor. Soyanın antioksidan etkisi vardır. Soyanın içeriğinde bulunan maddeler, tümörlerin genişlemesi için gerekli olan kana ulaşmalarını engeller. Meme kanserinden korunmak için günlük 25 ile 100 miligram arası soya alınması gerekir. Uzmanlar, soyanın direkt alınmasındansa, soya içerikli besinler vasıtasıyla alınmasını öneriyorlar. 

Soya peyniri, soya filizi ve soya sütünü sıkça tüketmek, kanserin önlenmesi konusunda büyük bir katkı sağlıyor. Soya, serbest östrojeni ciddi oranda engellediğinden, östrojenin olumsuz etkilerini ortadan kaldırır. Östrojene duyarlı meme tümörleri de vardır. 
Bu durumu yaşayan kadınlar, besin listesinde soyayı ya azaltmalı ya da tamamen ortadan kaldırmalıdır. Soya içerisinde bulunan bir madde, bu tarz tümörlerin büyümelerini tetikleyebilir. Bu sebeple, yararlarını ve olası zararları göz önünde tutarak, haftada ortalama 3 porsiyon soyalı gıda yemek yeterli olacaktır.  

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI