işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Meme Kanserinden Korunmanın 10 Etkili Yolu

Meme kanseri, sık rastlanan bir kanser türü olmasına rağmen, önlenmesi, erken teşhisi ve tedavisi mümkündür. Meme kanserinden korunmak için, tıbben ispatlanmış etkili yöntemler vardır. Bu yöntemler benimsendiği ve yaşam stiline uygulandığı takdirde, meme kanseri yüksek oranda engellenecektir.


Aktif bir hayat sürmek çok önemlidir. Meme kanserinden korunmak için, en z haftada 5 gün egzersiz yapmak gereklidir. Düzenli yapılan kısa yürüyüşler, asansör yerine merdiven çıkmak gibi aktiviteler yararlı olacaktır.Tüm kanserlerde olduğu gibi, meme kanserinde de, aile hikayesi önemlidir. Elbette aile geçmişinde meme kanserinin olması, kişinin de meme kanserine yakalanacağı anlamına gelmez. Ancak yapılan araştırmalar, meme kanserinde yarı yarıya genetik faktörlerin de etkili olabildiğini göstermiştir. Bu sebeple, aile fertlerinde meme kanseri yaşamış kişi veya kişiler varsa, bazı tetkiklerin düzenli olarak yapılması gereklidir.Yapılan araştırmalar, alkol kullanımının da meme kanseri üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Alkol kullanımına son vermek, riski azaltır. Alkol kullanan kadınların, kullanmayanlara oranla 1,5 kat daha fazla meme kanserine yakalanma riski olduğu tespit edilmiştir.
Sigara kullanılıyorsa tamamen ve hemen bırakılmalıdır. Sigara kullanımının meme kanseri ile direkt bir bağı bulunamamıştır, ancak sigara tiryakisi kadınların meme kanserine yakalanma riskinin arttığı bilinmektedir.Uzun zaman devam eden hormon tedavilerinin meme kanserini tetiklediği ispatlanmıştır. Hormon tedavilerinde kullanılan ilaçların kullanımının bırakılmasının ardından 5 senelik süre içerisinde meme kanseri riski düşer. Menopoz sonrasında hormon tedavisi gerekli görüldü ise, risk faktörleri araştırılarak tedaviye başlanmalıdır.Fazla yağlı gıdalar tüketmek, meme kanserine yakalanma riskini arttırır. Bu sebeple mümkün olduğunca yağsız gıdaların tüketilmesinin alışkanlık haline getirilmesi çok önemlidir.Kadınların kendi kendilerine memelerini muayene edebilmeyi bilmeleri gerekir. Kişinin kendi göğsünü düzenli olarak muayene edebilmesi, meme kanserinin erken teşhis edilebilmesine olanak sağlar. Bu sayede göğüsün alınmasına gerek kalmaksızın tedavi şansı doğar.


Önleyici etkisi olmasa da, mamografi çekilmesi de son derece önemlidir. Meme kanserine sebep olan kitle büyüyüp, kişinin elle yaptığı muayenede hissedilebilecek boyuta gelmeden, mamografi de fark edilebilir. Bu da mümkün olan en erken teşhis olup, tedaviyi kolaylaştıracaktır. Kadınlar, düzenli olarak mamografi çektirmelidir.Çocuk sahibi olmak için erken yaşları tercih etmek, meme kanseri riskini azaltır. Hiç anne olmayan kadınlarda ve geç denilebilecek yaşlarda anne olan kadınlarda, meme kanseri riskinin arttığı bilinmektedir.Anne olan kadınların, bebeklerini uzun süre emzirmeleri yararlıdır. Hamilelik ve emzirme dönemlerinde, diğer zamanlarda adet dönemlerinde yaşanan hormon aktiviteleri durur. Buna bağlı olarak meme kanseri riski de azalmaktadır.  

0 yorum

Karaciger Kanseri Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri

Karaciğer kanseri; hepatit a, hepatit b, hepatit c ya da sirozun etkilerinden kaynaklanabileceği gibi, hiçbir sebep olmaksızın da direk karaciğerde ortaya çıkabilecek bir kistle belirebilir. Karaciğerin kendi hücrelerinden oluşma ihtimali vardır. Primer tümörler arasında yaygınlık oranının %75 civarında olması sebebiyle, en yaygın kanser çeşididir. 
Diğer adı ‘hepatoma’dır. İnsanlar arasında kadınlara nazaran erkeklerde 5 kat daha fazla görülür. En çok görüldüğü yaş aralığı  40 ile 60 yaşları arasıdır. Dünyada en fazla görüldüğü yerler Güneydoğu Asya ve Güney Afrika’dır.

Belirtileri bir çok hastalığın belirtileriyle benzer olduğu için, bu hastalığa yakalananlar ilk başta belirtileri ciddiye almazlar. Bu sebeple tanı konması genellikle zor olur. Genelde karın bölgesinin sağ ve sağ üst kısmında hissedilen ağrı, yorgunluk hissi, dikkat çeken kilo kaybı ve karında şişkinlik görülebilir. Karaciğer kanseri hastalarının yarısına yakınında, aynı zamanda sarılık da oluşur. Bazı vakalarda dalak büyümesi ve sindirim sisteminde kanamalar görülmektedir.

Metastaz yapma ihtimali en yüksek olan kanser çeşidi olduğundan tedavisi de oldukça zordur. En kesin ve başarılı tedavi yöntemi cerrahi müdahale ile karaciğerdeki kanserli dokunun alınmasıdır. Bu ise ancak metastaz yapmamış vakalarda yapılabilmektedir. 
Cerrahi mücadele için ayrıca hastada başka bir karaciğer hastalığı olup olmadığı ve varsa bu hastalığın derecesi de önemlidir. 
Karaciğer etrafındaki herhangi bir doku ya da organa sıçramış bir karaciğer kanserinde cerrahi müdahale imkanı yoktur. Böylesi metastaz yapmış vakalarda kurtulma ihtimali oldukça düşüktür ve yaşam süresi genelde 6-8 ay civarındadır. Bu tür vakalarda yapılan tedavi çeşitleri daha çok kanseri yok etme çabasından ziyade hastanın ömrünü uzatma amacına yöneliktir.


Cerrahi müdahale ve organ nakli haricinde diğer yaygın olan tedavi türleri kemoterapi, radyoterapi ve kemo-embolizasyondur. Kemo-embolizasyon; onkolojik ilaçlar ve  tümörü besleyen damarların tıkanması yoluyla yapılan bir tedavidir. 
Kemoterapide ise, düşük bir yüzdeyle başarılı sonuç elde edilmiş olmasına karşın, ilaç tedavisinin etkisi karaciğer kanserinde çok sınır­lıdır. Radyoterapi; ışın te­davisinin karaciğer kanseri vakalarında iyileştirici rolü ilaç tedavisiyle birlikte kullanıl­masına karşın görülmemiştir. Bu tedavi biçimi günümüz­de,  hastanın ömrünü uzatmak için kullanılmaktadır.

0 yorum

Kemik Erimesi Ve Tedavi Yöntemleri

Kemikler, en sert doku olmakla birlikte, vücuda tam anlamıyla destek verirler. Aynı zamanda kalsiyum deposu görevini de üstlenmektedir. Tıbbi adı osteoporoz olan kemik erimesi hastalığı, kemiklerin kalitesinin düşmesi ve yoğunluklarının azalması ile belirti vermeye başlar. Hastalığa yakalanan kişilerin kemiklerinde ciddi anlamda zayıflama olur ve kırılma riskleri normal insanlara göre yüksek oranda artar.
Bu hastalıkta herhangi bir belirtinin fark edilmesi kolay değildir. 


Genellikle kemiklerde kırılma başladığında fark edilir. Bu kırıklar için en riskli bölgeler, kalça, el bilek kemiği ve omurga kemikleridir. Kalça kırıklarında ameliyat şarttır. Omurga kemiklerinde ise, hastanın boyu kısalabilir, aşırı sırt ağrısı görülebilir ve bedende şekil bozuklukları ortaya çıkabilir. Özellikle yaşı ilerlemiş olan hastalarda, kırıkların sebebi genellikle kemik kütlesinin azalmasıdır. Menopoz sonrası dönemi yaşayan kadınların yüzde ellisi de bu durumla karşı karşıya kalabilir. Bu sebeple, kemik mineral yoğunluğu testi mutlaka yapılmalıdır. Bu testin yapılmasıyla, menopoz sonrası dönemde, kişide kemik erimesi riskinin olup olmadığı net bir biçimde belirlenir.
                
Kemik erimesi hastalığı riskini arttıran etkenler çok sayıdadır. Bunların başında beslenme alışkanlıklarının yanlış olması gelmektedir. Protein ağırlıklı ve kalsiyumdan yana eksik beslenen kişilerin, bu hastalığa yakalanma riski fazladır. Bu hastalıktan korunmak için yeterli miktarda D vitamini ve kalsiyum alınmalıdır. Yaşlanma, kemik kütlesinin azalmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple, yaş ilerlediğinde gerekli kontrollerin düzenli olarak yapılması gereklidir. Genetik faktörlerle, bu hastalık kalıtımsal bir yol izleyebilmektedir. 
Bu sebeple, ailesinde kemik erimesi yaşanmış olan kişiler, 2 kat daha fazla risk altındadır. Menopoz sonrası dönemi yaşayan kadınlar, erkeklere göre daha fazla risk altındadır. Bunun sebebi, menopoz sonrasında yaşanan östrojen eksikliğidir.

Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan bir takım ilaçlar da riski arttırabilir. Bununla beraber bir dönemde yaşanmış ağır kırıklar, diğer risk faktörlerinden biri de eşlik ettiğinde riski yüksek oranda arttırmaktadır. Sigara ve alkol de diğer hastalıklarda olduğu gibi, kemik erimesi konusunda da risk yaratmaktadır. Özellikle günde en az 15 dakika güneş görmeyen kişiler, kemik erimesi hastalığı riski altındadırlar.
                
Belirti vermemesi sebebiyle kemik erimesi hastalığına, “sessiz hastalık” da denilir. Genellikle ilk kırığa kadar fark edilmez. Bu sebeple, risk oranına bağlı olarak düzenli kontrol yaptırılmalıdır. Kemik mineral yoğunluğu testi, kolayca yapılabilen ve kişiye ağrı vermeyen bir testtir. Bu test, x-ray ışınları yardımıyla, kemiklerin kalınlığını ve gücünü ölçer. 
Kemik erimesi tespit edilmesi halinde, ilaç tedavisine başlanır. Kemiklerin yıpranmasını durduran ve kemikleri güçlendiren ilaçlara ek olarak bir diyet uygulaması verilebilir. İlaçların haricinde D vitamini ve kalsiyum desteğine de çok önem verilir. Hastanın, yaş,  cinsiyet ve yaşam biçimi açısından değerlendirilmesi ile uygun ilaçlara karar verilir ve tedaviye başlanır.  

0 yorum

Meme Kanserine Karsı Soya

Meme Kanseri, günümüzde sık rastlanan, ancak erken teşhiste tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Çoğunlukla hastalık, memede bir kitle ile belirti verir ve hasta kendi fark ederek doktora başvurur. Memede el ile hissedilebilen kitle, meme iltihabı veya memede oluşmuş bir kistin de belirtisi olabilir.
Bunun netleşebilmesi için, fark edildiği anda doktora gidilmelidir. Diğer belirtilerden biri, memenin tamamen veya kısmen şişmesidir. Cilt üzerinde kızarıklıklar oluşabilir, memede süreklilik arz eden ağrı olabilir. 
Meme başından kanlı veya kansız akıntı gelebilir. Elle hissedilebilen kitle, memede olabileceği gibi koltukaltında da olabilir.
Doktorun meme kanseri teşhisi koymasının ardından, ilk tercih edilecek tedavi yöntemi, genellikle ameliyat ile kanserli dokunun vücuttan alınmasıdır. 

Bunun dışında, kanserli hücreleri yok etmek ve büyümelerinin önüne geçmek için de çeşitli tedaviler uygulanır. Bazı durumlarda iki tedavi yöntemi senkronize olarak uygulanabilir. Kadınların, kendi göğüslerini muayene etmeyi bilmeleri gereklidir. Bu sayede, kişinin düzenli olarak kendi göğsünü muayene etmesiyle, erken teşhis mümkün olmaktadır. Erken teşhis olduğu takdirde, günümüz tıp imkanlarıyla, meme kanserinden kurtulmak kolaylaşmıştır.
             
Beslenme biçiminin, kanser oluşumunda direkt etkili olduğu kanıtlanmıştır. Et yemenin kansere sebep olduğuna dair bir kanıt yoktur. Ancak, etin pişirilme biçimi çok önemlidir. Kızartma ve ızgara yöntemi ile pişirilen etlerde çeşitli kanserojen maddeler oluşur. Bu maddeler, özellikle memede bulunan dokular için çok zararlıdır. Yapılan araştırmalara göre, özellikle meme kanseri riskini azaltmak adına, fazla pişmiş etlerden uzak durmak gerekiyor. Yine araştırmalara göre, bazı besinlerin tüketilmesi ile kanser önlenebiliyor. 
Bunların başında balıklardan alınabilecek olan Omega 3 yağı geliyor.

Özellikle beslenmesinde soyaya sıkça yer veren kadınların, meme kanserine yakalanma riskleri, ciddi oranda azalıyor. Soyanın antioksidan etkisi vardır. Soyanın içeriğinde bulunan maddeler, tümörlerin genişlemesi için gerekli olan kana ulaşmalarını engeller. Meme kanserinden korunmak için günlük 25 ile 100 miligram arası soya alınması gerekir. Uzmanlar, soyanın direkt alınmasındansa, soya içerikli besinler vasıtasıyla alınmasını öneriyorlar. 

Soya peyniri, soya filizi ve soya sütünü sıkça tüketmek, kanserin önlenmesi konusunda büyük bir katkı sağlıyor. Soya, serbest östrojeni ciddi oranda engellediğinden, östrojenin olumsuz etkilerini ortadan kaldırır. Östrojene duyarlı meme tümörleri de vardır. 
Bu durumu yaşayan kadınlar, besin listesinde soyayı ya azaltmalı ya da tamamen ortadan kaldırmalıdır. Soya içerisinde bulunan bir madde, bu tarz tümörlerin büyümelerini tetikleyebilir. Bu sebeple, yararlarını ve olası zararları göz önünde tutarak, haftada ortalama 3 porsiyon soyalı gıda yemek yeterli olacaktır.  

0 yorum

Beyin Tümörleri Ve Tedavi Yöntemleri

Beyin tümörleri, kafatası boşluğu içerisinde oluşan ve beyin dokularına yerleşebilen tümör ya da zararsız kistlerdir.  Bu kitleler geliştikçe beyne dışarıdan baskı yapar.  Beyin tümörleri kafatası içerisindeki sinir dokularından ya da damar ve beyin zarı tümörlerinden kaynaklanabilir.

Vücudun en hassas bölgesi olan beyin içinde yerleştiklerinden dolayı iyi huylu veya kötü huylu olsalar dahi ciddi riskler oluşturmaktadırlar. Bu riskler, hem tedavi aşamasındaki cerrahi müdahalelerden hem de beyin yapısından ileri gelmektedir. Beyin, en sert kemik olan kafatası ile çevrili olduğundan dolayı beyin ile kafatası arasında oluşan tümörler beyne baskı yaparak büyürler. Bu durum iltihaplara ya da beynin şişmesine neden olmaktadır.

Beyindeki iyi huylu tümörler beyin hücrelerinden kolaylıkla çekilebilir ve tamamına yakını ayrılabilir. Bu sebeple cerrahi müdahaleler sonrası sonuçlar çok olumlu olmaktadır. İyi huylu tümörler, yavaş gelişme hızına sahiptirler. Ancak yine de daha önce bahsedilen sebeplerden ötürü bünyede kalıcı hasar ve işlev sorunlarına neden olabilirler

Kötü huylu tümörler ise, iyi huylu tümörlere nazaran çok daha hızla artar ve yayılırlar. Cerrahi müdahale ile alınması çok zordur ve çamur kıvamında olurlar. Tekrar nüksetmeleri yüksek bir risktir.

Beyin bünyesinde oluşan bir hastalık olduğundan ötürü, ileri derecede rahatsız eden ve çok sayıda belirtileri vardır. Sürekli olan ve uyanınca daha kötüleşen bir ağrı, özellikle sabahları etkili olan kusma, kişilik ve davranışta değişiklikler, zihin becerilerde düşüş, hafıza kaybı, görme ve duyma kaybı, konuşma zorlukları, tam anlamıyla uyanamama, güçsüzlük ve uyuşukluk, el titremeleri ve yüz felci en ciddi belirtileridir. Kimi zaman geçici nefes alma duraklamaları da olabilir.

Beyin tümörleri acil şekilde tedavi edilmesi gereken hastalıklardır. Tedavisinde en çok kullanılan yöntem cerrahi müdahaledir. Kafatası açılır ve tümörler beyin dokuları üstünden tamamen temizlenir. Ancak bunun yapılması için beyin tümörlerinin, beynin riskli olmayan bir bölgesi üstünde olması gerekmektedir.  
Cerrahi müdahale haricinde ışın tedavisi de çok kullanılan ve başarılı yöntemlerden birisidir. Kimi zaman ışın tedavisi ile tümörlerin yok edilmesi ya da ilerlemesinin durdurulması başarılabildiği gibi kimi zaman da cerrahi müdahaleler sonrası beyin dokusu etrafında kalan mikroskobik tümörlerin yok edilmesi içinde kullanılır.


0 yorum

Sivilce Ve Akneler İçin Cilt Bakımı

Sivilce ve akne birbirinden farklı olan ancak bakıldığında ikisi de aynı görülen cilt rahatsızlıklarıdır. Sivilce ve akneye meyilli ciltlerde çeşitli dönemlerde bu tür sorunlar görebilmektedir. Cilt'te oluştugunda acı, ağrı ve kaşıntı gibi belirtiler de görebileceğiniz sivilce ve akneler için yapılacak ilk şey cildinizi temiz tutmanızdır. Özellikle yağlı ve karma ciltlerde görülen bu rahatsızlık düzgün yollardan tedavi edilmediğinde hem fiziksel hem psikolojik olarak büyüyen bir sorun haline gelir.



Sivilce ve akneler için cilt bakımı yapılmadan önce ciltteki gözenekleri açmak önemlidir. Bunun için evde kaynamış bir suyun üzerine başınıza bir havlu alarak yüzünüze almanız yeterlidir. Suyun buharı gözeneklerin genişlemesini sağlarken başınıza aldığınız havlu buharın yüzünüz dışında bir yere gitmesini engelleyecektir. Yüzünüzün çok yakın olmamasına da dikkat etmeniz gerekir. Sonrasında zaman kaybetmeden günlük kullandığınız temizleyicilerle yüzünüzü temizleyebilirsiniz. Kullandığınız malzemeler cildinize uygun olduğunda sonuç verir. Ancak alerji, kaşıntı gibi bir olumsuzluk yaşamamak için ürün seçerken dikkat etmeniz gerekir. 

Yaptığınız tüm uygulamalara rağmen yüzünüzde hala sivilce ya da akne çıkıyorsa bunun için daha özel bir uygulama yapmanız gerekir. Evde kendinizin de yapabileceği formüller hem daha ucuz hem de doğal olacağı için kullanabilirsiniz. 

Sivilce ve akneler için cilt bakımı yapmak istediğinizde bilmeniz gereken ilk şey cildinizdeki yağ miktarını acil olarak azaltmanız gerektiğidir. Cildinizi yağdan arındırmak istediğinizde doğal bir yöntem olarak evinizdeki marul yapraklarını kullanabilirsiniz. Marul yapraklarının suyu ile cildinizi temizleyebilirsiniz.

Sivilce ve akneler için cilt bakımı yapabileceğiniz ve evde uygulayabileceğiniz bir yöntem de limon kabuğu. Limon kabuklarını rendeleyip iki çorba kaşığı suyun içinde birkaç dakika bekletin. Su ile yumuşamış limon kabuklarını robottan geçirdikten sonra ezip püre haline getirin. Sonrasında cildinize maske olarak uygulayabilirsiniz. Limon hem cildinizdeki yağın arınmasına hem de cildinizin sıkışlaşmasına yardımcı olacağı için son derece ideal bir cilt bakım malzemesidir. 

Sivilce ya da akne gibi sorunlarınız olduğunuzda bilmeniz gereken iki şey vardır cildinizle ilgili. Bunlardan ilki yağlı ya da yağlı olmaya meyilli bir cildiniz olabileceği diğeri de yüzünüzdeki gözeneklerin kapanmış olabileceği. Bu ihtimallere göre bakım yaparsanız daha iyi sonuç alırsınız. 

0 yorum

Yumurtlama Dönemi Nasıl Hesaplanır

Yumurtlama döneminin bilinmesi en çok gebe kalmak isteyen kadınlar için önemlidir. Yine aynı şekilde gebe kalmak istemeyen kadınlarda yumurtlama döneminde korunmasız olarak cinsel ilişkiye girmeyerek kendilerini koruma imkanına sahiptir. Peki yumurtlama dönemi nasıl hesaplanır ve yumurtlama dönemi nedir?

Düzenli olarak adet gören her kadın belirli bir döngü içerisinde yumurtlar. Yumurtlama dönemi içerisinde cinsel ilişkiye giren kadınların gebe kalma ihtimalleri son derece yüksek olduğu için planlı gebelik yaşamak isteyen ya da tüp bebek tedavisi olan anne adayları için bu tarihin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Yumurtlama dönemi hesaplaması için mutlaka düzenli adet görülmesi şarttır. Düzenli olarak adet görmeyen kadınlarda yapılacak hesaplama yanlış sonuçların alınmasına neden olabilir.

Bu nedenle düzenli olarak adet görmüyorsanız yumurtlama hesaplama işleminin yerine yumurtlama testleri olarakta bilinen ovülasyon testleri kullanmanız doğru sonuç almanız adına daha uygun olacaktır. Düzenli adet gören kadınlarda ise bu hesaplama bir sonraki adet başlangıç tarihinden önce geriye doğru sayılara bulunur ve 2 hafta yani 14 gün sonrası yumurtlama tarihi olarak kabul edilir. Ancak bu hesap pek çok kez çeşitli nedenlerden dolayı yanlış çıkabileceği için en doğrusu yumurtlama test kiti kullanmaktır. Bu test kiti aynı gebelik testlerine benzemekte olup yapılacak test sonucunda yumurtlama döneminde olup olmadığınız belirlenir. Yumurtlama döneminde son derece hafif kanlı akıntı ve vücut ateşinin yükselmesi gibi belirtiler de ortaya çıktığı için bu belirtileri takip ederek yumurtlama döneminde olduğunuzdan emin olmanız da mümkündür. 

0 yorum

Siyah Noktalar İçin Cilt Bakımı

Siyah noktalar daha çok portakal kabuğu cilde sahip olan insanlarda görülen bir durumdur. Cildin gün içinde maruz kaldığı toz, hava kirliliği ya da diğer etkenler gözenekli cilde temas ettikçe ciltteki gözeneklere yerleşir. Düzenli olarak temizlenmediği ya da doğru şekilde uygulama yapılmadığı için de siyah noktalar bulundukları yerde giderek çoğalmaya başlar. Bunun için önceden önlem almak ve en erken yaşta siyah noktalar için cilt bakımı yapmak gerekir. Pek çok kişi cilt tipini bilmediği için yanlış uygulama yapar. Bu da ciltte kalıcı hasarlara neden olabilir. Ancak siyah noktaların olduğu bir cildiniz varsa cildiniz çok gözenekli ve hasar görmeye yatkın demektir. Bu nedenle de düzenli temizlemek son derece önemlidir.

Siyah noktalar için cilt bakımı yapmanız gerektiğinde cilt tipinize uygun, genel temizlik yapabileceğiniz malzemeleriniz olması gerekir. Bir set olarak kullandığınızda cildinizi hem rahatlatabilir hem de kirlenme riskini en aza indirmiş olursunuz. Bunun için sadece temizleyici değil, tonik ve nemlendirici de kullanmanız gerekir. Her gün düzenli olarak bu üç malzemeyi kullandığınız zaman gözle görülür etkiler oluşacaktır. Bunun yanı sıra her gün temizlik yaptığınızda cildinizin daha çok rahatladığını ve nefes aldığını hissedeceksiniz.

Siyah noktaları için cilt bakımı yaptığınızda rutin temizliğin yanı sıra haftada bir ya da iki kere de cilt maskesi kullanmanız etkili olacaktır. Her cilt tipi için kullanılabilecek maskeler farklıdır. Bu nedenle cilt tipinizi iyi bilmeniz gerekir. Hazır olarak alabileceğiniz maskelerin yanı sıra evde kendinizin de yapabileceği maskeler vardır. Genellikle yulaf maskeleri, killi maskeler siyah noktaların temizlenmesi için kullanılabilmektedir. Ancak dikkat etmeniz gereken bir nokta var. Eğer cildinizi temizlemeden ya da cildinize maske uygulamadan önce kaynamış bir tencere suyun içine biberiye koyup yüzünüze buharını alırsanız gözenekler açılacak ve temizliğiniz daha etkili olacaktır.

Siyah noktalar için cilt bakımında son aşaması da sıkılaştırmadır. Siyah noktalardan arındırdığınız cildinizde boş kalan gözenekler kısa sürede dolabilir. Bunu engellemek için maske ya da temizlikten sonra sıkılaştırıcı bir krem kullanmanız iyi olacaktır. 

0 yorum

Sivilceler İçin Ayva Cekirdegi Kremi

 border=Pek çok insanın dert ettiği konulardan bir tanesi sivilcelerdir. Sadece bayanların değil erkeklerin de sivilcelerden yakındığı olmaktadır. Özellikle ergenlik döneminden kalan ve iz bırakan sivilceler rahatsız edici bir görüntü oluşturur. Yağlı ciltlerde olduğu zannedilse de sivilce her cilt tipinde görülebilen bir rahatsızlıktır. Leke bırakabildiği için de en kısa süre çözüm bulunması ve uygulanması gerekir. 

Ancak kullanılan her yöntem her insan için aynı etkiyi göstermez. Özellikle kullanılan yöntem ilaç ya da doğal olmayan yöntemlere dayanıyorsa ciltte geri dönülemez hatalara neden olabilir. Son zamanlarda pek çok kişinin sivilcelere ayva çekirdeği kullandığı görülmektedir. Hem doğal hem de masrafsız bir yöntem olması nedeni ile evinizdeki ayva çekirdeklerini kullanarak sivilcelerden ve cildinizdeki lekelerden kurtulabilirsiniz.

Sivilcelere ayva çekirdeği kullanmak diğer pahalı ve zor cilt tedavilerini denemekten daha kolaydır. Evinizde yapabileceğiniz ayva çekirdeği kremi ile sivilcelerinizden kurtulabilirsiniz. Ayva çekirdeklerini bir bardak suyla hafif haşlayıp dört ya da beş gün güneş görmeyecek, buzdolabı haricinde bir yerde bekletin. Sonrasında suyu çekirdeklerden temizleyip cildinize sürebilirsiniz. 

Ayva çekirdeğinin suyunu kuruyana kadar cildinizde tutabilirsiniz. Sonrasında da cildinize kantaron yağı ya da aynı muhteviyatta bir yağ ile masaj yapabilirsiniz. Bu kremi yüzünüze sürdükten sonra yıkamanıza gerek yok. Cildinizin nefes almasına ve cilt renginizin daha normal hale gelmesine yardım edecektir. Sivilcelere ayva çekirdeği kullandığınızda yan etki görmez aynı zamanda da pahalı ürünlere para vermek zorunda kalmazsınız.

Sivilcelere ayva çekirdeği kullanabileceğiniz gibi ciltteki lekeler için de kullanabilirsiniz. Eğer uzun süre beklemek istemezseniz de ayva çekirdeklerini bir bardak ılık suda bir gün bekleterek de kullanabilirsiniz. Düzenli olarak kullandığınızda cildinizdeki lekelerde azalma olduğunu göreceksiniz. 

Bu uygulamayı her cilt tipi için deneyebilirsiniz. Özellikle hassas ciltler aynı sorunları yaşamasına rağmen aynı ürünleri kullanamazlar. Bu da bu insanların daha fazla kozmetik ve benzeri ürünlere para harcamasını gerektirir. Ancak ayva çekirdeği yan etkisi olmadığı için hassas ciltlerinde rahatlıkla kullanabileceği bir yöntemdir. Düzenli kullanıldığında ve cildinizi temiz tuttuğunuzda siz de değişimi gözlerinize görebilirsiniz. 

0 yorum

Göz Çevresi İçin Cilt Bakımı

Bir insanın yüzünden en çok dikkat çeken yer gözleridir. Bu nedenle her zaman ön planda olan göz hem dış güzelliği hem de sağlığı için dikkat edilmesi gereken bir bölgedir. Hassas bir yapıya sahip olması nedeni ile herkesin uygulayabileceği standart bakımlar her insanda aynı sonucu vermeyebilir. Göz hassasiyeti farklı olan insanların buna dikkat ederek göz çevresi için cilt bakımı yapması gerekir. 

Yorgunluk, stres, yetersiz uyku gözlerin yorulmasına ve daha çabuk yıpranmasına neden olur. Bu yıpranmanın görülen en büyük belirtileri ise göz çevresinde oluşan mor halkalardır. Bu nedenle göz çevresi için cilt bakımı yapılmak istendiğinde öncelikle yaşam şeklimizin ne kadar düzenli olduğunu bilmemiz gerekir.


Yediğimiz yiyecekler, aldığımız güneş ışığı, gözümüzün en çok yorulduğu saatler bilindiğinde hem göz sağlığımızı koruyabilecek hem de göz çevresi için cilt bakımı yapabilecek önlemler almamız kolaylaşır. Buna rağmen insan doğası gereği yaşlandıkça göz çevresinde halkaların ya da morlukların oluşması doğaldır. Buna ek olarak da göz çevresinde kırışıklıklar görülebilmektedir. Cildinizi canlı tuttuğunuzda bu etkileri yavaşlatabilir göz sağlığınızı da koruyabilirsiniz. 

Göz çevresi için cilt bakımı yapmanın ilk kuralı temiz bir cilde sahip olmaktır. Makyaj yapan pek çok kadın göz makyajını doğru şekilde temizlemediği için hem göz sağlığını hem de cilt sağlığını kaybeder. Bu nedenle bu gibi durumların yaşanmaması için temizliğe dikkat edilmesi gerekir. Doğru şekilde ve uygun malzemelerle temizlemek önemlidir.

Göz çevresinde oluşan kırışıkları gidermek için kasların çalışması gerekir. Bunun için göz çevresine küçük hareketlerle masaj yapabilirsiniz. Gözaltı morluklarından kurtulmanın ilk şartı düzenli uykudur. Her insanın günlük altı ile sekiz saat arasında ve gece saatinde uykuda olması gözlerin dinlenmesi ve morlukların engellenmesi için gereklidir. Ancak bundan fazla ya da az uyumak da şişliklere neden olur. 

Hem cildinizi canlandırmak hem de göz çevresinde oluşan şişliklerden kurtulmak için evinizde hazırlayabileceğiniz karışımlar yararlı olacaktır. Zambak, siyah çay, ıhlamur, papatya çayları ile gözünüze kompres yapabilirsiniz veya gözlerinizin üzerine patates ya da salatalık dilimleri koyarak dinlendirebilirsiniz. 

0 yorum

Enginarın Faydaları Nelerdir

Enginar çiçekleri yumru şeklini andıran ve boyu yer yer 2 metreyi bulabilen bir bitkidir. Enginar tek kelime ile doğanın en büyük mucizelerinden biridir. Enginarın içerisinde bulunan C vitamini ve A vitaminlerinin yanı sıra ayrıca potasyum, demir, kalsiyum, fosfor ve mangenez gibi pek çok mineral bulunmaktadır. İçeriğinde bulunan vitamin ve minerallerin fazlalığı enginarı tam bir sağlık deposu haline getirmektedir. Enginarın faydaları incelendiğinde en çok karaciğeri desteklediği görülmektedir.

Bu nedenle siroz ve karaciğer yetmezliği gibi karaciğer ile ilgili olan hastalıklarla mücadele eden kişilerin bol bol enginar tüketmeleri tavsiye edilmektedir. Enginarın yararları arasında karaciğer hastalıklarına iyi gelmesinin yanı sıra karaciğerin düzenli çalışmasına yardımcı olması ve karaciğerin kendini yenilemesine yardımcı olması da yer almaktadır. Enginar barındırdığı antioksidanlar sayesinde vücudun kanserle savaşmasını sağlamakta ve hücre yapısını koruduğu için kanserli hücrelerin oluşmasını engellemektedir. Enginar özellikle de rahim ağzı kanseri, prostat kanseri ve meme kanseri türlerinde etkilidir. Hücreleri koruduğu için yaşlanma karşıtı etki gösterir ve yaşlılık belirtilerinin ortaya çıkmasını geciktirir.

Enginarın haşlandığı su içilirse kalp çarpıntısı şikayetlerinin geçtiği görülür. Taze enginarın üzerinde bulunan yeşil yaprakları haşlanıp elde edilen çay düzenli olarak içilirse karaciğer hastalıklarında büyük oranda gerilemeler görülür. Yine enginar çayı ile saçların yıkanması halinde saçların canlandığı ve güçlendiği görülür. Saç dökülmesi ile mücadelede enginar çayı ile saçların yıkanması tavsiye edilmektedir. Zihinsel ve bedensel yorgunluğa karşı yine enginar tüketimi önerilmektedir. Son dönemde satılan enginar hapı içerisinde kimyasal maddeler bulundurduğu için bunun yerine enginarın kendisinin kullanımı daha sağlıklı bulunmaktadır. 

0 yorum

Yeni Nesil LPG

Yeni Nesil LPG cihazları ( İntegral ve Endermolab) farklı estetik çözümleri yeni uygulama yöntemleriyle buluşturan yüksek teknolojik yapılı bir buluştur. Amerikan Sağlık Bakanlığınca (FDA) onaylı olan yeni nesil LPG cihazları; bölgesel incelme, şekillendirme, acısız ve doğal bakım teknolojisiyle sizlere kısa sürede eşsiz incelme performansı sunuyor. Yeni LPG cihazları İntegral ve Endermolab, incelme ve zayıflama konusunda hala tek doğal metot olarak liderliğini korumaya devam ediyor.



Etkileri 

-Hedefli ve derinden incelme,
-Basen kıvrımlarını şekillendirme,
-Bilimsel kanıtlanmış şekillendirme,
-Acısız ve ağrısız bakım teknolojisi,
-Optimize bakım süresi,
-Selülit giderme,
-Bacak arası inceltme,
-Sarkık cildi toparlama,
-Yara izlerini giderme,
-Göğüs dikleştirme,
-Dudak dolgunlaştırma,
-Dudak çevresi kırışıklarını giderme,
-Popo şekillendirme,
-Göz çevresi kırışıkları giderme.
-Kan dolaşımını artırarak cildin beslenmesini ve toksinlerin atılmasını sağlama
-Cildin yenilenmesine yardımcı olma
-Bağ ve kas dokudaki yara iyileşmelerinde düzelme sağlayarak boyun ağrısı, venöz bozuklukta kullanılması olumlu sonuçlanmıştır.

0 yorum

Idrar Yolu Enfeksiyonu Ve Tedavi Yöntemleri

İdrar yolu enfeksiyonu bakteri sebebiyle oluşan, idrar yolunun bir bölümünü etkileyen ve iltihaba sebep olan hastalıktır. İdrar dâhilinde normalde bakteri bulunmaz ancak idrar bakteri çoğalmasına elverişli yapıda olduğundan dolayı mesane ya da böbreğe bakteri girdiği takdirde bu bakteriler idrar içinde çoğalır ve idrar yolu enfeksiyonuna sebep olur. 
İdrar yolları böbrekten başlar ve mesane ile devam eder. Kadınların idrar yolları enfeksiyonlarına yakalanma ihtimali daha fazladır. Bunun sebebi, kadınların idrar yollarının erkeklerin idrar yollarına nazaran daha kısa olması ve bakterilerin mesaneye ulaşmasının daha kolay olmasıdır. 

İdrar yolları alt ve üst idrar yolları olarak ikiye ayrıldığından idrar yolları enfeksiyonu da iki çeşittir. Üst idrar yolları, böbrek ve böbrekle mesane arasındaki bağlantıyı sağlayan ve üretra adı verilen tüplerden oluşur. 
Alt idrar yolları ise mesane ve mesanenin dışa açılımını sağlayan üretradan oluşur. İdrarın boşaltım noktasına daha yakın olduğundan dolayı alt idrar yolları enfeksiyonunun görülme ihtimali daha yüksektir. 
Tedavi edilmezse ciddi kronik böbrek enfeksiyonlarına dek ilerleyebilir.
En çok görülen idrar yolları enfeksiyonu belirtileri; idrara çok sık çıkma, çok az idrar gelmesine rağmen sıkça idrara çıkma ihtiyacı hissetme, idrar yollarında yanma ve acı hissetme, ateş, kötü kokulu idrar, hematuri (idrarda kan bulunması), sistit yani orta idrar yolunda ağrı, piyuri yani idrarda iltihap veya akıntıdır. 

İdrar yolu enfeksiyonunun tanılanması ve teşhis edilmesi oldukça kolaydır ve pek çok yöntemle yapılmaktadır. Bunun için en çok kullanılan yöntem idrar örneğinin alınıp bulanıklık, bakteri veya kan varlığı açısından değerlendirildiği idrar tahlilidir. 
Bunun haricinde idrar içinde bakteri sayısının artıp artmadığının kontrolü için idrar kültürü yapılması yöntemi de vardır. İdrar kültürü ayrıca idrarda bulunan bakterinin hangi tür antibiyotiklere karşı dirençli olup olmadığını da belirleyerek, gereksiz antibiyotik kullanımının önüne geçmiş olur. 

Eğer ki sıkça idrar yolları enfeksiyonu geçiriyorsanız ve bu hastalık sizde sürekli tekrar ediyorsa bu durumda endoskopi,  tomografi ve sistoskopi (ışıklı bir çubukla mesanenin görüntülenmesi), IPV (ilaçlı böbrek filmi) gibi görüntüleme yollarına başvurulur. Ve böylece idrar yolu enfeksiyondan başka ne tür etmenler olduğu daha iyi anlaşılır.

1 yorum

Idrardan Kan Gelmesi

İdrardan kan gelmesi ileri derece ciddi ve riskli bir sağlık sorunu sebebiyle olabilir.
Bu sebeple hiçbir şekilde ihmal edilmeden en kısa zamanda bir hekime görülmelidir. Çoğu kişide tekrarlamasa da dahi yine de bir hastalık olduğu kesindir.  
İdrarda kanama ile doktora başvurduğunuzda kesin tanı konulana dek bu şikayet, ciddi bir şikayet olarak kabul edilir. 
Çünkü kanama çok basit bir idrar yolu enfeksiyonu sebebiyle olabildiği kadar mesane kanseri ya da boşaltım sisteminde oluşan bir tümör veya kist sebebiyle de olabilir. 

Bir çok hastalığın bulgusu olabilen idrardan kan gelmesinin sebebi bir çok idrar testi ve benzeri araştırma ve deneylerle ortaya çıkabilir. Kanlı idrar, idrardaki kan oranının durumuna göre normal sarıdan, pembe ve koyu kırmızıya dek değişir. 
İdrardaki kan, çoğu zaman gözle görülmeyebilir. Ancak gelen olarak kanlı idrar bulanıktır ve bir cam içerisinde bir süre bekletildiği taktirde idrar renk tonu olarak ikiye ayrılır. 
Kanlı çökelti alta iner ve bulanık bir görünüme sebep olur.  Üst taraf daha berraktır. İdrarda kan bulunmasının kesinleşmesi demek, boşaltım yollarında bir hastalığın kesinleşmesi anlamına gelebilir. Bunu tespit ederken en çok kullanılan yöntemlerden biri de guyon deneyidir.

İdrarında kan bulunan kişilerde, aynı zamanda sık sık idrara çıkma,  geceleri yoğunlaşan idrar ihtiyaçları, aniden oluşan idrar ihtiyaçları,  yanma yapan idrar ve özellikle karın bölgesinin alt tarafında oluşan sancı semptomları da yaşanır. İdrarda kan bulunmasının en genel sebepleri, başta böbrek taşı ve kumu olmak üzere,  boşaltım yollarında tümör oluşumu, idrar torbası iltihabı, prostat, üretra taşları, üretra iltihabı, yırtılma ve mesane kanseridir. 
Genelde idrarının kanlı olduğunu fark edenler daha önce böbrek taşı düşürmüş kişiler ise bunu olağan karşılayabilirler.

Ancak böbrek taşı düşürenler için bile bu olağan değildir ve yine de en kısa zamanda bir doktora gidilmelidir.
Çok ender olarak ağır sporlar ve bazı tehlikesiz durumlar sebebiyle de gençler arasında kanlı idrar sorunu olabilir, ancak 50 yaş ve üstünde kanlı idrar sorunu gençlere nazaran çok daha riskli bir durumdur.

0 yorum

Kafa Yaralanmalarında İlk Yardım

Trafik kazalarında, ev kazalarında, deniz ve havuzlardaki kazalarda, kafa yaralanmalarına sıkça rastlanmaktadır. Bu yaralanmalar, açık ve kapalı yaralanmalar olarak 2 ayrı grupta değerlendirilebilir. Açık kafa yaralanmalarında, yara çıplak gözle açıkça görülebilmektedir. Hemen pansuman yapılmalıdır. Yaralı 30 derecelik bir açı ile yüksekte ve oturur pozisyonda ambulansa bindirilerek, hastaneye götürülmelidir. Bazı ağır vakalarda, burundan veya kulaktan kan ya da kanlı sıvı geldiği gözlemlenir.
Bu sıvı omurilik sıvısıdır. Durumun tehlikeli olduğunu gösterir. 

Böyle durumlarda, kan gelen uzva hafif pansuman yapılır. Asla tampon uygulaması yapılmamalıdır. Sıvının dışarı akması gereklidir. Kapalı kafa yaralanmalarında ise tablo farklıdır. Bu tarz bir yaralanma yaşayan kişide aşırı bir kusma görülebilir. Kusmaya, baş ağrısı ve baş dönmesi eşlik edebilir. Bu durumdaki kişiler, bilinçlerini kaybedebilirler ve aniden uykuya dalabilirler. Yavaştan hızlıya, hızlıdan yavaşa değişiklik gösteren bir soluk alma tarzı meydana gelir. Eğer kanama artarsa gözbebekleri büyür. Bu vakalara, acilen hastanede müdahale gerekmektedir.
Kafa yaralanmalarında, şişliğin engellenmesi için, buz uygulaması yapılabilir. Buz, bölgede en fazla yarım saat tutulmalıdır ve doğrudan temas ettirilmemelidir. Kafasına bir darbe almış olan kişi, en az 24 saat yalnız bırakılmamalıdır. Ayrıca kafa yaralanması yaşayan kişiler, ilk 24 saat içerisinde araç kullanmamalıdır.

Kafaya bir yabancı cisim battı ise, bu cisim çıkarılmadan, yaralı hastaneye götürülmelidir.
Bazı vakalar için doktorlar, gerekli gördükleri takdirde antibiyotik ilaçlar yazabilirler. Kafa yüzeyinde gerçekleşmiş kesiklerde, doktorlar, lokal anestezi altında dikiş yapabilmektedirler. Kapalı kafa yaralanmalarında, içeride kanama mevcutsa, uzman doktor, öncelikle kanamanın yerini net bir şekilde tespit edecektir. Kanamanın şiddeti ve durumu kesinleştikten sonra, gerekli müdahale yapılacaktır. 


Bazı vakalarda nöbet geçirme riski bulunabilir. Bu durum söz konusu olduğunda, doktorlar tarafından nöbetleri engelleyen ilaçlar verilebilir. Ağır kafa yaralanması yaşayan yaralılara, nefes tüpü takılma ihtimali de vardır. Bu sayede, hasarın yayılması önlenir. Kafa yaralanmalarında, delinme var ise, yüksek ihtimalle ameliyat gerekliliği doğacaktır. 
Derin yaralara dikiş yapılabilir veya zımba ya da yapıştırma usulü ile yara kapatılabilir. Yaralanmaya paslı bir cismin sebep olmuş olabilmesi ihtimali göz önüne alınarak, eğer yaralının tetanos aşısı yoksa ya da üzerinden 10 yıl geçmiş ise, tetanos aşısı da uygulanır.

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI