işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Mutlu Olmak İçin Meditasyon

Mutlu olmak, acı ve üzüntüden uzaklaşmak için bir takım seçimler yaparız. Bir ilişkiden diğer bir ilişkiye, bir işten diğerine, bir şehirden diğerine gider, bizi eğlendireceğini düşündüğümüz elektronik aletlere para harcar, sevdiğimiz televizyon dizilerini takip eder, doğada zaman geçirir, sağlıklı beslenmeye önem verir, bize iyi geleceğine inandığımız spiritüel teknikleri deneyimleyerek mutlu olmanın yollarını ararız.

Mutlu olmayı istemenin yanlış bir tarafı yoktur. Ancak yaptığımız seçimler başta bizi mutlu etse de bir süre sonra mutluluk hissi yok olabilmektedir. Örneğin çikolatayı çok sevsek de bir kilo çikolatayı bir oturuşta yedikten sonra biri çikolata ikram etse çikolatayı yemeğe başladığımızdaki mutluluğu hissetmeyiz.  Bu ve benzeri örnekler bize mutluluğun duruma göre değişebileceğini göstermektedir.  Mutluluk duruma göre değişmemelidir, kalıcı olmalıdır.  

Peki, kalıcı mutluluk mümkün olabilir mi?
Bence bu sorunun yanıtı “ Evet” tir. Kalıcı mutluluğun anahtarı zihnimizin içindedir. Düşünceler, duygular, algılar, hatıralar hepsi zihnimizi oluşturur.  Zihnimizdeki düşünceler ne kadar net ve açık ise bir o kadar da sakin ve rahat hissederiz kendimizi. Zihni net olarak deneyimlememizi sağlayacak tek şey ise meditasyon yapmaktır.Meditasyon “aşina olma”, "tanıdık olma" şeklinde tanımlanabilir. Birisi bize karşı saygısızca ve hak etmediğimiz bir şekilde davrandığında çok üzülür hatta öfkelenebiliriz değil mi? Aslında üzgün ve öfkeli olmamızın sebebi negatif davranış ve duygulara aşina olmaktan kaynaklanmaktadır. Meditasyon yaparak negatif yerine daha fazla pozitife aşina olmayı, pozitifi kolay ve doğal bir şekilde hayatımıza almayı öğrenerek bize karşı saygısızca davranan kişi karşısında daha sakin ve sabırlı olmayı ve daha fazla sevgi ve şefkatte kalmayı başarabiliriz. Meditasyonla en zorlu ve acı dolu deneyimlerde dahi nasıl mutlu olunabileceği keşfedip günün birinde kendimizi tatminsizlik, öfke, endişeden tamamen arınmış olarak bulabiliriz.

0 yorum

Bir Jinekoloğa En Son Ne Zaman Gittiniz

Bir yıldan fazla oldu galiba..belki de çok daha fazla.. ama şimdi randevu al, işi gücü bırak, çalışıyorsan patrondan izin al, trafiğe katlan, bir sürü tetkik de istenirse ek masraflar, filan...hem zaten şu anda hiçbir şikayetim yok ki.."

Aman böyle demeyin sakın..sadece ayıracağınız 1-2 saat ve küçük bir bütçe belki de başınıza gelebilecek çok çok önemli bir sorunu daha başında çözecek. Önemli sorun derken açıkçası KANSER'den bahsediyorum.
Rahim, rahim ağzı, yumurtalık ve meme kanserinden. Unutmayın ki tüm bu kanserler belirti vermeye, şikayete yol açmaya başladıklarında muhtemelen geç kalmış olabilirsiniz. ! Evet, kanserlerin önemli bir bölümü halen sadece erken teşhis sayesinde tedavi edilebilmekte. Geç kalındığında yani hastalık ilerlediğinde ise yapılacak tedavilerle belki yaşam süreniz biraz uzatılabilir ama malum sondan kaçamazsınız.

Oysa ki muayene, ultrason ve basit bir smear testiyle (rahim ağzından fırçayla sürüntü alınması) bundan kaçınmak mümkün. Rahim ağzı kanseri yavaş gelişen bir kanser olup, saldırgan kanser olmadan uzun zaman önce smear testi ile bu hücresel değişimler tespit edilebilir. Smear testi rahim ağzı kanserine bağlı ölümleri azalttığı gösterilmiş olan basit ve etkili bir tarama testi. Bundan 20-25 yıl önce ABD'de genital kansere bağlı ölümlerde rahim ağzı kanseri birinci sırayı alırken smear testinin devlet politikaları ile teşvik edilmesi sonucu dördüncü sıraya düşmüştür.

Ülkemizde smear taraması büyük ölçüde kadın doğum hekiminin yönlendirmesi, daha düşük oranda hastanın isteği ile yapılmaktadır. Şikayeti olmasa dahi rutin kontrole giden ve smear testi yaptıran kadınların oranı ne yazık ki halen olması gerekenden çok daha düşük. Cinsel yaşantısı başlamış olan her bayanın yılda bir kez smear testi yaptırmasında fayda var.

Genç bayanlarda arka arkaya üç kez normal çıkarsa 2 yılda bir de yapılabilir. Rahim ağzı kanseri aşısı hakkında son yıllarda ilerlemeler kaydedilmiş olsa da bu konuda halen smear testi tüm diğer önlemlerin önünde değerini korumaktadır.
Karında kocaman kitle olana kadar genellikle bulgu vermeyen yumurtalık kanserleri ise kadın genital kanserleri arasında en acımasız ve sinsi olanı..
Doktorunuzun yapacağı bir ultrason muayenesi ile şüphelenilip istenecek ileri görüntüleme yöntemleri ve kan tahlilleriyle üzerine gidildiğinde ancak ortaya çıkarılabilir.

Aynı şekilde meme kanserinin de kadınların korkulu rüyası ve önce giden ölüm sebeplerinden olduğunu bilerek jinekoloğunuzdan meme muayenesi de talep etmelisiniz. Kendi kendinizi düzenli olarak muayene ediyor olsanız da doktor muayenesinin ve gerekli görülürse istenebilecek olan ultrason veya mamografinin önemi büyük.
Tüm kanserlerin son yıllarda gösterdiği artışı da düşünecek olursak yapılacak şey elimizden geldiği kadarıyla gerekli önlemleri almak.
Sevgili bayanlar, hayat güzel.. neşeyle, sağlıkla, keyifle yaşamalısınız. "Uzun süre oldu galiba.." diyorsanız bugün jinekoloğunuzu aramayı ihmal etmeyin..
Sağlıklı günler dileklerimle…
Doç. Dr. Selman Laçin

0 yorum

Obezite tipleri degisti mi

Her geçen gün artan bu obezite salgını, bizim de bu durum karşısında bir şeyler yapmamız gerektiğinin bir göstergesidir. Ya da hiç önemsemeyip bu hastalığın oranını artırmaya katkıda bulunmak mı istersiniz? Cevabınız hayır ise Özel Ethica İncirli Hastanesinden Uzm. Dyt. Fatma Yiğitoğlu obezite ile mücadele de nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini anlattı.
        
Ülkemizde son yapılan çalışmalarda obezite oranı kadında %43 iken, erkekte % 21 olduğu görülmüştür. Karın (abdominal) tipi yağlanmada görülen obezite oranı %34’ e kadar çıkmaktadır. Karın tipi yağlanmanın getirdiği en büyük problem metabolik sendromdur. Obezitenin artmasıyla birlikte metabolik sendromun artışında ciddi artışlar görülmektedir.   
       
Karın Tipi Yağlanmanın Getirdiği Hastalıklar 
Sağlık açısından daha tehlikeli olan karın tipi şişmanlığın (abdominal obezite) getirdiği ciddi sağlık problemi olan metabolik sendromun bileşenleri hipertansiyon, diyabet (şeker hastalığı), insülin direnci, dislipidemi (kolesterol, trigliseridin artması), iyi kolesterolün düşmesi, karaciğer yağlanması, kardiyovasküler hastalıklar görülmektedir.
       
Bel Ölçümündeki Oranlar Değişti!
Metabolik sendromdan korunmak için ilk yapmanız gereken, bireyin kendini düzenli olarak kontrol etmesi için basit ve güvenilir yöntem olan bel çevresi ölçümü yapmaktır. Bel ölçümündeki oranlar artık değişti. Yeni ölçümler kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm geçmesi android tipi (vücudun üst bölgesi) şişmanlığın başlangıcıdır ve metabolik sendrom için artmış risk grubu oluşturur. Ayrıca insülin direnci veya glikoz toleransı, kan yağlarında anormallik, artmış tansiyon durumlarından ikisi de ek olarak varsa siz metabolik sendromsunuzdur.
   

Yağ Dağılımına Göre Obezite Tipleri Belirlenir

Android Şişmanlık: Abdominal obezite, elma tipi ve erkek tipi obezite gibi isimleri olan vücudun üst bölgesinde oluşan elma tipi şişmanlıktır

Jineoid Şişmanlık: Kadın tipi, armut tipi, kemer altı gibi terimlerde kullanılır. İsminden de anlaşıldığı gibi kadınlarda görülme sıklığı fazladır. Cilt altı, karın altı, kalça ve basende biriken bu yağlanma tipinde diyabet ve kalp hastalıklarına yakalanma riski daha düşüktür. Jinoid tipi şişmanlıkta eklemlerde ağrı ve hasar, varis gibi damar problemleri görülür.
                  
Abdominal Obezite Artık Kadın Tipi Şişmalık Mı?    
Karın tipi yağlanma, çoğunluk erkeklerde görülür olarak bilinmesine rağmen Türkiye de en son yapılan çalışmalarda kadınların %50’ den fazlasında görülmektedir. Bu da ülkemizde kadınlarında metabolik sendrom riskinin kadınlarda görülme oranın ciddiyetini gösteriyor.
      
Kilo Kaybı ve Sağlıklı Beslenmek Şart!
Metabolik sendromda en uygun tedavi kilo kaybı, fiziksel aktivitenin artırılması ve sigarayı bırakmak temeline dayanan tedavi edici yaşam tarzı değişikliğidir. Bu yaşam tarzı değişikliğinde en önemlisi beslenmede olan değişiklerle kilo kaybıdır. Yapılan çalışmalarda 3 kilo ağırlık kaybında şeker hastalığının gelişme riskini 5 kat azalttığı görülmüştür. Sebze ve meyvelerin günde 3-5 porsiyon tüketilmesi kardiyovasküler hastalıkları %20 azaltır.

Mutlaka Yapılması Gerekenler
1. Kilo kaybı sağlanmalı ve sağlıklı kilo hayat boyu korunmalı.
2. Tatlı tüketimini azaltın. Tatlı krizleriniz için 3 kaşık yarım yağlı yoğurt ile 1-2 tatlı kaşığı tarçın veya 2-3 adet doğranmış kuru kayısı ekleyin.
3. Su tüketiminizi dikkat edin. Her öğün öncesi 30 dakika önce su içmeye özen gösterin. Yarım saat önce içilen su, mide asidini azaltmasıyla açlığı azaltır.
4. Günde 5-6 adet badem tüketin. Düzenli badem tüketimi araştırmalarda bel çevresinde %10 a kadar düşüşler görülmüştür.
5. Spor sırasında belli aralıklarla toplam 3-4 adet kuru erik/kayısı tüketin. Hem size enerji verecek hem de düşen kan şekerinizi dengeleyecektir. Fiziksel aktiviteyi artırın ve düzenli hale getirilmelidir.
6. Kalsiyumun, vücutta yağ yakımını sağladığını unutmayın. Günde 2 porsiyon yoğurt tüketerek yağları yakın. Yağsız veya düşük yağlı süt ürünleri tüketin. 
7. Özellikle trigliserid yüksekse doymamış yağ (omega-3) alımı artırmak için düzenli balık tüketin. Balık aynı zamanda vücut yağının azalmasında etkilidir.
8. Günde 1 tatlı kaşığı keten tohumunu salatalarınızda veya yoğurda ekleyerek tüketin. İyi kolesterolün artmasını, kötü kolesterolün düşmesini sağlar.
9. Bitki çaylarının faydaları olduğu gibi zararları da vardır bu yüzden aşırı tüketmeyin günde 2 fincan yeterlidir. Vücudumuz için en iyi içeceğin su olduğunu unutmayın. 
10. Şekersiz de olsa içerdikleri kafeinden dolayı asitli içeceklerin tüketimine dikkat edin. Aşırı kafein tüketirseniz, vücutta ödem oluşumu kaçınılmazdır.
11. Çeşitli baharatlarla yemeklerinizi zenginleştirin. Böylece hem metabolizmayı hızlandırmış olursunuz hem de yağsız et, tavuk ve hindi ile yapılmış yemeklerinizi lezzetlendirirsiniz. Baharatların yağ yakımında %20 ye kadar etkileri vardır.
12. Tuz tüketiminin kısıtlanmalı (günde 2,5 gram). Tuzu kaçırdıysanız, suyu gün içinde daha fazla tüketin. 
13. Ticari mayaların kullanıldığı ekmekler bazı bireylerde rahatsızlık verebilir. Bu sebeple yufka ekmeği tüketebilirsiniz. Sağlıklı zayıflamanın ekmek tüketerek olduğunu unutmayın.
14. Sağlıklı zayıflamada yağ yakımının altın kurallarından biri de ana öğünlerden birinin sebze yemeği, diğerinin de et yemeği olmasıdır. 
15. Sağlıklı pişirme yöntemlerini uygulayın, kızartma gibi işlemlerin azaltın.

 saglik.milliyet com

0 yorum

Agrı kesici ilaçlar da agrı yapabilir

Ağrı kesiciler, en sık kullanılan ilaçlar arasında bulunuyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Aykan Canberk; konuyla ilgili açıklamalarda bulundu:

Ağrı kecisi ilaçların kendileri de ağrı yapar; aspirine bağlı baş ağrısı çok bilinen bir olgudur. Sık sık ağrı kesici kullanan kişilerde; baş ağrıları, eklem ve sırt ağrıları artabilir. İlacın kendisi de ağrıya yol açabilir. Bu nedenle öncelikle ağrının sebebi saptanmalıdır.
Mide ve karın ağrısı gibi rahatsızlıklar ayrı değerlendirilmelidir. Mide ağrısında ülser veya gastrit nedenine bağlı bir ağrı varsa, bu kişilerin aspirin veya parasetamol gibi ağrı kesiciler kullanması çok tehlikelidir. Mide kanamalarına yol açabilir. Ayrıca göğüs ağrısı da enfarktüs gibi bir nedene bağlı olabilir. Bu nedenle göğüs ağrısında ağrı kesici kullanmak doğru değildir.

TOK KARNINA

Diyabetik nevralji gibi sinir iltihaplanması varsa; ağrı kesicilerin vitamin ile birlikte alınması faydalıdır. Normal kişilerde böyle bir gereklilik yok.
Ağrı kesici fayda etmezse, ikincisi en az bir saat sonra alınmalıdır.
Ağrı kesiciler tok karnına alınmalı. Özellikle gastriti, ülseri, reflüsü olan kişiler buna dikkat etmeli.
Ağrı kesiciler; mide ve bağırsak sisteminde bozukluklar oluşturabilir. Midede kanama, bulantı, kusma; ağrıya neden olduğu gibi, böbrek ve karaciğerde de hasar oluşturabilir. Ayrıca vücutta su ve tuz tutulmasına neden olur.
Migren ağrısı olan kişi hemen ilaç alabilir. Hafif ağrılarda hemen ilaç kullanmamak gerekir. Bu kişiler akupunktur yönteminden faydalanabilir.

HAMİLELER KULLANMAMALI

Özellikle narkotik tipte olan ağrı kesiciler, doktora danışılmadan alınmaz. Aspirin bile alırken sormak gerekiyor. Kortizon benzeri etki gösteren ağrı kesici ilaçlar da kullanılmamalı.
Hamileler ağrı kesici kullanamaz ama raporlara bakılarak karar verilebilir.
2 yaşından küçük çocuklara ağrı kesici verilmemelidir.
Komşu tavsiyesi ile ağrı kesici kullanırsanız; hipertansiyon, felç, kalp krizi, mide kanaması, döküntü gibi alerjik şok reaksiyonları gelişebilir. Mevcut bir karaciğer ve böbrek hastalığı olan kişilerde bunların kullanımı, hastalığı ağırlaştırabilir.
Diyabetl hastaların aldığı ilaçlar, ağrı kesicilerle etkileşime girerek kan şekerini yükseltebiliyor. Kalp hastalarında da pıhtılaşmayı tetikler. Tansiyon yükselmesi ve kalp krizi gerçekleşebilir.
Kadınların adet günlerinde ağrı kesici kullanmaması gerekiyor. Ağrılardan şikayetçi olanlar jinekoloğa başvurmalılar.

MARKET İLACI MODASI VAR

Ağrı kesicilerin reçetesiz satılması yanlış mı?Yanlıştır, satılmamalı.
Marketlerde ağrı kesici satılması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Genelde bu ağrı kesici ilaçların marketlerde satılması bilinçsiz ilaç kullanımını tetikler. Özellikle Avrupa ve Amerika'da daha modadır ve yanlıştır.

GAZLI İÇECEKLERLE AĞRI KESİCİ ALINMAZ Ağrı kesicilerle birlikte alkol alınmamalı çünkü mide kanaması ve delinmesi ortaya çıkabilir. Ayrıca tansiyon yükselmesine, şeker düşmesine ya da yükselmesine sebep olur.
Ağrı kesici ile birlikte kokain, esrar, eroin gibi uyuşturucuların kullanılması da çok sakıncalıdır. Bunun sonucunda kalp, damar ve beyin üzerinde istenmeyen etkiler ortaya çıkar.
Ağrı kesicilerle kola, soda gibi gazlı içecekler içilmesi de sakıncalıdır. Asit içeren bu içecekler ilaçla alındığında; mide üzerine yapılan basın ve su tutulması artar.

SADECE 3-4 GÜN KULLANMALISINIZ Sık ağrı kesici kullanmak mide ve bağırsak sistemine hasar verir. İlacın da etkisi giderek azalır.
Bir ağrı kesicinin üçdört gün kullanılması makuldür. En fazla bir hafta kullanılmalıdır.
İlaç etkili olmuyorsa; büyük ihtimalle sahtedir. Değilse mutlaka hastalık araştırılmalıdır.
Ağrı kesicinin dozunu hekim belirler ama ağrı azalınca dozu indirmek hastanın elindedir.

ANTİDEPRESANLA BİRLİKTE ALINMAZ Kanın pıhtılaşmasını bozan ilaçlar alınıyorsa; kanama eğilimi olur ve özellikle mide kanaması riski artar.
Şeker düşürücü ilaç kullanan ya da diyabetliler kullanmamalı.
Tansiyon ilaçlarıyla alınmamalı. Tansiyon ilaçları karaciğer, böbrek ve midede hasara neden oluyor. Ayrıca bu ilaçlar tansiyon ilaçlarının yararlı etkisini azaltır. Bu nedenle kan basıncı yükselebilir.
Antdepresan kullananlar ağrı kesici almamalı. Kanama olabilir.

0 yorum

İstah kesmenizi saglayan muhtesem öneriler

Diyet uygulaması sırasında iştahınız her zaman oldugundan daha fazla mı açıldı ? öyle ise bu bilgiler ile mükemmel önerilere kulak verebilirsiniz

Yeme arzusu ilk olarak kafada başlar
Aklımız,bedenimizde enerjinin düştügünü tespit ettiginde acıkmamızı gerçekleştiren kimyasallar salgılamaya başlıyor. Sonuç itibari ile vucut yeme isteginin önüne geçemiyor fakat beynin bu saydıgımız kimyasalları salgıladıgı kısmı, aynı anda duygu faktörünüde kontrolü altına almış oluyor.

Sonuç olarak sıkıldıgımız an kendimizi buzdolabının önünde bulmamızı saglayan en önemli sebeblerinden bir tanesi budur. Ayrıca yemeklerin aromalarıda kişinin açlık duygusuna etki ederek irade kırılması yaşatabiliyor.

Örnek vermek gerekirse akşam yemeginin ardından doydugunuzu hissettiginiz bir an televizyon ekranında gördügünüz bir pasta sizi cezbedip aklınızı bulandırmaya başlıyorsa, bunun nedeni aç olmanız asla degil, istem dışı kontrol mekanizmalarınızın yeme iseginizi tetiklemesinden kaynaklanmaktadır. Bu dürtüyü beyninizin bir köşesinden çıkarıp atmazsanız tokken yemiş oldugunuz yemek miktarını en alt seviyeye indirgemiş olursunuz.

Atıştırma alışkanlıklarınıza son verin
Günlük besin takviyelerinizde sık ve az olucak şekilde tüketime girmek, iştahınızı kontrol altına almanın en önemli ve basit yoludur. Günlük besin atıştırmalarınızda ara ögünlerden sonra bişiyler atıştırmak isteyebilirsiniz fakat bu defa yediginiz miktar düşük olacaktır. Bu şekil bir durumda aperatif ihtiyaçlarınız için vitamin içeren karbonhidratlara yönelmenizde fayda var çünkü bu besin zinciri sindirim siteminizde uzunca bir süre zaman geçiriyor aynı zamanda ise glikoz seviyenizi arttırarak uzun süreli bir tokluk süreci yaşamanızı saglıyor.

Tat duyularınızı uyarıya geçirin
Uzun süredir yapılan deneylerde tat alma hissini farklı tatlarda tatmin etmek,çok düşük miktarlarda yetinmenizi saglıyor. Devamlı süre aynı seçeneklerdeki yemekleri yemek de, tadı hoşunuza gitmese bile,kısa bir süre sonra sürecin düşmesine ve iptal olmasına yol açabiliyor ve bu süreç içinde ise birey olarak kendinizi asla yemek yememiş biri olarak düşünebiliyorsunuz. Bu durumun önüne geçmek için ögün aralarınızı taze ot ve degişik baharatlar ile tatlandırarak zevkli hale getirebilirsiniz.

Bol su tüketin
Su içme ihtiyacınız olmasa bile tüketimi gerçekleştirmek kendinizi tok hissetmenizi saglayacaktır. Ayrıca vucudun su ihtiyacı düştügünde,beyninize açlık hissi sinyalleri göndermeye balıyor. Bol su tüketimi, vucudunuzun su istedigi sıralarda, yemege yönelmenizin önüne geçecektir.

Besinleri iyice ögütün
Besinleri agzınızda ögüttükten sonra yutmak, beynin migde'ye giren yiyecekleri hafızasına almasına zaman tanımak anlamında düşünülebilir. Aynı zamanda bu şekilde besinleri ögütmeniz tat alma duyusunun tatmin olmasını saglamaktadır. Böylece doydugunuzun farkına varmanızla, yemegi bitirmeniz arasındaki süreçte azalıyor. Çok yemek tüketmekten kaynaklanan saglık sorunlarından kurtulmanız ise başlı başına bir yarar.

0 yorum

Sogan Suyunun Faydaları

Dengeli ve saglıklı beslenmek için sogan suyunun hayatımızdaki önemi



1 yorum

Bacak Eritme Egzersizleri

Son yıllarda bayanların sık olarak sikayet ettigi selülitlerden kurtulmak için uygulanan muhteşem egzersizlere göz atalım



0 yorum

Bas Agrısının Nedeni Kurtlarmı

Başımızda meydana gelen agrıların asıl sebebi kurtlar olabilirmi



0 yorum

Troit Hastalıgı Nasıl Ortaya Çıkar

Troit hastalıgı belirtileri nedir ve nasıl ortaya çıkar



0 yorum

Kalp Krizinin Belirtisi Nelerdir

Kalp krizi belirtileri ve kriz anında uygulanması gereken yöntemler



0 yorum

Dukan Diyeti Nedir Ve Nasil Yapılır

Son yıllarda diyet listelerinin başında gelen dukan diyeti,protein agırlıklı bir zayıflama programını içermektedir. Dukan diyeti karbonhidrat agırlıklı olmamakla beraber özellikle yagsız proteinler ile süt ürünleri,deniz ürünleri ve kümes hayvan etlerini kapsayan saglık açısından ideal bir diyet programıdır.

Protein agırlıklı yapılan dukan diyeti ile kısa zamanda ideal kilolara kavuşuldugu gibi vücut direnci ve metebolizmaya yönelik tüm saglık aktivitelerini ön plana çıkarmaktadır.

Dukan Diyetinin Birinci Aşaması
Dukan diyetinin birinci aşaması son derece kapsayıcıdır. Haftalık periyotlar olarak yanlızca et,balık,yumurta ve süt ürünleri tüketilmektedir. Bu ilk evre tam olarak 10 günlük kısa bir periyodu kapsamaktadır. Bu dogrultuda yapılan diyet sonucunda 5 günlük bir zaman çizelgesi içerisinde yaklaşık olarak 2-3 kilo vermeniz ön görülmektedir. Uygulanan protein agırlıklı bu programda özellikle agız kokusu ve kurulugu yaşanması normal karşılanıcak bir sorundur. Bu problemin üstesinden gelmek için bol miktarda su tüketimine gidilerek diyet programına yardımcı olunması istenilmektedir. Dukan diyetinin ilk bir kaç gününde sıkça görülen kabızlık problemi ile karşılaşmanız mümkündür.


Dukan Diyetinin Evreleri
1. evre: İlk 10 günlük zaman periyodu içerisinde yanlızca protein agırlıklı besleniyorsunuz. (et,balık ve yagsız süt takviyeleri)

2. evre: Sebze ve protein agırlıklı günler ve yanlızca protein günleri. Sebze agırlıklı günlerde ise istediginiz kadar sebze tüketebiliyorsunuz.

3. evre: Haftanın her günü protein ve sebze agırlıklı beslenme. Bunun yanında bir kaç meyve ile bir kaç dilim peynir tüketebiliyorsunuz.Hafta'da bir iki gün karbonhidratlı yiyecekler tüketilebilir(makarna ve pilav gibi) Haftanın 2 günü ödül günü kapsamında sınırsız yiyecekler tüketebilirsiniz

4. evre: Bu son aşamada ise kişisel zevklerinize göre sınırsız yiyeceklerle beslenebilirsiniz.


Protein Evresindeki Beslenmede Kurallar Zinciri
1. Özellikle sıgır ile dana eti ve hatta bunun yanında tavşan eti tüketilebilir fakat kuzu eti kesinlikle yasaklar arasında yer almaktadır. Etlerin hazırlanış aşaması ise yagsız tavada olmak kaydı ile az pişmiş kıvamda olması gerekmektedir.

2. Kümes hayvanlarından hindi ve tavuk eti tüketilebilir.

3. Düşük yaglı janbon yenilebilir. Market ürünü janbonlarda yag oranı yüksek oldugu için uzak durulmalıdır.

4. Sıgır ve dana eti ile özellikle tavuk cigeri tüketilebilir.

5. Tüm deniz ürünleri ayrım yapılmaksızısın tüketilebilir. Yagsız tavada az yag ile sos kullanılmadan hazırlanılması gerekmektdir.

6. Kabuklu ve kabuksuz tüm deniz ürünleri yenilebilir.

7. Gün içinde 2 adet yumurtadan fazlasını tüketmek mümkün. Kolesterol sorunu yaşayan kişiler haftada 4 adet yumurta yiyebilir. Yanlız yumurtanın beyaz kısmı kesinlikle tüketilmemelidir.

8. Yag oranı düşük süt ürünleri tüketilmelidir. Bunlar sırası ile süzme peynir,yag oranı düşük süt. Yanlızca yogur istenildigi kadar tüketilmelidir.

9. Tatlandırıcılar ile çeşitli baharatlar,degişik şifalı otlar,sarımsak,sogan,salatalık,domates,tuz yasak olmayan ve önerilen gıdalardır.


Ek Kurallar
- Gün içinde yaklaşık olarak 1,5 lt su tüketilmesi gerekmektedir. Su mide'de şişlik hissi uyandırır. Bunun yanında su ile hazırlanan çay,kahve gibi içecekleri tüketmenizde mümkün.

- Özellikle gün içinde2 yemek kaşıgı kadar yulaf kepegi tüketilmesi gerekmektedir.

- Sabah yada akşam olmak üzere gün içinde bir seferlik yaklaşık 20 dakika kadar yürümelisiniz.

- Sıvı ve katı yaglardan kaçınılarak diyet programına yardımcı olunması gerekmektedir


Sebze Diyeti
Sizin belirleyeceginiz haftanın 2 günü protein agırlıklı gündür.Bunun dışındaki günler ise sebze ile kombine edilmiş protein günleri olarak belirlenmelidir.

Et ve deniz ürünleri ile kütetebilicehiniz sebzeler ise: enginar,patlıcan,brokoli,lahana,kereviz,lahana,salatalık,domates,mantarıspanak,radikadır. Tüm bu sebzeleri kişisel zevklerinize göre dilediginiz kadar tüketebilirsiniz.


Sebze Ve Protein Günü Diyeti
Kahvaltı: Tatlandırıcı takviyesi ile kahve veya çay. 200 gr yagsız peynir ile yogurt. Bir adet suda haşlanmış yumurta.

Ara Ögün: Ufak kase yogurt veya 100 gr yagız peynir

Ögle: Mantar,balık,tatlandırıcı takviyesi ile kremalı kahve

Ara Ögün: Yagsız tavada hazırlanmış somon balıgı

Akşam: Bir kase kabak çorbası. Yanında dana eti, Sütlü tatlılar

1 yorum

10 Günde 15 Kilo Verdiren Dukan Diyeti

Son yıllarda adından sıkça söz ettiren ve saglık açısından oldukça yararlı dukan diyeti ile 10 günde yaklaşık 15 kilo vermek mümkün. Saglıklı zayıflamak isteyen bayanların sıkça uyguladıgı ve olumlu sonuçlar aldıgı dukan diyeti ile fit bir vücut görünümüne ulaşmak çok kolay. Zayıf bünye'ye sahip kişilerin ve anormal kilolarda bulunan kişilerin uyguladıgı dukan diyeti aynı zamanda vücut direncini en üst seviyeye çıkarmaktadır.


7 Gün Boyunca Aynı Şekilde Sabah Kahvaltısı
1 dilim bugday ekmegi
50 gr agırlıgında yagı alınmış beyaz peynir
Şekersiz çay yada kahve

Pazartesi 
Ögle Yemegi
Patates ve yogurt
Garnitür olarak domates ile salatalık

Akşam Yemegi
6 adet yagsız tavada kızarmış köfte,ekmek olmadan
Maydonoz ve roka karışımlı yagsız salata

Salı
Ögle Yemegi
1 adet simit
1 bardak ev yapımıaz tuzlu ayran

Akşam Yemegi
150 gr haşlanmış tavuk
Garnitur olarak domates ile salatalık



Çarşamba
Ögle Yemegi
200 gr yagsız yogurt
Tam bugday ekmegi
Garnitur olarak domates ve salatalık

Akşam Yemegi
Yagız tavada hafif kızarmış orta boy balık
Garnitur olarak az yaglı salata

Perşembe
Ögle Yemegi
Tüm yeşillikler ile yapılmış patates salatası

Akşam Yemegi
Yagsız tavasa hafif kızartılmış 5 parça kuzu pirzola
Sınırsız salata

Cuma
Ögle Yemegi
2 adet yumurta ile yapılmış domatesli menemen
Sınırsız salata

Akşam Yemegi
Az yaglı makarna
yogurt

Cumartesi
Ögle Yemegi
Orta boy bir tavada salça ile haşlanmış 3 adet sosis
Sınırsız salata

Akşam Yemegi
Az pirinç ile yapılmış kabak dolması
100 gr yogurt

Pazar 
Ögle Yemegi
1 dilim yagsız peynir
Tam bugday ekmegi
İstediginiz kadar salata

Akşam Yemegi
Yagız tavada yapılmış şiş
İstenildigi kadar salata

0 yorum

Enginarın Faydaları

Enginar için efsane degere sahip bir gıda dersek yalan söylemiş olmayız. Bir kaç yılda yapılan bazı çalışmalarda enginarın insan saglıgı için büyük yarar sagladıgı kanıtlanmıştır. Özellikle ebeveynler tarafından bebeklere mutlak suret ile yedirilmesi gereken bu besin türü,büyüme ve gelişme için ideal bir sebze çeşididir. Enginarın bileşeninde bulunan antioksidanların faydası ile bedenimizde bulunan bir çok zararlı toksin maddeyi etkisiz hale getirmektedir. 

Senede 1 defa 40 günlük enginar kürü yapan bireylere her gecen gün oldukça fazla rastlanıyor. 40 gün ard arda enginar tüketerek gerçekleştirilen enginar kürünün faydası ile vücudumuzda bulunan çok sayıda toksin bileşenini etkisiz hale getirerek aynı zamanda karacigeri daha saglıklı bir yapıya kavuşturur. Vücutta bulunan toksin maddeleri uzaklaştırmak için 40 gün ard arda enginar tüketimi ne kadar etkili bilinmez ama, son zamanlarda yapılan önemli bir arastırmanın sonucunda öne çıkan sonuçlar enginarın vücut için önemini güçlendiriyor.


Yapılan çalışmalarda

1-   Enginarın fazla düzeyde antioksidan madde içerdigi öne çıkıyor. Enginarın bileşeninde olan quersetin ve    rutin adlı antioksidanlar özellikle kansere karşı bedenimizi muhafaza ettigi gibi aynı zamanda ise kalp için'de yarar saglamaktadır

2-   Enginar'ın kimyasında cyanic asit adlı madde kötü kolesterolü en düşük seviyeye indiriyor ve iyi kolesterolün salgılanması için vücudu besliyor.

3-   Enginarda barındırılan fazla oranda lif yapısı kan şekerinin dengelemektdir. Şeker ile mücadele eden hastalar için zeytinyağlı veya et ile hazırlanmış enginar yemeği, gıda kalitesini oldukça güçlü bir hale getirmektedir.

4-   Enginarın karaciğeri kuvvetlendirdigi düşüncesi, yapılan çalışmalarda da ön plana çıkıyor.

Enginardan mutlak olarak en büyük faydayı görmek için; mevsimine göre ikindi yada akşam ögünlerinde sıklık ile tüketmeliyiz. Zeytinyağlı enginarın yanında özellikle havuç+ patates+ bezelye içeren gıdalar kalitesini ve tadını arttırır. Enginarın dış yüzeyini temizlemeden hazırlanan enginar dolması da geleneksel yemek klasiklerimizden birtanesidir. Enginarı özellikle salata şeklinde ögün aralarınızda tüketmeniz dengeli beslenme adına büyük fayda saglamaktadır.

0 yorum

Donma Durumunda İlk Yardım

İnsan vücudu bulunduğu ortamla sürekli etkileşimde olduğundan dolayı, vücut ısısı aşırı yüksek ya da aşırındüşük ısılarda değişiklik gösterir. Ortam çok soğuk ise, vücut ısısı da hızla düşmeye başlar. Vücut ısısı 35 derecenin altına indiğinde, vücut hipotermiye girer.

Henüz 35 derece ve 32 derece arasında iken üşüme, titreme, ısı düştükçe hareketlerde yavaşlık ve tökezlemeler görülür. Vücut ısısı 32 derecenin altına düştüğünde ise durum iyice ciddileşir, nabız hızla azalır. Kişi her an bilincini kaybedebilir ve acil müdahale şarttır. Aksi takdirde, donma durumunu yaşayan kişi, beynin kansız kalmasından dolayı uyuklamaya başlar ve bu esnada hayatını kaybeder. 


Diğer donma belirtileri; donmaya başlayan bölgelerde kızarma ya da solukluk, sertlik, ağrı ve yanma, morarma ve sonrasında oluşan ödemlerdir.Bu durumda kişiye direkt ilk yardım uygulanması gerekir. Donan kişi öncelikle çok sıcak olmayan ılık bir ortama alınıp soğukla teması kesilmelidir.Vücutta etkilenmemiş uzuvlar varsa donması engellenmelidir. Kişiye uygulanan ısıtma müdahaleleri, az ısıdan başlamalı ve yavaşça arttırılmalıdır. Kişi, sıcak su ve ısıtıcı gereçlerle ile ısıtılmaya çalışılırken, 15-20 derece arası bir sıcaklık kullanılmalıdır. Zamanla, yavaşça bu ısı arttırılmalıdır. Hastanın giysileri ıslak ise çıkartılmalıdır. 

Donma sebebiyle uzuvlarda şişlikler oluşmaya başlamış ise, uzuvlar kalp hizasının üstüne çıkartılmalıdır. Böylece kanın daha az pompalanması sağlanır ve şişlikler azalır. Şişliklerin oluşturacağı bir başka tehlike de, donan kişide takı varsa ortaya çıkar. Uzuvların şişmesi sonucu, bu takıların kan dolaşımını zorlaştırması hatta kangrene sebebiyet vermesi söz konusu olabilir. Bu sebeple, kişinin takıları dikkatlice çıkarılmalıdır. Kişi, sıcakla direkt temas ettirilmemeli ve masaj yapılmamalıdır. Bol miktarda sıcak ya da ılık olan sıvı içirilmelidir. Vücutta donmuş uzuvlar olabilir.


Bunların donma durumundan kurtulması yani erimesi için aşırı müdahalelerde bulunulmamalıdır. Yanlış bir şekilde eritilen vücudun kısımları tekrar kullanılmaz hale gelecek şekilde tahrip olabilir. Hatta kangren meydana gelebilir. Kişi, bu durumda dayanılmaz acı çeker, hatta şoka bile girebilir. Böyle durumlarda battaniye ya da ılık su kullanılmalı ve donmuş bölgelerin çözülmesi için kişi kendi haline bırakılmalıdır.

0 yorum

Hipertansiyon Nedir

Hipertansiyon en basit anlamıyla yüksek basınç demektir. Vücudun yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için dolaşım sisteminin kusursuz çalışması gerekir. Bunu sağlanması ise kan damarlarının kalpten çıkıp vücudun her noktasındaki tüm organ ve dokulara gerekli oksijen ve maddelerin iletimi için kan hücrelerini taşımasıyla oluşur. Bu taşımanın güç kaynağı ise basınçtır. Bu basınç belli bir oranın üstünde olursa, kişide hipertansiyondan bahsedilir. 
Kan basıncı ölçülürken iki çeşit kan basıncı değerine bakılır. Halk arasında küçük tansiyon ve büyük tansiyon adıyla anılan, diyastolik kan basıncı ve sistolik kan basıncıdır. 

Kalbin kasılması sırasında oluşan basınca sistolik kan basıncı; kalbin kasılma ardından gevşemesiyle oluşan basınca ise diyastolik kan basıncı denir.  Bu iki değerinden birinin normalden fazla olması hipertansiyondur. Hipertansiyon toplumda ciddi yaygın bir rahatsızlıktır. Özellikle de hastaların kendi kan basıncının farkında olmaması, önemsememesi bu hastalığın riskini arttırmaktadır. Toplumdaki her on yetişkin insandan ikisinde görülen bu hastalık kimi zaman kalıcı felçlere, beyin kanamasına, görme sorunlarına, böbrek, kalp, damar hastalıklarına sebep olur.

Genetik kalıtımsal olarak da geçebilen bu hastalık, kadınlara nazaran erkeklerde daha çok görülmektedir. Genellikle 40 yaş üstünde ortaya çıkmaya başlayan bu hastalık, aşırı kilolu ve obez kişilerde daha yaygın olmaktadır. Alkol ve sigara alışkanlığı, her hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkta da etkendir. Yanlış beslenme ve aşırı tuzlu beslenme alışkanlığı ile hareketsiz yaşam şekli de diğer sebeplerdir. 
Çok ciddi rahatsızlık veren belirtileri fazla olmadığı için, bazı kişiler yıllardır yüksek tansiyon hastası olmasına rağmen bu hastalığından habersiz yaşamaktadır. 
Yüksek tansiyonun başlıca belirtileri ense ve baş ağrısı, yüzde kızarma, ateş basması, kafada sıcaklık ve göğüste basınç hissi, çarpıntı, göğüs ağrısı, derin nefes alma ihtiyacı, kulakta uğuldama ve konsantrasyon bozukluğudur.

Birçok sebebe bağlı olarak oluşan bu hastalıkta, stresli ve heyecanlı kişilik, aşırı kilo, yaşlanmaktan kaynaklı olarak damarlardaki esnekliğin azalması, aşırı beslenme ve tuz sebep olarak sayılabilir. Bunun haricinde yüksek tansiyon hastalarından yüzde 5-10 arasındaki bir kesiminin hastalık sebebi başka hastalıklardır. Özellikle böbrek iltihapları, değişik böbrek hastalıkları ve salgı bezlerindeki hastalıklar yüksek tansiyon hastalığını da beraberinde getirmektedir.

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI