işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar
bulaşıcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bulaşıcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Gripten korunmanın yolları

Üst solunum yolu hastalıkları arasında yer alan grip virüslerin hava yolu ile yayılması nedeni ile çok kısa sürede yayılan bir hastalıktır. Özellikle de kış mevsiminde havasız ortamlarda grip virüsü taşıyan kişilerin bulunması sonucunda hastalık salgın haline dönüşmekte ve her sene mutasyona uğrayarak antibiyotiklere karşı direnç kazanan grip virüsü çok daha tehlikeli bir hale gelmektedir. 

Peki gripten korunmak için neler yapılmalıdır?

Gripten korunmak için ilk yapılması gereken bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Bunun için grip aşısı yaptırmak önemlidir. Grip aşısı her sene yenilenen ve en yeni grip virüslerinden oluşan koruyucu bir aşı olup özellikle de hastalığı daha zor geçiren yaşlı kişilerin ve çocukların yaptırmaları tavsiye edilmektedir. Aşının yüzde 100 koruyucu etkisi bulunmayıp yine de en kötü ihtimalle hastalığın daha hafif geçmesine yardımcı olacağı için riskli yaş grupları içinde yer alan kişiler için önemlidir. Bağışıklığı arttırmanın bir başka yolu da sağlıklı beslenmektir. Özellikle de C vitamini yönünden zengin besinlere günlük beslenme listesi içinde bol bol yer vermek hastalığa karşı bağışık sisteminizi güçlendirecektir. Örneğin her güne taze sıkılmış portakal suyu ile başlamak   öğün aralarında elma, portakal, mandalina gibi mevsim meyvelerinden tüketmek, ana öğünlerde ise yeşil yapraklı sebzeler ile yapılan hafif yemeklerin tüketimi sağlığınıza yapabileceğiniz en iyi yatırım olacaktır.

Ayrıca kış çayı olarakta bilinen ve bağışıklık sistemini güçlendiren bitki çayları da son derece etkilidir. İçinde ekinezya, yeşil çay gibi  şifalı bitkiler barındıran çaylar kışın günde bir fincan tüketilmeli ve böylelikle vücudun grip virüsüne karşı kendisini koruması sağlanmalıdır. Ayrıcı grip salgını olan dönemlerde mümkün olduğunca kalabalık ortamlardan uzak durulması, otobüsler gibi toplu taşıma araçlarını kullanırken maske takmak, selamlaşırken öpüşmeden sadece tokalaşmak alınabilecek en basit önlemler arasında bulunmaktadır. Gribi daha erken atlatmak için ise yapılabileek tek şey mümkün olduğunca dinlenmeye çalışmaktır. Hastanın bol bol sıvı almaya çalışması, beslenmesine dikkat etmesi, gün içinde dinlenmesi ve mümkün olduğunca uyuyarak vücudunun hastalıkla savaşmasını sağlayacak güç ve enerjiyi sağlaması önemlidir.
0 yorum

Grip, Sen mi Büyüksün Ben mi?

Havaların ne yapacağını bilemediği, mevsim geçişlerinin adeta göbeğinde olduğumuz şu dönemlerde en çok dikkat edilmesi gereken hastalıklardan biri de grip. Hava bir açıyor bir kapıyor. Önce güneşin altında terliyoruz, sonra rüzgarı yiyip üşütebiliyoruz. E hal böyle olunca dışarı ne giyip çıkacağımızı da şaşırıyoruz. İyisi mi biz işi şansa bırakmadan gribe karşı önlemlerimizi alalım, vücudumuzu kış mı yaz mı olacağını şaşıran havalardan koruyalım.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, gripten korunmak öyle bir iki günlük bir şey değil. Mikrop vücudunuza yerleşiyor ve zayıf anınızı kolluyor. O nedenle bağışıklık sisteminizi yaz kış demeden düzgün beslenerek dinç tutmalısınız.

Şimdi sıkı giyinin, atkı bere takın dememe gerek yok, nasılsa anneniz söylüyordur bunları:) Benim bu yazıyı yazmamın asıl amacı, ne tür besinleri, bitkileri, çayları tüketerek gripten korunuruz, yakalandığımız gribi hafif atlatırız?




-Elma sirkesi & bal: Sabah kalkar kalkmaz içilen elma sirkesinin yağ yakımını artırdığı ilk ortaya çıktığında diyet dünyasını sallamıştı hatırlarsanız. Bilmeyeniniz yoktur. İçine koyacağınız bir kaşık bal hem direncinizi yüksek tutacak hem de zihninizi berraklaştıracaktır. Ayrıca bu karışımı öksürük kesici olarak da kullanabilirsiniz, size kalmış.

-Ayaklara sıcak su banyosu: Büyüklerimiz 'ayağını sıcak, başını serin tut' derler. Ne güzel demişler! Ayaklarınızın ısısı tüm vücudunuza yayılır ve kolay kolay üşümezsiniz. Sıcak suyun içine birkaç damla da okaliptus yağı damlatabilirsiniz. Sıcak su banyosundan sonra bir süre yorgan altında ter atmak da mikroorganizmaları vücuttan uzaklaştırmak için iyi bir yöntem. Dikkat: sakın ola ki terinizin üzerinizde soğumasına izin vermeyin. İyileşeceğim derken daha kötü olursunuz!

-C vitamini: Artık araştırmalar gösteriyor ki gribe yakalandıktan sonra alınan C vitamininin hastalığa bir faydası yok. Fakat öncesinde korunma amaçlı kullanıldığında faydaları saymakla bitmez. O nedenle günde en az 1 adet portakal-mandalina gibi turunçgiller tüketin. Mevsimi değilse yine C vitamininden oldukça zengin olan yeşil biberi, maydonozu, domatesi mutfağınızdan eksik etmeyin.

-Meyve tüketimi: Meyveleri birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Hepsinin ayrı faydası ayrı bir hikmeti var. Zararlı meyve görülmemiştir. Hangi meyveyi tüketirseniz tüketin, yeniyorsa mutlaka kabuğuyla, meyvenin kendisini yiyin. Suyunu sıkıp içmeyin. Hem besin değerlerini büyük ölçüde kaybeder, hem de asıl vitaminin gizli olduğu kabuktan faydalanamazsınız. Ayrıca meyvenin kendisini tüketmek daha fazla tokluk hissi verir.

-Uyku: Kış aylarında, soğuk havalarda vücudunuzun uyku ihtiyacı artar. En az 8 saat uyumaya özen gösterin.

-Bitki çayları: Hangi bitkinin çayını içerseniz için, kesinlikle kaynatmayın, demleyin. Önce suyu kaynatın, ardından bitkileri içinde 1-2 dakika beklettikten sonra süzün ve suyunu için. Tatlandırmak istiyorsanız da rafine şeker değil, bal kullanın.


Poşet çaylar kullanım kolaylığı açısından cazip gözüküyor fakat mümkün olduğunca bitkileri aktardan taze taze edinmeye bakın. Hem daha hesaplı olur, hem de poşetten alacağınız verimin daha fazlasını alırsınız.




Gelelim vücudu gripten koruyan çay tariflerine...

Aslan pençesi, hindiba kökü gibi zor bulunur bitkilerdense evinizde günlük olarak tükettiğiniz, keseyi sarsmayacak ve kolay edinilecek bitkiler içeren çayları sizlerle paylaşmaya gayret ettim.

1) 1 çay dolusu kekik, 1 bardak kaynamış suya eklenir. 1-2 dakika beklenip süzüldükten sonra içilir. Günde en fazla 2 bardak tüketilebilir. Bağışıklığı güçlendirirken, vücuttaki ödemi de atmaya yardımcıdır.

2)Aynı şekilde kuşburnu çayını da rahatlıkla tüketebilirsiniz. İçerdiği antioksidan ve C vitamini ile bağışıklığınızı güçlendirmekle kalmayıp hemoroid ve osteoartrit(kireçlenme) tedavisine de yardımcı olur. İltihap giderici etkisi vardır.

3)Ihlamur(yaprağı ve tomurcukları beraber), ebegümeci(öksürüğü keser), meyan kökü(mukus söktürücüdür)zencefil(öksürüğü keser), kuşburnu(antioksidandır) ve kekik(ödem attırıcıdır) 'ten birer tutam alarak kaynamış suda demleyin. Süzüp suyunu için.

4)1 adet kırmızı elmanın kabukları, 1 adet dilimlenmiş limon, 2 çubuk tarçını yarım litre suyla kaynatın. Sıcakken tüketin. Bağışıklığınızı güçlendirmekle kalmayıp, içerdiği çubuk tarçın sayesinde kan şekerinizi de dengeler.

4)Papatya, solunum yollarının tahriş olmasını engeller. Aynı zamanda iltihap gidericidir., sakinleştirici, yorgunluk gidericidir. Aşırıya kaçmamak kaydıyla rahatlıkla çayını demleyip içebilirsiniz.

4)Adaçayı, limon kabuğu rendesi ve kekiği kaynamış suda demleyin. Süzdükten sonra bir tutam toz tarçın ve bal ekleyip için.

5)Aktardan rahatlıkla bulabileceğiiz ekinezya, vücuttaki lökosit(akyuvar)lerin sayısını artırır, böylece enfeksiyon durumunda vücudunuzun savunma direncini artırarak mikroorganizmaların öldürülmesini kolaylaştırır. Yorgunluğun atılmasına yardımcı olur. Çayını demleyip günde 2-3 bardak tüketebilirsiniz.

6) 1 adet soğanın suyunu çıkarın, 1 bardak su ve 1 tatlı kaşığı bal ile karıştırıp için. Öksürüğünüzü büyük ölçüde azalttığını göreceksiniz.


Bu kadar tariften sonra, hala da 'benim vaktim kısıtlı, bunlarla uğraşamam hazır bir şeyler yok mu?' diyorsanız;
özellikle Doğadan A-C-E vitaminli yeşil çay, Doğadan naneli ıhlamur, Doğadan büyülü bohça kuşburnu çayı, Lipton ekinezyalı kış çayı,  Doğuş nane limon çayı, Doğadan beşi bir yerde karışık bitki çaylarını tüketebilirsiniz.


0 yorum

Kış Geliyor Ört Hocam Yorgan Yorgan Üstüne


Evet bu kış pek kış gibi geçmedi. Her an ‘amaan bu ne biçim ocak ayı ya’ diye homurdandık durduk. Ama istediğimiz oldu ve kar göründü! Tabi ki kar demek, sadece kar topu, eğlence kayak demek değil. 0’ın altında hava sıcaklıkları demek, üşümek demek.

 Gelelim soğuk havanın vücudumuzda yaratabileceği olumsuz değişikliklere;
Uzun bir süre hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretti ve doğal olarak son günlerde meydana gelen ani düşüşler insanların biyolojik ritminde değişikliklere yol açabilecek.

Soğuk havalarda kalp damarlarında meydana gelen büzüşme ölümle sonuçlanabilecek koroner kalp hastalıklarına yol açabiliyor. Şeker hastaları ve böbrek yetmezliği olan hastalar da ritm bozukluğu ve kalp yetmezliği açısından sıcaklığın ani düşüşünden olumsuz etkileniyor.

Ayrıca ısınmak için yakılan sobaların ve kalorifer atıklarının havayı kirletmesi, solunum yolu enfeksiyonlarını şiddetlendirip, astım, nefes darlığına neden oluyor.Tabi iç mekanlarda da maruz kaldığımız kuru ve sıcak havalar cilde zarar veriyor.
Sadece hava sıcaklıklarının düşmesi bile hastalıkların oluşum sıklığını artırırken mevsim değişikliğine bağlı olarak halsizlik, isteksizlik, baş ağrısı ve yorgunluk gibi belirtilerle grip, soğuk algınlığı, bronşit gibi pek çok hastalık da kendini göstermeye başlıyor.
  Peki ne yapmalıyız?
Güçlü bir bağışıklık sistemi, hastalıklara yakalanmayı önler, bu nedenle yaşlı genç herkesin özellikle yediği besinlerle bağışıklık sistemini güçlendirmesi gerekiyor.
1.Brokoli, kivi, enginar, yoğurt, domates, havuç gibi besinler hem bağışıklık sistemini güçlendirir, hem de dinç hissettirir. 
Su ihtiyacını karşılamak için günde en az 2 litre su içmek gerek.Pekmez, limonlu çaylar, nane limon, rezene çay, bal ve C vitamini içeren meyvelerin tüketilmesine ağırlık vermekte fayda var.
2. Soğuk algınlığı, enfeksiyon, zayıf bağışıklık sistemi ve kanserden korunma gibi durumlarda dünyanın en önemli şifalı bitkilerinden olan ekinezya çayının da kullanımı son derece faydalı.Hem ekinezyanın, nam-ı diğer kış çayı, Lipton tarafından hazırlanmış poşetlerini marketlerden temin edebilirsiniz. Ama tabi ki aktardan alıp kaynatıp içmek daha faydalı ve tesirli. 
3.Tabii ki cildimiz de çok önemli. Cildin kurumasını azaltmak için yağ oranı fazla likit oranı yüksek nemlendiricilerin kullanılması gerekiyor. Ayrıca bol bol balık tüketilebilir. Çünkü balığın içinde yağ miktarları fazla olduğundan derinin kuruluğuna iyi gelir ve canlılık kazanmasına yardımcı olur.
4.Eldiven, bere ve atkı gibi koruyucu giysileri muhakkak kullanmakta fayda var. Ayrıca aşırı yünlü giysiler giyilmemeli.5.Kışın ısınmak amacıyla sıcak suyla yıkanılması yanlıştır. Aşırı sıcak su deriyi kurutur, saçlarda matlaşmaya neden olur. Islak saçla dışarı çıkıldığında rüzgarın etkisiyle derideki ani değişimler kuruma ve çatlamaları daha da artırır. Saçınızı kurutmadan dışarı çıkmayın! 
6.Güneş koruyucular yazın kullanılır, şeklindeki düşünce yanlıştır. Ultraviyole ışınları kışın da etkilidir. Güneş ışınları kışın da vücudun açık yerlerine geldiği için yaşlanma riskini artırır. Güneşin zararlı etkilerinden korunmak için muhakkak el ve yüz için güneş koruyucunun kış döneminde de kullanılması faydalıdır. Ayrıca koruma faktörlü dudak nemlendiricileri de faydalı. Özellikle Nivea ve Neutrogena’nın lipstickleri hem güzel kokulu hem oldukça nemlendirici etkili.
Tabi ki zorunda olmadıkça evde kalmak en iyisi. Soğuk havalarda battaniyelere sarılıp, bütün gün bitki çayları eşliğinde DVD seyretmek büyük keyif. Ama yine de arada bir camları açıp evi havalandırmayı, kuru kalorifer havasını dışarı çıkarmayıihmal etmeyin evde yokken. Havalar soğuk olduğundan oksijen yoğunluğu fazla, bol nefes alın, verin. Ciğerlerinizi temizleyin. Ve kar topu oynayın, hayatın tadını çıkarın!
0 yorum

Doğadan Plus Bitki Çayları

Doğadan'ın bitki ve meyve çaylarını içmemiş olanınız yoktur. Senelerdir gözümüz kapalı tükettiğimiz, oldukça güven veren ve bitki-meyve çayları konusunda kendini kanıtlamış bir marka Doğadan. Son zamanlarda sıkça mailler, sorular almaya başladım. Doğadan Plus diye bir şey çıkmış, tıbbi kullanım alanları varmış, nerede satılır, nedir ne değildir diye. Biraz internet araştırması yaparak biraz da eczacılara danışarak bilgi sahibi oldum. Sizi de tıbbi endikasyonları ve içerikleri konusunda aydınlatmak istedim.

Doğadan Plus çaylar, marketlerde satılmıyor. Sadece eczanelerde ve bazı online alışveriş sitelerinden edinebilirsiniz. Aynı zamanda drajeleri de var Doğadan Plus'ın. Çantaya atıp yeri geldiğinde ağza atmalık, oldukça pratik buldum.






6 çeşit çayı, 5 çeşit de drajesi var. Önce, asıl merak konusu olan çaylara bir bakalım: 1 kutunun içinde 20 poşet çay var. Yazdığına göre katkı maddesi içermiyor, tamamen doğal. Direkt tedavi değil, adjuvan, yani destekleyici olarak kullanıldığını da unutmayalım. Yani sorununuz neyse, buna sadece çaylarla deva bulmanız pek olası değil tabii ki.


Lactate: İçinde anason, rezene, frenk kimyonu, melisa, ısırgan ve limon otu var. Rezene ve melisanın sakinleştirici, yatıştırıcı etkisi olduğu zaten su götürmez bir gerçek. Ama asıl etkisi, anne sütünün artmasına yardımcı olmak. Biliyoruz ki bebeklerin ilk 6 ay sadece anne sütü içmesi, su bile içmemesi gerekiyor. Sütü az gelen, emziremeyen annelere destekleyici bir çözüm olabilir.





Diabexin: İçinde zeytin yaprağı, krom, tarçın ve dut yaprağı var. Adından da tahmin edebileceğiniz gibi diyabet hastalarının kullanabileceği bir çay. Tarçının kan şekerini dengeleyici etkisini duymayanınız kalmamıştır. İhtiyacınıza göre tüketi miktarını ayarlayabilirsiniz.






Brotect: İçinde sulforafan glukosinolat(SGS), brokoli tohumu ekstresi, yeşil çay ve limon kabuğu var. SGS, vücudun kansere karşı direncini artırırken, brokoli ve yeşil çay da bilinen en iyi antioksidanlardan olduklarından, kanserden korunmak için etkili bir çay Brotect. Farkına varmadan bir sürü kanserojen maddeye maruz kaldığımız için, ben de bu çaydan düzenli olarak tüketiyorum. En sevdiğim yanı, hiç sevmediğim bir sebze olan brokolinin tadının ağzıma gelmemesi. Limonlu yeşil çay tadı alıyorum içerken. Kansere açtığım savaşta en büyük destekçilerimden bir tanesi.





Relaxive: İçinde passiflora, sarı kantaron, valerian, melisa ve papatya var. Bu saydığım maddelerin hepsi sedatif etkili. Yani misler gibi bir uyku uyumanıza yardımcı maddeler. Aynı zamanda özellikle passiflora olmak üzere huzur verici, rahatlatıcı, dikkat toplamaya yardımcı etkileri de mevcut.







Proflu: İçinde vitamin C, mürver meyvesi, zeytin yaprağı, zencefil, ekinezya, adaçayı, karabiber, limonotu, limon kabuğu, melisa ve kır iğdesi var. Bu bitkileri duyduğunuz an 'grip' lafı zihninizde çoktan beliriyor zaten. Gripten korunmak, gribe yakalanmışsanız semptomları hafifiletmek için tercih edebilirsiniz.






Allergenol: İçinde çörek otu, zencefil, ısırgan, şahtere, limon otu ve melisa var. Adından da anlaşılacağı üzere allerjik bünyelerin kullanabileceği bir çay.







Gelelim drajelere. Öncelikle şunu söylemeliyim ki drajelerin hepsi şekersiz. Bunları da sadece eczanelerden temin edebiliyorsunuz. Drajeler de; nane-karanfil, ekinezya-zencefil, ıhlamur-bal-zencefil, ada çayı-ökaliptus ve passiflora-melisa olmak üzere 5 çeşitten oluşuyor. Passiflora ve melisa içeren drajeleri uykusuzluk, huzursuzluk gibi sorunlarınız için; diğerlerini de gribin öksürük, balgam, boğaz ağrısı gibi semptomlarını azaltmak için kullanabilirsiniz.





0 yorum

Grip deyip geçmeyin!

Özellikle çocuklar ve yaşlılarda bulaşıcı hastalıklara zemin hazırlayarak, orta kulak iltihabı, zatürre, beyin zarı ve beyin dokusu

Özellikle çocuklar ve yaşlılarda bulaşıcı hastalıklara zemin hazırlayarak, orta kulak iltihabı, zatürre, beyin zarı ve beyin dokusu enfeksiyonları gibi tehlikeli sonuçlara neden olabilen grip[1], dünya genelinde 3 ila 5 milyon civarında şiddetli vakaya ve 250 bin ile 500 bin civarında vakada ise ölüme neden olmaktadır[2]. Siz de geç kalmadan tedbirinizi alın, grip aşısı olarak griple vedalaşın.


Influenza virüsünün yol açtığı bulaşıcı bir hastalık olan grip, genellikle öksürük ve hapşırıkla etrafa saçılan damlacıkların havada dağılması ile bulaşmaktadır1. Genellikle soğuk algınlığı ile karıştırılan grip, soğuk algınlığına kıyasla daha ağır belirtilerle seyreder ve iyileşmek için uzun süre gerekmektedir1,2. Genellikle 39 derecenin üzerinde seyreden ateş, şiddetli kas ağrıları ve halsizlik ile seyreden grip, 3 ile 7 gün arasında hastaları yatağa mahküm edebilmektedir1.

Gerekli tedbirler alınmadığında ölümle sonuçlanabilecek grip, özellikle kalp-damar hastaları, solunum yolu hastalığı bulunanlar, kalp-damar hastalıklarına ek olarak şeker hastalığı bulunanlar için büyük risk teşkil etmektedir1. Örneğin gribe yakalanan kalp-damar hastalarında ölüm riski 52 kat, solunum yolu hastalarında ise 120 kat daha fazla olabilmektedir1. Bununla beraber grip, erişkinlerde hastaneye başvurmaya, ilaç kullanımına, iş devamsızlığına ve aktivite kısıtlığına neden olabilmektedir[1]. Hastalık nedeniyle toplam iş günü kaybının %10-12’sinden gribin sorumlu olduğu düşünülmektedir[2].

Gripten korunmanın en etkili yollarından birinin grip aşısı olduğunu vurgulayan GSK Türkiye Medikal Direktörü Dr. Yıldıray Tanrıver özellikle risk grubundaki hastalar başta olmak üzere, tüm çocuk ve erişkinlerin1 her yıl aşı yaptırması gerektiğine dikkat çekmektedir. Çocukların grip aşısı olmasının önemine değinen Tanrıver “Grip mevsimi sırasında hamile kalmayı planlayanlar ile 50 yaş üzerindeki tüm yetişkinlerin de her yıl aşı olmalarını önerilmektedir”1 dedi. İnfluenza virüsünün Ocak-Şubat arası dönemde yaygın bir şekilde görüldüğünü, son 4-5 sezondur grip Mayıs ayına kadar uzadığını[3] belirten Tanrıver; “Sonbahar aylarında uygulanmaya başlayan grip aşısının artık ilkbahar aylarına kadar uygulamak gerektiğini vurgulayarak, herkesi erkenden tedbir almaya ve griple vedalaşmaya davet ediyoruz”[4],[5] dedi.

T.C. sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Grip Hastalığı Genelgesi, B100TSH0110001

[2] Influenza (Seasonal). http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs211/en/index.html. Son Erişim Tarihi: 17.05.2013. 15
[3] Neuzil K.M.. Illness Among Schoolchildren During Influenza SeasonArch Paed Adol Med2002;156: 986-991
[4] Keech M, et al. The impact of influenza and influenza-like illness on productivity and
healthcare resource utilization in a working population. Occup Med 1998;48:85-90
[5] Akçay Çıblak M., İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalı (İTFVBD), Ulusal Sentinal Sürveyans Ağı, 2003-2012 verileri
[6] Badur S. Ünal S., Grip: Önemi ve Aşısı, Aşı, Editör Prof. Dr. Selim Badur, Ekim 2011, İstanbul. s: 98-131. 18.
[7] Badur S. Akçay Çıblak M., Grip Platformu Bülteni, 2011:1. 19. Akçay Çıblak M., İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalı (İTFVBD), Ulusal Sentinal Sürveyans Ağı, 2003-2012 verileri
0 yorum

Alerjisi olanlar dikkat!

Grip Salgının Hızla Arttığı Şu Günlerde Solunum Yolu Alerjisi Olanlar Birinci Dereceden Tehlike Altında!

Grip sezonunun açıldığı bugünlerde, hasta olmak istemeyenlerin yanı sıra özellikle astım ve solunum yolu alerjisi olanların gribe daha yatkın olduğunu belirten Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, Yumurta alerjisi olanlar dışında solunum alerjisi olan hastaların mutlaka grip aşısı yaptırmaları gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu.

Dünya sağlık örgütü, birinci ve ikinci dereceden risk grubunda olanların her yıl aşılanması gerektiğini vurguluyor ve birinci dereceden risk grubu içinde; astım hastaları ve solunum yolu alerjisi olanlar olduğunu açıklıyor. Gribin yayılmasını önlemek, ağır seyreden komplikasyonlarla ölümü engellemek, grip salgınının uzun sürmesi sonucu ortaya çıkabilecek virüs mutasyonunu, hastaneye yatış ve yoğun bakım ihtiyacını azaltmak, iş kaybını, okul devamsızlığını ve ekonomik kayıpların önüne geçmek için grip aşısı yaptırılması gerekiyor. Alerji Uzmanu Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony “Grip; özellikle solunum yolu alerjisi olan çocuklarda, akciğer hastalığı olan yaşlılarda ve kalp, böbrek, şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerde çok daha ağır seyrederek ölüme varan ciddi sonuçlara yol açabilir” açıklamasında bulundu.

Mevsim değişimiyle birlikte, kalabalık ve kapalı ortamların grip salgınını arttırdığını vurgulayan Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve Alerji Uzmanı Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, yumurta alerjisi olanlar dışında tüm alerjik hastaların aşı yaptırmasını önemle tavsiye
ettiklerini söyledi. Yumurtaya ve tavuğa karşı anafilaktik tarzda alerjisi olanların, yani yumurta ve tavuk yediğinde alerjik şoka girenlerin grip aşısı yaptırmaması gerektiğinin altını çizdi.

Alerjik Çocuklar İçin Grip Aşısı Neden Önemlidir?

Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, alerjik çocukların her türlü solunum yolu enfeksiyonlarına karşı, alerjisi olmayan çocuklara göre daha hassas olduğunu söyledi. Alerjik çocukların daha kolay gribe yakalanabildiğini, gribin mevcut alerjileri tetiklediğini, hastanın hem grip hem de alerji ile mücadele etmesinin savunma sistemini zayıflattığını belirtti. Savunma sistemi zayıflamış ve alerjiside tetiklenmiş çocuğun hastalığının daha ağır iyileştiğine ve daha fazla ilaç kullanımına sebep olduğuna dikkat çekti. Grip aşısının tüm olumsuz faktörlerden koruduğunu vurguladı.


Grip Aşısı Ne Zaman Yapılmalıdır?

Grip aşısının mutlaka salgın başlamadan önce yapılması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, aşının etkisinin ortaya çıkması için iki üç haftaya ihtiyaç olduğunu ve en uygun zamanın sonbaharda özellikle Ekim ayı olduğunu söyledi. Aşının yanı sıra bazı önlemler alınarakda bulaşma riskinin azaltıldığını belirtti ve yapılması gerekenleri sıraladı;

• Gribi olan kişilerle yakın temastan uzak durmak,
• Evde kalıp dinlenmek,
• Öksürme ve hapşırma esnasında ağzı kağıt mendi ya da kolunuzla kapatmak,
• Maske kullanmak,
• Elleri sık sık yıkamak,
1 yorum

MERS Virüsü tehlikesi!

Mers virüsü hacı adayları için tehlike oluşturuyor


Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer, Ortadoğu ülkelerinde daha sık görülen ve ölümlere neden olan MERS virüsüne karşı Türkiye'den gidecek hacı adaylarının dikkatli olması gerektiğini belirtti.


Suudi Arabistan'da, Ağır Akut Solunum Yolu Yetersizliği Sendromu (SARS) hastalığının türevi olduğu düşünülen Corona Virüsü MERS (MERS-CoV) enfeksiyonu ile yaklaşık 90 hastanın 45'i hayatını keybetti. MERS için Türkiye'de henüz bir vaka görülmediğini, fakat hacı adayları için tehlike oluşturduğunu açıklayan Prof. Dr. Usluer, çok sayıda insanın burada bir arada bulunması nedeniyle olumsuz koşullar meydana geldiğini ifade etti.



Usluer, ''Suudi Arabistan'da salgın olması bizim için çok önemli çünkü Hac mevsimi var. Bizim bu konuda duyarlı olmamız gerekiyor. Suudi ArabistanSağlık Bakanlığı bu konuda duyurular yapıyor. Hac yapacak çok sayıda insan bir arada olduğu için olumsuz koşullar var. Bu durumda virüsün yayılmasını kolaylaştırıyor'' dedi.


TÜRKİYE'DE 150 MERS ÖRNEĞİ NEGATİF ÇIKTI


Türkiye'den henüz bildirilen bir vaka olmadığına değinen Prof. Dr. Gaye Usluer, 150 örneğin MERS şüphesiyle incelendiğini, ancak sonuçların negatif çıktığını açıkladı. Usluer, ''Sağlık Bakanlığı tüm enfeksiyon hastalıkları ve çocuk hastalıkları kliniklerine bu konuda uyarılarda bulundu. Halk Sağlığı laboratuarı bu etkeni tanımaya yönelik yeterli donanıma sahip. Sağlık Bakanlığına 150 örnek gitmiş Corona şüphesi ile ancak hiç birinde pozitif bir sonuç yok'' şeklinde konuştu.


Aşısı ve özel tedavisi bulunmayan virüse karşı destek tedaviler uygulandığını ve MERS'e karşı 65 yaş üstü yetişkinlerin, 5 yaş altı çocukların, yüksek risk grubu olarak nitelendirilen Kronik Akciğer Hastalığı (KOAH) Kronik kalp hastaları, böbrek hastaları, şeker hastaları, düzenli alkol kullanan kişiler ve sigara bağımlıları, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullananlar, diyalize giren kişiler, organ transplantasyonu olarak bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, radyoterapi alan kişilerin daha dikkatli davranmasını ve bu kişilerde daha ağır seyrederek ölümlere neden olabileceğini açıkladı.



MERS'E KARŞI NASIL ÖNLEM ALINMALI?


Solunum yoluyla bulaşan hastalığa karşı alınması gereken tedbirlerden söz eden ESOGÜ Tıp FakültesiEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer şunları aktardı:


''Kapalı bir alanda bir virüsün havada asılı kalarak bulaştırma olasılığı artmaktadır. MERS virüsüenfeksiyonu nedeniyle Hacca gidişlerin engellenmeyeceği, Suudi Arabistan sağlık yetkilileri tarafından açıklandı. Ancak gerekli koruyucu önlemlerin alınması önem taşıyor. Hacdan gelen kişilerde 14 gün içinde yüksek ateş, öksürük, solunum sıkıntısı, yaygın kas ağırları görülürse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması gerekmekte.



Grip salgınında olduğu gibi el yıkamaya dikkat edilmeli, su ve sabun yoksa alkol bazlı el dezenfektanları kullanılmalı. Hastanelerde enfekte olan yüzeylerin temizliğinin yapılması da önem taşıyor.''
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI