işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar
grip etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
grip etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hapsırık Nasıl Gecer

Özelliklede alerjik yapıya sahip olan kişilerin başlarına çok sık gelen ve grip gibi üst solunum yolu hastalıklarında yaşanan hapşırık üst üste meydana geldiği anda çok can sıkıcı bir hale gelebilmektedir. Özellikle de üst üste hapşırmak, kalp ve yüksek tansiyon hastaları için riskli durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bunun en önemli nedeni ise hapşırırken vücutta ortaya çıkan yüksek basınç etkisi ile kanın kalp damarlarına yoğun bir baskı yapmasıdır. 

Peki hapşırık nasıl geçer?
Aslında hapşırmanın aynı zamanda pek çok faydası da bulunmaktadır. Örneğin yapılan araştırmalar hapşırmanın faydaları arasında en çok ciğerleri temizlemesine dikkat çekmektedir. Yine aynı şekilde hapşırmak sağlıklı insanlar için kalp sağlığını desteklemektedir. Bu nedenle kalp rahatsızlığı olmayan ya da yüksek tansiyon hastalığı ile mücadele etmeyen kişilerin kesinlikle hapşırığı durdurmak amacı ile bir müdahalede bulunmasına gerek yoktur. Özellikle de hapşırığı durdurmak amacı ile burnu kapatmak felce bile neden olabilecek son derece tehlikeli bir durumdur. Hapşırırken burnu kapatmak kesinlikle doktorlar tarafından yasaklanmaktadır. Hapşırırken burnu tutmak davranışından bu nedenle mutlak suretle uzak durulmalıdır.

Hapşırığı önlemek için yapılabilecek ilk şey burnun iyi bir şekilde temizlenmesidir. Çünkü burun içine kaçan yabancı cisimler ya da kuruyan sümük burunda kaşıntı hissi oluşturarak hapşırmaya neden olmaktadır. Ayrıc yine toza karşı duyarlılığı bulunan kişilerin sık sık hapşırmaya başlamaları halinde ortamı havalandırmaları da yaşadıkları hapşırık krizlerine karşı onlara yardımcı olacaktır. Hapşırığı engellemek adına buruna bir miktar tuzlu su çekmekte olumlu yararlar sağlamaktadır. Bu uygulamalara rağmen sık sık hapşırık krizleri yaşamayı sürdürüyorsanız en yakın sağlık kuruluşuna başvuruda bulunarak bir doktor tarafından muayene edilmeniz gerekiyor demektir. Çünkü hapşırıklar genelde baharat gibi keskin aromalı baharatlara verilen tepkilerin yanı sıra gribal enfeksiyonlar ve alerjiler gibi hastalıklar sonucu ortaya çıkmaktadır. Altta yatan neden kaldırıldığı anda hapşırık atakları da kendiliğinden geçecektir. Hapşırma anında ise hapşırmayı engellemeye çalışmak çok tehlikelidir ve asla hapşırığı tutmaya çalışılmamalıdır. Yapılan araştırmalar oluşan yüksek basınç nedeni ile hapşırma anından burunu kapatmak beyin kanamasına bile neden olabilmektedir.
0 yorum

Gripten korunmanın yolları

Üst solunum yolu hastalıkları arasında yer alan grip virüslerin hava yolu ile yayılması nedeni ile çok kısa sürede yayılan bir hastalıktır. Özellikle de kış mevsiminde havasız ortamlarda grip virüsü taşıyan kişilerin bulunması sonucunda hastalık salgın haline dönüşmekte ve her sene mutasyona uğrayarak antibiyotiklere karşı direnç kazanan grip virüsü çok daha tehlikeli bir hale gelmektedir. 

Peki gripten korunmak için neler yapılmalıdır?

Gripten korunmak için ilk yapılması gereken bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Bunun için grip aşısı yaptırmak önemlidir. Grip aşısı her sene yenilenen ve en yeni grip virüslerinden oluşan koruyucu bir aşı olup özellikle de hastalığı daha zor geçiren yaşlı kişilerin ve çocukların yaptırmaları tavsiye edilmektedir. Aşının yüzde 100 koruyucu etkisi bulunmayıp yine de en kötü ihtimalle hastalığın daha hafif geçmesine yardımcı olacağı için riskli yaş grupları içinde yer alan kişiler için önemlidir. Bağışıklığı arttırmanın bir başka yolu da sağlıklı beslenmektir. Özellikle de C vitamini yönünden zengin besinlere günlük beslenme listesi içinde bol bol yer vermek hastalığa karşı bağışık sisteminizi güçlendirecektir. Örneğin her güne taze sıkılmış portakal suyu ile başlamak   öğün aralarında elma, portakal, mandalina gibi mevsim meyvelerinden tüketmek, ana öğünlerde ise yeşil yapraklı sebzeler ile yapılan hafif yemeklerin tüketimi sağlığınıza yapabileceğiniz en iyi yatırım olacaktır.

Ayrıca kış çayı olarakta bilinen ve bağışıklık sistemini güçlendiren bitki çayları da son derece etkilidir. İçinde ekinezya, yeşil çay gibi  şifalı bitkiler barındıran çaylar kışın günde bir fincan tüketilmeli ve böylelikle vücudun grip virüsüne karşı kendisini koruması sağlanmalıdır. Ayrıcı grip salgını olan dönemlerde mümkün olduğunca kalabalık ortamlardan uzak durulması, otobüsler gibi toplu taşıma araçlarını kullanırken maske takmak, selamlaşırken öpüşmeden sadece tokalaşmak alınabilecek en basit önlemler arasında bulunmaktadır. Gribi daha erken atlatmak için ise yapılabileek tek şey mümkün olduğunca dinlenmeye çalışmaktır. Hastanın bol bol sıvı almaya çalışması, beslenmesine dikkat etmesi, gün içinde dinlenmesi ve mümkün olduğunca uyuyarak vücudunun hastalıkla savaşmasını sağlayacak güç ve enerjiyi sağlaması önemlidir.
0 yorum

Grip, Sen mi Büyüksün Ben mi?

Havaların ne yapacağını bilemediği, mevsim geçişlerinin adeta göbeğinde olduğumuz şu dönemlerde en çok dikkat edilmesi gereken hastalıklardan biri de grip. Hava bir açıyor bir kapıyor. Önce güneşin altında terliyoruz, sonra rüzgarı yiyip üşütebiliyoruz. E hal böyle olunca dışarı ne giyip çıkacağımızı da şaşırıyoruz. İyisi mi biz işi şansa bırakmadan gribe karşı önlemlerimizi alalım, vücudumuzu kış mı yaz mı olacağını şaşıran havalardan koruyalım.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, gripten korunmak öyle bir iki günlük bir şey değil. Mikrop vücudunuza yerleşiyor ve zayıf anınızı kolluyor. O nedenle bağışıklık sisteminizi yaz kış demeden düzgün beslenerek dinç tutmalısınız.

Şimdi sıkı giyinin, atkı bere takın dememe gerek yok, nasılsa anneniz söylüyordur bunları:) Benim bu yazıyı yazmamın asıl amacı, ne tür besinleri, bitkileri, çayları tüketerek gripten korunuruz, yakalandığımız gribi hafif atlatırız?




-Elma sirkesi & bal: Sabah kalkar kalkmaz içilen elma sirkesinin yağ yakımını artırdığı ilk ortaya çıktığında diyet dünyasını sallamıştı hatırlarsanız. Bilmeyeniniz yoktur. İçine koyacağınız bir kaşık bal hem direncinizi yüksek tutacak hem de zihninizi berraklaştıracaktır. Ayrıca bu karışımı öksürük kesici olarak da kullanabilirsiniz, size kalmış.

-Ayaklara sıcak su banyosu: Büyüklerimiz 'ayağını sıcak, başını serin tut' derler. Ne güzel demişler! Ayaklarınızın ısısı tüm vücudunuza yayılır ve kolay kolay üşümezsiniz. Sıcak suyun içine birkaç damla da okaliptus yağı damlatabilirsiniz. Sıcak su banyosundan sonra bir süre yorgan altında ter atmak da mikroorganizmaları vücuttan uzaklaştırmak için iyi bir yöntem. Dikkat: sakın ola ki terinizin üzerinizde soğumasına izin vermeyin. İyileşeceğim derken daha kötü olursunuz!

-C vitamini: Artık araştırmalar gösteriyor ki gribe yakalandıktan sonra alınan C vitamininin hastalığa bir faydası yok. Fakat öncesinde korunma amaçlı kullanıldığında faydaları saymakla bitmez. O nedenle günde en az 1 adet portakal-mandalina gibi turunçgiller tüketin. Mevsimi değilse yine C vitamininden oldukça zengin olan yeşil biberi, maydonozu, domatesi mutfağınızdan eksik etmeyin.

-Meyve tüketimi: Meyveleri birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Hepsinin ayrı faydası ayrı bir hikmeti var. Zararlı meyve görülmemiştir. Hangi meyveyi tüketirseniz tüketin, yeniyorsa mutlaka kabuğuyla, meyvenin kendisini yiyin. Suyunu sıkıp içmeyin. Hem besin değerlerini büyük ölçüde kaybeder, hem de asıl vitaminin gizli olduğu kabuktan faydalanamazsınız. Ayrıca meyvenin kendisini tüketmek daha fazla tokluk hissi verir.

-Uyku: Kış aylarında, soğuk havalarda vücudunuzun uyku ihtiyacı artar. En az 8 saat uyumaya özen gösterin.

-Bitki çayları: Hangi bitkinin çayını içerseniz için, kesinlikle kaynatmayın, demleyin. Önce suyu kaynatın, ardından bitkileri içinde 1-2 dakika beklettikten sonra süzün ve suyunu için. Tatlandırmak istiyorsanız da rafine şeker değil, bal kullanın.


Poşet çaylar kullanım kolaylığı açısından cazip gözüküyor fakat mümkün olduğunca bitkileri aktardan taze taze edinmeye bakın. Hem daha hesaplı olur, hem de poşetten alacağınız verimin daha fazlasını alırsınız.




Gelelim vücudu gripten koruyan çay tariflerine...

Aslan pençesi, hindiba kökü gibi zor bulunur bitkilerdense evinizde günlük olarak tükettiğiniz, keseyi sarsmayacak ve kolay edinilecek bitkiler içeren çayları sizlerle paylaşmaya gayret ettim.

1) 1 çay dolusu kekik, 1 bardak kaynamış suya eklenir. 1-2 dakika beklenip süzüldükten sonra içilir. Günde en fazla 2 bardak tüketilebilir. Bağışıklığı güçlendirirken, vücuttaki ödemi de atmaya yardımcıdır.

2)Aynı şekilde kuşburnu çayını da rahatlıkla tüketebilirsiniz. İçerdiği antioksidan ve C vitamini ile bağışıklığınızı güçlendirmekle kalmayıp hemoroid ve osteoartrit(kireçlenme) tedavisine de yardımcı olur. İltihap giderici etkisi vardır.

3)Ihlamur(yaprağı ve tomurcukları beraber), ebegümeci(öksürüğü keser), meyan kökü(mukus söktürücüdür)zencefil(öksürüğü keser), kuşburnu(antioksidandır) ve kekik(ödem attırıcıdır) 'ten birer tutam alarak kaynamış suda demleyin. Süzüp suyunu için.

4)1 adet kırmızı elmanın kabukları, 1 adet dilimlenmiş limon, 2 çubuk tarçını yarım litre suyla kaynatın. Sıcakken tüketin. Bağışıklığınızı güçlendirmekle kalmayıp, içerdiği çubuk tarçın sayesinde kan şekerinizi de dengeler.

4)Papatya, solunum yollarının tahriş olmasını engeller. Aynı zamanda iltihap gidericidir., sakinleştirici, yorgunluk gidericidir. Aşırıya kaçmamak kaydıyla rahatlıkla çayını demleyip içebilirsiniz.

4)Adaçayı, limon kabuğu rendesi ve kekiği kaynamış suda demleyin. Süzdükten sonra bir tutam toz tarçın ve bal ekleyip için.

5)Aktardan rahatlıkla bulabileceğiiz ekinezya, vücuttaki lökosit(akyuvar)lerin sayısını artırır, böylece enfeksiyon durumunda vücudunuzun savunma direncini artırarak mikroorganizmaların öldürülmesini kolaylaştırır. Yorgunluğun atılmasına yardımcı olur. Çayını demleyip günde 2-3 bardak tüketebilirsiniz.

6) 1 adet soğanın suyunu çıkarın, 1 bardak su ve 1 tatlı kaşığı bal ile karıştırıp için. Öksürüğünüzü büyük ölçüde azalttığını göreceksiniz.


Bu kadar tariften sonra, hala da 'benim vaktim kısıtlı, bunlarla uğraşamam hazır bir şeyler yok mu?' diyorsanız;
özellikle Doğadan A-C-E vitaminli yeşil çay, Doğadan naneli ıhlamur, Doğadan büyülü bohça kuşburnu çayı, Lipton ekinezyalı kış çayı,  Doğuş nane limon çayı, Doğadan beşi bir yerde karışık bitki çaylarını tüketebilirsiniz.


0 yorum

Kronik Yorgunluk Sendromu

Son zamanlarda grip olmadığınız halde sürekli başınız ve kaslarınız ağrıyor; her fırsatta dinlenmenize rağmen bir türlü kendinizi toparlayamadığınızı hissediyorsanız Kronik Yorgunluk Sendromu yaşıyor olabilirsiniz.

Birçok hastalıkla benzer özellikler gösterdiği için fark edilemeyen Kronik Yorgunluk Sendromu’nu, Hisar Intercontinental Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Akif Nuri Doğan’dan öğrendik…

Bir takım teoriler olsa da kronik yorgunluk sendromunun nedeninin belli olmadığını dile getiren Uzm. Dr. Doğan; ‘Kronik Yorgunluk Sendromu bozuk bir bağışıklık sistem yapısından meydana gelen sinir sistemi inflamasyonudur. Özellikle 30-50 yaş grubundaki kadınlarda daha fazla görülen hastalığın semptomları grip ya da diğer viral enfeksiyonlara çok benzer. Kas Ağrısı, aşırı yorgunluk ve baş ağrısı en sık görülen belirtileridir. En önemli nedeni strestir.’ diye konuştu.

Kronik Yorgunluk Sendromu mu Yaşıyorum?

• En az 6 aydır ne kadar dinlenirseniz dinlenin geçmeyen bir yorgunluğunuz varsa,
• Bu yorgunluğa baş ve kas ağrıları eşlik ediyorsa,
• Günlük aktivitelerinizi kısıtlayacak kadar ağrı çekiyorsanız,
• Egzersiz sonrası 1 saat içerisinde geçecek ağrılarınız 24 saat geçse de azalmıyorsa,
• Unutkanlık ve konsantrasyon problemleri yaşamaya başladıysanız,
• Kızarıklık, şişlik gibi Artrit belirtileri olmayan eklem ağrıları çekiyorsanız,
• Sersemlik hissi yaşıyorsanız,
• 5-8 saat uyumanıza rağmen uykunuzu alamıyorsanız,
• Sese, gürültüye, ışığa, çevresel faktörlere karşı aşırı duyarlıysanız,
• Ateşiniz çok olmasa da yükseliyorsa (38,3’ten daha az olan ateş),
• Boğazınızda ağrı ve yanma varsa, hekiminize başvurmanızda fayda var. Kronik Yorgunluk Sendromu yaşıyor olabilirsiniz.

Tanı ve Tedavi

Kronik Yorgunluk Sendromu için spesifik bir test yoktur. En az dört semptomun bir arada görülmesi gerekir. Özellikle çok uzun süreli nedensiz yorgunluk tanı koymada önemli rol oynar. Yapılan muayene ve testlerle olası sebepler dışlandıktan sonra tanısı konulan hastalığın semptomik ve kombine tedavisi gerekir. Tedavinin amacı semptomları azaltmaktır. Birçok Kronik Yorgunluk Sendromu hastasının tedavi ile düzelen depresyonu ve psikolojik bozuklukları vardır. Tedavi;

• Davranışsal terapi ve bazı hastalar için derecelenmiş egzersiz
• Sağlıklı beslenme
• Uyku yönetim teknikleri
• Ağrıyı, rahatsızlığı ve ateşi düşürecek ilaç tedavisi
• Anksiyete için ilaç tedavisi
• Depresyon için ilaç tedavisi kombinasyonunu içerir.

Kronik Yorgunluk Sendromu yaşayan hastalar aktif bir sosyal yaşam için teşvik edilir. Rahatlama ve stres azaltma teknikleri kronik ağrı ve yorgunluğu azaltmaya yardımcı olabilir, fakat bunlar Kronik Yorgunluk Sendromu için esas tedavi yöntemi değildir. Orta dereceli fiziksel egzersiz de yararlı olabilir. Hekiminiz ne kadar aktivite yapabileceğiniz ve yavaşça bunu nasıl artırabileceğiniz konusunda size yardımcı olabilir. Eğer inatçı, sık yorgunluk hissediyorsanız hastalığın semptomları olsun ya da olmasın uzmanınızı arayın. Başka ciddi hastalıklarda benzer bulgular verebilir ve bunların dışlanması gereklidir.

Kronik Yorgunluk Sendromu ile Başa Çıkmanın İpuçları…

• Yorgun hissettiğiniz günlerde çok fazla egzersizden kaçının.
• Aktivite, dinlenme ve uyku zamanlarınız arasındaki dengeyi sağlayın.
• Büyük görevleri daha küçük yapabilir boyuta indirgeyin.
• Daha zorlu görevleri haftaya yayarak yapın.
• Derin nefes egzersizleri yapın.
0 yorum

Denizden gelen sağlık

Balık sezonu açıldı; sayısız faydasıyla balık sağlık vadediyor...

Av yasağının kalkmasıyla “Vira bismillah” denildi, ağlar denize atıldı. Balıklar tezgahlarda yerini aldı. Balıkseverler hayli memnun. Ancak üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen Türkiye'de balık tüketimi dünya ortalamasına göre son derece az. Oysa balığın, kalp ve damar hastalıklarından beyin gelişimine, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinden diyabete dek sayısız faydası bulunuyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Seven, balık tüketiminin sağlığa 10 faydasını anlattı.

1. Gripten koruyor
Sonbahar geldi, grip sezonu açıldı. Mevsim geçişlerinde çok sık kapımızı çalabilen gribe karşı balık çok önemli bir kalkan. Özellikle mevsiminde tüketilen balık, içerdiği yağ asitleri sayesinde bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesine son derece fayda sağlıyor. Balığın gribe ve enfeksiyonlara karşı vücudu koruduğu yapılan çalışmalarla kanıtlanmış durumda. Siz siz olun tam da sezonu açılmışken haftada 2 kez balık yemeyi ihmal etmeyin.

2. Şifalı yağların kaynağı
Balıkta diğer hayvansal kaynaklı besinlerin aksine doymuş yağ yerine, doymamış yağ asitleri denilen omega-3 yağ asitleri bulunuyor. Omega-3 vücudun üretmediği ve en fazla balıkta bulunan son derece faydalı bir yağ. Özellikle soğuk su balıklarından somon, uskumru, sardalye ve ton balığı omega-3'ten en zengin balıklar. Yapılan çalışmalar Omega-3'ün sağlık açısından sayısız faydasını ortaya koyuyor.

3. Zeka gelişimini destekliyor
Balık iyottan zengin bir besin kaynağı ve iyot zeka gelişiminde önemli rol oynuyor. Balık yiyen çocukların zeka puanlarında artış meydana geldiği ve öğrenme kabiliyetlerinin arttığı görülüyor. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında düzenli balık tüketen annelerin bebeklerinde öğrenme, algılama ve bebeklik döneminde kavrama, tutma gibi el fonksiyonlarında artış olduğu saptanmış durumda. Bebek ve çocuklarda zeka gelişimini destekleyen balığın bileşimindeki DHA, görme ve nörolojik gelişimin sağlıklı bir biçimde gelişmesinde son derece etkin rol oynuyor.

4. Kalp dostu
Balığın tam bir kalp dostu olduğunu biliyor muydunuz? Sağlık için mutlaka sofranızda balığa yer verin. Balığın içerisindeki omega 3 yağ asitleri kötü kolesterolü (LDL) düşürürken iyi kolesterolü (HDL) artırıyor. Kandaki trigliserit yani serbest yağların düşürülmesini sağlıyor. Tansiyonu düşürerek kalp yetmezliğinden ve inme riskinden koruyor, kanın pıhtılaşmasını önleyerek akışkanlığını sağlıyor.

5. Kemikleri güçlendiriyor
Sayısız faydası olan balığın kemikleri de güçlendirdiğini söylesek! Yanlış duymadınız. Özellikle de kılçığı ile yenilebilen küçük balıklar kalsiyumdan zengin ve bu da kemiklerin güçlenmesini sağlıyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Seven, balığın bu özelliği dolayısıyla kemik erimesi sorunu yaşayanların, menopoz dönemindeki kadınların ve yaşlıların bol bol balık tüketmesini tavsiye ediyor.

6. Kaliteli protein kaynağı
Proteinler vücut için çok önemli besin unsurları. Vücudun bir anlamda çimentosunu oluşturuyor. Hücrelerin onarılması ve yeni dokuların yapımı için olmazsa olmaz besin öğeleri. Ancak yağlarda olduğu gibi onları depolayamıyoruz. Sürekli tüketerek vücudumuza kazandırmamız gerekiyor. Balığın da aralarında yer aldığı bazı besinler kaliteli protein yağlarını oluşturuyor. Balık da en önemli yüksek değerli protein kaynağı olarak öne çıkıyor.

7. Depresyondan koruyor
Yoğun iş ortamı ve günlük hayatın koşuşturmacasında sorunlar üst üste gelebiliyor. Hele de kişilik itibariyle yatkın olanlarda stres yerini depresyona da bırakabiliyor. Yapılan çalışmalar özellikle somon, uskumru ve ton balığı gibi yüksek oranda Omega-3 yağ asitlerini barındıran balıkların depresyona karşı büyük fayda sağladığını ortaya koyuyor.

8. Diyabete karşı balık tüketin
Özellikle bazı balık türlerinde bolca bulunan Omega-3 gençlerde diyabet riskini önemli ölçüde azaltıyor. İnsülinin işlevini artırıyor, tip 2 diyabete karşı koruma sağlıyor. Bu nedenle diyabet hastalarının ve diyabet riski taşıyanların bol bol balık tüketmesi çok faydalı.

9. Alzheimer riskini düşürüyor
İnsan ömrünün uzamasıyla birlikte çağın hastalığı olarak gittikçe daha sık görülen Alzheimer'a karşı haftada 2 kez balık tüketmek büyük önem taşıyor. Zira balık yağının ve Omega-3 yağ asitinin faydalarından biri de Alzheimer riskini düşürmesi. Alzheimer'ın yol açtığı hafıza kaybını önlemede güçlü bir silah olan balık özellikle de buğulama ya da ızgara olarak tüketilmeli.

10. Romatoid Artrit'e faydalı
Omega-3 yağ asitleri dokuların hasar görmesine neden olan mekanizmaların geri dönüşümünü sağlayarak anti-inflamatuar etki gösteren en güçlü besin bileşenleri. Acıbadem Fulya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Seven, özellikle artrit hastalarında görülen eklem romatizmasının azaltılması ve mevcut ağrıların giderilmesinde balık tüketiminin önemli faydaları olduğunu belirtiyor.
0 yorum

Grip deyip geçmeyin!

Özellikle çocuklar ve yaşlılarda bulaşıcı hastalıklara zemin hazırlayarak, orta kulak iltihabı, zatürre, beyin zarı ve beyin dokusu

Özellikle çocuklar ve yaşlılarda bulaşıcı hastalıklara zemin hazırlayarak, orta kulak iltihabı, zatürre, beyin zarı ve beyin dokusu enfeksiyonları gibi tehlikeli sonuçlara neden olabilen grip[1], dünya genelinde 3 ila 5 milyon civarında şiddetli vakaya ve 250 bin ile 500 bin civarında vakada ise ölüme neden olmaktadır[2]. Siz de geç kalmadan tedbirinizi alın, grip aşısı olarak griple vedalaşın.


Influenza virüsünün yol açtığı bulaşıcı bir hastalık olan grip, genellikle öksürük ve hapşırıkla etrafa saçılan damlacıkların havada dağılması ile bulaşmaktadır1. Genellikle soğuk algınlığı ile karıştırılan grip, soğuk algınlığına kıyasla daha ağır belirtilerle seyreder ve iyileşmek için uzun süre gerekmektedir1,2. Genellikle 39 derecenin üzerinde seyreden ateş, şiddetli kas ağrıları ve halsizlik ile seyreden grip, 3 ile 7 gün arasında hastaları yatağa mahküm edebilmektedir1.

Gerekli tedbirler alınmadığında ölümle sonuçlanabilecek grip, özellikle kalp-damar hastaları, solunum yolu hastalığı bulunanlar, kalp-damar hastalıklarına ek olarak şeker hastalığı bulunanlar için büyük risk teşkil etmektedir1. Örneğin gribe yakalanan kalp-damar hastalarında ölüm riski 52 kat, solunum yolu hastalarında ise 120 kat daha fazla olabilmektedir1. Bununla beraber grip, erişkinlerde hastaneye başvurmaya, ilaç kullanımına, iş devamsızlığına ve aktivite kısıtlığına neden olabilmektedir[1]. Hastalık nedeniyle toplam iş günü kaybının %10-12’sinden gribin sorumlu olduğu düşünülmektedir[2].

Gripten korunmanın en etkili yollarından birinin grip aşısı olduğunu vurgulayan GSK Türkiye Medikal Direktörü Dr. Yıldıray Tanrıver özellikle risk grubundaki hastalar başta olmak üzere, tüm çocuk ve erişkinlerin1 her yıl aşı yaptırması gerektiğine dikkat çekmektedir. Çocukların grip aşısı olmasının önemine değinen Tanrıver “Grip mevsimi sırasında hamile kalmayı planlayanlar ile 50 yaş üzerindeki tüm yetişkinlerin de her yıl aşı olmalarını önerilmektedir”1 dedi. İnfluenza virüsünün Ocak-Şubat arası dönemde yaygın bir şekilde görüldüğünü, son 4-5 sezondur grip Mayıs ayına kadar uzadığını[3] belirten Tanrıver; “Sonbahar aylarında uygulanmaya başlayan grip aşısının artık ilkbahar aylarına kadar uygulamak gerektiğini vurgulayarak, herkesi erkenden tedbir almaya ve griple vedalaşmaya davet ediyoruz”[4],[5] dedi.

T.C. sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Grip Hastalığı Genelgesi, B100TSH0110001

[2] Influenza (Seasonal). http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs211/en/index.html. Son Erişim Tarihi: 17.05.2013. 15
[3] Neuzil K.M.. Illness Among Schoolchildren During Influenza SeasonArch Paed Adol Med2002;156: 986-991
[4] Keech M, et al. The impact of influenza and influenza-like illness on productivity and
healthcare resource utilization in a working population. Occup Med 1998;48:85-90
[5] Akçay Çıblak M., İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalı (İTFVBD), Ulusal Sentinal Sürveyans Ağı, 2003-2012 verileri
[6] Badur S. Ünal S., Grip: Önemi ve Aşısı, Aşı, Editör Prof. Dr. Selim Badur, Ekim 2011, İstanbul. s: 98-131. 18.
[7] Badur S. Akçay Çıblak M., Grip Platformu Bülteni, 2011:1. 19. Akçay Çıblak M., İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalı (İTFVBD), Ulusal Sentinal Sürveyans Ağı, 2003-2012 verileri
0 yorum

Alerjisi olanlar dikkat!

Grip Salgının Hızla Arttığı Şu Günlerde Solunum Yolu Alerjisi Olanlar Birinci Dereceden Tehlike Altında!

Grip sezonunun açıldığı bugünlerde, hasta olmak istemeyenlerin yanı sıra özellikle astım ve solunum yolu alerjisi olanların gribe daha yatkın olduğunu belirten Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, Yumurta alerjisi olanlar dışında solunum alerjisi olan hastaların mutlaka grip aşısı yaptırmaları gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu.

Dünya sağlık örgütü, birinci ve ikinci dereceden risk grubunda olanların her yıl aşılanması gerektiğini vurguluyor ve birinci dereceden risk grubu içinde; astım hastaları ve solunum yolu alerjisi olanlar olduğunu açıklıyor. Gribin yayılmasını önlemek, ağır seyreden komplikasyonlarla ölümü engellemek, grip salgınının uzun sürmesi sonucu ortaya çıkabilecek virüs mutasyonunu, hastaneye yatış ve yoğun bakım ihtiyacını azaltmak, iş kaybını, okul devamsızlığını ve ekonomik kayıpların önüne geçmek için grip aşısı yaptırılması gerekiyor. Alerji Uzmanu Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony “Grip; özellikle solunum yolu alerjisi olan çocuklarda, akciğer hastalığı olan yaşlılarda ve kalp, böbrek, şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerde çok daha ağır seyrederek ölüme varan ciddi sonuçlara yol açabilir” açıklamasında bulundu.

Mevsim değişimiyle birlikte, kalabalık ve kapalı ortamların grip salgınını arttırdığını vurgulayan Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve Alerji Uzmanı Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, yumurta alerjisi olanlar dışında tüm alerjik hastaların aşı yaptırmasını önemle tavsiye
ettiklerini söyledi. Yumurtaya ve tavuğa karşı anafilaktik tarzda alerjisi olanların, yani yumurta ve tavuk yediğinde alerjik şoka girenlerin grip aşısı yaptırmaması gerektiğinin altını çizdi.

Alerjik Çocuklar İçin Grip Aşısı Neden Önemlidir?

Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, alerjik çocukların her türlü solunum yolu enfeksiyonlarına karşı, alerjisi olmayan çocuklara göre daha hassas olduğunu söyledi. Alerjik çocukların daha kolay gribe yakalanabildiğini, gribin mevcut alerjileri tetiklediğini, hastanın hem grip hem de alerji ile mücadele etmesinin savunma sistemini zayıflattığını belirtti. Savunma sistemi zayıflamış ve alerjiside tetiklenmiş çocuğun hastalığının daha ağır iyileştiğine ve daha fazla ilaç kullanımına sebep olduğuna dikkat çekti. Grip aşısının tüm olumsuz faktörlerden koruduğunu vurguladı.


Grip Aşısı Ne Zaman Yapılmalıdır?

Grip aşısının mutlaka salgın başlamadan önce yapılması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, aşının etkisinin ortaya çıkması için iki üç haftaya ihtiyaç olduğunu ve en uygun zamanın sonbaharda özellikle Ekim ayı olduğunu söyledi. Aşının yanı sıra bazı önlemler alınarakda bulaşma riskinin azaltıldığını belirtti ve yapılması gerekenleri sıraladı;

• Gribi olan kişilerle yakın temastan uzak durmak,
• Evde kalıp dinlenmek,
• Öksürme ve hapşırma esnasında ağzı kağıt mendi ya da kolunuzla kapatmak,
• Maske kullanmak,
• Elleri sık sık yıkamak,
1 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI