işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar
Çocuk Sağlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çocuk Sağlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Modern hayatın yeni sorunu: Erken ergenlik

İlk keşfedildiği yıllarda çok önemsenmeyen ‘erken ergenlik’ şimdilerde modern çağın en büyük problemleri arasında yer alıyor. 

Pek çok ailenin mücadele ettiği erken ergenlik tedavi edilmediğinde hastalıklara davetiye çıkarıyor. Özellikle erken ergenlik problemine kız çocuklarda daha sık rastlanıyor, kısa boylu kalma ve psikolojik problemler gibi sorunlara neden oluyor.

Liv HOSPITAL Kadın Sağlığı Kliniği’nden Op. Dr. Evrim Aksoy anlattı.

Ergenlik, çocukluktan erişkinliğe adım atılan dönemdir. Çocuğun fizyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan bir dizi değişimlerin yaşadığı zamansal bir süreçtir. Hepsinden önemlisi bu dönemin sonunda üreme yeteneği kazanılmış olur. Ergenlik yaşı normalde kız çocuklarında 8-13, erkek çocuklarında ise 9-14 yaş arasıdır. Eğer ergenliğe ait belirtiler kızlarda 8, erkeklerde ise 9 yaşından önce görülüyorsa çocuk erken ergenliğe girmiş demektir. Normalde ergenliğin kızlardaki ilk belirtisi meme dokusunun büyümesidir. Bunu takiben genital bölge ve koltuk altı tüylenmesi görülür. Nihayetinde ilk adet kanamasının başlamasıyla da tamamlanmaya doğru gider. Erkeklerde ise ilk belirti testislerin büyümesidir. Daha sonra bunu penis büyümesi, genital bölge ve koltuk altı tüylenmesi, seste kalınlaşma, vücut kas kitlesinin artışı ve erişkin görünüme ulaşılması izler. Tüm belirtilerin biri veya birden fazlasının kızlarda 8, erkeklerde 9 yaşından önce ortaya çıkması erken ergenlik problemine işaret eder.

Erken ergenliğe kızlarda mı erkeklerde mi daha sık rastlanıyor?
Erken ergenlik kızlarda erkeklerden daha sıktır ve çoğu zaman nedeni ortaya konulamaz. Ancak bazen altta yatan çok önemli bir tıbbi problem olabilir. Özellikle de erkek çocuklarda görülüyorsa daha da şüpheli yaklaşmak gerekir.

Altta yatan ciddi bir problem de olabilir!
Erken ergenliğe giren çocuklar akranlarından önce büyümeye başladıklarından kemiklerdeki büyüme noktaları da daha önce kapanır, akranlarından daha kısa boylu olabilirler. Normalden erken dönemde yaşamak zorunda kaldıkları adet kanaması, erişkin görünüme ulaşmak gibi durumlar çocuğu psikolojik açıdan olumsuz etkileyebilir. Eğer altta yatan tıbbi bir problem bulunuyorsa (beyin tümörleri gibi) ve tanı konulmakta geç kalınırsa hayatı tehdit edebilir.

GDO’lu ve hormon katkılı besinler erken ergenlik sebebi!
Dünyada son 10 yılda, ülkemizde de son 5 yılda özellikle dikkati çeken oranda erken ergenlik problemine rastlanıyor. Yapılan araştırmalar aldığımız gıdalar içinde bulunan hormon ve katkı maddelerinin çocuklarda bu duruma neden olduğunu gösteriyor. Büyüme hormonu eklenerek yetiştirilen meyveler (çilek vs) sebzeler (domates, brokoli vs), yine hormon (özellikle östrojen) eklenerek hızlı büyütülen tavuklar ve yumurtalar, etler ve sütler çocuklarda hormon uyarısına neden olabiliyor. Normal şartlarda çocukluk döneminde bu hormon uyarı sistemi beyinde, ergenliğe kadar sessiz bir bekleme sürecindeyken bu dış uyarıların artışı ile aktif hale geliyor. Aynı zamanda katkı maddeleri kadar olmasa da iklim değişiklikleri ve fiziksel koşullar, kullanılan plastik malzemeler, oyuncaklar içindeki hormon benzeri etki oluşturan kimyasallar da erken ergenliği başlatabiliyor. Fast food tarzı ve yapay endüstri ürünleri ile beslenme alışkanlıkları obeziteye neden olarak vücut yağ oranını arttırmak koşuluyla erken ergenliğe neden olabiliyor.

Erken ergenlik çocukları nasıl etkiliyor?
• Ruhsal ve beyin gelişimi açısından henüz çocuk ancak vücut yapısı olarak erişkin görünümünde olan bu çocuklar kısa boylu kalabiliyor.
• Çocuklar kimlik çatışması yaşıyor.
• Arkadaşları, ailesi ve öğretmenleriyle iletişim problemi yaşayan çocuk okulda başarısız oluyor.
• Agresif, kendine güvensiz, değersizlik duygusuna sahip bu çocuklarda madde bağımlılığı, intihar eğilimi görülebiliyor.

Tedavisi nasıl yapılıyor?
İyi bir değerlendirme ve tanı sonrasında farmakolojik maddeler kullanılarak aktif olmuş sistem baskılanıyor, erken ergenlik durduruluyor. Gerçek ergenlik yaşı beklenip zamanı gelince bu ilaçlar kesilerek ergenliğin gelişmesine izin veriliyor. Çocuğun psikolojik problemleri için de mutlaka yardım alınmalı. Erken ergenlik probleminde çözüm endokrinolog, jinekoloj, psikolog, psikiyatristin de içinde bulunduğu multidisipliner bir yaklaşımla mümkün olabiliyor. Modern hayatın getirdiği bu olumsuz etkileri önlemek şimdilik ancak bireysel çaba ile mümkün. Beslenme alışkanlıkları, kullanılan malzemeler açısından dikkat etmek ve hepsinden önemlisi de erken ergenliğe ait bir belirti varsa gözden kaçırmamak çok önemli. Bu yüzden ailelere büyük görev düşüyor.

Erkeklerde erken ergenlik hangi hastalıkların belirtisi olabilir?
• Beyin tümörleri
• Beyin abseleri ve enfeksiyonları
• Böbreküstü bezlerinin tümörleri
• Yumurtalık-testis tümörleri ve hastalıkları

Yapılan değerlendirmede bu durumların olmadığı belirlendikten sonra erken ergenliğe neden olan dış faktörleri düşünmek gerekir. Özellikle GDO’lu (genetiği değiştirilmiş maddeler) besinlere maruz kalmama konusunda her bireyin daha bilinçli olmalı. Kız çocuklarında problem olsun ya da olmasın ergenlikle ilgili ilk muayeneleri 13 ile 15 yaş arasında mutlaka yapılmalı. Aileler de bu konuda daha dikkatli olmalı.

0 yorum

Bebeğinizi kucağınıza aldığınızda

Hamileliğin ardından, bebeğinizi kucağınıza aldığınız an, hayatınızın en mutlu anlarından bir tanesidir. Kendi canınızdan bir parçanın sağlıklı doğması, ailenize katılması, hayatınızda yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu yeni başlangıç bazen yeni doğum yapan kadınlarda strese, psikolojik olarak değişikliğe yol açabilir. Bu stres normaldir ancak uzun sürerse doğum sonrası depresyonu yaşıyor olabilirsiniz…

Terapi İstanbul’dan Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer doğum sonrası depresyonu şu şekilde değerlendirdi;
Kadınlar, bir şekilde, doğumun otomatik olarak keyif ve neşe oluşturduğunu öğrenmişlerdir. Çocuk doğurmayı takip eden dönemin hayatlarının en mutlu zamanı olması gerektiğine inanmaya yönlendirilmişlerdir. Gerçekte ise, ailenin yaşam döngüsündeki en stresli ve endişe üreten dönemlerden birisidir. Bu dönemde kadının eşinin, ailesinin ve yakınlarının annelik rolüne uyum sağlamaya çalışan anneye psikolojik destek vermesi gereklidir.

Her sene, doğum yapan kadınların yarısından fazlasında ruhsal sorunlar görülmektedir. Bu kadınlardan yüzde 10 ile 15'i çocuk doğurmayı takip eden dönemde, uykusuzluk, kafa karışıklığı, annelik durumuna alışma endişesi gibi problemler yaşamaktadır.

Doğan çocuğun attığı ilk çığlıktan sonra, sorulan ilk soru, ‘‘Kız mı oğlan mı’, ikincisi de ‘‘Annenin sağlığı nasıl?’’dır. Bu soruyla merak edilen annenin fiziksel sağlığıdır. Ve ‘‘İyi’’ cevabı alındıktan sonra ‘‘doğum olayı’’ başkaları için bitmiştir. Oysa anne için doğumun sadece fiziksel aşaması sona ermiş ve annelik rolüne uyum sağlamasını gerektiren, ruhsal problemlerin yaşanabileceği bir dönem başlamıştır. Bu dönem gündelik sorunların yaşanıp profesyonel yardım olmadan aşılabileceği gibi yardım gerektirecek kadar ciddi problemler de görülebilir.

Yeni anneler, doğumdan sonraki ilk sene içinde her an depresyona yatkındırlar. Bir çocuğun bakımını üstlenmekle birlikte insanın eşiyle geçirdiği zamanın kaybı, yetişkin arkadaşlıklarının kaybı, özgürlüğün ve alışılmış gündelik hayatın kaybı da yanında gelmektedir. Yaşamlarının bir daha asla eskisi gibi olmayacağının bilinciyle, yeni yaşam tarzına uyum sağlamaya çalışırken bu bütün aile için de bir uyum zamanıdır.

Gözardı Edilen Ruhsal Sıkıntılar
Doğum sonrasında annelere tıbbi bakım eksiksiz verilirken, ruhsal sorunlar göz ardı edilebilir. Doğum yapan kadınlarda annelik hüznü %50-70, doğum sonrası depresyon %10-15 oranında görülebilir. Doğum sonrası dönemdeki ruhsal sorunlar için risk faktörleri şunlardır: Evlilikle ilgili sorunlar, geçmişteki ruhsal sıkıntılar (depresyon, bunaltı, kaygılar), ailede ruhsal hastalık, evli olmama, istenmeyen gebelik, annelik rolü için hazırlıksız olma, ilk gebelik, doğum korkuları, sosyal desteğin olmayışı sayılabilir. Doğumla birlikte değişen rol tanımları (çift olmaktan anne baba olmaya geçiş) ve bebek bakımının getirdiği psikososyal stresler ruhsal sorunların ortaya çıkmasını tetikleyebilir.

Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer; “Doğum sonrası depresyon genellikle birkaç ay içinde düzelir”
Doğum sonrası depresyon, doğumdan sonraki ilk 6 hafta içinde sinsice başlar, bir hatta iki yıl sürebilir. Klinik tablo hafif depresif duygu durumdan melankoliye kadar değişebilir. Doğum sonrası depresyon genellikle birkaç ay içinde düzelir. Orta ve ağır şiddette ise mutlaka bir uzman tarafından tedavi edilmelidir. Tekrarlama riski hem sonraki doğumlarda hem de hamilelik dışı dönemlerde yüksektir. Eğer geçmişte depresyon öyküsü yoksa doğum sonrası depresyon riski %10-15, depresyon öyküsü varsa %25’tir.
Doğum sonrası depresyon tedavi edilmezse uzun sürer ve anneye verdiği duygusal zararın yanı sıra çocuğun gelişimini de olumsuz yönde etkiler.

Doğum sonrası depresyon belirtileri nelerdir?

• Normalden daha fazla ağlama
• Çoğunlukla üzgün hissetme
• Konsantre olamama ve sıkıntı içinde hissetme
• Eşyaları nereye koyduğunuzu hatırlamakta zorluk çekme
• Eskiden keyif aldığınız şeylerden keyif alamama
• Çok yorgun olduğunuz halde bebeğiniz uyuduktan sonra bile hala uyuyamama
• Günün çoğunda yorgun olma
• Hep böyle hissedecekmiş gibi hissetme
• Yalnız kalmaktan korkma
• Böyle hissetmeye daha fazla devam etmek durumunda olmaktansa ölmüş olmayı isteme

Tedavi Yöntemleri;
* Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer
Genellikle, belirtiler fark edilmeden geçer çünkü bunlar yeni bir bebeğin bakımının getirdiği stresin birer parçası sanılabilir.

Bir bebeği göğüsten emzirmek ve adetlerin geri dönmesi, vücudun biyokimyasını değiştirebilecek ve bir depresyonun zamanlamasını etkileyebilecek önemli hormonal olaylardır.

Hamilelik, doğum ve doğum sonrası döneme ilişkin verilen eğitim ve gevşeme teknikleri anneyi pasif konumdan çıkararak korkusunu kontrol altına almasına yardımcı olmaktadır. Psikiyatrik ilaçların bebek üzerindeki etkileri konusunda bilinenler azdır. Zorunlu olmadıkça, özellikle ilk üç ayda ilaç kullanımından kaçınılmalıdır.

Ruhsal duruma bağlı olarak annenin beslenmesi ve bakımı önemli ölçüde bozuluyorsa ya da kendisi, bebeği ve çevresi için risk oluşturuyorsa en düşük risk grubundan ilaçlar, etkili en düşük dozda kullanılabilir.

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI