işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Agız Kokusunu Engellemenin 10 Yolu

Günlük hayat içinde pek çoğumuzun başına gelen ağız kokusu son derece rahatsız eden bir sağlık sorundur. Bazen yenilen yiyeceklerden kaynaklanan bu sorun çoğu kez aslında altta yatan hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle ağız kokusunu önlemek için tedbir almaya çalışmadan önce mutlaka ağız kokusunun nedeni araştırılmalıdır. Zaten altta yatan neden ortadan kaldırıldığı anda ağız kokusu da başka hiçbir şey yapmaya gerek kalmadan kendiliğinden geçecektir. 

Zaten ağız kokusundan kurtulanlar ile yapılan görüşmelerde bu gerçek çok net olarak ortaya çıkmaktadır.Ağız kokusundan kurtulmak istiyorum diyorsanız yapmanız gereken ilk şey ağız kokusunun nedenini bulmaktır. Diş çürükleri en çok ağız kokusuna neden olan etkenler olarak görülmektedir. Yine bademcik iltihabı ve mide içerisinde yaşanan rahatsızlıklar da ağız kokusuna neden olabilmektedir. Ancak ağız kokusu yenilen gıdalara ya da açlığa bağlı olarakta oluşabilmektedir. Bu gibi durumlarda ağız kokunu gidermek için alınabilecek bir dizi önlem bulunmaktadır. Bunlardan ilki ve en eski tedavi yöntemi kesinlikle karanfil çiğnemektir. Karanfilin faydaları arasında ilk sırada ağız kokusunu gidermek yer alırken ayrıca antiseptik özelliği de bulunması nedeni ile tüketilmesi hem ağız içerisinde oluşan kötü kokuları hem de bakterileri yok edecektir.

Yine ağız kokusu tedavisi için üretilen medikal ürünlerden de yararlanmanız mümkündür. Medikal ürünler denildiğinde akla ilk gelenler arasında yer alan ağız kokusu spreyleri ve ağız kokusu için gargara en çok tercih edilen iki ürün olarak öne çıkmaktadır. Bu ürünleri kullanarak ağız kokusunu yok etmek mümkün olduğu gibi aynı zamanda ağız kokusu için sakız çiğnemekte iyi bir etki oluşturacaktır. Son dönemde pek çok farklı marka tarafından üretilen naneli sakızlar son derece güçlü formülleri ile size yardımcı olacaktır. Özellikle de hızlı etki veren mentollü sakızlar bu alanda son derece etkilidir ve pek çoğunun etkileri klinik olarak yapılan testler ile de kanıtlanmış durumdadır. Eğer şikayetçi olduğunuz sorun uzun süreli ağız kokusu ise bunun nedenini araştırmadan ağız kokusunu gidermek için bu yöntemleri kullanmamanız ve önce kokunun oluşmasına sebep olan altta yatan nedeni belirlemeye çalışmanız sağlığınız açısından önemli bir zorunluluktur.  
0 yorum

En iyi kilo verme yöntemleri

Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk fark etmeksizin çağımızın en büyük sıkıntılarından biri fazla kilolardır. Kilo almak kilo verme ye oranla çok daha kolay olup, hem de hissettirmeden sinsice ilerleyen bir rahatsızlıktır adeta. Çağımız da tüm dünyanın sıkıntısı haline gelmiş olan obezite ile mücadele için nerede ise her geçen gün farklı yöntemler uygulanmakta, kamu spotu adı altında çeşitli ülkelerde yayınlar yapılarak halkı bilinçlendirme yollarına başvurulmaktadır. zayıflama en iyi yollarından biri kişinin kendi bedenine uygun diyeti uygulaması ve bunun beraberinde spor yapmasıdır. İkisi mutlaka ki bir arada olmalı ve hızlı kilo verebilmek, daha iyi sonuç alabilmek, sağlıklı kalabilmek ve sarkmaların yaşanmaması adına en uygun yöntem budur.

Bazı kişiler her ne kadar yediklerime dikkat ediyorum deseler de dikkat etmediklerini farkında bile değildirler. Bunun için yapılacak en iyi yöntem diyet degil, bir uzman diyetisyen doktordan yardım almak olacaktır. Çünkü her kişinin kendine uygun bir diyet listesi olmak zorundadır. Bütün gerekli ölçümler yapılıp, tahliller sonuç verdikten sonra kişiye özel diyeti ancak ve ancak diyetisyenler yazabilir. Yine de kilo verme konusunda bazı ufak tefek uygulamalar ve değişimler ile de zayıflamak gerçekten mümkündür. Mesela; akşam saat sekizden sonra yemek yememek, çok fazla abur cubur ve tatlı tüketiminden kurtulmak, fazla su içmek, ekmek özelliklede beyaz undan yapılan ekmek yerine kepek ekmeği ya da tam buğday ekmeği yenilmesi kilo vermede önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca bol hareket etmek, asitli içeceklerden uzak durmak, çok fazla yağ ve tuz tüketiminden uzak durmak, kabız olmaktan kaçınmak gibi birçok yöntem ile de kilo kontrolü yapılabilir hatta kilo verilebilir. Her şeyin aşırısı ve fazlası zararlıdır bu kesinlikle unutulmamalıdır.


0 yorum

Bir Victoria's Secret Meleği Kolay Yetişmiyor

Victoria's Secret... Evet sizin de adını duyunca içiniz bir hoş oldu, aklınıza o görkemli yılbaşı şovları geldi değil mi? Her senenin başında bize kendilerini izletip iç geçirten, erkeklerin bayıldığı, kızlarınsa kıskançlıktan çatlayıp sevgililerinin gözlerini kör etmek istediği Victoria's Secret melekleri...



Tabii ki o kilolarca ağırlıkta kostümleri, pelerinleri taşımaya rağmen dimdik yürüyebilmek, bir gram fazla yağ olmadan gezebilmek her yiğidin harcı değil.

Güzellik dediğimiz şey, genetik potansiyelin üzerine yapılan rötuşlardan ibaret. Yani genlerinizde yoksa ağzınızla kuş tutsanız da olmuyor. İkisi birden gerekli. Fakat bu rötuşları ustalıkla yapmak, genetik potansiyelin doruklarına ulaşmak o kadar da kolay değil. Bakalım Victoria's Secret melekleri dört dörtlük olmak için neler yapıyorlarmış...

Adriana Lima:  Baş mankenden başlayalım. Öncelikle o pürüzsüz cildi koruyabilmek için sadece güneş koruyucu ve nemlendirici sürüyormuş Adriana. Zaten şovlarda ağır makyaja maruz kaldığından günlük hayatında cildine fazla yüklenmemeyi tercih ediyormuş. Beslenme konusuna gelirsek, kendisi kolay kolay kilo almayan şanslı kesimden. Fakat yine de kendini salmıyor, düzenli olarak spor yapıyor. Boks yapmayı çok seviyor ve günde 2,5 litreden fazla su içiyor.

Miranda Kerr:  Çocuk sahibi olmasına rağmen üstün fiziğini koruyanlardan. En önemli güzellik formüllerinden biri sık sık sebze ve balık tüketmek. Biliyoruz ki vitamin ve mineraller gerek organ ve sistemler, gerekse cildi içten beslemek adına en önemli besin maddelerinden. Kendisi bunu iyi kullanıyor:) Ayrıca her fırsat bulduğunda koşuyormuş Miranda. Sıfır selülite sahip olmak işte bu yollardan geçiyor onun için.

Alessandra Ambrosio:  Dövüş sporları ve sambayla oldukça yakından ilgiliymiş Alessandra. Beslenme konusunda kendisine koyduğu kuralsa oldukça zekice; hiçbir yemekten 2 kaşıktan fazla tatmıyormuş. Tam da sağlıklı olanı yapıyor yani, hem her şeyden tadarak zevkini tatmin ediyor, hiçbir yemekte aklı kalmıyor; hem de bir yemekten tabaklarca yiyip aşırıya kaçmıyor.

Rosie Huntington:  Formunu en çok su içmeye borçluymuş Rosie. Çok da doğru yapıyor. Su adeta vücudumuzun benzini. O olmadan ne metabolizma olur ne yağ oksidasyonu. Ayrıca düzenli spor yapıyormuş. Beslenme konusunda ise şöyle bir alışkanlık edinmiş kendine; soslu, şekerli, kızarmış hiçbir şeyi yemiyormuş. (Kendisini en yakın zamanda ülkemize bekleriz, barbunya pilakileri, baklavaları görüp yine de dayanabilirse helal olsun)

Bar Rafaeli:  Kendisinin en en en büyük avantajı tatlı yemeyi sevmemesi. tatlı sevilmez mi ayol? İnsan değil bunlar dediğinizi duyar gibiyim. Tatlıdan alacağı şekeri meyveden almayı yeğliyormuş. Haftanın yarısı sadece salata ve meyve yiyormuş. Düzenli spor yaptığını söylememe gerek yok sanırım.


Sanırım bu beş güzelin güzel ve formda kalma teknikleri kendinize pay çıkarmanıza yetecek de artacaktır bile. Değil beş, on beş tanesinin de sırlarını öğrensek; bu işin püf noktası bol su içmek, spor yapmak ve her besinden ölçülü tüketmekten geçiyor sevgili hemcinslerim. Hepinize sağlıklı günler dilerim!



Gider ayak şu Victoria's Secret Sevgililer Günü Reklam Tanıtım Filmi'ni de şöyle bırakayım. İzleyip iç geçirmek yok, ders almak var ona göre! :)
0 yorum

Cilt Bakımında Kullanılan Bitkisel Yağlar-1


Cildimiz demek, bizi yansıtan aynamız demek. Cildimize en ufak bir özen göstermeye kalksak, ”aman bu parabenlidir, aman şu allerjeniktir” diyerek pahalı ürünlere gidiyor ellerimiz. Plastik şemsiye değil ki bu 5 liraya işportadan alasın! Endüstri ürünlerine paraları dökerken, aktarlarda ”al beni sür beni” diye hazır ve nazır bekleyen bitkisel yağların kıymetini bilmiyoruz. Halbuki fiyat/performans açısından milyarlık kremlere tur bindirebiliyor bazıları.
Sayamayacağım kadar yağın, tahmin edemeyeceğim kadar işlevi varken; bu yazıyı seri haline getirelim, şimdilik bir kısmını inceleyelim dedim. Buyrun!
53ce8zeytin-zeytinyagiZeytinyağı: Bitkisel yağ denince akla ilk gelen belki de. Ege’de yaşayan büyük büyük teyzelerimizin yüzleri nasıl kaymak gibi diye düşünürken, sadece zeytinyağı sürdüklerini öğrenince şoka girmiştim. Zeytinyağı, A ve E vitaminleri açısından oldukça zengindir. Cildi güzelce nemlendirir ve besler, yumuşacık yapar. Aynı zamanda saç için de friksiyon yapıp durulamak suretiyle kullanılabilir.
Avokado Yağı: A, B, D, E vitaminleri içerir. Nemlendirici ve besleyicidir. Kuru ciltler için biçilmiş kaftandır. Asıl cezbedici özelliği ise; masajla uygulandığında sellüliti azaltmaya yardımcı olur! Cildi sıkılaştırır. Bye bye portakal kabuğu!
Kayısı Çekirdeği Yağı: Bol miktarda A vitamini içerir. Her türlü cildin temizliğinde kullanılabilir. Aknelerle savaşta mükemmel bir silahtır. Ayrıca göz çevresi ve kaz ayağı kırışıkları için de kullanılabilir.
jojoba-yagi
Jojoba Yağı: A vitamininden zengindir. Oldukça kolay emilir. Cilt döküntülerinde, tıraş sonrası tahriş olmuş ciltte kullanılabilir. Özellikle atopik ciltler için biçilmiş kaftandır. Göz çevresi kırışıklıklarının giderilmesinde de kullanılabilir. Yapısı, cildimizin salgıladığı sebuma oldukça benzediğinden; akne eğilimli ciltlerde kullanımı cildin yeterince yağ salgıladığı mesajını vererek sebum üretimini dengeler.
Isırgan Tohumu Yağı: Kurumuş, kepeklenmiş saçlarınız var ve şampuanlara para dökmekten helak olmuşsanız bu yağ sizin kurtarıcınız olabilir. Saç diplerine friksiyonla uygulanabilen bu yağ, saç derisini besler, kepek oluşumunu büyük ölçüde azaltır. Ayrıca bölgesel ağrılarda masaj yapmak suretiyle de kullanılabilir.


0 yorum

Cilt Bakımında Kullanılan Bitkisel Yağlar-2


Sarı kantaron yağı: Yaraların, yanıkların tedavisinde haricen kullanımda oldukça etkili bir yağdır. Karın ağrılarında, karın bölgesine masajla uygulanarak ağrıyı hafifletmeye yardımcı olur. Pişiklere çok iyi gelir. Ayrıca cilt temizliğinde de kullanılabilir.
90
Hindistan cevizi yağı: Saç bakımının vazgeçilmezlerinden olan bu yağ, kuruluk ve kepek sorunu yaşayanlarda saç derisine uygulanarak kullanılabilir. Saç köklerini güçlendirir, saçlara parlaklık verir, kırıkları azaltır ve saçı güçlendirir.
Portakal Yağı: Portakal deyince aklınıza eminim ilk gelen şey selülitler olmuştur. Portakal yağıyla selülitli bölgelere yapılan masaj, portakal kabuğu görünümünün giderilmesine yardımcı olur. Kuru ve hassas ciltler için iyi bir nemlendiricidir. Sivilce ve akneler için de kullanılabilir. Cildi sıkılaştırır, canlı bir görünüm kazandırır.
Kakao yağı: Bilmeyen yoktur, kakao yağı cilde mükemmel bir kalıcı bronzluk kazandırır. Ayrıca hamilelik sırasında oluşan çatlaklarla savaşır. Dudak çatlakları için de kullanılabilir. İçerdiği E vitamini ile cildi nemlendirir, cilt bozukluklarının, pütürlü görünümün giderilmesine yardımcı olur.
Çörek otu yağı: Hassas ciltler için iyi bir nemlendiricidir. Kuruluk ve kepek sorunu olan saç diplerini güzelce nemlendirir, yağ dengesini düzenler. Uzun süreli kullanımda, beyazlamış saçların kendi renginde çıkmasına yardımcıdır. Kuru ve egzamalı ciltlere çok faydalıdır.


0 yorum

Dudak Peeling'inizi Kendiniz Yapın

Yüzümüze peeling yapmaya bile son zamanlarda ısınmışken, dudakları es geçmemize şaşırmamalı. Fakat dudaklar da yüzümüzün bir parçası ve soğuktan, kirden onlar da etkileniyor. Üstelik oldukça hassas bir deriye sahip oldukları için düzenli olarak ölü deriyi atmak gerekiyor.

Öncelikle şu konuda uyarayım, yüzünüze uyguladığınız peeling ürünlerini dudaklarınıza uygulamaya kalkışmamalısınız. Tahmin ettiğinizden çok hasara yol açabilir, kaş yapayım derken göz çıkarıp dudaklarınızı çatlatabilirsiniz.




İhtiyacınız olan malzemeler:

-1 çay kaşığı toz şeker (tercihen esmer şeker)
-1 çay kaşığı bal
-1 çay kaşığı vazelin
-Birkaç damla Zeytinyağı
-Birkaç damla jojoba/kakao/portakal yağlarından istediğiniz biri
-Dilerseniz, favori lip balm'ınızdan bir miktar da katabilirsiniz.

Tüm malzemeleri tahta bir çubukla iyice karıştırıp, buzdolabında 1 saat katılaşmasını bekledikten sonra, kullanmadığınız bir diş fırçası yardımıyla dairesel ve nazik hareketlerle dudaklarınızı fırçalayın. (Yaptığınız karışımı 15 günden fazla muhafaza etmeyin, yapısı bozulabilir. 15 günde bir yenisini yapın.)

Şeker, dudakları ölü deriden arındırırken; yağlar, bal ve vazelin de nemlendirme görevini üstlenecektir. Sonra ılık suyla durulayın ve üzerine lip balm'ınızı uygulayın. Ve gelsin, dolgun, pürüzsüz, pespembe dudaklar!


0 yorum

Grip, Sen mi Büyüksün Ben mi?

Havaların ne yapacağını bilemediği, mevsim geçişlerinin adeta göbeğinde olduğumuz şu dönemlerde en çok dikkat edilmesi gereken hastalıklardan biri de grip. Hava bir açıyor bir kapıyor. Önce güneşin altında terliyoruz, sonra rüzgarı yiyip üşütebiliyoruz. E hal böyle olunca dışarı ne giyip çıkacağımızı da şaşırıyoruz. İyisi mi biz işi şansa bırakmadan gribe karşı önlemlerimizi alalım, vücudumuzu kış mı yaz mı olacağını şaşıran havalardan koruyalım.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, gripten korunmak öyle bir iki günlük bir şey değil. Mikrop vücudunuza yerleşiyor ve zayıf anınızı kolluyor. O nedenle bağışıklık sisteminizi yaz kış demeden düzgün beslenerek dinç tutmalısınız.

Şimdi sıkı giyinin, atkı bere takın dememe gerek yok, nasılsa anneniz söylüyordur bunları:) Benim bu yazıyı yazmamın asıl amacı, ne tür besinleri, bitkileri, çayları tüketerek gripten korunuruz, yakalandığımız gribi hafif atlatırız?




-Elma sirkesi & bal: Sabah kalkar kalkmaz içilen elma sirkesinin yağ yakımını artırdığı ilk ortaya çıktığında diyet dünyasını sallamıştı hatırlarsanız. Bilmeyeniniz yoktur. İçine koyacağınız bir kaşık bal hem direncinizi yüksek tutacak hem de zihninizi berraklaştıracaktır. Ayrıca bu karışımı öksürük kesici olarak da kullanabilirsiniz, size kalmış.

-Ayaklara sıcak su banyosu: Büyüklerimiz 'ayağını sıcak, başını serin tut' derler. Ne güzel demişler! Ayaklarınızın ısısı tüm vücudunuza yayılır ve kolay kolay üşümezsiniz. Sıcak suyun içine birkaç damla da okaliptus yağı damlatabilirsiniz. Sıcak su banyosundan sonra bir süre yorgan altında ter atmak da mikroorganizmaları vücuttan uzaklaştırmak için iyi bir yöntem. Dikkat: sakın ola ki terinizin üzerinizde soğumasına izin vermeyin. İyileşeceğim derken daha kötü olursunuz!

-C vitamini: Artık araştırmalar gösteriyor ki gribe yakalandıktan sonra alınan C vitamininin hastalığa bir faydası yok. Fakat öncesinde korunma amaçlı kullanıldığında faydaları saymakla bitmez. O nedenle günde en az 1 adet portakal-mandalina gibi turunçgiller tüketin. Mevsimi değilse yine C vitamininden oldukça zengin olan yeşil biberi, maydonozu, domatesi mutfağınızdan eksik etmeyin.

-Meyve tüketimi: Meyveleri birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Hepsinin ayrı faydası ayrı bir hikmeti var. Zararlı meyve görülmemiştir. Hangi meyveyi tüketirseniz tüketin, yeniyorsa mutlaka kabuğuyla, meyvenin kendisini yiyin. Suyunu sıkıp içmeyin. Hem besin değerlerini büyük ölçüde kaybeder, hem de asıl vitaminin gizli olduğu kabuktan faydalanamazsınız. Ayrıca meyvenin kendisini tüketmek daha fazla tokluk hissi verir.

-Uyku: Kış aylarında, soğuk havalarda vücudunuzun uyku ihtiyacı artar. En az 8 saat uyumaya özen gösterin.

-Bitki çayları: Hangi bitkinin çayını içerseniz için, kesinlikle kaynatmayın, demleyin. Önce suyu kaynatın, ardından bitkileri içinde 1-2 dakika beklettikten sonra süzün ve suyunu için. Tatlandırmak istiyorsanız da rafine şeker değil, bal kullanın.


Poşet çaylar kullanım kolaylığı açısından cazip gözüküyor fakat mümkün olduğunca bitkileri aktardan taze taze edinmeye bakın. Hem daha hesaplı olur, hem de poşetten alacağınız verimin daha fazlasını alırsınız.




Gelelim vücudu gripten koruyan çay tariflerine...

Aslan pençesi, hindiba kökü gibi zor bulunur bitkilerdense evinizde günlük olarak tükettiğiniz, keseyi sarsmayacak ve kolay edinilecek bitkiler içeren çayları sizlerle paylaşmaya gayret ettim.

1) 1 çay dolusu kekik, 1 bardak kaynamış suya eklenir. 1-2 dakika beklenip süzüldükten sonra içilir. Günde en fazla 2 bardak tüketilebilir. Bağışıklığı güçlendirirken, vücuttaki ödemi de atmaya yardımcıdır.

2)Aynı şekilde kuşburnu çayını da rahatlıkla tüketebilirsiniz. İçerdiği antioksidan ve C vitamini ile bağışıklığınızı güçlendirmekle kalmayıp hemoroid ve osteoartrit(kireçlenme) tedavisine de yardımcı olur. İltihap giderici etkisi vardır.

3)Ihlamur(yaprağı ve tomurcukları beraber), ebegümeci(öksürüğü keser), meyan kökü(mukus söktürücüdür)zencefil(öksürüğü keser), kuşburnu(antioksidandır) ve kekik(ödem attırıcıdır) 'ten birer tutam alarak kaynamış suda demleyin. Süzüp suyunu için.

4)1 adet kırmızı elmanın kabukları, 1 adet dilimlenmiş limon, 2 çubuk tarçını yarım litre suyla kaynatın. Sıcakken tüketin. Bağışıklığınızı güçlendirmekle kalmayıp, içerdiği çubuk tarçın sayesinde kan şekerinizi de dengeler.

4)Papatya, solunum yollarının tahriş olmasını engeller. Aynı zamanda iltihap gidericidir., sakinleştirici, yorgunluk gidericidir. Aşırıya kaçmamak kaydıyla rahatlıkla çayını demleyip içebilirsiniz.

4)Adaçayı, limon kabuğu rendesi ve kekiği kaynamış suda demleyin. Süzdükten sonra bir tutam toz tarçın ve bal ekleyip için.

5)Aktardan rahatlıkla bulabileceğiiz ekinezya, vücuttaki lökosit(akyuvar)lerin sayısını artırır, böylece enfeksiyon durumunda vücudunuzun savunma direncini artırarak mikroorganizmaların öldürülmesini kolaylaştırır. Yorgunluğun atılmasına yardımcı olur. Çayını demleyip günde 2-3 bardak tüketebilirsiniz.

6) 1 adet soğanın suyunu çıkarın, 1 bardak su ve 1 tatlı kaşığı bal ile karıştırıp için. Öksürüğünüzü büyük ölçüde azalttığını göreceksiniz.


Bu kadar tariften sonra, hala da 'benim vaktim kısıtlı, bunlarla uğraşamam hazır bir şeyler yok mu?' diyorsanız;
özellikle Doğadan A-C-E vitaminli yeşil çay, Doğadan naneli ıhlamur, Doğadan büyülü bohça kuşburnu çayı, Lipton ekinezyalı kış çayı,  Doğuş nane limon çayı, Doğadan beşi bir yerde karışık bitki çaylarını tüketebilirsiniz.


0 yorum

Ara Öğün, Ana Öğün Olmasın


Uzmanlar bas bas bağırıyor, ‘’sık yiyin, az yiyin’’ diye. Duymayanınız kalmamıştır. Gerçekten de öyle. Vücudumuzu bir makine gibi düşünürsek, metabolizmayı çalıştırmak için sürekli yakıt vermemiz gerekiyor. O nedenle, ideal beslenmenin yolu 3 ana, 3 ara öğün yapmaktan geçiyor.
Fakat adı üstünde, ‘’ara’’ öğün. Yani ufak tefek, maksadını aşmayacak şekilde olması, 100-150 kaloriyi aşmaması gerekiyor. Ara öğün yapacağım diye yarım ekmek arası sandviç yerseniz diyet, diyet olmaktan çıkar. Bu yazıda, diyet yaparken tüketebileceğiniz sağlıklı ve düşük kalorili ara öğün önerilerinde bulunacağım.

nutt-5 adet fındık / 5 adet badem / 2 adet ceviz içi + 2 adet kuru kayısı / 8-10 adet çekirdekli siyah üzüm
-2 adet kepekli galeta / 3 adet diyet bisküvi + 1 bardak ayran/kefir
-1 porsiyon meyve + 1 bardak yağsız süt
-2 dilim tam buğday ekmeğinden yapılmış peynirli tost


-1 dilim az yağlı, esmer şeker ve tam buğday unuyla yapılmış kek
-1 kase, yağsız sütte beklemiş ve1 çay kaşığı bal ile tatlandırılmış yulaf ezmesi
-Yağsız sütle yapılmış ve üzerine bol tarçın serpilmiş sütlü tatlı
fluffy green salad 004
-Mevsim yeşilliklerinden yapılmış, sirke/limon ve zeytinyağı gezdirilmiş salata + 1 adet galeta/kepekli diyet kraker
-1 kutu meyveli probiyotik yoğurt
-Yarım paket diyet kraker / bisküvi
-Yarım simit + az yağlı beyaz peynir
Ara öğün denince çoğumuzun aklına kolay ulaşılabilir, çantaya atılabilir diyet bisküviler geliyor.
Fakat üzerinde ‘’light’’ yazıyor olması onları o kadar da masum kılmıyor. Ayrıca endüstri ürünleri oldukları için içlerinde tatlandırıcılar, katkı maddeleri olabiliyor ve beklendiği kadar tok tutamıyorlar. Kan şekerini çok da iyi dengeleyemiyorlar.
O nedenle, evden çıkmadan önce bir 10 dakikanızı ayırıp, ara öğünlerinizi kendiniz hazırlayıp çantanıza koymanızı öneririm. Hem kesenize hem de vücudunuza daha faydalı olur.
Unutmadan, günde en az 3-4 porsiyon taze sebze-meyve tüketmelisiniz. Vitaminlerden tam anlamıyla faydalanmak için sularını içmeniz değil, meyvenin/sebzenin kendisini tüketmeniz, mümkünse kabuklarını soymamanız sizin için en iyisi olacaktır.


0 yorum

Aslında Birçoğumuz Yanlış Parfümü Kullanıyoruz

  
Parfüm... Duyunca bile içimizi hop ettiren, kadın erkek çoğu insanın tutkuyla bağlı olduğu, servetler yatırdığı..

 Aslına bakarsak, nihayetinde 1 bardağı bile zor dolduracak bir sıvı. Fakat o baştan çıkarıcı aromaların kokusunu alınca insan pek de öyle düşünemiyor.

  Bana güzel gelen koku başkasına güzel gelmeyebilir. Herkesin üzerinde şık duran koku ayrı. Sadece parfümünüzle bile insanların başını döndürebilirsiniz, o nedenle uygun parfümü seçmek adeta bir sanat;


  1. Öncelikle parfüm alışverişini sabah çok erken veya akşam geç saatlerde yapmayın. Uykusuzluk ve yorgunluk almaçlarınızın çalışmasını etkiler. En ideal saat öğleden sonraki saatlerdir. 
  2. 1-2 koku denedikten sonra bir süre ara vermeye çalışın. Seçimi uzun zaman dilimlerine yayın. Koku nöronları vücutta en kısa sürede adaptasyona uğrayan nöronlardır. Bir süre sonra tüm kokuları birbirine karıştırabilirsiniz. Şunu da eklemek gerekir ki, parfümün asıl kokusu sürüldükten 30 dakika sonra hissedilir.
  3. Ten renginiz, yaşadığınız iklim, hormonlarınız, giyim tarzınız, yaşınıza ve beslenmenize varana kadar her faktör koku seçiminde önemli. Örneğin, daha çok terleyen insanlar kokuyu daha farklı taşırlar. Yağlı cildi olan insanlar kokuyu daha uzun süre taşırlar, gibi...
  4. Parfüm seçmeye giderken üzerinizde asla başka parfüm olmasın. Parfümü denerken saat takmadığınız kolunuza sıkın.
  5. Son olarak, hangi parfümü kullanacaksanız kullanın, en yüksek verimi almak için nabzınızın alındığı noktalara sürün.
Kendimize uygun kokuyu seçebilmemiz için öncelikle koku sınıflarını bilmemiz gerekiyor.

Oryantal: Oldukça ağır, şehvet uyandırıcı, gizemli. Temel notaları vanilya, tarçın, karamel ve amberdir. Sıklıkla baharat aromalarıyla birlikte kullanılır. Kış mevsiminde daha çok tercih edilir. 
Bizim önerimiz: Dior-Midnight Poison, Alexander McQueen-My Queen

Çiçek: Koku ailelerinin en büyüğüdür. En çok kullanılan çiçekler manolya, zambak, gül, orkide ve yasemindir. Hafif, ferah ve fresh kokulardır. Zarif ve sofistike dururlar. Bahar ve yaz mevsimine oldukça uygundurlar.
Bizim önerimiz: Kenzo-Madly, Victoria's Secret-Incredible, Thiery Mugler-Alien

Meyve: Hafif ve çok kalıcı olmayan kokulardır. Limon, elma, turunçgiller, bergamot gibi notalar kullanılır. Romantik bir hava katar. Bahar ve yaz mevsiminde sık tercih edilir.
Bizim önerimiz: DKNY Be Delicious Red, Cacharel-Amor Amor Delight Summer

Şipre: Oldukça yoğun içerik barındırırlar. Kalıcılıkları yüksektir. Temel notaları paçuli, misk, yosundur. Çiçek ve meyve kokularıyla birlikte kullanımı sıktır.
Bizim önerimiz: Avon-Tomorrow (şipre kokularını Avon ve Oriflame'de rahatlıkla bulabilirsiniz)


Yaşam tarzına göre parfüm seçimi;

-Eğer klasik giyimi seven, yüksek topukları sık kullanan biriyseniz oryantal, baharat, sandal içeren kokuları tercih edin.

-Spor giyimi, düz ayakkabıları seviyorsanız taze, hafif kokular tam size göre. Okyanus esintileri,
misk, amber içeren fresh kokuları tercih edin.

-Gece çıkmayı seviyorsanız, günün geç saatlerinde koku algısı zayıfladığından daha yoğun kokular kullanmalısınız. Şipre ve oryantal kokuları size en uygun olanlar.

Kişilik özelliklerine göre parfüm seçimi;

-Hayalperestim, romantizmi severim: Meyve kokuları
-Mütevazıyım, kendimi belli etmekten fazla hoşlanmam: Çiçek kokuları
-Her zaman iddialıyım, büyülemeyi severim: Oryantal, vanilya, karamel

parfum 6115

Hangi tür kokuyu kullanıyorsanız kullanın, sabahları eau de toilette, geceleri eau de parfum tercih edin. Sabahın erken saatlerinde toplu mekanlara girdiğinizde henüz uyanamamış insanları kokunuzla rahatsız etmemiş olursunuz; geceleri ise koku alma algısı zayıfladığından fark edilişi artırırsınız.

Parfümünüzü güneşli havalarda cildinizden ziyade kıyafetlerinize 15 cm uzaklıktan sıkarsanız, olası cilt lekelerinin önüne geçmiş olursunuz.

Son olarak, asla sahte parfüm kullanmayın. Muhteviyatının ne olduğunu bilmediğiniz parfümlerin cildinize zarar vermesi olasıdır. Unutmayın, sağlıklı bir cilde sahip olmak, güzel kokmaktan kat kat önemli..




0 yorum

Negatif Kalori, Sınırsız Tüketim


Yediğimiz içtiğimiz her şeyin belli bir kalori değeri var. Sıfır kalorili olan tek şey, hani şu zor anlarda yaradana sığınıp suçu attığımız su.

Örneğin 100 kalorilik bir besin tükettiniz. Vücudunuz da bunu sindirmek için 30 kalori harcadı. Sonuç olarak bu besin size 70 kaloriye mal olacak.

Sarf ettirdiği enerji, aldırdığı enerjiden yüksek olan besinlere ‘’negatif kalorili besinler’’diyoruz. Bu besinleri diyet yaparken yağsız olmak koşuluyla, bol bol, gönül rahatlığıyla tüketebiliyoruz. Tabii ki yine de günde 3-4 porsiyon sebze-meyveyi geçmemekte fayda var. Peki bunlar neler?



SEBZELER:
KABAK
ISPANAK
ŞALGAM
SOĞAN
MARUL
LAHANA
SALATALIK
KARNABAHAR
KEREVİZ
ŞEKER PANCARI
KUŞKONMAZ
BROKOLİ
ŞALGAM

MEYVELER:
YABAN MERSİNİ
ELMA
LİMON
MANGO
GREYFURT
PORTAKAL
AHUDUDU
BÖĞÜRTLEN

Fakat önemli olan bu besinleri haşlayarak, ızgara yaparak veya çiğ tüketmek. Kabağı göl gibi yağa atıp negatif kalorilerden medet ummak elbette olmaz. Diğer bir püf noktası ise beraberinde bol bol sıvı almak.

Afiyet bal şeker olsun, yeter ki kalori olmasın!

0 yorum

Bilgisayarla Kommensal Yaşam Sürmenin Yolları

Yaşadığımız yüzyılda gerek iş hayatında gerekse özel hayatta bilgisayarsız bir hayat sürmek neredeyse mümkün değil. Deyim yerindeyse 'almayanı dövüyorlar'. Fakat bilgisayara uzun saatler boyunca dayanmak her yiğidin harcı değil. Hem gözler, hem vücut farkına varmadan oldukça yıpranabiliyor.



Özellikle masa başında sürekli bilgisayarla çalışan insanların, bu ağır koşulların olumsuz etkilerini hafifletmeleri için birkaç öneri:

-Öncelikle bilgisayarınız sağlık açısından ne kadar elverişli, buna bakmak gerekiyor. İdeal bir bilgisayar ekranı, yüksek çözünürlüklü LCD ekranlardır ve koruyucu film takılarak yansıma ve radyasyon bir nebze azaltılmalıdır.

-Omuzlarınızı kasmamalı, gevşek bırakmalısınız.

-Bel ağrılarının önüne geçmek için mutlaka dik oturmalısınız.

-Ayaklarınız yere değmeli, kolayca ayaklarınızı hareket ettirebileceğiniz bir masada çalışmalısınız.

-Sandalyeniz yumuşak, bel kısmı hareket edebilen, boyu ayarlanabilen ve dönebilen bir sandalye olmalıdır.

-Bilgisayarınız ekranı gövdenize kol uzunluğunuzdan daha az yakınlıkta olmamalıdır.

-Bilgisayarla çalışma esnasında her 30 dakikada bir ara verip esneme hareketleri ve kısa yürüyüşler yaparak kan dolaşımınızı artırabilirsiniz. Aksi takdirde dolaşım bozukluklarına ve özellikle varislere davetiye çıkarırsınız.



0 yorum

5 Adımda Evde Manikür

Bir kadını gösteren en önemli unsurlardan biridir elleri. Asla saklayamaz, sürekli göz önündedir, bakımlı ve güzel olmalıdır. Manikür yaptırmak için kuaföre her ay bir ton para dökmeyin, evde hem daha steril, hem de daha pratik biçimde kendi manikürünüzü yapın!


1-Öncelikle, ellerinizi ve tırnaklarınızı bol su ve sabunla güzelce yıkayın. Ojeleriniz varsa temizleyin. Aseton tırnağa zarar verebilir, fazla ovmadan nazik hareketlerle silmeye çalışın.

İpucu: Eğer koyu renk ojeleri tırnaklarınızdan çıkarmakta güçlük çekiyorsanız, ojeyi sürmeden önce altına 1 kat şeffaf oje sürebilirsiniz. Dayanıklılığını da artırmış olursunuz.

2-Ellerinizi, 1 kap suya limon ve zeytinyağı hazırlayarak içinde bekletin. Zeytinyağı etleri yumuşatacak, limon ise tırnakları beyazlatıp daha sağlıklı bir görünüm verecektir.

3-Ellerinizi tekrar yıkadıktan sonra, tırnaklarınızı çok dipten olmamak üzere kesin. Kütikül dediğimiz, tırnak dibindeki etleri asla kesmeyin! Kütiküller, mantar enfeksiyonlarından ellerinizi korumaktadır. Tahta çubukla nazikçe tırnak dibine iterek görünmelerini engelleyebilirsiniz.

4-İşleminiz bittikten sonra nemlendirici, besleyici bir el kremini tırnaklarınıza ve ellerinize masaj yaparak yedirin.

5-Elleriniz nemlendiriciyi iyice emdikten sonra, ojelerinizi sürmeye başlayın! Daha uzun süre kullanmak istiyorsanız, altına ve üstüne birer kat şeffaf oje sürün.

İpucu: Ojelerinizi sürdükten sonra ellerinizi buzlu suda bekletmek, daha çabuk kurumasına yardımcı olur. Fakat bu işlem, ojenizin ömrünü azaltır!
0 yorum

Az Bilinen, Çok Faydalı: Çay Ağacı Yağı

Çay ağacı, bizim bildiğimiz çay bitkisiyle pek ilgisi olmayan, Avusturalya dolaylarında yetişen bir bitki. Ağacın yapraklarının ezilip distilasyonu yapıldıktan sonra tamamen doğal olan çay ağacı yağı elde edilir.

Avusturalyalılar günlük hayatta yanık, akne, enflamasyon gibi birçok sorun için bu yağı kullanmaktadırlar.


Çay ağacı yağının bilmediğimiz, tahmin edemediğimiz pek çok özelliği bulunmaktadır. Fakat sadece haricen kullanılmaktadır.

-Akne, yüz lekeleri, mantar, uçuk için pamukla 1-2 damla sürerek,

-Kepek sorunu olan saça birkaç damla ile masaj yapıp, gece bekletildikten sonra sabah yıkayarak,

-Bit bulaşmış saça 1-2 damla tarağa sürüp tarayarak,

-Böcek ısırıklarında kaşınan yerin üzerine 1-2 damla pamukla sürerek,

-Ayak kokusu için her gün 1 kere ayağa masaj yaparak,

-Grip, soğuk algınlığı gibi durumlarda tıkanan sinüsleri açmak için 1 tencere suya 10 damla döküp 15 dakika inhale ederek,

-Su toplaması, yanık gibi durumlarda yara yeri temizlendikten sonra antiseptik amaçla sürülerek,

-Ateş düşürmek için nemli beze 1-2 damla damlatıp ferahlık verdirmek amacıyla kullanılabilir.


Çay ağacı yağını aktarlardan edinebileceğiniz gibi, pek çok kozmetik mağaza zincirinden de edinebilirsiniz.
0 yorum

Dismenore Nedir? Başa Çıkma Yöntemleri Nelerdir?

Ağrılı adet görmek, tıp dilinde 'dismenore' olarak adlandırılır. Bu ağrılar geçmişten günümüze kadar pek çok kadının karşı karşıya geldiği, yaş ilerledikçe şiddeti azalan, genellikle ani başlangıçlı; sıklıkla kramp şeklinde olan, kasık, bel ve kimi zaman da uyluk kısmına doğru yayılabilen ağrılardır. Rahim kasılmalarının yansıyan ağrı olarak bu bölgelere yansıması sonucu cereyan etmektedirler.

Bu yazıyı yazarken amaçladığım şey; menarş döneminden menopoza kadar ortalama 21-35 gün arası bir döngüyle adet görmek durumunda olan kadınların bu ağrıları nasıl en hafife indirgeyebileceği, hangi yöntemlerle, hangi besinleri tüketerek bunu sağlayabilecekleri hakkında bilgi vermek.

Adet ağrıları, ortalama 5 gün süren bir menstrüasyonun sıklıkla ilk 3 gününde hissedilir. Alel acele ağrı kesicilere sarılmadan; evde uygulayabileceğiniz doğal yöntemlerle ağrı yönetimini gerçekleştirmenin pek çok yolu bulunmaktadır. Şunu unutmamak gerekir ki; her ilaç bir zehirdir, ilaç son çaredir.

Her şeyden önce şunu da söylemek gerekir ki; bu ağrılar dayanılamaz şiddette ise, kişinin performansını ve yaşamını etkiliyorsa mutlaka bir jinekoloji uzmanına görünmek gerekir. Çünkü ardında endometriozis, tümör, polip, demir eksikliği anemisi, uygunsuz RİA kullanımı gibi sekonder dismenoreye sebep verebilen patolojiler yatıyor olabilir.

REGL AĞRILARINI HAFİFLETEN BESİNLER:

-Adet döneminde ağrıların yanında vücuttaki ödem de büyük ve rahatsız edici bir sorun. Bunun önüne geçmeniz, ağrılarınızı da hafifletecektir. Bunun için; ananas, maydanoz, tüm yeşil yapraklı sebzeler, nar, kivi, kavun, tüketebilirsiniz.

Ayrıca maydanoz sapı, mısır püskülü, kiraz sapı, ıhlamur, kimyon, funda yaprağı, kuşkonmaz, kekik gibi bitkileri sıcak suda demleyip çaylarını içebilirsiniz.

Ödemi azaltmak kadar artırmamak da önemli. Bu nedenle kafein, alkol, sigara, asitli içecekler, tuz, rafine şeker ve karbonhidratlardan mümkün olduğunca uzak durmanız fayda edecektir. O nedenle adet dönemindeki kaçınılmaz tatlı krizlerini mümkün olduğunca doğal şekerlerle, taze veya kuru meyvelerle atlatmalısınız. 

Ekmeği de tam buğdaylı veya çavdarlı tüketirseniz kan şekerinizi dengede tutar, krizlerin önüne geçmiş olursunuz. Eğer tatlı isteği geçmek bilmiyorsa, şerbetlilerden ziyade sütlü tatlılara yönelmelisiniz.

Ayrıca elbette en az 2,5 litre su tüketmelisiniz.

-Ağrılara bir de kabızlık eklenirse hissedilebilirliği daha da artacağından bol lifli gıdalar tüketip barsak hareketlerini düzenlemelisiniz. 

-Fındık, fıstık, badem, ceviz gibi kabuklu kuruyemişler tüketmelisiniz.

-Hayvansal yağlardan ziyade bitkisel yağlara yönelmelisiniz.

REGL AĞRILARINI HAFİFLETEN FİZİKSEL HAREKETLER:

-Uzun süre ayakta durmaktan, ağır egzersizlerden kaçınmalısınız. Temiz havada yapacağınız 30-35 dakikalık hafif tempolu yürüyüşler ağrılarınızın hafiflemesine yardımcı olacaktır.

-Ilık suyla yapılan duş da vücudunuzu gevşetecek, yine büyük fayda sağlayacaktır.

-Değinilmesi gereken önemli bir konu da; pek çok kadının ağrıyı hisseder hissetmez kaynar suyla doldurup karnına koyduğu sıcak su torbaları. Sıcak kompres, damarların genişlemesine ve kan akımının hızlanmasına neden olur. Fakat direkt olarak karın üzerine yapılan uygulamalardansa, torbayı ayaklarınızın altına koyarak ısıyı tüm vücuda yaymak en faydalısı olacaktır. 

-Aşırı sinir ve stres ağrıları artıracağından, mümkün olduğunca dinlenmeye özen göstermelisiniz.

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR:

YANLIŞ: Adet döneminde banyo yapmak sakıncalıdır.
DOĞRU:Adet döneminde vajinadan gelen kan mikroorganizmaların üremesine elverişli bir ortam oluşturduğundan, bilakis bu dönemde ılık suyla banyo yapılmalıdır.

YANLIŞ: Doğum yaptıktan sonra adet ağrıları geçer.
DOĞRU: Doğumun, adet ağrıları ile organik bir ilişkisi bulunmamaktadır.

YANLIŞ: Döngüde düzensizlik hastalığa işarettir.
DOĞRU: Ara sıra her kadının döngüsünde psikolojik durumuna ve yaşam koşullarına bağlı olarak değişimler olabilir. Fakat bu durum 1-2 aydan fazla süreklilik gösterirse ve uzun süren gecikmeler yaşanırsa doktora başvurulmalıdır.

YANLIŞ: Döngü üzerinden yapılan hesaplamalar, güvenilir bir doğum kontrol yöntemidir.
DOĞRU: Her kadının döngüsü beklenmeyen değişkenlikler gösterebileceğinden, takvim yöntemi güvenilir bir yöntem değildir.



0 yorum

Ömrümüz Su Gibi Olsun

Su, vücut sıvılarında bulunarak, eklemlerin kayganlaşmasına neden olur. İdrarla zararlı maddelerin atılmasını sağlar.
Diyette proteine göre karbonhidrat ve yağın yüksek olması metabolik suyu artırır. Örnek verecek olursak, bir bardak sütün %89’u, bir ince dilim ekmeğin %38’i, bir elmanın % 84’ü, bir yemek kaşığı balın %17’si sudur. Ek olarak gün içinde içtiğimiz çay, kahve, soda, gazlı ve gazsız içeceklerle de su almaktayız.
Hücre ve kas dokularını güçlendirir. Karbonhidratları, yağları, proteinleri, hormonları ve oksijeni, kanda bulunarak kaslara taşır. Zararlı maddeleri dokulardan uzaklaştırmayı sağlar.
Cildi gerginleştirir, parlaklık kazandırır.
Deri yoluyla, akciğerde solum yoluyla, böbreklerden idrarla ve bağırsaklardan su kaybı vardır. Bu oran ortalama 8-10 bardak sıvı kaybetmek anlamına gelir. Su içmek, susama merkezi ile hormonal olarak uyarılma sonucunda meydana gelir.Vücut toplam suyun %0-1 kadarını kaybedince susama duygusu oluşur.
Çok sıcak ve soğuk havalarda vücut normal ısısını sağlayabilmek için daha fazla su harcar. Yoğun egzersiz ve ağır işler yapıldığında su kaybı fazlalaşır. Hamilelik ve emzirme döneminde, uzun süren yolculuklarda, hastalık durunda, kusma, ishal ve ateşli hastalıklarda, yüksek lifli beslenme içeren diyetler yapıldığında daha fazla sıvı almak gerekir. 
Su tüketimini artırmak için;
- Gün içerisinde çay, kahve yerine su molası verin. Çalışma masanızda bir sürahi ve bardak buludurun.
- Yemeklerinizi ve ara öğünlerinizi su, süt, ayran, taze sıkılmış meyve suyu ile tamamlayın. Ya da öğünlerinize çorba ile başlayın.
- Toplantılarda ve özel günlerde diüretik etkisi nedeniyle alkol yerine soda tüketin. Ancak fazla soda tüketiminden kaçının. Böbrek sağlığınız için nadir tüketmekte fayda var.
- Egzersiz yaparken ve sıcak havalarda çalışırken mutlaka su için.
- Seyahatleriniz boyunca yanınızda su bulundurun. 
   Ömrünüz su gibi olsun! Su verenleriniz çok olsun:)
.
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI