işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Doktorunuza danışın size uygun mu diye

Bitkilerle doğal tedavi yöntemine son derece önem veren Rus tıp dünyası, bu formülü yüzlerce yıldır kullanıyor ve son derece başarılı sonuçlar elde ediyor.

Limon suyu ve sarımsakla yapılan karışım, damar sertlikleri, damar yağlanması, damar tıkanıklıkları ve tansiyon gibi sorunları kalıcı olarak ortadan kaldırıyor.

Türkiye’deki bazı doktorlar da hastalarına bu formülü öneriyor.

EVİNİZDE KENDİNİZ YAPABİLİRSİNİZ..

İhtiyacınız olanlar:

- 2 Litre hiç su katılmamış sıkılmış limon suyu

- 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak (Mümkünse Anadolu’da yetiştirilmiş ithal olmayan sarımsaklardan)

- Ağzı sıkı kapanan koyu renkli bir kavanoz

HAZIRLANIŞI

2 Litrelik kavanoz ya da pet şişeyi dolduracak kadar limon satın alın. Limonların suyunu iyice sıkıp şişeye doldurun. Soyulmuş 40 diş orta boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp şişenin kapağını sıkıca kapatın.

25 gün boyunca normal ılık bir yerde tutun ve her gün birkaç kez çalkalayın. Yaklaşık 25 gün sonra sarımsakların limon suyunun içinde eridiğini göreceksiniz.

25 gün sonra hazır hale gelen karışımdan her sabah kahvaltıdan yarım saat önce yarım çay bardağı için. Bunu her gün düzenli olarak ve mümkünse aynı saatte yapın.

Bu karışımın içine asla başka bir madde (şeker, tuz, tatlandırıcı vs. katmayın)

KANITLANMIŞ FAYDALARI

1- Tüm damar iltihaplarını tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu önlüyor.

2- Kolesterol ve lipidi düşürüyor, zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor.),

vücuttaki şeker oranını dengeliyor, pankreasin yenilemesini sağlıyor.

3- Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinliği yok ediyor ve dokularda ödem oluşmasını engelliyor.


4- Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve on iki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor.

5- Tüm romatizmal iltihabi önleyor, her tür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem yüzeylerinin yenilenmesini sağlıyor ve her türlü ağrıyı kesiyor.

6- Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerini yeniliyor, sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını artırıyor, felç ve inme riskini azaltıyor.
0 yorum

Felç Hastalığının Sebepleri Nelerdir?

Bilim adamları, felce yol açan 10 önemli sağlık problemini tespit etti.

The Telegraph'ta yer alan habere göre, Kanada'nın Ontario şehrinde bulunan McMaster Üniversitesi'nde yürütülen araştırmada,

bilim adamları felce yol açan sebepleri şöyle sıraladı:

Yüksek kan basıncı,

Sigara içme,

Şişmanlık,

Fiziksel aktivite yoksunluğu,

Yüksek kolesterol seviyesi,

Şeker hastalığı,

Alkol,

Stres,

Depresyon,

Kalp bozukluğu.

The Lancet isimli tıp dergisinde yayınlanan ve felç sebeplerine ilişkin en geniş araştırma olan çalışmada felç geçiren 3 bin kişi ile felç geçirmemiş 3 bin kişi incelendi.

Bu araştırmada, sigara içenlerin felç geçirme riskinin % 50 olduğu,

yetersiz beslenme ve depresyonun riski % 35, stresin ise felç geçirme riskini % 30 oranında artırdığı belirlendi.

Egzersiz yapmanın, aktif olmanın ise felç riskini % 30 azalttığı tespit edildi.
0 yorum

Sağlıklı Yaşam İçin Bazı Sırlar

Günde 2- 2,5 litre su tüketmeye çalışın!

Her sebze ve meyveyi mevsiminde en az 2 defa tüketin!

Çocuklar için sütü, büyükler için de yoğurdu sofranızdan eksik etmeyin!

Hasta olmasanız bile, şifalı bitki ve sebzeleri kullanın!

Evde kuru nane, ıhlamur, adaçayı, kekik, kuşburnu, fesleğen, zencefil, çörekotu, tarçın, ve yeşil çayı eksik etmeyin!

Sarımsak, soğan, tere, maydanoz, nane, dereotu, roka, fesleğeni fazla tüketin!

Salatanızı çok renkli yapın!

Hazır çorbalar tercih etmeyin!

Domates harika bir antioksidandır. Ev yapımı salça yapın!

Katkı maddeleri bulunan ve mevsim dışı sebze ve meyveleri fazla tüketmeyin!

Günde 3-4 adet badem, ceviz ve fındık sizi kuvvetli kılar!

Haftada en az 2 defa bakliyat ve balık yiyin!

Yemeklerde toprak, çelik ve cam kapları tercih edin!

Kışın portakal, limon, greyfurt, mandalina tüketin!

Kışın, güne pekmezle başlayın! Zihinsel çalışanlar da kuru üzüm yesin!

Kepekli ekmeği tercih edin!

Her sabah 20 dakika nefes alıp verme çalışması yapın!

Sabahları evinizi ve iş yerinizi 5 dakika havalandırın!

Günlük 30 dakika kadar tempolu yürümeye çalışın!

Gece uyku ortamının loş olması, yorgunlukta da öğleyin kısa süreli uyku iyidir.

Vücudunuzu çok kötü üşütmemeye çalışın!

Kahvaltı masanızda balı her zaman bulundurun!

Yağ tercihinizi zeytinyağından tarafa kullanın!

Tuz- şeker, fazlası zarardır.

Margarinden uzak durmak, kalp ve damarlarınıza yaptığınız en büyük iyiliktir.

Günde bir elma veya havuç, vücuda çok faydalıdır.
0 yorum

rahat uyku icin yapilmasi gereken



Rahat Bir Uyku İçin Ne Yapılmalı?

Akşam yemekleri ağır olmamalı,

Sabah erken ve aynı saatte kalkmalı,

Uyku kaçınca kalkıp, gelince yatmalı,

Serin, karanlık ve sessiz yerde uyumalı,

Günlük meseleleri yatakta düşünmemeli,

Belli saatte değil, gerektiği zaman yatmalı,

Spor lâzım ama, uyku öncesi yapılmamalı,

Yatmadan bedenî ve zihnî faaliyet azaltılmalı,

Uyku ilâcını çok lâzım olmadıkça, kullanmamalı,

Alkol, uyku için çâre değil, hiçbir zaman kullanmamalı.
0 yorum

Bitki Yağı Karışımı


50 gram Deniz yosununu 250 ml suda 5 dakika süre ile kaynatınız ve üzerine yasemin çiçeğini ilave ediniz. içerisine az miktarda limon suyu damlatarak bunu karşıtırınız.

Elde edeceğiniz karışımı gece 30 dakika bekletip yıkayın.

Bir tutam maydanoz, bir fincan yoğurt ve çeyrek limon suyunu karıştırıp püre kıvamına getirin. Cildinize sürüp 30 dakika bekletin.

Güneş lekeleri için keten tohumu:
1litre suyun içerisine 5 tatlı kaşığı keten tohumu koyup 5dakika kaynatın,ılıyınca bu suyu lekeli bölgelere sürün bu uygulamayı lekeler geçene kadar devam edin.

Ayrıca sabah ve akşam yemeklerinde 1tatlı kaşığı ruşeym yiyin.

Ruşeym:Her ton buğdayın işlenmesinden 1kilogram elde edilen E vitamini ve mineraller bakımından oldukça zengin buğdayın kalbine ruşeyn denir
0 yorum

Acil servislere 'trafik ışığı' sistemi

Sağlık Bakanlığı acil servislerdeki yoğunluğunu kırmızı-sarı-yeşil alan uygulamasıyla aşacak.


Sağlık Bakanlığı , acil servislere başvuranların yüzde 70’inin acil olmadığının tespit edilmesi üzerine “kırmızı-sarı-yeşil alan” uygulamasına geçti. Bundan böyle artık kusmanın bile bir derecesi olacak. Her kusan kişi acil sayılmayacak, tedavisi yapılacak ama para talep edilecek.

Hürriyet'in haberine göre, Sağlık bakanlığı Müsteşarı Nihat Tosun imzasıyla geçen hafta “Acil Sağlık Hizmetlerinde Yeşil Alan Uygulaması” başlığı ile yayınlanan genelgede şöyle denildi:

ÖNCE TEDAVİ SONRA KODLAMA

“Acil servis lere başvuran tüm hastaların ilk müracaatta acil hasta olarak değerlendirilerek acil servislere kabul edilmesi ve buna göre işlem yapılması esastır.

Ancak yapılan muayene sonucunda hekim değerlendirmesine göre yeşil alan muayenesi kapsamına girdiği belirlenen hastalar için ‘Yeşil Alan Muayenesi’ kodlama işleminin yapılması gerekmektedir.

Bu kodlama işlemi, hastanın acil servisteki işlemleri tamamlandıktan sonra yapılmalıdır.”

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Beyazıt İlhan, acillerin gerçekten acil hastalara hizmet vermesi gerektiğini belirterek,

“İlk etapta kırmızı-yeşil-sarı alan uygulaması ile gerçek vakaların tespit edileceğini ve yeşil alana giren kişilerin acil servislerde tedavilerinin yapılmayacağını düşünmüştük

ama genelge ile yeşil alana giren kişilerin de tedavilerinin yapılacağını ve para talep edileceğini öğrendik” dedi.

PARA TALEP EDİLECEK

İlhan Hürriyet’e şunları söyledi: “Türkiye’de insanlar acil vaka sayılmasalarda çeşitli nedenlerle acil servislere gidiyorlar.

Bunun en önemli nedenlerinden biri de katkı payı ödememek. Acil servislere gidenlerin yüzde 70’i aslında acil değil.

Bu servislerin böyle bir çalışma düzeni içinde gerçekten acil vakalara ne kadar hizmet verebildiği siz düşünün.

Sağlık Bakanlığı, bu soruna çözüm bulabilmek için alanlar belirledi. Buna göre, kırmızı ve sarı alanlar acil kabul edilecek ancak yeşil alana giren kişiler acil sayılmayacaktı.

Bakanlık yeni yayınladığı genelge ile yeşil alana giren kişilerin de acilde tedavi edilmelerini ancak bu kişilerden para talep edilmesini istiyor.

Ki vatandaşlar parayı ya ilaç alırken ya da emekliyse maaşlarından ödeyecekler. Böyle bir uygulama acil servislerin sorununa çözüm olmayacaktır.”

AĞRINIZI BELİRLEYİN !

KIRMIZI ALAN: Havayolu tıkanıklığı riski, major çoklu travma, sadece ağrıya yanıt veren veya yanıtsız olan hastalar, devam eden veya uzamış nöbet

ilaç aşırı alımı olan hastanın yanıtsız veya hipoventilasyonda olması, kardiyak ağrıya benzer göğüs ağrısı, dolaşım bozukluğu, ciddi ağrı

önemli sedatif veya diğer toksik maddelerin oral alımı, şiddet içeren agresif davranışlar, kendine veya diğerlerine zarar veren davranışlar.”

SARI ALAN: Orta derecede kan kaybı, orta derecede solunum sıkıntısı, nöbet geçirme öyküsü (uyanık), ateş yüksekliği olan onkoloji veya steroid kullanan hasta

inatçı kusma, kafa travması olan ancak bilinci açık hasta, kardiyak öykü ile uyumlu olmayan göğüs ağrısı, şiddetli karın ağrısı

ekstremite yaralanması, suistimal riski veya şüphesi olan çocuk , stresli ve kendine zarar verme riski olan hasta.

YEŞİL ALAN: Sarı ve Kırmızı alan dışındaki rahatsızlıklara sahip olan acile girebilecek. Ancak bunun karşılığında para talep edilecek.
0 yorum

Böbrek yetmezligi ve tedavi yolları

İnsannn vücudunun en önemli organlarından biri böbreklerdir. Böbrekler insan vücudunun iki yanında, bel hizasına yerleştirilmiş, karşılıklı olarak birbirine bakan, koyu kırmızı renkte olup, şekil olarak fasulye şekline benzemektedir. İç kenarlarında çukurlu bir yapıya sahip olan göbek adında bir yer bulunmaktadır. Böbreğin görvi; atar ve toplardamarları göbek denen yerden geçirerek havuzcuk denen bölgeye ulaşırmaktır. Böbrek büyüklüğü genel olarak aynıdır. 10 cm genişliği 3,75 cm ise kalınlığına sahiptir.Böbrek insan vücudundaki görevlerini yerine getiremediğinde, vücuda zararlı maddelerin bulaşması durumu söz konusu olur. İnsan vücudunun ihtiyacı olduğu kadarıyla tuz ve su seviyesinin yükselmesinden sonra kalp, ciğer ve beyin gibi organlar görevlerini yerine getiremezler. Bunun neticesinde hastalıklar meydana gelir. Aslında hastalığın adına “ Böbrek yetmezliği “ denmesinin neden, böbreklerde çıkan hastalıklarla birlikte, görevini tam olarak yerine getirememesinden dolayı meydana gelen hastalıkların nedeni böbrek olduğu için hastalığın adına “ Böbrek yetmezliği” denmiştir.
Böbrek yetmezliğinin belirtileri
Böbrek hastalıklarının belirtileri hastalık türüne göre çeşitli olarak karşımıza çıkmaktadır. Kronik böbrek yetmezliğinde ise, belirtileri belli başlı olarak görülmektedir.  Bunlar;

Mide Bulantısı
Kusma
iştahsızlık
Yorgunluk
Uykusuzluk
Yüksek tansiyon ve nefes darlığı

Hastalığın belirtilerinin başlıcaları yukarıda saydıklarımızdır. Bunun dışında hastalığın ilerlemesine bağlı olarak da değişik belirtileri de bulunmaktadır.  Böbrek yetmezliği tedavisi erkenden başladığı zaman hastalıktan kurtulma ihtimali daha yüksektir.

Böbrek yetmezliği Tedavisi
Hastalıklarda erken teşhis her zaman çok önemlidir. Kişi yukarıda saydığımız belirtilere sahip ise, en yakın sağlık kuruluşuna giderek tedavi olabilir. Böbrek yetmezliği tedavi şekilleri ise aşağıdaki gibidir.

*Hemodiyaliz,
*Periton Diyalizi
*Canlı veya kadavra donörlerden yapılan böbrek nakli
Yukarıda saymış olduğumuz 3 ana tedavi yöntemi ile böbrek yetmezliği hastalığından kurtulmak mümkündür. Kısaca tedavi yöntemlerini açıklayacak olursak şunları söyleyebiliriz;
Hemodiyaliz: Kanın kirlenmesinden dolayı meydana gelen böbrek yetmezliğinde kullanılan bu yöntem ile böbreklere dışarıdan bir makine bağlanarak vücuttaki kan atıkları temizlenip geri verilir. Bu tedavi şeklinde hastanın kanında bulunan atıklar temizlenerek, sıvı seviyesi korunur.

Periton Diyalizi: Böbrek yetmezliği bulunan insanın kanındaki atık maddelerin temizlenmesi için dışarıdan bir makineye bağlanarak, kandaki atık maddelerin temizlenmesi görevi sağlanır. Bu yöntem hastalık seviyesinin yine çok ileri gitmediği durumlarda uygulanır. Ancak bu yöntemler uygulandığında hastada psikolojik sorunların oluşması ihtimali yüksektir. Bu nedenle hastanın moralinin yüksek tutmak oldukça önemlidir.
Canlı veya kadavra donörlerden yapılan böbrek nakli: Bu yöntem ise son çaredir. Hastanın böbreklerinin tamamen iflas ettiği ya da işlevini yitirdiği durumlarda, başka birinden böbrek nakli yapılarak hastaya dışarıdan böbrek nakledilir.

0 yorum

Kısırlık Tedavisinde Yeni Yöntemler

Kısrlık yani infertilite günümüzün modern toplumlarında kadınlarda olduğu kadar erkeklerde de sıkça görülen bir problemdir. Kısırlığın birçok sebebi olduğu gibi, çiftlerin %15'inde görülen ve açıklanabilir hiç bir sebebi olmayan kısırlık da mevcuttur. Tıptaki gelişmelerle birlikte farklı kısırlık tedavileri de mevcuttur:

YUMURTLAMA TEDAVİSİ-YUMURTLAMA TAKİBİ
Açıklanamayan infertilite ve düzensiz yumurtlamalarda kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde oral olarak kullanılan haplar ya da bir takım cilt altı iğneleriyle yumurtalar uyarılarak , yumurtlama düzenli ve takip edilebilir hale getirilmekte ve 3 ila 6 ay boyunca bu tedavi ile hamilelik oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu tedaviye ek ve destekleyici olarak aşılama da yapılabilmektedir ancak aşılamanın uygulanacağı hastalarda mutlaka en az 1 tüpün açık olması gerekmektedir. Aşılama yönteminde spermler rahim ağzına bırakılarak hamileliğin daha kolay oluşmasına destek verilmektedir.

AMELİYAT GEREKTİREN TEDAVİLER
Halk arasında çikolata kisti denilen endometriomaların varlığı, tüplerde oluşmuş yapışıklıklar , myom , polip ve benzeri oluşmuş patalojik yapılardan kaynaklı infertilite durumlarında laparoskopi veya histeroskopi ile ameliyatlar yapılmakta ve iyi sonuçlar alınmaktadır. Bazı durumlarda polikistik over hastalarında da cerrahi müdaheleler söz konusu olabilmektedir.

TÜP BEBEK TEDAVİSİ (IVF, ICSI)
Tüp bebek tedavisi yumurta ve spermin laboratuvar ortamında döllenerek rahme yerleştirilmesi ile oluşturulan gebelikler için kullanılan tanımdır. Yetersiz sperm , yumurtlama takibi ya da aşılamaya tepki vermemiş durumlar ve her iki tüpün de kapalı olamsı halinde sıkça başvurulan bir yöntemdir.
Bu yöntem 4 aşamadan oluşur:
Yumurta gelişiminin sağlanması
Yumurtaların toplanması
Yumurtaların döllenmesi
Embriyonun rahme yerleştirilmesi

Tüp bebekte başarı oranı yaşa bağlı olarak değişim göstermektedir. Buna göre :

35 yaşın altındaki kadınlarda %30-35
35-37 yaş arası kadınlarda %25
38-40 yaş arası kadınlarda %15-20
40 yaş üzerindeki kadınlarda %6-10
Oranında canlı doğum yapma olasılığı bulunmaktadır.

YUMURTA VE SPERM DONASYONU
Ülkemizde yasal olmamakla birlikte, pek çok ülkede yumurta ve sperm donasyonu sistemi mevcuttur. Erkekte sperm yokluğu (azospermi) , yaş ya da başka nedenlerle yumurta sayısında yetmezlik görülen yahut menopoza girmiş kadınların başvurduğu bir yöntemdir.
0 yorum

Nefes Darlıgı Nasıl Ortaya Cıkar

Nefes darlığı kendini 3 belirti ile gösteren bir rahatsızlıktır:

-       Nefes almada zorluk
-       Nefes almada rahatsızlık
-       Yeterince hava alamama hissi.

Bazı insanlar çok hafif bir egzersiz dahi yapsa kolayca nefes nefese kalabilirken, bazı kalp ya da ciğer rahatsızlığı yaşayan kimseler ise normal nefes alabilmekte ve rahatsızlık hissetmemektedirler. Hırıltı da yine nefes darlığının bir başka formu olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu genel açıklamalardan sonra nefes darlığını çoğunlukla akciğer ya da kalp ile ilgili bir durum olarak açıklamak yanlış olmayacaktır. Ciğerlerin ve kalbin vücuttaki görevi oksijeni dokulara taşımak ve dokulardaki karbondioksiti de sisteme geri getirip temizlemektir. Eğer bu süreçte bir aksama varsa, bu durum öncelikli olarak nefes almanızda problemlere yol açacaktır.

Eğer problem ciğerlerden kaynaklanıyorsa akla gelebilecek öncelikli rahatsızlıklar; bronşların tıkanmasından kaynaklanan astım krizi, ciğerlere yerleşen enfeksiyondan kaynaklanan zatüre ya da var olan KOAH ( Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) 'ın kötü gitmesi olabilir.

Nefes darlığı kalp rahatsızlığından ileri geliyorsa akla gelebilecek ilk sebeplerden biri fark etmeden geçirilebilen hafif kalp krizi olabilir. Bu gibi durumlarda hasta kalp krizinin en karakteristik belirtisi olan göğüs ağrısını hissetmez. Bu durumda kriz kişi için bir uyarıcı durumundadır. Kalp yetmezliği de yine nefes darlığı için bir sebep teşkil edebilir. Kalp yetmezliği kalp kasının güçsüz kalması ya da deforme olması nedeniyle kanı pompalamakta sorun yaşamasından kaynaklanır. Diğer kalp kaynaklı nedenlerse aritmi ya da taşikardi olabilir. Bunlara ilave olarak panik atak ve anksiyate bozukluğu durumlarında da kişide nefes darlığı belirtileri görüldüğü rapor edilmiştir. 

Bu gibi durumlarda hastalar fazla derin ya da çok hızlı nefes alma eğilimindedir. Bu durumda nefes almaya odaklanarak daha normal nefes almaya çalışmak ya da bir kese kâğıdı yardımıyla nefes almak hastayı rahatlatacaktır. Yine aşırı kilolu olmak, yüksek irtifalı yerlere çıkmak ya da hava kirliliği gibi etmenler de nefes almada zorluk yaratmaktadır. Eğer nefes darlığıyla birlikte göğüste ağrı, basınç, ateş, hırıltılı öksürük, tıkanma hissi gibi ilave durumlardan bir ya da bir kaçı da oluşmuşsa derhal en yakın sağlık kuruluşuna gidilmelidir.
0 yorum

Cocuk Felci Hastalıgı Ve Belirtileri

Çocuk felci ya da tıptaki adıyla 'poliomelitis'  virüs yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Sinir sistemine saldıran bu virüsten en çok etkilenen grup beş yaş altındaki çocuklardır. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) yaptığı açıklamaya göre bu virüse maruz kalan her 200 vaka’dan bir tanesi kalıcı felç ile sonuçlanmaktadır. Çocuk felci aşı ile %90 üzerinde bir korunma sağlanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde yok denecek kadar az olmakla birlikte geri kalmış ülkelerde halen görülmektedir.

ÇOCUK FELCİ NASIL BULAŞIR
Çocuk felci dışkı yoluyla yayılan bir hastalıktır ve eski zamanlarda, kanalizasyon ve su sistemlerinin bulunmadığı dönemlerde yayılması kolay olan bir hastalık olarak bilinmektedir. Nitekim o dönemlerde büyük salgınlara yol açtığı not edilmiştir. Gelişen kanalizasyon ve su sistemleriyle birlikte hastalığın yayılması ciddi derecede azalmış, çocuklara bulaşma ihtimali daha fazla olduğundan çocuk felci olarak anılmaya başlanmıştır. Hastalığın yaz ve sonbahar aylarında bulaşma olasılığı artmaktadır. Kız çocuklarda erkek çocuklara nazaran daha sık görülür.

COCUK FELCİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR
Çocuk felci çoğunlukla 40 °C’ bulan yüksek ateş, bulantılar, sırt ağrıları ve şiddetli baş ağrılarıyla başlar. Hastalığın görülmesi virüsün vücuda yerleşmesinden 7 ila 21 gün içerisinde başlar. İlk belirtiler ateş , boğaz ağrısı , kusma , baş ağrısı , aşırı yorgunluk , sırtta ağrılar ve boyunda kasılmalar şeklinde olur. Tedavide geç kalınması durumunda birkaç gün içerisinde kol ve bacaklarda felç durumu başlar. Bulaşıcı olması nedeniyle hastayı ayrı yatırmak gerekli ve önemlidir.

COCUK FELCİNİN TEDAVİSİ NASILDIR
Bu hastalığa özgü bir tedavi yöntemi yoktur. Doktorların uyguladıkları tedaviler dinlenme, baş ağrısı ve kas ağrılarına karşı ağrı kesiciler, antibiyotik kullanımı, ağrıları azaltıcı ve yürümeye yönelik fiziksel tedaviler, oluşabilecek nefes alma zorluklarına karşı alınacak tedbirler şeklindedir.

ÇOCUK FELCİNDEN NASIL KORUNURUZ
Çocuk felcinden koruyucu aşının ismi "Salk aşısı" veya "Sabin aşısı" dır. Bu aşısının ilki bebek henüz 6 aylık olmadan önce, ikinci aşı ilk aşıdan 2 ay kadar sonra, üçüncüsü aşıysa ikinci aşıdan 6 ay sonra yapılır. 5 ve 15 yaşlarında da tekrarlanır. Aşı yapılan hemen herkes hastalıktan korunur.Amerika2da 1979 yılından bu yana bildirilen bir vaka olmamıştır.
0 yorum

Kolesterol Belirtileri Nelerdir

Kolesterol vücudumuzun ihtiyacı olan ve kanımızda bulunan bir çeşit yağdır (lipit). Bu yağ vücudun ihtiyacına göre yine vücut tarafından üretilir. Ancak bunun yanı sıra yediğimiz bazı besinlerin içinde de kolesterol bulunur. Eğer vücuttaki kolesterol miktarı artarsa kolesterol fazlası damarlarda birikmeye başlar. Genel olarak yavaş bir işlem olan bu sertleşme, yaş ilerledikçe daha kötü bir hal almaya başlar üstelik kalp krizi, felç gibi ciddi hastalıklar için ortam yaratır.
Kolesterol kan testiyle kolaylıkla ölçülebilir.

Kolesterol çeşitleri nelerdir?

LDL (düşük yoğunluklu kolesterol) : Bu çeşit kolesterol vücudunuzda fazlası varsa damarlarınızı tıkayan kolesterol çeşididir ve “kötü” kolesterol diye de bilinir. Yüksekliği durumunda düşürmeye çalışmak gerekir.

HDL (yüksek yoğunluklu kolesterol) : Bu kolesterol çeşidiyse kanımızdan yağları uzaklaştıran ve yüksek olması durumunda kalp krizini engelleyen “iyi” kolesteroldür ve düşükse yükseltmeye çalışmak vücudumuz için yapabileceğimiz en faydalı iyileştirmelerden biridir.

Trigliseridler: Yine kanımızda bulunan bir yağ çeşididir. LDL ile birlikte yüksek olması durumunda kalp sağlığımızı tehdit eder.

Kolesterol ölçümleri neyi ifade eder?
Yüksek kolesterol: 240 ve üzeri
Sınırda kolesterol: 200-239 arası
İdeal kolesterol: 200’ün altıdır.

Yüksek kolesterol belirtileri nelerdir? 
Bu rahatsızlık doğrudan bir belirti vermez ve çoğunlukla ya rutin kontrollerde yapılan tahlillerde ortaya çıkar ya da damarların daralması&sertleşmesine bağlı rahatsızlıklar hissedildiğinde kontrol edilir ve saptanır. Bu yüzden kendimizi iyi hissettiğimizde dahi kolesterol ölçümlerini ihmal etmemek önemlidir.

Yüksek kolesterol sebepleri nelerdir?
-       Yediklerimiz: Çok fazla doymuş yağ, trans yağ ya da kolesterol içeren gıdalar yemek
-       Fazla kilolu olmak
-       Hareketsiz yaşam tarzı
-       Yaş: 20 yaşından sonra yükselme eğilimine geçer
-       Aile öyküsü: Aile bireylerinde kolesterol yüksekliğinin olması
-       Genel sağlık durumu: Hipotiroid problemi kolesterol yüksekliğine neden olur.

En doğrusu aile hekiminin tavsiyesiyle belirli aralıklarla ölçtürüp kontrol altında tutmaktır. Yüksekliğinde ise, sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak doktorun öngördüğü dozda ilaç kullanmak düşürmek için yardımcı olacaktır.

0 yorum

Hipertansiyon Belirtileri

Sessiz Katil” olarak da bilinen yüksek kan basıncı (hiper tansiyon) çoğu zaman belirti vermemekle birlikte, şaşırtıcı bir şekilde dünya nüfusunun yaklaşık %30'unu habersiz bir şekilde etkilemekte ve insanların felç ve kalp krizi geçirme ihtimallerini arttıran bir faktör olarak hayatlarında sessiz sedasız var olmaya devam etmektedir.

Tansiyon civanın milimetre cinsinden ölçülmesiyle elde edilen iki farklı rakamsal ifadedir:
·     Sistolik basınç (halk arasındaki deyimiyle büyük tansyon)  : Kalbin kanı pompaladığında damar duvarlarında oluşturduğu basınçtır.
Diyastolik tansiyon ( halk arasındaki deyimiyle küçük tansiyon)  :Kalbin iki atım arasındaki dinlenmesi esnasında oluşan basınçtır ki aynı zamanda da atardamarların kan akışına olan direncini de gösterir.

Bunu rakamsal bir örnekle açıklamaya çalışalım:
Sözgelimi tansiyon aleti kan basıncınızı 140/90 olarak ölçtü. Bu sayılardan anlamamız gereken büyük kan basıncımızın 140 mm civa, küçük kan basıncımızınsa 90 mm civa olduğudur. En genel haliyle de birden fazla ölçüm esnasında kan basıncının 140/90 ve üzerinde olması hiper tansiyonu ifade eder. Benzer şekilde, ölçümlerin 130/80 ve daha aşağı olması durumu da normal değerler olarak kabul edilir.

Kimler risk altında?

-       Kilo fazlalığı olanlar
-       Ailesinde hipertansiyon öyküsü bulunanlar
-       Sigara içenler
-       Afrika ve Karayip kökenliler
-       Fazla tuz tüketenler
-       Yeterince sebze ve meyve tüketmeyenler
-       Yeterince egzersiz yapmayanlar
-       Çok fazla kahve ya da kafein bazlı içecek tüketenler
-       Çok fazla alkol tüketenler
-       Yaşı 65 ve üzeri olanlar 
hiper tansiyon riski altındadır.

Hipertansiyonu önleme ve iyileştirme:
Tansiyonunuzu normal değerler içerisinde tutabilmek için :
-       Eğer varsa fazla kilolarınızdan kurtulmak
-       Tükettiğiniz tuz miktarını azaltmak
-       Düzenli egzersiz yapmak
-       Sağlıklı beslenmek
-       Fazlaysa tükettiğiniz alkol miktarını azaltmak
-       Sigarayı bırakmak
-       Kafeini azaltmak
Size yardımcı olacaktır

Ölçümlerde tansiyonunuz yüksek bulunmuşsa, bu rakamların düzenli olarak takip edilmesi önemlidir. Yüksekliğin sürekli olması durumunda doktorunuz sizden yaşam şeklinizde değişiklik yapmanızı isteyecek ve gerekli gördüğü durumlarda da ilaç takviyesi yapacaktır.
0 yorum

Akciger Kanseri Belirtileri


Akciğer, vücudun solunum yapmasını sağlayan, insan bedenindeki kirli havayı dışarı atıp, temiz havayı solumaya yarayan, yapı bakımından süngerimsi bir şekle sahip olan göğüs boşluğunda bulunan organıdır. Akciğeri oksijen tüpüne benzetebiliriz. İnsanın yaşaması için gerekli olan temiz havayı vücuda orantılı olarak yayarak, hücrelerinin büyümesini ve gelişmesini sağlayan en önemli organlardan biridir. 
Kanserler ise çıktığı organa göre adlandırılır. Dikkat edilirse kanser türlerine verilen isimler, genellikle organ isimleridir. Mesena, tiroid gibi. Akciğer kanserine “ Akciğer kanseri “ adı verilmesinin nedeni de diğer kanser türlerinde olduğu gibi, akciğer de başlamasından kaynaklanır. 


Akciğer Kanserinin Nedenleri Nelerdir?
Akciğer kanserinin nedenleri ise belli bazı sebeplere bağlı olarak değişmekle birlikte en çok da görevini yerine getirememesinden kaynaklanır. Özellikle sigara içen insanlarda daha çok görülen bir hastalık türüdür. 
Belli bir zamanla süngere benzeyen dokusunun nefes alamamasından dolayı hücrelerin olumsuz etkilenmesinden akciğer kanseri meydana gelir. 
Cinsiyete bağlı olarak hesaplandığından sigara içen kadınların akciğer kanseri hastalığına yakalanmaları riski erkeklere göre daha fazladır. 
Bunun yanında pasif içici dediğimiz insanlarda da yine akciğer kanseri görülebilmektedir.
Akciğer kanseri hastalığının diğer bir nedeni de tozlu ortamlarda çalışma zorunluluğudur. 
Özellikle kimyasal tozların bulunduğu ortamlarda çalışanlarda akciğer kanseri yine en çok görülen durumdur. Bunun nedeni yine sigarada olduğu gibi, solunum görevini tam anlamıyla yapamamasıdır.


Akciğer Kanserinin Tedavi Yöntemleri
Akciğer kanserlerinin hepsinde 3 tür tedavi yöntemi vardır. Bunlar hastalığın durumuna göre değişmektedir.

Birinci tedavi yöntemi, Cerrahi yöntemdir. Bu yöntemde kanser ameliyat ile çıkartılır. En küçük kanser hastalıklarında bu tedavi uygulanır. Bu hastalığın ilerlemediği, erken tedavi ve teşhisin konulduğu zamanlarda uygulanır.

İkinci tedavi yöntemi,  Radyasyon (ışın) tedavisi (yüksek-doz x-ışınları veya diğer yüksek-enerjili ışınlar kullanarak kanser hücrelerinin öldürülmesi) tedavi şeklidir. Bu yöntem kanserin biraz daha büyüdüğü durumlarda uygulanan tedavi şeklidir.

Üçüncü tedavi yöntemi ise Kemoterapi (kanser hücrelerini öldürmek üzere ilaçlar kullanılması) bu da hastalığın yine daha az görüldüğü durumlarda uygulanan yöntemlerden biridir.

Akciğer kanserinin tedavi süreçleri ve iyileşme süresi de hastalığın durumuna göre değişiklik göstermektedir. Ülkemizde  ölümlerin en çok yaşandığı hastalık yine akciğer kanseridir. Bu nedenle erken tedavi ve uzmanların önerileri ile hareket etmek, kanser riskini ve ilerlemesini durdurabilir.

0 yorum

Böbrek Tası Nasıl Düsürülür

Böbrek taşları çeşitli nedenlere bağlı olarak vücudun kendi kendisine ürettikleri sert yapılı kimyasallardır ve bu nedenle taş olarak adlandırılır. Böbrek taşının nasıl düşürüleceğini belirleyen en önemli faktör taşın miktarı ve boyutudur. Küçük boyutlara sahip az sayıda oluşan böbrek taşı genelde hiç bir müdahaleye gerek kalmadan idrar yolu ile vücuttan atılmaktadır.

Bu süreçte ne yazık ki duyulacak acı çok yüksek olacağı için tedavi amaçlı olarak hastaları rahatlatmak adına yüksek dozlu ağrı kesici ilaçlar kullanılmaktadır. İlaç kullanan hastalardan doktorlarının istediği tek şey ise idrarlarını bir kap içerisine yaparak taşın düşüp düşmediğini düzenli olarak kontrol etmeleridir. Ancak idrar kanalından geçemeyecek kadar büyük olan böbrek taşlarına mutlaka müdahale edilmesi gerekir. Böyle bir durum ile karşılaşılan hastalarda tercih edilen ilk yöntem özel bir yöntem ile taşın kırılmasıdır.

Böbrek taşı kırma olarak isimlendirilen bu yöntemde özel ses dalgaları yollanarak böbrek taşının kırılması amaçlanır. Böylelikle boyutu küçülen böbrek taşları yine idrar yolları ile vücuttan atılabilmektedir. Ancak bazen bu yöntemin başarısız olması söz konusu olabilmektedir. Taşın kırılamaması halinde tek çare cerrahi müdahaledir. Açılacak küçük bir kesiden böbreğe girilerek ya taş bir bütün olarak dışarı çıkarılmakta ya da böbrek içinde kırılarak küçük parçalara ayrılmaktadır. Taşın çok büyük olduğu ya da böbrekte çok sayıda taş bulunması halinde cerrahi müdahale yöntemleri tercih edilmektedir.

0 yorum

Böbrek Tası Belirtileri Nelerdir

Böbrek taşları çok çeşitli nedenlere bağlı olarak oluşabilmektedir. Özellikle az su içen kişilerde böbrek taşı oluşma riski yükselmektedir. Bunun nedeni az su içen kişilerin daha az idrara çıkmaları ve zararlı maddelerin böbreklerde birikmesine olanak sağlamalarıdır. Biriken bu maddeler zamanla sertleşmekte ve böbrek taşı oluşmasına neden olmaktadır. Böbrek taşı belirtileri taş böbrekte kaldığı sürece genelde hiç bir şikayete yol açmamaktadır.

Ancak taşın idrarla beraber ilerlemesi ve böbreklerden mesaneye doğru gelmesi halinde burada bulunan kanallarda tıkanmaya yol açtığı için şiddetli ağrıların oluşmasına neden olabilmektedir. Zaten pek çok hastanın doktora başvuruda bulunma nedeni de ortaya çıkan şiddetli ağrı kramplarıdır. Böbrek taşının idrar kanalına girmesi ve bu kanaldan geçebilecek boyutlarda olması halinde hastanın bol sıvı almasını sağlayarak taşı kendiliğinden düşürmesi sağlanmaktadır.

Bu süreçte uygulanacak tek tedavi yöntemi ise ağrı kesici ilaçlar ile hastaların ızdıraplarını azaltmaya yöneliktir. Böbrek taşı belirtisi olarak ortaya çıkan şiddetli ağrı bel bölgesinde başlar ve kasıklara doğru yayılım gösterir. Bu ağrıya ek olarak şiddetli mide bulantısı ve kusma, karın bölgesinde meydana gelen şişlik, idrarda bir miktar kan görülmesi ve sık sık idrar yolu iltihabı oluşması da böbrek taşına bağlı olarak ortaya çıkabilecek belirtiler arasında yer almaktadır.  Böbrek taşı belirtisi görüldüğü anda hemen doktora başvuruda bulunmak gerekmektedir. Çünkü bazen oluşan böbrek taşının çok büyük olması gibi nedenlerle taşın kendiliğinden düşmesi mümkün olmamakta ve müdahale gerektirmektedir.

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI