işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Zerdeçal beyni iyileştiriyor!



Zerdeçalın, beynin kendini iyileştirme kabiliyetini artırabileceği belirtildi.




Alman bilim adamları tarafından yapılan ve "Stem Cell Research and Therapy" dergisinde yayımlanan bir araştırma, zerdeçalda bulunan bir maddenin, beynin iyileşmesinde rol alan sinir hücrelerinin gelişimine yardımcı olduğunu gösterdi.

Almanya'nın Jülich kentinde bulunan Nörobilim ve Tıp Enstitüsü'ndeki araştırmacılar, zerdeçalın içinde bulunan aromatik-turmeron isimli bir bileşenin fareler üzerindeki etkilerini inceledi.

Bileşenin enjekte edildiği farelerin beyinleri incelendiğinde, sinir hücrelerinin gelişimiyle bağlantılı olduğu bilinen beynin bölgelerin daha aktif olduğu görüldü.

Yapılan diğer araştırmalar, zerdeçalda bulunan kurkumin adlı maddenin, hem kanserin tedavisinde hem de kanserin önlenmesinde oldukça etkili olduğunu gösteriyor.

Bilim adamları, fareler üzerinde yaptıkları deneylerde elde ettikleri bulgulara dayanarak, felç ve alzeihmer hastalıkları için ilerde ilaç üretilebileceğini, fakat insanlar üzerinde denenmesi için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

0 yorum

Kırmızı meyvenin faydaları



"Kırmızı meyveler çocuklarda beyin fonksiyonlarını artırıyor"




Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülay Hamzaoğlu Öztürk, okul çağındaki çocuklarda özelikle kırmızı renkli meyve tüketiminin, beyin fonksiyonlarını artırdığını ve geliştirdiğini söyledi.

Öztürk yaptığı açıklamada, omega 3 kaynağı olarak bilinen balık ve cevizin yanı sıra kırmızı renkli meyvelerin de beyin fonksiyonlarını artırdığını anlattı.





Mevsimsel geçişi kısa olan kızılcık, ahududu, böğürtlen gibi kırmızı renkli meyvelerin zamanında tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Öztürk, şöyle konuştu: "Okul dönemindeki çocukların 4 besin grubundan her gün bir çeşit tüketmesi yararlıdır.

Ekmek grubu, enerji harcamasının yüzde 55-60'ını oluşturuyor. Dolayısıyla her gün bir ya da iki dilim ekmeğe mutlaka yer verelim. Genelde çocuklarda eksik kalan sebze meyve grubunda 3-4 porsiyon ve mevsimindeki meyve ve sebzelerden öğünler oluşturulmalıdır. Süt ürünleri grubundan süt, yoğurt, ayran gibi çocuğunuzun sevdiği ürünlerden günlük iki su bardağı öğünlere yayarak verebilirsiniz.

Çocukların büyüme ve gelişiminde özellikle de kas oluşumunu destekleyen protein kaynaklı et, yumurta, bakliyat gibi ürünleri çocukların menüsünde yer verilmelidir”.



Öztürk, okul başarısında önemli etken olan kahvaltılarda, proteince zengin yumurtanın mutlaka her gün, doğru pişirilme yöntemleriyle hazırlanarak çocuklara yedirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

0 yorum

Kalp hastaları, kırmızı eti kontrollü tüketmeli



Kalp hastaları, kımızı eti, az yağlı, az tuzlu ve az miktarda tüketebilirler.




Kamu Hastaneleri Birliği Çekmece Bölgesi Genel Sekreteri Prof. Dr. İhsan Bakır, kalp ve damar hastalarının az tuzlu ve az yağlı veya eti haşlama olarak ve az miktarda tüketmelerinde sakınca olmadığını belirtti.

Bakır, Kurban Bayramı'nda kalp hastalarının et tüketimine ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, koroner kalp hastalığı veya genetik yatkınlığı olan kişilerin, kırmızı eti kontrollü tüketmeleri gerektiğine işaret etti.

Yağlı ette doymuş yağların fazla miktarda bulunduğuna değinen Bakır, alınan yüksek miktarda etin, ilaveten tuzlu olarak tüketilmesinin kalp damar hastalığı, diyabet ve hipertansiyonu olan kişilerde sorun oluşturduğuna dikkat çekti.

Bakır, koroner kalp hastalığı olan diyabetik ya da hipertansif hastaların bayramda "miktar olarak az" ve "özellikle yağsız" etleri tercih etmesinin, sağlık açısından daha faydalı olacağını vurguladı.

Özellikle, yüksek tansiyon, kalp damar hastalarının, tuzlu ve yağlı kavurma ürünlerinden uzak durmasını tavsiye eden Bakır, şu bilgileri verdi:

AZ MİKTARDA TÜKETİLMELİDİR

"Tuz ve iç yağın aşırı tüketilmesi artan tansiyon atakları, nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi şikayetlerle ağır ve sıkıntılı hastalık tabloları ile hastanelere başvuruları artıracaktır. Kurban bayramlarında, sakatat denilen, kurbanın, karaciğeri, dalağı, böbreği ve mumbarları yoğun kolesterol içeriği nedeniyle kalp hastalarına yedirilmemelidir. Ancak kalp ve damar hastalarının az tuzlu ve az yağlı veya eti haşlama olarak ve az miktarda tüketmelerinde bir sakınca yoktur. Kavurma yenecekse de az yağlı ve az tuzlu olmasına dikkat edilmelidir. Ateşe direkt maruz kalmış, yanmış, katranlaşmış ette kanser riski vardır. Bu bakımdan eti pişirirken dikkat etmeliyiz. Et tüketirken, yeşillik, taze salata gibi antioksiden besinlerin, etin olası zararlarını önleyebileceği unutulmamalıdır."

Kamu Hastaneleri Birliği Çekmece Bölgesi Genel Sekreteri Prof. Dr. İhsan Bakır, kalp hastalarının ölçülü olmak kaydıyla bayramda pişirilen etten rahatlıkla tüketebileceğini belirterek, şunları kaydetti:

"Balon stent yaptığımız hastalar taburcu olduktan sonra çok yağlı ve çok yoğun olmamak kaydıyla et tüketebilir. Kalp yetmezliği olan hastalarımız yine tuzlu olmamak kaydıyla kurban etinden tüketebilirler. Baypaslı hastalarımız da hastaneden çıktıktan sonra yine kurban etini rahatlıkla tüketebilir. Haşlama gibi daha tuzsuz tüketilmesi daha zararsız olabilir. Tansiyon hastaları da tuzsuz olmak kaydıyla kurban etinden rahatlıkla yiyebilir. Diyabet, kalp ve tansiyon hastalarının aşırı tatlı tüketimine dikkat etmesi gerekir. Bu hastalar, tatlı alımını en az düzeye indirmeli, hafif olan sütlü tatlıları tüketmelidirler. Kalp, tansiyon ve diyabet hastalarının, her dönem olduğu gibi bayram süresinde de ilaçlarını aksatmamaları, fiziksel egzersizlerine devam etmeleri gerekmektedir."
0 yorum

Mers nedir belirtileri neler virüs öldürür mü?

Mers virüsüne Şanlıurfa'da 2 kişi daha yakalandı peki mers hastalığı nedir, nasıl bulaşır, belirtileri nasıl anlaşılır tedavisi var mıdır?

Mers virüsü Türkiye'nin yeni kabusu olacak gibi Suudi Arabistan'dan dönen bir çiftte daha Mers hastalığı ortaya çıktı, peki Mers virüsünün belirtileri nedir, öldürür mü, bulaştığı nasıl anlaşılır?

Mers virüsü ilk kez 2012 yılında Suudi Arabistan’da tanımlanan ve yeni bir coronavirüsün neden olduğu bulaşıcı solunum yolu hastalığıdır.

Coronavirüsler ise hafif soğuk algınlığından ağır hastalığa (SARS) kadar farklı belirtilere neden olabilen geniş bir virüs ailesidir.

SARS'TAN BİLE DAHA TEHLİKELİ

İlk kez Suudi Arabistan’da develerden ya da keçilerden insana geçtiği tahmin edilen MERS virüsü 2002-2003 yılları arasında Asya’da büyük paniğe yol açan ve 7 bini aşkın kişinin yakalandığı SARS gibi solunum yollarını etkiliyor. Ateş, öksürük, nefes darlığı, karın ağrısı, ishal ve kusma belirtilerini sırasıyla gösteriyor. Kuluçka süresi ortalama 12 gün. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre şu ana dek MERS virüsüne dünyada 238 kişi yakalandı, bunların 92’si öldü. Bu da 21’inci yüzyılın en tehlikeli virüsü olan MERS’i SARS virüsüne göre 8 kat daha ölümcül yapıyor.

Mers virüsü Sars'tan bile daha tehlikeli olan öldürücü bir virüstür.

ORTADOĞU VİRÜSÜ

MERS, çoğunlukla Suudi Arabistan’da olmak üzere Ortadoğu ülkelerinin birçoğunda meydana gelmektedir. Orta Doğu dışındaki ülkelerde çok daha az sayılarda görülen MERS hastalarının Orta Doğu’ya seyahat geçmişleri vardır.

MERS HASTALIĞI BELİRTİLERİ

Ateş, öksürük ve nefes darlığıdır. Hastaların muayenelerinde de genellikle zatürre bulunur. Bazı hastalarda ishal gibi sindirim sistemi belirtileri de meydana gelmiştir. Hastalık şiddetli olduğunda yoğun bakım ve solunum cihazına gerek duyulmaktadır. Bazı hastalarda da özellikle böbreklerde organ yetmezliği meydana gelmiştir.



MERS ÖLDÜRÜR MÜ?

MERS hastalarının yaklaşık %30’u maalesef hayatını kaybetmiştir. Bağışıklık sistemleri zayıflamış olanlar, yaşlı insanlar ve şeker, kanser, kronik akciğer hastalığı olanlarda MERS daha şiddetli meydana gelmektedir.

MERS VİRÜSÜNÜN KAYNAĞI

Şu an için MERS virüsünün develerden kaynaklandığından şüphelenilmektedir. Ancak hastalığın insanlara nereden ve nasıl bulaştığı henüz kesin olarak bilinmemektedir. Hastalık insandan insana yakın temas ile bulaşabilmektedir ancak şu an için hızla yayılmamaktadır. İnsandan insana olan bu bulaşma aile bireyleri, hastanelerdeki hastalar ve sağlık çalışanları arasında olmuştur.


MERS VİRÜSÜ TEDAVİSİ VAR MI?
MERS için şu anda aşı ve özel bir tedavi yoktur. MERS hastalarının tedavisi hastaların durumlarına göre destekleyici (iyileştirici) olarak yapılır.

TÜRKİYE'DE MERS VİRÜSÜ
Sağlık Bakanlığı MERS’i çok yakından izlemektedir. Bu konuda alanlarında uzman kişilerden oluşan Bilim Kurulu’nun katkılarından da sık sık yapılan toplantılar neticesinde faydalanmaktadır. MERS hakkında ülkemizdeki tüm hekimlerle birlikte tüm sağlık personelleri sürekli bilgilendirilmekte ve bu sayede şüpheli kişiler belirlenebilmektedir. Sağlık kurumlarımız MERS’e tanı koyma ve tedavi etme kapasitelerindedir.

SUUDİ ARABİSTAN'A GİDENLER DİKKAT!
Suudi Arabistan bölgesinde MERS hastalığının görülmeye devam etmesi nedeniyle elbette Hacı ve Umre ziyaretçilerinin bu hastalığa yakalanma riskleri vardır.

Hacı ve Umre ziyaretçileri Suudi Arabistan’dan dönüşte 14 gün boyunca MERS hastalığı açısından bağlı bulundukları aile hekimleri tarafından takip edilecek ve gerekli görülürse kendilerine test yapılacaktır. Bu nedenle Suudi Arabistan ziyaretinden gelince aile hekiminizle mutlaka görüşünüz.

Suudi Arabistan ziyaretinden sonraki 14 gün içerisinde ateş ile birlikte alt solunum yolu hastalığı belirtileri (öksürük, nefes darlığı) olan kişiler bir sağlık kuruluşuna başvurmalı ve başvurduğu hekime seyahatine dair bilgi vermelidir.

0 yorum

Sağlık Bakanına göre paniğe gerek yok

Sağlık Bakanı "Paniğe gerek yok, tüm önlemleri aldık" dedi.




Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye'de Ebolalı hastanın bulunmadığını, Mers ön tanısı konulan ama teşhisi kesinleşmeyen 7 hastanın da tedavi altında olduğunu belirtirken, tüm önlemlerin alındığını vurguladı. Sağlık Bakanı "Paniğe gerek yok, tüm önlemleri aldık" dedi. Katıldığı bir televizyon yayınında sağlık gündemini değerlendiren Bakan Müezzinoğlu, Türkiye açısından gerek Mers, gerek Ebola konusunda toplumu alarma götürecek olağanüstü bir durumun söz konusu olmadığını dile getirdi. Sağlık Bakanı şöyle konuştu: "Seyahat Sağlığı Danışma Hattımız var, seyahate giden dünyanın neresine giderlerse Seyahat Sağlığı Danışma Hattımız 24 saat hizmet veriyor. 444 77 34 sağlığı ile ilgili herhangi bir sıkıntı duyduğunda buradan destek alabilir. Takip ettiğimiz, Mers şüphelisi dediğimiz 7 vaka takipte. 

           Hemen bir gün sonra teşhisi konuluyor, yoktur veya vardır deniliyor, şu anda şüpheli teşhis sonucu beklediğimiz 7 vakamız var. Şu ana kadar Ebola teşhisi koyduğumuz bir vaka yok. Bizim şüpheli gördüğümüz vakalarda yaptığımız tetkiklerde 8 vakanın 8'i de sıtma çıktı. Ama kamuoyu da şunu gördü ki; bir, uçak aşamasında takibimizin olduğunu görüyor, uçaktan inerken alınan tedbirlerimizi görüyor, hastaneye götürürken ve o bir gün içinde teşhis konuluncaya kadar olan tedbirlerimizi kamuoyu görüyor. 

           Bu anlamda Bakanlık olarak her türlü tedbiri alıyoruz. Bazen Valilerimiz havaalanını dezenfekte ediyor, buna gerek olmadan bunu yapmak toplumda ayrı bir psikolojik sorun oluşturuyor. Dün itibariyle onlara hangi koşullarda, hangi tedbirleri alacaklarını gerek Halk Sağlığı Müdürlüklerimize, gerekse Valiliklerimize bildirdik. Ben olayı bir panik havası kampanyasına medyamızın da sürüklememesini istiyorum. Alınacak tedbirleri azamiye alıyoruz, dünyanın en ileri ülkelerinden daha duyarlı tedbirler alıyoruz. Ama bunu abartmaya, bunu bir paniğe, toplumsal bir 'büyük sağlık riski' gibi algıya vesile olacak haberlerden de yayınlardan da veya tavırlardan da, tedbirlerden de kaçınmamız lazım. -"1 YILDIR ALARM DURUMUNDAYIZ"-


 Biz Bakanlık olarak Mers ile 1 yıldır alarm durumundayız, Ebola'da 5-6 aydır alarm durumundayız. Kamuoyu bizim duyarlılığımıza güvenmeli. 36 ilimizde 45 hastanemizi bu anlamda hem tedbir açısından yapılması gerekenler hem de bu şüphelilerin, çünkü bu 36 ilimiz daha çok giriş çıkış illerimiz. Gerek havaalanı, gerek sınır kapılarımız. Bu 36 ilde 45 hastanemiz bu anlamda hazırlandı. Tedbirlerin hepsi en üst düzeyde alındı. 

Uçağın kapısı açıldığında onunla muhatap olan kitlemiz, sonra ambulans sedyelerimiz, ambulansa transferimiz ve sağlık elemanlarımız en üst düzeyde korunacak bilgilendirmeye ve kıyafetleri onlara temin edildi. Biz burada hizmet verenin sağlık güvenliği açısından da her türlü tedbiri aldık, bilgilendirmeleri de yaptık." (ANKA)
0 yorum

Çocuklarda Kronik Yorgunluk Sendromu

Çocuklukta yaşanan bir travma, yeni bir çalışmaya göre ileri yaşlarda kronik yorgunluk sendromuna yol açabilir.

Kronik yorgunluk sendromu (KYS), altı aydan sonrasında bile geçmeyen ve bir şekilde açıklanamayan bir yorgunlukla karakterize edilir. Yorgunluk, günlük faaliyetlere engel olacak kadar ağırdır ve kas ağrısı, hafıza ve konsantrasyon sorunları, baş ağrısı ve boğaz ağrısı gibi başka belirtileri de vardır. Altında yatan nedenin ne olduğu açık değildir ve durumun tedavi edilmesi oldukça zor olabilir.

Emory Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, 60 kişilik kontrol grubu ile KYS’li 43 kişiyi karşılaştırdılar. Onlara duygusal, fiziksel ve cinsel taciz ve duygusal ve fiziksel ihmal gibi çocukluk tecrübeleri hakkında sorular sordular. KYS’liler daha yüksek toplam travma değerlerine sahiptiler – aslında duygusal ihmal ve cinsel taciz gibi travmalara maruz kalmak KYS riskini üç ile sekiz kat daha fazla arttırmıştır. KYS’li bütün hastalar çocukluk travması yaşamamıştır, ancak çocukluk travması yaşayanlar daha kötü belirtiler göstermeye eğilimli hale gelmişlerdir.


KYS’li hastalarda aynı zamanda depresyon, kaygı ve travma-sonrası stres bozukluğu gibi psikiyatrik bozukluklar görülme olasılığı daha fazladır. Bu durumlar da çocukluk travması ile ilişkilendirilir. Araştırmacılar, çocukluk travmasının kişiyi hem kronik yorgunluğa hem de psikiyatrik sorunlara daha hassas yapacak şekilde beyni etkileyebildiğini savunmaktadır.
1 yorum

Şizofreni Tedavisinde En Etkili Yöntem İlaç

Sonuçları Lancet dergisinde yayımlanan araştırmada, 1959 ile 2011 yılları arasında 65 araştırma kapsamında 6000'den fazla hastaya ait veriler değerlendirildi.

Araştırmaya göre, ilaç tedavisi gören şizofrenihastalarının sadece yüzde 27'si bir yıl içerisinde yeniden ağır bir hastalık devresine giriyor. Placebo verilen hastalarda ise bu oran yüzde 64.

İlaç tedavisi verilenlerin hastaneye yatırılma ihtimali de düşüyor. İlaç tedavisi gören hastaların yüzde 10'u yatarak tedavi edilmek zorunda kalırken, psikoterapi gibi diğer yöntemlerin uygulandığı hastalarda bu oran yüzde 26.

Araştırmaya göre, ilaç tedavisinin dozu azaltarak veya aniden kesilmesi de büyük bir fark yaratmıyor.
0 yorum

Tiroid kanseri nedir?



Tiroid bezi boyunda, nefes borusunun önünde bulunan kelebek ya da papyon şeklinde bir bezdir. Bu bir endokrin organdır.
Endokrin organ denildiği zaman vücutta hormon üreten bir bez anlaşılır. Bu organ ürettiği hormonu kana verir ve bu hormonlar metabolizmayı düzenleyen başlıca hormonlar olarak görev yaparlar.
Tiroid bezi çok değişik sistemleri etkiler. Ne kadar kilo alınacağı, vücudun ısısı, nemi, derinin nemi, kalbin dakikada ne kadar atacağı, kadınların kaç günde bir adet olacağı, büyük tuvalet alışkanlığının günde kaç defa olacağı gibi çok değişik sistemler üzerinde etkisi olan bir hormondur.
Özellikle kadınları etkileyen yönleriyle ve kilo alıp verme sorunu olanlarda ilk başvurulan parametre, kan şekerinden sonra tiroid bezidir.

Tiroid bezinin tümörleri

Böylesine önemli görevler üstlenmiş olan önemli bir bezin bir de kendi içerisinde çıkardığı iyi ya da kötü huylu tümörleri vardır. İyi huylu olanlarına guatr denir. Guatr, tiroid bezinin özellikle iyot eksikliğine bağlı olarak hacim olarak büyümesine verilen isimdir.
Halk arasında bazen guatrla tiroid aynı anlama gelmek üzere kullanılır. Örneğin guatr bezi şeklinde ifade edilir. Bu yanlış bir kavramdır. Asıl olarak bu tiroid bezidir. Tiroid bezinin büyümüş şekline guatr denir.
Bunun dışında ortaya çıkan başka bir şişlik ya da büyüme tiroid kanseridir. Tiroid kanseri sonuç itibariyle kötü huylu bir tümördür. Kötü huylu demek, bulunduğu yerde tekrarlayabilen, bulunduğu yerde kendisine komşu olan lenf bezlerine sıçrama ya da metastaz yapan, kemik, akciğer gibi bulunduğu organlardan uzak organlara sıçrayabilen hastalık türü demektir.
0 yorum

Gözün Yapısı Nasıldır?



Göz, görme organıdır: Karmaşık, çok yönlü ve duyarlı bir yapısı vardır. Bir manzaraya baktığımızda gözün ağ tabakasında bir görüntü oluşur ve analiz için beyne gönderilir. Göz küresi, bir fotoğraf makinesine benzetilebilir. Bir fotoğraf makinesine benzetilebilir. Bir fotoğraf makinesinin üç temel bölümü vardır: Gövde, mercekler ve film.

Göz küresi üç tabakadan oluşur. Dış tabaka, gözakıyla (sklera) korneadan; orta tabaka, irisle merceklerden ve iç tabaka da ağ tabakadan meydana gelir.

Gözün ön kısmındaki sert dış tabaka (sklera), ince bir zarla çevrilidir (konjunktiva). Işık, gözün yüzeyindeki saydam bir kubbe olan korneadan göze girer. Gözün korunmasına yardımcı olan kornea, gözün arka kısmındaki ağ tabakaya ışığı iletir.

Küre şeklindeki göz orbita denen kemik boşluk içine yerleşmiştir ve gözkapakları ile korunur. Dışta beyaz renkli sklera ve onun devamında saydam bir tabaka olan kornea yer alır. Korneanın altında göze rengini veren iris bulunur. İrisin ortasında ışık miktarına göre genişliği değişen gözbebeği (pupilla) yer alır. İrisin arkasında göz merceği (lens) vardır. Bu yapı saydamdır ve disk şeklindedir. Skleranın altında gözün damarsal tabakası (uvea) ve onun altında da görmeyi sağlayan ağ tabaka (retina) yer alır. Görsel uyarılar retinadan beyne görme siniri (optik sinir) yoluyla iletilir.
0 yorum

Meme Kanseri Türleri Nelerdir?

Bunların dışında bir de hücresel tipleri vardır. Bunlar örneğin duktal karsinomlar, lobüler kanserler, müsinöz kanserler gibi kanserlerdir. Bunlar kanserin tamamen histolojik tipleridir.

Ama hem hastalar hem de hekimler için önemli olan, bir kanserin invaziv olup olmadığıdır. Kanser invaziv olmadığı dönemde, yani intraduktal denilen ya da insitu denilen dönemde yakalandığı takdirde, henüz vücudun başka bir bölgesine geçme, yani halk arasındaki söyleyişle sıçrama olasılığı yoktur.

Video: Meme Kanseri

Bu evrede tedavi kesindir

Bu dönemde yakalanan kanser cerrahi tedavi ile tamamen ortadan kaldırılabilir. Böylece vücudun başka yerine geçmesi de önlenebilir.

İnvaziv kanser ise, vücudun başka bir yerine geçebilme potansiyeli olan evredeki kanserdir. Ama bu evrede de yakalandığı zaman tedavi şansı vardır. Bu bu invaziv kanserli hastalar, hiçbir zaman tedavi edilemeyecek noktada değildir.

Fakat tercih edilen, hastalığın insitu kanser denilen sıfır evrede yakalanması ve kadınların bu hastalıktan tamamen kurtarılmasıdır.
0 yorum

Renkli kontakt lenslerin özellikleri

Renkli kontakt lensler ya tamamen kozmetik amaçlı kullanılır. Ya da miyopisi veya hipermetropisi olan kişinin hem görmesini sağlamak hem de estetik olarak göz rengini değiştirmek istemesi durumunda tercih edilir.

Lensler normalde şeffaf yapıdadır. Fakat arzu edildiği takdirde üzeri istenilen renkte boyanabilir. Kişi bunu taktığı zaman göz rengini değiştirmiş olur. Numarası olan kişiler ise hem numarasını düzeltmiş hem de göz rengini değiştirmiş olurlar.
0 yorum

Karaciğer Kanserine Karşı Alınması Gereken Önlemler Nelerdir?


Hepatitis B aşısı yaptırın

Hepatitis B riskini aşı ile azaltabilirsiniz. Hepatit Başısı yetişkinlerde ve çocuklarda %90 koruma sağlamaktadır. Koruma yıllar vehatta bir ömür boyu sürebilir. Aşı, bebekler, ileri yaştaki yetişkinler vezayıf bağışıklık sistemi olan kişiler dahil birçok kişiye uygulanabilir.
Hepatit C’yi önleyici tedbirler alın.

Hepatit C’ye karşı bir aşı bulunmamaktadır; fakat enfeksiyonriskinizi azaltabilirsiniz.
Cinsel partnerinizin sağlık durumundan haberdar olun. Cinsel partnerinizde Hepatit B, Hepatit C veya diğer cinsel yolla bulaşan rahatsızlıklar bulunmadığından emin olmadan korunmasız cinsel ilişkide bulunmayın. Partnerinizin sağlık durumunu bilmiyorsanız, her cinsel ilişkiye girdiğinizde prezervatif kullanın.
Damar içi ilaçlar kullanmayın, eğer kullanıyorsanız temiz bir iğne kullanmaya özen gösterin. Hepatit C virüsünden korunmanın en iyi yollarından birisi damar içi ilaç kullanmamaktadır. Eğer damar içi ilaç kullanmak zorundaysanız, temiz iğneler kullanmaya dikkat edin ve bu iğneleri kimse ile paylaşmayın. Virüs bulaşmış ilaç içeren eşyalar, Hepatit C virüsünün yayılmasının en yaygın nedenidir. Yaşadığınız topluluktaki iğne değişim programlarından yararlanın ve ilaç kullanımı ile ilgili yardım alın.
Hızma veya dövme yaptıracaksanız güvenli ve temiz bir dükkan şeçin. Gerektiği şekilde temiz olmayan iğneler Hepatit C virüsünün yayılmasına neden olabilir. Hızma ve dövme yaptırmadan önce, gideceğiniz dükkânı kontrol edin ve çalışanlara güvenli uygulamalar ile ilgili sorular sorun. Çalışanlar sorularınıza cevap vermeyi reddediyorsa veya sorularınızı ciddiye almıyorsa, bu, dükkânın sizin için uygun olmadığını gösterir.
Karaciğer kanseri taramasına ilişkin olarak doktorunuzlagörüşün

Karaciğer kanseri taramalarının karaciğer kanseri riskiniazalttığı tam olarak kanıtlanmamıştır. Bu nedenle birçok tıp çevresi karaciğerkanseri taramalarını önermemektedir. Buna karşın Amerikan KaraciğerHastalıkları Araştırma Derneği, karaciğer kanseri riski yüksek olan kişileriçin tarama testlerini önermektedir. Yüksek risk taşıyan kişiler:
Hepatitis B rahatsızlığı olan 40 yaş üzerindeki Asyalı erkekler, 50 yaş üzeri Asyalı kadınlar, 20 yaşın üzerindeki Afrikalılar, siroz rahatsızlığı olanlar veya ailesinde karaciğer kanseri bulunan kişiler
Alkol tüketimi nedeni ile siroz olan kişiler
Hepatit C enfeksiyonu bulunan kişiler
Kalıtsal hemokromatoz rahatsızlığı bulunan kişiler
Birincil safra sirozu olan kişiler
Alkolik olmayan yağlı karaciğer rahatsızlığı bulunan kişilerdir.

Karaciğer kanseri taramalarının avantajlarını vedezavantajlarını doktorunuz ile tartışın. Doktorunuz ile birlikte karaciğerkanseri riskinizi değerlendirerek taramaların gerekli olup olmadığına kararverebilirsiniz. Taramalar genellikle yılda bir veya iki kez olmak üzereultrason incelemelerini veya kan testlerini içerir.
0 yorum

Vajinada alerjik reaksiyon belirtileri nelerdir?

Vajinal alerjik reaksiyonun en yaygın belirtileri kaşıntı, yanma ve genel rahatsızlıktır. Bu belirtilerin sabundaki parfümlerden veya başka bileşenlerden ve sağlık ürünlerinden polyester veya suni ipekten yapılmış sentetik iç çamaşırlarına kadar sayısız sebebi olabilir. Bazı vakalarda, reaksiyon cinsel partnerin spermine alerjinin sonucudur. Vajinal alerjik reaksiyongenelde tahriş edici maddeyle temas eder etmez başlar ve kaynak tanımlanıp kullanımı bırakıldığı anda geçer.

Vajinal alerjik reaksiyon genelde kaşıntı, yanma, kırmızılık ve şişmeyle ortaya çıkar. Akıntı enfeksiyon vakalarında olduğu kadar sık değildir. Birçok vaka sabunlar ve temizleyicilerdeki parfümler, boyalar ve başka bileşenlerden kaynaklanır. Çamaşır deterjanı, kayganlaştırıcılar ve ilaçlar ilave kaynaklardır. Tuvalet kağıdı, tampon ve kağıt mendiller gibi kişisel temizlik ürünleri de vajinal bölgede alerjik reaksiyonu tetikleyebilir.

Vajinal alerjik reaksiyondan şüphelenilirse birçok hastanın kaynağı belirlemek için bir elemesi sürecinden geçmesi gerekir. Kokusuz ve hipoalerjenik tuvalet kağıdı, tampon veya pedler gibi kişisel temizlik ürünleri olasılıkları daraltmaya yardımcı olabilir. Vajinal alerjik reaksiyondan şüphelenen kadınlar havadar pamuklu iç çamaşırları giymeli ve polyesterle suni ipek gibi sentetik kumaşlardan kaçınmalıdır.

Reaksiyon bir sabun veya duş jelindeki bir parfüm veya başka bileşen tarafından da tetiklenebilir. Vajinal bölgeyi sabun veya jelle yıkamak gerekmez ama öyle temiz hissetmeyen kadınlar hafif, kokusuz hipoalerjenik ürünlere geçmeyi düşünebilir. İyi durulamak da reaksiyonu önleyebilir. Belirtiler sürerse doktor tarafından steroid bir krem veya antihistamin reçete edilebilir.

Ek bir tetikleyici başka bir insanın proteini olabilir. Kadınlar cinsel partnerlerinin menisine alerjik olabilir çünkü meni sperm ve protein bulunan sıvı içerir. Bu sıvı, genelde yarım saatlik bir cinsel ilişki dahilinde vajinal alerjik reaksiyona neden olabilir. Belirtiler vajinal kızarıklık, kaşıntı ve yanmadır. Kabarcıklanma, acı ve şişme de meydana gelebilir.

Bu tür bir alerji genelde cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanmaktan kaynaklanır. Prezervatif kullanımından sonra reaksiyon meydana gelirse fail muhtemelen menidir. Başka bir tanı yöntemi kadının cildini partnerinin meni sıvısıyla temas ettirip reaksiyonunu incelemektir. Belirli bir yiyecek kadının meni sıvısı proteinlerine önceden duyarlı olmasına yol açabilir, dolayısıyla meniye vajinal alerjik reaksiyon ilk cinsel ilişkide meydana gelebilir.

Nadir vakalarda, meniye alerjik reaksiyon şiddetli olabilir, ürtiker ve anjiyoödemle sonuçlanabilir. Kaşıntı şiddetli olabilir ve kadın nefes alma zorluğuyla kan basıncında bir düşüş yaşayabilir. Herhangi şiddetli bir alerjik reaksiyon hayati olabilir.

Kişinin belirtileri vajinal alerjik reaksiyondan ziyade bir enfeksiyondan kaynaklanabilir. Varsayılan tahriş edici maddeyi elemek tahrişi geçirmezse diğer olasılıklar düşünülmelidir. Maya gibi enfeksiyonlar nemli bölgelerde gelişir; kadınlar iç çamaşırı giymeden önce vajinal bölgelerini hafifçe kurulamalıdırlar. Tuvalette önden arkaya kurulanmak bakterileri vajinadan uzak tutabilir ama antiseptik suyla yıkama vajinanın normal bakteri dengesini korumaya yardımcı olur.

Vajinal tahrişte meydana gelen bazı ek belirtiler daha ciddi bir durumun işaretleri olabilir. Ateş, cinsel ilişkide lekelenme, pelvik bölgede veya cinsel ilişkide ağrının hepsi endişe sebebi olabilir. Bir kadında bu belirtiler ortaya çıkarsa doktoru tarafından mümkün olduğunca erken muayene
0 yorum

Lupus Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Lupus hastalığı bağışıklık sisteminin çevre doku ve organlara saldırması olarak açıklanan kronik inflamatuar bir hastalıktır. Lupus genel olarak cilt, böbrekler, kan hücreleri, beyin, kalp ve akciğerleri hedef alabilir. Bu da doktorların teşhis koymasını zorlaştırır çünkü hastalar birden fazla ve farklı şikâyetlerle doktora başvurabilir. Fakat çoğunlukla Lupus hastalarının yüz bölgesinde burundan yanaklarına doğru uzanan kelebek görünümündeki döküntüler göze çarpar. Lupus hastalarında ortaya çıkan diğer belirtiler ise şöyledir;


Işığa Duyarlılık
Güneşe ve diğer ultraviyole ışın kaynaklarına maruz kalmak yüz bölgesinde oluşan kelebek görünümdeki döküntülerinin şiddetlenmesini tetikler.


Ağız veya Burunda Aft
Ağız ülseri olarak da tabir edilen aftlar Lupus hastalığını teşhis etmede etkilidir. Ağız dışında burunda da gelişebilen bu aftları Lupus hastalığı ile karakterize yapan unsurlar ağrısız olmaları ve daha çok damak kısmında görülmeleridir.


Eklem Yerlerinde Şişlik
Eklem yerlerinde ağrı, kızarıklık, şişlik ve hassasiyet Lupus hastalığı belirtileri arasında yer almaktadır.


Kalp veya Akciğerlerde İltihap
Lupus hastalarında kalp zarı veya akciğerlerde iltihaplanma görülebilir. Ancak bu viral enfeksiyonlarda da görülebilecek belirtiler arasında yer aldığı için nefes alırken göğüste ağrı ve ani nefes kesilmeleri varsa eğer Lupus olduğunu anlayabilirsiniz.


İdrarda Anomaliler
İdrar testinde ortaya çıkan kan hücreleri ve protein sağlıklı insanlarda bulunmaması gereken değerlerdir. Ancak Lupus hastalarının idrar örneklerinde bu değerlere rastlanır.


Nöbetler
Lupus hastalığı beyni etkisi altına alabilir bu da çeşitli sinir hastalıkları ve akabinde ortaya çıkan nöbetleri beraberinde getirebilir. Nöbetlerin yanı sıra aşırı endişeli olma, baş ağrısı ve bulanık görme gibi sorunlar da gözlemlenebilir.


Anemi
Lupus hastalarında rastlanan anemi hastalığını demir eksikliğinden dolayı meydana gelen anemiyi ayırt etmek gerekir. Kan hücrelerinin azlığı özellikle kadınlarda adet dönemlerinde sıklıkla gözlemlenir ancak Lupus hastalarında kan hücreleri zamanla yok olmaktadır.


Disk Şeklinde Döküntüler
Yüz, kafa derisinde ve boyun bölgesinde görülen disk şeklinde döküntüler Lupus hastalarında ortaya çıkan belirtiler arasında yer alır.
0 yorum

Dövme Kanser Yapar mı?



Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahinin işlerinden birisi de cilt kanserleridir. En sık görülen cilt kanserleri arasında bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli karsinom ve malign melanom sayılabilir. Risk grubu ise Beyaz tenli renkli gözlü insanlardır. Çevresel faktörler ise toplam güneşe maruz kalma süresidir. Vücutta kansere dönüşebilecek cilt lezyonlarıda risk faktörleri arasında sayılabilir


Dövme cilt kanseri yapar mı?


Ben dövme üzerinde gelişmiş cilt kanseri görmedim. Gördüğümüz cilt kanserleri uzun yıllar güneş altında çalışan açık tenli insanlardı. Bilimsel literatüre bakmak için Pubmed i açtım. Dövme cilt kanseri arasındaki ilişkiyi araştıran makaleleri inceledim. Dövme üzerinden cilt kanseri gelişmesinin bilimsel değeri vardır ve yayın olarak bilimsel dergilerde kabul görür.


Dövmenin ne kadar yaygın olduğunu söylememe sanırım gerek yok. Cilt kanserleri de sık görülen kanserler arasındadır. 2012 yılına kadar 50 dövme üzerinde gelişmiş cilt kanseri bildirilmiş (Kluger N. 2012) Dövmeye siyasi yada dini olarak karşıysanız, bu yayınlar yeterli argüman oluşturur.


Bilim istatistik ile konuşur. Bilimsel gerçeklikten bahsedebilmek için İstatistiksel olarak anlamlı olması gerekir. Milyonlarca dövmeden 50 cilt kanseri gelişmesi İstatistiksel olarak yeterli kabul edilmez. Kluger ve arkadaşları cilt kanseri ve dövme arasındaki ilişkiyi tesadüfi olarak değerlendirmişlerdir.

Cilt kanseri ile sebep sonuç ilişkisi ancak ultraviole ışınları ile kurulabilir.Dövmenin bazı siyasi görüşler tarafından hoş karşılanmaması sonucu kanser yapar diyenlere, her siyasi görüş tarafından yaygın kullanılan kaş konturunun da bir dövme olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Dövme kanser yapar mı?
- Bilimsel olarak hayır

Güzel bir hafta dilerim.

Dr. Barış Çakır

www.bariscakir.com
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI