işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Lenf kanseri ve tedavi yolları


Onkolojik grubu hastalıklar içerisinde yaşamın daha kaliteli ve sağlıklı olarak geçirilebilmesi için ve ayrıca hastaların risk ve tehlikelerden arındırılarak, başarının en çok elde edildiği bir kanser tipidir.  Lenf kanseri sisteminden gelen kötü huylu (habis) bir kanser türüdür. 

Hastalıkta başlıca iki grup hasta tipi görülür. Bunlardan biri Hodgkin diğeri ise bunun zıttı olan nonhodgkin denilen tiptir. Lenf kanserinde en çok görülen tip hastalık nonhodgkin denen hodgkin dışı kanser tipidir. Tıp dilinde bu hastalığa “ lenfoma” adı verilmektedir.


Lenf Kanserinin oluştuğu organlar nelerdir?
İnsan vücudunun belli bazı bölgelerinde enfeksiyonlara karşı mücadele eden yerler vardır. Bunlar boyun, koltuk altı, kasık bölgeleridir. Bununla birlikte lenfatik sisteme dahil olan organlar vardır. Bunlar ise dalak, bademcikler kemik iliği, karaciğer, göğüs boşluğunda bulunan çocukluk döneminde aktif rol oynayan timus organıdır. Yine mide, ince bağırsak ve ciltte katmanlar arasında lenfatik yapılar yer alır. Saydığımız bölge ve organlarda enfeksiyonlara karşı mücadele eden hücrelerin olduğunu söyledik. 
Bu hücrelerin zamansız ve dengesiz bir şekilde bölünmenin olduğu zamanlarda lenfatik kanser hastalığı başlar. Erken tedavi ve tanı olmadığı zaman hücrelerin karaciğer, dalak ve kemik iliğine yayılabilme özelliği de bulunmaktadır.
En yaygın olarak görülen hodgkin dışı kanserin belirtilerini şu şekilde sıralamak mümkündür. Boyun, koltuk altı ve kasık bölgesindeki lenf bezlerinin herhangi bir ağrı belirtisi olmadan şişerek ele gelmesi en büyük belirtisidir. Bunun dışında kilo kaybı, terleme (özellikle gece), halsizlik ve ciltte kaşınma. Hodgkin belirtileri basit bir grip hastalığı gibi  küçük seyirlerde görülebilir. Bu tür durumlarda sağlık kuruluşlarında, hastalık uzmanları tarafından lenfoma teşhisi konur.

Lenf Kanserinin Tedavisi
Diğer kanser hastalıklarında olduğu gibi, tedavi yöntemleri hastaların durumlarına göre değişmektedir. Hastalığın evresi özellikle tedavide çok önemli bir yer tutmaktadır. Hastalığın hücre tipine, kişinin yaşına ve hastanın tedaviyi kaldırıp kaldırmayacağına bir de lenfoma şeklinin seyrine göre tedavi şekli değişmektedir. 
En riskli olan ve sık görüken hodgkin dışı yani nonhodgkin kanserinde tedavi şekli, radyoterapi, ilaç ve kemoterapi ile yapılmaktadır. Bunun haricinde hastadan kök hücreler alınarak, yüksek dozda kemoterapi uygulandıktan sonra hücrelerin yeniden hastaya nakledilmesi işlemi de uygulanabilmektedir. 

0 yorum

Akciger Kanserinin Belirtileri Ve Tedavileri

Akciğer kanseri nedir?
Akciğeri oluşturan hücrelerde çeşitli nedenlerle meydana gelen genetik bozukluklar sonucu ortaya çıkan hastalığa akciğer kanseri denilmektedir. En çok ölüme neden olan kanser türü olan akciğer kanseri erken evre de yakalanması halinde kolaylıkla tedavi edilebilmektedir.

Akciğer kanseri türleri nelerdir?
Akciğer kanseri çeşitleri hücre tipine göre belirlenmektedir. Ülkemizde en sık görülen akciğer kanseri türleri şöyledir;
·    Büyük hücreli akciğer kanseri (küçük hücreli olmayan akciğer kanseri): En sık görülen akciğer kanseri türü olarak bilinmektedir. Her 100 akciğer kanseri vakasının 75’i büyük hücreli akciğer kanseri olarak belirlenmektedir.

·     Küçük hücreli akciğer kanseri: Son derece hızlı çoğalan ancak tedaviye en kolay yanıt veren akciğer kanseri türüdür. Ülkemizde görülme sıklığı tüm akciğer kanseri vakaları arasında yüzde 25’tir.

Akciğer kanseri belirtileri nelerdir?
Akciğer kanseri belirtileri ne yazık ki hastalığın ilerlemesine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Erken evre akciğer kanseri belirtileri ile basit soğuk algınlığı belirtileri hemen hemen aynıdır. Bu belirtiler hafif öksürük ve ateş, halsizlik, yorgunluk ve sürekli uyku isteği duymaktır. Bu belirtileri gösteren pek çok kişi doktora gitmek yerine istirahat etmeyi tercih etmektedir. Akciğer kanseri ilerledikçe ortaya çıkan belirtiler de artmaya başlamaktadır. Kanserli hücrelerin yayılımına bağlı olarak geçmeyen öksürük atakları, öksürük ile beraber ağızdan kan gelmesi ya da kanlı balgam çıkarılması, hırıltılı nefes alıp vermeye başlanması, iştah kaybı, sebepsiz kilo verme, boyun ya da yüz bölgesinde meydana gelen şişlikler gibi ciddi belirtilerin ortaya çıkması akciğer kanseri ihtimalini akla getirmektedir.

Akciğer kanseri tanısı
Akciğer kanseri şüphesi için yapılacak ilk işlemler akciğer filmi çekilmesi ve ardından balgam testi yapılmasıdır. Bu iki işlemin ardından akciğer kanseri şüphesini düşündürecek bulgulara erişilmesi halinde biyopsi yapılarak kesin tanı konulmalıdır.

Akciğer kanseri evreleri
Diğer tüm kanser türlerinde geçerli olduğu gibi akciğer kanseri tedavisi içinde kanserin yakalandığı evre büyük önem taşımaktadır. Erken evre akciğer kanseri vakalarında hastaların hem tedavi süreleri kısalmakta hem de tedavinin başarı oranı yükselmektedir. Akciğer kanseri evreleri ve belirtileri 4 aşamada incelenmektedir. Akciğer kanseri evreleme basamakları şöyledir;

·    Akciğer kanseri 1.evre : Akciğer kanseri evrelemesi kanserli hücrelerin yayılımına göre yapılmaktadır. 1. evre akciğer kanseri henüz kanserli hücrlerin yayılıma başlamadığı ve sadece akciğer dokusu üzerinde sınırlı bulunduğu evredir. Akciğer kanseri 1. evre belirtileri son derece hafif belirtiler olduğu için bu evrede kanser ya tesadüfen yapılan testlerde (başka hastalıklar için yapılan tarama testleri) ya da düzenli olarak doktor taramasından geçen kişilerde yakalanabilmektedir. Akciğer kanseri 1.evre tedavisi son derece kolaydır. Sadece kanserli oluşumun tespit edildiği akciğer dokusu ameliyat ile alınarak tedavi gerçekleştirilmektedir.

·      Akciğer kanseri 2.evre : Akciğer kanseri 2. evre belirtileri biraz daha anlaşılır belirtiler olup bu evrede akciğerde bulunan kanserli hücreler lenf bezlerine sıçramış durumdadır. Akciğer kanseri 2 evre tedavisi yine kolay olup akciğerin bir bölümünün alınması sonucu gerçekleştirilmektedir. Bu evrede akciğer tümörü 5-7 cm. aralığında bulunmaktadır.

·     Akciğer kanseri 3.evre : Akciğer kanseri 3. evre aşamasında kansere neden olan tümörün büyüklüğü 7 cm.’den daha büyüktür. Bu evrede tümör nedeni ile akciğerin ana broşunun tıkanması, lenf bezlerine yayılım, kaburgalarda ya da kalp zarında kanserli hücrelerin yayılımı söz konusudur. Akciğer kanseri 3. evre tedavisi için cerrahi müdahale öncesi kemoterapi ya da radyoterapi gibi yöntemler ile ilk olarak kanserli hücrelerin yayılımının engellenmesi amaçlanmaktadır. Hastalığın kontrol altına alınması halinde cerrahi müdahale gerçekleştirilir.

·     Akciğer kanseri 4.evre : Akciğer kanseri 4. aşama ne yazık ki son evredir. Bu evrede akciğer kanseri metastaz yaparak diğer organlara yayılmaya başlamıştır. Akciğer kanserinde son evre olarak bilinen bu evrede uygulanacak müdahale hastalığın tedavisinden ziyade hastanın yaşam süresini ve yaşam kalitesini artırmaya yöneliktir. Akciğer kanseri 4. evre yaşam süresi hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve uygulanacak tedaviye olan inancına bağlı olarak değişmektedir. Akciğer kanseri 4.evre kurtulma şansı son derece düşük olmasına rağmen bunu başaran insanların olduğu asla unutulmamalıdır. Kanser tedavisi için en etkili ilacın yüksek moral ve iyileşmeye olan inanç olduğu mutlaka bilinmelidir.

Akciğer kanseri tedavisi
Akciğer kanseri tanısı konulduktan sonra hiç vakit kaybedilmeden hızlı bir şekilde hastalığın tedavisine başlanmalıdır. Akciğer kanseri tedavisi için kullanılan yöntemler cerrahi müdahale, kemoterapi ve radyoterapidir. Akciğer kanserinde ameliyat ile yapılan tedaviler sadece erken evrede yakalanan hastalarda gerçekleştirilebilmektedir. Akciğer kanserinde cerrahi tedavi doktorunuz önerdiği sürece ilk tercih etmeniz gereken yöntemdir. Ancak kanserin yayılımı söz konusu ise akciğer kanserinde ameliyat riskleri yükselebilir. 
Bu durumda öncelikli olarak radyoterapi ve kemoterapi gibi kanserli hücrelerin hem yayılımını engelleyecek hem de yayılan kanserli hücreleri yok edecek tedaviler denenmelidir. Akciğer kanserinde radyoterapi ameliyat öncesinde kanserli hücreleri kontrol altına almak ameliyat sonrası ise gözden kaçabilecek kanserli hücreleri yok etmek amacı ile kullanılmaktadır. 

Akciğer kanserinde beyin metastazı riski bulunuyorsa radyoterapi hem akciğerlere hem de beyin bölgesine uygulanır. Beyin ile akciğer arasındaki bağ nedeni ile akciğer kanseri beyin metastazı çok sık görülmektedir. Akciğer kanseri beyine metastaz riskini önlemek amacı ile radyoterapi yöntemi tercih edilebilir. İleri evre akciğer kanseri tedavisi için öncelikli olarak kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler denenmekte ve hastanın bu tedaviye verdiği yanıta bağlı olarak sonraki tedavi aşamaları planlanmaktadır. Örneğin genç yaşta akciğer kanseri hastalığına yakalanan kişilerde tedavi beklenmedik sonuçlar verebilmekte ve 4.evre akciğer kanseri hastalarında bile yaşam süresi son derece fazla uzatılabilmektedir.

Akciğer kanseri neden olur?
Akciğer kanseri nedenleri arasında ilk sırada sigara tüketimi yer almaktadır. Yapılan araştırmalar sonucu sigara içenlerin akciğer kanseri olma olasılığı ile sigara içmeyenlerin akciğer kanserine yakalanma oranlarının arasında büyük farklar olduğu kanıtlanmıştır. Buna ek olarak son yıllarda kadınların sigara tiryakilik oranlarının artması ile beraber kadınlarda akciğer kanseri görülme oranında yaşanan patlama sigara ile akciğer kanseri arasındaki yakın ilişkiyi gözler önüne sermesi açısından çok önemlidir.  Akciğer kanseri sebepleri arasında sigara içmeye ek olarak uzun süreli kirli hava solunması, genetik yatkınlıklar, obezite, çalışma koşulları nedeni ile akciğere zararlı kimyasallara uzun süreli maruz kalınması ve alkol kullanımı da yer almaktadır.

Akciğer kanseri genetik mi?
Hızla gelişen tıp teknolojisi ve kanser üzerine yapılan araştırmalar sonucunda akciğer kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türünün genetik olduğu belirlenmiştir. Birinci dereceden yakın akrabalarında kanser olan kişilerin kanser taramalarına hem daha erken yaşlarda başlaması hem de her yıl düzenli olarak yaptırması erken tanının sağlanabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Annesi, babası, kardeşi ve kan bağı bulunan amca, hala gibi birinci dereceden akrabalarında akciğer kanseri tanısı konulan kişilerin akciğer kanserine yakalanma riski yükselmektedir. Bu tip kişilerin sigara kullanmaması ve hiç bir şikayetleri olmasa dahi her yıl düzenli olarak akciğer filmi çektirerek balgam testi yaptırmaları şiddetle tavsiye edilmektedir. 
0 yorum

Deri Kanseri Belirtileri Ve Tedavi Yolları

Deri veya cilt kanseri olarak bilinen hastalık, genellikle güneş ışınlarının Zaralı olan kısımlarının cilde temas etmesiyle hastalık meydana gelir. Aynı zamanda kimyasal maddelerle iç içe çalışmak zorunda kalan insanlarda mesleki bir hastalık olarak da görülebilen bir hastalık türüdür. Cilt kanseri, ciltte meydana gelen yanık ve yaraların iyileşmesi tam sağlanamadan, dış etkenlerden etkilenen cildin enfeksiyon kapması durumunda da meydana gelebilen bir hastalıktır. 
Madeni yağlar, katran, parafin ve katran ile iç içe uzun süreli temas halinde deri kanseri riski daha da artış gösterir. Ülkemizde en yaygın olan kanser türlerinden olan cilt kanseri aynı zamanda X ışınlardan dolayı da meydana gelebilmektedir. Her hastalıkta olduğu gibi cilt kanserinde de erken teşhis ve tedavi mutlaka olumlu sonuçlar vermektedir.


Deri Kanseri Çeşitleri ve Tedavi Yolları
Dikkate almadığımız ancak vücudumuzun belli bölgelerinde meydana gelen yaraların uzun süreli kalması durumundan sağlık kuruluşlarına başvurmak da oldukça büyük faydalar vardır. Çünkü her yara sıradan olmayıp, kanser riski taşıyabilmektedir. Deri kanserinde en belirgin olarak üç tipte kanser görülür. Bunlar;

*Bazal hücreli kanser
*Epidermoid kanser
*Malign melanom kanserleridir.

Yapılan tetkikler ve incelemeler sonucunda %85 oranında görülen Bazal hücreli kanser tipi, baş ve boyun bölgesinde kabarık ve damarların yüzeye çıkmasıyla teşhis edilir. Bu hastalık cilt kanserinin en risksiz olanıdır. Nadiren tekrarlanma durumu söz konusu olan Bazel hücreli kanser, genellikle cerrahi yöntem kullanılarak, kriyoterapi, radyasyon, lazer, küretaj ve tpikal5 yani FU uygulanılarak hastalıkla mücadele edilir. Etkili olan bu tedavi yöntemleri erken olduğu zaman elbette daha etkili olur.

Ülkemizde en yaygın olarak bilinen deri kanseri çeşidi Epidermoid kanseridir. Bu kanser cildin üst tabakasındaki atipik epidermal keratinositlerden meydana gelir. Ciltte nadiren meydana gelen bu kanser türü, güneş ışınlarına maruz kalan ciltlerde daha çok görülen bir kanserdir. Aynı zamanda uzun süreli kalan yaralardan da meydana gelebilen Epidermoid kanserinin en belirgin özelliklerinden biri de kötü koku yaymasıdır. Çeşitli hastalıkların zemininde de gelişen bu kanser türü, değişik şekillerde olabilir. Bazal hücreli kanserde olduğu gibi öncelikli tedavi yöntemi cerrahi operasyonla kanserin alınmasıdır. Ancak hastanın durum ve yapılan tanısına göre değişiklik gösterebilen tedavi yöntemleri bulunmaktadır.

Malign melanom kanseri; Cilt kanserlerinden en çok ölümlere yol açan kanser tipi bu kanserdir. Cilde rengini veren pigmenti üreten, tıp dilinde adına melanosit denen hücrede gelişir. Özellikle güneşin X ışınlarına maruz kalan bölgelerde en çok görülen kanser çeşididir. Erkeklerde vücudun herhangi bir yerinde görülebilen bayanlarda ise genellikle bacaklarda görülen bir kanser çeşididir. Aynı zamanda vücutta daha önceden bulunan benlerden oluşabilen bu cilt kanseri türü, daha sonra çıkan benlerden dolayı da meydana gelebilir. Tedavi yöntemi, tanının zamanına göre değişiklik göstermektedir. Erken yapılan tanıda cerrahi operasyonun yanında bir takım ilaçlar da kullanılarak hastalıkla mücadele edilir.

0 yorum

Metebolizma Nasıl Hızlandırılır

Metabolizma, kişiyi hayatta tutan, hayatın tamamında faaliyet gösteren tüm kimyasal reaksiyonlara verilen isimdir. Metabolizma vücudu aşırı yağlanmaya karşı korudugu gibi bu fonksiyonun yavaş çalıştığı bireyler yağlanma ve kilo problemleri ile mücadele ederler. Metabolizması yavaş çalışan kişiler kilo verseler bile bu kalıcı olmaz. Peki, hayatımızda bu denli öneme sahip olan metabolizma nasıl hızlandırılır sorusunun cevabına bakalım:

Metabolizma, aniden hızlandırılacak bir olgu değildir. Bu bakımdan sabırlı olunmalıdır. Öncelikle uyku zamanlarına dikkat etmek gereklidir. Gece uykusu da oldukça önemlidir. Çok geç saatlerde uyuyup çok geç saatlerde uyanan kişilerin metabolizmasını hızlandırması pek mümkün değildir. Çünkü vücut kendini uyku sırasında onarmaktadır ve gece uykusu kilit noktadır. Sonrasında her gün mutlaka yarım saat civarında tempolu yürüyüş yapmak gereklidir. Günlük hafif de olsa egzersizlere de dikkat edilmelidir. Yürüyüş metabolizma hızlandırmada oldukça etkilidir. Günde en az 2,5 litre su içmeye özen gösterilmelidir çünkü su dolaşım sistemi üzerinde son derece olumlu bir etkiye sahiptir.

En önemli konulardan biri de yemek alışkanlıklarını düzenlemektir. Az ve sık yenilen yemek metabolizmanın canlı kalmasını sağlamaktadır. Yemeklerle birlikte az da olsa yoğurt tüketmeye özen gösterilmelidir. Taze sebze tüketimi mutlaka arttırılmalıdır ayrıca meyve yemeye de ağırlık verilmelidir. Çay ve kahve tüketimi de aşırıya kaçmamak kaydıyla metabolizmayı canlı tutmaktadır. Günde 2 fincan yeşil çayın da metabolizma üzerine önemli etkileri vardır. Aşırı yemekten mutlaka kaçınmak gereklidir. Tam buğday ekmeği beyaz ekmek yerine tercih edilmelidir. Alkol kullanımı var ise mutlaka ya bırakılmalı ya da azaltılmalıdır. Kalsiyum oranı yüksek gıdalar tercih edilmelidir. Özellikle de akşam yemeklerini daha hafif tutmaya özen gösterilmelidir. Yemeklerde aşırıya kaçmadan baharat kullanmak da metabolizma üzerinde olumlu etki yapar.

Hayatımızdaki en kilit sorulardan biri olan metabolizma nasıl hızlandırılır sorusunun ana hatlarıyla cevapları bu şekildedir. Aşırı yemekten uzak duran, uyku düzenini sağlayan yani gece uykusu alan, bol su tüketen, mutlaka tempolu yürüyüş yapan ve egzersizlerini ihmal etmeyen, kafeini kontrollü tüketen kişiler vücudun metabolizmasını hızlı çalıştırırlar ve daha sağlıklı bir hayatın kapısını açmış olurlar.
0 yorum

Meniere Sendromu ve Belirtileri

Meniere Sendromu Nedir?
İç kulak hastalıkları arasında yer alan Meniere Sendromu denge ve işitme kaybına neden olmaktadır. İlk kez 1861 yılında tanı konulan bu hastalık iç kulak sıvısının içerisinde mikrobiyotik oluşumların aşırı şekilde gelişmesi ya da hiç bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Hastalığın tam nedeni henüz kesin olarak belirlenememiş olmakla beraber iç kulak sıvısında hızlı bir artışa bağlı olarak oluştuğu düşünülmektedir. Artan bu sıvı oluşuman bağlı olarak kulak içinde yükselen basınç denge kaybına neden olurken basınca bağlı olarak kulak zarında oluşan deformasyon ise duyma kayıplarına neden olmaktadır.

Meniere Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
Meniere hastalığı belirtileri ne yazık ki çoğu zaman başka hastalıkların belirtileri ile karıştırıldığı için doktora başvuru hastalık ilerledikten sonra yapılmaktadır. Kulak sıvısının iç kulak içerisinde birikmesi sonucunda kulak zarının yırtılma ihtimalinin de bulunması hastalık belirtilerinin önemini de arttırmaktadır. Erken dönemde tanı konulan hastalar için gerekli müdahaleler yapılacağı için kalıcı işitme kayıplarının engellenmesi mümkündür. Meniere Sendromu belirtileri arasında hastaların doktora başvruda bulunmalarını sağlayan en ciddi belirtiler duymada yaşanan sıkıntılar ve denge bozuklukları olarak ortaya çıkmaktadır. Yine aniden ve sebepsiz olarak başlayan mide bulantıları ve kusma krizleri de meniere belirtisi olarak görülmektedir. Bu krizler genelde 20 dakika sürerken bazı hastalarda 24 saate kadar uzayabildiği görülmektedir. Özellikle yoğun stres altında olan kişilerde krizler sürekli olarak tekrarlanır. Yine yapılan araştırmalar aşırı tuz tüketiminin de meniere hastalığı için bir risk olduğunu ortaya koymuştur.

Meniere Hastalığı Sebepleri
Meniere hastasıyım diyen pek çok kişi neden bu hastalığa yakalandığını merak etmektedir. Ne yazık ki yapılan pek çok araştırmaya rağmen bu hastalığın kesin nedeni bulunamamıştır.

Meniere Hastalığının Doğal Tedavisi
Meniere tedavisindeki son gelişmeler hastalar adına umut vericidir. Hastalığın tedavisi için dikkat edilmesi gereken en önemli nokta beslenme stilinin ve yaşam tarzının değiştirilmesidir. Tuz tüketimi mümkün olduğunca azaltılmalı ve stresten uzak durulmalıdır. Cerrahi tedav yöntemleri ise her zaman en son çare olarak düşünülmelidir. Özellikle de atakların sıklaştığı ve hastalığın günlük hayatını nerede ise yaşanamaz kıldığı durumlarda meniere ameliyatı düşünülmelidir.  
0 yorum

Cilt Lekelerinden Kurtulmanın 7 Yolu

Cilt LekeleriNedir?
Cildin üzerinde güneş lekeleri ya da sivilce izleri gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak oluşan lekelere cilt lekeleri denilmektedir. Özellikle de yüzde oluşan cilt lekeleri görünüm açısından pek çok kişiyi rahatsız ettiği için bu lekeleri hem önlemeye hem de oluşan lekeleri yok etmeye yönelik pek çok yöntem uygulanabilmektedir. 

Cilt lekelerinden kurtulmanın 7 yolu ise şöyle;

1-) Peeling Yapın
Cilt lekelerinin en büyük düşmanı peeling yapmaktır. Kısaca ölü cilt derisini temizleme işlemi olarak bilinen peeling cilt bakımı içinde çok önemli bulunmaktadır ve cilt lekelerinden kurtulmak isteyen kişilerin düzenli olarak haftada bir kere peeling yapmalarını önermektedir. Laktik asit başta olmak üzere C vitamini gibi çeşitli vitamin ve yağlar yönünden zengin olan scrub peeling bu işlem için önerilen peeling maskeleridir ve özellikle de cildinde ton farkları bulunan kişilerin yapmaları için son derece uygundur.

2-) Soyucu olarak bilinen cilt bakım ürünleri yine lekelerin yok edilmesi amacı ile kullanılması gereken ürünler arasında bulunmaktadır. Peeling yapıldıktan sonra lekelerin üzerine bu üründen sürülmesi zamanla lekelerin renklerinin açılmasını ve yok olmasını sağlayacaktır.

3-) Yeşil çay özününün içerisinden elde edilen ve laktik asit ile desteklenen cilt bakım ürünleri cilt lekeleri ile mücadele eden kişilerin mutlaka sahip olmaları gereken ürünler arasında bulunmaktadır. Kozmetik ürünleri satan bir mağazayı ziyaret ederek bu ürünler hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.

4-) Yine özellikle de yaz döneminde son derece etkili olan güneş ışınları cilt lekelerinin koyulaşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle cilt lekeleri ile mücadele eden kişilerin yüksek koruma faktörlü güneş kremi kullanmaları gerekmektedir.

5-) Ayda bir kere profesyonel cilt bakımı yapılması cilt sağlığı açısından çok önemlidir. Evde yapılan maskeler ne kadar sağlıklı görülse de profesyonel cilt maskeleri çok dah etkili maskelerdir.

6-) Cilt lekelerini gideren serumlar bugün son derece ekonomik fiyatlarla satılmaktadır. Bu nedenle bütçenizi aşmayack bir markanın ürününü tercih ederek bu serumları uygulamanız daha kısa sürede daha etkili sonuç almanızı sağlayacaktır.

7-) Son olarak ise cildin nemlendirilmesi gerekmektedir. Nemlendici ürünler her bakım sonrası mutlaka uygulanmalıdır.
0 yorum

Jinekolojik Muayeneyi İhmal Etmeyin

Ne yazık ki ülkemizde yaşayan pek çok kadın sadece hastalandığı zaman jinekolojik muayene olmayı tercih etmektedir. Oysa ki pek çok kadın hastalığı basit bir jinekolojik muyanenin ardından erken dönemde teşhis edilerek tedavi edilebilmektedir. Zamanında teşhis edilmeyen hastalıklar ise zamanla ilerlemekte ya kronik bir hale gelmekte ya da hem tedavi süreci uzamakta hem de tedavi masrafları artmaktadır. Jinekolojik muayenin önemi çok büyüktür ve son yıllarda Sağlık Bakanlığı da bayanları bu konuda bilinçlendirmek amacı ile pek çok kampanya yürütmektedir. 

Jinekolojik hastalıklar her geçen yıl yaygınlaşmaya devam ederken smear testi uygulaması da yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.Smear testi diğer tüm kanser tarama testlerinden çok daha kolay olarak uygulanan bir test olup rahim ağzı kanseri başta olmak üzere pek çok hastalığın kesin tanısında kullanılabilmektedir. Yapılan jinekolojik muayenin ardından yapı olarak kulak temizleme çubuğuna benzer bir çubuk olan pap smear çubuğu ile rahim ağzının hemen içinden sıvı alınmasıya yapılmaktadır. Alınan bu sıvı laboratuvar ortamında incelenmekte ve elde edilen verilere göre olası hastalık izleri aranmaktadır. Ülkemizde yeni başlanan uygulama ile beraber smear testi standart bir test haline getirilmiş ve her jinekolojik muayene ardından uygulanmaya başlanmıştır.

Bu uygulama ile beraber ülkemizde rahim ağzı kanseri sonucu ölen kadın hasta sayısında büyük bir düşüş yaşanmıştır. Bunun en önemli nedeni bu test ile beraber rahim ağzı kanseri tanısı konulmasının çok erken evrelerde başarılabilmesi gösterilmektedir. Erken dönemde yakalanan rahim ağzı kanseri tedavisi çok daha kolay bir şekilde yapılabilmektedir. Rahim kanseri başta olmak üzere jinekolojik kanser türleri ve kadın hastalıktarından korunmanın tek yolu düzenli jinekolojik muyane yaptırmaktır. Bu muayeneler hiçbir hastalığı ve rahatsızlığı olmayan kadınlar tarafından belirli bir periyod dahilinde yaptırılmalıdır. Her kadın en azından 3 ayda bir jinekolojik muayeneden geçmeli, en azından yılda bir kere smear testi yaptırmalıdır. Özellikle de cinsel yönden aktif bir hayat yaşayan her kadın hastalıklara daha açık olması açısından bu muayenelere daha da özen göstermelidir.
0 yorum

D Vitaminiyle Çocuk Şansınızı Arttırın

Son yıllarda kadınların evlenmek için artık eğitim ve kariyer basamaklarını tırmanmayı beklemesi ve anne olmak için sürekli olarak planların ertelenmesi ne yazık ki kadınlarda doğurganlık oranlarının düşmesine neden olmaktadır. Özellikle de kadınların gebelik için otuzlu yaşları tercih etmeleri aynı zamanda çocuk sahibi olma şanslarını da belirli oranlarda düşürmeleri anlamına gelmektedir. Ancak günümüzde gelişen tıbbi imkanlar çocuk sahibi olmak isteyen kadınların bu amaçlarına ulaşmak amacı ile desteklerini sürdürmekte ve çeşitli önlemler ile doğurganlık oranını arttırmayı amaçlamaktadır.

Başta Amerika ve İngiltere olmak üzere bu sorunla mücadele eden gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar sonucunda D vitamini ile doğurganlık oranı arasında ciddi bir ilişki olduğu kanıtlanmış olup düzenli olarak D vitamini alan kişilerin gebe kalma oranlarının çok daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır. D vitamini eksikliği hamilelik önünde büyük bir engel olarak görülürken gebe kalmak istiyorum diyen kadınların bu nedenle ilk önce tam kan sayımı testi yaptırmaları ve bu test sonucunda demir eksikliği tespit edilirse önce bunun tedavisine yönelmeleri büyük bir önem taşımaktadır. Vücutta her şeyin fazlası zararlı olduğu için kesinlikel fazla D vitamini almamak adına bunların tümünün doktor kontrolünde yapılması ve doktorun belirttiği dozajlar daha erken sonuç alırım umudu ile asla aşılmamalıdır.

Yapılan araştırmalar gebe kalmak için çok istekli olan çiftlerin üzerlerinde oluşturdukları yoğun baskı nedeni ile gebe kalma oranlarının düştüğünü göstermektedir. Bu nedenle korumasız olarak cinsel ilişkiye girmelerine rağmen 1 yıl içinde sonuç alamayan çiftlerin kadın doğum uzmanına başvuruda bulunarak buna neden olabilecek bir sağlık sorunlarının olup olmadığı araştırılmalıdır. Çok nadir olsa da ortada hiçbir sağlık sorunu olmamasına rağmen bebek sahibi olamayan çiftlerde bulunmaktadır. Bunun nedeni olarakta gebe kalmak için aşırı istek duyulması gösterilmektedir. Hamile kalmak için kullanılan D vitamini yine gebelik sürecinde de büyük bir önem taşımaktadır. Bebeğin anne karnında hem zeka hem de bedensel gelişiminin daha sağlıklı olabilmesi açısından anne adaylarının mutlaka düzenli D vitamini kullanımı zorunludur.
0 yorum

Metebolizmayı Hızlandırmanın 10 Yolu

Özellikle de kilo vermek isteyen kişilerin dikkat etmeleri gereken en önemli konulardan biri de metabolizma hızlarıdır. Metabolizma hızı kişinin yaşına, cinsiyetine ve bazı genetik özelliklerine bağlı olarak değişmektedir ve yaş ilerledikçe vücudun metabolizma hızında düşüşler görünür. Yapılan araştırmalar yenilen bazı yiyeceklerin ve günlük hayatta alınacak bazı basit önlemlerin bile metabolizma hızına olumlu şekilde etki ettiğini ortaya koymaktadır. 

Metabolizmayı hızlandırmanın 10 yolu olarak açıklanan maddeler incelendiğinde aslında metabolizma hızını arttırmanın ne kadar kolay olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.Metabolizmayı hızlandırmak için yapmanız gereken ilk şey vücudunuzda bulunan kas dokusunu mutlaka arttırmaktır. Vücutta bulunan yağ dokusu az kas dokusu fazla olursa o vücudun metabolizma hızı da buna paralel olarak artmaktadır. Bu nedenle metabolizmayı hızlandırmak için mümkün olduğunca kas yapan sporların yapılması ve yağ kitlesinin azaltılarak bu kitlenin kas kitlesine çevrilmesine çalışılmalıdır. Yine alınan her fazla kilo vücudun metabolizma hızına vurulan bir darbe olarak görülmelidir. Yani hızlı bir metabolizma için aşırı kilo almaktan kaçınılmalıdır. Protein ve lif alınması da metabolizma hızını arttırmak için önemlidir.

Ayrıca yine C vitamini metabolizmayı hızlandırmak amacı ile dengeli bir şekilde tüketilmelidir. Yapılan araştırmalar sonucunda C vitamini ile metabolizma hızı arasında son derece ciddi bir ilişki olduğu ortaya çıkarılmış ve günlük düzenli olarak C  vitamini alan kişilerin metabolizma hızlarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Yine süt ve yoğurt gibi kalsiyum yönünden zengin olan besinlerin tüketilmesi de metabolizmanın hızlandırılması için tavsiye edilmektedir. İlerleyen yaş ile beraber metabolizma hızının yavaşlaması nedeni ile bu önlemlerin alınması çok daha önemlidir. Çünkü metabolizmanın yavaşlaması demek daha az kalori yakılması ve buna bağlı olarak aynı miktarda yemek yenilse bile zamanla kilo alınması demektir. Bu nedenle yaş ilerledikçe ya yenilen yemek miktarına dikkat edilmesi ya da metabolizma hızını artıracak önlemlerin alınması zorunludur. Özellikle de 35 yaşından sonra metabolizmanın yavaşlamaya başladığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle kademeli olarak bu yaştan sonra ek önlemlerin alınması kilo kontrolü açısından gereklidir.
0 yorum

Göz Altı Şişliklerinden Kurtulmak Mümkün

Özellikle de uykusuz geçen bir gecenin ardından sabah sizi ayna karşısında karşılayan göz altı şişlikleri bayanların en büyük düşmanlarından biri olarak görülmektedir. Ayna karşısında yapılan makyajı zorlaştıran bu şişlikler aynı zamanda daha yorgun bir surat ifadesine bürünmenize de neden olmaktadır. Göz altı torbaları aslında yaygın kanının aksine son derece kolay bir şekilde tedavi edilebilmekte ve basit makyaj hileleri ile kamufle edilebilmektedir. 

Peki göz altı şişlikleri nasıl giderilir?

Gözaltı şişliklerinin ve torbalarının en önemli nedeni tüm yüz derisine oranla göz altında bulunan cildin çok daha narin olmasıdır. Bu nedenle bu bölgenin bakımında daha özen gösterilmesi ve makyaj temizlerken mutlaka bu bölgenin hassas bir pamukla özel makyaj temizleme toniği ile temizlenmesidir. Günümüzde pek çok kadın göz makyajını ellerinin altında bulunan ıslak mendiller ile yapmaktadır. Ancak yapılan işlem bu bölgenin yıpranmasına ve zamanla göz altı şişikleri ve morluklarına karşı korunmasız kalmasına neden olmaktadır. Bu bölge çok narin olduğu için yeteri kadar sıvı alınmaması, uykusuzluk, aşırı yorgunluk, stres ve adet dönemlerinde yaşanan hormon seviyesinde yaşanan ani değişimlere bağlı olarak bile tepki verebilmekte ve güzelliğinizi gölgeleyecek göz altı şişliklerinin oluşmasına neden olabilmektedir.

Göz altı şişliği için botoks uygulaması son derece yaygın olarak uygulanan bir yöntemdir. Botoks yönteminde uygulanan bölgede kas ve sinir duyularının birbirleri ile olan ileşimleri kesilmekte ve böylelikle şişliğin ve göz altı torbası gibi istenmeyen görünümlerin ortadan kaldırılması sağlanabilmektedir. Ancak bu yöntem bakışlarda ifadesizlik gibi pek çok yan etkiye neden olabilmektedir. Bu nedenle mümkün olduğunca doğal yöntemler denenmesinde ve ancak bu yöntemlerden yarar alınamazsa botoks uygulanmasına geçilmesi önemlidir. Acil olarak müdahale edilmesi gereken göz altı şişliklerinin en etkili tedavi yöntemi kesinlikle soğuk salatalık dilimleridir. Salatalık dilimleri göze uygulanır ve gözler kapalı halde en az 10 dakika gözde bekletilirse göz altı şişliklerinin ve torbalarının bir süre sonra azaldığı gözle görülecek seviyeye gelecektir. Ancak ne olursa olsun bunların önüne geçmek adına düzenli uyku uyumak büyük bir önem taşımaktadır.
0 yorum

Burun Estetigi Ameliyatı

Burun estetiği çoğu zaman daha güzel bir görünüm elde etmek için yapılsa da bazen burun kemiğinde yaşanan eğriliğin nefes almayı zorlaştırması gibi sağlık kaynaklı da yapılabilmektedir. Amaç ne olursa olsun burun estetiği ameliyatı zor bir ameliyattır ve mutlaka bu alanda uzman olan kişiler tarafından yapılmalıdır. Aksi halde yüzde istenmeyen ve düzeltilmesi son derece zor olan pek çok sorunun ortaya çıkma riski bulunmaktadır. Özellikle de kıkırdak doku üzerinde yaşanan defarmasyonların ne yazık ki eski haline getirilmesi çok zordur ve düşük burun denilen son derece kötü bir görüntünün ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Burun estetiği yapılmadan önce mutlaka hasta ameliyat sonrasında yaşanan zorlu süreç ile ilgili olarak bilgilendirilmeli, burun mutlaka hastanın yüz yapısına uygun olmalıdır.Bazen doktorlar hastalarının isteklerine karşı gelememektedir. Oysa ki bir başkasında son derece güzel ve etkileyici görünen burun bir başka kişinin yüz yapısına göre olmadığı için çok kötü bir görünümün oluşmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle hastanın istekleri de göz önüne alınarak ama yüz biçimide hesaplanarak kendiisen uygun olan burun hasta ile doktor tarafından ortak olarak belirlenmeli ve ameliyat öncesi özel programlarla ameliyat sonrası kavuşacağı görünüm gösterilerek bir fikir edinmesi sağlanmalıdır. Böylece ameliyat sonrası hem hastanın bir sürprizle karşılaşması önlenmiş olur hem de doktorla hastanın ortak bir karara varması sağlanır.
Burun estetiği sonrası hastayı ameliyat sonrası oluşan şişlik inene kadar birkaç gün büyük zorluklar beklemektedir. Ancak şişlikler zamanla indikçe hem ağrı hem de kötü görünüm ortadan kalkacaktır. Burun estetiği fiyatları ise operasyonun yapılacağı hastane ve operasyonu geçrekleştiren doktor gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişmektedir. Hastane ne kadar iyi ve ameliyatı gerçekleştiren doktor bu alanda ne kadar isim yapmış biriyse ameliyat ücreti de o kadar yükselmektedir. Ancak ucuz burun estetiği yaptırmak amacı ile sterilizasyonu sağlanmamış ya da acil bir durumda tam müdahale gerçekleştirebilecek kapasiteye sahip olan hastanelerden mutlaka uzak durulmalı, sağlığınızı riske atmamak amacı ile fiyat yerine bu alandaki başarı oranı dikkate alınmalıdır.

0 yorum

İgnesiz Botox İle Gençlesin

Botoks özel bir bakteriden elde edilen son derece etkili bir yöntemdir. Bu yöntem tıpta pek çok alanda kullanılırken son yıllarda en etkin kullanıldığı alan ise estetik amaçlı uygulamalardır. Özellikle de yüzdeki çizgileri ve yaşlanma belirtilerini yok etme amacı ile kullanılmaya başlanan botox uygulamaları iğneli botoks ve iğnesiz botoks olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmaktadır. İğneli botox son yıllarda popülaritesini yitirmeye başlarken pek çok ünlü ismin de iğnesiz botox yaptırmayı tercih etmesi ile ilgi daha ziyade bu alana yönelmiş durumdadır.

İğneli botoks işleminde kas ve sinir dokuları arasındaki iletişimi engelleyen bakteri direkt olarak ilgili bölgeye enjekte edilirken iğnesiz botoks yönteminde bu bakteri serum ya da krem şeklinde hazırlanmakta ve cilt tarafından emilimi sağlanarak uygulanmaktadır. Özellikle de iğneden korkan kişilerin kurtarıcısı durumunda olan bu uygulama ile son derece başarılı sonuçlar alınmaktadır. Uygulama ünlü markaların ürünleri ile evde kendi başınıza bile yapabileceğiniz kadar basittir. Dermokozmetik ürünleri arasında yer alan bu ürünler cilde uygulandıktan kısa bir süre sonra etki göstermeye başlarken düzenli kullanılması halinde bir hafta gibi kısa bir sürede gözle görülecek kadar olumlu sonuçlar vermektedir.

Özellikle de boyun bölgesinde yaşanan sarkmalar için kullanılan bu yöntem profesyonel estetisyenler tarafından da uygulanmaktadır. Güzellik merkezlerinde organik botoks olarak adı geçen uygulamada sonuçlar iğneli botoks uygulamasına oranla daha geç ortaya çıkarken yine de hemen hemen aynı etkiyi vermesi daha doğal olması nedeni ile tercih edilmesini sağlamaktadır. Ancak uygulamayı güzellik merkezinde yaptırmak isteyen kişilerin son derece seçici olmaları gerekmektedir. Aksi halde uygulama son derece kötü bir görümünün oluşmasına bile neden olabilmektedir. Son günlerde komedi skeçlerine de konu olan ve suratın şaşkın bir hale büründüğü şoka girmiş yüz ifadeleri belirli bir süre suratta kalarak son derece kötü bir görünümünün ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Botoks estetik amaçların dışında çok terleyen ve özellikle de yazın koltuk altı görüntüsü nedeni ile zorluklar yaşayan kişilerin kullanımlarına da hitap etmektedir. İğnesiz botoks bu alanda devrim yaratmaktadır ve düzenli olarak kullanıldığı takdirde yazın bu sorununuzu ortadan kaldırabilecek kadar güçlü bir etkiye sahip olarak görülmektedir.
0 yorum

Makyaj Nasıl Yapılır

Makyaj özel günlerin dışında artık yaşadığımız zaman içinde günlük hayatın da ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Hem kozmetik ürünlerinin artık çok daha uygun fiyatlarla satılması hem de çeşitlerinin artması kadınların makyaj ürünlerine olan taleplerini arttırırken çalışan bayanların sayılarının da artmasında bunda büyük payı bulunmaktadır. Doğru malzemeler ve doğru tekniklere yapılan makyaj sizi birkaç  yaş genç gösterirken aynı zamanda yüzünüzde bulunan orantısızlıkları da kapatmanıza yardımcı olacaktır. 

Peki makyaj nasıl yapılır? 
Makyaj yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli konu makyajın miktarını ayarlamaktır. Örneğin gece daveti için çok hafif bir makyajın yapılması ne kadar yanlışsa günlük kullanım içinde çok abartılı bir makyajın yapılması aynı şekilde hatalı bir işlem olacak ve elde edilen sonuç başarısız olacaktır.Yine günlük makyaj için sürekli olarak fondöten kullanımı cildin hava almasını engelleyerek çeşitli cilt sorunlarının oluşmasına neden olacaktır. Günlük kullanım için basit kapatıcıların kullanımı cilt kusurlarını örtme konusunda size yardımcı olacak yine ayrıca makyaj temizliği konusunda da daha az zamanınızı alacaktır. Günlük makyajda basit bir kapatıcı, göz kalemi, giysileriniz ile uyumlu olan bir far, dudak parlatıcısı ve hafif bir allık kullanmanız yeterlidir. Bunların başarılı bir şekilde kombinlenmesi ile hem hafif hem de etkileyici bir makyaj yapmanız mümkündür. Günlük makyajda en önemli bölge göz bölgesi olup özellikle de çalışan bayanların sık sık makyaj tazelemek ile uğraşmamak adına kalıcı göz kalemi ve akmayan rimel kullanmaları tavsiye edilmektedir. Makyaj konusunda en etkili görünümü sağlayan göz kalemi olup kalıcı ve akmayan göz kalemi kullanımı bu açıdan çok önemlidir.

Özellikle de yaz mevsiminde hava sıcaklıklarının yükselmesi ile kullanılan makyaj malzemeleri hem çok daha hızlı bir şekilde uçmakta hem de daha fazla akmaya başlamaktadır. Bu nedenle yaz mevsiminde kozmetik ürün alırken daha titiz davranılması ve mümkün olduğunca ünlü markaların ürünleri tercih edilmelidir. Özel günlerde ise profesyonel makyaj salonlarında ya da güzellik bakım merkezlerinde kalıcı makyaj yaptırılması daha etkili olacaktır. Yine son yıllarda gelinlerin tercih ettikleri porselen makyaj özel günlerinizde güzelliğinize güzellik katacaktır.
0 yorum

Varis Nasıl Meydana Gelir

Varis Nedir?
Vücudumuzda iki tip damar bulunmaktadır. Bunlardan biri temiz kanı vücuda dağıtan atardamardır. Kirlenen kanı toplayarak temizlenmesi için akciğere taşıyan damarlar ise toplardamar olarak isimlendirilmektedir. İşte bu toplardamarlar üzerinde meydana gelen genişmelere bağlı olarak meydana gelen hastalığa varis denilmektedir. Yapılan incelemeler varislerin en çok kadınlarda oluştuğunu ortaya koymakla beraber yine kadınların pek çoğunun oluşan varislerden sağlık açısından ziyade estetik kaygılar nedeni ile şikayetçi olduğunu göstermektedir. Oysa varisler akciğer embolisi gibi son derece ciddi hastalıklara neden olabilecek kadar ciddi bir rahatsızlıktır.

Varis Nasıl Oluşur?
Varislerin oluşma nedeni toplardamarlarda ortaya çıkan genişlemedir. Sürekli oturmak, hareketsiz bir yaşam sürmek, aşırı kilo almak, sık sık kilo alıp vermek, hamile kalmak ve sürekli olarak topuklu ayakkabı giymek varis nedenleri arasında yer almaktadır. Özellikle de gebelik döneminde hem hızlı bir şekilde kilo alınması hem de salgılanan hormonlara bağlı olarak varis oluşumu çok sık görülmektedir. Bu nedenle gebelikte varisten korunmak amacı ile özel önlemler alınması zorunludur. Bacaklardaki kan dolaşımının sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için gün içinde mutlaka bacakların yukarı kaldırılarak ara ara anne adaylarının uzanması çok yarar sağlayacaktır.

Varisi Önlemek İçin Ne Yapmalı?
Varisleri önlemek amacı ile alınacak ilk önlem kesinlikle aşırı kilo almaktan kaçınmaktır. Yine çok sık kilo alıp vermekten kaçınmak varisi önlemek amacı ile çok önemlidir. Varisten korunmak için yine düzenli yürüyüş yapmaya çalışmak, sağlıklı ve düzenli beslenmek önemlidir. Varis tedavisi için ise uygulanabilecek pek çok farklı yöntem bulunmaktadır. Bunlar arasından seçilecek olan varisin yapısına ve derecesine bağlı olarak belirlenmektedir. Varis tedavisinde kullanılan ilaçlar bulunmakla beraber yine varisin derecesine bağlı olarak cerrahi tedavi yöntemleri de bulunmaktadır. Ancak varis ameliyatı kesinlikle diğer tedavi yöntemleri denenmiş olmasına rağmen hiçbir başarı elde edilememesi halinde uygulanmalıdır. Varisin tedavi yöntemleri tamamen varisin derecesine bağlı olarak belirlenmeli ve doktorun uygun gördüğü tedavi yöntemi mutlaka düzenli olarak yerine getirilmelidir. Zamanla uygulanan doğru tedavi yöntemi sayesinde varise bağlı olarak yaşanan şikayetler ortadan kalkacaktır.  
0 yorum

Kaynar Su Yanıgı Nasıl Tedavi Edilir

Kaynar Su Yanığı
Özellikle de mutfakla haşır neşir olan kişilerin sıklıkla karşılaştığı kaynar su yanıkları son derece ızdırap veren yanık türleri arasında bulunmaktadır. Yanığın derecesine bağlı olarak uygulanacak yanık tedavisi değişse de yine de ilk müdahale büyük önem taşımaktadır. Yapılan yanlış müdahaleler hem duyulan ızdırabı arttırmakta hem de uygulanacak gerçek tedaviyi zorlaştırmaktadır. Özellikle de yara üzerinde enfeksiyon oluşmasına neden olabilecek kocakarı yöntemleri asla yanık müdahalelerinde kullanılmamalıdır. 

Kaynar Su Yanığına İlk Müdahale
Yanık yarasının enfeksiyon kapması büyük bir risktir ve yaranın iyileşme sürecini uzatacağı gibi son derece şiddetli sancıların oluşmasına neden olur.Kaynar su yanıkları için ilk müdahale hemen yapılmalıdır. Genelde bu tip yanıklar kısa süreli temas olduğu için birinci ve ikinci derece yanıklardır ve basit ilk yardım yöntemleri ile doktora gitmeye gerek kalmadan tedavi edilmektedir. Üzerine kaynar su dökülen ya da eline kaynar su gelen biri hemen bu bölgeyi soğuk suyun altına tutmalıdır. Kesinlikle bir kabın içine buz konularak müdahalede bulunulmamalıdır. Suyun aşırı soğuk olması dokuların büyük hasar almasına neden olacağı için bundan kaçınılmalıdır. Suyun altına tutulan ya da içi soğuk su olan bir kaba konulan bölge bir süre beklendikten sonra sudan çıkarılmalı ve evde antibiyotikli kremler bulunuyorsa bunlarla kapanarak hava ile teması engellenmelidir.

Kaynar Su Yanığı Tedavisi
Kaynar su yanığı ilk yardım açısından büyük bir öneme sahiptir. Yapılacak doğru müdahaleler ile hem duyulan acı azaltılabilmekte hem de yanık bölgenin iyileşme süreci kısaltılmaktadır. Yanık çok derin değilse (derin yanıklar, üçüncü derece yanık olarak kabul edilir ve çok acil bir şekilde yanık ünitesi bulunan en yakın sağlık kuruluşuna başvuruda bulunmayı gerektirir) yanığın olduğu bölgeye soğuk su tutmak daha sonra da bu bölgeye antibiyotikli kremler sürmek yeterlidir. Evde temiz sargı bezi bulunuyorsa krem sürdükten sonra bölgeyi kapatmak daha hızlı iyileşmesini sağlaması açısından yarar sağlayacaktır. Çocuklarda yanık tedavisi ağır eşiklerinin çok daha düşük olması nedeni ile daha da zor olduğu için özellikle de mutfakta çocuklar için önlem alınması önemlidir.  
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI