işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Böbrek Tası Ameliyatı Nasıl Yapılır

Böbrek taşının doğal yollarla idrar kanalından geçerek düşürülemeyeceği durumlarda böbrek taşı ameliyatı yapılması zorunludur. Böbrek taşının boyutlarının 2 cm’den daha büyük olması ya da birden fazla çok sayıda böbrek taşının bulunması böbrek taşı ameliyatı yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Böbrek taşı ameliyatı günümüzde daha çok kapalı ameliyat olarak isimlendirilen endoskopik ameliyatlar ile gerçekleştirilir.

Açılan küçük bir kanal ile ameliyat gerçekleştirilir ve böbrek içerisinde oluşan taşların temizlenmesi sağlanır.PNL adı verilen bu yöntemin gerçekleştirilmesi için hastalara genel anestezi uygulanır ve ameliyat sonrasında böbreklerden idrar geçişini kısa bir süre dışarıya direkt olarak alması için küçük bir tüp takılır. Neforostamı tüpü adı verilen bu tüp en az 2 en fazla 5 gün boyunca hastanın vücudunda kalır ve daha sonra küçük bir müdahale ile çıkarılarak hastanın eski yaşamına dönmesi sağlanır.

Böbrek taşı ameliyatı için tercih edilen bir diğer yöntem ise üretoroskopik müdahalelerdir. Bu müdahalenin en büyük avantajı hastaların aynı gün hastaneden taburcu olmalarına olanak sağlamasıdır. Böbrek taşı ameliyatı için seçilecek yöntem hastanın genel sağlık durumu, yaşı ve böbrek taşının boyutları ile miktarına bağlı olarak belirlenmektedir. Bu nedenle doktorunuzun önerisine güvenmeniz ve onun talimatlarını dinlemeniz önemlidir. Ameliyatların tümü böbrekte çok sayıda taş olması, taşın idrar kanalından atılamayacak kadar büyük olması ya da var olan taşın kırılamaması durumunda tercih edilmelidir.

0 yorum

Böbrek Hastalıkları

Sağlıklı bir anatomik yapıya sahip olan her insanda biri sağ biri de sol tarafta olmak üzere 2 adet böbrek bulunmaktadır. Böbreklerimiz vücudumuzun sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlayan boyut olarak minik ancak önem olarak çok büyük olan organlarımızdır. Vücudun süzgeçleri olarak çalışan böbrekler kanı süzerek zararlı maddeleri idrar içerisinde dışarıya atarken aynı zamanda hormon seviyesine de kontrol altında tutmakta ve vücudun sıvı dengesini ayarlamaktadır.

Böbrekler tüm bu görevleri nedeni ile büyük bir önem taşır ve sağlıklarının korunması zorunludur. Bu nedenle böbrek hastalıkları bilinmeli ve bu hastalıklara karşı önlemler alınarak belirtileri görüldüğü anda doktora başvuruda bulunulmalıdır. Böbrek hastalıkları arasında en tehlikeli olanı hiç şüphesiz böbrek yetmezliği hastalığıdır. Böbrek yetmezliğini bu kadar tehlikeli kılan ise hastalığın ileri evrelere kadar belirti vermeden ilerlemesi ve tanı konulduğu anda öncesi için hiç bir tedavi uygulanamamasıdır. Yani oluşan böbrek hasarları ilaçla tedavi edilememektedir.

Bir diğer sık görülen böbrek hastalığı ise böbrek iltihabı olarak bilinen nefrit hastalığıdır. Sürekli olarak tekrarlayan böbrek iltihapları böbrek yetmezliği hastalığına neden olabildiği için kesinlikle üzerinde durulmalı ve nedeni bulunarak bu nedenin ortadan kaldırılmasına yönelik tedavi planlanmalıdır. Böbrek hastalıkları arasında bunlara ek olarak böbrek büyümesi, böbrek taşı, kum dökülmesi ve böbrek kanseri gibi hastalıklarda yer almaktadır. Özellikle diyabet ya da kalp hastalığı gibi kronik hastalığı bulunan kişilerde böbrek sağlığı çok daha dikkatle takip edilmelidir.

0 yorum

Boyun Tutulması Nedenleri

Boyun tutulması çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan ve boynun istenilen tarafa çevrilememesine neden olan ya da boyun hareket ettirildiğinde ağrı hissedilmesine neden olan bir hastalıktır. Boyun tutulması nedenleri arasında ilk sırada gece yatış pozisyonu yer alır. Çok yüksek ya da çok alçak bir yastıkta yatmak ya da yastığın gece kayması sonucu yastıksız yatmak gibi nedenler boyun tutulmasına neden olabilmektedir.

Bunun yanı sıra başın uzun süre hareket ettirilmeden aynı pozisyonda tutulması, başın çok uzun süre dik tutulması, başın aniden çevrilmesi, çok ağır bir yükün zorlanarak kaldırılması ve çok yoğun bir psikolojik baskıya maruz kalınması bile boyun tutulmasına neden olabilmektedir. Boyunda bulunan kasların kasılması ve spazm oluşması genelde çok ağrılı bir tablonun oluşmasına ve kişinin günlük işlerini bile yapmasını engelleyecek seviyelere gelebilmekedir. Boyun ağrısı yaşayan kişilerin yapmaları gereken ilk şey bol bol dinlenmektir. Boynu zorlamadan dinlenmesini sağlamak ve doktor reçetesi ile kas gevşetici kremler ile ağrılı bölgeye masaj yapmak hastaları rahatlatacak basit önlemler arasında yer alır.

Özellikle kas gevşetici kremler ile yapılan masaj sonrası hastaların büyük bir bölümünde rahatlama görülmektedir. Kremlerin etkisiz kaldığı durumlarda ise yine sadece doktor reçetesi ile kullanılabilecek kas gevşetici ilaçlar bu bölgede kasılan kas ve sinirlerin gevşemesini sağlayarak sizi rahatlatacaktır. Boyun tutulması genelde bu tip basit önlemler ile geçer ve hastanın başka bir tedaviye ihtiyacı kalmaz. Ancak boyun tutulmasının alınan tüm önlemler ve uygulanan yöntemlere rağmen 3 günden daha uzun sürmesi halinde doktora başvuruda bulunulması büyük önem taşımaktadır.

0 yorum

Meme Kanseri Evreleri

Meme kanseri evreleri diğer kanser türlerinde de olduğu gibi kanserli hücrelerin yayılımına ve kanserli kitlenin boyutlarına göre belirlenir. Meme kanseri evreleri arasında ilk sırayı henüz kanser oluşumunun yeni başladığı ve kanserli hücrelerden oluşan tümörün boyutlarının 2 cm.’den küçük olduğu Evre 1 almaktadır. Meme kanseri birinci evre de kanserli hücrelerin başka bir organa ya da lenf bezine sıçraması söz konusu değildir. Birinci evrede yakalanan meme kanseri hastalarında hemen cerrahi müdahale uygulanmakta ve meme kanseri ameliyatı ile kanserli hücreler temizlenmektedir.

Meme kanseri ikinci evrede ise meme kanserini oluşturan tümor 2-5 cm. boyutlarına ulaşmakta ya da yine 2 cm. çapında olan tümöre ek olarak kanserli hücreler en yakın bölge olan koltuk altı lenf bezlerine sıçramış durumdadır. Bu evrede de yine kanser kolay bir şekilde tedavi edilebilmekte ve uygulanacak meme kanseri ameliyatı sonrası doktorun gerek görmesi halinde tamamlayıcı tedaviler olan radyoterapi ve kemoterapi ile meme kanseri hastaları iyileşebilmektedir.

Meme kanseri 3. evre ise Evre 3A, Evre 3B ve Evre 3C olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Meme kanseri 3. evre de tümör 5 cm. çapına ulaşmıştır ve koltuk altı bölgesi, göğüs duvarı ve meme derisi gibi yakın organlara kanserli hücrelerin yayılımı gerçekleşmiş durumdadır. Bu evrede yine hastaların büyük bir bölümü sağlıklarına kavuşmaktadır. Meme kanserinin son evresi ise 4.evredir. Meme kanseri 4. evre de kanserli hücreler uzak organlara yayılarak metastaz oluşmasına neden olmuş durumdadır.

0 yorum

Seker Hastalıgı Tedavisi

Şeker hastalığı tedavisi için uygulanacak yöntem hastalığın tanı konulduğu evreye, hasta olan kişinin yaşına ve genel sağlık durumuna bağlı olarak belirlenmektedir. Hastalık erken evrede yakalandıysa, kişinin başka bir sağlık sorunu yok ise ilk önce uygulanacak tedavi yöntemi şeker hastası olan kişinin sıkı bir diyete alınmasıdır. Yağ seviyesinin ve proteinin kontrol altına alındığı, sofra şekeri gibi hızlı sindirilen şeker türlerinin yasaklandığı ve vücut tarafından ihtiyaç duyulan vitamin ve mineralleri sağlayacak yeşil yapraklı sebzelerden zengin olan diyetler uygulandığı takdirde kandaki şeker seviyesi daha kolay şekilde kontrol altında tutulmaktadır.

Diyetine dikkat eden, düzenli olarak egzersiz yapan kişilerde kandaki şeker seviyesinin kontrol altında tutulması çok daha kolaydır. Ancak diyetine uymayan kişilerde şeker seviyesi hızlı bir şekilde yükseleceği için ek önlemler alınması gerekir. Şeker hastalığı; tip 1 şeker hastalığı ve tip 2 şeker hastalığı olarak ikiye ayrılmaktadır. Tip 2 şeker hastalığı tedavisi için diyet ve sporun etkisiz kaldığı yerde şeker  hapı kullanımına başlanır.

Şeker hapının da kandaki şeker seviyesini kontrol altına almakta yetersiz kalması durumunda en son uygulanacak şeker hastalığı tedavi yöntemi insülin iğnesi kullanımıdır. İnsülin iğnesi kullanımı kullanılan iğnenin etki ve kalıcılık süresine göre planlanmakta ve genelde düşük dozlu iğneler her yemek sonrası enjekte edilerek şeker seviyesinin kontrol altında tutulması amaçlanmaktadır. Tip 1 diyabet hastalığı tedavisi için uygulanan değişik bir yöntem ise hastaya pankreas nakli yapılmasıdır. Ancak pankreas nakli sonrası vücudun yeni nakil edilen hücreleri reddetmesi nedeni ile bir süre sonra yine şeker hastalığının nüksetmesi riski bulunmaktadır.

0 yorum

Beyin Kanaması Sonucları

Beyin kanaması sonuçları kanamanın boyutuna ve etkilenen bölgeye bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. En sık rastlanılan beyin kanaması sonuçları yüzde çarpıklık, konuşma bozukluğu, vücudun belli bir bölgesini hareket ettirememe ve felçtir. Ayrıca kelimeleri söylerken zorlanma ve telaffuz bozuklukları da beyin kaması sonrası ortaya çıkan komplikasyonlar arasında yer almaktadır.


Beyin kanaması sonucu ortaya çıkan belirtiler genelde kalıcı olarak gerçekleşen hasarları göstermektedir. Bunun ana nedeni sinir hücrelerinin kendisini yenileyemesi ve ölen hücrelerin tamamının kalıcı olarak kaybedilmesidir. Yani beyin kanaması sonucu ortaya çıkan konuşma bozukluğu belirtisi beyinin bu alanında meydana gelen hücre ölümleri sonucu ortaya çıktığı için beyin kanaması tedavisi tamamlandıktan sonra da görülmektedir. Bu nedenle beyin kanamasına çok hızlı bir şekilde müdahele edilmesi gerekir. Hızlı müdahale daha az beyin hücresinin ölümü anlamına geldiği için beyin kanaması tedavisi sonrasında da daha az hasar anlamına gelmektedir.

Erken dönemde yapılan tedavinin en önemli yararı henüz tam olarak ölmemiş olan hücrelerin kurtarılmasına olanak sağlamasıdır. Beyin kanaması geçiren kişilerin sonrasında yaşamlarına daha dikkat etmeleri ve özellikle de tansiyonlarını kontrol altında tutmaları gerekir. Beyin kanaması nedeni belirlendikten sonra sonrasında alınacak önlemler belirlenir. Kan sulandırıcı ilaçlar kullanan kişilerde bu ilacın dozajının ayarlanması, tansiyona bağlı olarak gerçekleşen beyin kanamalarında tansiyonun kontrol altında tutulması ve gün içerisinde tansiyonu yükseltecek aşırı hareketlerden kaçınılması zorunludur.

0 yorum

Beyin Kanaması Nedenleri

Beyin kanaması dış ve iç etkenlere bağlı olarak meydana gelebilir. Kafa travmaları ve başa alınan şiddetli darbeler beyin kanamasına neden olabilmektedir. Aslında bu tip hastalar travma sonrası hastaneye başvuruda bulundukları ve hemen müdahale edildikleri için daha şanslıdırlar.

Travmalara bağlı olmaksızın gerçekleşen beyin kanamaları nedenleri arasında ilk sırayı yüksek  tansiyon alır. Tansiyonun hızla yükselmesi ince olan beyin damarlarının içinde dolaşan kan basıncını arttırdığı için bu damarlarda meydana gelen zedelenmeler beyin kanamasına neden olmaktadır. Yine beyin tümörleri olan ya da ince beyin damarlarına sahip olan kişilerde beyin kanaması riski daha yüksek bulunmaktadır. Beyin kanaması nedenleri arasında bunlara ek olarak beyinde meydana gelen damar tıkanıkları, kanın aşırı sulanması, beyin dokusunun çeşitli nedenlerle zarar görmesi ve beyin damarlarında meydana gelen anevrizmalar da beyin kanaması nedenleri arasında yer almaktadır. Beyin kanamasının tedavi edilmesi ve sonrasında tekralamasının engellenmesi adına altta yatan nedenin bulunması büyük önem taşımaktadır. Çünkü beyin kanaması tedavisi aslında tamamen altta yatan nedenin ortadan kaldırılmasından oluşur.

Örneğin tümör var ise tümörün alınması, kan aşırı sulanıyorsa kan sulandırıcı ilaçların kullanımının bırakılması, hasarlı beyin dokusu bulunuyorsa bu bölgenin tedavi edilmesi, yüksek tansiyona bağlı beyin kanaması yaşanıyorsa tansiyonun sürekli olarak kontrol altında tutulması gibi unsurlar beyin kanaması tedavisi olarak kabul edilmekte olup hepsi aslında var olan nedenin ortadan kaldırılmasına dayanmaktadır. 
0 yorum

Beyin Kanaması Belirtileri

Beyin kanaması sonucu kanamanın görüldüğü bölgedeki beyin hücrelerinin kalıcı olarak ölmesi nedeni ile hastanın hemen en yakın sağlık kuruluşan götürülmesi büyük önem taşımaktadır. Bu da sadece ortaya çıkan beyin kanaması belirtilerinin herkes tarafından bilinmesi ile mümkündür. Beyin kanaması belirtileri ilk etapta çok anlaşılır belirtiler olmasa da kanamının miktarına ve kanamanın oluştuğu bölgeye bağlı olarak ilerleyen evrelerde ortaya değişik ve fark edilir ciddi belirtiler çıkar.

Peki beyin kanaması belirtileri nelerdir?
Beyin kanaması belirtileri arasında ilk sırayı  şiddetli baş ağrısı alır. Özellikle de şiddetli beyin kanamalarında ilk önce şiddetli baş ağrısı ortaya çıkar ve bu belirtiyi mide bulantısı, kusma ve kısmı felçler takip eder. Ancak daha hafif seyreden kanamalarda bu belirtiler daha yavaş ortaya çıkar. Anevrizma patlamaları sonucu oluşan beyin kanamalarında ise anlık baş ağrısı başlar ve son derece şiddetli bir halde seyreder. İlk defa bu kadar şiddetli baş ağrısı yaşadığını hisseden kişiler bu nedenle bir doktora başvuruda bulunmalıdır. Nedensiz ortaya çıkan ve daha önce hiç yaşamadığınız kadar şiddetli seyreden baş ağrıları patlayan anevrizma belirtisi olabilir.

Baş ağrısının yanı sıra ağızda çarpıklık, aniden ortaya çıkan konuşma bozuklukları, şiddetli bulantı ve bulantıya bağlı meydana gelen kusma, görmede meydana gelen bozukluklar, dengenin sağlanamaması, bilinç kayıplarının yaşanması ve felç beyin kanamasına bağlı olarak ortaya çıkan başlıca nedenler arasında yer almaktadır.


0 yorum

Bel Fıtıgı Tedavisi

Her hastalıkta olduğu gibi bel fıtığı tedavisinde de tedaviyi belirleyecek en önemli faktör hastalığın yakalandığı aşamadır. Bel fıtığı erken evrelerde yakalandığı takdirde hastalar basit bir fizik tedavi süreci sonrasında eski sağlıklarına kavuşabilmektedir. Ancak ileri evre bel fıtığı hastalarında fizik tedavi yetersiz kalacağı için cerrahi müdahaleler gerekebilmektedir. Cerrahi müdahale bel fıtığı tedavisi için tüm yöntemler uygulandıktan ancak başarı elde edilemedikten sonra uygulanmalıdır.

Bel fıtığı ameliyatı günümüzde büyük bir hız ile gelişmeyi sürdüren sağlık teknolojisi sayesinde artık çok daha güvenilir bir yöntem haline gelmiştir. Özellikle de mikrocerrahi yöntemi ile yapılan ameliyatlarda hastalar aynı gün taburcu edilerek evlerine gönderilmekte ve çok daha kısa bir süre içinde günlük yaşamlarına dönmektedir. Bel fıtığı ameliyatı ile fıtığın oluştuğu bölge temizlenmekte ve tedavi süreci tamamlanmaktadır. Bir başka tedavi yöntemi ise ilaçla tedavi yöntemidir. Bel fıtığının ilaçla tedavi edilmesi söz konusu değildir. Daha doğrusu ilacın tedavi edici hiç bir özelliği yoktur ve sadece hastanın oluşan ağrılarından kurtulmasını sağlar.

Yatak istirahatı yapan hastanın ağrılarının azaltılarak yatar pozisyonda daha fazla zaman geçirmesini sağlamak tedavinin asıl amacıdır ve bu süre boyuncu vücudun kendini yenilemesi ve oluşan fıtığın kendiliğinden geçmesi beklenir. Erken evre fıtık oluşumlarda bu mümkündür ve yatak istirahatı yapan kişilerde iyileşme yaşanır. Ancak hastanın dinlenmesine rağmen geçmeyen fıtıklarda fizik tedavi uygulanması zorunludur.

0 yorum

Basur Tedavisi Nasıl Yapılır

Günümüzde pek çok kişi son evreye gelmeden önce basur için başvuruda bulunmak istemez. Oysa gelişen sağlık teknolojisi ile beraber basur tedavisi artık çok daha kolay bir şekilde yapılabilmekte ve uygulanan tedavi yöntemine bağlı olarak değişmekle berer hastalar aynı gün hastaneden taburcu edilmektedir. Basur tedavisi için ilk kullanılan ilk yöntem ilaçla tedavi yöntemidir.


Basur ilaçları kullanılarak hastalığın kontrol altına alınması amaçlanır. Ancak ileri evrelerde doktora başvuruda bulunan kişilerin ilaçla tedavi edilmesi son derece zordur. Bu nedenle çeşitli cerrahi müdahaleler uygulanarak hastalığın tedavisine çalışılır. Lazerle basur tedavisi de bunlardan biridir. Makatın içinde kalan basur memeleri lazer ışınları ile damarın söndürülmesi şeklinde tedavi edilmekte ve erken evrede yakalanan basur hastaları bu şekilde sağlıklarına kavuşmaktadır. İleri evrelerde olan hastalar için ise  lazer ışınları çok daha etkili sonuç verip, daha kısa sürede iyileşme sağladığı için bıçak yerine kullanılarak basur ameliyatı gerçekleştirilmektedir.

Basur tedavisi için uygulanan bir diğer yöntemde basur memesinin bantla boğulmasıdır. Boğma yöntemi sonucu hemoroid memesi kendiliğinden düşmektedir. Ancak memenin düşmesi hem çok kanamalı hem de çok ağrılı olduğu için artık günümüzde pek tercih edilen bir yöntem değildir. Bunların dışında açık ve kapalı ameliyat yöntemleri ile hastaların tedavileri de gerçekleştirilebilmektedir. Basur tedavisi için uygulanacak yöntem hastalığın evresine bağlı olarak belirlendiği için burada doktorunuzun önerilerine uymanız ve mümkün olduğunca doktorunuza güvenmeniz gerekmektedir.

0 yorum

Bagırsak Kanserinin Belirtileri Nelerdir

Bağırsak kanserleri; ince bağırsak kanseri ve kalın bağırsak kanseri olmak üzere iki farklı kategoride incelenmektedir. Kalın bağırsak üzerinde bulunan hücrelerde meydana gelen kanser oluşumu kalın bağırsak kanseri olarak isimlendirilen kolon kanseri hastalığına yola açarken ince bağırsak üzerinde meydana gelen kanserli hücre oluşumları ise ince bağırsak kanserine neden olmaktadır.

Bağırsak kanseri belirtileri kanserin oluştuğu bölgeye ve içerisinde bulunduğu evreye bağlı olarak değişmektedir. Erken evre bağırsak kanseri hastalarında mide ve karın ağrıları, büyük tuvalete çıkma alışkanlıklarının ani olarak değişmesi ve uzun süreli kabızlık ya da ishal olma gibi belirtilerdir. Hastalık ilerledikçe bu belirterilerin şiddetlir arttığı gibi aynı zamana yorgunluk, halsizlik, nedensiz kilo kaybı ve gaita içerisinde kan gelmesi ya da gaitanın siyah olarak çıkması gibi daha ciddi belirtiler görülmektedir. Bu belirtiler hemoroid gibi başka nedenlere bağlı olarakta ortaya çıkabileceği gibi yine de bir doktora başvuruda bulunulmasını zorunlu kılan önemli belirtiler olarak görülmelidir.

Unutulmamalıdır ki her kanser tedavi edilebilir bir hastalıktır ancak burada önemli olan kanserin erken evrede yakalanabilmesidir. Vücudunuzun size gönderdiği sinyalleri görmezden gelmeniz kanser olduğunuz gerçeğini değiştirmeyeceği gibi aynı zamanda kanserinizin ilerlemesine neden olarak daha zorlu bir tedavi süreci yaşamanıza neden olacaktır. Bağırsak kanseri için tercih edilen ilk yöntem cerrahi müdahale ile kanserli hücrelerin yer aldığı bağırsak kısmının alınmasıdır.

0 yorum

Akciger Kanseri Yasam Süresi

Akciğer kanseri yaşam süresi kanserin yakalandığı evreye göre değişmektedir. Ayrıca hastanın iyileşmeye olan inancı ve yaşama motivasyonu da yaşam süresini belirlemektedir. Akciğer kanseri evreleri tedaviye ve buna bağlı olarak yaşam süresine etki etmektedir. Erken evrede yakalanan akciğer kanseri hastaları sadece uygulanan akciğer kanseri ameliyatı ile tedavi edilebilmekte ve hastalar normal hayatlarına geri dönmektedir.

Ancak ileri evre akciğer kanseri hastaları için çok daha zorlu bir tedavi süreci uygulanmaktadır. Son evre akciğer kanseri yaşam süresi ise ne yazık ki çok kısadır. Akciğer kanseri tüm kanın süzüldüğü ve diğer organlarla etkileşim içerisinde olduğu için uzak metastaza son derece açık bir kanser türüdür. Bu nedenle erken evrede yakalanması büyük önem taşımaktadır. Ancak hastalığın anlaşılabilir belirtileri kanserin yayılımı ile ortaya çıktığı için düzenli olarak doktor kontrolünden geçmeyen kişilerde ya akciğer kanseri tanısı tesadüfen çekilen akciğer filmi ile yakalanmakta ya da hastalık ilerledikten sonra yakalanması mümkün olmaktadır.

Bu nedenle özellikle de birinci derece yakın akrabalarında akciğer kanseri görülen ve sigara tiryakisi olan kişilerin düzenli olarak balgam testi yaptırmaları ve düzenli takip altında tutulmaları gerekmektedir. Her zaman söylendiği gibi öldürücü olan kanser değil kanserin geç teşhis edilmesidir. Bugün artık gelinen son noktada gelişen sağlık teknolojisi sayesinde erken evrede yakalanan hemen hemen tüm kanser türleri kalıcı olarak tedavi edilebilmektedir...

0 yorum

Akciger Kanseri Tedavisi

Akciğer kanseri tedavisi için uygulanacak yöntem için en önemli belirleyici unsur kanserin yakalandığı evredir.Erken evrede yakalanan kanser hastalarında uygulanacak ameliyat sonrası iyileşme başarısı sağlanabilmektedir.


Akciğer kanseri yaşam süresi erken evrelerde yakalanan hastalarda çok daha uzun olurken ayrıca yaşam standardı da yine bu hastalarda çok daha yüksektir. Bu nedenle akciğer kanseri belirtileri hakkında bilgi edinilmeli ve yıllık rutin kontroller yapılarak hastalık riski yakından takip edilmelidir. Akciğer kanseri evre 1 ve akciğer kanseri evre 2 hastalarında uygulanacak ilk tedavi yöntemi akciğer kanseri ameliyatı yapılmasıdır. Akciğer kanseri ameliyatı birinci evrede sadece kanserli kitlenin alınmasını içerir. Ancak ilerleyen evrelerde akciğerin birazının ya da bir lobun tamamen alınması da mümkündür. Buradaki en önemli belirleyen kanserli oluşumun akciğer üzerindeki yayılımıdır. Akciğer kanseri ameliyatı sonrasında bazen ek tedavi ihtiyacı duyulmazken bazen adjuvan yani tamamlayıcı tedaviler olan kemoterapi ve radyoterapi uygulaması da gerekebilir.

Üçüncü evre akciğer kanseri hastalarında ilk olarak kemoterapi ve radyoterapi uygulamasına başlanır. Bu tedaviler sonrasında kanserli hücrelerin yayılımında azalma görülür ya da yayılmış hücrelerde gerileme yaşanırsa hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna bağlı olarak akciğer kanseri ameliyatına karar verilebilmektedir. 4. evre akciğer kanseri hastalarında ise genelde yapılan müdahaleler tedavi amaçlı olmayıp ana amaç gerek hastanın kalan ömrünü uzatmak gerekse de yaşam standartlarının yükseltilmesini amaçlamaktadır.

0 yorum

Akciger Kanseri Nasıl Ortaya Çıkar

Akciğer kanseri hücrelerde meydana gelen mutasyonlar sonucu ortaya çıkan bir kanser türüdür. Akciğeri meydana getiren hücrelerden tek birinin bile DNA’sında bozulma yaşanması sonucu kanser oluşur. Kanserli hücreler çoğalarak kanserin yayılmasına neden olur. Kanserin erken evrede yakalanması halinde bu sorunlu hücreler temizlenerek kanser tedavi edilir. Ancak kanser tedavisi için gerekli olan en önemli şey kanserin erken evrede yakalanabilmesidir. Bu nedenle kanserin nasıl ortaya çıktığı çok iyi bilinmeli ve erken evre kanser belirtileri takip edilmelidir.

Peki akciğer kanseri nasıl ortaya çıkar?
Akciğer kanserini diğer kanser türlerinden ayıran en önemli özelliği belirtilerin çok geç ortaya çıkmasıdır. Akciğer kanseri belirtileri son derece hafif belirtilerdir. Üstelik hafif ateş, hafif öksürük ve yorgunluk gibi ortaya çıkan ilk akciğer kanseri belirtileri başka pek çok hastalığa bağlı olarak ortaya çıkan basit belirtilerdir. Bu nedenle çoğu kişi doktora başvuruda bulunmaya gerek duymaz. Ancak bu süre boyunca akciğer kanseri sinsi bir şekilde ilerlemeyi sürdürmekte ve bu ilerlemeye bağlı olarak daha ciddi belirtiler olan geçmeyen inatçı öksürük, hızlı kilo vermek ve kan tükürmek gibi ciddi belirtiler ortaya çıkmaktadır.

Akciğer kanseri aslında tespiti son derece kolay bir kanser türüdür. Sadece çekilecek basit bir akciğer filmi bile kanserin yakalanmasını sağlamaktadır. Ayrıca akciğer kanserinin anlaşılması için balgam testi gibi testler de bulunmaktadır. Bu testlerin uygulanması halinde akciğer kanseri olup olmadığı anlaşılmaktadır. Burada önemli olan akciğer kanserine yönelik araştırma yapılmasını sağlamaktır.

0 yorum

Akciger Kanserinin Evreleri

Akciğer kanseri evrelemesi kanserli hücrelerin yayılımına ve boyutlarına bağlı olarak gerçekleştirilmektedir. Akciğer kanseri genel olarak 4 ana evrede incelenmektedir. Akciğer kanseri 1. evre ilk evre olarak kabul edilmektedir. Birinci evre akciğer kanseri hastalarında kanserli oluşum gösteren kitlenin boyutları henüz 5 cm. çapından daha küçüktür ve kanserli hücrelerin tümü akciğer dokusu üzerinde yer almaktadır.

Yani yakın hiç bir organa ya da lenf bezlerine yayılım söz konusu değildir. Bu evrede anlaşılır hiçbir akciğer kanseri belirtisi görülmez. Akciğer kanseri ikinci evre yine kanserin kolay tedavi edilebildiği ancak belirtilerin çok anlaşılır olmaması nedeni ile zor yakalanabildiği bir evredir. Bu evrede kanserli hücrelerin boyutları 7 cm. çapını aşmamakla beraber akciğer içerisinde yer alan lenf bezlerine yayılım ya da kanserli hücrelerden oluşan tümörün lob bronşunu tıkamış olması durumu söz konusudur. Bu evrede yakalanan hastalar hemen ameliyata alınmakta, akciğer kanseri ameliyatı sonrası kemoterapi tedavisi ile desteklenerek sağlıklarına kavuşmaları sağlanmaktadır.

Akciğer kanseri üçüncü evrede diğer organlara yayılım söz konusu olmamakla beraber lenf bezi, kaburga ve kalp zarı gibi göğüs içerisinde yer alan yapılarda kanserli hücreler gözlemlenmektedir. Bu evrede tümor 7 cm. çapını geçmiş olur. Bu evrede yakalanan akciğer kanseri hastalarında öncelik kemoterapi ve radyoterapi uygulanarak hastalığın kontrol altına alınmasını sağlamak ve bunda elde edilen başarıya göre ameliyata karar vermektir. Akciğer kanseri 4. evre ise kanserli hücrelerin diğer akciğer lobuna ya da beyin, böbrek üstü bezleri ve karaciğer gibi organlara sıçraması ile oluşur. Ne yazık ki Akciğer Kanseri 4. evre hastalarında tedaviden çok hastanın yaşam kalitesini ve süresini uzatmaya çalışılmaktadır.

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI