işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar
gebelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gebelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hamilelik Süresince Normal Kilo Alımı

Hamilelik


Aşırı stres, aralıklı göğüs ağrıları ve düzensiz ilerleyen uyku problemleri... tüm bu sıkıntıların hepsi hamilelik süresi boyunca hanımların karşılaşmış olduğu vücut tepkilerinden yalnızca birkaçıdır. Keza gebeliğin ilk ayından itibaren vücudun fazlaca gelişen pek çok hormonu, hamilelik sürecince bu sorunlarla birlikte aşırı kilo alma durumlarınında doğmasına sebebiyet vermektedir. Ancak bu sıkıntıyı sağlıklı bir kilo kontrolü programı dahilinde en aza indirebilmek mümkündür. Özellikle de hamilelik sürecince normal kilo alımı sağlayabilmek için, uzman hekimler kontrolünde gerçekleştirilen küçük egzersiz programları oldukça yardımcı olmaktadır. Tüm bunların dışında, protein değeri dengeli besinler ile yağ yakıcı çorba çeşitlerinin gebelik esnasında tüketilmesi, hamilelik sürecince normal kilo alımını rahatlıkla kolaylaştıracaktır. Nitekim hanımların henüz hamileliklerinin

1. Aylarından itibaren dert etmeye başladıkları doğum sonrası, göbek eritme, hızlı yağ yakma ve sağlıklı diyet listesi aşamalarının hepsi, hamilelik esnasında uygulanacak olan bir takım kural ve programlar dahilinde tamamen mümkün olabilecektir. Öncelikle hanımların özellikle de aş erme dönemlerine girmeden önce, yemek programlarını belli bir düzen içerisinde sürdürmelerinde fayda görülmektedir. Nitekim, hamilelik öncesinde mevcut programınızın hemen hemen aynısını bir kaç seansa fazla olarak gerçekleştirmeniz, sizlerde hamilelik sürecince normal kilo alımı ihtimalinizi daha da kolaylaştıracaktır. Öyle ki, gebeliğin ilk 4 ayında vücut yapınıza vereceğiniz önem, doğum aşaması ve doğum sonrasında devam ettireceğiniz hayatınıza fazlaca katkılar sağlayacaktır.

Hamilelik Esnasında Normal Kilo Alımı için Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Hamilelik sürecince normal kilo alımı işlemlerinizi mutlaka bebeğinizin anne karnındaki gelişim aşamalarına göre uyarlamanız gerekmektedir. Keza, gebelik süresi boyunca her hafta farklı kilo ve boyut olarak küçük seanslar eşliğinde büyüyecek olan bebeğiniz, sizlerin dengeyi sağlayarak gerçekleştireceğiniz bir beslenme programı ile daha da sağlıklı olarak dünyaya doğabilirler
Bunun için aşağıdaki hususları dikkate almakta fayda vardır.

•    Hamileliğinizin ilk 20 haftası boyunca en fazla 2 buçuk kilo almaya dikkat etmeniz gerekmektedir. Geri kalan haftalarda ise bu dikkat dahilinde kilo alımlarınız daha sistemli ve aşırıya kaçmayan bir programla gerçekleşecektir.
•    Hamilelik öncesinde zayıfsanız eğer ve doktorunuzun da herhangi biri uyarısı yoksa, bu süreç içerisinde yaklaşık bir 15 kilo almanız uygun olacaktır.
•    Öte yandan hamilelik esnasında vücudun görünümünün bozulmaması adına yapılmakta olan diyetler oldukça tehlike arz etmektedir. Keza vücut gerek duyduğu protein değeri ve karbonhidrat ihtiyacını karşılayamazsa, ilerleyen dönemlerde anne ile bebeğinin sağlıksal açıdan büyük problemler bekleyebilir.
•    Hamilelik esnasında kilo alımı normal bir şekilde ilerlerken aniden değişiklik göstermeye başlarsa eğer, herhangi bir panik durumuna kapılmamanız gerekmektedir. Nitekim özellikle de 6. Aydan sonra bu tarz vücut değişikliklerinin yaşanması oldukça doğaldır.

Tüm bunların yanı sıra hamilelik süresince normal kilo alımı, hem sizlerin hem de bebeğinizin ilerleyen hayatında sağlıklı bir çizgide yaşamasına olanak tanıyacaktır.
0 yorum

Doğum Kontrolünde Doğallık Dönemi Başlıyor...

Doğum Kontrolünde Doğallık Dönemi Başlıyor…
Kadın sağlığına yönelik sunduğu yenilikçi çözümlerle alanında lider olan Bayer Kadın Sağlığı; “Kadın Doğasına Uyumlu Doğum Kontrol Hapını Türkiye’de ilk kez The Edition Otel’de düzenlenen basın buluşmasıyla tanıttı.

Bayer Kadın Sağlığı İş Birimi Direktörü Dr. Oğuz Mülazımoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıya Türk Jinekoloji Derneği (TJOD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ateş Karateke ve İstanbul Üniversitesi - İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkut Attar konuşmacı olarak katıldı.

Doğal ve sağlıklı yaşamı benimseyen kadınları doğala özdeş bir doğum kontrol yöntemiyle tanıştıran Bayer, kadın doğasına uyumlu doğum kontrol hapının tanıtımını doğallık temasını tamamlayan “koku” konseptiyle gerçekleştirdi.

“Doğala Özdeş Doğum Kontrol Hapı”
İlk kez 2009 yılında Almanya’da kullanılmaya başlanan ve şimdiye dek yaklaşık 60 ülkede lansmanı yapılan bu yenilikçi ürünü Türkiye pazarına sunan Bayer adına görüşlerini belirten Bayer Kadın Sağlığı ve Genel Tedaviler – İş Birimi Direktörü Dr. Oğuz Mülazımoğlu, “Türkiye’de kadın sağlığı alanında her kullanılan 10 ilacın 9’u Bayer’e ait. Yeni ürünümüz, doğala özdeş estradiol içerdiği için, geniş bir kitleye hitap edeceğini düşünüyoruz “ dedi. Yenilikçi ürünler ve çalışmalar ile kadın sağlığı alanında lider firma olmaya devam edeceklerini söyleyen Dr. Oğuz Mülazımoğlu; sektöre farklı tanıtım teknikleriyle de yenilikler getirdiklerini belirtti. Mülazımoğlu; ilaç sektöründe bir ilki gerçekleştirerek “duyulara yönelik iletişim” yöntemini uyguladıklarına dikkat çekerek, yeni ürünün tanıtım çalışmalarında doğallığı akılda kalıcı biçimde anlatmak amacıyla özel olarak tasarlanan ve doğallığı çağrıştıran kokudan yararlandıklarını söyledi.

Türkiye’de Kadınlar Bedenlerini Tanımıyor!
Toplantıda söz alan Türk Jinekoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ateş Karateke, Türkiye’de halen doğum kontrol yöntemleri konusunda yeterli bilincin oluşmadığına dikkat çekerek Bayer adına gerçekleştirilen kadın sağlığı araştırmasını katılımcılarla paylaştı. Karateke; halen doğum kontrol hapları konusunda özellikle Türk toplumunda doğru bilinen yanlışlar olduğuna değinerek kadınların hormonal döngüsü hakkında fikir sahibi olmadığına dikkat çekti.

Karateke; 10.000 kadın arasında yapılan araştırmada kadınların sadece yüzde 20’sinin doğum kontrolü hakkında doğru bilgiye sahip olduklarını ve bunların sadece yüzde 9’unun doğum kontrol haplarında hangi tip hormonun bulunduğunu bildiklerini belirtti.

Doğum Kontrol Hapı Kullanan Kadınlar Cinsellikten Daha Çok Zevk Alıyor!
Doğum kontrol hapı kullanmış olan kadınlar, bu yöntemi cinsel hayatın kalitesi açısından en iyi yöntem olarak tanımlarken geri çekilme ve prezervatife göre cinsellikten daha çok zevk alınmasını sağladığını da belirtiyor.

Kadınlar Doğal bir Yöntem İstiyor!
Prof. Dr. Erkut Attar ise Doğal Doğum Kontrol Hapı Qlairista’nın kadınlar için getirdiği yenilikleri anlattı. Öncelikle her kadının ihtiyacının kendi bedenine göre farklılık gösterdiğinin altını çizen Attar; doğala özdeş doğum kontrol hapı Qlairista’nın; kadınların kendi vücutları ile uyum içinde olan yepyeni bir doğum kontrol yöntemi olduğunu belirtti.

Doğum Kontrol Hapları arasında bir ilk olan bu doğum kontrol hapının kadın vücudunun ürettiği östrojen hormonuyla aynı yapıya sahip estradiol hormonu içerdiğini anlatan Attar; Qlairista’nın kanama miktarını da önemli ölçüde azaltarak kadınların yaşam kalitesini yükselttiğinin de altını çizdi.

Qlairista Nedir?
Qlairista, ilk kez Almanya’da Qlaira adıyla 2009 yılında piyasaya verilmiş olan, dünyada 2,5 milyon kadın tarafından kullanılan, doğal östrojene özdeş “estradiol” içeren ilk doğum kontrol hapıdır

Ne Yenilik Getiriyor?
• Doğala Özdeş estradiol hormonu içeriyor
• Her gün kadın vücudunda üretilen hormon dozlarına tam olarak eşit miktarda hormon içeriyor
• Kanama miktarını azaltarak ve adetleri düzenleyerek kadınların yaşam kalitesini yükseltiyor
• Anti-androjenik özellikleri ile cildin ve saçların görünümünü iyileştiriyor

Hangi kadınlar için?
• Kullanmasında sakınca bulunmadığı halde doğum kontrol hapları almaktan çekinen
• Daha önce farklı doğum kontrol hapları kullanmış ve yan etkiler nedeniyle bırakmış
• Güvenilir ve doğal bir korunma yöntemi arayışı içinde olan, ilk adetten menopoza kadar tüm kadınlar için.


0 yorum

Bebeğinizi kucağınıza aldığınızda

Hamileliğin ardından, bebeğinizi kucağınıza aldığınız an, hayatınızın en mutlu anlarından bir tanesidir. Kendi canınızdan bir parçanın sağlıklı doğması, ailenize katılması, hayatınızda yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu yeni başlangıç bazen yeni doğum yapan kadınlarda strese, psikolojik olarak değişikliğe yol açabilir. Bu stres normaldir ancak uzun sürerse doğum sonrası depresyonu yaşıyor olabilirsiniz…

Terapi İstanbul’dan Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer doğum sonrası depresyonu şu şekilde değerlendirdi;
Kadınlar, bir şekilde, doğumun otomatik olarak keyif ve neşe oluşturduğunu öğrenmişlerdir. Çocuk doğurmayı takip eden dönemin hayatlarının en mutlu zamanı olması gerektiğine inanmaya yönlendirilmişlerdir. Gerçekte ise, ailenin yaşam döngüsündeki en stresli ve endişe üreten dönemlerden birisidir. Bu dönemde kadının eşinin, ailesinin ve yakınlarının annelik rolüne uyum sağlamaya çalışan anneye psikolojik destek vermesi gereklidir.

Her sene, doğum yapan kadınların yarısından fazlasında ruhsal sorunlar görülmektedir. Bu kadınlardan yüzde 10 ile 15'i çocuk doğurmayı takip eden dönemde, uykusuzluk, kafa karışıklığı, annelik durumuna alışma endişesi gibi problemler yaşamaktadır.

Doğan çocuğun attığı ilk çığlıktan sonra, sorulan ilk soru, ‘‘Kız mı oğlan mı’, ikincisi de ‘‘Annenin sağlığı nasıl?’’dır. Bu soruyla merak edilen annenin fiziksel sağlığıdır. Ve ‘‘İyi’’ cevabı alındıktan sonra ‘‘doğum olayı’’ başkaları için bitmiştir. Oysa anne için doğumun sadece fiziksel aşaması sona ermiş ve annelik rolüne uyum sağlamasını gerektiren, ruhsal problemlerin yaşanabileceği bir dönem başlamıştır. Bu dönem gündelik sorunların yaşanıp profesyonel yardım olmadan aşılabileceği gibi yardım gerektirecek kadar ciddi problemler de görülebilir.

Yeni anneler, doğumdan sonraki ilk sene içinde her an depresyona yatkındırlar. Bir çocuğun bakımını üstlenmekle birlikte insanın eşiyle geçirdiği zamanın kaybı, yetişkin arkadaşlıklarının kaybı, özgürlüğün ve alışılmış gündelik hayatın kaybı da yanında gelmektedir. Yaşamlarının bir daha asla eskisi gibi olmayacağının bilinciyle, yeni yaşam tarzına uyum sağlamaya çalışırken bu bütün aile için de bir uyum zamanıdır.

Gözardı Edilen Ruhsal Sıkıntılar
Doğum sonrasında annelere tıbbi bakım eksiksiz verilirken, ruhsal sorunlar göz ardı edilebilir. Doğum yapan kadınlarda annelik hüznü %50-70, doğum sonrası depresyon %10-15 oranında görülebilir. Doğum sonrası dönemdeki ruhsal sorunlar için risk faktörleri şunlardır: Evlilikle ilgili sorunlar, geçmişteki ruhsal sıkıntılar (depresyon, bunaltı, kaygılar), ailede ruhsal hastalık, evli olmama, istenmeyen gebelik, annelik rolü için hazırlıksız olma, ilk gebelik, doğum korkuları, sosyal desteğin olmayışı sayılabilir. Doğumla birlikte değişen rol tanımları (çift olmaktan anne baba olmaya geçiş) ve bebek bakımının getirdiği psikososyal stresler ruhsal sorunların ortaya çıkmasını tetikleyebilir.

Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer; “Doğum sonrası depresyon genellikle birkaç ay içinde düzelir”
Doğum sonrası depresyon, doğumdan sonraki ilk 6 hafta içinde sinsice başlar, bir hatta iki yıl sürebilir. Klinik tablo hafif depresif duygu durumdan melankoliye kadar değişebilir. Doğum sonrası depresyon genellikle birkaç ay içinde düzelir. Orta ve ağır şiddette ise mutlaka bir uzman tarafından tedavi edilmelidir. Tekrarlama riski hem sonraki doğumlarda hem de hamilelik dışı dönemlerde yüksektir. Eğer geçmişte depresyon öyküsü yoksa doğum sonrası depresyon riski %10-15, depresyon öyküsü varsa %25’tir.
Doğum sonrası depresyon tedavi edilmezse uzun sürer ve anneye verdiği duygusal zararın yanı sıra çocuğun gelişimini de olumsuz yönde etkiler.

Doğum sonrası depresyon belirtileri nelerdir?

• Normalden daha fazla ağlama
• Çoğunlukla üzgün hissetme
• Konsantre olamama ve sıkıntı içinde hissetme
• Eşyaları nereye koyduğunuzu hatırlamakta zorluk çekme
• Eskiden keyif aldığınız şeylerden keyif alamama
• Çok yorgun olduğunuz halde bebeğiniz uyuduktan sonra bile hala uyuyamama
• Günün çoğunda yorgun olma
• Hep böyle hissedecekmiş gibi hissetme
• Yalnız kalmaktan korkma
• Böyle hissetmeye daha fazla devam etmek durumunda olmaktansa ölmüş olmayı isteme

Tedavi Yöntemleri;
* Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer
Genellikle, belirtiler fark edilmeden geçer çünkü bunlar yeni bir bebeğin bakımının getirdiği stresin birer parçası sanılabilir.

Bir bebeği göğüsten emzirmek ve adetlerin geri dönmesi, vücudun biyokimyasını değiştirebilecek ve bir depresyonun zamanlamasını etkileyebilecek önemli hormonal olaylardır.

Hamilelik, doğum ve doğum sonrası döneme ilişkin verilen eğitim ve gevşeme teknikleri anneyi pasif konumdan çıkararak korkusunu kontrol altına almasına yardımcı olmaktadır. Psikiyatrik ilaçların bebek üzerindeki etkileri konusunda bilinenler azdır. Zorunlu olmadıkça, özellikle ilk üç ayda ilaç kullanımından kaçınılmalıdır.

Ruhsal duruma bağlı olarak annenin beslenmesi ve bakımı önemli ölçüde bozuluyorsa ya da kendisi, bebeği ve çevresi için risk oluşturuyorsa en düşük risk grubundan ilaçlar, etkili en düşük dozda kullanılabilir.

0 yorum

Hamileler grip aşısı yaptırabilir

Havaların soğumasıyla birlikte özellikle çalışan anne adaylarının kendilerini soğuk algınlığı ve gripten koruması gerekiyor. Aşı olmak alınabilecek önlemler arasında ilk sırada yer alırken, elleri sık sık yıkamak, bulunulan ortamı havalandırmak ve gripli kişilerden uzak durmak da diğer dikkat edilmesi gerekenler… 

Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, anne adaylarının bu dönemde dikkat etmesi gerekenleri anlattı…

Salgın hale gelen ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölümcül sonuçlara yol açan grip virüsü, üst solunum yollarını etkilemekle kalmayıp, kimi kez tüm vücut sistemlerine de yayılıyor. Bu yüzden sadece yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar için değil, hamileler için de büyük risk taşıyor.

Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, gebelik gibi vücut direncinin fizyolojik olarak azaldığı durumlarda gribin anne ve bebeğin sağlığını ciddi şekilde etkilediğini, bebeğin ana rahminde gelişimini hatta anne ve bebeğin hayatını tehdit edebildiğini söylüyor. Op. Dr. Seval Taşdemir, gribin doktor kontrolünde atlatılmasının anne ve bebeğin sağlığı açısından çok önemli olduğunu vurguluyor.

GRİP AŞISI İÇİN EN İDEAL ZAMAN
Ekim ayı ile Kasım ayının ilk haftasının grip aşısı için en ideal zaman olduğunu belirten Op. Dr. Seval Taşdemir, “Eğer hamileliğin 14’üncü haftasından sonrası sonbahar ve kış aylarına denk geliyorsa; grip aşısı yaptırmak üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için uygun bir yöntemdir” diyor. “Grip aşısı canlı virüs içermediğinden gebelerde rahatlıkla uygulanabilir ve yüksek oranlarda koruyuculuk sağlar. Grip aşısı üst solunum yolu enfeksiyonları açısından daha riskli olan anne adaylarına ilk üç ayda da yapılabilir. Ayrıca anneye yapılacak olan grip aşısı, bebeği de doğumundan sonraki ilk 6 ay içerisinde gripten koruyabilir.”

DOKTORUNUZA SORMADAN GELİŞİGÜZEL İLAÇ KULLANMAYIN
Gribe yakalanan anne adaylarının, bebeklerine zarar vermemek için gelişigüzel ilaç kullanmamaları gerektiğine dikkat çeken Op. Dr. Seval Taşdemir, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Gribin etkileri genellikle çok ağır değildir ve bebeği doğrudan etkilemez. Ancak anne ağır bir gribe yakalanırsa, yüksek ateş ve organ sistemlerini etkileyen grip, dolaylı olarak bebeğe zarar verir. Bu sebeple, zorunlu durumlarda doktora danışılarak bebeğe zarar vermeyen antibiyotik ilaçlar kullanılabilir." Op. Dr. Taşdemir, gripten korunmanın en iyi yollarından birinin, salgın dönemlerinde kalabalık yerlerde bulunmamak ve grip olan kişilerle yakın temasa girmemek olduğunu belirtiyor.

BOL SIVI ALIN, ORTAMI SIK SIK HAVALANDIRIN
Anne adayının, grip olan kişilerle aynı ortamda bulunması gerekiyorsa, ortamın sık sık havalandırılması gerektiğine dikkat çeken Op. Dr. Seval Taşdemir, elleri sık sık yıkamanın da gribe karşı koruyucu bir önlem olduğunu belirtiyor. "Gribe yakalanan anne adayı bol sıvı almalı ve mümkünse ilaç almadan gribi atlatmaya çalışmalı. Solunum yollarının buğu yapılarak veya zararsız boğaz pastilleri ile yumuşatılması, gerektiğinde parasetamol grubu ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlarla vitaminlerin kullanılması gribin atlatılmasına yardımcı olabilir."

BİTKİ ÇAYLARINDA AŞIRIYA KAÇMAYIN
Anne adaylarının bitki çaylarını kullanılırken de dikkatli olmaları gerektiğini belirten Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, “Ihlamur, rezene, karanfil, kuşburnu, ada çayı, elma, portakal, nane çayı gibi çayları aşırıya kaçmadan tüketebilirsiniz. Ancak içeriğini bilmediğiniz, büyük çoğunluğu rahim kasılmalarına sebep olan, hijyeninden emin olmadığınız bitki ve çaylardan uzak durun” diyerek uyarıyor

0 yorum

D Vitaminiyle Çocuk Şansınızı Arttırın

Son yıllarda kadınların evlenmek için artık eğitim ve kariyer basamaklarını tırmanmayı beklemesi ve anne olmak için sürekli olarak planların ertelenmesi ne yazık ki kadınlarda doğurganlık oranlarının düşmesine neden olmaktadır. Özellikle de kadınların gebelik için otuzlu yaşları tercih etmeleri aynı zamanda çocuk sahibi olma şanslarını da belirli oranlarda düşürmeleri anlamına gelmektedir. Ancak günümüzde gelişen tıbbi imkanlar çocuk sahibi olmak isteyen kadınların bu amaçlarına ulaşmak amacı ile desteklerini sürdürmekte ve çeşitli önlemler ile doğurganlık oranını arttırmayı amaçlamaktadır.

Başta Amerika ve İngiltere olmak üzere bu sorunla mücadele eden gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar sonucunda D vitamini ile doğurganlık oranı arasında ciddi bir ilişki olduğu kanıtlanmış olup düzenli olarak D vitamini alan kişilerin gebe kalma oranlarının çok daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır. D vitamini eksikliği hamilelik önünde büyük bir engel olarak görülürken gebe kalmak istiyorum diyen kadınların bu nedenle ilk önce tam kan sayımı testi yaptırmaları ve bu test sonucunda demir eksikliği tespit edilirse önce bunun tedavisine yönelmeleri büyük bir önem taşımaktadır. Vücutta her şeyin fazlası zararlı olduğu için kesinlikel fazla D vitamini almamak adına bunların tümünün doktor kontrolünde yapılması ve doktorun belirttiği dozajlar daha erken sonuç alırım umudu ile asla aşılmamalıdır.

Yapılan araştırmalar gebe kalmak için çok istekli olan çiftlerin üzerlerinde oluşturdukları yoğun baskı nedeni ile gebe kalma oranlarının düştüğünü göstermektedir. Bu nedenle korumasız olarak cinsel ilişkiye girmelerine rağmen 1 yıl içinde sonuç alamayan çiftlerin kadın doğum uzmanına başvuruda bulunarak buna neden olabilecek bir sağlık sorunlarının olup olmadığı araştırılmalıdır. Çok nadir olsa da ortada hiçbir sağlık sorunu olmamasına rağmen bebek sahibi olamayan çiftlerde bulunmaktadır. Bunun nedeni olarakta gebe kalmak için aşırı istek duyulması gösterilmektedir. Hamile kalmak için kullanılan D vitamini yine gebelik sürecinde de büyük bir önem taşımaktadır. Bebeğin anne karnında hem zeka hem de bedensel gelişiminin daha sağlıklı olabilmesi açısından anne adaylarının mutlaka düzenli D vitamini kullanımı zorunludur.
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI