işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Ağrı kesici bağımlısı kimdir?

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Babür Dora, migren hastalarının doktor doktor gezerek aşırı dozda ağrı kesiciye yöneldiğini, oysa aşırı ağrı kesici kullanımının bir bağımlılık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini söyledi.

Türk Nöroloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi Dora, "Migrende ağrı başladığında hemen ağrı kesici kullanılıyor ancak önemli olan ağrı gelmeden bunu önleyici ve sıklığını azaltıcı ilaçlar alınmasıdır" dedi. Prof. Dr. Dora, toplumda sık rastlanan migrenin her 100 kişiden 16'sında görüldüğünü bildirdi.

Migrenin "epizodik" ve "kronik" olmak üzere iki ayrı tipi bulunduğunu, "epizodik" migrenin toplumda daha yaygın ortaya çıktığını ifade eden Dora, şu bilgileri aktardı:

"Epizodik migrende baş ağrısı yılda bir kez ortaya çıkabildiği gibi ayda 10-14 kez tekrarlayabiliyor. Kronik migrende ise ayda 15'den fazla tekrarlayan baş ağrısı söz konusudur. Bu tip migrende baş ağrısı artık müzminleşmiştir ve aşırı ağrı kesici kullanımını beraberinde getirir. Hasta giderek ağrı kesiciye bağımlı hale gelir, bu kısır döngü halinde devam eder. İlerleyen süreçte alınan ilaç yeterli olmadığı için doz giderek artırılır. Migren şekil değiştirerek 'ilaç aşırı kullanımı baş ağrısı'na dönüşür. Aşırı ağrı kesici kullanımı bir bağımlılıktır ve tedavi edilmesi gerekir. Böyle bir durumda ilaç kesilmeli ve hasta ilaçtan arındırılmalıdır."

AĞRI KESİCİ BAĞIMLISI KİMDİR?

Ayda 10 günden fazla ağrı kesici kullanan ve bunu en az 3 ay devam ettiren bir kişinin "bağımlı" olduğunu bildiren Dora, ilacın birden kesilmesi halinde vücudun buna tepki verdiğini, baş ağrısının şiddetlendiğini ve bulantı ortaya çıktığını anlattı. Dora, buna karşı uygulanan tedaviyle ilgili şunları kaydetti:

"Migrende yapılan en önemli yanlış, doktor doktor gezen hastanın aşırı dozda ağrı kesiciye yönelmesidir. Bir hastanın elinde 10 çeşit ağrı kesiciyle geldiği oluyor. Bir çok doktor, ağrı kesiciler aşırı kullanıldığında bağımlılık yaptığını bilmiyor. Tedavide hastaya destek veriyoruz. Ayda 10 gün migren ağrısı çeken bir kişinin hem özel, hem sosyal, hem de iş yaşamı olumsuz etkileniyor. Tedavide bu kişilerin ağrı kesicilere duyarlılığını artırıyoruz. Hedef migreni yok etmek değil, hayat kalitesine olumsuz etkisini azaltmaktır."

Migren için ağrı kesiciler dışında çok etkili alternatifler olduğunu dile getiren Prof. Dr. Dora, "Migrende ağrı başladığında hemen ağrı kesici kullanılıyor ancak önemli olan ağrı gelmeden bunu önleyici ve sıklığını azaltıcı ilaçlar alınmasıdır" diye konuştu.

0 yorum

Çay Diyeti Nasıl Yapılır?



Diyet yapmak genellikler herkese çok zor gelir. Fakat kilo kontrolü bütün insanların istediği bir durumdur. Her zaman bakımlı ve fit görünebilmek için yediğimiz her şeye dikkat etmemiz gerekir. Diyet yapmak her zaman geçici bir çözümdür. Diyet tarzında bir yaşamı benimsemek durumunuzu daha da kolaydır. Hatta yağyakma için belli alışkanlıklar edinmek gerekir. Bunların başında yağeritmeye yarayan çaylar gelmektedir. Diyet sırasında tükettiğiniz çaylar da kolay kilo vermenizi sağlayacaktır. Bu nedenle çay diyeti nasıl yapılır, biraz incelemek gerekmektedir.
Çay Diyetini Nasıl Uygulayabiliriz?
Çay diyeti yapmak için ilk olarak metabolizmanıza uygun diyet çay türünüzü seçmek gerekir. Her metabolizma farklı çalışğı için farklı uygulamalar yapmak gerekir. Metabolizması yavaşolan insanlar hızlandırmak için metabolizma hızlandıran çayları tercih etmek gerekir. Hızlı yağ yakma için tercih edilecek çaylarda oldukça güzel sonuçlar verir. Çay diyeti nasıl yapılır? Şimdi bakalım;
       İlk olarak çay diyetinin tek başına size fayda sağlamayacağını söylemek gerekir. Çay diyeti yaparken mutlaka ne yediğinize de dikkat etmeniz gerekir. Örnek bir listeye bakmak gerekirse;
       Sabah kahvaltı; 1 adet haşlanmış yumurta, 1 dilim yağsız beyaz peynir, 1 dilim tuzsuz tam buğday ekmeği ve 1 bardak diyet çayı içilmesi gerekir.
       Ara öğün; 1 bardak diyet çayı ve 1 adet yeşil elma yemeniz gerekir.
       Öğle yemeği öğünü; 100 gram beyaz et bu duruma göre kırmızı et de olabilir. Tek yapmanız gereken etin ızgarada yağsız pişmesini sağlamaktır. 1 kase yağsız yoğurt ve 1 kase yeşillikleri bol olan salata tüketiniz.
       Ara öğün; 1 adet mevsim meyvesi ve bir fincan diyet çayı tüketiniz.
       Akşam yemeği; bir porsiyon çok pişmemiş sebze yemeği, 1 kase yağsız yoğurt yemeniz gerekir. Asla akşam yemeğini geç saatte yememelisiniz. Geç saatlerde metabolizma yavaşlayarak vücut dinlenmeye geçmektedir. Bu nedenle geç saatte alınan her besin kilo almanıza neden olacaktır.
Çay diyeti nasıl yapılır? Diye incelerken şimdi de bu çayın nasıl hazırlanacağına bakalım;
       Yarım parça limon
       Bir parça zencefil
       10 adet taze karanfil
       1 adet çubuk tarçın
       4 su bardağı su
       Çeyrek demet maydanoz
4 bardak suyu derin bir tencere içerisinde kaynatınız. Kaynayan suyun içerisine bu malzemeleri atarak yaklaşık bir 10 dakika demlemeye bırakınız. Yemeklerden 15 dakika önce ılık olarak içilmesi yağ yakmanızı hızlandırmaktadır. Dilerseniz bal ile tatlandırabilirsiniz. Bu çay metabolizmanızı oldukça hızlandırarak yağyakmanızı arttıracaktır. Gereksiz yağların vücuttan atılması ile birlikte kilo kaybı yaşamaya başlayacaksınız. Yemekler önce tüketilmesinin nedeni ise iştah kapatıcı olmasıdır. Çay yemeklerden önce içilerek iştahınızı kapatacak daha az yemek yemenizi sağlayacaktır.
0 yorum

Çalışan Anne Mutluluğu Hedeflemeli!

Son yıllarda iş hayatında daha sık yer alan kadınların yaşadığı rol çatışmaları da günlük hayatı biraz daha meşakkatli hale getiriyor. Eş, ev hanımı ve anne rollerini de iş hayatıyla birlikte sürdüren kadınlar hayatlarında zaman zaman aksaklıklar ve sorunlar yaşayabiliyorlar. 

Roller arasında sıkışıp kalan kadınlar, hangi role öncelik vereceği konusunda ise çoğu zaman bir karmaşa yaşıyor. Bu süreçte ise kadını duygusal anlamda en fazla annelik rolü yıpratıyor. Üsküdar Üniversitsi Etiler Polikliniği Uzman Psikoloğu Aynur Sayım, roller arasında çatışma yaşayan annelere önemli önerilerde bulundu.

Çalışan kadın rolünün yanında iyi bir de anne olabilme gayretinde olan kadınlar, çocuklarının yanında olamadıkları için çoğu zaman suçluluk duygusu yaşasa da sahip oldukları rollerin sorumluluklarını yerine getirebilmek adına yoğun çaba harcarlar. Bu tempo birçok kadının şikâyetçi olduğu durumdur aslında. Her biri pek çok rol arasında sıkışıp kalmaktan dert yakınır. Yoğun tempo arasında çocuklarını ihmal ettiklerini düşünen anneler çocuklarının her istediğini yaparken bazen de geri kalan tüm vakitlerini onlara ayırdıklarını görebiliriz. Hele eş sorunları ve annenin işiyle ilgili sorunları da var ise sorun daha da işin içinden çıkılmaz hale gelebiliyor.

Üsküdar Üniversitesi Etiler Polikliniği Uzman Psikoloğu Aynur Sayım, doğumun ardından izin süresi biten annenin bir takım kaygılar yaşadığını, bazı sorulara ise cevaplar aradığını vurguluyor. Sayım bu konuların başında ise "Çocuğumdan nasıl ayrılırım, o bensiz ne yapar, başkası ona benim gibi bakabilir mi, ben yanında olmayacağım için çocuğum çok etkilenir mi?" gibi endişeler geldiğini belirtiyor.

Kadının bu endişeyle işe başladığının altını çizen Sayım, asıl önemli olanın annenin olaylara yaklaşımı ve çocukla kurduğu ilişki şeklinde olduğunu kaydediyor. Sayım'a göre eğer anne çocuğuna karşı çok korumacı, kaygılı bir anne ise çocuk da bu kaygıyı alıyor. Eğer anne sakin kalabiliyor ve işe dönme sürelerini kademeli olarak artırabiliyorsa ideali bu oluyor.

Çocuğun ancak bu durumda kendini güvende hissedebileceğinin altını çizen Sayım, ayrılma kaygısı olan çocuklarda anneden ayrılamama, anne giderken ağlama, sonrasında agresivite, uyum güçlükleri gibi birtakım sorunların görülebileceğini ifade ediyor. Sayım bu sorunların tamamen anne-çocuk ilişkisinden kaynaklandığını da söylüyor.

Çocuğun anneye güvenli bağlanmasının önemine dikkat çeken Uzm. Psk. Aynur Sayım ilk 3 yaşın önemini vurguluyor.

Birliktelikte nicelik değil nitelik önemli
"İlk 3 yaş anneye güvenli bağlanma açısından kritik dönemdir. Sağlıklı anne-çocuk ilişkisi sürekli birlikte olmak demek değil, birlikte oldukları zaman dilimlerindeki sağlıklı ilişki demektir. Ve çocuğu değişimlere yavaş yavaş adapte etmektir. Yani anne, çocuğu 6 aylıkken işe dönecekse bakım verecek kişiye bir bağlanma oluşması için daha erken dönemde aynı ortamda bulunmalıdır. Ve kendi stres yönetimini başarabiliyor olması gereklidir. Bu dönemde annede depresyon gelişebilmektedir. Bu konuda bir uzman yardımı almak anneyi rahatlatacaktır."

Çalışma zamanı gelmeden annenin çocuğundan kısa sürelerde ayrılmalarda bulunması gerektiğinin altını çizen Sayım, bu ayrılmaların anneanne, babaanneye bırakmalar şeklinde olabileceğini kaydediyor.

Çocuk çok küçükse bu şekilde alıştırılmanın doğru olacağını vurgulayan Sayım, büyük çocuklarda ise sözlü sözlerle durumu anlatmanın yeterli olacağını belirtiyor. Bu noktaya kadar sürecin sağlıklı işlemesiyle sorunların yaşanmayacağını ifade eden Sayım, eğer sorun çıkıyorsa bunun nedeninin hatalı tutumlar olduğunu dile getiriyor.

Anne kadar babanın da bu süreçte önemli olduğunu belirten Sayım;
"Olumlu ve gerçekçi düşünerek 'Önemli olan benim çocuğuma doğru davranmam. İyi bir anne olmam hep çocuğumun yanında olmam değil, ona karşı davranışlarıma bağlı' düşüncesini benimseyerek, anne bu süreci yönetebilir. Anne bu konuda zorlanıyorsa yardım istemeli ve yardım almalıdır."

Bu süreçte anne kaygılı mı ya da anne her şeye yetişme çabasının içinde gerçekten çocuğu duygusal olarak ihmal ediyor mu? Bunların araştırıp çözümlenmesi gerektiğini kaydeden Sayım çocuklarla kurulacak en iyi iletişim dilinin ise onlarla geçirilen süre ve bu sürede birlikte yapılan aktiviteler olduğunu hatırlatıyor.

Sayım, çocuk sahibi olmadan önce eşlerin kurdukları aile içindeki rolleri, birbirleriyle olan ilişkilerini gözden geçirmeleri ve şu soruları kendilerine sormaları gerektiğini vurguluyor.

 Aile bireyleri özgüven ve bağımsızlık duygusu olan kişiler mi?
 Kendi aralarında yaşanan problemleri çözme becerisini oluşturabildiler mi?
 Dışarıdan gelen olumsuz etkilerden sıyrılıp aile bütünlüklerini koruyabiliyorlar mı?
 Eşler arasında birbirlerinin gelişmesini destekleyen sevgi dolu bir ilişki var mı?
 Sorumluluk alma duygusuna sahipler mi?
 Doğru iletişim dilini kullanıyorlar mı?
 Birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar mı?
 Aileye yeni katılacak çocuğun tüm ihtiyaçlarını karşılamaya hazırlar mı?
 Eşler birbirlerine değer veriyorlar mı?
 Ebeveynlik becerilerine sahipler mi?

0 yorum

Çocuğun ilk diş muayenesini oyuna çevirin

Çocukların kalıcı dişlerinin sağlıklı olabilmesi “geçici diş” diye önemsenmeyen süt dişlerinin doğru kontrolünden geçiyor. 

Ağız ve diş sağlığı için çocukların 6 aylıkken diş hekimi ile tanıştırılması gerektiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Diş Hekimi Uzman Dr. Pınar Tunçbilek, ilk diş kontrolünde çocuğun korkutulmamasının “diş hekimi korkusu” açısından çok önemli olduğunu söyleyerek , “Çocuğu ‘korkma hiç acımayacak’ diye kandırmaya çalışmak doğru bir yöntem değil” dedi.

İlk diş muayenesi hem çocuğun ağız ve diş sağlığı açısından büyük önem taşıyor hem de ebeveyinlerin çocuklarının ağız bakımını nasıl yapacaklarını öğrenmelerini sağlıyor.İlk diş muayenesinin hekim tarafından doğru yönetilmesi çocuğun “diş hekimi korkusu”na kapılmamasını da sağlıyor.

Ağız ve diş sağlığına özen göstermeye erken yaşlarda başlanmasını tavsiye eden Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Diş Hekimi Uzman Dr. Pınar Tunçbilek, “Geçiçi oldukları için süt dişleri ebeveynler tarafından yeterince önemsenmiyor. Ancak bu ihmal ileride daimi dişlerde de sorunlara neden olabiliyor” dedi. Hayat boyu sürecek ağız ve diş bakımının altı ay ile bir yaş arasında başlaması gerektiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Diş Hekimi Uzman Dr. Pınar Tunçbilek, bebeklik döneminde dişlerin nasıl temizlenmesi gerektiğini ebeveynlere göstermenin çocuğun diş sağlığı için gerekli olduğunu ifade etti. Dr. Tunçbilek, halk arasında biberon çürüğü olarak da adlandırılan ve yanlış beslenme alışkanlıklarına bağlı gelişen çocukluk çağı çürüklerinden korunabilmek için de küçük yaşta yapılan muayenenin önemli olduğunu söyledi.

İlk muayeneyi oyuna çevirin

İlk yaş muayenesinde amacın beslenme konusunda ailelere yol göstermek ve koruyucu uygulamalar hakkında bilgi vererek bebeğin diş sağlığını korumak olduğunu belirten Dr. Tunçbilek, bu muayene bebek, ebeveynin yanındayken gerçekleştirilir ve her türlü ani hareketten kaçınılır dedi.

Bebekte korku oluşmaması için ilk muayenede ebeyenlere ve diş hekimlerine büyük iş düştüğünü söyleyen Dr. Tunçbilek, “İşlemler yapılırken kullanılan tüm aletler çocuğa tanıtılıyor ve bazı aletleri onların denemesine izin veriliyor. İlk muayenede canı yanmayan, hatta oynanan oyunlar sayesinde odadan mutlu ayrılan çocuk bir sonraki randevuya çok daha rahat geliyor” dedi.

Diş Hekimi ziyareti öncesi uyarılarda bulunan Dr. Tunçbilek, yapılması ve yapılmaması gerekenler konusunda aileler için şu önerileri sıraladı:

• Tedavi öncesinde “korkma, hiç acımayacak” gibi cümleler kurmayın. Bu tür ifadeler içindeki korkuyu tetikleyici etki yapar.
• Bunun sağlık için gerekli olduğunu anlaması için hediye yöntemi ile ödüllendirmeyi denemeyin.
• Korku dolu hikayeler kullanarak çocuğu diş hekimine götürmeye çalışmayın.

Hangisi doğru hangisi yanlış ?

• Çocuklarda ağız bakımı doğumdan itibaren başlar. İlk dişler genelde bebek 6 aylık civarındayken çıkar. İlk dişlerin bakımı karbonatlı su ve gazlı bezle yapılır. DOĞRU

• Eğer çocuğun dişlerinde o zamana kadar herhangi bir belirgin sorun olmamışsa, ilk rutin diş kontrolünün 2 yaşında yapılması uygundur. YANLIŞ

• 6 ay – 1 yaş arasında bebeklerin dişleri çıkarken, dişler çocuk doktoru tarafından takip edilmelidir. YANLIŞ

• Bebeğin ağzında 20 diş olduğunda, arkada yer alan sut azılarının kalıcı olduğu akılda tutularak özel bakım yapılmalı, bu dişler çıktığında, çürümeyi önlemek için özel kaplama yapılmalıdır. YANLIŞ

0 yorum

B6 Vitamini Nerelerde Bulunur?




Her vitaminin insan vücuduna belirli bir oranda girmelidir. Doğada bulunan her maddenin insan sağğı açısından büyük bir önemi vardır. Bu nedenle diyet yapılırken hiçbir besinin beslenme programından dışlanmaması gerekmektedir. Sağlıklı bir biçimde kilo vermek isteyen bireyler öncelikle bazı tahliller yaptırmak zorundadır. Gerek kan değerlerine gerek de diğer vücut fonksiyonlarına bakarak genel sağlık durumları hakkında bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Bu bilgiler olmadan diyet yapmak çok yanlışyollara götürebilir. Bunun dışında hızlı yağ yakma özelliği altında satılan haplardan da kesinlikle uzak durulması gerekmektedir. Bu hapların insan sağğını çok olumsuz bir yönde etkilediği bütün uzmanlar tarafından bilinmektedir. Kilo vermek isteyen bireylerin öncelikle dengeli beslenmeyi öğrenmeleri gerekmektedir. Dengeli beslenmenin en önemli ipuçlarından bir tanesi B6 vitaminini gerektiği oranda tüketmekle olmaktadır. B6 vitamini nerelerde bulunur sorusu tam da bu nedenle çok büyük bir öneme sahiptir. 

Hastalıklardan Korunmak İçin En İyi Silah 

Bünyeniz zayıf ise ve çok kolay bir biçimde hastalık kapıyorsanız B6 vitamini açısından bazı yoksunluklar içerisinde olabilirsiniz. Bağışıklık sistemini güçlendiren bir numaralı kaynak olan B6 vitamini alımını durdurursanız hastalıklara yakalanma oranınız yüzde yüz oranında artış gösterebilir. İnsan vücudu çok hassas bir mekanizmadır. Bu hassas mekanizmanın iyi bir biçimde çalışması için besinler ile desteklenmesi gerekmektedir. B6 vitamini nerelerde bulunursorusunun yanıtını bilmek içte tam da bu nedenle çok büyük bir öneme sahiptir. Kilo kontrolü yapmak isteyen kilolu bireyler beslenmelerinden kesinlikle B6 vitaminini çıkartmamalılardır.  Bağışıklık sistemi insan sağğı için en önemli parçalardan bir tanesidir. Eğer bu bağışıklık sistemi yorgun düşer ve gerekli korumayı sağlayamazsa günlük hayat insanlar için çok zor bir hal alabilir. Bunların yaşanmamsı için sağlıklı diyet listesi programları ile beslenmenizi düzenlemeniz gerekmektedir. Bir sağlıklı diyet listesi içerisinde bütün besin öğelerinden bir parça bulunması gerekmektedir. Eğer bazı besinleri almayı tam manası ile bırakırsanız vücudunuz güçsüz düşecektir ve hastalıklara açık hale geleceksiniz. 

B6 Vitamininin Faydaları Nelerdir?

Her vitaminin olduğu gibi B6 vitaminin de vücuda çok büyük bir katkısı bulunmaktadır. B6 vitaminin faydalarından bazıları şu şekilde sıralanmaktadır;
   Düzenli sindirim sistemine kavuşmak
   Böbrek sağğını yeniden kazanmak
   Hücrelere enerji sağlanması
   Kan hücrelerinin sayısının artması
   Anemi ile mücadele 

B6 Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur?

B6 vitaminini bolca bulunduğu besinleri tüketmek bireyler için çok önemlidir. B6 vitamini nerelerde bulunur sorusunun cevabı şu şekilde verilmelidir;
   Ayçekirdeği
   Fıstık
   Balık
   Hindi
   Kuru meyve
   Biftek
   Avakado
   Ispanak
   Muz
Bu besinler belirli bir sınır içerisinde tüketilirse insan sağğı açısından büyük yararları içerisinde barındıracaktır. Fazla tüketim durumunda ise bazı sorunlar ortaya çıkabilir bu nedenle bütün besinleri az ve öz olarak yemelisiniz.


0 yorum

Neşter Değmeden Gençleşmek İstiyorsanız

Yaşlandığınızı en çok ele veren ve biyolojik yaşınıza savaş açmanıza neden olan cildinizi,  yenilemeye ne dersiniz? Üstelik neşter değmeden…

Hisar Intercontinental Hospital Dermatoloji Uzmanı Dr. Funda Ataman ile neştersiz cilt gençleştirme yöntemlerini konuştuk…

Acaba cildim neden bu kadar yaşlandı sorusunu sık sık sormaya başladıysanız anketimizi yapmanızda fayda var…

• Yetersiz ve dengesiz mi besleniyorum?
• Sigara ve alkol kullanımını sonlandırma zamanım mı geldi?
• Güneşten yararlanmayı abarttım mı?
• Sağlıksız çevre koşullarım mı var?
• Çok mu stres altındayım?
• Hormonlarıma baktırma zamanım geldi mi?
• Bu aralar çok mu ümitsiz, mutsuz ve karamsarım?

Bu sorulardan birkaçına yanıtınız evetse paniğe kapılmayın! Cildinizi şımartma zamanınız gelmiş demektir.

Yaşlanmanın İpuçlarını Merak Ediyorsanız…
Hastalarımızda yaptığımız fiziksel incelemelerde yaşlanmanın ipuçlarını aşağıdaki maddeleri tek tek inceleyerek gözlemlemeye çalışıyoruz.
• İnce ve derin kırışıklıklar görmeye başladıysanız,
• Cildiniz kurumaya başladıysa,
• Cildinizin esnekliğini kaybettiğini düşünüyorsanız,
• Sarkmalar başladıysa,
• Aynaya baktığınızda kahverengi, beyaz ve mor lekeler görüyorsanız,
• Cildinize dokunduğunda kabalaştığını hissediyorsanız,
• Cildinizin parıltısını kaybettiğini ve matlaştığını görüyorsanız; bu soruların tümüne ya da birkaçına yanıtınız evetse cildiniz yaşlanmaya başladığının ipuçlarını vermiş demektir. Hemen paniklemeyin; ancak bir an önce de önleminizi alın. Çünkü yaşlanma cildinizin görüntüsünü olduğu kadar fonksiyonunu da bozar. Yara iyileşmesi zorlaşır. Fiziksel, kimyasal, mikrobiyolojik etkenler, ciltte daha kolay hasar oluşturur. Deri kanserleri yaşlılık döneminde daha sık görülür.

Neşter Değmeden Gençleşmek İstiyorsanız Bu Yöntemleri Deneyin...
Mikrodermabrasyon: Alüminyum oksit, sodyum klorid gibi kristallerin kullanılarak derinin aşındırılması işlemidir. Kırışık, lekeli, matlaşmış üst deri soyulup giderilirken kollajen ve elastik yapımı da uyarılır. Bu yöntem dövme ve yara izi tedavisinde de kullanılır.
• Kimyasal Soyma İşlemi: Alfa hidroksi asitlerinin her uygulamada artan konsantrasyonlarında deriye uygulanıp, peeling (soyma) işleminin gerçekleştirilmesidir. Öncesinde ve sonrasında retinoik asitli kremlerin kullanımı, yöntemin etkinliğini artırır.
• Deri Gençleştirici Lazer Uygulamaları: Çeşitli lazerler kırışıklık, sarkma, leke ve iz tedavisinde kullanılır. Hastanemizde bu amaçla Pulse-dye lazer kullanmaktayız.
• Hormon Tedavisi: Menopoz sonrası estradiol ve estriol içeren kremlerin keratinosit sayısı ve dermal kalınlıkta artış sağladığı saptanmış.
• Dolgu Maddeleri: Son yıllarda yaygınlaşmakla birlikte dolgu maddeleri yaklaşık 100 yıldır kontur düzeltmek, kırışıklık ve skar gidermek, dudak ve yanak büyütmek amacıyla tercih edilir. Hiyaluranik asit gibi maddeler ya da hastanın kendi yağ dokusu, dolgu maddesi olarak kullanılır.
• Botox: Botilinum ekzotoksini kaş ortası çizgileri, alın çizgileri, burundaki tavşan çizgileri başta olmak üzere yüz ve boyun dinamik kırışıklıkları, tedavisinde kolay, hızlı bir yöntem olarak kullanılır. Gençleştirmede kullanılan prosedürler içinde birinci sırayı alır. Bu yöntemler hastanın gereksinimine göre kombine edilir.

Örneğin botox enjeksiyonu ile dinamik kaşların oluşturduğu kırışıklıklar giderildikten sonra lazer ile deri yenilenip, sonrasında kimyasal peeling yapılabilir.

Evde Cilt Gençleştirme Tüyoları
Cildinizi gençleştirmek istiyorsanız; Sütü ekşitip yüzünüze yarım saat uygulayıp durulayın. Kleopatra’nın ekşimiş sütle yaptığı banyonun antiaging etkisi olduğu biliniyor. Ekşimiş sütteki laktik asit bir alfa hidroksi asittir ve cilt gençleştirmedeki etkisi bilinmektedir.

Cildiniz kuruysa; Eczaneden gliserin alıp 20 mililitreye 10 damla limon sıkın. Yüzünüze sürüp bırakın. Gece yatmadan sürün sabaha kadar bekletin. Böylece cildiniz doğal nemini kazanarak koruyacak, daha sağlıklı ve parlak bir görünüme sahip olacaktır.

Yağlı bir cildiniz varsa; Bir kase yoğurt ve bir tatlı kaşığı balı karıştırın. Yüzünüze yarım saat uygulayın. Cildinizde yağlanmaya bağlı aşırı ve istenmeyen parlaklığı doğal haline getirir.

0 yorum

Fıtık Cinsel Hayatı Olumsuz Etkiliyor

Karın bölgesinde oluşan fıtıkların en sık görülen türü olan kasık fıtığı ağrı oluşturarak günlük aktiviteleri sınırlamasının yanı sıra cinsel yaşamı da olumsuz etkileyebiliyor. Örneğin, cinsel ilişki sırasında ağrıya yol açmak gibi...

Karın iç organların bir kısmının doğumsal veya sonradan oluşan zayıf noktalardan karın dışına çıkmasına fıtık deniliyor. Karın duvarı fıtıkları, yüzde 80 gibi rakamla en sık kasıkta ortaya çıkıyor.  Her 100 kişiden 1-2’sinde görülen kasık bölgesindeki fıtık tedavi edilmezse zamanla büyüyebiliyor. Bunun sonucunda ağrı oluşturarak hayat standartlarını ciddi boyutlarda düşürebiliyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Hakan Gök, fıtığın aynı zamanda cinsel hayatı da olumsuz yönde etkilediğine dikkat çekiyor!

Aşırı Kilo ve Sigara Riski Artırıyor

Fıtık herkeste görülebiliyor. Ancak; aşırı kilolularda, ileri yaştakilerde, bağ dokusu hastalığı olanlarda, sigara içenlerde ve diyaliz hastalarında risk artıyor. Kesi fıtıkları ise ameliyat yaralarının çeşitli etkenlerden ötürü tam iyileşmemesi nedeniyle zayıflamasına bağlı oluşuyor. Fıtık genellikle kolay teşhis ediliyor. Karın ön duvarı ya da kasıkta derinin altında bir şişlik ve dolgunluk fıtığın tipik belirtilerini oluşturuyor.

Cinsel İlişkide Ağrı Nedeni

Fıtık tedavi edilmezse büyüyor ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Örneğin ağır şeyler kaldırmak, öksürmek, ıkınmak, uzun süre oturmak ya da ayakta kalmak fıtık bölgesinde ağrıya neden oluyor. Fıtık aynı zamanda cinsel fonksiyonları da olumsuz etkiliyor. Örneğin her iki cinsiyette de cinsel ilişki sırasında ağrıya yol açabiliyor. Ayrıca oluşan şişlik kişileri estetik yönden rahatsız ederek özgüven eksikliği oluşturabiliyor. Bu faktörlerin etkisiyle de zamanla cinsel isteksizlik sorunu başlayabiliyor.

Hayatı Tehdit Edebiliyor

Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Hakan Gök tanı konduğunda fıtığın en yakın zamanda ameliyatla onarılması gerektiğini belirterek nedenlerini şöyle sıralıyor: “Çünkü geç kalındığında zayıf olan alan genişlediği için onarımı daha zor olduğu gibi fıtığın tekrarlama riski de artıyor. Ayrıca fıtığın içine giren bağırsağın boğulmasıyla, şiddetli ağrının yanı sıra delinme sonucu oluşan enfeksiyon gibi hayatı tehdit edebilecek komplikasyonlar oluşabiliyor. Bunun aksine erken tanı ve tedaviyle hasta kısa sürede normal hayatına dönebiliyor.”

Laparoskopik Yöntem Büyük Konfor Sağlıyor

Fıtığın tek tedavisi var, o da cerrahi yöntem. Laparoskopik yöntemle uygulanan operasyonda karın bölgesi, içine özel bir iğne yardımıyla vücut için zararsız bir gaz olan karbondioksit verilerek şişiriliyor. Ardından karın duvarının uygun bir yerine 1 santim gibi küçük bir kesiden endoskop denilen ince bir teleskop benzeri alet sokularak karın içi görüntüleniyor. Endoskop bağlı olduğu kamera yardımıyla görüntüyü bir televizyon ekranına aktarıyor. Fıtık kesesi içine giren organlar yerlerine yerleştirildikten sonra sentetik bir yama zayıf olan yere tespit edilerek onarım tamamlanıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Hakan Gök operasyonun fıtığın yerine ve büyüklüğüne göre 15 dakika ile 60 dakika arasında tamamlandığını belirterek, hastaların bir gün sonra taburcu olabildiklerini ve 3-5 günde de rutin işlerine dönebildiklerini söylüyor.


0 yorum

Sigara içmek kellik yapıyor!

Sağlığınız, seks hayatınız ve dış görünüşünüz sizin için ne kadar önemli? Önemli değil diyorsanız sorun yok. Sağlığıma ve dış görünüşüme önem veriyorum diyorsanız bu haberi okumalısınız.

Dr. Fizyoterapist Gamze Şenbursa, sigara içenlerin yüzleşmek istemediği konuları sizler için sıraladı. İşte sigarayı bırakmanız için 14 neden:

Gözaltı torbaları: İyi bir gece uykusu uyuyamamaktan nefret etmiyor musunuz? Ve bu ertesi gün yüzünüzden okunuyor. Bir çalışmaya göre eğer sigara içiyor iseniz gece uykunuzun içmeyenlere göre 4 kat daha rahatsız olduğu bulunmuş. Gece sürekli dönmenizin veya kalkmanızın sebebi nikotin olabilir. Ve ne yazık ki zayıf uyku hiçbir zaman güzel bir uykuyla eşit olamaz.

Psöriasis: Psöriasis otoümmin kaynaklı bir cilt problemidir, adil olmak gerekirse hiçbir zaman sigara içmemiş olsanız da bu hastalığa sahip olabilirsiniz. Fakat sigara kullanıyorsanız derinizin pul pul olma ihtimali artar.
Ortalama 10 sene boyunca günde 1 paket sigara içiyorsanız psöriasis riski %20 artar. 11-20 yıl arasında ise bu risk % 60'tır. (Eğer hamilelik ve çocukluk döneminde dumana maruz kalınırsa risk yükselir).

Sararmış dişler: Gözalıcı dişlere sahip olmak istemez misiniz, tıpkı Hollywood yıldızları gibi? Eğer sigara içiyorsanız bu hayale hoşça kal diyebilirsiniz. Nikotin dişlerde lekelenme yapar. Sonuç olarak sigaraya ödediğiniz ücrete artı bir de diş beyazlatmak için doktora vereceğiniz ücreti ekleyin.

Vakitsiz yaşlanma ve kırışıklıklar: Kırışıklık ilerleyen yaşlarda herkezde görülür fakat genç ve sigara içen insanlarda da oluşabilir. Uzmanlar sigaranın yaşlanma etkilerini arttırdığı konusunda hemfikir. Bu sebepten sigara içenler içmeyenlere göre ortalama 1.4 yaş daha fazla gösteriyor.

Neden sigara ciltte kırışıklığa sebep oluyor? Sigara cilt dokusunu esnek ve sağlıklı görünüşünü koruyan kan akışını engelliyor. Cilt yeterince kanlanamadığı için kırışıklıklar oluşuyor.

Sarı parmaklar: Sigaranın içindeki nikotin sadece dişlerinizi kahverengileştirmiyor (ve evinizin duvarlarını), aynı zamanda parmak ve tırnaklarınızı da sarartıyor. İnternette araştırma yaparsanız, limon suyu ve beyazlatıcı solüsyon ile hazırlanan evde uygulanabilecek reçeteler bulabilirsiniz. Sigarayı bırakmak daha kolay ve daha az ağrılı değil mi?

İncelmiş saçlar: Sanki cildinizde yarattığı kırışıklar yetmezmiş gibi sigara saçlarınıza da zarar veriyor. Uzmanlar sigaranın içindeki toksik kimyasalların saç foliküllerindeki DNA'ya ve hücrenin genelindeki serbest radikallere zarar verebileceğini düşünüyor.

Sonuç sigara içenler daha ince saçlara sahip oluyor ve içmeyenlere göre daha önce beyazlıyor. Tabi beyazlayacak saçları kalırsa. Tayvan'da erkekler üzerinde yapılan çalışmada sigara içen erkeklerin içmeyenlere göre saçlarını kaybetme riskinin 2 katı olduğunu göstermiş. Kellik riski daha fazla.

Yara iyileşmesi: Nikotin vazokonstrüksiyona (damarlarda daralmaya) sebep olur, kan damarlarındaki daralma oksijenden zengin kanın yüz ve vücudun diğer bölgelerindeki küçük damarlardaki akışını limitler. Bu da yaralarınızın daha uzun zamanda iyileşeceği anlamına gelir ve sigara içmeyen birine göre daha büyük ve kırmızı yara izine sahip olursunuz.

Sigara içenlerin cerrahi sonrasında optimum iyileşmeye ulaşamadığını gösteren birçok bilimsel çalışma vardır. Hatta sigara içenlerde estetik operasyon sonrası yeterli kanlanma olmamasından ve deride dökülme riski yüksek olduğundan, operasyon sigarayı bırakana kadar yapılmaz.

Diş kaybı: Sigara içmek her türlü diş problemi riskini arttırır; ağız kanseri ve dişeti hastalıkları dahil. 'Journal of Clinical Periodontology'de yayınlanan bir çalışmada sigara içenlerin içmeyenlere göre 6 kat daha fazla dişeti hastalıklarına yakalanma ve bunun sonucunda da diş kaybetme riski olduğu gösterilmiştir.

Doğal parlaklığınız kayboluyor: Sigara içenler tipik, karakteristik bir yüze sahiptir. Kırışık, soluk ve gri görünümlü bir deriye sahip bu kişilere 'Smokers Face' deniyor.

Sigara karbon monoksit içerir, cildinizdeki oksijenin yerine nikotin yerleşmesine sebep olur. Bu da kan akışını azaltır, cildi daha kuru ve renksiz hale getirir. Sigara aynı zamanda cildi tamir eden ve korumaya yardımcı birçok besini bitirir.

Cilt kanseri: Sigara akciğer, boğaz, ağız ve öshafagus kanseri sebeplerinin en başında gelir. Dolasıyla cilt kanseri riskini yükseltmesi şaşırtıcı değildir. Sigara içenlerde içmeyenlere göre 3 kat daha fazla skuamöz hücreli karsinom gelişir. Bu da cilt kanserinin 2. yaygın tipidir.

Esneklik: Sigarada bulunan nikotin cildinizdeki konnektif dokuya ve liflere zarar verir. Bu da kuvvet ve esnekliğin kaybolmasına sebep olur.

Güçsüz karın kasları: Sigara iştahı baskılar, sigara içenler içmeyenlere göre daha zayıftır. Sigara içenlerin iç organlarında yağlanma daha fazladır. Bu derin yağ yastıkçıkları vücudunuzun orta kısmında birikir ve şeker gibi birçok hastalık riskini arttırır.

Katarakt: Amerikalıların yarısından fazlasında 80 yaşından sonra katarakt görülmektedir. Sigara gözün lens kısmındaki oksidatif stresi arttırarak katarakt riskini de arttırır.

0 yorum

Saçlarınızın Sağlıkla Parlamasını İstiyorsanız...

Kadın güzelliğinin önemli bir parçası olan saçlarınızın, sağlıkla parlayan cildinize eşlik etmesini ister misiniz? O zaman bu yazıyı okumanızda fayda var…

Yaz mevsiminde daha çabuk yıpranan saçlarınızın, nasıl daha sağlıklı bir görünüme kavuşabileceğini Hisar Intercontinental Hospital Dermatoloji Uzmanı Dr. Burçak Bozdemir Aral’dan öğrendik.

Kadınların yaklaşık % 40’ının yaşamları boyunca en az bir kez saç dökülmesi problemi yaşadıklarını belirten Uzm. Dr. Burçak Bozdemir Aral; ‘Kıl köküne yeterli maddelerin ulaşamaması sonucu saç beslenemez, incelir, kırılgan hale gelir ve dökülmeye başlar. Dışarıdan uygulanan kozmetikler saçın temizlenmesini, kolay taranmasını ve görüntüsünü etkiler. Ancak unutmamak gerekir ki saçın beslenmesi ve büyümesi yalnızca kökü yoluyla olur.’ diye konuştu.

Yaz Mevsiminde Işıldayan Tek Şey Cildiniz Olmasın!

Yaz mevsiminde UV ışınlarına ve güneşe normalden daha uzun süre maruz kalma, deniz ve havuz suyuna sık temas etme gibi nedenlerle saçlarınız kurur ve yapısı bozulur. Saç kuruluğunu azaltan bakım ürünleri kullanmak ve saçı yıpratan bu etkilerden uzaklaşmak hasarı azaltmakta önemli role sahiptir. Saçınızın yapısını sağlamlaştırmak ve dökülmeleri azaltmak istiyorsanız;

Yaz mevsiminde daha çabuk yıpranan saçlarınızın, nasıl daha sağlıklı bir görünüme kavuşabilir.

• Saçlı deri tipinize uygun ürünler kullanın.

• Saçınızı aşırı taramayın, sıkı toka ve bandajlar kullanmayın.

• Saç derinize uygun boyaları kullanın.

• Deniz ve havuz suyunun zararlarından korunmak için mutlaka saçınızı deniz veya havuza girdikten sonra yıkayın.

• Uv ışınlarına gereğinden fazla maruz kalmayın. Güneş ışınlarında bulunan UV ışınları saçın mat ve kaba görünmesine neden olur. Saç elastik yapısını kaybederek daha kırılgan hale geldiğinden taramak ve şekil vermek zorlaşır, sık sık kırılır.

• Dermatoloğunuza başvurun ve hekiminizin yönlendirmesiyle saçınızın ihtiyaç duyduğu vitaminleri içeren ilaçları kullanın. Bu vitaminleri uygun olan miktarda besinlerle almak zor olduğundan ve dışarıdan uygulanan kozmetikler saçın beslenmesini etkilemediğinden, ağızdan kullanılan bu ilaçlarla saçın ihtiyaç duyduğu destek sağlanmış olur.

0 yorum

Trendy Diyetler Sağlıklı mı?

Yaz tatili heyecanı yaşayanlar, düğün hazırlığı yapanlar, kışın aldığı kiloları vermek isteyenler en hızlı kilo verdiren diyet listesi arayışındalar. Ancak kilo vermek uğruna sağlığımızdan olmak da var…

Beslenme ve Diyet Uzmanı Banu Kazanç, özellikle kısa sürede fit görünüme kavuşmak için uygulanan diyetlerin; kansızlıktan saç dökülmesine, tansiyon düşüklüğünden adet düzensizliğine kadar pek çok ciddi soruna yol açabileceğini belirtiyor.

Sabah kibrit kutusu kadar peynir ye kilometrelerce yürü ya da koş; öğlen yağsız küçük bir salata ye saatlerce spor salonunda kal; akşam hiçbir şey yeme koşu bandında koş… Böyle bir program belki size çok kısa sürede çok kilo verdirir. Peki ya sonrası? Kilo verirken ruh ve beden sağlığının korunması gerektiğine dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Banu Kazanç, işin sırrının metabolizmayı hızlandıran dengeli bir beslenme programı ve bunu destekleyen bir spor planı olduğunu söylüyor. Aksi takdirde vücut olumsuz etkileniyor, hatta sağlık elden gidiyor...

Hızla Kilo Veren Vücutta Neler Oluyor?

Bilinçsizce yapılan çok düşük kalorili sağlıksız zayıflama diyetleri; baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, yorgunluk ve kalp ritminde bozukluk, tansiyon düşüklüğü, adet düzensizlikleri, kabızlık, kansızlık, ciltte kuruluk, saç dökülmesi gibi pek çok sağlık sorununa neden olabiliyor. Banu Kazanç’a göre; zayıflama ve kilo kontrolü ancak dengeli bir beslenme programı ile sürdürülebilir. Kısa sürede kilo kaybettireceği söylenen karışımlar; diüretik (idrar söktürücü), laksatif (bağırsak boşaltıcı) özellik taşıyor. Bunun sonucunda da tartı, düşük kiloları göstermesine rağmen kaybedilen, “yağ” değil, “su” oluyor. Diyeti uygulayan kişi vücudundan su ile birlikte mineralleri de kaybediyor. Örneğin kaybedilen sodyum/potasyum dengesinin bozulmasına, kalp kasının olumsuz etkilenmesine neden olur.

Düşük kalori alımı sonucunda vücudun direnci düşer, kas kaybına uğrar, yüksek protein diyetleri (Ketoz gibi) böbrek fonksiyonlarına zarar verebilir, ani şeker ve tansiyon düşmesi gibi sorunlar yaşanması ise ölümlere varan sağlık sorunlarına yol açabilir. Kişilerin bilinçsizce, kulaktan dolma bilgilerle yaptıkları diyetler veya dostlarının uyguladığı diyetleri kendilerine uygulaması sonucu; defalarca kilo alıp vermeler metabolizmayı yavaşlatıyor. Bu da verilen kilolardan daha da fazlasının alınmasına neden oluyor.

Hızlı kilo vermek fiziksel görüntüde olumsuzluklara yol açar; yüzde çöküntü, vücutta sarkma gibi... Yine gençlerin kilo kaybını ciddi olarak takıntı haline getirmeleri ise yeme bozukluğu olarak tanımlanan (Anoreksiya Nevroza veya Bulumia’ya) ciddi psikolojik sorunlara yol açıyor. Ayrıca aşırı kilolu insanların yeterli karbonhidrat, protein, yağ vitamin ve minerallerden yoksun, düşük kalori beslenme eşliğinde, ağır egzersizler yapmaları ise sağlık adına çok ciddi riskler içeriyor. Banu Kazanç, özellikle ailesinde kalple ilgili şikayetleri olanların, bu tür risklere girmelerini hiç doğru bulmuyor.

Banu Kazanç, hızlı ve kolay kilo vermenin bir yolu olmadığını, ancak kişiye uygun bir beslenme programının profesyonel bir yardımla düzenlenmesi ile kilo vermenin mümkün olduğunu belirtiyor. Bunu için de öncelikle kiloya neden olan arka plandaki sağlık sorununu veya ilaç kullanımıyla ilişkili problemi anlayıp çözmek gerekiyor. Bu durum dikkate alınmadan bazı geçici başarılar sağlansa bile etkili ve kalıcı sonuçlar hiç bir zaman elde edilemiyor. Kilo vermek bir süreçtir, zaman ister, emek ister, sabır ister, disiplin ve kararlılık gerektirir. Bir iki kilo fazlası olanlar değil ama çok kilolu olanlar bunu göze almalı…

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI