işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Çocuklarda görülen lösemi tipleri



Çocuklardaki löseminin ezici çoğunluğu, akut lenfoblastiklösemi türleridir. Yani o genel isim altında toplanan hastalıklardır.

Diğer üç türü, yani kronik lenfoid, kronik myloid veya akutbunlar yok denecek kadar az görülür. Akut myloid lösemi de diğerine göre çok azsayıda görülmekle birlikte, çocukluk yaşlarında da olabilir.

Çocukluk yaşlarında akut lösemiler ön plandadır. Bunlarıniçinde de açık arayla akut lenfoid velenfoblastik lösemiler görülür.
0 yorum

Her hastaya implant uygulanır mı?

Çünkü implantlar belli bir genişliğe ve yüksekliğe sahiptirler. İmplant uygulanacak olan hastanınkemik yapısı da bu implantı taşıyabilecek kadar genişliğe ve yüksekliğe sahip olmalıdır. Hastanınkemik yapısının uygunluğu implant başarısını olumlu yönde etkiler. Eğer ki hastanın kemik eksikliği varsa uygulanacak bazı kemik ekleme ve yumuşak doku greftleme teknikleri ile hastanınkemik yapısı implant yapılmasına uygun hale getirilebilir. İmplant yaptırmak isteyen vakaların sağlık durumlarında herhangi bir sorun yoksa implant yaptırmanın yaş sınırı yoktur. Ancak çok genç yaştaki vakalarda hastanın ergenlik çağını tamamlamış olması şartı aranmaktadır.
0 yorum

Spor ve Zindelik İçin Suyun Faydaları



Yaz geldi, artık dışarı çıkıp biraz fiziksel faaliyette bulunmamak için mazeretiniz kalmadı. Açık hava faaliyetleri egzersize eğlenceyi sokmanın harika bir yolu- ama su alımına özel dikkati gerektiriyor.



Hava sıcak olduğunda vücudunuz serinlemenize yardımcı olmak için terler. Ve sıcaklığa, neme ve faaliyetinizin niteliğine bağlı olarak ne kadar terlediğinizi anlamayabilirsiniz.



Ne kadar içmeniz gerektiğini size söylemesi için yalnız susuzluğa bel bağlamayın. Kasları çalışır tutmak ve bitkinliği önlemek için faaliyetten önce, faaliyet sırasında ve sonrasında bol sıvı almak çok önemlidir.


Sıvı Alın- Önce, Sırasında ve Sonra


İster yürüyüş, ister koşu, bisiklete binme veya tenis olsun dışarıda bir çalışmaya hazırlanırken kullanılacak iyi bir prensip faaliyetten iki saat önce yaklaşık iki kap sıvı almaktır. Bu, dışarı çıkmadan önce iyi bir şekilde sıvı almış olmanızı temin etmeye yardım eder.



Daha sonra faaliyet sırasında kaslarınızın suyunu koruması için her 15-20 dakikada 120-250 mililitre için. Bir saatlik bir yürüyüş veya jimnastik çalışması planlıyorsanız bir su şişesini yaklaşık 450 mililitre (2 fincan) su ile doldurun ve yanınıza alın.



Son olarak egzersiziniz bittiğinde sıvı alın. Eğer gerçekten hassas olmak istiyorsanız egzersiz yapmaya başlamadan önce ve işiniz bittiğinde kendinizi tartın. Kaybettiğiniz su kilosunun her yarım kilosu için 600 mililitre sıvı için.


Hangi Sıvılar En İyisidir


Çoğu dış mekan faaliyeti için iyi musluk suyu iş görecektir. Eğer faaliyetiniz bir saat veya daha fazla sürerse ister meyve suyu ister spor içeceği, enerji için karbonhidrat ve terinizde kaybedilen elektrolitleri (sodyum, potasyum, magnezyum) yerine koymak için mineral sağlayacaktır.



Spor içecekleri faaliyetiniz sırasında size ihtiyaç duyulan enerji takviyesini sunacaktır. Bunlar sıvıları hızlı bir şekilde yerlerine koymak ve kanınızda dolaşan şekeri (glukoz) arttırmak üzere tasarlanmışlardır.



Sizin için hangi spor içeceğinin en iyisi olduğunu belirlemek için etiketi okuyun. İdeal olarak 250 mililitrelik içecek size aşağı yukarı 14 gram karbonhidrat, 28 mg potasyum ve 100 mg sodyum sağlayacaktır. İçeceğin karbonhidratı glukozdan, sukrozdan ve/veya fruktozdan gelmelidir- bunların hepsi kolayca ve hızlı bir şekilde emilir. Karbonatlı olmamalıdır, çünkü midenizin bozulmasına yol açabilir.



Çoğu spor içeceği iyi bir şekilde seyreltilmiştir ve görece az kalori içerir. Spor içeceğinin tadı tamamını içmenizi ve hidrasyonu korumanızı sağlıyorsa şüphesiz için. Eğer fazladan kalori almaktan endişeleniyorsanız spor içeceğini su ile seyreltmeyi veya buzla dolu bir termosa dökmeyi deneyin.



Fitnes suları’ hafif aromalıdırlar, vitamin ve mineral katkılıdırlar. İlave besin maddelerinin amacı sağlıklı beslenmeyi takviye etmektir- egzersizle kaybedilenleri yerine koymak değil.



Fitnes suları spor içecekleri ve sade su arasında bir yere düşer. Spor içeceklerinden daha az kalori ve elektrolit içerirler ama sade sudan daha fazla tat sunarlar. Seçim sizin: yine, eğer bu içecekleri içmek sıvı almanızı sağlıyorsa bunları için.
Hidrasyonun Ötesi



Sıvılar faaliyetiniz boyunca kaslarınızın işlemesi için çok önemlidir- ama kan şekeriniz de. Faaliyetinizden yaklaşık bir saat kadar önce en az 100 kalorilik hafif bir yemek veya atıştırmalık yemelisiniz. Atıştırmalığın besleyici maddeleri sizin daha iyi çalışmanızı ve açlığın faaliyetinize engel olmamasını sağlayacaktır.



En iyi atıştırmalıklar karbonhidratları, proteini ve az bir miktar yağı birleştirir. Meyve, yoğurt ve kabuklu yemişler iyi örneklerdir.
0 yorum

Göz Alerjisi Türleri



Göz alerjileri; gözde yanma, batma, kaşıntı, çapaklanma, kızarıklık, sulanma, ışığa karşı hassasiyet ve görme bozukluğu meydana getirebilir. İleri alerji formlarında gözün beyaz kısmında yapışıklıklar dahi olabilir.

İnsanların yaklaşık % 15'inde bir veya birkaç çeşidi görülen alerji ile çevremizde çok sık karşılaşıyoruz.

Meydana gelen rahatsızlık insanların performansını etkilediği gibi enfeksiyonlara yatkınlığı artırır, kontakt lens kullanımını zorlaştırır ve daimi bir huzursuzluk kaynağı oluşturur. Göz alerjileri gözün yüzey dokularını ilgilendirir. Bunlar göz kapağı cildi, göz kapaklarının ve gözün beyaz yüzeyini örten ince konjunktiva isimli zar ve kornea dediğimiz saydam tabakadır.

Beş değişik göz alerjisi tanımlanmıştır:
- Mevsimsel ve mevsimsel olmayan alerjik konjunktivit,

- Bahar keratokonjunktiviti,

- Atopik keratokonjunktivit,

- Dev papiller konjunktivit,

- Temas göz alerjisi.

Mevsimsel Alerjik Konjunktivit
Mevsimsel alerjik konjunktivit (saman nezlesi) göz alerjilerinin yaklaşık olarak yarısını teşkil eder. Her iki gözde kaşıntı, sulanma ve yanma ile başlar. Bu şikâyetlere genellikle burundaki alerji eklenir. Göz kapaklarında şişlik, gözün beyaz tabakasında kabarıklıklar, su toplaması ve kızarıklık görülür.

Mevsimsel alerjiye neden olan etkenler genellikle polenler iken mevsimsel olmayan alerjiye neden olan etkenler yıl boyu karşılaşabildiğimiz ev tozu zerreleri ve hayvan atıklarıdır.

Bahar Keratokonjunktiviti
Bahar keratokonjunktiviti nadir görülür, daha çok dünyanın sıcak ve kuru iklime sahip bölümlerinde rastlanır. İlkbaharda başlar ve yazın sonuna kadar devam eder. Çocuklarda ve gençlerde, ayrıca erkeklerde daha sıktır. Bu hastaların % 75'inde astım, atopik ekzema ve alerjik rinit gibi ek hastalıklara rastlanır. Sebep olan alerjen maddenin kesin olarak bilinmemesine rağmen polenlerin ortaya çıkarıyor olabileceği sanılmaktadır. Hastaların ilk şikâyeti yoğun kaşıntıdır. Sonra ışığa karşı hassasiyet artışı, yanma, yabancı cisim hissi ve bulanık görme meydana gelir.





Gözde kızarıklık, göz kapağında düşüklük, gözde beyaz çapak artışı ve gözlerin kısılması izlenebilir. Tipik bulgusu üst kapağı örten zarda kaldırım taşı gibi kabarıklıkların oluşmasıdır. Bu kabarıklıklara gözün renkli kısmının hemen kenarında da rastlanabilir. İleri formlarında korneada ülser oluşabilir. Genellikle 5-10 yıl kadar sürer.

Atopik Keratokonjunktivit
Atopik keratokonjunktivit körlük riski taşıyan bir alerji çeşididir. Daha çok erişkinlerde görülür ve astım, nezle, atopik dermatit ve yiyecek alerjisi gibi durumlara eşlik edebilir. Hastanın yakınlarında da bu hastalıklara rastlanabilir. Bu alerji yıllarca sürebilir.

Başlangıcı bahar konjunktiviti gibi olmakla beraber oluşturduğu yara dokusu kapak iç kısımlarında yapışıklıklar yapabilir, kapak yapısını bozabilir, kapakların içe veya dışa dönmesine ve kirpiklerin göze batmasına neden olabilir. Korneada meydana gelen tutulum damar oluşumu tarzında olur ve ileride gerekebilecek olan bir keratoplastinin (ölü gözünden hasta gözüne kornea nakli) başarısını azaltabilir. Ayrıca bu hastalarda herpes simpleks, keratokonus, retina dekolmanı ve kapak iltihabı şansı fazladır.

Dev Papiller Konjunktivit
Dev papiller konjunktivit geçmişte kontakt lenslere, kontakt lens solüsyonlarına, bu solüsyonlardaki koruyucu maddelere ve göz damlalarına bağlı bir alerji veya uyumsuzluk olarak görülürdü. Günümüzde daha az görülmektedir.

Bazen göz protezleri, kullanılan dikişler ve kontakt lens üzerinde biriken alerjen maddeler de bu tip alerjiyi meydana getirebilir. Hastaların gözünde yoğun kaşıntı ve kontakt lens kullanımına uyumsuzlukla başlar. Göz kapaklarının altında papilla denilen büyük kabarıklıklar görülür. Korneada kesafet ve görme bulanıklığı meydana getirebilir.

Temas Göz Alerjisi
Temas göz alerjisi ilaçlara, ilaçların içindeki koruyucu maddelere veya makyaj ürünlerine karşı gelişebilir. İleri dönemlerinde gözyaşı kanalında tıkanıklık, konjunktivada skarlaşma ve korneada damarlanma meydana getirebilir.

Göz Alerjisinin Tanısı
Alerjik göz hastalıklarının tanısı hastadan alınacak hikâye üzerine inşa edilecek muayene ve laboratuar incelemeleri ile konur. Kırmızı göz oluşturan pek çok durum göz alerjisini taklit edebilir ve doğru tanı için iyi bir göz muayenesi gerekir. Muayenede göz kapakları, göz yüzeyini örten konjunktiva isimli zar, bezlerin açıldığı bölümler, kirpikler ve kornea dikkatle incelenir. Bazen göz kapaklarının ters çevrilerek arka yüzeyinin incelenmesi gerekebilir.

Bazı mikrobik hastalıklar, sebebi bilinmeyen iltihabi durumlar, göz kapağı iltihapları, bazı cilt hastalıklarının göz bulguları, kuru göz hastalığı, gözün bağ ve damar tabakasının iltihabi hastalıkları, böcek ısırıkları, kirpik diplerine yerleşen bitler göz alerjisini taklit eden bir tablo meydana getirebilir. Tanısal test olarak alerjen maddenin bulunması, gözyaşında ve kanda bazı maddelere bakılması yardımcı olsa da en fazla bilgi muayeneden elde edilir.

Göz Alerjisinin Tedavisi
Alerjinin tedavisinde en önemli yapılması gereken şey alerjen madde tespit edilebiliyorsa mümkün olduğu sürece ondan kaçınmaktır. Gözdeki şikâyetlerin rahatlatılması açısından soğuk uygulama ve suni gözyaşı ilaçları faydalı olabilir. Çoğunlukla da antihistaminik ilaçlara, damarları büzen ilaçlara, alerjik şikâyetleri ortaya çıkaran hücreleri dengeleyici ilaçlara, iltihap giderici ilaçlara ve kortizonlu ilaçlara ihtiyaç duyulur.
0 yorum

Obez çocuk sayısı hızla artıyor!


Yoksa sizin çocuğunuz da mı aşırı kilolu hatta obez? Tıpkı milyonlarca çocuk gibi


Son yıllarda çocukları da hızla pençesine alan obezite tam anlamıyla alarm veriyor. Obezite eskiden çocuklarda görülmeyen Tip 2 Diyabeti de hızla artırıyor. Ancak çaresi var. Acıbadem Üniversitesi Pediyatrik Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Kadıköy Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serap Semiz, çocuklarda obeziteyi önlemenin küçük ama önemi büyük ipuçlarını anlattı.


Obezite, çağın sorunu. Son yıllarda sadece yetişkinlerin değil çocukların da en büyük sorunlarından biri haline geldi. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de obez çocuk sayısı hızla artıyor. Türkiye'de çocuk ve ergenlerin yüzde 30'u obez. Pekçoğu da aşırı kilolu yani obezite sınırında. Bu salgın hastalıkta en temel nedenlerin başında sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsizlik geliyor. Hareketsizliğin yanısıra fast-food tarzı beslenmeye eğilimin artması, hamburger ve patates sözkonusu olduğunda gözleri parlayan çocukların sebze deyince yüzlerini ekşitmeleri ve sırt çevirmeleri, en temel öğün olan kahvaltının yeterince düzenli yapılmaması obeziteye davetiye çıkarıyor. Şüphesiz teknolojideki gelişme ve doğadaki betonlaşma da çocukları hareketsizliğe sevk ediyor. Eskiden olduğu gibi evlerinin önünde ip atlayıp seksek oynayacak, top koşturacak alanlar bulamayan çocuklar, teknolojinin de cazibesine kapılarak bilgisayar Oyunları, tabletler derken oturdukları yerden hiç kalkmadan günü tamamlayabiliyor.

Aşırı kilo pekçok hastalığa yol açıyor
Çocuklarının gitgide daha fazla kilolu olduğunu gören anne babaların kimi kendisini çaresiz hissediyor, kimi soluğu uzmanda alıyor. Acıbadem Üniversitesi Pediyatrik Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Kadıköy Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serap Semiz, obezitenin bazı hastalıkları da beraberinde getirdiğini belirterek " Obezite öncelikle insülin direnci ve Tip 2 diyabete yol açıyor. Biz eskiden çocuklarda Tip 2 diyabeti görmezdik. Obeziteyle birlikte çocuk ve ergenlerde de bu hastalıkta artış olduğunu görüyoruz. Hipertansiyon, eklem rahatsızlıkları, solunum problemleri, uyku apnesi, kan yağlarında artış, erken yaşlarda damar sertliği gibi ciddi hastalıkların başlamasında da çocukluk çağı obezitenin rolü büyük'' diyor. Ayrıca obezitenin kızlarda erken ergenliği de tetiklediğini vurguluyor.

Temel nedeni hareketsizlik ve sağlıksız beslenme
Obezitenin birçok nedeni var şüphesiz. Ancak Prof. Dr. Serap Semiz, temel nedenin hareketsizlik ve sağlıksız beslenme alışkanlıkları olduğunu belirtiyor. "Bizim gördüğümüz vakaların yüzde 95-98'i basit şişmanlık olarak adlandırdığımız, enerjiyi günlük gereksinimin çok üstünde alıp, harcayamama durumudur. Olguların sadece çok küçük bir bölümünü hormonal nedenli şişmanlıklar ve iştah merkezini ilgilendiren doğumsal hastalıklar oluşturuyor. Basit şişmanlığın oluşmasında en önemli neden fast-food tarzı beslenme ve hareketsizlik. Yiyeceklere artık eskiye göre daha kolay ulaşılıyor. Market ürünleri, restoranlar ya da fast-foodlar çoğu ailede beslenmede ilk başvuru kaynağı haline gelmiş durumda" diyen Prof. Dr. Semiz, hareketsiz yaşam tarzının da bir an önce değişmesinin şart olduğunu vurguluyor. Özellikle asansör ve servis kullanımı, internet ve tabletler karşısında geçirilen uzun saatler, yarışmaya dayalı sınav sistemi, oyun alanlarının yetersizliği çocukları kaçınılmaz olarak obeziteye götürüyor.

Küçük tedbirlerle büyük başarı sağlanıyor
Obezite ile mücadelede anne-babalara büyük görevler düşüyor. Çocukları için alacakları küçük tedbirler, sorunla mücadeleye yönelik büyük başarılar sağlıyor. Prof. Dr. Semiz, obez olan veya obeziteye meyilli çocuğu olan anne babalara şu tavsiyelerde bulunuyor: "Çocuğunuzu harekete yöneltin. Bilgisayar ve televizyon karşısında geçirdiği süreleri kısıtlaması gerektiğini anlatın ve onu ip atlamaya, top koşturmaya, düzenli yürüyüş yapmaya yönlendirin. Asansör yerine merdiveni kullanmasını teşvik edin. Aktivite konusunda çocuklarınıza örnek olun ve onları motive edin.

Yeme alışkanlıklarının sağlıklı hale dönüşmesini sağlayın. Sabah kahvaltısını mutlaka yaptırın. Market ürünleri, aşırı yağ ve karbonhidrat içeren yiyeceklerden kaçınması, gazlı ya da gazsız şekerli içeceklerden uzak durması, fast-food beslenme yerine sağlıklı yemekleri yemesi gerektiğini nedenleriyle izah edin. Siz de evde çocuğunuza sebze ve bakliyatı sevdirecek değişik lezzetlerde yemekler pişirin. Tencere yemeği yemediğinde, alternatif olarak onun tercihi olan daha kalorili bir besini sunmayın.
0 yorum

Çorba içerek zayıfla



İster zayıflama diyeti uygulayın, ister koruma programı çorba yemek kültürümüzde yüzyıllardır varolan, çeşitliliğiyle, sunumuyla yemeklerde tercih edilen bir besin türü. Biz diyetisyenlerin de sıklıkla önerdiğimiz çorba diyet listelerinin kurtarıcısı olmakta.





Pensilvanya Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre öğle ve akşam yemeklerine çorba ile başlamak tokluk hissini artırdığından içmeyenlere göre kalori alımını %20 azaltabilmektedir.





Çorba içerisindeki liften zengin besinler ve sulu bir besin olması mide hacim kapasitesini doldurduğundan tokluk hissini artırmakta.





Çorba ayrıca öğün öncesinde tüketildiğinde mide asit salgısını dengeliyor, besinleri sindirime hazırlıyor. Soğuk çorbalardan ziyade sıcak çorba içmeniz bu etkiyi artıracaktır.





İçeriklerine göre besin değeri yüksektir, taze ve sağlıklı besinlerle yapılanlar vitamin ve mineral açısından zengindir.





İçerisine daha az tuz daha çok baharat ekleyin. Hem ödem sorununu önlemek hem de metabolizmayı hızlandırmak için etkili bir yöntem.





Öğün olarak sadece çorba tüketilecekse içerisine yağsız tavuk, hindi, mantar veya kurubaklagil ilave edilebilinir. Protein tokluk hissini artıran ve yağ kaybını hızlandıran bir besin grubudur. Tek başına yemektense sulu ve sıcak bir şekilde tüketmek diyeti de olumlu etkilemekte.





İçtiğiniz çorbanın içeriği elbette önemli, az yağlı, sebze ağırlıklı veya tavuk suyuna çorbalar fazladan kalori alımını da azaltmakta. Sakatat içerikli, bol yağlı, kremalı, pirinç ve nişastalı besinlerin olduğu çorbaları tercih etmemekte fayda var. Diyetisyen Özlem Sert Aydın



Diyetisyen Özlem Sert Aydın

www.ozlemsert.com
0 yorum

Rahim Ağzı Kistleri Kanseröz Olabilir Mi?

Rahim ağzı kistleri, rahim ağzı dokusunda oluşan mukus dolu şişkinliklerdir. Naboth kisti olarak da bilinirler ama çok nadir olarak kanserle alakalıdırlar. Rahim ağzının dışındaki normal doku, rahim ağzının içindeki salgı üreten, mukus salgılayan dokunun üstüne büyüdüğünde bu kistler oluşur. Mukus bu dokunun altında kalıp birikir ve kistler ortaya çıkar.


Rahim ağzı kistleri genellikle pelvik muayene sırasında tesadüfen teşhis edilirler. Çoğunlukla belirti göstermezler ve tedavi edilmeleri gerekmez.


Eğer rahim ağzı kisti doktorunuza normalden farklı görünürse veya aynı zamanda rahim ağzı kanseri belirtileri gösteriyorsanız, doktorunuz rahim ağzına biyopsi uygulayabilir. Rahim ağzı kanseri belirtileri arasında anormal vajinal akıntı veya vajinal kanama, pelvik bölgede ağrı veya cinsel birleşme sırasında ağrı bulunur.
0 yorum

Diş Ekiminde Lazer Farkı



Uzmanlara göre, halk arasında ''diş ekimi'' olarak bilinen implant tedavisinde, lazer yüzeyli implantlardan, diğerlerine göre daha yüz güldürücü sonuçlar alınıyor.

Meffert İmplant Enstitüsü Başkanı Ali Arif Özzeybek, tedavide kemik kaybının az olmasının, implantın hem daha uzun ömürlü olmasını hem de estetik açıdan problem ortaya çıkmasını engellediğini bildirdi.

Güney Kore'de yapılan Dünya İmplant Kongresi'nde açıklanan, 5 yıllık bir araştırmanın sonuçları hakkında bilgi veren Özzeybek, ''lazer lok'' denilen lazer yüzeyli implantların kullanıldığı hastalarda ''kemik kaybının yok denecek kadar az olduğunun saptandığını'' söyledi.

Araştırmayla diğer sistemlerle yapılan implantlarda 1-2 milimetrelik kemik kaybı belirlendiğini, lazer yüzeylilerde ise bu kaybın ilk bir yılda sadece 0.59 milimetre olarak bulunduğunu ifade eden Özzeybek, ''Kemik kaybının az olması, implantın hem daha uzun ömürlü olmasını hem de estetik açıdan problem ortaya çıkmasını engelliyor'' dedi.

Özzeybek, aynı kongrede açıklanan bir diğer araştırmada ise kemiklerin ince ya da iki diş arasındaki boşluğun dar olduğu bölgelerde kullanılan 3 milimetrelik lazer sistemli implantların, aynı uzunluktaki diğer implantlara göre daha kuvvetli olduğunun belirlendiğini anlattı.

Dr. Ali Arif Özzeybek, ''Lazer sistemli implantların çiğneme esnasında uygulanan kuvvete karşı daha dayanıklı olduğu belirlendi. Bunlarda kırılma, etrafında kemik kaybı ve vida gevşemesi, diğerine göre yok denecek kadar az bulundu'' bilgisini verdi.

''Kalçadan kemik yapacağız''
Ağızda kemik kaybının yoğun olduğu hastalarda, ''kemik tozu'' kullanılarak uygulanan tedavinin yerini, artık hastanın kalça bölgesinden alınarak elde edilen kök hücre naklinin aldığını bildiren Özzeybek, şunları kaydetti:

''Ağzında kemik kaybı çok olan hastanın kalça bölgesinden girilip kök hücre toplanıyor. Bu kök hücre kemik tozuyla karıştırılarak kemik yetersizliği olan bölgeye uygulanıyor. Yöntem, sarkık sinüslerde de çok olumlu sonuçlar veriyor. Bu yöntemle oluşan kemik, çok kaliteli oluyor. Kök hücre kullanılmadığında yeni kemik 6-9 ayda oluşurken kök hücre kullanıldığında süre 3-4 aya düşüyor.''

Yaklaşık bir yıldır ABD'de uygulanan yöntemin kısa süre içinde Türkiye'de de uygulanmaya başlanacağını bildiren Özzeybek, 15-16 Ekim'de Hacettepe Üniversitesinde bu konuda toplantı düzenleneceğini söyledi.

İmplant tedavisi nedir?
Travma, tümör veya en sık rastlanan biçimiyle doğal dişlerin kaybedilmesi sonucu ağızda kemik kaybı oluşabiliyor. Ağızda kemik kaybı, bu durumdaki bir kişinin doğal koşullar altında yeni bir kemik sahibi olamayacağı anlamına geliyor. Böyle bir durumda halk arasında ''diş ekimi'' olarak bilinen implant uygulamalarına başvuruluyor.

Tek diş eksikliğinde, yandaki dişler kesilmeden tek implant uygulanabiliyor. Kısmi dişsizlikte ise hareketli protezler yerine implant uygulamasıyla sabit protezler yapılabiliyor. Tam dişsizlikte de sabit bir protez yapılabildiği gibi, her çeneye 2 veya 4 implant yerleştirerek tam protezin tutuculuğunu artırılabiliyor.
0 yorum

Andropozla Baş Etmek



Çoğu kişi kadınların menopoz dönemi geçirdiğini bilir ancakerkeklerin de kendi menopoz dönemi olduğu pek bilinmez. Erkekler orta yaş krizidiye anılan evreyi yaşarken bazı doktorlar ve araştırmacılar aslında menopozunerkek versiyonu olan andropozu yaşıyor olabileceğini söylemektedir.

Bazı erkekler için bu şaşırtıcı olsa da andropozgitgidedaha iyi bilinmekte ve daha fazla doktor tarafından tanınmaktadır. Erkeklerdeyaş ilerledikçe görülen enerji kaybından depresyona, cinsel istek kaybındancinsel fonksiyon bozukluğuna kadar birçok durum bununla ilişkili görülmektedir.Bazı doktorlar bu belirtileri ve kemik yoğunluğunun azalması, kilo alımı gibibaşka belirtileri yaşayan erkeklerin hormon replasman terapisi veya başka birtedavi almasını tavsiye eder. Andropoz genel olarak ergenliğe girişin tersigibidir. Hormonal, psikolojik, kişisel, sosyal, cinsel ve ruhsal değişikliklerbu şekilde görülür.

Andropoz testosteron hormonunun azalmasıyla karakterizedir.Testosteron erkeklik hormonudur ve yaşlandıkça erkeklerdeki seviyeleri düşer.Ancak bazı erkekler diğerlerine göre bundan daha çok etkilenir. 40 ve 55yaşları arasındaki 25 milyon Amerikan erkeğinin andropozdan bir dereceye kadaretkilendiği düşünülmektedir.

Erkek menopozu andropoz oldukça sinsi olabilir. Testosteronkaybı 35 gibi genç bir yaşta görülebilir ve yılda %1 ila 1.5 oranında seyreder.Menopoza giren kadınlardaki ani östrojen kaybının aksine, yıldan yıla azalantestosteronun menopoza benzer belirtilere sebep olacak kadar azalması uzunzaman alabilir.

Asabiyet, yorgunluk, depresyon, azalan cinsel istek veereksiyon problemi andropozun en sık görülen belirtileridir. Kişi hiçbir şeyleilgilenmek istemediği gibi kıpırdayacak kadar bile enerjisi olmayabilir.Andropoz hakkında ilk çalışma 1940’lı yıllarda yayınlanmış olsa da tıp dünyasıyeni yeni ilgi göstermeye başladı denilebilir. Andropoz yaşayan erkeklerindoktor muayenesi sonrasında sadece belirtilerinin tedavi edilmesi yaygıngörülen bir durumdur. Örneğin andropozsebebiyle depresyon görülüyorsa, sadeceantidepresan ilaç kullanımı doğru bir tedavi değildir. Bu sadece depresyonutedavi ederken, andropozu etkilemez. Ayrıca cinsel istek kaybı gibi diğerbelirtileri daha kötü hale getirebilir.
0 yorum

Erken teşhis mide kanserinden kurtarır mı?

Genel olarak kanser hastalığı erken evrede yakalanırsa, şifa yönünde bir gelişme sağlanabilir. Bu durum, mide kanseri için de bire bir doğrudur.

Bu, kimi denenmiş uygulamalar sonucunda da bilinmektedir. Japonya’da mide kanseri sık görülen bir hastalıktır. Eğer bireyler üzerinde körlemesine yapılan endoskopilerle mide kanseri erken yakalanırsa, bunu cerrahi olarak kesip çıkarmanın mümkün olduğu ve bu hastaların en azından bir kısmında, bir daha mide kanseriyle ilgili bir şikâyet yaşanmadığı görülmüştür.

Dolayısıyla mide kanserinin erken evrede yakalanması, şifa sağlanabilecek bir durumdur ve bununla ilgili de herhangi bir kuşku yoktur.

Burada asıl sorun, hangi evre mide kanseri erken yakalandığında şifa bulma imkânının olduğudur. En ideali, mide kanseri henüz midenin içindeyken ve oradan çıkıp midenin etrafındaki lenflere sıçramadığı evredir. Bu evrede şifa şansı yüksek olur.

Kanserin lenflere sıçraması halinde şifa bulma olasılığı biraz düşer. Ama eğer lenflerin de ötesine geçmişse ve çevre organlara yayılmışsa, o zaman şifa şansı yoktur.
0 yorum

Benler Deri Kanserine Neden Olabilir mi?


''Benlerin deri kanserine dönüşümünde, güneşin önemli etkisi bulunmaktadır''


Amerikan Hastanesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölümü'nden Prof. Dr. Reha Yavuzer, bazı ben tiplerinin zamanla deri kanserine dönüşme riskine sahip olduğunu belirterek, benlerin deri kanserine dönüşümünde güneşin önemli etkisinin bulunduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Yavuzer, yaptığı yazılı açıklamada, halk arasında ''ben'' diye bilinen ve tıp dilinde ''nevüs'' olarak adlandırılan oluşumların, genelde zararsız ve sıklıkla kahverengi veya siyah renkte olduklarını aktardı.

Benlerin değişken boyutlarda olabildiğini belirten Yavuzer, şunları kaydetti:

''Benler, doğumdan beri var olabildiği gibi sonradan da çıkabilirler. Doğumsal benlerin bazılarında çok düşük de olsa deri kanseri gelişme olasılığı vardır. Bu nedenle bir benin doğumdan itibaren var olması onun iyi huylu olduğu anlamına gelmez. Sağlıklı bir bireyde ortalama 13-15 adet ben mevcuttur. Bu sayı yaşla ve ultraviyole ışınlarına maruz kaldıkça artış gösterir. Benler görünüşlerine, renklerine, bulundukları yere veya köken aldıkları hücrelere göre farklı isimlerle adlandırılırlar. Özellikle açık tenli ve uzun süre güneşe maruz kalan kişilerde daha çok ben görülür.''

Yavuzer, benlerin iki nedenle tıbbi açıdan önem taşıdıklarına dikkati çekerek, ''Bazı ben tipleri, zamanla deri kanserine dönüşme riskine sahiptir. Deri kanseri görüntü olarak bazen benlerle kolayca karıştırılabildiği için kötü huylu bir oluşumun, iyi huylu bir ben olarak algılanıp tedavisiz bırakılması söz konusu olabilir. Bu nedenler, benlerin yakından takip edilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmakta ve gerektiği durumlarda benlerin alınarak patolojik olarak incelenmesini zorunlu kılmaktadır. Benlerin hepsinin alınması gerekli değildir. Belli kriterler benlerin alınması için neden teşkil eder,'' ifadelerini kullandı.

Benler nasıl deri kanserine neden olur

Prof. Dr. Yavuzer, benlerin deri kanserine neden olma konusuna da değinerek, ''Benlerin deri kanserine dönüşümünde, güneşin önemli etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle güneşten korunma oldukça önemlidir. Güneşten korunmak için özellikle yaz aylarında güneş ışınlarının en dik ve etkili şekilde olduğu saatler olan 11.00-15.00 arasında çok zorunlu olmadıkça güneşe çıkılmamalı. Mümkün olduğunca kapalı ve sıkı dokumalı giysiler ile şapka kullanılarak, güneşe maruz kalan deri yüzeyleri azaltılmalı. Güneşe maruz kalan alanların korunması için ise koruma faktörü 20 ve üzeri olan güneş koruyucu kullanılmalı. Kış aylarında da açık havada yapılan sportif aktivitelerde, özellikle kayak sporunda güneş ışınlarından korunmak en az yaz aylarındaki kadar önem taşımaktadır,'' değerlendirmesinde bulundu.

Benleri fazla olanlara, güneşe çok sık maruz kalanlara ve açık tenli olanlara belli aralıklarla doktor kontrolüne gitmeleri tavsiyesinde bulunan Yavuzer, ''Değişiklik gösteren benlerden biyopsi yapılması ve deri kanseri dönüşümü meydana gelmiş ise gecikmeden tedavi gerçekleştirilmesi çok önemlidir. Çoğu deri kanseri, erken ve yeterli tedavi gerçekleştirildiğinde rahatlıkla tedavi edilebilmekte ancak tedavide gecikmeler meydana gelirse, kötü sonuçlara sebep olmaktadır,'' ifadelerini kullandı.
0 yorum

Doğum Çatlakları Nasıl Oluşur?

Tıp dilinde stria adı verilen çatlaklar kollojen ve elastin adındaki derinin bütünlüğünü sağlayan liflerin esneme ve gerilme kapasitelerinin zorlanmasıyla yırtılmalar oluşur. Hamileliksırasında alınan kilolar hamilelik sonrası hızla verildiğinde deride ilk etapta kırmızı-mor renkli çatlamalar oluşur daha sonra alba adı verilen beyaz renkli derin çatlak izleri meydana gelir.
Doğum Çatlaklarının Tedavisi Mümkün Mü?
Öncelikle hamilelik sürecinde önlemler alınarak çatlakların oluşumunu engellemek mümkündür. Cildi bebek veya kakao yağı ile nemlendirerek, bol su içerek, su kaybını önleyecek ve esneklik kazandıracak E ve C vitaminleri içeren sebze ve meyveler tüketerek ve egzersiz yaparak cildinizi çatlaklardan koruyabilirsiniz. Fakat çoğu bayan hamilelik sürecinde bunlara dikkat etmiyor ve vücutlarında derin çatlakların oluşumunun önüne geçemiyorlar. Hamilelik sonrası oluşan çatlaklar için çeşitli lazer tedavileri, mikrodermobrozyon ve kimyasal peelingler önerilmektedir.
0 yorum

Panik Atak Belirtileri Nedir?

Kalpte hızlı çarpıntı, nefes almakta zorluk ve boğulma korkusu, baş dönmesi, bulantı, depersonalizasyon ve derealizasyon, ölüm korkusu gibi belirtilerle panik atak ortaya çıkabilir.
0 yorum

Stresli Erkek Kilolu Kadını Beğeniyor

Westminster üniversitesi bilim insanlarından Viren Swami'nin başkanlığında yürütülen ve sonuçları PLoS ONE'da yayımlanan araştırmada, Avrupa ülkelerinden gelen denekler iki gruba ayrıldı.

Bir gruptan, stres ortamı oluşturabilmek için jüri önünde konuşma yapmaları ve matematik soruları çözmeleri istendi. Kısa bir aradan sonra deneklere zayıf ve kilolu kadınlara ait fotoğraflar gösterilerek, deneklerden ideal vücudu, ayrıca en çekici kadın fotoğrafını seçmeleri talep edildi.

Kontrol grubuna ise fotoğraflar, stres ortamı olmadan gösterildi.



Stres altındaki erkekler, diğer gruptan daha fazla, kilolu kadınları beğendiklerini belirtti. En çekici olarak da kiloluları seçti.

Deneklerin seçiminde rol oynayabilecek yaş, kilo, açlık gibi faktörleri en aza indirgeyen bilim insanları, tercihte stres durumunun etkili olduğunu bildirdi.

Bilim insanları, insanların stres altındayken güvende olma ihtiyacının arttığını, kilolu kadınların yeterli gıdaya ulaşımı, sağlığı ve üremeyi sembolize ettiği için tercih edildiğini belirtti.
1 yorum

Bebeklerde kalp deliği ameliyatı nasıl yapılır?

Doğuştan kalp deliği olan bebeklerin mutlaka tedavi edilmeleri gerekir. Bu deliklerden bazıları 2 yaşına kadar kendiliğinden kapanabilir. Bu koşullarda kalpteki delik çocukta herhangi bir sıkıntıya yol açmıyorsa ve 2 yaşına kadar kapanabileceği düşünülüyorsa, herhangi bir müdahalede bulunulmaz ve ilaç verilmez. Bu çocuklar sadece eko takibine alınırlar ve 6 ay ara ile takip edilirler.

Eğer ameliyat olmaları gerektiği kesinleşirse, bu çocuklar açık kalp ameliyatına hazırlanır. Çocuğun dolaşım ve solunumu durdurulur. Bir kalp ve akciğer makinesine bağlanır. Çocuğun göğüs kafesi açılarak kalbe ulaşılır. Kalpte bulunan delik sentetik yamalarla kapatılarak, hastalık ortadan kaldırılmış olur.
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI