işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Alerjisi olanlar dikkat!

Grip Salgının Hızla Arttığı Şu Günlerde Solunum Yolu Alerjisi Olanlar Birinci Dereceden Tehlike Altında!

Grip sezonunun açıldığı bugünlerde, hasta olmak istemeyenlerin yanı sıra özellikle astım ve solunum yolu alerjisi olanların gribe daha yatkın olduğunu belirten Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, Yumurta alerjisi olanlar dışında solunum alerjisi olan hastaların mutlaka grip aşısı yaptırmaları gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu.

Dünya sağlık örgütü, birinci ve ikinci dereceden risk grubunda olanların her yıl aşılanması gerektiğini vurguluyor ve birinci dereceden risk grubu içinde; astım hastaları ve solunum yolu alerjisi olanlar olduğunu açıklıyor. Gribin yayılmasını önlemek, ağır seyreden komplikasyonlarla ölümü engellemek, grip salgınının uzun sürmesi sonucu ortaya çıkabilecek virüs mutasyonunu, hastaneye yatış ve yoğun bakım ihtiyacını azaltmak, iş kaybını, okul devamsızlığını ve ekonomik kayıpların önüne geçmek için grip aşısı yaptırılması gerekiyor. Alerji Uzmanu Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony “Grip; özellikle solunum yolu alerjisi olan çocuklarda, akciğer hastalığı olan yaşlılarda ve kalp, böbrek, şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerde çok daha ağır seyrederek ölüme varan ciddi sonuçlara yol açabilir” açıklamasında bulundu.

Mevsim değişimiyle birlikte, kalabalık ve kapalı ortamların grip salgınını arttırdığını vurgulayan Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve Alerji Uzmanı Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, yumurta alerjisi olanlar dışında tüm alerjik hastaların aşı yaptırmasını önemle tavsiye
ettiklerini söyledi. Yumurtaya ve tavuğa karşı anafilaktik tarzda alerjisi olanların, yani yumurta ve tavuk yediğinde alerjik şoka girenlerin grip aşısı yaptırmaması gerektiğinin altını çizdi.

Alerjik Çocuklar İçin Grip Aşısı Neden Önemlidir?

Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, alerjik çocukların her türlü solunum yolu enfeksiyonlarına karşı, alerjisi olmayan çocuklara göre daha hassas olduğunu söyledi. Alerjik çocukların daha kolay gribe yakalanabildiğini, gribin mevcut alerjileri tetiklediğini, hastanın hem grip hem de alerji ile mücadele etmesinin savunma sistemini zayıflattığını belirtti. Savunma sistemi zayıflamış ve alerjiside tetiklenmiş çocuğun hastalığının daha ağır iyileştiğine ve daha fazla ilaç kullanımına sebep olduğuna dikkat çekti. Grip aşısının tüm olumsuz faktörlerden koruduğunu vurguladı.


Grip Aşısı Ne Zaman Yapılmalıdır?

Grip aşısının mutlaka salgın başlamadan önce yapılması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, aşının etkisinin ortaya çıkması için iki üç haftaya ihtiyaç olduğunu ve en uygun zamanın sonbaharda özellikle Ekim ayı olduğunu söyledi. Aşının yanı sıra bazı önlemler alınarakda bulaşma riskinin azaltıldığını belirtti ve yapılması gerekenleri sıraladı;

• Gribi olan kişilerle yakın temastan uzak durmak,
• Evde kalıp dinlenmek,
• Öksürme ve hapşırma esnasında ağzı kağıt mendi ya da kolunuzla kapatmak,
• Maske kullanmak,
• Elleri sık sık yıkamak,
1 yorum

Kıvanç Tatlıtuğ'un sağlık ödemesi dudak uçuklatıyor!

Sağlık konusunda oldukça hassas olan Kıvanç Tatlıtuğ en ufak rahatsızlıkta soluğu hastanede alıyor. Fazla para ödemesine rağmen sigorta şirketini isyan ettiren Kıvanç Tatlıtuğ sağlık kontrolleri için 30 bin TL'lik fatura çıkarttı.


Sağlık konusunda hassas olan Kıvanç Tatlıtuğ, her fırsatta soluğu hastanede alınca sigortaşirketini isyan ettirdi. Sadece sağlık kontrolleri için yılda yaklaşık 30 bin TL’lik fatura çıkaran Tatlıtuğ, sigorta camiasının korkulu rüyası oldu.

Kıvanç Tatlıtuğ tabiri caizse hastalık hastası çıktı. Habertürk'ten Faik Erdemli'nin haberine göre, sürekli kendini dinleyen ve en küçük bir sorunda bile hemen hastaneye gidip check-up yaptıran Tatlıtuğ, özel sağlık sigortası hizmeti aldığı şirketi isyan ettirdi. Sadece kontroller için sigorta şirketine yılda 30 bin TL’yi aşan paralar ödeten Kıvanç Tatlıtuğ, sigorta camiasında efsane oldu.


PRİMİNİ FAZLA ÖDÜYOR AMA...

Normal şartlar altında yıllık 4 bin lira ödemesi gereken sigorta bedelini, 10 bin TL ödeyen Tatlıtuğ, yüzde 150 oranında fazla ödeme yapmasına rağmen yine de sigorta şirketini tatmin edemiyor.

Tatlıtuğ’un Kurt Seyit ve Şura-İstanbul dizisinde attan düştükten sonra da günlerce hastaneden çıkmadığı, her set sonrası hastaneye gidip kontrolden geçtiği öğrenildi.
0 yorum

Vücudumuzun 24 saati

24 saatte 24 kez değişiyoruz! En önemlisi de uykudayken yenilenme süresi. Uzmanlar gece saat 23:00-04:00 arasında uyumanın çok önemli olduğuna dikkat çekti.

06.00 Kortizon salgılamasıyla organizma uyanıyor. Bu uyanma vücut için kendini yavaşca kalkmaya hazırlama işareti. Metabolizma hareketleniyor, günün işleri için enerji ve protein hizmete hazır oluyor.


07.00 Vücut hâlâ zayıf. Spor yapmaktan kaçının. Kalbe ve dolaşıma gereksiz yüklenirsiniz. Spor yerine kahvaltı edin, sindirim bu saatte mükemmel çalışıyor.

08.00 Libidonun en yüksek olduğu saat. Fazla miktarda hormon salgılanıyor. Sigara tiryakileri için de durum aynı. Kahvaltı sigarası damarları her zamankinden daha fazla çok daraltıyor.

09.00 Vücudun dinç, kuvvetli olduğu saat. Herhangi bir hastalık için iğne olacaksanız bu en doğru zaman. İğnenin ateş ve şişme gibi yan etkileri ender olarak görülüyor, vücut röntgen ışınlarına karşı daha dirençli oluyor.

10.00 Organizmanın kendine gelme, ‘ben burdayım’ deme saati. Fazla enerjik, vücut en yüksek ısı seviyesinde. Verimliliğimiz de öyle. ‘Kısa süre belleği’ iyi durumda. Bir önemli ayrıntı: 10.00 ile 12.00 arası enfarktüs olaylarına sık rastlanıyor.



11.00 Vücudun tam formunda olduğu, verimli olmaya programlı bir saat. Kalp ve dolaşım o kadar zinde ki yapılan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gözden kaçabilir. Hazır cevaplık tavan yapar, özellikle hesap işleri, matematik ödevleri zorlanmadan çözülür.

12.00 Dinlenme saati. Dikkat azalıyor ve insanı uyku basıyor. Midedeki asit miktarı fazlalaşıp, beyindeki kan akımı azalıyor. Zira kan sindirim organlarını desteklemesi için mide tarafından kullanılıyor.



13.00 Vücut formdan düşüyor. Verimlilik gün ortalamasının %20 aşağısına iniyor. Bütün organlar en alt düzeyde çalışıyor, sadece safra öğle yemeğini hazmetme faaliyeti gösteriyor.

14.00 Bitkin oluruz. Çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşüyor. Diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. Çünkü bu saatte acı az hissediliyor. Lokal anestezi uzun süre devam ediyor (30 dk.)



15.00 Enerji geri geliyor, bellek tam formunda. İkinci verimlilik dönemi başlıyor ama sabahkinden az.

16.00 Spor için en iyi saat. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda.




17.00 Organların faaliyeti üst düzeye çıkıyor. Kuvvet artıyor, oksijen harcanıyor, böbrekler ve mesane çok çalışıyor. Tırnaklar ve saçın en çabuk uzadığı zaman. Midedeki asit miktarı fazlalaşıyor. 17.00 ‘ye doğru mide kanaması geçirme riski artıyor.

18.00 Akşam yemeği için ideal saat. Pankreas bu saatte özellikle aktif


19.00 Kan basıncı ve nabız tembelleşiyor. Bu nedenle kan basıncı düşüren ilaçlara dikkat, tehlikeli olabiliyorlar. Antidepresanların tesiri de bu saatte daha fazla.

20.00 Karaciğerdeki yağ düzeyi düşüyor ve kirli kan kalbe her zamankinden daha fazla akıyor. Alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını bu saatte almalı. Etkisi hemen görülüyorr. Antibiyotikler de az dozda alınsa bile etkileri en üst düzeyde oluyor.



21.00 Sindirim organlarının günlük görevi sona eriyor. Gelen herşey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalıyor ve bu çok tehlikeli. Kalan yemekler bağırsak sahasındaki mukozaya hücum ediyor.

22.00 Vücudun polisi akyuvarlar aktif hale geliyor. Sigara içenler dikkat! Bu saatten sonra vücut nikotin gibi zehirleri çok zor atıyor.


23.00 Organizma gün boyunca aktif faaliyet gösteren stres hormonunun salgılamasını durduruyor. Sakinleşip, rahatlıyoruz. Salgılanmaya başlanan melatoninle birlikte karaciğer vücudu yenilemeye başlıyor. Vücut en iyi bu saatte dinlenmeye başlıyor

24.00 Uyurken deri hücreleri durmadan çalışıyor, gündüz olduğundan daha sık bölünüyor. İlk rüya safhası, yarım saat içinde rüya görmeye başlıyoruz…



01.00 Verim en alt düzeyde. Bu saatte çalışanlar hata yapabiliyor, dikkat azalıyor, çünkü vücut kendini uyumaya programlıyor.

02.00 Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor



03.00 Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. İntihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor.

04.00 Stres hormonundan enerji kazanıyoruz. Enfarktüs krizleri saat 04.00 ile 06.00 arasında çok oluyor; çünkü kan basıncı oldukça yükselip, damarlar geriliyor. Doğum yapma olasılığının en yüksek saati.



05.00 Stres hormonu bizi faaliyete geçiriyor ve gündüz değerinin tam 6 katına çıkıyor. Vücudumuz harekete geçiyor kaybolan enerji yeniden geri geliyor. Gelsin, yeni bir gün başlıyor.
0 yorum

Bir pozisyonda en fazla 20 dakika durun!

Bilimsel Proloterapi Derneği Başkanı Op. Dr. Hasan Doğan, microcerrahi ve ameliyatlarla giderilmeye çalışılan ancak tekrarlama olasılığı yüksek ofis hastalıklarından kurtulmak için ilaç ve cerrahi yöntemlerin dışında, hasar görmüş dokuların, bedenin kendi kendini onaran mekanizmasını harekete geçiren doğal ve kalıcı tedavi yöntemiyle iyileştirmesinin mümkün olduğunu belirtti.

Doğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, iş hayatında, sürekli ve aynı şekilde yapılan hareketlerin, elde, bilekte ve dirseklerde ciddi sağlık sorunlarına neden olduğunu ifade ederek, gün boyu bilgisayar başında olan ve mouse kullananların kas ve bağlara orantısız ve dengesiz yük bindirdiğini söyledi.

Sinir sıkışması, dirsek, el, bilek ve omuzda ağrı ve de uyuşmaya neden olan iş hastalıklarının başında gelen sorunlardan birinin de mouse hastalığı olduğunu vurgulayan Doğan, "Bu belirtiler dikkate alınmadığında başta, Karpal tünel sendromu, tenisçi dirseği, kaslarda tetik nokta oluşumu, ellerde uyuşma ve sinir sıkışmaları, omuzlarda erken dönem kireçlenmeler görülebiliyor" dedi.

Doğan, modern hayatın getirdiği, gün boyu zorunlu yapılan hareketlerin, sürekli aynı pozisyonda kalmanın, kas ve bağlara orantısız ve dengesiz yük bindirdiğini dile getirerek, şunları kaydetti:

"Sürekli bilgisayar başında oturan gençleri ve çalışanları olumsuz etkileyen mouse hastalığından ağrı kesicilerle kurtulmak mümkün değil. Microcerrahi ve ameliyatlarla giderilmeye çalışılan, iş rutininde tekrarlama olasılığı yüksek mouse gibi ofis hastalıklarından kurtulmak için ilaç ve cerrahi yöntemlerin dışında, ağrıya neden olan hasar görmüş dokuları, bedenin kendi kendini iyileştirme mekanizmasını harekete geçiren doğal ve kalıcı tedavi yöntemiyle iyileştirmek mümkün."



"Bir pozisyonda en fazla 20 dakika durun"

Mouse hastalığının, tenisçi dirseği, sinir sıkışması gibi farklı şekillerde ortaya çıkan ofis hastalıklarını önlemek için, çalışma ve yaşam koşulları hakkında bilinçli olmak gerektiğine dikkati çeken Doğan, şöyle devam etti:

"Bir pozisyonda en fazla 20 dakika durduktan sonra 2 dakika kadar işe ara vermek ya da başka bir işle ilgilenmek daha doğru olacaktır. Bu sürede sıkışmaya maruz kalan sinirler ve damarlara rahatlama şansı vermiş oluruz. Masa başında bilgisayar karşısında oturarak çalışan kişiler, hareketsiz kaldıkları için şekil bozuklukları yaşayabiliyor. Bel ağrıları, omurgada eğrilik gibi rahatsızlıklar oluşuyor. Bel ve sırt ağrılarının, yanlış tedavi ve ilaçlar sonucu sıklıkla tekrarlanabildiğinden rahatsızlıkların nüksetmemesi için önleyici ve kalıcı tedavi olan 'proloterapi' yöntemini tavsiye ediyoruz. Bu yöntemle ağrıya neden olan zayıflamış, yıpranmış bağ ve dokular güçlendirilip, tekrar eski haline getirilir. Yöntemle vücudun kendi kendini iyileştirme mekanizması harekete geçiriliyor."

"Yöntem vücudun tamirci hücrelerini aktif hale getiriyor"

Proloterapi'nin yenilenme ve onarma anlamına geldiğini aktaran Doğan, 1930'lu yıllardan günümüze kadar uygulanan yöntemin özellikle bağ-doku problemlerinde başarıyla uygulanan bir tedavi metodu olduğunu söyledi.

Doğan, proloterapinin önleyici ve doğal bir tedavi yöntemi olduğunu anlatarak, hasarlı dokuya proloterapi yöntemiyle enjekte edilen ve özel bir içeriğe sahip olan solüsyonun, hasarlı bölgede vücudun tamirci hücrelerini aktif hale getirdiğini, vücudun kendini iyileştirme sistemini devreye sokan bu yöntem sayesinde doğal bir tedavi uygulandığını vurguladı.

Proloterapinin zayıflamış ve eski işlevselliğini kaybetmiş eklemleri, kıkırdakları, ligamentleri ve tendonları güçlendirerek tekrar eski haline getirip onardığına işaret eden Doğan, "Özel bir içeriğe sahip olan solüsyonun hasarlı bölgelere enjekte edilmesiyle vücudun unuttuğu ve ağrıya neden olan bölgeler tekrar uyarılır. Yöntemle sorunlu bölgelere iyileştirici hücrelerin hızla gelmesi sağlanıp hasarlı dokular onarılır" diye konuştu.
0 yorum

MERS Virüsü tehlikesi!

Mers virüsü hacı adayları için tehlike oluşturuyor


Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer, Ortadoğu ülkelerinde daha sık görülen ve ölümlere neden olan MERS virüsüne karşı Türkiye'den gidecek hacı adaylarının dikkatli olması gerektiğini belirtti.


Suudi Arabistan'da, Ağır Akut Solunum Yolu Yetersizliği Sendromu (SARS) hastalığının türevi olduğu düşünülen Corona Virüsü MERS (MERS-CoV) enfeksiyonu ile yaklaşık 90 hastanın 45'i hayatını keybetti. MERS için Türkiye'de henüz bir vaka görülmediğini, fakat hacı adayları için tehlike oluşturduğunu açıklayan Prof. Dr. Usluer, çok sayıda insanın burada bir arada bulunması nedeniyle olumsuz koşullar meydana geldiğini ifade etti.



Usluer, ''Suudi Arabistan'da salgın olması bizim için çok önemli çünkü Hac mevsimi var. Bizim bu konuda duyarlı olmamız gerekiyor. Suudi ArabistanSağlık Bakanlığı bu konuda duyurular yapıyor. Hac yapacak çok sayıda insan bir arada olduğu için olumsuz koşullar var. Bu durumda virüsün yayılmasını kolaylaştırıyor'' dedi.


TÜRKİYE'DE 150 MERS ÖRNEĞİ NEGATİF ÇIKTI


Türkiye'den henüz bildirilen bir vaka olmadığına değinen Prof. Dr. Gaye Usluer, 150 örneğin MERS şüphesiyle incelendiğini, ancak sonuçların negatif çıktığını açıkladı. Usluer, ''Sağlık Bakanlığı tüm enfeksiyon hastalıkları ve çocuk hastalıkları kliniklerine bu konuda uyarılarda bulundu. Halk Sağlığı laboratuarı bu etkeni tanımaya yönelik yeterli donanıma sahip. Sağlık Bakanlığına 150 örnek gitmiş Corona şüphesi ile ancak hiç birinde pozitif bir sonuç yok'' şeklinde konuştu.


Aşısı ve özel tedavisi bulunmayan virüse karşı destek tedaviler uygulandığını ve MERS'e karşı 65 yaş üstü yetişkinlerin, 5 yaş altı çocukların, yüksek risk grubu olarak nitelendirilen Kronik Akciğer Hastalığı (KOAH) Kronik kalp hastaları, böbrek hastaları, şeker hastaları, düzenli alkol kullanan kişiler ve sigara bağımlıları, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullananlar, diyalize giren kişiler, organ transplantasyonu olarak bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, radyoterapi alan kişilerin daha dikkatli davranmasını ve bu kişilerde daha ağır seyrederek ölümlere neden olabileceğini açıkladı.



MERS'E KARŞI NASIL ÖNLEM ALINMALI?


Solunum yoluyla bulaşan hastalığa karşı alınması gereken tedbirlerden söz eden ESOGÜ Tıp FakültesiEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer şunları aktardı:


''Kapalı bir alanda bir virüsün havada asılı kalarak bulaştırma olasılığı artmaktadır. MERS virüsüenfeksiyonu nedeniyle Hacca gidişlerin engellenmeyeceği, Suudi Arabistan sağlık yetkilileri tarafından açıklandı. Ancak gerekli koruyucu önlemlerin alınması önem taşıyor. Hacdan gelen kişilerde 14 gün içinde yüksek ateş, öksürük, solunum sıkıntısı, yaygın kas ağırları görülürse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması gerekmekte.



Grip salgınında olduğu gibi el yıkamaya dikkat edilmeli, su ve sabun yoksa alkol bazlı el dezenfektanları kullanılmalı. Hastanelerde enfekte olan yüzeylerin temizliğinin yapılması da önem taşıyor.''
0 yorum

Sağlık Bakanlığı'ndan 'Mers' açıklaması


Sağlık Bakanlığı, Hatay'da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden ve Mers virüsü tespit edilen kişi ile ilgili açıklama yaptı


Bakanlık tarafından yazılı olarak yapılan açıklamada Mers-Cov yönünden henüz şüpheli bir durum tespit edilmediği belirtilerek, "Hatay ilimizde MERS virüsü taşıdığı tespit edilen bir vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve hasta ile temaslı tüm kişilerin tespit edilerek gerekli önlemlerin alınacağı daha önceki açıklamamızda belirtilmişti. Bu çerçevede Hatay Halk Sağlığı Müdürlüğü tarafından hastanın tüm temaslıları belirlenmiştir. 8 kişi olan ev halkı temaslıları konu hakkında bilgilendirilmiş ve takip altına alınmıştır. Mers-Cov yönünden henüz şüpheli bir durum tespit edilmemiştir. Hasta ile temas eden sağlık personelleri ile iletişime geçilmiş ve sağlık personelinin 14 gün süreyle takip altında tutulması kararı alınmıştır" ifadeleri kullanıldı.

"MERS-COV İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR BULGUYA RASTLANMAMIŞTIR"

Hatay ili nüfusuna kayıtlı kişiler ile ilgili olarak tüm Toplum Sağlığı Merkezleri ve bağlı bulundukları Aile Hekimlerinin bilgilendirildiği kaydedilen açıklamada, "MERS-CoV tanısı alan hasta ile aynı uçakta yolculuk eden 91 kişinin olduğu tespit edilmiştir. Bu kişilerden 41’inin yabancı uyruklu (2 Filistinli, 2 Suudi Arabistanlı ve 37’si Suriyeli), 50’sinin Türk vatandaşı olduğu belirlenmiştir. Türk Vatandaşlarının kimlik bilgileri belirlenmiş, farklı illerde kayıtlı olan temaslıların takibi için ilgili illerin Halk Sağlığı Müdürlükleri bilgilendirilmiştir. Hatay ili nüfusuna kayıtlı kişilerin tamamı ile ilgili olarak tüm Toplum Sağlığı Merkezleri ve bağlı bulundukları Aile Hekimleri bilgilendirilmiştir. Tüm temaslılardan geri bildirim alınmış ve Mers-Cov ile ilgili herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Ayrıca, Diyarbakır’da hac dönüşü rahatsızlanarak MERS ön tanısı ile hastanede tedavi altına alınan bir kadın vatandaşımızın yapılan ileri tetkiklerinde MERS virüsüne rastlanmamıştır" denildi.

"HASTALIĞIN GÖRÜLDÜĞÜ BÖLGEYE GİDECEK OLAN VATANDAŞLARIMIZ BİLGİLENDİRİLMİŞTİR"

Yapılan açıklamada Ebola Virüs Hastalığı (EVH salgını)'nın Sağlık Bakanlığı tarafından başından beri takip edildiği belirtildi. Bakanlık koordinasyonunda toplanan Ebola ve MERS-Cov Bilim Kurulu tarafından yapılan durum değerlendirmesinde alındığı ifade edilen kararlar şu şekilde kaydedildi:"Hastalığın görüldüğü bölgeye gidecek olan vatandaşlarımız hastalık hakkında bilgilendirilmiş, hastalığın görüldüğü bölgeden dönen vatandaşlarımıza ise 3 haftaya kadar hastalık belirtilerinin çıkabileceği konusunda uyarı yapılmıştır.Ülke genelinde hizmet veren sağlık kuruluşlarına, sağlık personeline yönelik uyarıcı bilgileri içeren bir bilgi notunun hazırlanarak gönderilmiştir.Türkiye Halk Sağlığı Kurumu (THSK) web sitesinde konuyla ilgili bilgi notu ve ilgili linkleri yayımlamıştır.22 Ağustos tarihinde Sağlık Bakanlığı bünyesinde ve 5 Eylül tarihinde de kurum dışı ilgili sektörler ile toplantılar gerçekleştirilmiş ve yapılan hazırlıklar gözden geçirilmiştir.Ayrıca 17-18 Ekim 2014 tarihlerinde Bilim Kurulu tekrar toplanarak mevcut durum ve hazırlıklılık konusunda değerlendirme yaparak sağlık personeline yönelik eğitim materyalleri hazırlamıştır. Tüm Referans Hastaneler için EVH Hazırlık Kontrol Listesi hazırlanarak Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından hastanelere gönderilmiştir.20.10.2014 (bugün) tarihinde de Bilim Kurulu dünyadaki mevcut gelişmeler ışığında EVH Vaka Yönetimi ve Eylem Planını güncellemektedir"

Sağlık Bakanlığı tarafından yazılı olarak yapılan açıklamada MERS-COV konusunda Bilim Kurulu'nun çalışmaları şu şekilde açıklandı:"MERS-CoV salgını Bakanlığımız tarafından başından beri takip edilmektedir. 2014 yılında Hacca giden kişilerin isim ve gidiş-dönüş tarihleri Diyanet İşleri Başkanlığından ve TURSAB’dan istenmiş olup dönüş tarihlerinden itibaren Aile Hekimleri tarafından takipleri sağlanması için aile hekimlerinin sistemlerine eklenmiştir. 2014 yılında Umreve Hac ziyaretinde bulunan vatandaşlarımızın dönüşlerinden sonraki 14 gün boyunca Aile Hekimleri tarafından hastalık yönünden takibi yapılmaktadır. Hacıdan dönen vatandaşlarımızın da aile hekimleri tarfından 14 gün boyunca takipleri başlamıştır. Bugüne kadar yapılan Bilim Kurulu toplantılarında; hastalık tanı ve tedavi rehberi hazırlanmış, sağlık personelinin hastaya müdahale etmeden önce alacağı kişisel korunma önlemleri belirlenmiş, hastanın hastanede takip edileceği odanın özellikleri ve hastane ortam ve çevre temizliğinin nasıl yapılacağı belirlenmiş ve kararların duyurulması sağlanmıştır"


DHA
0 yorum

Eğer çocuğunuz olmuyorsa


Tiroit hormonu düzgün çalışmıyorsa dikkat!

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fulya Akın, tiroit bezinin normal çalışmamasının tüm vücudu etkilediğini belirterek, "Çocuk sahibi olamayan çiftlerin tiroitle ilgili bir problem olup olmadığına da baktırmaları gerekir" dedi.


Türkiye'nin endemik guatr bölgesinde olması nedeniyle tiroit hastalıklarının çok sık görüldüğünü kaydeden Akın, "Bütün metabolizmayı ilgilendiren olaylar tiroit bezi sayesinde olur. Vücudun ısı dengesinden kadınlarda adet düzenine kadar her şeyi etkileyebilir ve farklı belirtiler verebilir. Tiroit hormonunun az olması durumunda halsizlik, yorgunluk, isteksizlik, uykuya meyil, kabızlık, saç dökülmesi, kilo alma, vücutta şişlik gibi belirtiler görülebilir" dedi.


ÇOCUK SAHİBİ OLMAYI ETKİLİYOR


Ülkemizde en sık görülen tiroit bezi hastalığının, iyot eksikliğinden kaynaklanan guatr olduğuna işaret eden Akın, şunları söyledi:


"Türkiye, iyot eksikliğinin en sık görüldüğü yerlerden biri. Toplumun üçte ikisinde tiroit hastalıkları görülüyor. Bayanlarda daha çok oluyor. Hipertiroidi, yani çok çalışması da fazla ama hipotiroidiyi özellikle Denizli bölgesinde daha çok görüyoruz. Karadeniz bölgesinde iyot eksikliği çok ciddi rakamlarda iken, bütün tuzların iyotlanması ile eskiye nazaran düzeldi. Tiroit bezinin normal çalışmaması tüm vücudu etkiliyor. Hatta çocuk sahibi olup olmamayı da etkiler. Dolayısıyla çocuk sahibi olamayan çiftlerin tiroitle ilgili bir problem olup olmadığına da baktırmaları gerekir."


TİROİT YUMRU ŞEKLİNDE BÜYÜYEBİLİR

Tiroit bezinin yumru şeklinde büyümesi sonucu nodül denen bir durumun ortaya çıktığını dile getiren Akın, nodülün yüzde 95'nin iyi huylu yüzde beşinde ise kötü hücre bulanabildiğini kaydetti.


Kötü huylu hücre olan nodülün ameliyatla alınması gerektiğine dikkati çeken Akın, "Nodüller büyümüyorsa, çoğalmıyorsa herhangi bir problem yoktur demektir. Ama tiroit bezinin nodül boyutunda 2 milimetreden fazla büyüme varsa, ailede tiroit kanseri hikayesi varsa, baş boyun bölgesinde bir radyasyon hikayesi varsa çok genç ve çok yaşlı hastalarda, çünkü 20-60 yaşları arasında tiroit bezi hastalıkları çok görülür ve bayanlarda sıktır, 20 yaşın altındakiler ve 60 yaşın üstündekilerde risk daha fazladır, eğer hasta erkek ise ise yine risk daha fazladır" şeklinde konuştu..
0 yorum

Güzel Bir Görünümün Olmazsa Olmazı: Bembeyaz Dişler

Tonlarca para dökülen kremler, cilt bakımları, rujlar, kalemler... Cildimizde kusurlu olan her yeri makyaj hileleriyle kapatabiliyoruz, dişler hariç! Mükemmel görünmenin, bir gülüşle karşınızdakini etkilemenin yolu ışıl ışıl parlayan, bembeyaz dişlere sahip olmaktan geçiyor. Peki mükemmel dişlere sahip olmak için ne yapmalı, nelerden kaçınmalı, nelere dikkat etmeli?

Öncelikle dişleri sarartan unsurlara değinelim;

-Gün içerisinde çay ve kahvenin aşırı tüketimi dişlere oldukça zarar veriyor.

-Asitli içecekler, özellikle kola, diş minelerini zedeleyebiliyor.

-Bilindiği üzere, sigara kullanımı da dişleri oldukça sarartıyor.


Elbette öncelikle bu 3 maddeden uzak durmak gerekiyor. Peki bembeyaz dişlere sahip olmak için püf noktaları neler?

-Dişlerinizi ve sabah kalktğınıza ve gece yatarken mutlaka fırçalamalısınız. Karbonat içeren, ekstra beyazlatıcı diş macunlarını piyasada kolaylıkla bulabilirsiniz. Ayrıca diş ipi de kullanmanız da fayda var.

-Çoğunlukla atlanır ve dayanması zordur ama; dilinizi de mutlaka fırçalayıp üzerindeki plak tabakasını atmalısınız. Dilinizi fırçalamadan tam anlamıyla ferah bir nefese kavuşamazsınız.

-Yemekten kalktıktan hemen sonra dişlerinizi fırçalamak diş minelerinize zarar verebilir. En az 1 saat geçmesini beklemelisiniz.

-Elma, havuç, çilek, kereviz gibi yerken dişleri temizleyen ve aynı zamanda beyazlatan besinler tüketebilirsiniz.

-Haftada 2 kez olmak üzere diş fırçanıza karbonat döküp dişlerinizi fırçalayabilirsiniz.

-Sabahları elma sirkesi ile gargara yapabilirsiniz. Elma sirkesi beyazlatıcı özelliği yanında, karbonat ile karışırılırsa diş macunu özelliği kazanır.

-Portakal kabuğunun beyaz kısmı ile dişlerinize hafifçe masaj yapıp beyazlamalarını sağlayabilirsiniz.

-Yarım çay bardağı suyun içerisine bir kaç kaşığı karbonat ekleyerek evde kendi ağız gargaranızı yapabilir, plak ve çürük oluşumundan korunabilirsiniz.


Bembeyaz dişlerin yanında, ferah bir nefes de olmazsa olmaz. Nefesimizi verip koklamaya çalışırsak kötü bir koku varsa bile anlayamayız. Çünkü nefes kokumuz hep bizimle olduğu için burnumuza garip gelmez. Nefesinizin gerçek kokusunu öğrenmek için, dilinizle elinizi yalayın ve sonra koklayın.

Eğer kötü bir nefes kokunuz varsa ve diş fırçalayamayacak bir ortamdaysanız, mutlaka yanınızda naneli ağız spreyleri, sakız veya karanfil taşıyın.








0 yorum

Göbek Eriten Diyet

Ne yazık ki halen tek başına göbek bölgesini eritebilen diyetler bulunmamaktadır. Bölgesel yağlanmalar ile mücadele konusunda size yardımcı olabilecek tek şey o bölgeyi çalıştıracak özel bir spor programının uygulanmasıdır. Bu kulağa ne kadar zor gelse de aslında son derece kolaydır. Örneğin sevdiğiniz diziyi izlerken ya da devamlılığın sağlanabilmesi adına her akşam haber bültenini izlerken dahi yarım saatinizi ayırarak yapacağınız mekik çekme egzersizi kısa sürede göbeğinizin toplanmasını sağlayacaktır. Göbek eriten diyet ise sadece bu düzenli egzersiz programını destekleyecek ve çektiğiniz mekiklerin daha etkili olmasını sağlayacaktır. 

Vücudunu düzene sokmak isteyen kişilerin unutmaması gereken en önemli konu sadece tek başına egzersizin yetmeyeceği gibi tek başına diyetin de her zaman yetersiz kalacağıdır. Eş zamanlı ve düzenli olarak yapılan diyet-egzersiz programları hem kilo vermenizi garanti altına alacak hem de kalıcı kilo vermenizi sağlayacaktır.

Göbek eriten diyetAhmet Maranki başta olmak üzere pek çok ünlü kişinin sıklıkla göndeme getirdiği bir konudur. Tabi ki karın yağlarını eritmeye yardımcı olan besinler vardır ancak bu besin diyetleri uygulandığı dönemde yine bu bölgeleri çalıştırmaya yönelik bir egzersiz programı uygulanmazsa ya çok az bir kilo verilerek az bir incelme elde edilecek ya da hiçbir şekilde başarı sağlanamayacaktır. Burada amaç göbek eriten diyet araştırmak yerine göbek eriten hareketler için araştırma yapılması ve bu hareketlerin düzenli olarak tekrar edilerek sonuca ulaşılması gerekmektedir. Göbek eritme yöntemleri son derece çeşitlidir. Eğer egzersiz yapacak zamanınızın olmadığından şikayet ediyor ya da egzersiz yapmayı sevmiyorsanız bu bölgelerin çalıştırılmasını sağlayan pasij jimnastik merkezlerinden de yararlanabilirsiniz.

Göbek eritmek için faydalı egzersiz arayanlar resimli çalışma programı aşagıdadır
Resimli 1 Haftada Göbek Eritme 
Göbeğinizi eritmek ve düz bir karına sahip olmak için, aşağıdaki hareketleri tavsiye ediyoruz. Hareketleri yaparken karnınızı gevşek bırakmamaya özengöstermelisiniz. Burada size bir tiyo verelim. Örneğin otururken karın kasınızı kasılı tutun, nefes alın, on saniye içinizde havayı tutun sonra bırakın. Ayrıca yolda yürürken karın kaslarınınızı kasarak yürürseniz, göbek eritmek için faydalı olacaktır. Karın kaslarınız kasıl ıtutmayı alışkanlık haline getirmenizde fayda var. Bu alışkanlık aynı zamanda duruşunuz düzeltmeye de yarayacaktır.
Karın kaslarınızı gevşek tutmazsanız, aşağıdaki hareketlerden büyük fayda görebilirisiniz.
Şimdi yapacağımız iki hareket birbirine benziyor. Başlangıç pozisyonu için sırt üstü yere uzanıyoruz. Avuç içlerimizi yere yapıştırarak ellerimizi iki yanımıza koyalım. Sol dizinizi hafifçe kırarak sağ bacağınızı gergin halde yukarı doğru doksan derece kaldırın.
Bu halde iken iki elinizle sağ dizinizi tutun. Sol bacağınızı gergin olarak kırk beş derece kaldırın. Öne doğru seri şekilde 8 küçük esneme yapmaya çalışın. Sonra başa dönün ve aynı hareketi diğer bacağınızla da uygulayın.
gobek-eriten-1
gobek-eriten-2
gobek-eriten-3
İkinci hareket için de ilk durumdaki pozisyonumuzu tekrar alıyoruz. Sol dizinizi hafifçe kırarak sağ bacağınızı gergin halde yukarı doğru doksan derece kaldırın. Bu sefer sağ bacağımızı gerip kaldırmak yerine, ellerinizi diz hizasında ileri uzatarak yine 8 kez esneyin. Sonra diğer bacağınızla da aynı hareketi tekrarlayın.
,göbek eritme hareketleri,göbek eriten hareketler,göbek eritme egzersizleri,göbek eritme hareketleri resimli,karın eritme hareketleri
0 yorum

Meme Kanseri Riskini Azaltan Besinler

Ülkemizde olduğu gibi aynı zamanda dünya genelinde de en sık görülen kanser türleri arasında yer alan meme kanseri en az kadınlar kadar erkekleri de etkileyebilen bir kanser türüdür. Üstelik erkeklerde meme dokusunun çok daha az olması bu kanser türünün çok daha agresif olmasına neden olmaktadır. Meme kanseri genetik yatkınlığı olan bir kanser türü olduğu için annesi, babası, kardeşi, halası gibi birinci dereceden yakın akrabaları arasında meme kanserine yakalananların bulunduğu kişiler için risk çok daha yüksektir.Meme kanseri belirtileri diğer kanser türlerine oranla çok daha kısa sürede anlaşılır hale geldiği için genelde erken evrede yakalanmaktadır. 

Düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapan kişiler genelde memede ele gelen kitle üzerine doktora başvuruda bulunmaktadır. Memede kitle olması her zaman meme kanserine işaret ediyor olmasa da yine de bir doktor tarafından muayene edilmesi önemlidir. Meme kanseri belirtileri arasında memeden akıntı gelmesi, memede şişlik, memede kızarıklık, meme başının içeri çekilmesi gibi şekil bozuklukları ve memenin bir bölümünün içe çökmesi gibi belirtiler yer alır. Meme kanseri nedenleri olarak ise genetik yatkınlık, çevresel faktörler, hiç doğum yapılmaması ya da bebek emzirilmemesi, sigara tiryakiliği, yoğun alkol tüketimi ve obezite ilk sıralarda bulunmaktadır.

Meme kanserinden korunmak için beslenme çok önemlidir. Meme kanseri riskini azaltan besinler bol bol tüketilmeli, ayrıca aşırı kilo almaktan kaçınılmalı ve fazla kilosu olan kişiler diyet yaparak bu kilolarından kurtulmaya çalışılmalıdır. Bugün obezite meme kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türünün ve ölümcül hastalığın ana nedeni olarak gösterilmektedir. Lahana ve brokoli gibi besinler içerisinde yüksek miktarda protein ve mineral barındırırken aynı zamanda kanserden koruyucu enzimlere de sahiptirler ve meme kanserinden korunmak amacı ile bol bol tüketilmesi önerilmektedir. Ancak yararlı olduğu için her gün brokoli ya da lahana yemekte sağlıksız bir beslenme yöntemi olduğu gibi bir süre sonra aşırı depolanma vücudunuzda zararlı etkilere yol açacaktır. Doğru olan düzenli ve dengeli beslenmek, stresten mümkün olduğunca uzak durmaya çalışmak, spor yapmak ve daha hareketli bir yaşam tarzını sürdürmeye çalışmaktır.
0 yorum

Karatay Diyeti

Adını Türkiye'nin en ünlü doktorlarından Canan Karatay'dan alan, Karatay diyeti tamamen ülkemizin koşulları göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Örnek vermek gerekirse Dukan diyeti menülerinin orijinallerini incelerseniz içerisinde yer alan pek çok yemeğin bizim ülkemizde yapılmadığı ve yapılmasının mümkün olmadığı görülecektir. Bunun nedeni her diyeti oluşturan diyetisyenin yaşadığı coğrafyanın koşullarını göz önünde bulundurarak diyet programını oluşturmasıdır. Bu nedenle Karatay Diyeti büyük bir önem taşımaktadır ve Türk yemek kültürüne özel olarak hazırlanmaktadır.

Diyetin en büyük özelliği kişilerin kısa sürede kilo vermesini sağlayan klasik diyetlerden farklı olarak yeme alışkanlıklarının değiştirilmesini amaçlaması ve böylelikle kalıcı kilo verilmesini sağlamasıdır. Kilo vermek isteyen hemen hemen herkesin ilk işi genelde şekeri keserek bu süreci daha kolay bir şekilde atlatmak amacı ile tatlandırıcı kullanmaktır. Oysa Canan Karatay kesinlikle diyet programlarında tatlandırıcıları yasaklamakta ve tatlandırıcaların normal sofra şekerinden kat be kat daha şekerli olduklarını savunmaktadır. Yani bu diyeti yaparken aynı zamanda sağlığınızı korumanıza da yardımcı olacak pek çok doğru bilgiyi de edinebileceksiniz.

Yine diyet yapan kişilerin pek çoğu az yemek yemeyi tercih ederek hemen arkasından daha düşük kaloriye sahip olduklarına inandıkları meyve tüketimine başlamaktadır. Oysa karatay diyeti kesinlikle bunu reddetmekte ve Canan Karatay yemeklerden sonra yenilen meyvelerin direkt olarak yağ şeklinde vücut tarafından depolandığını savunmaktadır. Diyetin ana noktası hangi yiyeceğin hangi zamanda ve nasıl yeneceğidir. Yani gün içinde başka tatlı bir şey yenilmeyecek olması durumunda diyet listesinde sabah muz yenilmesi serbest bırakılırken yemeklerden sonra kesinlikle muz yenmesi yasaklanmaktadır. Ayrıca meyve yeniliriken mutlaka mevsiminde olanların tercih edilmesi de gerekiyor. Hormonlu meyveler ile mevsiminde olmayan meyve ve sebzelerin yenmesi kesinlikle yasaklanıyor. Karatay diyeti yapanlar en çok sebzelerin serbest olmasını severken diyet programında yasaklananlar arasında rafine gıdalar, işlenen gıdalar, meyve suları ile şekerli içecekler yer alıyor. Yine diyet programını yapan kişilerin her gün en az 40 dakikalık yürüyüş yapmaları gerekiyor. Karatay diyeti örnek menü listesine ulaşmak için yapmanız gereken tek şey Canan Karatay tarafından yazılan Karatay diyeti adlı kitabı satın almanız....
0 yorum

Yag Yakıcı Diyet Programı

Diyet yaparken en önemli olan konu vücut için hayati öneme sahip olan kas kütlesini koruyarak sağlığa zararlı olan yağ kitlesinden kilo verebilmektir. Bunun için yağ yakıcı diyet yapılırken aynı zamand kesinlikle spor yapılarak kas kütlesinin desteklenmesi ve güçlenmesini sağlamaktır. Yine spor yapmak vücudun artan enerji ihtiyacını karşılamak adına yağları yakmaya başlamasını sağlayacak ve bu da sağlıklı kilo vermeyi mümkün kılacaktır. Yine yağ yakmayı hızlandırdığı bilinen kırmızı acı biber gibi yiyecekleri bol bol tüketmeniz yağ yakımını kolaylaştıracak ve kilo verme başarınızı arttıracaktır.

Yağ yakıcı diyet yapmak isteyen kişilerin normal diyet listelerine basit birkaç madde eklemeleri yeterli olacaktır. Örneğin limon en etkili yağ yakıcılardan biri olarak kabul edilmektedir ve her sabah güne uyanır uyanmaz içine limon sıkılmış bir büyük bardak ılık su içmeleri kilo vermeleri konusunda çok yardımcı olacaktır. Yine öğle yemeği ve akşam yemeği sonrasında içine limon sıkılmış maden suyu içilmesi de yağ yakılması için tavsiye edilmektedir. Ayrıca yine yemeklerde doğranmış yeşil salatanın üzerine sadece birkaç damla zeytinyağı gezdirildikten sonra bol limon sıkılarak tüketilmesi daha kolay doymanızı sağlarken yine kısa zamanda zayıflamanız açısından tavsiye edilmektedir.

Kilo vermek isteyen kişilerin dikkat etmeleri gereken tek konu gün içinde yedikleri yemek miktarını kontrol altına almaları ve buna ek olarak porsiyonlarını mümkün olduğunca küçültmeleri, kızartma gibi son derece sağlıksız ve yüksek kalorili pişirme yöntemlerini mutlaka bırakmaları, yeşil sebze ağırlıklı beslenmeleri, ara öğünlerde ananas gibi yağ yakıcı enzimler barındıran meyveleri tercih etmeleridir. Zayıflamak büyük bir sabır gerektiren son derece zorlu bir süreçtir. Bu yola çıkarken zorlanacağınızı bilmeniz, hızlı kilo vermek gibi sağlıksız yöntemleri benimsememeniz ve düzenli olarak spor yapacak zaman ayırmanız çok önemlidir. Spor ile desteklenen tüm diyetler hem çok daha kısa sürede daha fazla kilo vermenizi sağlayacak hem de yağlarınızın daha fazla erimesini destekleyecektir. Canınız tatlı çektiğinde bir kase yoğurdun içine toz tarçın serperek tüketebilir ve tatlı krizlerinizi diyetinizi bozmadan sonuçlandırabilirsiniz. Kendinize güvenin ve zorlandığınız anlarda her zaman istediğiniz kiloya düştüğünüz anda kavuşacağınız görüntüyü düşünün.

0 yorum

Mide Kanseri Belirtileri Nelerdir

Mide kanseri en çok Japonya’da görülmektedir. Bunun nedeni ülkemizde de bazı yörelerde tuzlu balık olarak bilinen suşi tüketiminin çok fazla olmasıdır. Bu yiyecek çok sık bir şekilde tüketildiğinde mide kanseri oluşumunu tetiklemektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere yanlış beslenme ile mide kanseri arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır.Mide kanseri nedenleri arasında yanlış beslenmeye ek olarak obezite, mide ameliyatı olunması ve birinci dereceden yakın akrabalar içerisinde mide kanseri olan kişilerin yer alması bulunmaktadır. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi mide kanserinde de erken evrede yakalanan hastalarda iyileşme kolay bir şekilde sağlanabilmektedir.

Bu nedenle mide kanseri nedenleri çok iyi bilinmeli ve risk faktörü bulunan kişiler düzenli olarak kanser taramasından geçmelidir.Mide kanseri belirtileri denilince akla ilk gelen yemekten hemen sonra oluşan hazımsızlık, şişkinlik ve yenilenlerin kusarak çıkartılma hissinin oluşmasıdır. Ayrıca midenin bulunduğu bölgede yaşanan şiddetli ağrı atakları, iştah kaybı ve buna bağlı olarak gelişen hızlı kilo kaybı, midenin bulunduğu alanda elle yapılan muayenede ele gelen kitle oluşumu ve sürekli yorgunluk hissi yaşanması da mide kanseri belirtileri arasında bulunmaktadır. Tüm bu belirtiler başka hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi görüldüğü anda mutlaka mide kanseri taramasının yaptırılmasını gerektirmektedir. Mide kanseri tanısı konulan hastalarda mide kanseri ameliyatı başta olmak üzere radyoterapi ve kemoterapi yöntemleri arasından en uygun olanı belirlenerek hemen tedavi aşamasına geçilmelidir.

0 yorum

Pankreas Kanseri Nedenleri

Pankreas kanseri nedenleri hakkında yapılan yüksek maliyetli araştırmalara rağmen ne yazık ki halen risk faktörleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak pankreas kanseri tanısı konulan hastalar incelendiğinde hastaların büyük bir çoğunluğunun aşırı kilolu olması ve sigara kullanması obeziteyi ve sigara tiryakiliğini pankreas kanseri nedenleri arasında ilk sıralara taşımaktadır.
Ayrıca ilerleyen yaşta pankreak kanserine yakalanma riskini arttıran önemli faktörler arasında yer almakta olup kadınlarda 67 erkeklerde ise 63 yaşından sonra pankreas kanserine yakalanma riski yükselmektedir. Beslenme alışkınlıklarının da pankreas kanserini tetiklediği bilinmektedir. Özellikle de sebzeden zayıf hayvansal gıdalardan zengin beslenme diyetleri pankreas kanserine neden olmaktadır. Kırmızı etin aşırı tüketimi ile pankreas kanseri arasındaki ilişki bilimsel olarak kanıtlanmış durumdadır.

Son yıllarda organizması ile oynanan GDO’lu ürünlerin tüketiminin yaygınlaşması ile beraber pankreas kanseri vakalarında deyim yerindeyse bir patlama yaşanmış ve dünya genelinde bu kanserin görülme sıklığı rekor seviyelere ulaşmıştır. Özellikle de nitrik adı verilen koruyucu madde içeren sucuk, salam ve sosisin çok fazla tüketilmesi pankreas kanserinin oluşmasına neden olabilmektedir. Kronik pankreas iltihabı hastası olan kişilerde pankreas kanseri riski belirgin biçimde yükselirken yine birinci dereceden yakın akrabalarında pankreas kanseri bulunan kişiler için yüksek risk söz konusudur. Pankreas kanseri tanısı yapılan muyane ve hastanın yakınma öykülerinin ardından doktor tarafından talep edilen testlerin ışığında konulabilmektedir.

0 yorum

Hemoroid Belirtileri Nelerdir

Halk arasında mayasıl ya da basur ismi ile daha yaygın olarak bilinen hemoroid kişilerin yaşam standartlarını olumsuz olarak etkileyen ve tedavi edilmediği takdirde yoğun kanamalara neden olan bir damar hastalığıdır. Anüs içinde yer alan toplardamarlarda çeşitli nedenlere bağlı olarak oluşan genişlemeler bu hastalığa neden olmaktadır. Belirtiler ortaya çıktığı ilk anda doktora başvurulduğu takdirde çoğu zaman ilaçla tedavi edilebilen bir hastalıktır.Ancak hastalığın ilerlemesi durumunda cerrahi müdahele gerektirebilir. Bu nedenle hemoroid belirtileri mutlaka çok iyi bilinmeli ve ortaya çıktığı anda değerlendirme için bir doktora başvuruda bulunması gerekmektedir.

Hemoroid belirtileri arasında en ciddi ve çoğu hastanın doktora başvurma nedeni olanı dışkılama esnasında yaşanan yoğun kanamadır. Ancak hemoroid bu seviyeye gelmeden önce anüs bölgesinde yoğun kaşıntı, yanma ve dışkılama esnasında ağrı hissedilmesi gibi şikayetler görülebilmektedir. Hemoroid kendi arasında iç hemoroid ve dış hemoroid olmak üzere iki kategoriye ayrılırken dış hemoroid hastalarında zaten ilerleyen evrelerde memelerin dışa çıkması ile beraber hastalar taharetlenirken hemoroid olduklarını anlayabilmektedir.

Hemoroid tanısı yapılacak rektum muayenesi ile konulmaktadır. Tanı konulan hastalarda yapılan ileri tetkikler ile seviye ölçülür ve bulunan seviyeye göre hemoroid tedavisi planlanır. Erken evre hemoroid hastalarında sıcak su banyoları ve kremler ile hastalık tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Bu yöntem ile iyileşmeyen ya da çok ileri evreye taşınan hemoroid hastalarında ise cerrahi müdahale mutlaka gerçekleştirilmeli ve tedavinin yapılmasına çalışılmalıdır.

0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI