işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Erken teşhis mide kanserinden kurtarır mı?

Genel olarak kanser hastalığı erken evrede yakalanırsa, şifa yönünde bir gelişme sağlanabilir. Bu durum, mide kanseri için de bire bir doğrudur.

Bu, kimi denenmiş uygulamalar sonucunda da bilinmektedir. Japonya’da mide kanseri sık görülen bir hastalıktır. Eğer bireyler üzerinde körlemesine yapılan endoskopilerle mide kanseri erken yakalanırsa, bunu cerrahi olarak kesip çıkarmanın mümkün olduğu ve bu hastaların en azından bir kısmında, bir daha mide kanseriyle ilgili bir şikâyet yaşanmadığı görülmüştür.

Dolayısıyla mide kanserinin erken evrede yakalanması, şifa sağlanabilecek bir durumdur ve bununla ilgili de herhangi bir kuşku yoktur.

Burada asıl sorun, hangi evre mide kanseri erken yakalandığında şifa bulma imkânının olduğudur. En ideali, mide kanseri henüz midenin içindeyken ve oradan çıkıp midenin etrafındaki lenflere sıçramadığı evredir. Bu evrede şifa şansı yüksek olur.

Kanserin lenflere sıçraması halinde şifa bulma olasılığı biraz düşer. Ama eğer lenflerin de ötesine geçmişse ve çevre organlara yayılmışsa, o zaman şifa şansı yoktur.
0 yorum

Benler Deri Kanserine Neden Olabilir mi?


''Benlerin deri kanserine dönüşümünde, güneşin önemli etkisi bulunmaktadır''


Amerikan Hastanesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölümü'nden Prof. Dr. Reha Yavuzer, bazı ben tiplerinin zamanla deri kanserine dönüşme riskine sahip olduğunu belirterek, benlerin deri kanserine dönüşümünde güneşin önemli etkisinin bulunduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Yavuzer, yaptığı yazılı açıklamada, halk arasında ''ben'' diye bilinen ve tıp dilinde ''nevüs'' olarak adlandırılan oluşumların, genelde zararsız ve sıklıkla kahverengi veya siyah renkte olduklarını aktardı.

Benlerin değişken boyutlarda olabildiğini belirten Yavuzer, şunları kaydetti:

''Benler, doğumdan beri var olabildiği gibi sonradan da çıkabilirler. Doğumsal benlerin bazılarında çok düşük de olsa deri kanseri gelişme olasılığı vardır. Bu nedenle bir benin doğumdan itibaren var olması onun iyi huylu olduğu anlamına gelmez. Sağlıklı bir bireyde ortalama 13-15 adet ben mevcuttur. Bu sayı yaşla ve ultraviyole ışınlarına maruz kaldıkça artış gösterir. Benler görünüşlerine, renklerine, bulundukları yere veya köken aldıkları hücrelere göre farklı isimlerle adlandırılırlar. Özellikle açık tenli ve uzun süre güneşe maruz kalan kişilerde daha çok ben görülür.''

Yavuzer, benlerin iki nedenle tıbbi açıdan önem taşıdıklarına dikkati çekerek, ''Bazı ben tipleri, zamanla deri kanserine dönüşme riskine sahiptir. Deri kanseri görüntü olarak bazen benlerle kolayca karıştırılabildiği için kötü huylu bir oluşumun, iyi huylu bir ben olarak algılanıp tedavisiz bırakılması söz konusu olabilir. Bu nedenler, benlerin yakından takip edilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmakta ve gerektiği durumlarda benlerin alınarak patolojik olarak incelenmesini zorunlu kılmaktadır. Benlerin hepsinin alınması gerekli değildir. Belli kriterler benlerin alınması için neden teşkil eder,'' ifadelerini kullandı.

Benler nasıl deri kanserine neden olur

Prof. Dr. Yavuzer, benlerin deri kanserine neden olma konusuna da değinerek, ''Benlerin deri kanserine dönüşümünde, güneşin önemli etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle güneşten korunma oldukça önemlidir. Güneşten korunmak için özellikle yaz aylarında güneş ışınlarının en dik ve etkili şekilde olduğu saatler olan 11.00-15.00 arasında çok zorunlu olmadıkça güneşe çıkılmamalı. Mümkün olduğunca kapalı ve sıkı dokumalı giysiler ile şapka kullanılarak, güneşe maruz kalan deri yüzeyleri azaltılmalı. Güneşe maruz kalan alanların korunması için ise koruma faktörü 20 ve üzeri olan güneş koruyucu kullanılmalı. Kış aylarında da açık havada yapılan sportif aktivitelerde, özellikle kayak sporunda güneş ışınlarından korunmak en az yaz aylarındaki kadar önem taşımaktadır,'' değerlendirmesinde bulundu.

Benleri fazla olanlara, güneşe çok sık maruz kalanlara ve açık tenli olanlara belli aralıklarla doktor kontrolüne gitmeleri tavsiyesinde bulunan Yavuzer, ''Değişiklik gösteren benlerden biyopsi yapılması ve deri kanseri dönüşümü meydana gelmiş ise gecikmeden tedavi gerçekleştirilmesi çok önemlidir. Çoğu deri kanseri, erken ve yeterli tedavi gerçekleştirildiğinde rahatlıkla tedavi edilebilmekte ancak tedavide gecikmeler meydana gelirse, kötü sonuçlara sebep olmaktadır,'' ifadelerini kullandı.
0 yorum

Doğum Çatlakları Nasıl Oluşur?

Tıp dilinde stria adı verilen çatlaklar kollojen ve elastin adındaki derinin bütünlüğünü sağlayan liflerin esneme ve gerilme kapasitelerinin zorlanmasıyla yırtılmalar oluşur. Hamileliksırasında alınan kilolar hamilelik sonrası hızla verildiğinde deride ilk etapta kırmızı-mor renkli çatlamalar oluşur daha sonra alba adı verilen beyaz renkli derin çatlak izleri meydana gelir.
Doğum Çatlaklarının Tedavisi Mümkün Mü?
Öncelikle hamilelik sürecinde önlemler alınarak çatlakların oluşumunu engellemek mümkündür. Cildi bebek veya kakao yağı ile nemlendirerek, bol su içerek, su kaybını önleyecek ve esneklik kazandıracak E ve C vitaminleri içeren sebze ve meyveler tüketerek ve egzersiz yaparak cildinizi çatlaklardan koruyabilirsiniz. Fakat çoğu bayan hamilelik sürecinde bunlara dikkat etmiyor ve vücutlarında derin çatlakların oluşumunun önüne geçemiyorlar. Hamilelik sonrası oluşan çatlaklar için çeşitli lazer tedavileri, mikrodermobrozyon ve kimyasal peelingler önerilmektedir.
0 yorum

Panik Atak Belirtileri Nedir?

Kalpte hızlı çarpıntı, nefes almakta zorluk ve boğulma korkusu, baş dönmesi, bulantı, depersonalizasyon ve derealizasyon, ölüm korkusu gibi belirtilerle panik atak ortaya çıkabilir.
0 yorum

Stresli Erkek Kilolu Kadını Beğeniyor

Westminster üniversitesi bilim insanlarından Viren Swami'nin başkanlığında yürütülen ve sonuçları PLoS ONE'da yayımlanan araştırmada, Avrupa ülkelerinden gelen denekler iki gruba ayrıldı.

Bir gruptan, stres ortamı oluşturabilmek için jüri önünde konuşma yapmaları ve matematik soruları çözmeleri istendi. Kısa bir aradan sonra deneklere zayıf ve kilolu kadınlara ait fotoğraflar gösterilerek, deneklerden ideal vücudu, ayrıca en çekici kadın fotoğrafını seçmeleri talep edildi.

Kontrol grubuna ise fotoğraflar, stres ortamı olmadan gösterildi.



Stres altındaki erkekler, diğer gruptan daha fazla, kilolu kadınları beğendiklerini belirtti. En çekici olarak da kiloluları seçti.

Deneklerin seçiminde rol oynayabilecek yaş, kilo, açlık gibi faktörleri en aza indirgeyen bilim insanları, tercihte stres durumunun etkili olduğunu bildirdi.

Bilim insanları, insanların stres altındayken güvende olma ihtiyacının arttığını, kilolu kadınların yeterli gıdaya ulaşımı, sağlığı ve üremeyi sembolize ettiği için tercih edildiğini belirtti.
1 yorum

Bebeklerde kalp deliği ameliyatı nasıl yapılır?

Doğuştan kalp deliği olan bebeklerin mutlaka tedavi edilmeleri gerekir. Bu deliklerden bazıları 2 yaşına kadar kendiliğinden kapanabilir. Bu koşullarda kalpteki delik çocukta herhangi bir sıkıntıya yol açmıyorsa ve 2 yaşına kadar kapanabileceği düşünülüyorsa, herhangi bir müdahalede bulunulmaz ve ilaç verilmez. Bu çocuklar sadece eko takibine alınırlar ve 6 ay ara ile takip edilirler.

Eğer ameliyat olmaları gerektiği kesinleşirse, bu çocuklar açık kalp ameliyatına hazırlanır. Çocuğun dolaşım ve solunumu durdurulur. Bir kalp ve akciğer makinesine bağlanır. Çocuğun göğüs kafesi açılarak kalbe ulaşılır. Kalpte bulunan delik sentetik yamalarla kapatılarak, hastalık ortadan kaldırılmış olur.
0 yorum

Kadınların Yaptırması Gereken Testler

Dâhiliye Uzmanı Dr. Deniz Şahin Şimşek, hastalıklarda erken teşhis ve tedavi şansı yakalamak için kadınların mutlaka yaptırması gereken testleri anlattı.

Kan grubu ve hepatit testi
"Öncelikle hangi yaşta olursak olalım, kan grubu ve hepatit testlerini yaptırmalıyız. Kan grubumuzu bir kez öğrendikten ve kan grubu kartınızı aldıktan sonra bunu bir daha tekrarlatmanıza gerek yok. Hepatit B ve C ise ülkemizde önemli bir sorun. Birçok kişi bu hastalıkları taşıdığını bilmeden yaşamakta, bu nedenle hem bulaştırıcı olmaya devam etmekte, hem de tedavisinde geç kalmaktadır. Ayrıca bu hastalıkların kesin bir tedavisi de yoktur. Ancak Hepatit B’den aşı ile korunmak mümkün. Bu nedenle, bu testleri yaptırmalı ve hastalığı geçirmemişsek, bağışıklık kazanmamışsak ve taşıyıcı değilsek, aşı programına dâhil olarak kendimizi koruma altına almalıyız.

Yılda bir kez dâhiliye muayenesi
Yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, sigara-alkol kullanımı, gözden kaçan şikâyetler ve aile öyküsü değerlendirilir. Hastanın tam bir fizik muayenesi yapılır, tetkikler incelenir.

Açlık kan şekeri, kolesterol, trigliserid ölçümü ile kan yağlarının değerlendirilmesi, böbrek fonksiyon testleri, karaciğer fonksiyon testleri, tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesi, mide-bağırsak sistemindeki olası bir lezyon için gereken incelemeler, kan sayımı, tam idrar tahlili, akciğer grafisi, istirahat EKG’si ve karın organlarını değerlendirmek için tüm batın ultrasonografisi önerilir.

Kadın-doğum muayenesi ve vajinal smear
18 yaşını aşmış ve aktif cinsel yaşamı olan her kadın, yılda bir kez düzenli olarak pap-smaear testi yaptırmalı. Çünkü bu test sayesinde jinekolojik kanserler arasında ikinci sırada yer alan rahim ağzı kanseri, çok erken safhada teşhis edilebiliyor.

Her ay adet bitiminde kendi kendini elle meme muayenesi
40 yaşına kadar 3 yılda bir doktor muayenesi ve gerekirse meme ultrasonografisi önerilir. 40 yaşından önce mamografinin tanısal bir değeri bulunmamaktadır.

Yukarıdaki incelemelere ek olarak; daha çok 40'lı yaşlardan sonra görülen gut hastalığının teşhisi için kanda ürik asit bakılmalı ve özellikle menopoz sonrasında kan elektrolitleri (sodyum, potasyum, kalsiyum) değerlendirilmelidir.

Gastrokopi ve Kolonoskopi
Mide bağırsak sisteminin değerlendirilmesi çini 40 yaşından itibaren 50 yaşına kadar her beş yılda bir, 50 yaşından sonra ise her 3 yılda bir yaptırılmalıdır.

Mamografi
Ailesinde meme kanseri bulunan kişilerde 35 yaşından itibaren her yıl doktor tarafından meme muayenesi yapılmalı ve bu kişilerde 40 yaşından itibaren her yıl mamografi çekilmelidir. Ailesinde meme kanseri bulunmayan kişilerde ise 40 yaşından itibaren her yıl doktor muayenesi yapılmalıdır. Bu kadınlarda 50 yaşına kadar 2 yılda bir, 50 yaşından sonra da her yıl mamografik inceleme önerilir.

Kemik yoğunluğu ölçümü
Menopoza girene kadar en az bir kez ve menopoza girdikten sonra mutlaka ölçülmelidir. Menopozdan sonraki ilk beş yıl içinde kemik erimesi en fazladır, bu süreçte genellikle 2 yılda bir ölçüm yapılmalıdır.

Ayrıca her yıl düzenli göz muayenesi önerilir.”
0 yorum

Her söylenene itiraz eden çocuğa nasıl yaklaşılmalı?

Çocuk söylenen her şeye karşı çıkıyorsa, bu koşullarda her şeyine itiraz etmek yerine, dikkatini başka yöne çekmekte fayda vardır. Zaten çocuklar dürtüsel oldukları için dikkatlerini uzun süre yoğunlaştıramazlar ve dikkatleri çok kolay dağılır.


Ancak her şeye rağmen çocuğun dikkati dağılmıyorsa ve mantıklı açıklamaları anlayabileceği 3-4 yaşlarındaysa, istediği şeyin zararları anlatılabilir. Örneğin bıçak istiyor ve bu konuda tutturuyorsa, bu aletin kesici olduğu ve ona zarar verebileceği anlatılabilir. Çocuk ille bir şeyleri kesmek istiyorsa, çocuğa uygun makas gibi bir alet bulunarak birlikte bir şeyler kesilebilir.


İtiraz etmek yerine alternatif üretmek


Böyle davranıldığı zaman hem çocuk zararlı bir faaliyetten korunmuş, hem de bir biçimde isteği karşılanmış olur. Bu nedenle, çocuğu itiraz etmek yerine alternatifler sunmak daha uygun olacaktır. Bu şekilde çocukta ebeveynlerine güven de gelişecek, anne baba bir şeye itiraz ettiğinde, onların haklı olduklarını düşünebilecektir.


Çocuğun her istediği karşılanırsa, doyumsuz, mutsuz ve depresif bir ruh haline sahip olan, hiçbir şeyden memnun olmayan çocuklar ve yetişkinler ortaya çıkar. Dolayısıyla çocuk aile ortamından çıkıp sosyal ortamlara girmeye başladığında arkadaş edinemeyen, yalnız kalan, depresyona çok yatkın olan kişilikler gelişmeye başlar.Çocuk söylenen her şeye karşı çıkıyorsa, bu koşullarda her şeyine itiraz etmek yerine, dikkatini başka yöne çekmekte fayda vardır.
0 yorum

Kıskançlık Nasıl Oluşur?

Sahiplenme ve kontrol altına alma dürtülerinin yoğun hissedildiği karmaşık bir ruh halidir. Kıskançlık bir duygudan öte bireyin yaşamını ele geçiren ve mantıklı düşünmesini engelleyen bir hastalıktır. Ani tepkiler, agresif tavırlar, kısıtlayıcı talepler gözlemlenir. Kıskançlığın temelinde özgüven eksikliği, karşı tarafa güvenmeme, kaybetme korkusu yatar. Toplumumuzda yaygın bir inanış olan çok sevmek kıskanmayı beraberinde getirir düşüncesi yanlıştır. Zira zamanla kontrolden çıkan sahiplenme dürtüsü ve kaybetme korkusu ilişkileri çıkmaza sürükler. Bu doğrultuda kıskançlık duyan kişi veya çift uzmanlar tarafından destek alarak bu duyguyu ortaya çıkaran nedenleri keşfederek zihinlerinde bu problemleri çözümleyebilirler.
0 yorum

Asabiyetle Birleşince Depresyon Kötüleşiyor



Majör depresyonu (ağır depresyonu) olankişilerde asabiyet ve huzursuzluk depresyonun daha şiddetli olmasına ve başkasağlık problemlerine sebep oluyor. A.B.D. Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü’nün 31yıl boyunca izlediği 500’den fazla kişinin bilgileri incelendi. Katılımcılar1978 ile 1981 yılları arasında çalışmaya katıldığında majör depresyonhastasıydı.




Dr. Lewis Judd’ın belirttiği üzere aşırıasabiyet ve kızgınlık çalışmaya katıldıklarında katılımcıların yaklaşık%54’ünde mevcuttu. Bu hastalardaki asabiyetin önemli oranda daha şiddetlidepresyonla, daha uzun süren depresyonla ilişkili olduğu görüldü. Asabiyet vekızgınlık duyguları ayrıca daha zayıf tepki kontrolü, daha yüksek oranda hayatboyu süren madde bağımlılığı ve anskiyete bozukluğu, daha fazla antisosyalkişilik bozuklukları, daha az hayat tatmini ve akrabalarda daha yüksek orandabipolar bozukluk ile alakalı bulundu.




Araştırma asabiyet ve kızgınlığın dahaşiddetli depresyonla ilişkili olduğunu gösterse de bu duyguların depresyonunşiddetlenmesine tek başlarına sebep olduğunu kanıtlamadı.




Depresyona eşlik etmesi problem olan tek duyguasabiyet değildir. Depresyon ve anksiyete de beraber görüldüğünde tedavi tekbaşlarına tedavilerinden daha zor olabilir. Çoğu antidepresan anksiyeteyi detedavi eder ancak zaman vermek gerekir. Terapinin işe yaraması için eforsarfetmek gerekir. Bilişsel davranışçı terapi genellikle depresyon ve anksiyetetedavisinde en etkili olmaktadır. Bazı yaşam stili değişiklikleri faydalıgelebilir. Nefes egzersizleri, kas rahatlaması, yoga, iyi uyku, düzenlibeslenme, egzersiz gibi yeni alışkanlıklar edinilebilir. Tedavide atılan küçükadımlara odaklanmak tüm sürecin daha katlanılabilir olmasını sağlar. Zamaniçinde küçük küçük atılan adımlar ve edinilen başarılar büyük değişikliklerinönünü açar.




Tedavinizde aktif olmanız önerilir. Sağlıkuzmanlarıyla iyi ilişkiler kurmak, onlara güvenmek tedavinin daha hızlı veetkili olmasını sağlayacaktır.
0 yorum

Sağlık Bakanlığı'ndan 'sarı toz' açıklaması



İstanbul'da 4 başkonsolosluğa gönderilen "sarı toz" polisi alarma geçirdi. Sağlık Bakanlığı, 16 kişinin kontrol altında olduğunu açıkladı.



İstanbul'da aralarında ABD ve Almanya'nın da bulunduğu 4 başkonsolosluğa zarf içinde gönderilen "sarı toz" polisi alarma geçirdi. Kanada, Belçika ve Almanya'nın İstanbul başkonsoloslukları, sabah saatlerinde açtıkları zarfların içinden sarı renkte toz madde çıkması üzerine durumu polise bildirdi. Buralara gelen İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri, şerit çekerek önlem aldı. Başkonsolosluklara, İstanbul İl AFAD Kimyasal, Biyolojik, Radyoloji ve Nükleer ile Sağlık Bakanlığı Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri de geldi.


Alınan numuneler, Ankara'da Hıfzıssıhha laboratuvarlarında incelenmek üzere Sağlık Bakanlığı ekiplerine teslim edildi. Zarf ile temasa geçmiş olabilecek kişilere gerekli tıbbi desteği sağladı.


Kanada'nın İstanbul Başkonsolosluğu'nda gelen zarfı açan bir kişi ile aynı ortamda bulunan 6 kişinin dolaylı olarak maddeye maruz kaldığı öğrenildi.


ABD KONSOLOSLUĞU'NA DABu arada, öğleden sonra ABD'nin İstinye'de bulunan İstanbul Başkonsolosluğu'na da içinde sarı toz bulunan zarf ulaştı. Türk ve Amerikan yetkililer, zarfla ilgili gerekli çalışmaları yaptı. Başkonsolosluğun çalışmalarında herhangi bir aksama yaşanmadığı belirtildi.


EMNİYET'TEN ÇALIŞMAİstanbul Emniyet Müdürlüğü, zarfların kim tarafından ve nereden gönderildiğini tespit etmek amacıyla inceleme başlattı.


KONSOLOSLUKLARDA ÖNLEMBu olay üzerine İstanbul'daki diğer başkonsolosluklar da önlem aldı. Fransa'nın İstanbul Başkonsolosluğu yetkilileri, şu aşamada sadece gelen zarflara dokunmama, elden zarf almama kararını uygulamaya koydu. Konsolosluğa gelen zarfların ayrı ayrı kutulara alındığı belirtildi. İngiltere'nin İstanbul Başkonsolosluğu'nun da olayın ardından binaya gelen paketleri ek güvenlik kontrolünden geçirdiği kaydedildi.


16 KİŞİ KONTROL ALTINDASağlık Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinden yapılan yazılı açıklamada, Kanada'nın İstanbul Başkonsolosluğunda açılan bir zarfın içindeki şüpheli toz madde ile teması olan kişilerin bakanlığın Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesine ivedilikle nakledildiği belirtildi.


Açıklamada, "Şüpheli toz maddeye maruz kaldığı bildirilen, Kanada Konsolosluğundan 10 kişi, Belçika Konsolosluğundan 4 kişi ve Almanya Konsolosluğundan 2 kişi olmak üzere toplam 16 kişi Bakırköy Dr. Sadi Konuk EAH Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniğinde gözlem altında tutulmaktadır" denildi.


Hastaların genel durumlarının iyi olduğu, alınan numunenin kesin sonucu çıkana kadar izole bir odada gözlem altında tutulmaya devam edileceği belirtilen açıklamada, ''Şüpheli zarftan alınan numuneler Ankara'daki Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarı'nda incelemeye alınacaktır. Numune sonuçlarının 27 Ekim 2014 Pazartesi günü ilgili kurumlar ve kamuoyuna açıklanması planlanmaktadır'' ifadeleri kullanıldı.
0 yorum

Obama, ebolayı yenen sağlık görevlisini kabul etti

ABD Başkanı Barack Obama, ölümcül virüs ebolaya yakalanmasının ardından hastalığı yenmeyi başaran ve bugün hastaneden taburcu edilen sağlık görevlisi Nina Pham'ı Beyaz Saray'da kabul etti.



Sadece fotoğraf çekimine izin verilen görüşmede Obama'nın Pham'ı Oval Ofis'te kucakladığı görüldü. Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest daBaşkan Obama'nın Pham ile görüşmek istemesinin ardından bu ziyareti ayarladıklarını bildirdi.

Earnest, Pham'ın ebola virüsünden tamamen temizlendiğini ve risk teşkil etmediğini belirtti. Basın mensupları ise Obama'nın Pham ile görüşmesinde sadece fotoğraf çekimine izin verilmesi, görüşmenin tüm basına ve kameralara açılmamasını eleştirdi.

'NEW YORKLULAR İÇİN RİSK DÜŞÜK'
Öte yandan Earnest, ebola konusundaki son dönemlerde aldıkları önlemlerin işe yaradığının görüldüğünü, Batı Afrika yolcularının genellikle giriş yaptığı belirlenen havaalanlarında ek izleme monitörlerinin pazartesi devreye gireceğini bildirdi. Earnest, New York'ta en son görülen ebola vakasıyla ilgili olarak da New Yorklular için riskin çok düşük düzeyde kalmaya devam ettiğini söyledi.

Dallas'taki Teksas Sağlık Presbiteryen Hastanesi'nde hemşire olarak görev yapan 26 yaşındaki Pham, ABD 'nin ilk ebola vakası olarak kayıtlara geçen ve hastanede hayatını kaybeden Thomas Duncan'ı tedavi ederken virüse yakalanmıştı. Pham, daha sonra nakledildiği Maryland-Bethesda'daki Ulusal Sağlık Enstitüsü'nde 16 Ekim'den beri tedavi görüyordu. (AA)
0 yorum

Sağlık personeline dil eğitimi verilmeli



Acıkök, bu konuda acil önlemler alınması gerektiğini dile getirdi.








Türk Sağlık Turizmi Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Acıkök, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin sağlık turizminde özellikle Avrupa Birliği (AB) ülkeleri konusunda yükselen pazar haline gelmesinin sektörde yabancı dil bilen personelin önemini artırdığına işaret etti.

Sektörün en önemli kesimini oluşturan sağlık çalışanlarının yabancı dil eğitiminden, özellikle de İngilizce tıp dili eğitiminden geçirilmesi gerektiğini belirten Acıkök, bu konuda acil önlemler alınması gerektiğini dile getirdi.

Türkiye'nin 2013 yılı turizm gelirinin 32,3 milyar dolar olduğunu aktaran Acıkök, geçen yıl sağlık turizminin Türkiye'ye katkısının 2,5 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiğini, ancak Türkiye'nin potansiyelinin en az 2 milyon Avrupalı hasta ve 20 milyar dolar sağlık turizmi geliri olduğunu kaydetti.

Acıkök, sağlık turizmi kapsamında dünyanın dikkatini üzerine çeken Türkiye'de yabancı dil sorununun sektöre zarar verdiğini savunarak, "Ülkemizin turizm potansiyeli çok yüksek. Fakat yabancı dil bilmeyen sağlıkçı sorunu yüzünden hedeflerimize ulaşmak için sıkıntı yaşıyoruz. Yabancı dil bilmeyen sağlıkçı kalmamalı. En azından tıbbi terimlere yönelik hızlandırılmış bir dil eğitimi, sağlık turizminde hızla büyüyen ülkemize büyük yarar sağlayabilir" ifadelerini kullandı.

Sağlık personelinin, özellikle de hemşirelerin İngilizce ve Arapça dillerini iyi konuşmalarının önemine dikkati çeken Acıkök, şunları kaydetti:

"Doktorların çoğunluğu İngilizce'yi biliyor. Fakat gelen hastayla en fazla muhatap olan kişiler hemşireler. Hemşirelerin yanı sıra sağlık personeli, sağlık dış personeli, medikal personeli, sekreter, temizlik personeli ve büyük çoğunluğunun yabancı dil sorunu var. Devlet desteğiyle başta hemşireler olmak üzere tüm sağlık personeline ücretsiz dil eğitimi verilebilir.

Sağlık turizminin gelişimi için Türkiye'deki tüm özel ve kamu hastanelerinde görev yapan sağlık personeline ücretsiz eğitimin yolu açılmalı. Bunun için yabancı dil kurslarıyla anlaşmalar yapılmalı. Hatta iyi bir anlaşmayla yabancı dili çalıştıkları hastanelerde de öğretmek mümkün. Yüz binlerce sağlıkçının bu eğitimleri çalıştıkları yerde almaları halinde maliyetler de düşer, eğitimi aksatma da olmaz. Kısa sürede yabancı dil bilmeyen sağlıkçı kalmaz."

- Sağlık ve turizm aynı potada ilerliyor

Açıklamada, Türkiye Seyehat Acentaları Birliği (TÜRSAB) tarafından sağlık turizmi konusunda hazırlanan raporun sektörün potansiyelini gözler önüne serdiği belirtildi.

TÜRSAB'ın "2014 Sağlık Turizmi Raporu"na göre, 2013'te Türkiye'ye sağlık turizmi için gelenlerin sayısı 300 bin olurken, 2014 yılı için 400 bin kişinin gelmesi hedefleniyor. Ancak saç ekimi, plastik cerrahi gibi sağlık merkezlerine kendi inisiyatifleriyle gelen kişiler de eklendiğinde bu rakam 2013 yılında bile 480 bine ulaştı.

Türkiye'de geçen yıl sağlık turizminden 2,5 milyar dolar gelir elde edilirken, 2023'te bu rakamın 20-25 milyar dolar seviyesine çıkarılması hedefleniyor. Türkiye, diğer ülkelere kıyasla tıbbi operasyon maliyetlerinde yüzde 60'a yakın tasarruf sağlıyor. Örneğin, kalp by-pass'ı olmanın faturası Türkiye'de 8 bin 500 ile 21 bin dolar arasındayken İspanya'da 39 bin ile 43 bin dolar arasında bulunuyor. Almanya'da omurga füzyon ameliyatı 29 bin dolarken Türkiye'de bu ameliyatı 7 bin dolara gerçekleştirmek mümkün olabiliyor.

Türkiye sadece zorunlu tıbbi operasyonlar için değil, saç ekimi ve estetik için de gözde bir destinasyon konumunda bulunuyor. Saç ekimi Türkiye'de ortalama 5 bin lirayken bu rakam Avrupa'da 10 bin avro, ABD'de 30 bin dolar seviyesine çıkıyor. Türkiye plastik cerrah sayısı açısından bin 200 cerrahla dünyada 9. sırada yer alıyor.

Türkiye'de tedavi için gelen hastaların büyük çoğunluğu temmuz ayını tercih ediyor. En çok gelinen şehirler arasında ise Antalya ilk sırada yer alıyor. Bu da sağlık ve turizmin aynı potada ilerlediğini gösteriyor. Hasta başına gelir 2 bin dolardan başlarken, medikal turizmde bu rakam ortalama 12 bin dolara kadar çıkıyor.
0 yorum

Sağlık çalışanlarından Kobani'ye destek yürüyüşü

İstanbul Sağlık Platformu öncülüğünde bir araya gelen sağlık çalışanları, Beyoğlu'nda, Kobani (Ayn el Arap) için destek yürüyüşü gerçekleştirdi.


İSTANBUL - Tünel'de toplanan İstanbul Tabip Odası, İstanbul Dişhekimleri Odası, İstanbul Eczacılar Odası, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, DİSK Dev-Sağlık İş İstanbul Şubeleri ve KESK SES İstanbul Şubeleri'ne üye bir grup sağlık çalışanı, "Kobani'ye Sağlık ve Yaşam Koridoru Oluşturulsun, Kobani Halkı Yaşam Bulsun" pankartı açtı.

Beyaz önlük giyen gruptakiler, ellerindeki beyaz bezlerle koridor oluşturarak kortej halinde Galatasaray Lisesi'ne doğru yürüyüşe geçti. Gruptakiler yürüyüş sırasında "Koridor açılsın Kobani yaşasın", "Kobani halkı yalnız değildir", ve "Savaşta, barışta sağlık haktır" sloganları attı.

Galatasaray Lisesi önünde grup adına açıklama yapan Duygu Fidan, Ortadoğu 'nun kan gölüne dönmesi ve milyonlarca göçmenle birlikte yine milyonlara varan can kaybı ve yaralının ortaya çıkmasının bir vebali olduğunu kaydetti.

Sağlık çalışanlarının her yerde hasta ve yaralıların canını kurtaran bir yaklaşımı hayata geçirmeye çalıştıklarını kaydeden Fidan, Kobani'den gelen yaralıların tedavilerinin geciktirilmeden yerinde yapılabilmesi için Suruç'ta tam donanımlı bir sahra hastanesinin açılması gerektiğini söyledi.

Fidan, "Kobani'deki katliamdan kaçarak Suruç'a gelen binlerce sığınmacının başta barınma, su, beslenme, tuvalet, banyo gibi temel ihtiyaçlarının asgari düzeyde giderilmesini, tıbbi hizmetlerin, ilaçların koşulsuz ve ücretsiz bir şekilde sağlanmasını, temel yaşam desteğinin kış bastırmadan ivedilikle verilmesini istiyoruz" diye konuştu.

Kobani'ye sağlık ve yaşam koridoru açılmasını istediklerini aktaran Fidan, Kobani başta olmak üzere Suriye ve Irak'ta mağdur edilen Türk, Kürt, Arap, Ezidi, Türkmen, Alevi, Süryani her din ve dilden insanlar için üzerlerine düşen sorumluluğu çekinmeden yerine getireceklerini kaydetti.

0 yorum

Hareketsiz yaşam öldürüyor



Dünyada her yıl 3,2 milyon kişi, fiziksel hareketsizlik sebebiyle ölüyor.





Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Halk Sağlığı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hilal Özcebe, her yıl 3-9 Eylül tarihlerinin Halk Sağlığı Haftası olarak kutlandığını söyledi.

Bu yılın teması olarak büro çalışanlarının hareketsiz yaşamına dikkat çekildiğini ifade eden Özcebe, son yıllarda hareketsizliğin sağlık açısından çok büyük tehdit olduğunu vurguladı.

Özcebe, yetersiz fiziksel aktivitenin birçok hastalığın gelişmesinde etkisinin bulunduğunu, bu sebeple önemli bir halk sağlığı sorunu olarak görüldüğünü vurgulayarak, "Dünyada her üç erişkinden birinin yeterince hareket etmediği ve her yıl 3,2 milyon insanın fiziksel hareketsizlik nedeniyle öldüğü bilinmektedir" dedi.

Özcebe, fiziksel hareketsizliğin, kalp ve damar hastalıkları, kanserler ve şeker hastalığı gibi bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı olarak hem ölümlere hem de yaşam kalitesinin düşmesine yol açtığının altını çizdi.

HAREKETSİZ YAŞAYAN NÜFUS ARTIYOR
Özcebe de Türkiye'de pek çok kişinin büro tipi yerlerde çalıştığını, buna bağlı olarak hareketsizliğin arttığını belirtti.

Türkiye'de 2002 yılında yüzde 42,1 olan hizmet sektörünün toplam istihdam içindeki payının 2012 yılında yüzde 49,4'e yükseldiğini dile getiren Özcebe, toplam istihdamın yaklaşık yarısını hizmet sektörünün oluşturduğunu bildirdi. Özcebe, büro çalışmalarının istihdam içindeki payının yüzde 8,4'e yükseldiğini belirterek, bunun hareketsiz yaşayan nüfusun giderek arttığının göstergesi olduğunu söyledi.

Büro çalışanlarında hareketsiz yaşamın yanı sıra çalışma pozisyonuna bağlı olarak boyun, omuz, bel, diz, el bileği ve parmak kas ve eklemlerinde yakınmalar ortaya çıktığını anlatan Özcebe, şunları kaydetti:

"Hareketsiz kalma ve aynı hareketleri yapma sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Büro çalışanlarının günlük egzersizlerini yapmasının yanı sıra gün boyunca bazı hareketleri yapması bu tür sağlık sorunlarının görülmesini önleyecektir."

MERDİVEN ÇIKARAK KALORİ YAKIN
Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent Nazan Koşar, büro çalışanlarının her saat başı egzersiz için birkaç dakikasını ayırması önerisinde bulundu.

İş yerinde görüşmelerin telefon yerine kişinin yanına gidilerek yapılması tavsiyesinde bulunan Koşar, "İş yerinde asansör yerine merdiven kullanılmalı, çay/kahve molası yerine yürüyüş molası verilmeli, sandalyede otururken kas kuvvetlendirme veya germe egzersizleri yapılmalı, bilgisayar önünde otururken omuzlar öne ve arkaya doğru daireler çizilerek hareket ettirilmeli, öğle yemeğinden önce 10-15 dakikalık tempolu bir yürüyüş yapılmalı ve sohbet ederken oturmak yerine ayakta durulmalı" diye konuştu.

Koşar, asansöre binmek yerine merdiven çıkılarak 5 kat daha fazla kalori yakılabildiğini dile getirdi.
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI