işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar

Burun Estetigi Ameliyatı

Burun estetiği çoğu zaman daha güzel bir görünüm elde etmek için yapılsa da bazen burun kemiğinde yaşanan eğriliğin nefes almayı zorlaştırması gibi sağlık kaynaklı da yapılabilmektedir. Amaç ne olursa olsun burun estetiği ameliyatı zor bir ameliyattır ve mutlaka bu alanda uzman olan kişiler tarafından yapılmalıdır. Aksi halde yüzde istenmeyen ve düzeltilmesi son derece zor olan pek çok sorunun ortaya çıkma riski bulunmaktadır. Özellikle de kıkırdak doku üzerinde yaşanan defarmasyonların ne yazık ki eski haline getirilmesi çok zordur ve düşük burun denilen son derece kötü bir görüntünün ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Burun estetiği yapılmadan önce mutlaka hasta ameliyat sonrasında yaşanan zorlu süreç ile ilgili olarak bilgilendirilmeli, burun mutlaka hastanın yüz yapısına uygun olmalıdır.Bazen doktorlar hastalarının isteklerine karşı gelememektedir. Oysa ki bir başkasında son derece güzel ve etkileyici görünen burun bir başka kişinin yüz yapısına göre olmadığı için çok kötü bir görünümün oluşmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle hastanın istekleri de göz önüne alınarak ama yüz biçimide hesaplanarak kendiisen uygun olan burun hasta ile doktor tarafından ortak olarak belirlenmeli ve ameliyat öncesi özel programlarla ameliyat sonrası kavuşacağı görünüm gösterilerek bir fikir edinmesi sağlanmalıdır. Böylece ameliyat sonrası hem hastanın bir sürprizle karşılaşması önlenmiş olur hem de doktorla hastanın ortak bir karara varması sağlanır.
Burun estetiği sonrası hastayı ameliyat sonrası oluşan şişlik inene kadar birkaç gün büyük zorluklar beklemektedir. Ancak şişlikler zamanla indikçe hem ağrı hem de kötü görünüm ortadan kalkacaktır. Burun estetiği fiyatları ise operasyonun yapılacağı hastane ve operasyonu geçrekleştiren doktor gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişmektedir. Hastane ne kadar iyi ve ameliyatı gerçekleştiren doktor bu alanda ne kadar isim yapmış biriyse ameliyat ücreti de o kadar yükselmektedir. Ancak ucuz burun estetiği yaptırmak amacı ile sterilizasyonu sağlanmamış ya da acil bir durumda tam müdahale gerçekleştirebilecek kapasiteye sahip olan hastanelerden mutlaka uzak durulmalı, sağlığınızı riske atmamak amacı ile fiyat yerine bu alandaki başarı oranı dikkate alınmalıdır.

0 yorum

İgnesiz Botox İle Gençlesin

Botoks özel bir bakteriden elde edilen son derece etkili bir yöntemdir. Bu yöntem tıpta pek çok alanda kullanılırken son yıllarda en etkin kullanıldığı alan ise estetik amaçlı uygulamalardır. Özellikle de yüzdeki çizgileri ve yaşlanma belirtilerini yok etme amacı ile kullanılmaya başlanan botox uygulamaları iğneli botoks ve iğnesiz botoks olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmaktadır. İğneli botox son yıllarda popülaritesini yitirmeye başlarken pek çok ünlü ismin de iğnesiz botox yaptırmayı tercih etmesi ile ilgi daha ziyade bu alana yönelmiş durumdadır.

İğneli botoks işleminde kas ve sinir dokuları arasındaki iletişimi engelleyen bakteri direkt olarak ilgili bölgeye enjekte edilirken iğnesiz botoks yönteminde bu bakteri serum ya da krem şeklinde hazırlanmakta ve cilt tarafından emilimi sağlanarak uygulanmaktadır. Özellikle de iğneden korkan kişilerin kurtarıcısı durumunda olan bu uygulama ile son derece başarılı sonuçlar alınmaktadır. Uygulama ünlü markaların ürünleri ile evde kendi başınıza bile yapabileceğiniz kadar basittir. Dermokozmetik ürünleri arasında yer alan bu ürünler cilde uygulandıktan kısa bir süre sonra etki göstermeye başlarken düzenli kullanılması halinde bir hafta gibi kısa bir sürede gözle görülecek kadar olumlu sonuçlar vermektedir.

Özellikle de boyun bölgesinde yaşanan sarkmalar için kullanılan bu yöntem profesyonel estetisyenler tarafından da uygulanmaktadır. Güzellik merkezlerinde organik botoks olarak adı geçen uygulamada sonuçlar iğneli botoks uygulamasına oranla daha geç ortaya çıkarken yine de hemen hemen aynı etkiyi vermesi daha doğal olması nedeni ile tercih edilmesini sağlamaktadır. Ancak uygulamayı güzellik merkezinde yaptırmak isteyen kişilerin son derece seçici olmaları gerekmektedir. Aksi halde uygulama son derece kötü bir görümünün oluşmasına bile neden olabilmektedir. Son günlerde komedi skeçlerine de konu olan ve suratın şaşkın bir hale büründüğü şoka girmiş yüz ifadeleri belirli bir süre suratta kalarak son derece kötü bir görünümünün ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Botoks estetik amaçların dışında çok terleyen ve özellikle de yazın koltuk altı görüntüsü nedeni ile zorluklar yaşayan kişilerin kullanımlarına da hitap etmektedir. İğnesiz botoks bu alanda devrim yaratmaktadır ve düzenli olarak kullanıldığı takdirde yazın bu sorununuzu ortadan kaldırabilecek kadar güçlü bir etkiye sahip olarak görülmektedir.
0 yorum

Makyaj Nasıl Yapılır

Makyaj özel günlerin dışında artık yaşadığımız zaman içinde günlük hayatın da ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Hem kozmetik ürünlerinin artık çok daha uygun fiyatlarla satılması hem de çeşitlerinin artması kadınların makyaj ürünlerine olan taleplerini arttırırken çalışan bayanların sayılarının da artmasında bunda büyük payı bulunmaktadır. Doğru malzemeler ve doğru tekniklere yapılan makyaj sizi birkaç  yaş genç gösterirken aynı zamanda yüzünüzde bulunan orantısızlıkları da kapatmanıza yardımcı olacaktır. 

Peki makyaj nasıl yapılır? 
Makyaj yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli konu makyajın miktarını ayarlamaktır. Örneğin gece daveti için çok hafif bir makyajın yapılması ne kadar yanlışsa günlük kullanım içinde çok abartılı bir makyajın yapılması aynı şekilde hatalı bir işlem olacak ve elde edilen sonuç başarısız olacaktır.Yine günlük makyaj için sürekli olarak fondöten kullanımı cildin hava almasını engelleyerek çeşitli cilt sorunlarının oluşmasına neden olacaktır. Günlük kullanım için basit kapatıcıların kullanımı cilt kusurlarını örtme konusunda size yardımcı olacak yine ayrıca makyaj temizliği konusunda da daha az zamanınızı alacaktır. Günlük makyajda basit bir kapatıcı, göz kalemi, giysileriniz ile uyumlu olan bir far, dudak parlatıcısı ve hafif bir allık kullanmanız yeterlidir. Bunların başarılı bir şekilde kombinlenmesi ile hem hafif hem de etkileyici bir makyaj yapmanız mümkündür. Günlük makyajda en önemli bölge göz bölgesi olup özellikle de çalışan bayanların sık sık makyaj tazelemek ile uğraşmamak adına kalıcı göz kalemi ve akmayan rimel kullanmaları tavsiye edilmektedir. Makyaj konusunda en etkili görünümü sağlayan göz kalemi olup kalıcı ve akmayan göz kalemi kullanımı bu açıdan çok önemlidir.

Özellikle de yaz mevsiminde hava sıcaklıklarının yükselmesi ile kullanılan makyaj malzemeleri hem çok daha hızlı bir şekilde uçmakta hem de daha fazla akmaya başlamaktadır. Bu nedenle yaz mevsiminde kozmetik ürün alırken daha titiz davranılması ve mümkün olduğunca ünlü markaların ürünleri tercih edilmelidir. Özel günlerde ise profesyonel makyaj salonlarında ya da güzellik bakım merkezlerinde kalıcı makyaj yaptırılması daha etkili olacaktır. Yine son yıllarda gelinlerin tercih ettikleri porselen makyaj özel günlerinizde güzelliğinize güzellik katacaktır.
0 yorum

Varis Nasıl Meydana Gelir

Varis Nedir?
Vücudumuzda iki tip damar bulunmaktadır. Bunlardan biri temiz kanı vücuda dağıtan atardamardır. Kirlenen kanı toplayarak temizlenmesi için akciğere taşıyan damarlar ise toplardamar olarak isimlendirilmektedir. İşte bu toplardamarlar üzerinde meydana gelen genişmelere bağlı olarak meydana gelen hastalığa varis denilmektedir. Yapılan incelemeler varislerin en çok kadınlarda oluştuğunu ortaya koymakla beraber yine kadınların pek çoğunun oluşan varislerden sağlık açısından ziyade estetik kaygılar nedeni ile şikayetçi olduğunu göstermektedir. Oysa varisler akciğer embolisi gibi son derece ciddi hastalıklara neden olabilecek kadar ciddi bir rahatsızlıktır.

Varis Nasıl Oluşur?
Varislerin oluşma nedeni toplardamarlarda ortaya çıkan genişlemedir. Sürekli oturmak, hareketsiz bir yaşam sürmek, aşırı kilo almak, sık sık kilo alıp vermek, hamile kalmak ve sürekli olarak topuklu ayakkabı giymek varis nedenleri arasında yer almaktadır. Özellikle de gebelik döneminde hem hızlı bir şekilde kilo alınması hem de salgılanan hormonlara bağlı olarak varis oluşumu çok sık görülmektedir. Bu nedenle gebelikte varisten korunmak amacı ile özel önlemler alınması zorunludur. Bacaklardaki kan dolaşımının sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için gün içinde mutlaka bacakların yukarı kaldırılarak ara ara anne adaylarının uzanması çok yarar sağlayacaktır.

Varisi Önlemek İçin Ne Yapmalı?
Varisleri önlemek amacı ile alınacak ilk önlem kesinlikle aşırı kilo almaktan kaçınmaktır. Yine çok sık kilo alıp vermekten kaçınmak varisi önlemek amacı ile çok önemlidir. Varisten korunmak için yine düzenli yürüyüş yapmaya çalışmak, sağlıklı ve düzenli beslenmek önemlidir. Varis tedavisi için ise uygulanabilecek pek çok farklı yöntem bulunmaktadır. Bunlar arasından seçilecek olan varisin yapısına ve derecesine bağlı olarak belirlenmektedir. Varis tedavisinde kullanılan ilaçlar bulunmakla beraber yine varisin derecesine bağlı olarak cerrahi tedavi yöntemleri de bulunmaktadır. Ancak varis ameliyatı kesinlikle diğer tedavi yöntemleri denenmiş olmasına rağmen hiçbir başarı elde edilememesi halinde uygulanmalıdır. Varisin tedavi yöntemleri tamamen varisin derecesine bağlı olarak belirlenmeli ve doktorun uygun gördüğü tedavi yöntemi mutlaka düzenli olarak yerine getirilmelidir. Zamanla uygulanan doğru tedavi yöntemi sayesinde varise bağlı olarak yaşanan şikayetler ortadan kalkacaktır.  
0 yorum

Kaynar Su Yanıgı Nasıl Tedavi Edilir

Kaynar Su Yanığı
Özellikle de mutfakla haşır neşir olan kişilerin sıklıkla karşılaştığı kaynar su yanıkları son derece ızdırap veren yanık türleri arasında bulunmaktadır. Yanığın derecesine bağlı olarak uygulanacak yanık tedavisi değişse de yine de ilk müdahale büyük önem taşımaktadır. Yapılan yanlış müdahaleler hem duyulan ızdırabı arttırmakta hem de uygulanacak gerçek tedaviyi zorlaştırmaktadır. Özellikle de yara üzerinde enfeksiyon oluşmasına neden olabilecek kocakarı yöntemleri asla yanık müdahalelerinde kullanılmamalıdır. 

Kaynar Su Yanığına İlk Müdahale
Yanık yarasının enfeksiyon kapması büyük bir risktir ve yaranın iyileşme sürecini uzatacağı gibi son derece şiddetli sancıların oluşmasına neden olur.Kaynar su yanıkları için ilk müdahale hemen yapılmalıdır. Genelde bu tip yanıklar kısa süreli temas olduğu için birinci ve ikinci derece yanıklardır ve basit ilk yardım yöntemleri ile doktora gitmeye gerek kalmadan tedavi edilmektedir. Üzerine kaynar su dökülen ya da eline kaynar su gelen biri hemen bu bölgeyi soğuk suyun altına tutmalıdır. Kesinlikle bir kabın içine buz konularak müdahalede bulunulmamalıdır. Suyun aşırı soğuk olması dokuların büyük hasar almasına neden olacağı için bundan kaçınılmalıdır. Suyun altına tutulan ya da içi soğuk su olan bir kaba konulan bölge bir süre beklendikten sonra sudan çıkarılmalı ve evde antibiyotikli kremler bulunuyorsa bunlarla kapanarak hava ile teması engellenmelidir.

Kaynar Su Yanığı Tedavisi
Kaynar su yanığı ilk yardım açısından büyük bir öneme sahiptir. Yapılacak doğru müdahaleler ile hem duyulan acı azaltılabilmekte hem de yanık bölgenin iyileşme süreci kısaltılmaktadır. Yanık çok derin değilse (derin yanıklar, üçüncü derece yanık olarak kabul edilir ve çok acil bir şekilde yanık ünitesi bulunan en yakın sağlık kuruluşuna başvuruda bulunmayı gerektirir) yanığın olduğu bölgeye soğuk su tutmak daha sonra da bu bölgeye antibiyotikli kremler sürmek yeterlidir. Evde temiz sargı bezi bulunuyorsa krem sürdükten sonra bölgeyi kapatmak daha hızlı iyileşmesini sağlaması açısından yarar sağlayacaktır. Çocuklarda yanık tedavisi ağır eşiklerinin çok daha düşük olması nedeni ile daha da zor olduğu için özellikle de mutfakta çocuklar için önlem alınması önemlidir.  
0 yorum

Akciger Embolisi Teshis Yöntemleri

Akciğer Embolisi Nedir?
Son derece tehlikeli bir hastalık olan akciğer embolisi akciğerlere kan taşıyan damarların pıhtılar nedeni ile tıkanması sonucu oluşmaktadır. Kalbe vücuttaki kirli kanı taşıyan toplardamarlar içerisinde meydana gelen pıhtıların neden olduğu bu hastalık daha önce belirti verebileceği gibi hiçbir belirti vermeden aniden de ortaya çıkabilmektedir. Özellikle de aşırı kiloya sahip olan, uzun süre oturarak çalışan, varisleri olan kişilerde akciğer embolisi oluşma riski yüksektir. Yine kalp hastaları, sağlık durumu gereği uzun süredir yatarak tedavi gören kişiler ve yaşlı insanlarda da akciğer embolisi görülme sıklığı artmaktadır. 

Akciğer Embolisi Nasıl Teşhis Edilir?
Akciğer embolisi nedenleri arasında bunlara ek olarak kanın pıhtılaşma hızını arttıran genetik faktörler ve kan dolaşımının aniden kesilmesi ya da yavaşlaması da yer almaktadır. Akciğer embolisi teşhisi çoğu zaman hastalığın son evresinde yaşanan ciddi belirtiler sonucu ortaya çıkmaktadır. Hatta bazen hastalık hiç bir belirti vermez ve kişi hastaneye kaldırılırken çoğu zaman kalp krizi geçirdiği düşünülür. Ana atardamarın tıkanması sonucu nefes darlığı ortaya çıkarken yine şiddetli göğüs ağrıları da ortaya çıkmaktadır. Teşhis için mutlaka detaylı tetkikler gerekmektedir. Özellikle de kanda bulunan oksijen miktarı mutlaka ölçülmeli ve düşüş saptanırsa ileri tetkikler yapılarak akciğer embolisi riski araştırılmalıdır. Çoğu zaman çekilen akciğer grafisi teşhis için yardımcı olmakla beraber yine EKO, EKG, akciğer sintigrafisi ve bacakların ultrason ile görüntülenmesi teşhisi kolaylaştırmaktadır.

Akciğer Embolisi Tedavisi
Akciğer embolisi tanısı konulduğu anda hiç vakit kaybedilmeden hemen tedaviye başlanmalıdır. Hatta çoğu zaman doktorlar ilk tetkiklerin sonuçlarını aldıkları anda daha kesin tanı konmadan hastanın genel sağlık durumunu koruma altına almak adına tedaviye başlamayı tercih etmektedir. Akciğer embolisi tedavi yöntemleri arasında ilk sırayı ilaçla tedavi almaktadır. Kandaki pıhtılaşma oranının düşüren ilaçlar hemen hastaya damar yolu ile verilmeye başlanır ve hastanede genel sağlık durumu sürekli olarak yakından takip edilir. Bu yöntem ile tedavi edilen hastalar en erken 3 en geç 6 ay içinde tamamen eski sağlıklarına kavuşmuş olurlar.  
0 yorum

Cilt İcin Faydalı Vitaminler

Sağlıklı bir cilt kısa vadede güzel görünmenizi sağlarken uzun vadede ise yaşlılık belirtilerinin çok daha geç ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bu nedenle cilt bakımı çok önem taşımaktadır. Nasıl ki her gün severek giydiğiniz kıyafetlerinize önem gösteriyorsanız cildinize de aynı özeni fazlası ile göstermeniz gerekmektedir. Günlük cilt bakımı mutlaka düzenli olarak yapılmalı ayrıca cilt bakımı yapan kişinin yaşına bağlı olarak yaşlılık karşıtı ürünlerle cilt desteklenmelidir. Cildin sadece kozmetik ürünler ile bakımı yeterli olmamakla beraber aynı zamanda içtende beslenmesi gerekir. Bunu sağlamak adına cilt için faydalı vitaminler yönünden zengin bir beslenme seçilmelidir.

Cilt için en faydalı vitamin olarak kesinlikle A vitamini gösterilmektedir. A vitaminin faydaları arasında ilk sırayı cildi beslemesi alırken yine cilt hücrelerinin kendilerini yenilemesi konusunda en büyük destekçisi olarak A vitamini kabul edilmektedir. Bu nedenle çoğu kaynakta A vitamini için cildin gençleştirici iksiri olarak bahsedilmektedir. Cilt için önemli vitaminlerden biri de C vitamidir. C vitaminin cilde faydaları olarak ise cilde daha dolgun görünmesinin yanı sıra cildin daha gergin görünmesini sağlaması da yer almaktadır. E vitamini ise cilt üzerinden meydana gelen kırışıkları tamir etmeye yararken yine aynı şekilde cildi beslemektedir.

Bunların tümü cilde yarar sağlayan vitaminler olarak görülürken yine bakır, çinko, demir ve krom gibi minerallerde daha sağlıklı bir cilt için vücudun ihtiyaç duyduğu destekler arasında yer almaktadır. Cildinizin daha genç ve güzel görünmesini istiyorsanız mutlaka beslenme düzenine dikkat etmeniz, sağlıklı beslenmenin yanı sıra düzenli olarak spor yapmanız gereklidir. Cilt bakımı denildiğinde akla sadece kozmetik markaları ve ürünleri gelirken cilt bakımının komplike bir işlem olduğu unutulmamalıdır. Örnek vermek gerekirse sadece gençleştirici cilt maskeleri uygulamak cildi daha genç göstermek adına yetersiz olacaktır. Bunun için mutlaka düzenli uyku, sağlıklı beslenme gibi önemli konularda da dikkatli olmak zorunludur. Vücudu sağlıklı olmayan bir kişinin cildinin sağlıklı olmasının mümkün olmadığını unutmamak gerekir. Bu nedenle cilt sağlığı için önce vücut sağlığına önem verilmesi bunlara ek olarakta düzenli cilt bakımları ile cilde özen gösterilmesi yeterli olacaktır.  
0 yorum

Kilo Verdiren Yaz Besinleri

Her yıl olduğu gibi yaz aylarının gelmesiyle, istemediğimiz bazı fazla kilolarımız ya kıyafet seçimlerimizden ötürü daha da belirgin oluyor ya da bu kilolarımızdan ötürü istediğimiz kıyafetlerimizi giyemiyoruz. Aslında kış aylarında her canlıda olduğu gibi vücudumuzun yağ depolaması çok normal, önemli olan moralimizi bozmayıp vücudun işleyişini akışına bırakmamızdır. Bunu yapmanın en kolay yolu da döneminin meyve ve sebzelerini tüketmektir.

Armut ve kabak gibi besinler bünyesinde bol pektin lifleri bulunduran ender yiyeceklerden bazılarıdır. Lifli yapıları sayesinde hem sizi tok tutacaklardır hem de kan şekeriniz ile kolesterolünüzü makul seviyelere indirgeyeceklerdir.

Başka bir yararlı meyve ise barındırdığı fitokimyasallar sayesinde insülin seviyenizi düşüren greyfurttur. Güne kahvaltıdan sonra bir bardak sade greyfurt suyu içerek başlamanız metabolizmanızı hızlandıracaktır.

Domates %95 su içeren bir sebze olduğundan su ihtiyacına bire birdir.

Bunun yanı sıra karpuz da tüketerek vücudun sıvı ihtiyacını besinlerle giderebilirsiniz.
Unutmayın ki ne kadar bol su içerseniz, metabolizmanız o kadar hızlı çalışacak ve yağların yakımı hızlanacaktır.

Yine bol miktarda su içeren bir diğer besin de salatalıktır, ayrıca barındırdığı erepsin enzimleriyle sindiriminizi rahatlatacaktır. Domates ve salatalık sahip oldukları zengin vitaminler sayesinde toksin atıcı olarak vücudunuza fayda sağlayacak, cildinizi daha da güzelleştireceklerdir.

Maydanozu mümkün olduğunca çiğ tüketin. Yüksek ısıda çözülüp herhangi bir faydası kalmayan maydanoz hem sindirimi hızlandırır hem de iştahınızın kabarmasını engeller.

Yaz denilince akla mis gibi kokusuyla ilk gelen meyvelerden olan çilek, kilo verebilmeniz açısından size en fazla yardımı dokunacak besinlerin başında gelmektedir. Çilek, içerisinde bulundurduğu adiponektin hormonu sayesinde yağ yakım hızınızı ciddi bir şekilde arttırarak amaçlarınıza sizi bir adım daha yaklaştıracaktır.

Yazın bastırmasıyla birlikte vücudun su kaybı ve vücut ısınızın yükselmesinden dolayı genelde serinlemek için dondurma tercih edenler, aman çok dikkat edin! Meyveler aracılığıyla vücudun ihtiyaç duyduğu aynı ve hatta doğal olan tatlıyı yine vücudunuza alabilirsiniz. Meyvelerinizi dondurucunuza koyup dondurun ve soğuk bir yoğurt ile karıştırarak afiyetle yiyebilirsiniz.

Her şeyin fazlası zarardır bunu hiç unutmayın, kilo vermek için tek bir besine yüklenirseniz almak istediğinizin aksi sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Her şeyi kararında tüketin ve yapay yiyeceklerden kaçınarak yazın size armağan ettiği güzelim besinlerle, herhangi bir moral bozukluğu yaşamadan beslenin, sonuç kendiliğinden gelecektir.

0 yorum

Gecici Hafıza Kaybı Belirtileri Nelerdir

Hafıza Kaybı Nasıl Olur?
Tıp dilinde Amnezi olarak isimlendirilen hafıza kaybı pek çoğumuz için eski Yeşilçam filmlerinde karşılaştığımız komik bir durum olarak tabir edilse de aslında son derece ciddi bir rahatsızlıktır ve pek çok çeşidi bulunmaktadır. İnsanoğlu edindiği her bilgi, deneyim ve olayı beynin ilgili bölümlerinde saklar ve ihtiyaç duydukça bu verilerin üzerinden geçer. Ancak bazen yaşanan olaylar nedeni ile bu verilere ulaşmak mümkün olmaz ve hafıza kaybı meydana gelir. 

Geçici Hafıza Kaybı Nedir?
Yapılan araştırmalar hafıza kaybı nedenleri arasında ilk sırayı şiddetli kafa travmaları alırken ikinci sırada ise psikolojik nedenler yer almaktadır. Örneğin kendisinin neden olduğu bir kaza sonucunda çok sevdiği birini kaybeden kişi psikolojik olarak suçluluk duygusu ile bu anıyı tamamen silebilir ve sadece kaza anının hatırlayamadığı gibi kaza anı ve öncesine ait tüm bilgileri de engelleyebilmektedir.Geçici hafıza kaybı ya da tıp dilindeki ismi ile global amnezi aslında çok kısa süren bir rahatsızlıktır ve genelde ilk 6 saat içinde ya da 24 saat içerisinde geçmektedir. Geçici hafıza kaybının nedenleri arasında ilk sırayı beyin içerisinde meydana gelen kan akışının ani bir şekilde düşmesi almaktadır. Yine psikolojik travmalar ve bazen de baş yaralanmaları da geçici hafıza kayıplarının yaşanmasına neden olabilmektedir.

Geçici Hafıza Kaybı Belirtileri 
Geçici hafıza kaybı yaşayan kişiler bulundukları ortamı ve aynı ortamda yaşadıkları kişileri tanımadıkları ve hatırlayamadıkları için büyük bir panik ve korku yaşarlar. Bu noktada pek çok kişi olayın vehametini ilk etapta algılayamadığı ve yaşananlara anlam veremediği için geçici hafıza kaybı yaşayan kişiyi gereksiz bir ısrar yağmuru altına almaktadır. Ancak yaşanan bu durum ve ısrar hastanın daha fazla panik olmasına ve tedirginlik yaşayarak içe kapanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle hafıza kaybı yaşayan kişiler hiç vakit kaybedilmeden hemen en yakın sağlık kurumuna ulaştırılmalıdır. Hafıza kaybı belirtisi kişinin yakınındaki insanları hatırlamaması, yakın ya da uzak zamanı hatırlamaması ya da kendisi ile ilgili bilgileri unutması şeklinde ortaya çıkabilmektedir.  
0 yorum

Kahvenin Zararları Nelerdir

Son yıllarda gıda maddelerinin yararları ve zararları üzerine yapılan araştırmalar sonucunda her geçen gün yeni bir veri elde edilirken elde edilen bu veriler insanları da şaşkına çevirmiş durumda. Özelilkle de Türk kahvesi üzerinde yapılan spekülasyonlar çok fazla. Öncelikle kahvenin zararları denilince akla bu kahvenin günde 2-3 fincandan fazla içilmesi halinde ortaya çıkan zararlardan bahsedildiğini bilmek lazım. Yani aslında söylenenler Türk kahvesinin zararları değil çok fazla Türk kahvesi içmenin zararları. Kahve içerisinde yoğun miktarda kafein barındırdığı için fazla içildiği takdirde direkt olarak kalp sağlığını olumsuz etkilerken aynı zamanda çarpıntı oluşmasına da neden olabiliyor. Yine günde 4 fincandan fazla kahve için kişilerin tansiyonlarının daha fazla olduğu belirtilirken aynı zamanda vitamin ve mineral kaybı, migren, su kaybı gibi zararları bulunan kahve aşırı tüketildiğinde ülsere neden olabiliyor.

Türk Kahvesinin Yararları
Türk kahvesinin zararları olduğu kadar yararları da bulunuyor. Türk kahvesinin yararları arasında ilk sırayı yüksek miktarda antioksidan içerdiği için kansere karşı koruyucu bir etkiye sahip olması alıyor. Migreni olan kişilerde tetikleyici olarak kabul edilen kahve buna karşı normal baş ağrısı ataklarını azaltıyor ve kafein barındığı için beyni uyararak konsantrasyonu yükseltiyor. Safra taşı oluşma riskini düşüren kahve aynı zamanda karaciğer sağlığı açısından da yararlı bulunuyor. Ancak kahvenin yararlarından faydalanmak isteyen kişilerin kesinlikle günde 2-3 fincandan fazla içmemesi gerekiyor.

Türk Kahvesinin Yanında Ne İkram Edilir?
Ülkemizin en eski geleneklerinden biri olan kahve aynı zamanda ilk ikram edilenlerin başında yer almaktadır. Gelen misafirine kahve ikram etmek isteyen kişilerin en çok merak ettikleri konulardan biri de kahvenin yanında ne ikram edecekleridir. Kahvenin yanında en iyi ikram kesinlikle çikolata ya da lokum benzeri tatlılardır. Eski geleneklerde ev sahipleri kahve yanında lokum ikram ederken artık günümüzde bu geleneğin yerini çikolata ikramı almış durumdadır. Özellikle de draje çikolatalar son derece şık ikramlıklar olarak tavsiye edilmektedir. Yine kahvenin yanında su ve soda ikram edilmesi de mümkündür.  
0 yorum

Bel Fitıgı Nasıl Olusur

Bel ağrıları, toplumun büyük kesiminde görülen ve çok çeşitli sebeplerden kaynaklanan problemlerdir. Bel fıtığı da bel bölgesinde ve hatta bacaklarda ağrı ve uyuşmaya sebep olan önemli bir faktördür. Bel bölgemizde beş adet omur ve bu omurların arasında da beş adet disk bulunmaktadır. Diskler omurların arasında tampon görevi görür ve omurların birbirlerine sürtünüp deforme olmasını önler. Ancak çeşitli sebeplerden bu diskler yıpranır ve omurilik kanalına girerek buradan geçen sinirlere bası yaparsa fıtık adını alır.

Bel Fıtıgı Belirtileri Nelerdir?
Bazen bir, bazen her iki bacağa da vuran ağrılar, uyuşmalar, aynı şekilde ayaklarda uyuşmalar, oturma ve kalkmada yaşanılan güçlükler bel fıtığının karakteristik belirtileridir. İleri aşamalarındaysa idrar tutmada güçlük yaşamak, iktidarsızlık, yürüme güçlüğü gibi daha ağır belirtiler gösterir.

Tanı nasıl konur?
Günümüzde eski tanı yöntemlerinin yerini Manyetik Rezonans (MR) ve bilgisayarlı tomografi yöntemleri almıştır.

Tedavi yöntemleri nelerdir?
Öncelikli olarak hastaya istirahat tavsiye edilmekte, bel bölgesinin mümkün olduğunca sakınılması ilk şart olarak konulmaktadır. Ağrılara karşı ilaç ve fizik tedavi ile oldukça başarılı sonuçlar alınabilmekte ve cerrahi yöntemlere en son çare olarak başvurulmaktadır.

Kimlerde görülür?
Genel olarak aile büyüklerinde bel fıtığı olanlarda görülmesi muhtemeldir ancak elbette gün içerisinde kontrollü hareket edilerek bu riski düşürmek mümkündür. Beden işçilerinde, sürekli ayakta ya da oturarak çalışanlarda, fazla kilosu olanlarda görülme sıklığı fazladır. Kırklı yaşlarda görülme olasılığı daha fazladır. Egzersiz yaparak bel adalelerini kuvvetlendirmiş olan kişilerde bel şikâyetleri oldukça düşük bir seviyededir.

Bel fıtığına yol açabilecek hareketler nelerdir?

-       Dizlerimizi kırmadan eğilip ağır bir cisim kaldırmak
-       Dizlerimizi kırmadan ağır bir nesneyi itmek ya da çekmek
-       Uzun süre elimizde ağırlıklar varken yürümek
-       Belimizi desteklemeden uzun süre oturmak

Dikkat!

Her türlü bel şikâyetinde olduğu gibi, bel fıtığı şikâyetlerinde de halk arasında kırıkçı-çıkıkçı diye tabir edilen ve hastayı germe-çekme gibi bir takım bilim dışı yöntemler kullanan insanlardan uzak durulması şiddetle tavsiye ediliyor. Aksi takdirde olan sorun daha da büyüyebilir ve yaşam kalitenizi daha da çok etkileyebilir.
0 yorum

Sac Dökülmesinin Sebepleri Nelerdir

Saç Dökülmesi Neden Olur
Hem erkek hem de kadınların ortak sorunlarından biri olan saç dökülmelerinin pek çok farklı nedeni bulunmaktadır. Saç dökülmesi nedenleri büyük oranla psikolojik nedenler olarak görülürken bazı fizyolojik nedenler de öne çıkmaktadır. En çok rastlanan saç dökülmesi nedenlerinden biri günümüzün kaçınılmaz sonu olarak görülen yüksek strestir. Yapılan araştırmalar yoğun stres altında çalışan kişilerin büyük bir çoğunluğunun saçlarının döküldüğünü ortaya koymaktadır. Yine çok sık saç boyatmak, kullanılan saç bakım ürünlerinin ve şampuanların saç tipine uygun olmaması ya da kalitesiz olması, vücudun yeterince protein alamaması ve genetik etkenler saç dökülmesi nedenleri arasında gösterilmektedir.

Saç Dökülmesi Ne Zaman Başlar
Aslında çocuklarda dahil olmak üzere tüm insanların saçları her gün dökülür. Her gün 50 ila 100 tel arası saçın dökülmesi normal olarak kabul edilirken bu dökülmelerin nedeni saçlı cilt derisinin kendisini sürekli olarak yenilemesidir. Saç dökülmesi özellikle de genetik faktörler açısından zayıf olan kişilerde çok daha erken yaşlarda başlarken yine erkeklerde bayanlara oranla daha erken yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Ancak bir genelleme yapmak gerekirse saç dökülmesi 15-20 yaş aralığında başlamakta ve saç dökülmeleri şakak bölgesinden başlayarak geriye doğru ilerlemektedir.

Hamilelikte Saç Dökülmesi ve Tedavisi
Gebelikte saç dökülmesi anne adaylarının şikayetçi olduğu konular arasında yer almaktadır. Özellikle de seyrek saçlı olan bayanlar için büyük bir kabusa dönen bu dönemin ana nedeni salgılanan hormonlardır. Bu hormonlara bağlı olarak saçlar canlılıklarını kaybederken çok şiddetli bir şekilde saç dökülmeleri yaşanabilmektedir. Ancak bu korkulacak bir durum değildir ve doğumun hemen ardından bu dökülmeler tamamen duracağı gibi kısa bir sürede saçlarınız eski güzel görünümüne kavuşacaktır. Pek çok anne adayı saçlarını kestirerek ya da saç dökülmesi için şampuan kullanarak bu süreci daha az kayıpla atlatmaya çalışacaktır. Sorun saçların vücut tarafından yeteri kadar hormonlar ile desteklenmemesinden kaynaklanığı için saç kestirmeniz bir çözüm olmayacağı gibi saç güçlendirici şampuanlar bir nebze olsa da saçlarınızın dökülme hızını yavaşlatacaktır. Yine demir ve çinko takviyeleri yapmanız da saçlarınızın güçlenmesi açısından yarar sağlayabilecek önlemler arasında bulunmaktadır.


0 yorum

Bel Ve Boyun Kireclenmesi

Bel ve boyun bölgelerimiz vücudumuzun en hareketli iki bölgesidir. Buna bağlı olarak geçen yıllar içerisinde bu bölgelerde var olan eklemlemedeki kıkırdak yapı, sıvı ve eklem kapsülü deforme olmakta ve buna bağlı olarak da halk arasında “kireçlenme” denilen ancak esasında yıpranmaya bağlı olarak ortaya çıkan bir ağrı ve uyuşmalar oluşmaktadır. 

Beldeki kireçlenmeler:
Bel bölgemiz vücudumuzun en hareketli ve esnek bölgesidir ve dolayısıyla da bu bölgede eklem yıpranmalarına bağlı ağrılar ön plana çıkmaktadır. Bel bölgemiz bacaklara uzanan büyük sinirler için de bir geçiş noktası görevi görür. Ön bacaktan femoral, arka bacaktan da siyatik sinirleri geçmektedir ve bel bölgemiz bu iki sinir için de geçiş noktasıdır. Bel ağrıları bel bölgesinde şiddetli ağrı ve anlık kasılmalar olarak ortaya çıkabileceği gibi, bahsi geçen sinirlere bir bası olması durumunda bacakta ağrı ve uyuşma olarak da ortaya çıkabilmektedir.

Boyundaki kireçlenmeler:
Boyun kireçlenmeleri de benzer şekilde çok hareketli olan boyun bölgemizde bulunan omur, eklem ve sinirlerde meydana gelen farklılaşmalar nedeniyle özellikle kollarda oluşan şiddetli ağrı ve uyuşmalarla kendini belli eden bir rahatsızlıktır. Masa başı işler gibi sürekli belirli bir pozisyonda çalışan kişilerde sıklıkla görülmekle beraber, kilolu ya da ileri yaşlarda olan kimselerde de gözlemlenmektedir.

Çok yaygın olarak görülen bir diğer kireçlenme şikâyeti de dizlerdeki kireçlenmelerdir. Bu şikâyetler del yine diğerleri gibi deformasyona uğramış eklem kıkırdakları, bağlarda yırtık ya da kopmalar gibi sebeplerle ortaya çıkmakta ve bireylerin yaşam kalitesinde ciddi düşüşler yaratmaktadır. Bu kişiler yürümekte, merdiven çıkmakta büyük güçlük çekmekte ve zaman içinde hareketleri ciddi manada kısıtlanmaktadır.

Kireçlenmelerde tedavi yöntemleri:
Öncelikli olarak cerrahi olmayan yöntemlere başvurulmalıdır. Akupunktur ve ilaç tedavileri bu anlamda ön plana çıkmaktadır. Bunun haricinde bel kireçlenmeleri için eklem içi temizlikler, boyun bölgesi için korseler, rahatlatıcı enjeksiyonlar, dizlerdeki kireçlenmeler için glukosamin ve kondrotin içeren gıda takviyeleri, eklem içi enjeksiyonları öncelikle akla gelenlerdir. Ancak kişi halen ağrı ya da uyuşmalardan şikâyetçi ise son çare olarak da cerrahi yöntemlere başvurulmalıdır.
0 yorum

Diyabet Hastaları Nasıl Beslenmeli

Diyabet en genel tanımıyla, vücudun glukozu etkin bir şekilde kullanamamsası sebebiyle kanda bulunan glukoz miktarının yüksek olması durumudur. Glukoz kullanımını sağlayan hormon pankreastan salgılanan insülin hormonudur. İnsilün hormonunun az yada hiç üretilmemesi ya da üretilen hormonun etkin bir şekilde kullanılamaması (insülin direnci) sonucunda kandaki şeker oranı yükselir ve bu da zaman içerisinde damarlara zarar vererek vücutta tahribatlara sebep olur.

Temel olarak diyabet çeşitler tip 1 ve tip 2 diyabettir. Tip 1 diyabette pankreas insülin hormonunu hiç üretemez ya da yeterince üretim olmaz. Tip 2 diyabetteyse (erişkin diyabeti)  pankreas insülin üretmektedir ancak vücut uygun şekilde kullanamamaktadır. Bu tip diyabetlerde ise genel problem yanlış beslenmeden kaynaklı ve özellikle bel ve göbek bölgesinde görülen kilo fazlalığı ve hareketsizliktir. Diyabet yönetiminde beslenme-egzersiz ve ilaç/insülin kullanımı eş zamanlı ve düzenli olarak uygulanmalıdır.

DİYABETLİLER NASIL BESLENMELİDİR
Aslında diyabetik diyet tüm insanların izlemesi gereken en sağlıklı diyettir. Bu diyette esas ağırlık taze sebzeler, yağsız et-balık-tavuk, süt ve süt ürünleri, baklagiller ve karmaşık karbonhidratlardan oluşmaktadır. Basit karbonhidratlar (şeker, pirinç, unlu, nişastalı ürünler, fast foodlar, ambalajlı ürünler ) vücut tarafından çok çabuk sindirildiği için kan şekeri çok hızlı yükselir ve hızlı bir şekilde de düşer. Kompleks karbonhidratlarsa lif yönünden zengindirler ve kan şekerini daha yavaş yükseltip daha yavaş düşürürler. Böylece şeker seviyemiz dengede kalmış olur. Ölçüsünde tüketilen tam tahıllı ekmekler, pirinç yerine bulgur (özellikle esmer bulgur) tüketilmesi, az şekerli meyvelerden uygun ölçüde yenmesi diyabet yönetimiyle ilgili önemli ipuçlarıdır. 

Diyabetlilerin beslenmesinde ara öğünler çok önemli bir yer tutar. Ara öğünlerde uygun miktarda kuruyemiş (özellikle badem, ceviz ) , yağsız yoğurt, tam tahıllı ince bir dilim ekmekle bir parça yağsız peynir tüketilmesi gün içerisinde şekerinizi dengede tutmaya yardımcı olur. Bunun yanı sıra çözünen ve çözünmeyen liflerden yana çok zengin olan yulaf ezmesi de ara öğün ya da kahvaltıda tercih edilebilir. Düzenli egzersizinse en az beslenme kadar etkili olduğu unutulmamalıdır.
0 yorum

Zayıflamak için çok fazla tercih edilen ..



Zayıflamak için çok fazla tercih edilen sirkenin (özellikle elma sirkesinin) faydaları çok fazla olmasına rağmen zararları da yok değil.

Aşırı potasyuma sahip olan sirkenin, böbrek hastaları, ülser ve gastrit rahatsızlığı olanlar tarafından tüketilmesi halinde ciddi zararları ortaya çıkabilir.

Özellikle asit seviyesi oldukça yüksek olan elma sirkesi, mide rahatsızlığı olan yahut midesi hassas olanlar tarafından oldukça az ve ölçülü tüketilmelidir.

Mide rahatsızlıkları dışında kalanlar için ise; “her şeyin fazlası zarar olduğu gibi, elma sirkesinin de fazlası zarardır” sözünü hatırlatmak istiyoruz.

Diğer yandan sirkenin zararlarından çok, fayda ve yararları mevcuttur. Bunlar;


Sivilceler giderilmesi

Deri sıklığı ve diriliğinin korunması

Midede ve bağırsaklarda oluşan gazın giderilmesi

Kabızlığın giderilmesi

Özetle, faydaları göz önüne alınarak aşırı miktarda tüketilen sirke, vücudumuz için faydadan çok zarar teşkil edecektir.

Uzmanlar, sirkenin zararlarının vücuda yansımaması için yenilen yemek miktarına kıyasla 1000/6 oranında alınması gerektiğinin altını çiziyorlar.
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI